SVERDLOV ÜNİVERSİTESİ'NDE VERİLEN
KONFERANSLAR
Nisan 1924
II YÖNTEM
Yukarıda, bir yanda Marx ve Engels ile öte yanda Lenin arasında, II.
Enternasyonal oportünizminin hakim olduğu tüm bir zaman diliminin
yattığını söyledim. Tam doğru olmak için, kastettiğimin, oportünizmin
biçimsel hakimiyeti değil, gerçek hakimiyeti olduğunu eklemeliyim.
Biçimsel olarak, II. Enternasyonal'in başında "imanlı" Marksistler,
"Ortodokslar" duruyordu � Kautsky ve diğerleri. Gerçekte ise II.
Enternasyonal'in esas çalışması oportünizm çizgisini izliyordu.
Oportünistler, uyarlamacı, küçük-burjuva nitelikleri yüzünden
kendilerini burjuvaziye uyarladılar; "Ortodokslar" ise, oportünistlerle
"birliği korumak" uğruna, "partide barış" uğruna kendilerini
oportünistlere uyarladılar. Böylece, burjuvazinin politikası ile
"ortodokslar"ın politikası arasındaki devre tamamlandı, ve sonuç
oportünizmin hakimiyeti oldu.
Bu dönem, kapitalizmin görece
barışçıl bir gelişme dönemi idi; emperyalizmin felaketli çelişkilerinin
henüz tüm belirginliğiyle gün yüzüne çıkmadığı, işçilerin iktisadi
grevlerinin ve sendikaların aşağı yukarı "normal" bir şekilde geliştiği,
seçim kampanyalarının ve parlamento gruplarının "baş döndürücü"
başarılar sağladığı, yasal mücadele biçimlerinin göklere çıkarıldığı ve
yasal araçlarla kapitalizmin "işinin bitirilebileceğine" inanıldığı;
kısacası, II. Enternasyonal partilerinin yağ bağladığı ve devrim
üzerine, proletarya diktatörlüğü üzerine ve kitlelerin devrimci eğitimi
üzerine ciddi bir şekilde düşünme isteğinde olmadıkları bir savaş öncesi
dönemdi.
Bütünlüklü bir devrimci teori yerine, kitlelerin
yaşayan devrimci mücadelelerinden kopuk, çürük dogmalara dönüşmüş
birbiriyle çelişen teorik önermeler ve teori parçacıkları. Dış görünüşü
kurtarmak için elbette arasıra Marx'ın teorisi anılıyordu, ama bu ancak
onun canlı, devrimci ruhunu kovmak için yapılıyordu.
Devrimci
bir politika yerine � porsumuş bir darkafalılık ve aşağılık bir politika
cambazlığı, parlamenter diplomasi ve parlamenter kombinasyonlar. Dış
görünüşü kurtarmak için elbette "devrimci" kararlar ve şiarlar kabul
ediliyordu, ama bu yalnızca bunları rafa kaldırmak için yapılıyordu.
Partiyi kendi hataları temelinde eğitmek ve ona doğru bir devrimci
taktik öğretmek yerine � acil sorunlardan kasten kaçınma, bunların
üstünü örtüp kapatma. Dış görünüşü kurtarmak için elbette sakıncalı
sorunlara da arada bir değinmeye kimsenin itirazı yoktu, ama bu yalnızca
meseleyi herhangi bir "esnek" kararla halletmek için yapılıyordu.
İşte II. Enternasyonal'in fizyonomisi, çalışma yöntemleri, cephaneliği
böyleydi.
Bu sırada emperyalist savaşların ve proletaryanın
devrimci savaşlarının yeni bir dönemi yaklaşıyordu. Eski mücadele
yöntemlerinin, mali sermayenin mutlak egemenliği karşısında apaçık
yetersiz ve etkisiz kaldığı görülüyordu.
II. Enternasyonal'in
tüm faaliyetini, tüm çalışma yöntemlerini gözden geçirmek ve
darkafalılık, dargörüşlülük, politika cambazlığı ve hainliğin,
sosyal-şovenizm ve sosyal-pasifizmin kökünü kurutmak gerekiyordu. II.
Enternasyonal'in tüm cephaneliğini gözden geçirmek, paslı ve çürük olan
herşeyi bir kenara atmak ve yeni tür silahlar edinmek gerekiyordu. Böyle
bir ön çalışma olmaksızın, emperyalizme karşı savaşa çıkmak boşunaydı.
Bu ön çalışma olmaksızın, proletarya, yeni devrimci savaşlara yeterince
donanmamış olarak, ya da hiç dona-tımsız girmek tehlikesiyle karşı
karşıya idi.
II. Enternasyonal'in Augias ahırlarını genel
denetimden geçirmek ve genel temizliğini yapmak şerefi Leninizme düştü.
İşte Leninizmin yöntemi bu koşullar altında doğdu ve biçimlendi. Bu
yöntemin talepleri nelerdir?
Birincisi, II. Enternasyonal'in
teorik dogmalarının, kitlelerin devrimci mücadelesinin ateşinde, canlı
pratiğinde sınanması, yani teorinin ve pratiğin bozulmuş olan birliğinin
yeniden kurulması, bu ikisi arasındaki uçurumun giderilmesi; çünkü
devrimci teoriyle silahlanmış gerçek bir proletarya partisini yaratmak
ancak böyle mümkündür.
İkincisi, II. Enternasyonal
partilerinin politikasının, şiarlarına ve kararlarına (ki bunlara
inanılmamalıdır) bakarak değil, tam tersine, yaptıklarına, eylemlerine
bakarak sınanması; çünkü proletarya kitlelerinin güvenini kazanmak ve
buna layık olmak ancak böyle mümkündür.
Üçüncüsü, tüm parti
çalışmasının, kitleleri devrimci mücadeleye eğitme ve hazırlama bakış
açısıyla, yeni, devrimci bir tarzda yeniden örgütlenmesi; çünkü
kitleleri proleter devrime hazırlamak ancak böyle mümkündür.
Dördüncüsü, proletarya partilerinin özeleştirisi, kendi hataları
temelinde eğitilmesi ve yetiştirilmesi; çünkü partinin gerçek
kadrolarını ve gerçek önderlerini yetiştirmek ancak böyle mümkündür.
İşte Leninizmin yönteminin temeli ve özü budur. Bu yöntem pratikte nasıl
uygulandı?
İkinci Enternasyonal oportünistlerinin sürekli
yineleyip durdukları bir dizi teorik dogma vardır. Bunlardan birkaçını
ele alalım.
Birinci dogma: proletaryanın iktidarı hangi
koşullar altında ele geçirebileceğine ilişkindir. Oportünistler,
proletaryanın, ülkede çoğunluğu oluşturmadığı takdirde, iktidarı ele
geçiremeyeceğini ve geçirmemesi gerektiğini iddia ediyorlar. Kanıtın izi
yok, çünkü bu saçma tezi teorik ya da pratik olarak gerekçelendirmek
mümkün değildir. "Varsayalım ki, bu böyledir", diye yanıtlıyor Lenin bu
II. Enternasyonal baylarım; Ama nüfusun azınlığını oluşturan
proletaryaya, emekçi kitlelerin muazzam çoğunluğunu çevresinde toplama
olanağını sağlayan bir tarihi durum ortaya çıktığında (savaş, tarım
bunalımı vs.) ne olacak � niçin proletarya o zaman iktidarı ele
geçirmesin? Proletarya, sermaye cephesini yarmak ve genel sonucu
hızlandırmak için, elverişli uluslararası ve iç durumdan neden
yararlanmasın? Marx, daha geçen yüzyılın ellili yıllarında, Almanya'da
proletarya devrimi, eğer deyim yerin-
deyse, "Köylü
Savaşı'nın bir çeşit ikinci baskısı" ile desteklenebilirse, işlerin
"mükemmel" olacağını söylememiş miydi?" O sıralar Alman-ya'daki
proleterlerin sayısının, örneğin 1917 yılında Rusya'da olduğundan
nispeten daha az olduğunu bütün dünya bilmiyor mu? Rus proleter
devriminin pratik deneyimi, II. Enternasyonal kahramanlarının pek
sevdikleri bu dogmanın, proletarya için hiçbir yaşamsal önemi olmadığını
göstermemiş midir? Kitlelerin devrimci mücadelesinin pratik deneyiminin
bu çürük dogmayı çürüttüğü ve yıktığı açık değil midir?
İkinci dogma: Proletarya, ülkenin yönetilmesini örgütleyebilecek, kültür
bakımından ileri ve yönetimde deneyimli yeterli sayıda kadrodan yoksun
ise, iktidarı koruyamaz; bu kadrolar ilkönce kapitalizm koşullan altında
yetiştirilmelidir, iktidar ancak bundan sonra alınabilir. Varsayalım ki,
bu böyledir, diye yanıtlıyor Lenin. "Ama bu iş, ilkönce iktidarın
devralınması, proletaryanın gelişmesi için elverişli koşulların
yaratılması ve bundan sonra her adımda yedi fersah katederek emekçi
kitlelerin kültür seviyesinin yükseltilmesi, işçiler arasından önder
kadrolar ve yönetim kadrolarının yetiştirilmesine doğru ilerlemek
şeklinde niçin yapılamayacak olsun?" Rusya'nın pratik deneyimi, işçiler
arasından önder kadroların, proletaryanın iktidarı altında, kapitalizmin
iktidarı altında olduğundan yüz kez daha hızlı ve daha esaslı bir
şekilde geliştiğini göstermemiş midir? Kitlelerin devrimci mücadelesinin
pratik deneyiminin, oportünistlerin bu teorik dogmasını da acımasızca
yıktığı açık değil midir?
Üçüncü dogma: Siyasi genel grev
yöntemi, proletarya için kabul edilemez birşeydir, çünkü teorik olarak
savunulamaz (bakınız Engels'in eleştirisi), pratikte tehlikelidir
(ülkenin iktisadi yaşamının normal seyrini bozabilir ve sendikaların
kasalarını boşaltabilir), ve proletaryanın sınıf mücadelesinin esas
biçimi olan parlamenter mücadele biçimlerinin yerini tutamaz. Pekâlâ,
diye yanıtlıyor Leninistler, ama Engels önce her genel grevi değil,
yalnızca genel grevin belli bir türünü, yani anarşistlerin,
proletaryanın siyasi mücadelesinin yerine önermiş oldukları,
anarşistlerin iktisadi genel grevini eleştirmiştir � bunun siyasi genel
grev yöntemi ile ne ilişkisi vardır? İkincisi, parlamenter mücadele
biçiminin, proletaryanın esas mücadele biçimi olduğu nerede ve kim
tarafından tanıtlanmıştır? Devrimci hareketin tarihi, parlamenter
mücadelenin, proletaryanın parlamento dışı mücadelesinin örgütlenmesi
için bir okul ve yardımcı araç olduğunu, kapitalizm altında işçi
hareketinin temel sorunlarının şiddet yoluyla, proletarya kitlelerinin
dolaysız mücadelesi yoluyla, genel grevi, ayaklanması yoluyla
çözüldüğünü göstermiyor mu? Üçüncüsü, parlamenter mücadelenin yerine
siyasi genel grev yönteminin geçirileceği sorununa nasıl varılmıştır.
Siyasi genel grev yanlıları, parlamenter mücadele biçimlerinin yerine
parlamento-dışı mücadele biçimlerini geçirmeyi nerede ve ne zaman
denemişlerdir? Dördüncüsü, Rusya'daki devrim, siyasi genel grevin,
proletarya devriminin muazzam bir okulu ve kapitalizmin kalelerine
taarruzun arifesinde proletaryanın en geniş kitlelerinin seferber
edilmesi ve örgütlenmesi için vazgeçilmez bir araç olduğunu acaba
göstermemiş midir? Öyleyse, iktisadi yaşamın normal seyrinin bozulması
üzerine ve sendika kasaları üzerine darkafalı sızlanmalar niye? Devrimci
mücadelenin pratik deneyiminin, oportünistlerin bu dogmasını da
parçaladığı açık değil midir?
Vs. vb.
İşte bunun
için Lenin, "devrimci teori bir dogma değil...dir", o "ancak gerçekten
kitlesel bir hareketin ve gerçekten devrimci bir hareketin pratiğiyle
sıkı sıkıya bağ içinde kesin biçimini alır" demiştir ("Sol" Radikalizm �
Bir Çocukluk Hastalığı), çünkü teori, pratiğe hizmet etmelidir, çünkü
"teori, pratiğin ortaya koyduğu sorunlara yanıt vermelidir" ("Halkın
Dostları"), çünkü teori, pratik deneyimler temelinde sınanmalıdır.
İkinci Enternasyonal partilerinin siyasi şiarlarına ve siyasi
kararlarına gelince, devrim karşıtı faaliyetlerini parlak devrimci
şiarlarla ve kararlarla örten bu partilerin siyasi pratiğinin tüm
sahteliğini ve tüm kokuşmuşluğunu anlamak için, "Savaşa karşı savaş"
şiarının tarihçesini anımsamak yeter. Emperyalistlerin, savaş çıkartmaya
cüret ettikleri takdirde, ayaklanmanın bütün dehşetiyle tehdit
edildikleri, ve tehdit edici "Savaşa karşı savaş" şiarının tarihçesini
anımsamak yeter. Emperyalistlerin, savaş çıkartmaya cüret ettikleri
takdirde, ayaklanmanın bütün dehşetiyle tehdit edildikleri, ve tehdit
edici "Savaşa karşı savaş" şiarının atıldığı II. Enternasyonal'in Basel
Kongresi'ndeki tantanalı gösterileri herkes anımsar. Ama belli bir zaman
sonra, savaşın başlangıcından hemen önce, Basel kararının rafa
kaldırıldığını ve işçilere yeni bir slogan verildiğini, kapitalist
anavatanın şan ve şerefi uğruna birbirlerini boğazlamaları sloganının
verildiğini kim anımsamaz? Devrimci şiarların ve kararların, eylemle
gerçekleşmedikçe beş para etmediği açık değil midir? Oportünist politika
cambazlarının tüm alçaklığını ve Leninizmin yönteminin tüm büyüklüğünü
anlamak için, emperyalist savaşı içsavaşa dönüştürme Leninist siyaseti
ile, II. Enternasyonal'in savaş sırasındaki hain siyasetini karşı
karşıya koymak yeter. Bu noktada Lenin'in "Proletarya Devrimi ve Dönek
Kautsky" adlı kitabından, Lenin'in, II. Enternasyonal'in önderi
Kautsky'nin, partileri eylemleriyle değil, bilakis kağıt üzerinde kalan
şiarlarına ve belgelerine bakarak değerlendirmek şeklindeki oportünist
çabasını şiddetle eleştiren bir pasajı aktarmaktan kendimi alamayacağım:
"Kautsky, bir şiar ilan etmenin sanki herhangi birşeyi değiştirdiğini
sanmakla... tipik kiiçük-burjuva, darkafah bir siyaset gütmektedir.
Burjuva demokrasisinin tüm tarihçesi, bu hayali çürütmektedir; burjuva
demokratları halkı aldatmak için, istenen bütün 'şiarları' daima ilan
etmişlerdir ve etmektedirler. Önemli olan, onların içtenliğini
sınamaktır, sözleri ile eylemlerini karşılaştırmaktır, idealist ya da
şarlatanca lafazanlıklarla yetinmemek, bilakis sınıf gerçekliği temeline
varmaktır." (Bkz. Lenin, Bütün Eserler, Cilt 23, s. 486.)
İkinci Enternasyonal partilerinin özeleştiri korkusunun; hatalarını
gizlemek, "sakıncalı" sorunları örtbas etmek, herşey yolundaymış gibi
yaparak eksikliklerini örtmeye çalışmak âdetlerinin; canlı her düşünceyi
körelten ve partinin kendi hataları temelinde devrimci eğitimine gem
vuran, Lenin tarafından alaya alınan ve ipliği pazara çıkarılan bu
âdetin burada sözünü bile etmiyorum. Lenin, "Sol Radikalizm" adlı
yapıtında, proletarya partilerinde özeleştiri üzerine şöyle yazıyordu:
"Siyasi bir partinin kendi hatalarına karşı tavrı, bu partinin
ciddiyetinin ve sınıfına ve emekçi kitlelere karşı yükümlülüklerini
gerçekten yerine getirmesinin en önemli ve en emin kıstaslarından
biridir.
Hatayı açıkça kabullenmek, nedenlerini ortaya
çıkarmak, hataya yol açan koşulları tahlil etmek, hatayı ortadan
kaldırmanın yollarını özenle araştırmak � işte ciddi bir partinin
belirtileri bunlardır, yükümlülüklerini yerine getirmenin, yani sınıfı
ve sonra kitleyi de eğitmenin ve yetiştirmenin yolu budur." (Bkz. Lenin,
Seçme Eserler, C. 10, s. 91. [s. 113. �İnter Yayınları.] )
Bazıları, kendi hatalarını ortaya çıkarmanın ve özeleştiri yapmanın
tehlikeli olduğunu, çünkü bunların düşman tarafından proletarya
partisine karşı kullanılabileceğini söylüyorlar. Lenin bu türden
itirazların önemsiz ve tamamıyla yanlış olduğu görüşündeydi. Partimizin
henüz zayıf ve çelimsiz olduğu bir sırada, daha 1904'te, "Bir Adım
İleri, İki Adım Geri" adlı yazısında bu konuda şöyle yazıyordu:
"Onlar (yani Marksistlerin hasımları � /. St) bizim ihtilaflarımıza
sinsice gülüyorlar ve oh çekiyorlar; onlar elbette, Partimizin
eksikliklerini ve yetersizliklerini konu edinen benim broşürümden, tek
tek pasajları, kendi amaçlan için bağıntısından koparmaya
çalışacaklardır. Rus sosyal-demokratları, daha şimdiden, böylesine
ufak-tefek şeylerden tedirgin olmayacak ve bunlara rağmen özeleştiri
çalışmasını ve işçi hareketinin büyümesiyle hiç şüphesiz ve kaçınılmaz
olarak üstesinden gelinecek olan kendi eksikliklerini acımasızca açığa
çıkarmayı sürdürecek kadar savaşta çelikleşmişlerdir." (Bkz. Lenin,
Seçme Eserler, C. 2, s. 410. [s. 407-408. �İnter Yayınları.])
İşte Leninizmin yönteminin karakteristik özellikleri genel olarak
bunlardır.
Lenin'in yönteminde var olan şey esas olarak daha
Marx'ın öğretisinde vardı; o öğreti ki, Marx'ın sözleriyle, "özü itiban
ile eleştirici ve devrimci"dir. Tam da bu eleştirici ve devrirnci ruh,
Lenin'in yönteminin tepeden tırnağa içine işlemiştir. Ama Lenin'in
yönteminin, Mara'ın yönteminin basitçe yeniden kurulması olduğunu sanmak
yanlış olur. Gerçekte ise Lenin'in yöntemi, Marx'm eleştirici ve
devrimci yönteminin, materyalist diyalektiğinin yalnızca yeniden
kurulması değil, aynı zamanda somutlaştırılıp daha da geliştirilmesidir.
LENİNİZMİN
TEMELLERİ ÜZERİNE