SVERDLOV ÜNİVERSİTESİ'NDE VERİLEN
KONFERANSLAR
Nisan 1924
VII STRATEJİ VE TAKTIK
Bu konudan altı soruyu ele alacağım:
a) proletaryanın sınıf
mücadelesinde önderlik bilimi olarak strateji ve taktik;
b) devrim
aşamaları ve strateji;
c) hareketin kabarma ve alçalmaları ve
taktik;
d) stratejik önderlik;
e) taktik önderlik;
f)
reformculuk ve devrimcilik.
1 � Proletaryanın sınıf
mücadelesinde önderlik bilimi olarak strateji ve taktik. İkinci
Enternasyonal'in egemenlik dönemi, proletaryanın siyasi ordularının az
çok barışçıl gelişme koşulları altında oluşturulması ve eğitimi
dönemiydi. Parlamentarizmin, sınıf mücadelesinin ağırlıklı biçimi
olduğu dönemdi. Büyük sınıf çatışmaları, proletaryanın devrimci
muharebelere hazırlanması, proletarya diktatörlüğünü elde etmenin yollan
sorunları, o zamanlar gündemde durmuyor gibi görünüyordu. Görev,
proletarya ordularının oluşturulması ve eğitimi için bütün legal gelişme
yollarından yararlanmak, proletaryanın muhalefet durumunda kaldığı ve
muhalefet durumunda kalmak zorunda gibi görüldüğü parlamentarizmden
koşullara uygun biçimde yararlanmakla sınırlanıyordu. Kanıtlamaya gerek
yok ki, böyle bir dönemde ve proletaryanın görevlerinin böyle bir
kavramşıyla, ne çerçevesi sağlam bir strateji, ne de işlenmiş bir taktik
olamazdı. Elbette, taktik ve strateji üzerine parça parça, birbirinden
kopuk düşünceler vardı ama taktik ve strateji yoktu.
İkinci
Enternasyonal'in ölümcül günahı, o sıralar parlamenter mücadele
biçimlerinden yararlanma taktiğini uygulamasında değil, bu biçimlerin
önemini abartmasında, onları neredeyse biricik mücadele biçimleri
olarak görmesinde ve II. Enternasyonal partilerinin, açık devrimci
muharebeler dönemi başlayıp, parlamento dışı mücadele biçimleri sorunu
ön plana çıktığında, yeni görevlere sırt çevirmesi, onları reddetmesinde
yatar.
Ancak bunu izleyen dönemde, proletaryanın açık
eylemleri döneminde, proleter devrimi döneminde, burjuvazinin
devrilmesi sorunu ivedi bir sorun haline, proletaryanın yedek güçleri
sorunu (strateji) en yakıcı sorunlardan biri haline geldiğinde, tüm
mücadele ve örgüt biçimleri �parlamenter ve parlamento dışı (taktik)�
tüm belirginlikle-riyle öne çıktığındadır ki, ancak bu dönemdedir ki,
proletaryanın mücadelesinin sınırları sağlam çizilmiş bir stratejisi ve
işlenmiş bir taktiği yaratıldı. İkinci Enternasyonal oportünistlerinin
unutturduğu, Marx ve Engels'in taktik ve strateji üzerine dahiyane
düşünceleri Lenin tarafından tam da bu dönemde günışığına çıkarıldı.
Ama Lenin, kendisini Marx ve Engels'in tek tek taktik önermelerini
yeniden tesis etmekle sınırlamadı. Onları daha da geliştirip, yeni
düşüncelerle ve önermelerle tamamladı; tüm bunları, proletaryanın sınıf
mücadelesine önderlik için bir kurallar ve yolgösterici ilkeler sistemi
halinde birleştirdi. Lenin'in "Ne Yapmalı", "İki Taktik", "Emperyalizm",
"Devlet ve Devrim", "Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky", "Çocukluk
Hastalığı" gibi yazıları hiç kuşkusuz marksizmin genel hazinesine, onun
devrimci cephaneliğine son derece değerli katkılar olarak girecektir.
Leninizmin stratejisi ve taktiği, proletaryanın devrimci mücadelesine
önderlik bilimidir.
2� Devrim aşamaları ve strateji.
Strateji, devrimin verili aşaması temelinde, proletaryanın ana
darbesinin doğrultusunu saptamak, devrimci güçlerin mevzilenişi (ana ve
ikincil yedek güçler) için uygun plan hazırlamak, devrimin verili
aşamasının tüm süreci boyunca bu planın gerçekleştirilmesi için
çalışmaktır.
Bizim devrimimiz bugüne değin iki aşamadan
geçmiş ve Ekim Devrimi'nden sonra üçüncü aşamaya girmiştir. Buna uygun
olarak strateji de değişmiştir.
Birinci aşama. 1903'ten
1917 Şubatı'na kadar. Hedef: Çarlığı yıkmak, ortaçağ kalıntılarını
tamamıyla tasfiye etmek. Devrimin ana gücü: proletarya. En yakın yedek
gücü: köylülük. Ana darbenin doğrultusu: köylülüğü kendi etkisi altına
çekmeye ve Çarlıkla anlaşarak devrimi tasfiye etmeye çabalayan
liberal-monarşist burjuvaziyi tecrit etmek. Güçlerin mevzilenme planı:
işçi sınıfının köylülükle ittifakı. "Proletarya, şiddet yoluyla
mutlakiyetin direnişini ezmek ve burjuvazinin yalpalayan tavrını
etkisiz hale getirmek için köylülük kütlesini kendi etrafında toplayarak
demokratik devrimi sonuna kadar götürmelidir." (Bkz. Lenin, Seçme
Eserler, C. 3, s. 104. [s. 105. �İnter Yayınlan.])
İkinci
aşama. Mart 1917'den Ekim 1917'ye. Hedef: Rusya'da emperyalizmi devirmek
ve emperyalist savaştan çıkmak. Devrimin ana gücü: proletarya. En yakın
yedek gücü: yoksul köylülük. Komşu ülkelerin proletaryası, muhtemel
yedek güç. Uzayan savaş ve emperyalizmin krizi, elverişli faktörler.
Ana darbenin doğrultusu: emekçi köylü kitlelerini kendi etkisi altına
çekmeye ve devrimi emperyalizmle anlaşarak sona erdirmeye çabalayan
küçük-burjuva demokrasisini (Menşevikler, Sosyal-Devrimciler) tecrit
etmek. Güçlerin mevzilenme planı: proletaryanın yoksul köylülükle
ittifakı. "Proletarya, şiddet yoluyla burjuvazinin direnişini ezmek ve
köylülüğün ve küçük-burjuvazinin yalpalayan tavrını etkisiz hale
getirmek için nüfusun yarı-proleter unsurları kütlesini kendi etrafında
toplayarak sosyalist devrimi yapmalıdır." (Aynı yerde, s. 104-105. [s.
105-106. �İnter Yayınları.])
Üçüncü aşama. Ekim Devrimi'nden
sonra başlamıştır. Hedef: bir ülkede proletarya diktatörlüğünü
sağlamlaştırmak, aynı zamanda onu tüm ülkelerde emperyalizmi yenmek için
kullanmak. Devrim, bir tek ülkenin çerçevesi dışına taşar; dünya devrimi
dönemi başlamıştır. Devrimin ana güçleri: bir ülkede proletarya
diktatörlüğü, tüm ülkelerdeki proletaryanın devrimci hareketi. Ana
yedek güçler: gelişmiş ülkelerdeki yarı-proleter ve küçük-köylü
kitleler, sömürgelerdeki ve bağımlı ülkelerdeki kurtuluş hareketi. Ana
darbenin doğrultusu: küçük-burjuva demokratları tecrit etmek;
emperyalizmle anlaşma politikasının ana dayanağını oluşturan II.
Enternasyonal partilerini tecrit etmek. Güçlerin mevzilenme planı:
proleter devrimin, sömürgelerdeki ve bağımlı ülkelerdeki kurtuluş
hareketiyle ittifakı.
Strateji, devrimin ana güçleri ve
onların yedekleriyle uğraşır. Devrimin bir aşamadan diğerine geçmesiyle
değişir, fakat verili aşamanın tüm dönemi boyunca esas olarak değişmez.
Hareketin kabarma ve alçalmaları ve tektik. Taktik, hareketin kabarma
ve alçalma, devrimin yükselme ve alçalmasının nispeten kı.sa dönemi için
proletaryanın davranış çizgisini saptamak, eski mücadele ve örgütlenme
biçimlerinin ve eski şiarların yerine yenilerini geçirerek, bu
biçimleri birbiriyle birleştirerek vb. bu çizginin uygulanması için
mücadele etmektir. Strateji, diyelim ki, Çarlığa ya da burjuvaziye
karşı savaşı kazanma, Çarlığa ya da burjuvaziye karşı mücadeleyi sonuna
kadar götürmeyi hedef edinmişse, taktik daha az önemli hedefleri önüne
koyar; çünkü onun hedefi, bir bütün olarak savaşı kazanmak değil,
devrimin verili yükselme ya da alçalma dönemindeki somut duruma uygun
şu ya da bu muharebeyi, şu ya da bu çarpışmayı, şu ya da bu kampanyayı,
şu ya da bu eylemi başarıyla gerçekleştirmektir. Taktik, stratejinin
bir parçasıdır, ona bağlıdır ve ona hizmet eder.
Taktik, kabarma mı, yoksa alçalma mı olduğuna göre değişir. Devrimin
birinci aşaması boyunca (1903 � Şubat 1917) stratejik plan herhangi bir
değişikliğe uğramadığı halde, taktik bu süre içinde birçok kez değişti.
1903-1905 döneminde partinin taktiği saklın taktiği idi, çünkü devrim
kabarıyor, hareket yükseliyordu ve taktik bu olgudan yola çıkmak
zorundaydı. Buna uygun olarak, mücadele biçimleri de devrimciydi ve
devrimin kabarmasının gereklerine uygundu. Yerel siyasi grevler, siyasi
gösteriler, siyasi genel grev, Duma boykotu, ayaklanma, devrimci
mücadele şiarları � bu dönemde birbirini izleyen mücadele biçimleri işte
bunlardı. Mücadele biçimleriyle birlikte örgüt biçimleri de
değişmekteydi. Fabrika komiteleri, devrimci köylü komiteleri, grev
komiteleri, işçi temsilcileri Sovyetleri, az çok açık bir şekilde
faaliyet yürüten bir işçi partisi � bu dönemdeki örgüt biçimleri
bunlardı.
1907-1912 döneminde Parti, geri çekilme taktiğine
geçmek zorunda kaldı, çünkü o sıralar devrimci hareket geri
çekiliyordu, devrim alçalıyordu, ve taktik bu olguyu hesaba katmak
zorundaydı. Buna uygun olarak hem mücadele biçimleri hem de örgütlenme
biçimleri değişti. Duma'yı boykot yerine � Duma'ya katılma; Duma
dışında açık devrimci eylemler yerine � Duma içinde eylemler ve çalışma;
siyasi genel grevler yerine � kısmi iktisadi grevler, ya da basbayağı
durgunluk. Partinin bu dönemde illegaliteye geçmek zorunda olduğu
kendiliğinden anlaşılır; devrimci kitle örgütlerinin yerine ise kültür
ve eğitim örgütleri, kooperatifler, sigorta kasaları ve diğer legal
örgütler geçti.
Devrimin ikinci ve üçüncü aşamaları için de
aynı şey söylenmelidir; bu aşamalar boyunca stratejik planlar
değişmeden kaldığı halde, taktik düzinelerce kez değişti.
Taktik proletaryanın mücadele ve örgüt biçimleriyle, bu biçimlerin
değişmesiyle, birleşmesiyle uğraşır. Devrimin verili bir aşaması
temelinde taktik, devrimin kabarma ve alçalmasına, yükselme ve geri
çekilmesine göre birçok kez değişebilir.
Stratejik önderlik.
Devrimin yedek güçleri şunlardır:
dolaysız: a) köylülük ve
genelde ülke içindeki nüfusun ara tabakaları; b) komşu ülkelerin
proletaryası; c) sömürgelerdeki ve bağımlı ülkelerdeki devrimci hareket;
d) proletarya diktatörlüğünün fetihleri ve kazanımlan; proletarya,
güçler dengesinde üstünlüğü sağlama aldıktan sonra, ödünler yoluyla
güçlü düşmandan bir dinlenme molası elde etmek için, bu yedeklerin-bir
kısmından geçici bir süre vazgeçebilir; ve
dolaylı: a)
proletaryanın, düşmanı zayıflatmak ve kendi yedek güçlerini
kuvvetlendirmek için yararlanabileceği, ülkenin proleter olmayan
sınıflan arasındaki çelişkiler ve çatışmalar; b) proleter devlete düşman
olan burjuva devletler arasındaki, proletaryanın, saldırısı ya da
zorunlu bir geri çekilme durumundaki manevralarında yararlanabileceği
çelişkiler, çatışmalar ve savaşlar (örneğin emperyalist savaş).
Birinci kategorideki yedek güçler üzerinde uzun boylu durmanın gereği
yok, çünkü bunların önemi herkesçe açıktır. Önemleri her zaman açık
olmayan ikinci kategorideki yedek güçlere gelince, bunların bazen
devrimin akışı için birinci derecede öneme sahip oldukları
söylenmelidir. Örneğin, birinci devrim sırasında ve sonrasında
küçük-bur-juva demokrasisi (Sosyal-Devrimciler) ile liberal-monarşist
burjuvazi (Kadetler) arasındaki, hiç şüphesiz köylülüğün burjuvazinin
etkisinden çıkartılmasına yardım eden çatışmanın muazzam önemi asla
yadsınamaz. Emperyalistlerin, birbirleriyle savaş içinde olduklarından
dolayı, güçlerini genç Sovyet iktidarına karşı yoğunlaştırma
olanaklarının olmadığı, ve proletaryanın tam da bu yüzden kendi
güçlerini örgütlemeyi doğrudan ele alma, kendi iktidarını
sağlamlaştırma ve Kolçak ve Denikin'in yenilgilerini hazırlama olanağını
elde ettiği, Ekim Devrimi sırasında başlıca emperyalist grupların
birbirlerine karşı bir Ölüm-ka-lım savaşı vermeleri olgusunun muazzam
önemini yadsımak için daha da az neden vardır. Emperyalist gruplar
arasındaki çelişkilerin gittikçe derinleştiği ve aralarında yeni bir
savaşın kaçınılmaz hale geldiği şu sırada, bu türden yedek güçlerin
proletarya için gittikçe daha büyük önem kazanacağı varsayılmalıdır.
Stratejik önderliğin görevi, gelişmesinin verili aşamasında devrimin
ana hedefine ulaşmak için tüm bu yedek güçlerden doğru bir şekilde
yararlanmaktır.
Yedek güçlerden doğru bir biçimde yararlanmak
nasıl olur?
Ana koşullan olarak aşağıdakilerin görüldüğü bazı
zorunlu koşulları yerine getirmekle olur.
Birincisi:
Devrimin halihazırda olgunlaştığı, saldırının tam islim ilerlediği,
ayaklanmanın kapıyı çaldığı ve yedeklerin öncüye yaklaştı-rılmasının
başarının tayin edici koşulu olduğu sırada, devrimin ana güçlerini tayin
edici anda düşmanın en canalıcı noktasında yoğunlaştırmak. Parti'nin
Nisan-Ekim 1917 dönemindeki stratejisi, yedek güçlerden bu şekilde bir
yararlanmanın örneği olarak alınabilir. Hiç kuşkusuz, bu dönemde
düşmanın canalıcı noktası savaştı. Hiç kuşku yok ki, Parti, temel sorun
olarak tam da bu sorunu ortaya atarak, nüfusun en geniş kitlelerini
proleter öncünün çevresinde topladı. Bu dönemde Parti'nin stratejisi,
öncüyü mitingler ve gösteriler yoluyla sokak eylemlerinde eğitmek ve
aynı zamanda cephe gerisinde Sovyetler yoluyla ve cephede asker
komiteleri yoluyla yedek güçleri öncüye yaklaştırmaktı. Devrimin sonucu,
yedeklerden doğru bir şekilde yararlanıldığını gösterdi.
Marx ve Engels'in ayaklanma konusundaki tanınmış önermelerini açıklarken
Lenin, devrimin güçlerinden stratejik olarak yararlanmanın bu koşulları
hakkında şunları söylüyor:
"Ayaklanmayla asla oyun oynama,
ama bir kez onu başlatınca, sonuna kadar gitmek zorunda olduğunu tam
olarak bilmek zorundasın.
Tayin edici yerde ve tayin edici
anda büyük bir güç üstünlüğü yoğunlaştırılmak zorundadır, çünkü aksi
takdirde daha iyi eğitilmiş ve örgütlenmiş olan düşman, ayaklanmacıları
yok edecektir.
Ayaklanma başlar başlamaz, en büyük
kararlılıkla davranmak ve her halükârda ve mutlaka saldırıya geçmek
gerekir. 'Savunma, silahlı ayaklanmanın ölümüdür.'
Düşmanı
gafil avlamaya ve birliklerinin dağınık olduğu anı yakalamaya çalışmak
gerekir.
Küçük de olsa günbegün (eğer bir şehir sözkonusuysa,
her ( saat de denebilir) başarı kazanmak ve bu sayede ne pahasına olursa
olsun 'moral üstünlüğü' korumak gerekir." (Bkz. Lenin, Bütün Eserler,
C. 21,s.408.)
ikincisi: Tayin edici darbe anının,
ayaklanmanın başlama anının seçimi öyle hesaplanmalıdır ki, bunalım
doruk noktasına varmış olsun, öncünün sonuna kadar savaşmaya hazır
olması, yedek güçlerin öncüyü desteklemeye hazır olması ve düşman
saflarında kargaşalığın son hadddine varması verilmiş olsun.
Tayin edici muharebe, diyor Lenin, [şu koşullar yerine gelmişse �ÇN]
tamamen olgunlaşmış olarak görülebilir: Eğer "l� bize düşman tüm sınıf
güçleri yeterince kargaşa içindeyse, yeterince birbirine düşmüşse,
güçlerini aşan mücadele ile yeterince güçten düşmüşlerse"; eğer "2� tüm
yalpalayan, istikrarsız, kararsız ara unsurlar, yani kü-çük-burjuvazi
�burjuvaziden farklı olarak küçük-burjuva demokrasisi�, halkın gözünde
yeterince teşhir olmuşsa, iflaslarıyla pratikte yeterince gözden
düşmüşse"; eğer "3� proletarya içinde, burjuvaziye karşı en kararlı, en
yürekli, devrimci eylemleri desteklemekten yana bir kitle ruh hali
başlamışsa ve güçlü bir şekilde yükseliyorsa. Eğer durum buysa, o zaman
devrim gerçekten olgunlaşmıştır, o zaman zaferimiz, eğer yukarıda
sayılan... koşullan doğru bir şekilde değerlendirmiş ve anı doğru bir
şekilde seçmişsek, o zaman zaferimiz kesindir." (Bkz. Lenin, Seçme
Eserler, C. 10, s. 130. [s. 154. �İnter Yayınlan.])
Böyle bir
stratejinin örneği olarak Ekim ayaklanmasının uygulanması
gösterilebilir.
Bu koşulu ihlâl etmek, "tempoyu yitirme"
denilen, Parti'nin hareketin akışının gerisinde kaldığı ya da çok
ilerisinde yürüdüğü ve böylelikle yenilgi tehlikesinin ortaya çıktığı
tehlikeli bir hataya götürür. Böyle bir "tempo yitirme"nin örneği
olarak, ayaklanma anının nasıl se-çilmemesi gerektiğine örnek olarak,
Sovyetler'de hâlâ bir yalpalamanın hissedildiği, cephedeki askerlerin
hâlâ yol ayrımında olduğu ve yedek güçlerin henüz öncüye
yaklaştırılmamış olduğu Eylül 1917'de, bir bölüm yoldaşın Demokratik
Konferans'ı tutuklayarak ayaklanmayı başlatma girişimi görülmelidir.
Üçüncüsü: Bir kez tutulan rota, hedefe giden yol üzerindeki tüm ve her
türden zorluklar ve karışıklıklara rağmen şaşmadan izlenmelidir; bu,
öncünün, mücadelenin ana hedefini gözden kaybetmemesi ve bu hedefe
yönelen ve öncünün çevresinde toplanmaya çalışan kitlelerin yoldan
sapmaması için zorunludur. Bu koşulu ihlâl etmek, denizciler arasında
"rotayı şaşırmak" tanımıyla bilinen muzazam bir hataya götürür. Böyle
bir "rotayı şaşırma" örneği olarak, Partimizin Demokratik
Konferansı'nın hemen ertesinde, Ön Parlamento'ya katılma kararı aldığı
sıradaki yanlış tavrı görülmelidir. Parti bu anda sanki, Ön
Parla-mento'nun ülkeyi Sovyetler yolundan burjuva parlamentarizmi yoluna
geçirmek için burjuvazinin bir girişimi olduğunu; Parti'nin böyle bir
kuruma katılmasının bütün kartları karmakarışık etmek ve "Tüm İktidar
Sovyetlere" şiarı altında devrimci bir mücadele veren işçileri ve
köylüleri yolundan saptırmak olduğunu unutmuştu. Bu hata, Bolşeviklerin
Ön Parlamento'dan çıkmalarıyla düzeltildi.
Dördüncüsü:
Yedeklerle öyle manevra yapılmalıdır ki, düşmanın güçlü olduğu, geri
çekilmenin kaçınılmaz olduğu, düşmanın kabulettirmek istediği savaşı
kabul etmenin apaçık dezavantajlı olduğu, verili güçler ilişkisinde
geri çekilmenin, öncüyü düşmanın darbelerinden sakınmak ve yedekleri
korumak için tek araç olduğu zaman, düzenli bir geri çekilmeye
girişilebilsin.
"Devrimci partiler", diyor Lenin,
"eğitimlerini tamamlamalıdırlar. Onlar saldırmayı öğrenmişlerdir. Şimdi
artık bu bilimin, daha doğru bir şekilde nasıl geri çekilineceği
bilimiyle tamamlanması gerektiğini kavramalıdırlar. Kavramak gerekir ki
�ve devrimci sınıf, kendi acı deneyimleriyle kavramayı öğrenir�, doğru
bir şekilde saldırmayı ve doğru bir şekilde geri çekilmeyi öğrenmiş
olmaksızın zafer kazanılamaz." (Aynı yerde, s. 61. [Türkçesi, s. 80.)]
Böyle bir stratejinin hedefi zaman kazanmak, düşmanı harap etmek ve
daha sonra saldırıya geçmek üzere güç toplamaktır.
Brest
barışının imzalanması böyle bir stratejinin örneği olarak görülebilir;
[Brest barışı, �ÇN] Parti'ye, zaman kazanma, emperyalizmin kampındaki
çatışmalardan yararlanma, düşmanın güçlerini parçalama, köylülüğü kendi
yanında tutma ve Kolçak ve Denikin'e karşı saldırıyı hazırlamak için
güç toplama olanağını verdi.
"Ayrı bir barış anlaşması
yapmakla", diyordu Lenin o sıralar, "kendimizi verili anda mümkün olan
en yüksek derecede,- birbirleriyle savaşan her iki emperyalist gruptan
kurtanyoruz, onların düşmanlık-lanndan ve �bize karşı bir anlaşma
yapmalarım zorlaştıran� savaşlarından yararlanıyoruz, belirli bir
dönem, sosyalist devrimi sürdürmek ve pekiştirmek için hareket
serbestliği elde ediyoruz." (Bkz. Lenin, Bütün Eserler, C. 22, s. 198,
Rusça.)
"Şimdi en budalalar bile", diyordu Lenin Brest
barışından üç yıl sonra, '"Brest Barışı'nın bizi güçlendiren ve
uluslararası emperyalizmin güçlerini parçalayan bir taviz olduğunu
görüyor" (Bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 9, s. 263. [s. 274. �İnter
Yayınlan.])
Stratejik önderliğin doğruluğunu güvenceleyen ana
koşullar bunlardır.
5� Taktik önderlik. Taktik
önderlik, stratejik önderliğin bir parçasıdır; onun görevlerine ve
gereklerine tabidir. Taktik önderliğin görevi, proletaryanın tüm
mücadele ve örgüt biçimlerinde ustalaşmak; ve verili güçler ilişkisinde,
stratejik başarının hazırlanması için gerekli olan azami sonuçlan elde
etmek için bunlardan doğru bir şekilde yararlanılmasını sağlamaktır.
Proletaryanın mücadele ve örgüt biçimlerinden doğru bir şekilde
yararlanmak nasıl olur?
Ana koşullan olarak aşağıdakilerin
görüldüğü bazı zorunlu koşullan yerine getirmekle olur:
Birincisi: Öne çıkarılacak mücadele ve örgüt biçimleri, tam da,
hareketin verili anındaki kabarma ya da alçalma koşullarına en uygun
olan ve kitleleri devrimci mevzilere çekmeyi, milyonlarca kitleyi
devrim cephesine çekmeyi ve onların devrim cephesinde mevzilenmesini
kolaylaştırmak ve sağlama almak için elverişli mücadele ve örgüt
biçimleridir.
Burada önemli olan, öncünün, eski düzenin
ayakta tutulmasının olanaksızlığını ve onun devrilmesinin
kaçınılmazlığını görmesi değildir. Önemli olan, kitlelerin, milyonlarca
kitlenin bu kaçınılmazlığı kavraması ve öncüyü desteklemeye hazır
olduğunu göstermesidir. Ama kitleler bunu ancak kendi deneyimleri
temelinde kavrayabilir. Milyonlarca kitleye, eski iktidarın
devrilmesinin kaçınılmazlığını kendi deneyimleri vasıtasıyla anlama
olanağını vermek ve kitlelerin, devrimci şiarların doğruluğuna
deneyimleri temelinde kanaat getirmelerini kolaylaştıracak mücadele
yöntemlerini ve örgüt biçimlerini öne çıkarmak � işte görev budur.
Eğer Parti o sıralar Duma'ya katılmaya karar vermiş olmasaydı, eğer
güçlerini Duma'da çalışma üzerinde toplamamış ve Duma'nın beyhudeliğini,
Kadetlerin vaatlerinin yalan olduğunu, Çarlıkla anlaşmaya varmanın
olanaksızlığını ve köylülükle işçi sınıfının ittifakının
kaçınılmazlığını kitlelerin kendi deneyimleri ile kavramalarını
kolaylaştırmak için bu çalışma temelinde mücadeleyi geliştirmeseydi,
öncü, işçi sınıfından kopardı ve işçi sınıfı, kitlelerle bağlannı
kaybederdi. Kitlelerin Duma dönemindeki deneyimleri olmaksızın,
Kadetlerin teşhiri ve proletaryanın hegemonyası olanaksız olurdu.
Otzovizm taktiğinin tehlikesi şu idi ki, öncüyü milyonlarca yedeğinden
koparmakla tehdit ediyordu.
Eğer proletarya; Menşevikler ve
Sosyal-Devrimcilerin henüz kendi kendilerini savaş ve emperyalizm
yanlıları olarak teşhir etmemiş oldukları, kitlelerin barış, toprak ve
özgürlük üzerine menşevik ve sos-yal-devrimci söylevlerin sahteliğini
henüz kendi deneyimleriyle kavramamış oldukları 1917 Nisanı'nda
ayaklanma çağrısı yapan "Sol" komünistleri izlemiş olsaydı; Parti işçi
sınıfından kopardı ve işçi sınıfı geniş köylü ve asker yığınları
üzerindeki nüfuzunu yitirirdi. Kitlelerin Kerenski dönemindeki
deneyimleri olmaksızın, Menşevikler ve Sos-yal-Devrimciler tecrit
edilmez, ve proletarya diktatörlüğü olanaksız olurdu. Bundan ötürü,
küçük-burjuva partilerinin hataları hakkında [kitleleri �ÇN] "sabırla
aydınlatma" ve Sovyetler içinde açık mücadele taktiği tek doğru
taktikti.
"Sol" komünistlerin taktiğinin tehlikesi
şuydu ki, Parti'yi proletarya devriminin önderinden, ayakları havada
bir avuç boş kafalı komplocuya dönüştürmekle tehdit ediyordu.
"Yalnızca öncüyle", diyor Lenin, "zafer kazanılamaz. Tüm sınıfın, geniş
kitlelerin, öncüyü ya doğrudan desteklediği ya da ona karşı hayırhah
bir tarafsızlık gösterdiği bir konum almamış oldukları sürece, öncüyü
tek başına tayin edici savaşa sürmek... yalnızca bir budalalık olmakla
kalmaz, aynı zamanda bir cinayet olur. Ama gerçekten tüm sınıfın,
gerçekten emekçilerin ve sermaye, tarafından ezilenlerin geniş
kitlelerinin bu konuma gelmesi için, bunun için yalnızca propaganda,
yalnızca ajitasyon yeterli değildir. Bunun için bu kitlelerin kendi
siyasi deneyimi gereklidir. Bu, tüm büyük devrimlerin temel yasasıdır;
bu yasa ki, şimdi sadece Rusya tarafından değil, Almanya tarafından da
şaşırtıcı bir güçle ve canlılıkla doğrulanmaktadır. Yalnızca Rusya'nın
kültür seviyesi düşük ve çoğu zaman okuma-yazmayı bilmeyen kitleleri
değil, aynı zamanda Almanya'nın kültür seviyesi yüksek ve tUmüyle
okuma-yazma bilen kitleleri de, yönlerini kararlılıkla komünizme
çevirmek için, II. Enternasyonal şövalyelerinin hükümetinin bütün
güçsüzlüğünü, karaktersizliğini, çaresizliğini, burjuvazi önündeki
bütün uşaklığını, bütün alçaklığını ve proletarya diktatörlüğünün tek
alternatifi olarak en aşırı gericilerin (Rusya'da Kornilov, Almanya'da
Kapp ve ortaklan) diktatörlüğünün kaçınılmazlığını kendi acı
deneyimleriyle kavramak zorunda kaldılar." (Bkz. Lenin, Seçme Eserler,
C. 10, s. 128-129. [s. 152-153. �İnter Yayınlan.])
İkincisi:
Verili her her anda, tüm zinciri elde tutmayı ve stratejik başarıya
ulaşmanın koşullarını hazırlamayı olanaklı kılmak için kavranması
gereken süreçler zincirindeki özel halkayı bulmak.
Burada
önemli olan, Parti'nin önünde bulunan tüm görevler arasından, yerine
getirilmesi merkezi noktayı oluşturan ve çözümü diğer aktüel görevlerin
başarıyla yerine getirilmesini güvenceleyen özel aktüel görevi bulup
çıkarmaktır.
Bu yol gösterici ilkenin önemi, birisi uzak
geçmişten (Parti'nin oluşturulması dönemi) ve diğeri dolaysız güncelden
(NEP dönemi) alınan iki örnekle gösterilebilir.
Parti'nin
oluşturulması döneminde, sayısız çevre ve örgütlerin henüz birbirine
bağlanmadığı, amatörlüğün ve çevreciliğin Parti'yi baştan aşağı
kemirdiği, ideolojik parçalanmışlığın Parti'nin iç yaşantısının
karakteristik özelliğini oluşturduğu bu dönemde, Parti'nin o sırada
karşı karşıya bulunduğu halkalar zinciri içinde ve görevler zinciri
içinde esas halka ve esas görev, bütün Rusya için illegal bir gazetenin
("Isk-ra") yaratılmasıydı. Niçin? Çünkü o zamanki koşullar altında,
sayısız çevreleri ve örgütleri bir tek bütün içinde birleştirecek,
ideolojik ve taktik birliğin koşullarını hazırlayacak ve bu yoldan
gerçek bir partinin oluşturulması için temelleri atacak durumda olan ve
aynı telden çalan bir Parti çekirdeği ancak illegal bir tüm Rusya
gazetesi ile yaratılabilirdi.
Savaştan iktisadi inşaya geçiş
döneminde; sanayinin, yıkılmışlığın kıskacında bir bitkisel hayata
girdiği ve tarımın kentsel ürün darlığından sıkıntı çektiği; devlet
sanayii ile köylü iktisadının birleşmesinin, sosyalist inşanın
başarısının temel koşulu haline geldiği bu dönemde; ticaretin
geliştirilmesi, süreçler zincirinin ana halkasını, görevler dizisi
içinde ana görevi oluşturuyordu. Niçin? Çünkü NEP koşullan altında,
sanayi ile köylü iktisadının birleştirilmesi ticaretten başka bir yolla
mümkün değildi; çünkü NEP koşullan altında, sürüm olmadan üretim sanayi
için ölüm demekti; çünkü sanayi ancak, ticareti geliştirme yoluyla
sürümü genişleterek genişletilebilirdi; çünkü ancak ticaret alanında
sağlam bir tutanak elde edildiğinde, ancak ticarete egemen olunduğunda,
ancak bu halkaya egemen olunduğunda, sanayi ile köylü iktisadını
birbiriyle sımsıkı bağlamak ve sosyalist iktisadın temelinin
kurulmasının koşullarını yaratmak için diğer aktüel görevleri başarıyla
çözmek umudu olabilirdi.
"Devrimci ve sosyalizm yandaşı ya da
genelde komünist olmak yetmez...", der Lenin. "Verili her anda, tüm
zinciri elde tutmayı ve bir sonraki halkaya geçmeyi güvenle hazırlamak
için tüm güçle kavranması gereken özel halkayı bulmasını bilmek
gerekir.
"Verili anda... bu halka, doğru bir devlet
düzenlemesi (yönetimi) altında iç ticaretin canlandırılmasıdır. Ticaret,
tarihsel olaylar zincirinde, 1921-1922 yıllarında sosyalist inşamızın
geçiş biçimlerinde... 'tüm gücümüzle kavramamız gereken' 'halka'dır."
(Bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 9, s. 319. [s. 327. �İnter Yayınları.])
Taktik önderliğin doğruluğunu güvenceleyen ana koşullar bunlardır.
Reformculuk ve devrimcilik. Devrimci taktik, reformist taktikten ne ile
aynlır?
Bazıları, Leninizmin genelde reformlara karşı,
uzlaşmalara ve anlaşmalara karşı olduğunu sanıyorlar. Bu tamamen
yanlıştır. Belirli bir anlamda "her ne kopanrsan kâr" olduğunu, belirli
koşullar altında genelde reformların, özelde ise uzlaşma ve
anlaşmaların zorunlu ve yararlı olduğunu Bolşevikler de herkes kadar
bilir.
"Uluslararası burjuvazinin devrilmesi için bir savaş
yürütmek", diyor Lenin, "devletler arasındaki alelade savaşların en
inatçılarından bile yüz kez daha çetin, daha uzun ve daha çapraşık [bir
savaş yürütmek �ÇN] ve bu arada manevra yapmayı, düşmanlar arasındaki
(geçici de olsa) çıkar çatışmalarından yararlanmayı, olası (geçici de
olsa) çıkar çatışmalarından yararlanmayı, olası (geçici, istikrarsız,
yalpalayan, koşullu da olsa) müttefiklerle anlaşmalar ve uzlaşmalar
yapmayı peşinen reddetmek � bu sonsuz derecede gülünç bir tavır olmaz
mı? Bu, henüz araştırılmamış ve o güne kadar ulaşılmamış bir dağa çetin
bir şekilde tırmanırken, bazen zikzaklar çizerek gitmeyi, bazen geri
dönmeyi, bir kez seçilen doğrultuyu bırakıp başka doğrultulan denemeyi
baştan reddetmekle aynı şey değil midir?" (Bkz. Lenin, Seçme Eserler, C.
10, s. 105. [s. 127. � İnter Yayınları.])
Bundan
dolayı, apaçıktır ki, burada önemli olan, reformların ya da uzlaşma ve
anlaşmaların kendileri değil, reformlardan ve anlaşmalardan nasıl
yararlanıldığıdır.
Reformist için reform herşeydir; devrimci
çalışma ise ikincil bir-şey, lafı edilecek bir konudur, gözboyamaya
yarar. Bundan dolayı burjuva iktidarının varlığı koşullarında reformist
bir taktikle reform, kaçınılmaz olarak bu iktidarın
sağlamlaştırılmasının bir aracına, devrimi çökertmenin bir aracına
dönüşür.
Oysa devrimci için tersine, esas olan reform
değil, devrimci çalışmadır; devrimci için reform, devrimin bir yan
ürünüdür. Bundan dolayı burjuva iktidarının varlığı koşullarında
devrimci bir taktikle reform, doğası gereği, bu iktidarı çökertmenin bir
aracına, devrimi sağlamlaştırmanın bir aracına, devrimci hareketin daha
da geliştirilmesi için bir üs noktasına dönüşür.
Devrimci, reformu sadece, legal ve illegal çalışmayı birleştirmenin bir
dayanak noktası olarak ve burjuvaziyi devirmek için kitlelerin devrimci
hazırlığını amaçlayan illegal çalışmayı güçlendirmeye yarayan bir siper
olarak kabul eder.
Emperyalizm koşullarında
reformlardan ve uzlaşmalardan devrimci bir şekilde yararlanmanın özü
budur.
Reformist ise tersine, reformları her türlü illegal
çalışmayı reddetmek, kitlelerin devrime hazırlanmasını baltalamak ve
"bağışlanan" reformların gölgesinde uykuya yatmak için kabul eder.
Reformsit taktiğin özü budur.
Emperyalizm koşullan
altında reformlar ve uzlaşmalar konusunda durum budur.
Ama emperyalizmin devrilmesinden sonra, proletarya diktatörlüğü
altında, durum biraz değişir. Belirli koşullar altında, belirli bir
durumda, proletarya iktidarı kendini, var olan düzeni devrimci bir
şekilde yeniden inşa etme yolundan, bu düzeni geçici bir süre yavaş
yavaş yeniden biçimlendirme yoluna, Lenin'in ünlü makalesi "Altının
Önemi Üzerine"de söylediği gibi, "reformist yola", yandan çevirme
yoluna, proleter olmayan sınıfları dağıtmak, devrime soluklanma molası
vermek, güç toplamak ve yeni bir saldırının koşullarını hazırlamak için
reformlar ve bu sınıflara ödünler verme yoluna geçmek zorunluluğuyla
karşı karşıya görebilir. Bu yolun belirli bir anlamda "reformist" bir
yol olduğu inkâr edilemez. Yalnız, bu durumda temel bir farklılıkla
karşı karşıya olduğumuzu, [yani �ÇN] bu durumda reformun proletarya
iktidarından kaynaklandığını, proletarya iktidarını güçlendirdiğini,
ona gerekli soluklanma molasını verdiğini, görevinin devrimi değil, tam
tersine proleter olmayan sınıflan çökertmek olduğunu akılda tutmak
gerekir.
Böylelikle reformlar bu koşullar altında kendi
karşıtına dönüşür.
Böyle bir politikanın proletarya iktidarı
tarafından uygulanması, yalnızca, önceki dönemde devrimin atılımı
yeterince büyük olduğu ve böylelikle saldırı taktiği yerine geçici
olarak geri çekilme taktiğini, yandan çevirme hareketleri taktiğini
geçirebilmek için geri çekilecek yeterince geniş bir alan yarattığı için
mümkündür.
Böylece, eskiden burjuva iktidarı altında
reformlar devrimin bir yan ürünü iken, şimdi, proletarya diktatörlüğü
altında reformların kaynağı; proletaryanın devrimci kazanımlarıdır; bu
kazanımlardan oluşan, proletaryanın elindeki birikmiş rezervlerdir.
"Reformlar ile devrimin ilişkisini", diyor Lenin, "yalnızca marksizm tam
ve doğru bir şekilde belirlemiştir; ne var ki Marx bu ilişkiyi sadece
bir yanıyla, yani proletaryanın, bir tek ülkede de olsa, ilk az çok
sağlam, az çok kalıcı zaferinden önceki bir durumda görebilmiştir. Böyle
bir durumda doğru bir ilişkinin temeli şöyleydi: Reformlar,
proletaryanın devrimci sınıf mücadelesinin bir yan ürünüdür... Bir tek
ülkede de olsa proletaryanın zaferinden sonra, reformlar ile devrimin
ilişkisi içine yeni bir şey girer. İlkesel olarak hiçbir şey
değişmemiştir, ama biçimde, Marx'm şahsen önceden göremediği, ama
yalnızca marksizmin felsefesi ve siyaseti zemini üzerinde bilincine
varılabileçek bir değişiklik olur... Zaferden sonra onlar (yani
reformlar. J. St.) (uluslararası ölçekte eskiden olduğu gibi yine 'yan
ürün' olarak kalırken) zaferin kazanılmış olduğu ülke için, ayrıca,
güçler sonuna kadar kullanılmasına rağmen şu ya da bu geçişi devrimci
bir şekilde başarmaya açıkça yetmediğinin görüldüğü durumlarda gerekli
ve haklı bir soluklanma molasıdır. Zafer öyle bir 'güç rezervi' sağlar
ki, zoraki bir geri çekilme sırasında bile dayanmaya �hem maddi, hem
manevi anlamda dayanmaya� olanak verir." (Bkz. Lenin, Seçme Eserler, C.
9, s. 322-323. [s. 329- 330. �İnter Yayınları.])
LENİNİZMİN
TEMELLERİ ÜZERİNE