PARTİ ÇALIŞMASININ EKSİKLİĞİ VE TROÇKİSTLER VE DİĞER İKİ
YÜZLÜLERİN TASFİYESİ İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER ÜZERİNE,
SBKP (B) MK Plenumu’unda Sunulan rapor ve Kapanış Konuşması,
3-5 Mart 1937, J.V. STALİN, Eserler, Cilt 14, , Şubat 1934-Nisan 1945, Türkçe
Baskı, İnter Yayınları, Aralık 1993, s. 135-141
Plenuma sunulan raporlardan ve tartışmalardan burada üç temel olguyla karşı
karşıya olduğumuz anlaşılıyor.
Birincisi, yabancı devletlerin ajanları tarafından yürütülen Troçkistlerin
oldukça önemli bir rol oynadıkları, zarar verici, bölücü eylemlerle casusluk
faaliyetleri, gerek ekonomik örgütlerimiz, gerekse de idari ve parti
örgütlerimiz olmak üzere bütün örgütlerimize en azından bütününe yakınına, şu ya
da bu ölçüde zarar vermiştir.
İkincisi, içlerinde Troçkistlerin de bulunduğu yabancı devletlerin ajanları
sadece alt örgütlerimize sızmakla kalmamış, aynı zamanda bazı sorumlu görevlere
gelmişlerdir.
Üçüncüsü, gerek merkezde, gerekse de kırsal kesimde bazı yönetici yoldaşlarımız,
bu zarar verici, saptırıcı unsurların, bu casus ve katillerin sadece gerçek
yüzünü görmemekle kalmamış, aynı zamanda bu yabancı ülke ajanlarının, şu ya da
bu sorumlu görevlere gelmelerine bizzat katkıda bulunacak kadar kayıtsız, körü
körüne itimat eden ve naif kişiler olduklarını göstermişlerdir. Sunulan
raporlardan ve tartışmalardan çıkan tartışmasız üç
sonuç budur işte.
I. POLİTİK KAYITSIZLIK
Her türlü parti ve Sovyet düşman akımla mücadele deneyine sahip yönetici
yoldaşlarımızın, bu konuda halk düşmanlarının gerçek yüzünü göremeyecek, kuzu
postuna bürünmüş kurtları tanıyamayacak, yüzlerinden maskeyi indiremeyecek
naiflik ve körlük içinde bulunmaları nasıl açıklanmalıdır?
SSCB sınırlan içinde yabancı ülkelerin ajanlarının yıkıcılık, bölücülük ve
casusluk faaliyetlerinin bizim için beklenmedik bir şey olduğu, daha önce hiç
karşılaşmadığımız bir şey olduğu iddia edilebilir mi? Hayır edilemez. Son on yıl
içinde Şahti-dönemiyle başlayan, zararlı faaliyetlerin, ekonominin çeşitli
dallarında kendini göstermesi ve resmi belgelerle saptanmış olması bunun
kanıtıdır.
Son dönemlerde ülkemizde, faşizmin Troçkist-Zinovyevist ajanlarının zararlı
faaliyetleri, casusluk ve terör eylemlerine yönelik tehlike işaretleri ve
uyarıcı belirtilerinin hiç mi hiç olmadığı iddia edilebilir mi? Hayır iddia
edilemez. Bu tür işaretler vardı ve Bolşevikler bu işaretleri görmezden gelme
hakkına sahip değildir.
Kirov yoldaşın haince katledilmesi, halk düşmanlarının ikiyüzlülüğüne ikiyüzlü
faaliyetleri sırasında güven sağlamak, örgütlerimize girebilmek için yüzlerine
Bolşevik maskesi, parti üyesi maskesi taktıklarına ilişkin ilk uyarıydı.
“Leningrad Merkezi” gibi “Zinovyev-Kamenev” Davası da, Kirov yoldaşın haince
katledilmesinden çıkarılacak dersleri güçlendirmişti.
“Zinovyevist- Troçkist Blok” Davası, daha önceki davaların sunduğu dersleri
genişletti ve Zinovyevcilerle Troçkistlerin, bütün düşman burjuva unsurları
etraflarında topladıklarını, Alman gizli polisinin bir terörist casusluk ve
bölme acentası haline dönüştüklerini Zinovyevcilerle Troçkistlerin örgütlerimize
sızmalarının tek çaresinin, ikiyüzlülük ve kendini gizleme olduğunu,
bu tür sızmalara karşı korunmak ve Zinovyevist Troçkist çeteyi tasfiye etmenin
en emin yolunun uyanıklılık ve politik öngörü olduğunu açıkça gösterdi.
SBKP(B) Merkez Komitesi, Kirov yoldaşın haince katledilmesi vesilesiyle 18 Ocak
1935’te gönderdiği bir genelgeyle, parti örgütlerini politik saflık ve dar
kafalılara özgü tembelliğe karşı uyarmıştır. Genelge şöyledir:
“Söz konusu olan, güçlendiğimiz oranda düşmanın uysal ve zararsız olacağı gibi
yanlış bir varsayımdan hareket eden oportünist körü körüne inanmaya son
vermektir. Bu varsayım temelden yanlıştır. Bu varsayım, sözcülerinin, bütün
dünyaya, düşmanların giderek sosyalizme entegre olarak nihayetinde gerçek
sosyalistler haline geleceklerini kanıtlamaya çalışan sağ sapmanın sonuçlarından
biridir. Başarılar üzerine yan gelip yatmak, boş durmak Bolşeviklerin işi
değildir. Bize gerekli olan körü körüne inanma değil, uyanıklık, gerçek,
Bolşevik devrimci uyanıklılıktır. Düşmanın içinde bulunduğu durum
umutsuzlaştıkça, Sovyet iktidarına karşı, mücadelede yokolmaya mahkum olanların
tek çaresi olan ‘en aşırı araçlara’ başvuracağı düşünülmelidir. Bu unutulmamalı
ve uyanık olunmalıdır.”
Troçkist-Zinovyevist Blok’un casusluk faaliyetleri ve terör eylemleri
vesilesiyle 29 Temmuz 1936’da gönderdiği genelgede SBKP(B) Merkez Komitesi,
parti örgütlerini bir kez daha uyanık olmaya, halk düşmanlarını, ne kadar iyi
maskelenmiş olurlarsa olsunlar, tanımayı öğrenmeye çağırmıştır. Genelge
şöyledir:
“Troçkist-Zinovyevist canavarların Sovyet iktidarına karşı mücadelede
emekçilerin bütün kudurmuş ve amansız düşmanlarını casusları, provokatörleri,
bölücüleri, beyaz muhafızları, Kulakları vs. etraflarında topladıklarının
kanıtlandığı, bu unsurlarla Troçkistler ve Zinovyevciler arasındaki bütün
sınırların kalktığı bugün, bütün parti örgütlerimiz, bütün parti üyelerimiz, her
bölgede, her durumda komünistlerden uyanıklık beklendiğini kavramalıdırlar.
Şimdiki koşullar altında her Bolşeviğin vazgeçilmez özelliği, ne kadar iyi
maskelenmiş olursa olsun, parti düşmanlarını tanıma yeteneği olmak zorundadır.
Demek ki işaretler ve uyarılar vardı.
Bu işaretler ve uyarıların anlamı neydi?
Bunların anlamı partinin örgütlenme çalışmalarındaki zaafını ortadan kaldırmak
ve partiyi, içine tek bir ikiyüzlünün bile sızamadığı ele geçirilemez bir kale
haline getirmek için bir çağrı olmasıydı.
Bu işaretler ve uyarılar, partinin politik çalışmasının küçümsenmesine son
vermek ve bu çalışmayı, olası en büyük ölçüde güçlendirme yönünde, politik
uyanıklılığın güçlenmesi yönünde kesin bir dönüşüme uğratmak anlamına gelmekte.
Peki olan neydi? Gerçekler, yoldaşlarımızın bu işaret ve uyarılara karşı
sağırlardan daha ağır davrandığını göstermiştir.
Bunu, parti dokümanlarının gözden geçirilmesi ve (parti dokümanlarının-ÇN.)
değiş-tokuşu kampanyasının herkesçe bilinen gerçekleri canlı biçimde
kanıtlamaktadır. Bu işaret ve uyarıların hak ettikleri etkiyi yaratmamaları
neyle açıklanır?
Sovyet düşmanı unsurlara karşı mücadele deneylerine, bir dizi tehlike işaretine,
uyarıcı belirtilere rağmen, partili yoldaşlarımızın, halk düşmanlarının
yıkıcılık, bölücülük ve casusluk faaliyetleri karşısında politik basiretsizlik
göstermeleri neyle açıklanır?
Belki de yoldaşları, eskisine göre daha kötü oldular, bugün daha az bilinçli ve
daha az disiplinliler? Hayır, elbette değil!
Belki yoldaşlarımız yozlaşmaya başladılar? Hayır bu da doğru değil! Bu varsayım
her türlü temelden yoksundur. Bütün bunların açıklaması ne? Boş durma,
kayıtsızlık, körü körüne inanç, körlük nereden kaynaklanıyor?
Ekonomik kampanyalarla uğraşan ve ekonomik inşa cephesinde elde edilen devasa
başarılara kapılmış partili yoldaşlarımız, Bolşeviklerin unutma hakkına sahip
olmadıkları bazı önemli gerçekleri unutmuşlardır; işte bütün bunların açıklaması
budur. Bu yoldaşlar, SSCB’nin uluslararası durumuyla ilgili temel bir gerçeği
unutmuşlar ve parti üyeliği arkasına gizlenen ve Bolşevik maskesi takan bugünkü
yıkıcı, bölücü unsurlar, casuslar ve katillerle doğrudan ilgili iki önemli
gerçeği farketmemişlerdir.
II. KAPİTALİST KUŞATMA
Partili yoldaşlarımızın unuttukları ya da farkedemedikleri gerçekler nelerdir?
Sovyet iktidarının sadece dünyanın altıda birinde zafere ulaştığını, dünyanın
geri kalan altıda beşinde kapitalist devletlerin egemen olduğunu bu
yoldaşlarımız unutmuşlardır. Bu yoldaşlarımız, Sovyetler Birliği’nin kapitalist
kuşatma altında bulunduğunu unutmuşlardır. Bizde kapitalist kuşatma üzerine
gevezelik edilir sık sık, ama kapitalist kuşatmanın ne demek olduğu konusunda
kimse fazla düşünmek istemez. Kapitalist kuşatma bu boş bir söz değil, son
derece gerçek ve cansıkıcı bir olgudur. Kapitalist kuşatma, bir yanda toprakları
üzerinde sosyalist düzeni kurmuş bir ülkenin, Sovyetler Birliği’nin varlığını,
öte yandan ise bu ülkenin dışında, Sovyetler Birliği'ni çevrelemiş, ona
saldırmak, ezmek, en azından iktidarını yıkmak ve onu güçsüzleştirmek için
fırsat bekleyen bir çok burjuva ülkesinin varlığı anlatmaktadır.
Yoldaşlarımız bu temel gerçekliği unutmuşlardır. Fakat tam da bu gerçek,
kapitalist çevreyle Sovyetler Birliği arasındaki karşılıklı ilişkilerin temelini
belirlemektedir.
Örneğin burjuva devletlerini ele alalım. Aynı tip devletler olarak bunlar
arasında sadece iyi ilişkiler olduğuna naif insanlar inanabilirler. Bunu sadece
naif insanlar düşünebilir. Gerçekte bu devletler arasında ilişkiler iyi komşuluk
ilişkilerinden çok uzaktır. Burjuva devletlerin birbirlerinin cephe gerisine
casuslar, bozguncular, bölücüler ve zaman zaman da katiller yolladıkları ve bu
unsurları, sözkonusu devletin kurum ve işletmelerine sızma, oralarda kendi ağını
yaygınlaştırma ve “gerektiğinde”, sözkonusu devleti güçsüzleştirmek ve yıkmak
için cephe gerisini yoketmekle görevlendirdikleri, iki kere ikinin dört ettiği
kadar kesindir. Bugün durum budur. Geçmişte de durum aynıydı. Örneğin, I.
Napolyon döneminde, Avrupa devletlerini alalım. O dönemde Fransa’da Rus, Alman,
Avusturya, İngiliz kampından gönderilmiş casus ve bozguncu kaynıyordu. Buna
karşın İngiltere, Alman devletleri, Avusturya ve Rusya'nın cephe gerisinde
Fransız Kampından gönderilmiş az casus ve bozguncu yoktu. İngiltere ajanları,
Napolyon'a iki kez suikast düzenlemişler ve bir çok kez Fransa'da Vendee
köylülerinin Napolyon Hükümetine karşı ayaklanmasını kışkırtmışlardı. Napolyon
Hükümeti nasıl bir hükümetti? Bu hükümet Fransız Devrimi’ni boğan ve sadece
devrimin büyük burjuvazi için yararlı olan sonuçlarım ayakta bırakan bir burjuva
hükümetiydi. Napolyon Hükümeti’nin de komşularına borçlu kalmadığı ve hemen
bozgunculuk önlemlerine başvurduğunu söylemeye bile gerek yok. Geçmişte,
günümüzden 130 yıl önce durum böyleydi. Bugün I. Napolyon döneminden 130 yıl
sonra durum yine böyledir. Bugün Fransa ve İngiltere’de Alman casusları ve
bozguncuları, aynı şekilde Almanya’da da İngiliz-Fransız casus ve bozguncuları
kol gezmektedir. Öte yandan, Amerika, Japon casus ve bozguncularıyla, Japonya
da, Amerikalı casus ve bozguncularıyla kaynıyor.
Burjuva devletler arasındaki karşılıklı ilişkilerin yasası budur.
Şu soru sorulmalıdır; burjuva devletler, bir sosyalist Sovyet devletine karşı,
neden daha ılımlı davransınlar ve aynı tip devletler olarak burjuva devletlerine
sundukları komşuluk ilişkilerinden daha iyi komşuluk ilişkileri sunsunlar? Neden
bu devletler, Sovyetler Birliği cephe gerisine kendilerine daha yakın olan
burjuva devletlerin cephe gerisine gönderdiklerinden daha az casus, zararlı
unsur, bozguncu ve katil göndersinler? Bunu nasıl düşünebilirsiniz? Marksizmin
bakış açısından, burjuva devletlerin, Sovyetler Birliği Cephe gerisine herhangi
bir burjuva devletinin cephe gerisine gönderdiklerinden iki kat, üç kat daha
fazla zararlı unsur, casus, bozguncu ve katil gönderdiklerini kabul etmek daha
doğru değil mi?
Kapitalist kuşatma sürdüğü müddetçe yabancı devletlerin ajanlarının cephe
gerimize gönderdiği zararlı unsurların, casusların, bozguncuların ve katillerin
var olmaya devam edeceği açık değil mi?
Partili yoldaşlarımız bütün bunları unuttular ve unuttukları için de gafil
avlandılar. O nedenle, Japon-Alman gizli polisinin Troçkist ajanlarının casusluk
ve bozgunculuk faaliyetleri, bazı yoldaşlarımız için tamamen sürpriz olmuştur.
devami>>