ANA SAYFA | KÜTÜPHANE | STALİN | BOLŞEVİK PARTİ TARİHİ

 ANA SAYFA | KÜTÜPHANE | STALİN | BOLŞEVİK PARTİ TARİHİ

J. V. STALİN

SOVYETLER BİRLİĞİ KOMÜNİST PARTİSİ (BOLŞEVİK) TARİHİ
 

 

TARIMIN KOLLEKTİFLEŞTİRİLMESİ UĞRUNA MÜCADELEDE BOLŞEVİK PARTİ (1930 - 1934)

1 -1930-1934 YILLARINDA ULUSLARARASI DURUM. KAPİTALİST ÜLKELERDE İKTİSADİ KRİZ. MANÇURYA'NIN JAPONYA TARAFINDAN İLHAK EDİLMESİ. ALMANYA'DA FAŞİZMİN İKTİDARA GELMESİ. İKİ SAVAŞ MİHRAKI.

 
Sovyetler Birliği ülkenin sosyalist sanayileşmesinde büyük başarılar elde eder ve sanayiini hızla geliştirirken, 1929 sonunda kapitalist ülkelerde eşi görülmemiş yıkıcılıkta bir dünya iktisadi krizi başgösterdi ve bunu izleyen üç yıl içinde durum gittikçe kötüleşti. Sanayi krizi tarım kriziyle içiçe geçti ve bu, kapitalist ülkelerin durumunu daha da kötüleştirdi.

Dünya iktisadi krizinin üç yılı içinde (1930-1933) Sovyetler Birliği'nde sanayi üretimi iki mislinden fazla artar ve 1933'ıe 1929 yılı seviyesine oranla yüzde 201'i bulurken, Birleşik Devletlerin sanayi üretimi 1933 sonunda 1929 yılı seviyesinin yüzde 65’ine, İngiltere'ninki yüzde 86'sına, Almanya'nınki yüzde 66'sına ve Fransa'nınki yüzde 77'sine düşmüştü.

Bu durum, sosyalist iktisat sisteminin kapitalist iktisat sistemine üstünlüğünü bir kez daha gösterdi. Sosyalizm ülkesinin, dünyanın iktisadi krizlerden özgür biricik ülkesi olduğunu gösterdi.

 
Dünya iktisadi krizi sonucunda, 24 milyon işsiz açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkum oldu. Tarım krizi milyonlarca ve on milyonlarca köylüyü ızdıraba sürükledi.

Dünya iktisadi krizi, emperyalist devletler arasındaki çelişmeleri, muzaffer ülkelerle yenilmiş ülkeler, emperyalist devletlerle sömürge ve bağımlı ülkeler arasındaki, işçilerle kapitalistler, köylülerle çiftlik sahipleri arasındaki çelişmeleri daha da şiddetlendirdi.

Stalin yoldaş XVI. Parti Kongresine Faaliyet Raporunda, burjuvazinin iktisadi krizden bir çıkış yolu arayacağını -bir yandan faşist diktatörlük kurmak, yani kapitalizmin en gerici, en şoven, en emperyalist unsurlarının diktatörlüğünü kurmak yoluyla işçi sınıfını ezerek, öte yandan da, savunması zayıf olan ülkelerin sırtından sömürgelerin ve nüfuz alanlarının yeniden paylaşılması uğruna savaşı zincirlerinden boşandırarak bir çıkış yolu arayacağına işaret etti.

Nitekim öyle de oldu.

1932'de Japonya'dan gelen savaş tehlikesi arttı. İktisadi kriz yüzünden Avrupa devletlerinin ve ABD'nin tamamen iç sorunlarla uğraştığını gören Japon emperyalistleri, fırsattan yararlanarak savunması zayıf olan Çin'e baskı yapmaya, Çin 'i boyunduruk altına alıp ona tahakküm etmeyi denemeye karar verdiler. Çin'e savaş ilan etmeden ve kendi tezgahladıkları “mahalli olaylar”ı hayasızca istismar ederek Japon emperyalistleri birliklerini sinsice Mançurya'ya soktular. Japon askerleri tüm Mançurya'yı işgal ederek, Kuzey Çin'i ilhak etmek ve Sovyetler Birliği'ne saldırmak için kendilerine uygun mevziler hazırladılar. Japonya, elini serbest tutmak için Milletler Cemiyeti'nden çekildi ve yoğun şekilde silahlanmaya başladı.

Bu, ABD, İngiltere ve Fransa'yı Uzak Doğu'daki donanmalarını güçlendirmeye itti. Japonya besbelli Çin'i boyunduruk altına almak, Avrupa ve Amerika'nın emperyalist güçlerini Çin'den atmak istiyordu. Bu ülkeler buna, silahlanmalarını artırarak cevap verdiler.

Fakat Japonya önüne başka bir hedef daha koymuştu -Sovyet Uzak Doğusunu ele geçirmek. Elbette Sovyetler Birliği bu tehlikeyi görmezlikten gelemezdi ve Uzak Doğu Bölgesinin savunma gücünü yoğun bir şekilde güçlendirmeye başladı.

Böylece Uzak Doğuda faşistleşmiş Japon emperyalistlerinin tezgahlarıyla ilk savaş mihrakı ortaya çıktı.

İktisadi kriz kapitalizmin çelişmelerini sadece Uzak Doğuda şiddetlendirmedi, Avrupa'da da şiddetlendirdi. Uzayıp giden sanayi ve tarım krizi, muazzam işsizlik ve mülksüz sınıfların gittikçe artan yarınından güvensizliği, işçilerin ve köylülerin hoşnutsuzluğunu körükledi. Hoşnutsuzluk, işçi sınıfının devrimci nefretine dönüşmeye başladı. Hoşnutsuzluk, özellikle Almanya'da, savaşın, İngiliz ve Fransız galiplere ödenen savaş tazminatlarının ve iktisadi krizin ülkeyi iktisaden çökerttiği, işçilerin sadece kendi burjuvazisinin değil, bilakis yabancı, İngiliz ve Fransız burjuvazisinin de boyunduruğu altında ezildiği Almanya'da arttı. Faşistlerin iktidara geçmesinden önceki son Reichstag seçimlerinde Almanya Komünist Partisinin altı milyon oy alması da bunun açık ispatıydı. Alman burjuvazisi, Almanya'da meydanda kalmış burjuva-demokratik özgürlüklerin kendine kötü bir oyun oynayabileceğini, işçi sınıfının bu özgürlüklerden devrimci hareketi yaygınlaştırmak için yararlanabileceğini gördü. Bundan dolayı, Almanya'da burjuvazinin iktidarını muhafaza edebilmek için tek yol olduğu sonucuna vardı -burjuva özgürlükleri yoketmek, parlamentoyu (Reichstag) tamamen devre dışı bırakmak, işçi sınıfını sindirebilecek ve intikamcı duyguların egemenliği altındaki küçük-burjuva kitleler içinde kendine bir temel bulabilecek terörist bir burjuva-milliyetçi diktatörlük kurmak. Ve böylece, halkı yanıltmak için kendisine Nasyonal-Sosyalist Parti adını veren faşist partiyi iktidara çağırdı. Bunu yaparken, faşist partinin, birincisi, emperyalist burjuvazinin en gerici, işçi sınıfına en düşman kesimini temsil ettiğini, ikinci olarak da, milliyetçi düşüncelere saplanmış küçük-burjuvazinin milyonluk kitlelerini peşinden sürükleyebilecek en aşırı intikam partisi olduğunu biliyordu. Bunda ona, işçi sınıfı hainleri, uzlaşmacı politikalarıyla faşizmin yolunu düzleyen Alman Sosyal-Demokrasisinin liderleri yardımcı oldular.

1933 yılında Alman faşistlerinin iktidara geçmesinde tayin edici olan hususlar bunlardı.

Almanya'daki olayları tahlil ederken Stalin yoldaş XVII. Parti Kongresine Faaliyet Raporunda şunları söyledi:

“Almanya'da faşizmin zaferi, sadece işçi sınıfının zayıflığının bir belirtisi ve faşizme yol açan Sosyal-Demokrat Partinin işçi sınıfına ihanetinin sonucu olarak görülmemelidir; bu, aynı zamanda, burjuvazinin zayıflığının bir belirtisi, burjuvazinin iktidarını eski parlamentarizm ve burjuva demokrasisi yöntemleriyle sürdüremeyecek durumda olduğunun, dolayısıyla iç politikada terörist yönetim yöntemlerine başvurmak zorunda kaldığının belirtisidir.” (Stalin, Leninizmin Sorunları, s. 450.)

Alman faşistleri iç politikalarına, Reichstag'ı kundaklayarak, işçi sınıfını gaddarca ezecek, işçi sınıfı örgütlerini yıkarak ve burjuvademokratik özgürlükleri kaldırarak; dış politikalarına da, Milletler Cemiyeti'nden çekilerek, Avrupa devletlerinin sınırlarının Almanya lehine zorla değiştirilmesi için açıkça savaş hazırlığı yaparak damgalarını vurdular.

Böylece Alman faşistlerinin tezgâhlarıyla Avrupa'nın ortasında ikinci savaş mihrakı ortaya çıktı.

Elbette ki Sovyetler Birliği, bu ciddi olguyu görmezlikten gelemezdi. Batıdaki olayların gelişmesini dikkatle izlemeye ve ülkenin Batı sınırındaki savunma gücünü güçlendirmeye başladı.

2. - KULAK UNSURLARI KISITLAMA POLİTİKASINDAN, SINIF OLARAK KULAKLARI TASFİYE ETME POLİTİKASINA GEÇİŞ. KOLLEKTİF ÇİFTLİK HAREKETİ KONUSUNDAKİ PARTİ POLİTİKASININ ÇARPITILMASINA KARŞI MÜCADELE. KAPİTALİST UNSURLARA KARŞI TÜM CEPHE BOYUNCA TAARRUZ. XVI. PARTİ KONGRESİ.

1929 ve 1930 yıllarında köylülerin kitleler halinde kollektif çiftliklere katılması, Parti ve Hükümetin bundan önceki bütün çalışmalarının sonucuydu. Seri halde traktör ve tarım makineleri üretmeye başlayan sosyalist sanayiin gelişmesi; 1928 ve 1929 yıllarındaki tahıl satın alma kampanyası sırasında Kulaklara karşı kesin mücadele; köylüleri kollektif çiftçiliğe alıştıran tarım kooperatiflerinin çoğalması; ilk kollektif çiftliklerin ve Sovyet çiftliklerinin başarılı deneyimleri -tüm bunlar, tam kollektifleşmeye geçişin, koca koca köylerin, reyonların ve kazaların köylülerinin kollektif çiftliklere girmesinin yolunu hazırladı.

Tam kollektifleşmeye geçiş, köylülüğün büyük çoğunluğunun basitçe ve barışçıl şekilde kollektif çiftliklere girmesi biçiminde değil, köylülerin Kulaklara karşı kitle mücadelesi biçiminde oldu. Tam kollektifleşme, köyün civarındaki bütün toprakların kollektif çiftliğin eline geçmesi demekti: fakat bu toprakların büyük bir kısmı Kulakların elinde olduğundan, köylüler Kulakları bu topraklardan kovdular, Kulak mülksüzleştirmeleri yaptılar, ellerinden hayvanlarını ve makinelerini aldılar ve Sovyet iktidarından, Kulakların tutuklanmasını ve başka yere iskan edilmesini istediler.

Bundan dolayı tam kollektifleşme, Kulakların tasfiye edilmesi demekti.

Bu da, tam kollektifleşme temelinde kulak1ann sınıf olarak tasfiye edilmesi politikasıydı.

Bu sıralarda Sovyetler Birliği'nde Kulakları yok etmek, direnişlerini kırmak, onları sınıf olarak tasfiye etmek ve onun üretimi yerine kollektif çiftliklerin ve devlet çiftliklerinin üretimini geçirmek için gerekli maddi temel artık mevcuttu.

1927'de Kulaklar hala 600 milyon puddan fazla tahıl üretiyorlardı, bunun aşağı yukarı 130 milyon pud kadarı satılıktı. Kollektif çiftlikler ve devlet çiftlikleri ise 1927'de sadece 35 milyon pud tahıl satışa çıkarabilmişlerdi. 1929 yılında, Bolşevik Partinin Sovyet çiftliklerini ve kollektif çiftlikleri geliştirme konusundaki kararlı politikası sayesinde ve kıra traktör ve tarım makineleri sağlayan sosyalist sanayiin başarıları sayesinde, kollektif çiftlikler ve Sovyet çiftlikleri önemli bir güç haline geldi. 1929 yılında kollektif çiftlikler ve Sovyet çiftlikleri 400 milyon pud tahıl yetiştirdiler, bunun 130 milyon puddan fazlası satılıktı. Bu, Kulakların 1927'de pazarladığı miktardan fazlaydı. Ve 1930'da, kollektif çiftliklerin ve Sovyet çiftliklerinin pazar için 400 milyon pud tahıl üretmeleri planlandı ve bu miktar gerçekten de üretildi. Bu miktar, 1927'de Kulakların pazarladığından çok daha fazlaydı.

Böylece, ülkenin iktisadi hayatında sınıf güçlerindeki değişiklik ve Kulakların tahıl üretimi yerine, kollektif çiftliklerin ve Sovyet çiftliklerinin üretimini geçirmek için gerekli maddi temelin varlığı, Bolşevik Partiye, Kulakları kısıtlama politikasından yeni bir politikaya, tam kollektifleşme temelinde Kulakları sınıf olarak tasfiye etme politikasına geçme imkânı verdi.

Sovyet iktidarı 1929 yılına kadar Kulakları kısıtlama politikası izlemişti. Kulaklara yüksek vergiler koymuş, tahıllarını devlete sabit fiyatla satmasını talep etmiş; toprak kiralama yasasıyla, Kulakların kullanabileceği toprağı belirli bir miktarla sınırlamış; bireysel köylü çiftliklerinde ücretli emek kullanımına ilişkin yasayla, Kulak çiftliklerinin büyüklüğünü sınırlamıştı. Fakat henüz Kulakları tasfiye etme politikası gütmüyordu, çünkü toprak kiralama ve ücretli emek konusundaki yasalar, Kulakların varlığına izin veriyordu ve Kulak mülksüzleştirmelerinin yasaklanması bu yönde belirli bir garanti veriyordu. Bu politika, Kulakların büyümesini köstekliyor, bu kısıtlamaların baskısına dayanamayan bazı Kulak kesimleri işten çekiliyor ve yıkıma uğruyordu. Fakat bu politika, sınıf olarak Kulakların iktisadi temellerini yoketmiyor, Kulakları tasfiye etmiyordu. Bu, Kulakları tasfiye politikası değil, onları kısıtlama politikasıydı. Bu politika, kollektif çiftlikler ve Sovyet çiftlikleri zayıf olduğu ve Kulakların yetiştirdiği tahılı yetiştiremediği sürece, belirli bir zamana kadar gerekliydi.

1929 yılının sonunda Sovyet iktidarı, kollektif çiftliklerin ve Sovyet çiftliklerinin gelişmesine bağlı olarak ani bir değişiklik yaptı ve bu politikayı terketti. Sınıf olarak Kulakları tasfiye etme, yok etme politikasına geçti. Toprak kiralama ve ücretli emek üzerine yasaları kaldırarak, Kulakları hem topraktan hem de ücretli işçilerden yoksun bıraktı. Kulakları mülksüzleştirme yasağını kaldırdı. Köylülerin Kulakların hayvanlarını, makinelerini ve diğer çiftlik mallarını kollektif çiftlikler yararına el koymalarına izin verdi. Kulaklar mülksüzleştirildi. Mülksüzleştirme tıpkı 1918 yılında sanayi alanındaki kapitalistlerin mülksüzleştirilmesi gibi oldu, şu farkla ki, Kulakların üretim araçları devlete değil, kollektif çiftliklerde birleşmiş köylülerin eline geçti.

Bu, olağanüstü derin bir devrimdi, toplumun eski bir nitel durumdan yeni bir nitel duruma sıçrayışı, sonuçları bakımından Ekim 1917 devrimiyle eşit bir devrimdi.

Bu devrimin ayırt edici özelliği şudur ki o, tepeden, devlet iktidarının inisiyatifi ile ve tabanın, Kulak boyunduruğuna karşı ve kollektif çiftliklerde özgürlük içinde yaşamak için mücadele eden milyonluk köylü kitlelerinin doğrudan desteğiyle yapılmıştır.

Bu devrim bir vuruşla sosyalist inşanın üç temel meselesini çözdü:

a) Ülkemizdeki sömürücü sınıfların en kalabalığı olan Kulak sınıfını, kapitalizmin restorasyonunun ana dayanağını tasfiye etti.

b) Ülkemizdeki en kalabalık emekçi sınıfı olan köylü sınıfını, kapitalizmi doğuran bireysel tarım yolundan, toplumsallaştırılmış, kollektif, sosyalist tarım yoluna soktu.

c) Mili ekonominin en geniş ve en canalıcı, ama aynı zamanda en geri alanı olan tarımda Sovyet iktidarına sosyalist bir temel sağladı.

Böylece, ülkede kapitalizmin restorasyonunun son kaynakları yok edildi ve aynı zamanda sosyalist iktisadın kurulması için zorunlu, yeni, tayin edici şartlar yaratıldı.

Stalin yoldaş 1929 yılında sınıf olarak Kulakları tasfiye etme politikasını gerekçelendirip, köylülerin tam kollektifleşmeye yönelik kitle hareketinin sonuçlarını saptarken şöyle yazıyordu:

“ 'Kutsal özel mülkiyet ilkesi', Sovyetler Birliği'nde kapitalizmin restorasyonunun rüyasını gören tüm ülkelerin kapitalistlerinin bu son umudu yıkılmakta ve yok olmaktadır. Salt toprağı kapitalizm için gübreleme malzemesi olarak gördükleri köylüler, çok övülen 'özel mülkiyet' bayrağını kitleler halinde terkediyor, kollektivizm yolunu, sosyalizm yolunu tutuyorlar. Kapitalizmin restorasyonunun son umudu da yıkılıyor.”

Sınıf olarak Kulakları tasfiye etme politikası, SBKP Merkez Komitesinin “Kollektifleşme Hızı ve Kollektif Çiftliklerin Gelişmesine Yardımcı Olmak İçin Devletin Alacağı Tedbirler Üzerine” 5 Ocak 1930'da aldığı tarihi kararda ifadesini buluyordu. Karar, Sovyetler Birliği'nin çeşitli bölgelerindeki koşulların çeşitliliğini olduğu gibi, çeşitli bölgelerin kollektifleşmeye eşitsiz derecede hazır olduğunu da tamamen hesaba katıyordu.

Farklı kollektifleşme hızları tespit edildi. SBKP (B) Merkez Komitesi, Sovyetler Birliği bölgelerini kollektifleşme hızı bakımından üç gruba ayırdı.

İlk gruba, kollektifleştirmeye en hazırlıklı ve daha fazla traktöre, daha fazla Sovyet çiftliklerine ve daha önceki tahıl tedarik kampanyaları sırasında Kulaklara karşı mücadelede daha çok tecrübeye sahip en önemli tahıl bölgeleri dahil edildi: Kuzey Kafkasya (Kuban, Don, Terek), Orta Volga ve Aşağı Volga bölgeleri. Tahıl bölgelerinin bu grubu için Merkez Komitesi, kollektifleştirmenin, 1931 ilkbaharında esas itibariyle tamamlanması direktifini verdi.

Tahıl bölgelerinin ikinci grubu, Ukrayna, Merkezi Kara Topraklar Bölgesi, Sibirya, Urallar, Kazakistan ve diğerleri, kollektifleştirmeyi 1932 ilkbaharına kadar esas olarak tamamlayacaklardı.

Diğer bölge, alan ve cumhuriyetler (Moskova Bölgesi, Trans-Kafkasya, orta Asya Cumhuriyetleri vb.) kollektifleştirmeyi Beş Yıllık Planın sonuna, yani 1933'e kadar uzatabileceklerdi.

Parti Merkez Komitesi, kollektifleştirmenin hızlandığını gözönünde tutarak, traktör, biçerdöver, traktörle çekilen makineler vb. üreten fabrikaların inşasını daha da hızlandırmayı gerekli gördü. Aynı zamanda Merkez Komitesi, “kollektif çiftlik hareketinin bugünkü aşamasında, atın çeki gücünü önemsememe eğilimleriyle, atların düşüncesizce elden çıkartılması ve satılması eğilimleriyle kesin olarak mücadele edilmesi”ni talep etti.

Kollektif çiftliklere verilen krediler 1929/30 yılında iki katına (500 milyon rubleye) çıkarıldı.

Kollektif çiftliklerin topraklarının ölçülmesi ve sınırlarının çizilmesinin devlet hesabına yapılması talimatı verildi.

Kararda, şu çok önemli talimat da yeralıyordu: Bugünkü aşamada kollektif çiftlik hareketinin baş biçimi, sadece esas üretim araçlarının kollektifleştirildiği tarımsal artel olacaktı.

Merkez Komitesi, Parti örgütlerine şu ciddi uyarıyı yaptı: “Kollektif çiftlik hareketini tepeden, 'emirname'lerle zorlamak için hiçbir çaba gösterilmemelidir; bu çabalar, kollektif çiftliklerin örgütlenmesinde gerçek sosyalist yarışmanın yerine sahte kollektifleştirmenin geçmesi tehlikesini taşır.” (“SBKP(B) Kararları”, Bölüm 2, s. 662, Rusça.)

Merkez Komitesinin bu kararı, Partinin kırdaki yeni politikasının nasıl uygulanacağını açıklığa kavuşturdu.

Kulakların tasfiye edilmesi ve tam kollektifleşme politikası temelinde, güçlü bir kollektif çiftlik hareketi gelişti. Koca koca köylerin ve reyonların köylüleri kollektif çiftliklere girip, Kulakları savurup attılar ve kendilerini Kulak boyunduruğundan kurtardılar.

Ama bir süre sonra kollektifleşmenin muazzam başarıları yanında Parti işçilerinin pratik çalışmasında bazı yetersizlikler, kollektif çiftliklerin gelişmesi konusundaki Parti politikasını çarpıtma vakaları görüldü. Merkez Komitesinin, kollektifleştirmenin başarılarıyla kendinden geçmeye karşı uyarılarına rağmen, birçok Parti işçisi, yer ve zaman koşullarını, köylülerin kollektif çiftliklere katılmaya ne derecede hazırlıklı olduklarını hesaba katmadan kollektifleştirme hızını suni olarak zorlamaya başladı.

Kollektif çiftliklerin inşasında gönüllülük ilkesinin ihlal edildiği görüldü. Bir dizi reyonda gönüllülük yerine, karşı koyanların “Kulak mülksüzleştirmesi”ne tabi tutulacağı, seçim hakkından yoksun bırakılacağı tehditleriyle kollektif çiftliklere katılma mecburiyeti geçirildi.

Bir dizi reyonda, hazırlık çalışması yapmak ve Partinin kollektifleştirme konusundaki politikasının temel ilkelerin sabırla açıklamak yerine, bürokratça tepeden inme emirlerle güya kurulmuş kollektif çiftlikler hakkında abartılmış, doğru olmayan rakamlar dayatıldı; kollektifleştirme yüzdesi yapay olarak şişirildi.

Kollektif çiftlik hareketinin en önemli halkasının, sadece esas üretim araçlarının toplumsallaştırıldığı tarımsal artel olduğu yolundaki Merkez Komitesi direktifine rağmen, bir dizi yerde arteli atlayıp derhal komüne geçme doğrultusunda burnu dikine giden çabalar oldu; konutlar, kendi ihtiyacı için beslenen sağmal inekler, küçükbaş hayvanlar, kümes hayvanları vb. de kollektifleştirildi.

Bazı bölgelerin yönetici fonksiyonerleri, kollektifleştirmenin ilk başarılarından sarhoşluğa kapılarak, Merkez Komitesinin kollektifleştirme hızına ve vadesine ilişkin açık direktiflerini ihlal ettiler. Şişirilmiş rakamlar peşinde koşan Moskova Bölgesi, fonksiyonerlerine, kollektifleştirmenin 1930 ilkbaharında tamamlanmasını söylediler, hâlbuki bunun için (1932 sonuna kadar) en azından üç yılları vardı. Trans-Kafkasya'da ve Orta Asya'da daha da kaba ihlal olayları görüldü.

Kulaklar ve yardakçıları, bu aşırılıklardan provokatif amaçlar için yararlanarak, tarımsal arteller yerine komünler kurulması, konutların, küçükbaş hayvanların ve kümes hayvanlarının derhal kollektifleştirilmesi önerileriyle ortaya çıktılar. Aynı zamanda köylülere, hayvanlarının “nasıl olsa ellerinden alınacağı” dolmasını yutturarak, kollektif çiftliklere girmeden önce onları hayvanlarını kesmeye kışkırtıyorlardı. Sınıf düşmanı, kollektifleştirme sürecinde mahalli örgütlerin işlediği aşırılıklar ve yanlışların köylüleri öfkelendireceği ve Sovyet iktidarına karşı isyanlara yol açacağını bekliyordu.

Parti örgütlerinin işledikleri hataların ve sınıf düşmanının açık provokasyon edimlerinin sonucu olarak 1930 Şubatının ikinci yarısında, kollektifleştirmenin kuşku götürmez genel başarılarına rağmen, bir dizi reyonda köylülerde ciddi bir hoşnutsuzluğun tehlikeli belirtileri görülmeye başlandı. Şurada burada Kulaklar ve ajanları, köylüleri doğrudan anti-Sovyet eylemlere kışkırtmayı bile başardılar.

Parti çizgisinin kollektifleştirmeyi tehlikeye sokacak şekilde ihlal edildiğine dair bir dizi alarm sinyali alan Merkez Komitesi, işi tekrar yoluna koymaya ve Parti kadrolarını işlenen hataları mümkün olduğunca çabuk düzeltme yoluna getirmeye başladı. 2 Mart 1930'da, Merkez Komitesinin kararıyla, Stalin yoldaşın “Başarıdan Baş Dönmesine Tutulmak” makalesi yayınlandı. Bu makale, kollektifleştirmenin başarılarına kapılıp kaba hatalar yapan, Parti çizgisinden sapan, köylüleri kollektif çiftlikler yoluna sokmak için onlar üzerinde idari tedbir uygulamaya çalışan herkese bir ihtardı. Makalede, kollektif çiftliklerin kuruluşunda gönüllülük ilkesi ısrarla vurgulanıyor ve kollektifleştirmenin hız ve yöntemlerinin belirlenmesinde Sovyetler Birliği'nin farklı bölgelerinde şartların çeşitliliğini gözönünde tutma zorunluluğuna işaret ediliyordu. Stalin yoldaş, kollektif çiftlik hareketinin en önemli halkasının, sadece esas üretim araçlarının -her şeyden önce tahıl tarımında-toplumsallaştırıldığı, evlerin civarındaki toprakların, konutların, süt veren ineklerin bir kısmının, küçük çiftlik hayvanlarının, kümes hayvanlarının vb. ise toplumsallaştırılmadığı tarımsal artel olduğunu anımsatıyordu.

Stalin yoldaşın yazısı, siyasi bakımdan çok önemliydi. Parti örgütlerine hatalarını düzeltmelerinde yardımcı oldu ve Parti politikasının ihlalinden, köylüleri Sovyet iktidarına karşı kışkırtmak için yararlanmayı uman Sovyet iktidarının düşmanlarına ağır bir darbe indirdi. Geniş köylü yığınları, Bolşevik Partinin çizgisinin tek tek yerlerde işlenen budalaca “sol” aşırılıklarla hiçbir ortak yanı olmadığını gördüler. Bu yazı, köylü kitlelerini rahatlattı.

Stalin yoldaşın yazısıyla başlatılan, aşırılıkları ve hataları düzeltme çalışmasını sonuna kadar götürmek için, Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Merkez Komitesi, bu hatalara bir darbe daha indirmeye karar verdi ve 15 Mart 1930'da, “Kollektif Çiftlik Hareketinde Parti Çizgisinin Çarpıtılmasına Karşı Mücadele Önlemleri” üzerine kararı yayınlandı.

Bu karar, işlenen hataların ayrıntılı bir tahlilini yapıyordu; hatalar, Partinin Leninci-Stalinci çizgisinden sapmanın bir sonucuydu, Parti direktiflerini açıkça ihlal etmenin sonucuydu.

Merkez Komitesi, bu “sol” ihlallerin doğrudan sınıf düşmanına yaradığına işaret etti.

Merkez Komitesi şu talimatı verdi: “Parti çizgisinin çarpıtılmasına karşı kararlı bir mücadele vermeyi bilmeyen veya vermek istemeyen fonksiyonerler mevkilerinden alınacak ve yerlerine başkaları getirilecektir.” (“SBKP(B) Kararları”, Bölüm 2, s. 663, Rusça.)

Merkez Komitesi, bazı bölge ve alanlarındaki (Moskova Bölgesi, Kafkasya) Parti örgütlerinin politik hatalar yapmış ve hatalarını düzeltmeyi beceremeyen yöneticilerini geliştirdi.

3 Nisan 1930'da, Stalin yoldaşın “Kollektif Köylü Yoldaşlara Cevap” makalesi yayınlandı. Makalede, köylü sorunundaki hataların kökenlerine ve kollektif tarım hareketindeki baş hatalara işaret edildi: orta köylüye yanlış muamele yapılması, kollektif çiftliklerin kurulmasında Leninist gönüllülük ilkesinin ihlali, Sovyetler Birliği'nin farklı bölgelerinde koşulların çeşitliliğini hesaba katma Leninist ilkesinin ihlali, arteli atlayıp derhal komüne geçme.

Tüm bu önlemler sayesinde Parti, bir dizi reyonda yerel Parti fonksiyonerleri tarafından işlenen aşırılıkları bertaraf etti.

Başarı sarhoşluğuna kapılıp parti çizgisinden hızla ayrılan önemli miktardaki Parti kadrosunu zamanında doğru yola getirmek için, Merkez Komitesinin çok büyük sağlamlık göstermesi, cereyana göğüs gerebilmesi gerekti.

Parti, kollektif çiftlik hareketinde parti çizgisinin çarpıtılmasına son vermeyi başardı.

Bu temel üzerinde, kollektif çiftlik hareketinin başarıları pekiştirildi.

Bu temel üzerinde, kollektif çiftlik hareketinde yeni ve güçlü bir ilerleme için zemin hazırlandı.

Partinin sınıf olarak Kulakları tasfiye etme politikasına geçişine kadar, kapitalist unsurlara karşı onları tasfiye etme gayesiyle ağırlıklı olarak kentte, sanayi alanında ciddi bir taarruz yürütüldü. Tarım, kır, sanayii, kentin gerisinde kaldı. Bundan dolayı taarruz, sadece mevzii bir karakter taşıyordu, kapsamlı, genel karakterli değildi. Kırın geriliğinin gittikçe geçmişte kaldığı ama şimdi köylülüğün Kulakları tasfiye etme uğruna mücadelesi tüm açıklığıyla ortaya çıkıp, Parti Kulakları tasfiye etme politikasına geçtiğinde, kapitalist unsurlara karşı taarruz genel bir karakter kazandı, mevzii taarruz, tüm cephe boyunca taarruza dönüştü.

XVI.
Parti Kongresi toplandığında, kapitalist unsurlara karşı genel taarruz tüm cephe boyunca ilerliyordu.
XVI.
Parti Kongresi, 26 Haziran 1930'da toplandı. Kongrede, 1,260,874 Parti üyesini ve 711,609 aday üyeyi temsilen, karar oyuna sahip 1,268 delege ve istişari oya sahip 891 delege hazır bulundu.
XVI.
Parti Kongresi, Parti tarihine, “Sosyalizmin tüm cephe boyunca tam gelişmiş taarruzu; Kulakların sınıf olarak tasfiye edilmesi ve tam kollektifleştirmenin gerçekleştirilmesi kongresi” (Stalin) olarak geçmiştir.

Merkez Komitesi siyasi raporunda Stalin yoldaş, sosyalist taarruzu geliştirmede Bolşevik Partinin hangi büyük zaferler kazandığını gösterdi.

Sosyalist sanayileşme alanında sanayiin tüm ülke ekonomisinin brüt üretimindeki payı, tarımın payını aşmıştı. 1929-30 mali yılında sanayiin tüm ülke ekonomisinin brüt üretimindeki payı yüzde 53'ten az değildi, tarımın payı ise yüzde 47 civarındaydı.

1926/27’de XV. Parti Kongresi toplandığı sırada tüm sanayiin brüt üretimi savaş öncesi düzeyin toplam sadece yüzde 102,5'iydi, XVI. Parti Kongresi sırasında, 1929/30 yılında ise savaş öncesi düzeyin yüzde 180'ine ulaşmıştı.

Ağır sanayi -üretim araçlarının üretimi, makine yapımı- gittikçe güçlendi.

“... Ülkemizin bir tarım ülkesinden bir sanayi ülkesine dönüşmesinin arifesindeyiz”, dedi Stalin yoldaş tüm Parti Kongresinin şiddetli alkışları arasında.

Stalin yoldaş, sanayiin yüksek gelişme hızını, sanayiin gelişme düzeyi ile karıştırmamak gerektiğini de anlattı. Sosyalist sanayiin görülmemiş gelişme hızına rağmen, gelişme düzeyi bakımından ileri kapitalist ülkelerden çok geriydik. Sovyetler Birliği’nde elektriklendirmedeki muazzam başarılara rağmen, elektrik enerjisi konusunda durum buydu. Metalde de durum böyleydi. 1929/30 yılında Sovyetler Birliği'nde 5,5 milyon ton pik demir üretilmesi planlanmıştı; 1929'da Almanya'nın pik demir üretimi ise 13,4 milyon ton, Fransa'nınki 10,45 milyon tondu. Teknik ve ekonomik alanlardaki geriliğimizi mümkün olduğunca çabuk yenmek için, sanayimizin gelişme hızını daha da artırmak ve sosyalist sanayiin gelişme hızını düşürmeye çalışan oportünistlere karşı en kararlı şekilde mücadele etmek gerekiyordu.

“Sanayimizin gelişme hızını yavaşlatma gerekliliğinden sözedenler, sosyalizm düşmanlarıdır, sınıf düşmanlarımızın ajanlarıdır”, diyordu Stalin yoldaş. (Leninizmin Sorunları, Moskova 1938, s. 512.)

Birinci Beş Yıllık Planının ilk yıl programı başarıyla tamamlanıp planın da ötesine geçilince, kitleler arasında şu şiar ortaya çıktı: “Beş yıllık planı dört yılda tamamla!” Önde gelen bir dizi sanayi kolunda (petrol, yer kömürü (turba), genel makine yapımı, tarım makineleri, elektrik malzemesi), planlarını uygulamada öylesine başarılıydılar ki, bu alanlarda Beş Yıllık Plan iki buçuk ya da üç yılda tamamlanabildi. Böylece “Beş Yıllık Planı Dört Yılda Tamamla” şiarının tamamen gerçekleştirilebilir olduğu ispatlandı ve bundan şüphe edenlerin oportünizmi açığa çıkarıldı.

XVI. Parti Kongresi, Parti Merkez Komitesini, “Sosyalist inşada

canlı Bolşevik temponun devamını ve Beş Yıllık Planın dört yılda tamamlanmasını sağlamakla” görevlendirdi.

XVI. Parti Kongresi toplandığında, Sovyetler Birliği tarımının gelişmesinde çok büyük bir değişiklik olmuştu. Geniş köylü kitleleri sosyalizme yönelmişti. 1 Mayıs 193O'da, tahıl yetiştiren en önemli bölgelerde kollektifleştirme, köylü hanelerinin yüzde 4O-50'sini kapsıyordu. (Oysa 1928 ilkbaharında bu oran yüzde 2-3 idi.) Kollektif çiftliklerin ekim alanı 36 milyon hektara ulaştı.

Böylece, Merkez Komitesinin 5 Ocak 1930 tarihli kararında saptanan genişletilmiş program (30 milyon hektar) tamamlanmış, hatta aşılmış oluyordu. Kollektif çiftliklerin beş yıllık gelişme programı, iki yıl içinde, öngörülenin bir buçuk kat fazlasıyla gerçekleştirildi.

Kollektif çiftliklerin pazarladığı ürün miktarı, üç yılda kırk mislinden fazla arttı. Daha 1930'da, bütün ülkede pazarlanan tahılın yarısından fazlası, kollektif çiftliklerden -Sovyet çiftlikleri buna dahil değil-geliyordu.

Bu, bu andan itibaren tarımın kaderini artık bireysel köylü çiftliklerinin değil, kollektif çiftliklerin ve Sovyet çiftliklerinin tayin edeceği anlamına geliyordu.

Köylülerin kitleler halinde kollektif çiftliklere katılmalarına kadar, Sovyet iktidarı esas olarak sosyalist sanayie dayanıyordu. Bu anda itibaren ise, tarımın hızla genişleyen sosyalist kesimine, yani kollektif çiftliklere ve Sovyet çiftliklerine de dayanmaya başladı.

Kollektif köylülük, XVI. Parti Kongresinin kararlarından birinde dendiği gibi, “Sovyet iktidarının gerçek ve sağlam dayanağı” haline geldi.

3 - ULUSAL EKONOMİNİN BÜTÜN KOLLARINI YENİDEN KURMA POLİTİKASI. TEKNİĞİN ÖNEMİ. KOLLEKTİF ÇİFTLİK HAREKETİNİN DAHA DA YAYILMASI. MAKİNETRAKTÖR İSTASYONLARININ SİYASİŞUBELERİ. BEŞ YILLIK PLANIN DÖRT YILDA TAMAMLANMASININ SONUÇLARI. SOSYALİZMİN TÜM CEPHE BOYUNCA ZAFERİ. XVII. PARTİ KONGRESİ.

Ağır sanayiin, özellikle de makine yapım sanayiinin kurulmasından ve sağlamlaştırılmasından ve bu sanayiin hızla geliştiğinin görülmesinden sonra, Partinin görevi ulusal ekonominin bütün kollarını modern bir biçimde yeniden kurmaktı. Yakıt sanayiine, metalurji sanayiine, hafif sanayie, gıda sanayiine, kereste sanayiine, silah sanayiine, ulaştırma ağına ve tarıma modern teknik ve modem makineler sağlamak gerekliydi. Tarım ürünlerine ve mamul maddelere duyulan talep çok büyük ölçüde arttığından, ulusal ekonominin bütün kollarında üretim iki ya da üç misline çıkarmak gerekiyordu. Fakat artan talep eski aletlerle karşılanamayacağından, fabrikalara, Sovyet çiftliklerine ve kollektif çiftliklere yeterli miktarda modern teçhizat sağlamak zorunluydu.

Milli ekonominin başlıca kollarını yeniden kurmadan, ülkenin ve iktisadi sistemin yeni ve gittikçe artan taleplerini tatmin etmek imkânsızdı.

Bu sanayi kollarını yeniden kurmadan, sosyalizmin tüm cephe boyunca taarruzunu tamamlamak imkânsızdı, çünkü kent ve kırdaki kapitalist unsurlarla savaşmak ve onları yenmek, sadece emeğin ve mülkiyetin yeni bir biçimde örgütlenmesine değil, aynı zamanda yeni bir tekniğe, kendi tekniğimizin üstünlüğüne de bağlıydı.

Sanayii yeniden kurmadan, teknik ve iktisadi bakımdan ileri kapitalist ülkelere yetişmek ve onları geçmek imkânsızdı. Çünkü Sovyetler Birliği, sanayiin gelişme hızı bakımından kapitalist ülkeleri geri bıraktığı halde, sanayiin gelişme düzeyi ve üretilen miktar bakımından bu ülkelerden çok geriydi. Bu ülkelere yetişebilmemiz için, üretimin bütün dallarının yeni teknikle donatılması, en modern bir biçimde yeniden kurulması gerekiyordu.

Bu yüzden teknoloji meselesi tayin edici önem kazandı.

Makine yapım sanayimiz modern teçhizat üretebilecek durumda olduğundan, başlıca engel modern makinelerin ve takım tezgâhlarının yetersizliği değil, idarecilerin tekniğe karşı yanlış tutumları, yeniden inşa döneminde tekniğin önemini azımsamaları, küçümsemeleriydi. İdarecilere göre, teknik sorunlar “uzmanların” işiydi, ikincil önemdeydi, “burjuva uzmanlar”a bırakılacak ikincil bir meseleydi; Komünist idareciler üretimin teknik yanına karışmamalı, daha önemli şeylerle, yani üretimin “genel” yönetimiyle meşgul olmalıydılar.

Böylece Komünist idareciler kendilerini “genel” yönetim görevine, kâğıtlar imzalamaya verirken, burjuva “uzmanlar”a üretimde istedikleri gibi at oynatma olanağı verildi.

Tanıtlamaya gerek yok ki, böyle bir tutumla, “genel” yönetimin yozlaşarak idarecilik oyununa, kısır bir kağıt imzalamaya, boş yere

kağıtlarla uğraşmaya dönüşmesi kaçınılmazdı.

Eğer Komünist idareciler teknik sorunları hor görme tutumlarında diretselerdi, ileri kapitalist ülkeleri geçmemiz bir yana, bu ülkelere yetişmemizin bile imkânsız olacağı açıktı. Bu tutum, özellikle sanayii yeniden inşa döneminde ülkemizi geriliğe mahkûm edecek gelişme hızımızı yavaşlattık: Aslında teknik meseleler karşısındaki bu tavır, Komünist idarecilerin bir kesiminin, üretim sorumluluğunu “uzmanlar”a terkederek “rahat etmek” amacıyla sanayiin gelişme hızını yavaşlatmak, düşürmek yönündeki gizli istekleri için bir örtü, bir maske idi.

Komünist idarecilerin dikkatlerini teknik sorunlara çevirmelerini, tekniğe eğilmelerini sağlamak gerekiyordu; bu idarecilere, Bolşevik idarecilerin modern tekniği iyice öğrenmelerinin hayati önem taşıdığını, aksi halde ülkemizin geriliğe ve durgunluğa mahkûm olması tehlikesinin doğacağını göstermek gerekiyordu.

Bu sorun çözülmeden daha fazla ilerlemek imkânsızdı.

Şubat 1931'deki Sanayi İdarecileri Birinci Konferansında Stalin yoldaşın yaptığı konuşma, bu açıdan büyük önem taşıyordu.

“Bazen, tempoyu biraz olsun yavaşlatmak, hareketi biraz frenlemek mümkün değil midir? diye soruluyor. Hayır yoldaşlar, mümkün değildir.! Tempo yavaşlatılmamalıdır!.. Tempoyu gevşetmek geri kalmak demektir. Ve geride kalanlar yenilirler. Ama biz yenilmek istemiyoruz. Hayır, biz yenilmeyi reddediyoruz!

Eski Rusya'nın tarihi, geri kalmanın, geriliğin sebep olduğu eşi görülmemiş yenilgilerin tarihidir. Moğol hanlarına yenildi. Türk beylerine yenildi. İsveç'in feodal ağalarına yenildi. Polonya-Litvanya pan'larına yenildi. İngiliz ve Fransız kapitalistlerine yenildi. Japon feodal beylerine yenildi. Herkese yenildi -çünkü geriydi...

İleri ülkelerden elli ya da yüz yıl gerideyiz. Bu mesafeyi on yılda kapamalıyız. Ya bunu yaparız, ya da unufak oluruz...

İleri kapitalist ülkelerle aramızdaki mesafeyi en fazla on yılda kapamalıyız. Bunun için gerekli bütün 'nesnel' imkânlara sahibiz. Tek eksiğimiz, bu imkânları değerlendirme yeteneğidir. Bu da bize bağlıdır. Sadece bize! Bu imkânlardan yararlanmayı öğrenmenin zamanı gelmiştir. Üretimle ilgilenmeme gibi berbat bir politikaya son vermenin zamanı gelmiştir. Zamana uygun yeni bir politikayı, herşeyle ilgilenme politikasını benimsemenin zamanı gelmiştir. Eğer bir fabrika idarecisiyseniz, fabrikanın bütün işlerine karışın, herşeyiyle ilgilenin, hiçbir şeyi gözden kaçırmayın, öğrenin, tekrar öğrenin. Bolşevikler tekniği iyice öğrenmelidir. Bolşeviklerin kendilerinin birer uzman olma zamanı gelmiştir. Sanayii yeniden kurma döneminde herşeyi teknik belirler.” (Stalin, Leninizmin Sorunları, Moskova 945, s. 346-.-348.)

Stalin yoldaşın konuşmasının tarihi önemi şuradaydı ki o, Komünist idarecilerin tekniği hor gören tutumlarına son verdi, teknik sorunlara eğilmelerini sağladı, Bolşeviklerin tekniği iyice öğrenme mücadelelerinde yeni bir çığır açtı, böylece ekonomiyi yeniden inşa çalışmalarının ilerlemesine yardımcı oldu.

Bu andan itibaren, teknik bilgi burjuva “uzmanlar”ın tekelinde olmaktan çıktı ve Bolşevik idareciler için hayati önemi olan bir mesele haline geldi; “uzman” kelimesi itibar zedeleyici bir sıfat olmaktan çıktı ve tekniği öğrenen Bolşevikler için şerefli bir ünvan oldu.

Bu andan itibaren, tekniği kullanmada ustalık kazanmış ve sanayii yönetme yeteneğine sahip binlerce Kızıl uzmanın ortaya çıkması kaçınılmazdı ve gerçekten de böyle oldu.

Yeni bir Sovyet teknik aydınlar zümresi doğdu. Bu aydınlar işçi sınıfından ve köylülerden geliyordu ve şimdi sanayiin idaresinde ana gücü bunlar oluşturmaktadır.

Bütün bunların ekonomiyi yeniden kurma çalışmasını kolaylaştırması kaçınılmazdı ve gerçekten de kolaylaştırdı.

Yeniden inşa çalışması, sanayi ve ulaştırma ile sınırlı kalmadı. Tarımda daha da hızla ilerledi. Bu anlaşılırdır da: Tarım, ekonominin diğer dallarında daha az makineleşmişti ve bu alanda modern makine ihtiyacı diğerlerinden daha fazlaydı. Kollektif çiftliklerin sayısı aydan aya, haftadan haftaya arttığı, dolayısıyla binlerce traktör ve diğer tarım makineleri talebi de devamlı arttığı için, modern tarım makinelerinin üretiminin artırılması acil bir zorunluluktu.

1931 yılı, kollektif çiftlik hareketinin daha da ilerlemesine tanık oldu. Tahıl yetiştiren en önemli bölgelerde, köylü çiftliklerinin yüzde 80'inden fazlası kollektif çiftliklerde birleşmişti. Bu bölgelerde tam kollektifleştirme esas olarak başarılmıştı. İkinci derecede önemli tahıl bölgelerinde ve sanayi bitkileri yetiştirilen reyonlarda, köylü çiftliklerinin yüzde 50'sinden fazlası kollektifleştirilmişti. 200,000 kollektif çiftlik ve 4,000 Sovyet çiftliği, toplam ekim alanının üçte ikisini işliyordu, bireysel köylüler ise toprağın ancak üçte birini işliyordu.

Bu, kırda sosyalizmin büyük bir zaferiydi.

Fakat kollektif çiftlik hareketinin ilerlemesi ilk başta derinlemesine değil, genişlemesine oldu: Kollektif çiftlikler sayıca artıyor ve bütün bölgelere yayılıyordu; ancak, kollektif çiftliklerin çalışmasında ya da burada çalışanların yeteneklerinde bu gelişmeye uygun bir ilerleme görülmüyordu. Buna sebep de kollektif çiftliklerdeki yönetici kadro ve eğitilmiş personel artışının, bu çiftliklerin sayısal artışına ayak uyduramamasıydı. Sonuç olarak, kollektif çiftlikler zayıf kalıyor, yeni kollektif çiftliklerin çalışması her zaman tatmin edici olmuyordu. Bu çiftlikler için vazgeçilmez olan okumuş kimselerin (muhasebecilerin, iktisat idarecilerinin, sekreterlerin vb.) yokluğu ve büyük çaplı kollektif işletmeleri idarede köylülerin tecrübesiz oluşu da kollektif çiftliklerin gelişmesini engelliyordu. Kollektif çiftçiler, dünün bireysel köylüleriydi; küçük toprakları işlemede tecrübeleri vardı, fakat büyük, kollektif çiftlikleri idare etmede hiç tecrübeleri yoktu.

Bu tecrübe birgünde edinilemezdi.

Bundan dolayı kollektif çiftlik çalışmalarının ilk aşamalarında önemli kusurlar görülüyordu. Kollektif çiftliklerde çalışma hala kötü örgütlenmiş bir durumdaydı; çalışma disiplini gevşekti. Birçok kollektif çiftlikte gelir, çalışılan işgünü sayısına göre değil, ailede beslenmesi gerekenlerin sayısına göre dağıtılıyordu. Çoğu zaman, gevşek çalışanların çok çalışan dürüst kollektif çiftçilerden daha büyük pay aldıkları görülüyordu. Kollektif çiftliklerin yönetimindeki bu kusurlar, üyelerin çalışma şevkini kırıyordu. İşin en yoğun olduğu sırada çiftçilerin çalışmaya gelmediği, mahsulün bir kısmının biçilmesinin kış karlarına kaldığı, ekinin dikkatsizce biçilerek çok miktarda tahılın ziyan edildiği sık sık görülüyordu. Makine ve atlar için, genel olarak da bütün çalışma için kişisel sorumluluğun yokluğu, kollektif çiftlikleri zayıflatıyor, gelirlerini azaltıyordu.

Eski Kulakların ve dalkavuklarının kollektif çiftliklere sızmayı başardıkları ve önemli görevler elde ettikleri yerlerde durum özellikle kötüydü. Mülksüzleştirilmiş Kulakların tanınmadıkları bölgelere giderek, kasıtlı olarak çalışmaları kundaklamak ve zarar vermek amacıyla kollektif çiftliklere girdikleri sık sık görülüyordu. Parti ve Sovyet fonksiyonerlerinin uyanık olmayışından faydalanan Kulakların, bazen kendi bölgelerindeki kollektif çiftliklere bile girdikleri görülüyordu. Eski Kulakların kollektif çiftliklere kolayca sızabilmesinin sebebi, taktiklerini kökten değiştirmiş olmalarıydı. Önceleri Kulaklar, kollektif çiftliklere açıkça karşı çıkıyor, aktivistlere, önde gelen kollektif çiftçilere zulmediyor, onları alçakça öldürüyor, evlerini ve ambarlarını yakıyorlardı. Bu yöntemlerle köylüleri sindireceklerini, onları kollektif çiftliklere katılmaktan alıkoyacaklarını sanıyorlardı. Kollektif çiftliklere karşı açık mücadelenin başarılı olmadığını görünce, taktik değiştirdiler. Kısa namlulu çiftelerini bir yana bıraktılar; bir sineği bile incitmeyen masum, zararsız insanlar rolüne büründüler. Sadık Sovyet taraftarları gibi görünmeye başladılar. Bir kez kollektif çiftliklere girdikten sonra da gizli kundaklama faaliyetiyle büyük zararlar verdiler. Kollektif çiftliklerin düzenini içerden bozmaya, çalışma disiplinini kundaklamaya, hasat hesaplarında ve yapılan işlerin kayıtlarında karışıklık yaratmaya çalıştılar. Kollektif çiftliklerin atlarını öldürmek için atlara kasıtlı olarak sakağı, uyuz ve diğer hastalıkları aşılamak, ihmalkarlık yoluyla ve başka yöntemlerle atları sakatlamak da aşağılık planlarına dahildi ve bunda başarılı da oluyorlardı. Traktör ve çiftlik makinelerine de zarar veriyorlardı.

Kulaklar kollektif çiftçileri aldatmayı ve hiçbir ceza görmeden kundaklama faaliyetlerini sürdürmeyi başarıyorlardı, çünkü kollektif çiftlikler hala zayıftı ve çiftliklerde çalışanlar tecrübesizdi.

Kulakların sabotaj faaliyetlerine son vermek ve kollektif çiftliklerin güçlendirilmesi çalışmasını kolaylaştırmak için, kollektif çiftliklere personel, tavsiye ve önderlik konularında derhal etkili yardımlarda bulunmak gerekiyordu.

Bolşevik Parti bu yardıma hazırdı.

Ocak 1933'te Parti Merkez Komitesi, kollektif çiftliklere makine ve traktör sağlayan istasyonlarda siyasi şubeler kurulması kararını aldı. 17,000 kadar Parti üyesi, bu siyasi şubelerde çalışmak ve kollektif çiftliklere yardım etmek için kırlık alanlara yollandı.

Bu yardım çok etkili oldu.

Makina-Traktör İstasyonları Siyasi Şubeleri, iki yıl içinde (1933 ve 1934) aktif bir kollektif çiftçiler kitlesi yaratmak, kollektif çiftliklerin çalışmasındaki kusurları düzeltmek, kollektif çiftlikleri sağlamlaştırmak ve bunları, düşman Kulaklardan ve yıkıcılardan temizlemek için çok şey yaptılar.

Siyasi Şubeler görevlerini başarıyla yerine getirdiler. Kollektif çiftlikleri örgütsel-iktisadi bakımdan güçlendirdiler, usta personel yetiştirdiler, idareyi düzelttiler ve kollektif çiftlik üyelerinin politik bilinç düzeyini yükselttiler.

Kollektif Çiftliklerin Öncü İşçileri Birinci Kongresi (Şubat 1933) ve Stalin yoldaşın bu kongrede yaptığı konuşma, kollektif çiftçileri kollektif çiftlikleri güçlendirme çalışmasına teşvik etmede çok etkili oldu.

Kırlık alanlardaki eski, kollektifleştirme öncesi sistemle, yeni kollektif çiftlik sistemini karşılaştıran Stalin yoldaşşöyle dedi:

“Eski sistemde köylüler dağınık bir biçimde, dedelerinden kalma eski yöntemlerle çalışıyor, modası geçmiş aletler kullanıyorlardı; çiftlik sahipleri ve kapitalistler, Kulaklar ve vurguncular için çalışıyorlardı; yoksulluk içinde yaşayıp başkalarını zenginleştiriyorlardı. Yeni kollektif tarım sisteminde ise köylüler birbirlerine yardım ederek, traktör ve tarım makineleri gibi modern aletler kullanarak, ortaklaşa, kendileri için ve kendi kollektif çiftlikleri için çalışıyorlar; kapitalistler ve çiftlik sahipleri, Kulaklar ve vurguncular olmadan yaşıyorlar; refah ve kültür düzeylerini günden güne yükseltmek amacıyla çalışıyorlar.”

Stalin yoldaş bu konuşmasında, kollektif çiftlik yolunu seçmekle köylülerin neler kazandıklarını anlattı. Bolşevik Parti, milyonlarca yoksul köylüye, kollektif çiftliklere katılmaları ve Kulaklara kölelikten kurtulmaları için yardım etmişti. Milyonlarca yoksul köylü, kollektif çiftliklere katılarak ve en iyi topraklarda en iyi üretim aletlerine kavuşacak yoksulluktan kurtulmuş, kollektif çiftçiler olarak orta köylüler düzeyine ulaşmış, maddi bakımdan güvenliğe kavuşmuşlardı.

Bu, kollektif çiftliklerin gelişmesinde ilk adım, ilk başarıydı.

Stalin yoldaş, bundan sonraki adımın kollektif çiftçilerin (hem eski yoksul köylülerin, hem de eski orta köylülerin) düzeyini daha da yükseltmek, bütün kollektif çiftçileri refaha kavuşturmak ve bütün kollektif çiftlikleri Bolşevikleştirmek olduğunu söyledi.

“Kollektif çiftçilerin refaha kavuşması için şimdi bir tek şey gereklidir, o da kollektif çiftliklerde bilinçli bir biçimde çalışmak, traktörlerle makinelerden ve koşum hayvanlarından verimli bir şekilde yararlanmak, toprağı verimli bir şekilde işlemek ve kollektif çiftlik mallarına iyi bakmaktır.”

Stalin yoldaşın konuşması milyonlarca kollektif çiftçi üzerinde derin bir etki yaptı ve kollektif çiftlikler için pratik bir eylem programı oldu.

1934 yılının sonunda kollektif çiftlikler sağlam ve yenilmez bir güç haline gelmişlerdi. Sovyetler Birliği'ndeki bütün köylü ailelerinin dörtte üçünü, bütün ekim alanının da yüzde 90'ını kapsıyorlardı.

1934 yılında Sovyet tarımında 281,000 traktör ve 32,000 biçerdöver kullanılıyordu. Aynı yılın ilkbahar hasadı, 1933 yılındakinden 15-20 gün, 1932 yılındakinden 30-40 gün daha önce bitirilmiş, devlete tahıl teslim etme planı ise 1932'dekinden üç ay daha önce yerine getirilmişti.

Böylece, Partinin ve işçi-köylü devletinin büyük yardımları sayesinde kollektif çiftlikler iki yıl içinde sağlamlaşmıştı.

Kollektif çiftlik sisteminin bu kesin zaferi ve bununla birlikte gelişen tarım sayesinde, Sovyet Hükümeti, ekmek ve bütün diğer ürünlerin vesikayla satışını kaldırdı ve gıda maddelerinin serbestçe satışına izin verdi.

Makine-Traktör İstasyonları Siyasi Şubelerinin geçici amaçlarını gerçekleştirmiş olmalarından dolayı, Merkez Komitesi bunları bulundukları yerin bölgesel Parti Komiteleriyle birleştirerek olağan Parti organlarına dönüştürmeye karar verdi.

Hem tarım, hem de sanayi alanındaki bütün bu başarılar, Beş Yıllık Planın başarılı bir şekilde tamamlanmasıyla mümkün oldu.

1933 yılı başında, Birinci Beş Yıllık Planın vaktinden önce, dört yıl üç ayda gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştı.

Bu, Sovyetler Birliği işçi sınıfı ve köylülüğünün yeni bir çığır açan dev zaferiydi.

Parti Merkez Komitesinin ve Merkez Kontrol Komisyonunun Ocak 1933'teki ortak plenumuna raporunda Stalin yoldaş, Birinci Beş Yıllık Planın sonuçlarını toparladı. Rapor, Birinci Beş Yıllık Planın gerçekleştirildiği dönemde Partinin ve Sovyet Hükümetinin şu ana sonuçları elde ettiğini ortaya koyuyordu:

a) Sovyetler Birliği bir tarım ülkesi olmaktan çıkmış, bir sanayi ülkesi olmuştu, çünkü sanayi üretiminin ülkenin tüm üretimine oranı yüzde 70'e çıkmıştı.

b) Sosyalist iktisat sistemi sanayi alanında kapitalist unsurları tasfiye etmiş, sanayide tek iktisadi sistem haline gelmişti.

c) Sosyalist iktisat sistemi, tarım alanında Kulakları sınıf olarak tasfiye etmiş ve tarımda hakim güç haline gelmişti.

d) Kollektif çiftlik sistemi kırda yoksulluğa ve kıtlığa son vermiş, on milyonlarca yoksul köylü maddi güvenliğe kavuşmuştu.

e) Sanayide sosyalist sistem işsizliğe son vermiş, bazı kollarda sekiz saatlik işgününü devam ettirmiş, işletmelerin büyük çoğunluğunda yedi saatlik işgününü, sağlığa zararlı işyerlerinde de altı saatlik işgününü getirmişti.

f) Sosyalizmin ulusal ekonominin bütün kollarındaki zaferi, insanın insan tarafından sömürülmesine son vermişti.

Birinci Beş Yıllık Planın başarılarının toplamı ve özü şuydu: İşçi ve köylüler sömürüden tamamen kurtulmuş, Sovyetler Birliği'nin BÜTÜN emekçilerine müreffeh ve kültürlü bir hayat yolu açılmıştı.

Ocak 1934'te XVII. Parti Kongresi toplandı. Kongrede,

1.874.488 Parti üyesini ve 935,298 aday üyeyi temsilen, karar oyuna sahip 1,225 delege ve istişari oya sahip 736 delege hazır bulundu.

Kongre, Partinin son kongreden bu yana yaptığı çalışmaları gözden geçirdi, Sosyalizmin, ekonomi ve kültürün bütün dallarında elde ettiği tayin edici başarılara işaret etti ve Partinin genel çizgisinin tüm çizgi boyunca zafere ulaştığını saptadı.

XVII. Parti Kongresi, tarihe “Galipler Kongresi” olarak geçti.

Merkez Komitesinin faaliyetleri konusunda rapor sunan Stalin yoldaş, rapor döneminde Sovyetler Birliği'nde meydana gelen temel değişiklikleri açıkladı.

“Bu dönemde Sovyetler Birliği köklü bir şekilde değişmiş, gerilik ve Ortaçağ kabuğunu üstünden atmıştır. Sovyetler Birliği bir tarım ülkesi olmaktan çıkmış, bir sanayi ülkesi haline gelmiştir. Bir bireysel küçük-köylü tarımı ülkesi olmaktan çıkmış, büyük ölçekli, kollektif, makineleşmiş tarım ülkesi haline gelmiştir. Cahil, okuryazarlığı olmayan ve kültürsüz bir ülke olmaktan çıkmış, bütün milliyetlerin kendi dillerinde eğitildiği, geniş bir yüksek, orta ve ilkokullar ağının kapladığı okur-yazarlığı olan ve kültürlü bir ülke haline gelmiştir- daha doğrusu gelmektedir.” (Stalin, Leninizmin Sorunları, s. 459.)

Bu sırada sosyalist sanayi artık ülke sanayinin yüzde 99'unu teşkil ediyordu. Sosyalist tarım, kollektif çiftlikler ve Sovyet çiftlikleri, toplam ekim alanının yaklaşık yüzde 90'ını kapsıyordu. Ticaret alanında kapitalist unsurlar tamamen devreden çıkarılmıştı.

Yeni Ekonomik Politika'nın kabul edildiği sırada Lenin, ülkemizde beş sosyo-ekonomik formasyonun unsurlarının bulunduğunu söylemişti. Bunlardan ilki, büyük ölçüde bir doğal ekonomi biçimi olan, yani ticaretin hemen hemen hiç girmediği ataerkil ekonomiydi. İkinci formasyon, köylü çiftliklerinin çoğunluğunun, yani tarım ürünleri satan köylü çiftliklerinin ve zanaatkarların temsil ettiği küçük meta üretimiydi. NEP'in ilk yıllarında bu formasyon, nüfusun çoğunluğunu kapsıyordu.Üçüncü formasyon, NEP'in ilk döneminde canlanmaya başlayan özel kapitalizmdi. Dördüncüsü, esas olarak imtiyazlar biçiminde görülen devlet kapitalizmiydi. Devlet kapitalizmi fazla gelişmiş değildi. Beşinci formasyon ise sosyalizmdi. Bu formasyona, hala güçsüz olan sosyalist sanayi, NEP'in başlangıcında iktisadi bakımdan fazla önem taşımayan Sovyet çiftlikleri ve kollektif çiftlikler, yine o sırada güçsüz olan devlet ve kooperatif ticareti dahildi.

Lenin, bütün bu formasyonlar içinde sosyalist formasyonun üstünlük sağlaması gerektiğini söylemişti.

Yeni Ekonomik Politika, sosyalist ekonomi biçimlerinin tam zaferini sağlamak amacıyla tasarlanmıştı.

XVII. Parti Kongresi toplandığında, artık bu amaca erişilmişti.

“Birinci, üçüncü ve dördüncü sosyo-ekonomik formasyonların artık mevcut olmadıklarını söyleyebiliriz”, dedi Stalin yoldaş; “ikinci sosyo-ekonomik formasyon ise, tali bir duruma düşürülmüştür. Beşinci sosyo-ekonomik formasyon, yani sosyalist formasyon, bugün rakipsiz bir hakimiyet kazanmıştır, bütün ulusal ekonomiye kumanda eden tek güç haline gelmiştir.” (Stalin, Leninizmin Sorunları, s. 461.)

Stalin yoldaşın raporunda, ideolojik ve siyasi önderlik sorunlarına önemli bir yer veriliyordu. Stalin yoldaş, Parti düşmanlarının, her çeşit oportünistlerin ve milliyetçi sapmacıların gerçi yenilmiş olduğu, ama bunların ideolojilerinin kalıntılarının tek tek Parti üyelerinin kafasında yaşamaya devam ettiği ve sık sık su yüzüne çıktığı konusunda uyardı. Kapitalizmin iktisadi hayatta ve özellikle insanların zihinlerindeki kalıntıları, yenilgiye uğratılan anti-Leninist grupların ideolojilerinin canlanması için elverişli bir topraktı. İnsanların bilinci, içinde yaşadıkları iktisadi şartlara nazaran daha yavaş değişir. Bundan dolayı, kapitalizm iktisadi alanda yokedilmesine rağmen, burjuva düşüncelerin kalıntıları insanların zihinlerinde yaşamaya devam ediyordu ve edecekti. Aynı zamanda şu da akılda tutulmalıydı. Ona karşı daima tetikte olmamız gereken çevremizdeki kapitalist dünya,

kapitalizmin kalıntılarını canlandırmak ve beslemek için çalışıyordu.

Stalin yoldaş, ulusal sorunda, insanların zihinlerindeki kapitalizm kalıntılarının özellikle direndiği üzerinde durdu. Bolşevik Parti, hem Büyük-Rus şovenizmi sapmasına, hem de yerel milliyetçilik sapmasına karşı, iki cephede savaşıyordu. Bazı cumhuriyetlerde (Ukrayna, Byelo-Rusya vb.) Parti örgütleri yerel milliyetçiliğe karşı mücadeleyi gevşetmişler ve bunun düşman kuvvetlerle, dış müdahale kuvvetleriyle birleşip devlet için bir tehlike halini alacak ölçüde gelişmesine izin vermişlerdi. Ulusal sorunda hangi sapmanın esas tehlike olduğu sorusuna Stalin yoldaşşöyle cevap verdi:

“Esas tehlike, ona karşı mücadele etmeyi bıraktığımız ve böylelikle büyüyerek devlet için bir tehlike haline gelmesine izin verdiğimiz sapmadır.”

Stalin yoldaş, Partiye, ideolojik-siyasi çalışmayı güçlendirme, düşman sınıfların ve Leninizme düşman akımların ideolojileri ile ideolojik kalıntılarını sistemli bir şekilde teşhir etme çağrısında bulundu.

Stalin yoldaş raporunda devamla, sadece doğru kararlar almanın, tedbirlerin başarısını sağlamayacağını belirtti. Başarı sağlamak için, yönetici organların kararlarını uygulama yeteneğine sahip insanları doğru yere yerleştirmek, ve bu kararların uygulanmasını denetlemeyi örgütlemekti. Bu örgütsel tedbirler alınmazsa, kararların kağıt üzerinde kalması, pratik hayattan kopuk kalması tehlikesi vardı. Stalin yoldaş burada Lenin'in şu ünlü önermesine dayandı: Örgütsel çalışmada en önemli nokta, kişilerin seçimi ve uygulamanın denetlenmesidir. Stalin yoldaşa göre pratik çalışmamızdaki en büyük kusur, alınan kararlar ile örgütlerin bu kararları uygulama ve uygulamayı denetleme çalışması arasındaki uçurumdu.

XVII. Parti Kongresi, Parti ve Hükümet kararlarının uygulanmasını daha iyi denetlemek amacıyla, SBKP (B) Merkez Komitesine bağlı bir Parti Kontrol Komisyonu ve Sovyetler Birliği Halk Komiserleri Konseyi'ne bağlı bir Sovyet Kontrol Komisyonu kurdu. Bu komisyonlar, XII. Parti Kongresi tarafından kurulan ve görevlerini tamamlamış bulunan Merkezi Kontrol Komisyonu ile İşçi-Köylü MüfettişIiği'nin yerini aldılar.

Stalin yoldaş bu yeni aşamada Partinin örgütsel görevlerini şöyle tespit etti:

1) Örgütsel çalışmamız, partinin siyasi çizgisinin ihtiyaçlarına uygun olmalıdır.

2) Örgütsel önderlik, siyasi önderlik düzeyine yükseltilmelidir.

3) Örgütsel önderlik, Partinin siyasi şiarlarını ve kararlarını geliştirme görevini tam olarak yerine getirecek güçte olmalıdır.

Raporunun sonunda Stalin yoldaş, Partiye şu uyarıda bulundu: Sosyalizm, haklı olarak övünebileceğimiz büyük başarılar kazanmıştır, fakat bunların başımızı döndürmesine, bizi kibirlendirmesine, uyutmasına izin vermemeliyiz.

“Partiyi uyuşukluğa kaptırmamalı, aksine uyanıklığını artırmalıyız; ninniyle uyutmamalı, eyleme hazır tutmalıyız; silahsızlandırmamalı, tersine silahlandırmalıyız; terhis etmemeli, tersine İkinci Beş Yıllık Planın gerçekleştirilmesi için daima seferberlik halinde tutmalıyız.” (Leninizmin Sorunları, s. 505.)

XVII. Parti Kongresi, ulusal ekonominin gelişmesi için İkinci Beş Yıllık Plan konusunda Molotov ve Kuybişev yoldaşların sunduğu raporları dinledi. İkinci Beş Yıllık Planın görevleri, Birinci Beş Yıllık Planınkinden daha da muazzamdı. İkinci Beş Yıllık Plan döneminin sonunda, yani 1937'de, sanayi üretimi savaş öncesinin hemen hemen sekiz katına çıkarılacaktı. Sanayiin bütün kollarındaki yatırımlar, Birinci Beş Yıllık Plandaki 64 milyar rubleye karşılık, İkinci Beş Yıllık Planda 133 milyar ruble olacaktı.

İkinci Beş Yıllık Plan, tarımın makineleşmesini esas olarak tamamlayacaktı. Traktör gücünün tümü, 1932'deki 2,25 milyon beygir gücünden, 1937'de 8 milyon beygir gücüne çıkarılacaktı. Plan, bilimsel tarım yöntemlerinin (ekinlerin doğru sırayla ekilmesi, seçilmiş tohumların kullanılması, toprağın sonbaharda sürülmesi vb.) geniş çapta uygulanmasını öngörüyordu.

Ulaştırma ve haberleşme araçlarının yeni teknikle baştan inşası için dev bir plan hazırlanmıştı.

İkinci Beş Yıllık Plan, işçi ve köylülerin maddi ve kültürel seviyelerini daha da yükseltecek geniş çapta bir programı da kapsıyordu.

XVII. Parti Kongresi, örgüt meselelerine büyük önem verdi ve Kaganoviç yoldaşın sunduğu bir rapora ilişkin olarak Parti ve Sovyetlerin çalışmaları hakkında kararlar aldı. Parti politikası milyonlarca işçi ve köylünün tecrübeleriyle sınanıp Partinin genel çizgisi zafere ulaştığından, örgütlenme sorunu şimdi daha da büyük bir önem kazanmıştı. İkinci Beş Yıllık Planın yeni ve karmaşık görevlerinin gerçekleştirilmesi, bütün alanlarda daha da yüksek kaliteli bir çalışmayı gerektiriyordu.

“İkinci Beş Yıllık Planın baş görevleri -kapitalist unsurları tamamen ortadan kaldırmak, iktisadi hayattaki ve insanların zihinlerindeki kapitalizm kalıntılarını yok etmek, bütün ulusal ekonomiyi modern teknik temelinde yeniden kurma çalışmasını tamamlamak, yeni işletmeleri ve yeni teknik donatımı kullanmayı öğrenmek, tarımı makineleştirmek ve verimini artırmak-”, deniyordu örgütsel sorunlar hakkında kongrenin aldığı kararda, “bizi bütün alanlarda ve herşeyden önce pratik örgütsel önderlik alanındaki çalışmanın iyileştirilmesi meselesiyle önemle ve acil olarak karşı karşıya bırakmaktadır,” (“SBKP [B] Kararları”, Bölüm 2, s. 591, Rusça.)

XVII. Parti Kongresi, yeni Parti Tüzüğünü kabul etti. Yeni tüzüğün eski tüzükten ayrıldığı ilk nokta; bir giriş bölümü eklenmiş olmasıydı. Bu giriş bölümünde Komünist Partisinin kısa bir tanımı yapılıyor, proletaryanın mücadelesindeki rolü ve proletarya diktatörlüğü aygıtı içindeki yeri açıklanıyordu. Yeni tüzük, Parti üyelerinin görevlerini ayrıntılarıyla sıralıyordu. Yeni üyelerin kabulü için daha sıkı kurallar ve sempatizan gruplarıyla ilgili bir madde kabul edildi. Yeni tüzükte, Partinin örgütsel yapısı daha ayrıntılı bir şekilde ele alınıyor; XVII. Parti Kongresinden bu yana temel örgütler olarak anılan eski Parti hücrelerine ilişkin maddeler yeniden formüle ediliyor. Parti-içi demokrasi ve Parti disiplini konusundaki maddeler de yeniden formüle ediliyor.

4 - BUHARİNCİLERİN YOZLAŞARAK SİYASİ SAHTEKARLAR HALİNE GELMESİ. TROÇKİST SAHTEKARLARIN YOZLAŞARAK KATİLLER VE CASUSLARDAN OLUŞAN BİR BEYAZ MUHAFIZ ÇETESİ HALİNİ ALMASI. S.M. KİROV'UN ALÇAKÇA ÖLDÜRÜLMESİ. BOLŞEVİK UYANIKLIĞIN ARTIRILMASI İÇİN PARTİNİN ALDIĞI TEDBİRLER.

Sosyalizmin ülkemizdeki başarıları sadece Partinin, işçilerin ve

kollektif çiftçilerin değil, aynı zamanda Sovyet aydınlarının ve Sovyetler

Birliği'nin bütün dürüst vatandaşlarının da bir sevinç kaynağıydı.

Fakat bu başarılar, yenilgiye uğratılmış sömürücü sınıfların kalıntılarını sevindirmedi, aksine, zaman geçtikçe onları daha da öfkelendirdi.

Bu başarılar, yenilgiye uğratılmış sınıfların çanak yalayıcılarını, yani Buharincilerin ve Troçkistlerin zavallı kalıntılarını da öfkelendiriyordu.

Bu beyler, işçilerin ve kollektif çiftçilerin kazanımlarını değerlendirirken, bütün bu kazanımları gönülden alkışlayan halkın çıkarlarına değil, hayatın gerçekleriyle bütün bağlarını koparmış kendi alçak ve çürük hiziplerinin çıkarlarına dayanıyorlardı. Sosyalizm ülkemizdeki başarıları, Parti politikasının zaferi ve kendi politikalarının iflası demek olduğundan, bu beyler, açık gerçekleri itiraf edip ortak davaya katılacaklarına, kendi başarısızlık ve iflaslarının intikamını Partiden ve halktan almaya başladılar. İşçilerin ve kollektif çiftçilerin davasını kundaklamaya, kirli işler çevirmeye, kömür ocaklarını uçurmaya, fabrikalarda yangın çıkarmaya, kollektif çiftliklerde ve Sovyet çiftliklerinde tahribat yapmaya başladılar. Bütün bunların amacı, işçilerin ve kollektif çiftliklerin başarılarını yoketmek ve halkta Sovyet Hükümetine karşı hoşnutsuzluk yaratmaktı. Gerçekte bütün bu faaliyetlerini sürdürürken, bu faaliyetleri gizleyerek kendi küçük gruplarını açığa çıkmaktan ve yıkılmaktan korumak amacıyla, Partiye bağlıymış gibi görünüyorlar, Partiyi devamlı övüyorlar ve Partiye gitgide daha fazla yaltaklanıyorlardı.

XVII.
Parti Kongresinde Buharin, Rykov ve Tomski, pişmanlıklarını ifade eden konuşmalar yaparak Partiyi övdüler, Partinin kazanımlarını göklere çıkardılar. Fakat Kongre bu konuşmalarda bir samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük sezdi; çünkü Partinin üyelerinden beklediği, onu övmesi ve kazanımlarını göklere çıkarması değil, sosyalizm cephesinde sorumlu bir şekilde çalışmaktır. Ve uzun zamandır Buharinciler böyle bir çalışmanın hiçbir belirtisini göstermemişlerdi. Parti, bu beylerin boş laflarının, aslında Kongre dışındaki yandaşlarına ikiyüzlülük konusunda ders vermek ve silahlarını bırakmaları için çağrıda bulunmak amacıyla söylenmiş olduğunu anladı.
XVII.
Parti Kongresinde Troçkistler -Zinovyev ve Kamenev- de konuşarak, kusurlarından dolayı kendilerini alabildiğine suçladılar, Partiyi yine aynı derecede büyük laflarla övdüler. Fakat Kongre, onların hem kendilerini iğrenç şekilde yermelerinde, hem de Partiyi mide bulandırıcı şekilde övmelerinde, rahatsız ve kirli vicdanlarını saklama çabası gördü. Bununla birlikte Parti, bu beylerin kongrede bıktırıcı konuşmalar yaptıkları sırada Kirov yoldaşı alçakça öldürmeyi tertiplediklerini henüz bilmiyor, bundan kuşkulanmıyordu.

1 Aralık 1934'te Kirov yoldaş Leningrad'da Smolny'de tabancayla alçakça katledildi.

Katil suçüstü yakalandı ve Leningrad'daki Sovyet aleyhtarı Zinovyevcilerden oluşan karşı-devrimci bir yeraltı grubunun üyesi olduğu ortaya çıktı.

Partinin sevgilisi, işçi sınıfının sevgilisi Kirov yoldaşın katledilmesi halkı çok etkiledi; ülkede derin bir üzüntü ve öfke yarattı.

Soruşturma sonucu, Leningrad'da 1933/34 yıllarında gizli bir karşı-devrimci terörist grubun kurulduğu, bu gruba katılanların Zinovyev muhalefetinin eski üyeleri olduğu, başlarında da sözümona “Leningrad Merkezi” diye birşeyin bulunduğu öğrenildi. Bu grubun amacı Komünist Partisi liderlerini öldürmekti. Kirov yoldaş ilk kurban olarak seçilmişti. Bu karşı-devrimci grubun üyelerinin ifadelerinden, yabancı kapitalist devletlerin temsilcileriyle bağları olduğu, onlardan para aldıkları ortaya çıktı.

Bu örgütün açığa çıkartılan üyeleri, Sovyetler Birliği Yüksek Mahkemesi Askeri Heyeti tarafından en ağır cezaya, kurşuna dizilmeye mahkum edildiler.

Bundan biraz sonra, “Moskova Merkezi” adında bir gizli karşıdevrimci örgütün daha varlığı ortaya çıktı. Ön soruşturmada ve duruşmada, Zinovyev, Kamenev, Yevdokimov ve bu örgütün diğer liderlerinin, taraftarlarına terörist düşünceyi aşılamada ve Parti Merkez Komitesi ile Sovyet Hükümeti üyelerinin öldürülmesi için tertipler hazırlanmasında oynadıkları alçakça rol açığa çıktı.

Bu insanlar öylesine bir ikiyüzlülüğe ve alçaklığa saplanmışlardı ki, S.M. Kirov'un katlini örgütleyen ve kışkırtanlardan biri olan ve katili elini çabuk tutmaya zorlayan Zinovyev, Kirov'un ölümünden sonra ondan övgü ile bahseden bir anma makalesi yazmış, bunun yayınlanması için ısrar etmişti.

Zinovyevciler mahkemede vicdan azabı çekiyormuş gibi yaptılar, ama ikiyüzlülüklerinden vazgeçmediler. Troçki ile bağlarını gizlediler. Kendilerini Troçkistlerle beraber faşist casusluk teşkilatlarına sattıklarını gizlediler. Casusluklarını ve yıkıcı faaliyetlerini gizlediler. Buharincilerle bağlarını ve faşizmin kiralık adamlarından kurulu bir birleşik Troçkist-Buharinci çetenin varlığını gizlediler.

Sonradan anlaşıldığına göre, Kirov yoldaşın katli bu birleşik Troçkist-Buharinci çetenin işiydi.

Daha o zaman, yani 1935'te, Zinovyev grubunun gizli bir Beyaz Muhafız örgütü olduğu ve üyelerinin Beyaz Muhafızlar gibi muamele görmeleri gerektiği anlaşılmıştı.

Bir yıl sonra, Kirov'un ölümünü fiilen, gerçekten ve doğrudan doğruya hazırlayanların, Troçki, Zinovyev, Kamenev ve suç ortakları olduğu öğrenildi. Bu kişiler, Merkez Komitesinin diğer üyelerinin de öldürülmesi için hazırlık yapmışlardı. Zinovyev, Kamenev, Bakayev, Yevdokimov, Pikel, İ.N. Smirnov, Mraçkovski, Ter-Vaganyan, Reingold ve diğerleri mahkemeye sevkedildiler. Bunlar açık delillerle karşı karşıya bırakılınca, sadece Kirov'u değil, bütün diğer Parti ve Hükümet yöneticilerini de öldürmek için hazırlık yaptıklarını açık duruşmada herkesin önünde itirafa mecbur kaldılar. Daha sonraki soruşturmalarda, bu alçakların casusluk faaliyetlerinde bulundukları ve yıkıcı faaliyetleri örgütledikleri tespit edildi. Bu adamların Partiye sadakatlerini ifade ederek büyük bir ikiyüzlülükle gizledikleri korkunç ahlaki ve siyasi düşkünlükleri, iğrenç ihanetleri, 1936'da Moskova'da yapılan mahkemede ortaya çıktı.

Bu katil ve casus çetesinin elebaşısı ve tahrikçisi, hain Troçki idi. Troçki'nin karşı-devrimci talimatlarını yürütmekle görevli yardımcıları ve ajanları, Zinovyev, Kamenev ve onların Troçkist artçılarıydı. Bu adamlar, emperyalist ülkelerin saldırısı halinde Sovyetler Birliği'nin yenilgisini sağlamak için çalışıyorlardı; işçi-köylü devletine karşı bozguncu faaliyette bulunuyorlardı; Alman ve Japon faşistlerinin aşağılık aletleri ve ajanları haline gelmişlerdi.

Kirov yoldaşın alçakça katline karışanların yargılanmasından Parti örgütlerinin çıkarması gereken en önemli ders, kendi siyasi körlüklerine ve siyasi vurdumduymazlıklarına son vermek, uyanıklıklarını ve bütün Parti üyelerinin uyanıklığını artırmaktı.

Parti Merkez Komitesi, Kirov yoldaşın alçakça katledilmesi bağıntısında Parti örgütlerine yolladığı genelgede şu direktifleri veriyordu:

“a) Biz güçlendikçe düşmanın ehlileşeceği ve zararsızlaşacağı yanlış varsayımından çıkan oportünist rahatlığa son vermeliyiz. Bu varsayım tam bir safsatadır. Düşmanlarımızın yavaş yavaş sosyalizme yaklaşacağı ve sonunda hakiki sosyalistler haline geleceği yolunda herkese garanti veren sağ sapmanın yeniden ortaya çıkmasıdır. Bolşevikler kazandıkları başarılarla yetinmezler, nöbette uyumamalıdırlar. Bizim rahatlığa değil, uyanıklığa, gerçek devrimci Bolşevik uyanıklığa ihtiyacımız vardır. Düşmanlarımızın, durumları umutsuzlaştığı ölçüde, Sovyet iktidarıyla mücadelede yenilgiye mahkûm olanların son çare olarak başvurdukları aşırı yollara o kadar sıkı sarılacaklarını hatırlayalım. Bunu hatırlayalım ve uyanık olalım.

b) Parti tarihinin Parti üyelerine öğretilmesini, Partimiz tarihindeki bütün Parti aleyhtarı grupların, bu grupların Parti çizgisiyle mücadele yöntemlerinin, taktiklerinin ve daha da önemlisi, Partimizin bu Parti aleyhtarı gruplarla mücadelede kullandığı ve bu grupların yenilmesini, yokedilmesini sağlayan taktik ve yöntemlerin incelenmesini gerektiği şekilde başarmalıyız. Parti üyeleri, Partinin sadece Kadetlerle, Sosyal-Devrimcilerle, Menşeviklerle ve Anarşistlerle değil, aynı zamanda Troçkistlerle, 'Demokratik Merkeziyetçiler’e, 'İşçi Muhalefeti'yle, Zinovyevcilerle, Sağ sapmacılarla, sağcı-solcu ucubelerle ve benzerleriyle nasıl savaştığını, onları nasıl yendiğini bilmelidir. Parti üyelerinin devrimci uyanıklığını tam olarak sağlamanın en önemli ve vazgeçilmez bir yolunun, Parti tarihinin bilinmesi ve anlaşılması olduğu asla unutulmamalıdır.”

Bu dönemin çok önemli olaylarından biri de, 1933'ten itibaren Parti saflarının tesadüfî ve yabancı unsurlardan temizlenmesi, özellikle Kirov yoldaşın alçakça katlinden sonra Parti üye kayıtlarının dikkatle tahkiki ve eski Parti kartlarının yenilenmesiydi.

Parti üye kayıtlarının tahkikine başlanmadan önce, birçok Parti örgütünde Parti kartları konusunda sorumsuzluk ve ihmalkârlık hüküm sürüyordu. Bazı örgütlerde, Komünistlerin kaydedilmesinde kesinlikle caiz olmayan tam bir kaos ortaya çıkmıştı. Bu tahammül edilmez durumdan, düşmanlar kendi kötü emelleri için yararlanıyor, ellerindeki Parti kartını casusluk, yıkıcılık vb. için bir maske olarak kullanıyorlardı. Parti örgütlerindeki birçok yönetici, yeni üye kaydı ve Parti kartlarının verilmesi gibi işlemleri önemsiz mevkilerdeki kişilere, çoğu zaman da güvene layık olup olmadıkları denenmemiş Parti üyelerine bırakmıştı.

Parti kartlarının kaydı, korunması ve verilmesi hakkında 13 Mayıs 1935'te bütün örgütlere yollanan genelgede, Merkez Komitesi, Parti üye kayıtlarının dikkatle tahkiki ve “kendi evimiz olan partide Bolşevik düzenin yerleştirilmesi” için bütün örgütlere talimat verdi.

Parti üye kayıtlarının tahkiki, siyasi bakımdan büyük önem taşıyordu. 25 Aralık 1935'te yapılan Parti Merkez Komitesi plenumu, Parti üye kayıtlarının tahkikinden elde edilen sonuçlar hakkında şu kararı aldı: Bu tahkikat, SBKP(B) saflarını sağlamlaştırmada çok önemli bir örgütsel ve siyasi tedbir olmuştu.

Parti üye kayıtlarının tahkiki ve Parti kartlarının yenilenmesi tamamlandıktan sonra, Partiye tekrar yeni üye alınmaya başlandı. Bu konuya ilişkin olarak SBKP(B) Merkez Komitesi, yeni üyelerin Partiye toptan alınmamasını, “Sosyalizm mücadelesinin çeşitli cephelerinde sınavdan geçmiş, özellikle işçiler ve ayrıca köylüler ve aktif aydınlar içinden seçilmiş gerçekten ileri ve işçi sınıfının davasına gerçekten bağlı insanların, ülkemizin en seçkin insanlarının” mutlaka tek tek Partiye alınmalarını istedi.

Partiye üye kaydı yeniden başlarken, Merkez Komitesi, Parti örgütlerine, düşman unsurların SBKP (B) saflarına sızma çabalarında ısrar edeceklerini akıldan çıkarmamaları talimatını verdi:

“Bolşevik uyanıklığı en yüksek dereceye çıkarmak, Leninist Partinin bayrağını yüksekte tutmak ve Parti saflarını yabancı, düşman ve tesadüfî unsurların sızmasına karşı korumak, her Parti örgütünün görevidir.” (SBKP (B) Merkez Komitesinin Kararı, 29 EylüI1936, “Pravda”, No. 270, 1936.)

Bolşevik Parti, saflarını temizleyip sağlamlaştırmak, Parti düşmanlarını yokederek ve Parti çizgisinden sapmalarla yılmadan savaşarak, her zamankinden sıkı bir şekilde Merkez Komitesinin etrafında toplandı. Parti ve Sovyet ülkesi, Merkez Komitesinin önderliğinde, şimdi yeni bir aşamaya, sınıfsız sosyalist toplumun inşasının tamamlanması aşamasına giriyordu.

KISA ÖZET

1930-1934 döneminde Bolşevik Parti, iktidarı kazanma mücadelesinden sonra proleter devrimin en zor tarihi sorununu, yani milyonlarca küçük mülk sahibi köylüye kollektif çiftçilik yolunu, sosyalizm yolunu benimsetme sorununu çözdü.

Sömürücü sınıfların en kalabalığı olan kulakların tasfiye edilmesiyle ve köylülerin çoğunluğunun kollektif tarımı benimsemesiyle, kapitalizmin ülkedeki son kökleri de yokedildi; sosyalizm tarımda tam zafer kazandı; kırda Sovyet iktidarı tamamen sağlamlaştırıldı.

Örgütsel karakterde bazı güçlükler altedildikten sonra, kollektif çiftlikler iyice sağlamlaştı ve refah yoluna girdi.

Birinci Beş Yıllık Plan şunları sağladı: Ülkemizde, birinci sınıf bir sosyalist ağır sanayi ve makineleşmiş kollektif tarım biçiminde, sosyalist bir iktisadi sistemin sarsılmaz temelleri atıldı; işsizliğe son verildi; insanın insan tarafından sömürülmesi ortadan kaldırıldı; ve emekçi halkımızın maddi ve kültürel düzeyinin devamlı gelişmesi için şartlar yaratıldı.

Bu muazzam kazanımlar, işçi sınıfı, kollektif çiftçiler ve genel olarak ülkemizin emekçi halkı tarafından, Partinin ve Hükümetin cesur, devrimci ve akıllı politikası sayesinde gerçekleştirildi.

Sovyetler Birliği'nin gücünü kundaklamak ve kırmak için uğraşan çevremizdeki kapitalist dünya, Sovyetler Birliği içinde katil, yıkıcı ve casus çeteleri örgütlemek için iki misli enerjiyle çalıştı. Kapitalist kuşatmanın bu düşmanca faaliyetleri, Almanya'da ve Japonya'da faşizmin iktidara gelmesiyle daha da yoğunlaştı. Faşizm, Troçkistlerin ve Zinovyevcilerin şahsında, casusluk, sabotaj, terör ve yıkıcılık eylemleri yapmaya ve kapitalizmi restore etmek için Sovyetler Birliği'nin yenilgisi için çalışmaya hazır sadık hizmetkârlar buldu.

Sovyet Hükümeti bu halk düşmanlarına ve vatan hainlerine karşı amansız davrandı ve bu soysuzları demirden bir yumrukla cezalandırdı.

ONİKİNCİ BÖLÜM