Josef Stalin'in 3 Temmuz 1941
Tarihli Radyo Konuşması:
SOVYET HALKLARINA
FAŞİST SALDIRIYA KARŞI SAVAŞ ÇAĞRISI
22 Haziran 1941, Faşist
Hitler Almanyası'nın Sovyetler Birliği'ne
saldırdığı tarih. Yaklaşık dört yıl boyunca
Stalin'in sarsılmaz önderliği altında
yürütülen büyük yurtsever savaş sonucunda,
Hitler faşizmi ininde yok edildi. O günden
bugüne, üst üste tazelenen soğuk savaşlar
boyunca ve şimdi daha da azgınlaşmış karşı
devrimci propagandalarla Sovyet Ordularının
bu savaştaki belirleyici rolü unutturulmaya
çalışıldı. Savaşın kaderinin belli olduğu
bir zamanda, 1944 yılında, Amerikan-İngiliz
kuvvetlerinin gerçekleştirdiği Normandiya
Çıkartması, savaşın kaderini tayin eden
askeri harekat olarak gösterildi, sayısızca
filme konu edildi. Fakat hiç bir şekilde
gerçekler tümüyle unutturulamadı. Eşsiz
kahramanlıklarla dolu sosyalist anayurdun
savunulması savaşının çok önemli bir belgesi
olan Sovyet Ordularının Başkomutanı
Stalin'in radyo konuşmasını yayınlıyoruz.
YOLDAŞLAR! YURTTAŞLAR!
KARDEŞLER VE KIZ KARDEŞLER! ORDUMUZUN VE
DONANMAMIZIN ERLERİ!
Dostlarım, size hitap
ediyorum!
Yurdumuza karşı 22 Haziran'da
Hitler Almanyası'nın haince başladığı askeri
saldırı devam etmektedir. Kızıl Ordu'nun
kahramanca mukavemetine rağmen, düşmanın en
iyi tümenleri ve hava kuvvetlerinin en iyi
kıtaları artık ezilmiş ve savaş
meydanlarında mezarını bulmuş olmalarına
rağmen, düşman, cepheye yeni kuvvetler
katarak ileri sokulmaya devam ediyor.
Hitlerci ordular, Litvanya'yı, Letonya'nın
mühim bir kısmını, Belorusya'nın batı
kısmını, Batı Ukraynası'nın bir kısmını
işgal edebildi. Faşist hava kuvvetlerinin
bombardıman uçakları, harekât sahalarını
genişletmekte, Murmansk, Orşa, Mogilyov,
Smolensk, Kiyev, Odesa, Sivastopol
şehirlerini bombalamaktadır. Yurdumuzun
üzerinde ciddi bir tehlike başgöstermiştir.
Nasıl oldu da bizim şanlı Kızıl Ordumuz, bir
sıra şehir ve bölgelerimizi faşist
ordularına bıraktı? Cakacı faşist
propagandacılarının durmadan öttürdükleri
gibi Alman faşist ordusu sahiden mi yenilmez
bir ordudur?
Elbette hayır! Tarih
gösteriyor ki, yenilmez ordular yoktur ve
olmamıştır. Napolyon'un ordusunu yenilmez
sayarlardı, fakat bu ordu, sıra ile Rus,
İngiliz, Alman orduları tarafından
ezilmiştir.
Birinci Emperyalist Savaş
döneminde Wilhelm'in Alman ordusunu da
yenilmez bir ordu sayarlardı, fakat bu ordu
da Rus, İngiliz ve Fransız orduları
tarafından birçok defa yenilgilere
uğratılmış ve sonunda İngiliz-Fransız
orduları tarafından ezilmiştir. Aynı şeyi
Hitler'in bugünkü Alman faşist ordusu için
de demek gerek. Bu ordu şimdiye kadar Avrupa
karasında ciddi bir direnişle
karşılaşmamıştı. Yalnız bizim
topraklarımızda ciddi bir direniş
neticesinde Alman faşist ordusunun en iyi
tümenleri Kızıl Ordumuz tarafından
ezilmiştir, şu halde, demek ki, tıpkı
Napolyon'un ve Wilhelm'in orduları gibi
Hitler faşist ordusu da ezilebilir ve
ezilecektir.
Toprağımızın bir kısmının
Alman faşist ordularının eline düşmüş
olmasına gelince, bu, başlıca olarak,
SSCB'ne karşı faşist Almanya'nın açtığı
savaşın Alman orduları için elverişli,
sovyet orduları için ise elverişli olmayan
şartlar içinde başlamış olması ile
açıklanabilir.
Mesele şu ki, savaş
yürüten bir ülke olduğundan Almanya
orduları, artık tamamiyle seferber edilmiş,
SSCB'ne karşı sevkedilmiş ve SSCB'nin
sınırlarına yığılmış 170 tümen yalnız
harekete geçmek işaretini bekleyerek tam
hazırlık vaziyetinde bulunurken, Sovyet
ordularının henüz seferberlik yapması ve
sınırlarına hareket etmesi gerekiyordu.
Bütün dünyaca saldıran taraf sayılacağına
aldırış etmeyerek faşist Almanya, kendisiyle
SSCB arasında 1939 yılında bağlanan
saldırmazlık paktını apansızın ve haince
çiğnemiş olmasının da burada az önemi
olmamıştır. Açık ki, barışsever memleketimiz
saldırmazlık paktını çiğnemek teşebbüsünü
kendi üzerine almak istemediğinden ihanet
yolunu tutamazdı.
Şöyle bir soru sorulabilir.
Hitler ve Ribentrop gibi hain heriflerle ve
canavarlarla nasıl oldu da Sovyet Hükümeti
saldırmazlık paktı bağlamaya yanaştı? Sovyet
Hükümeti tarafından burada bir hataya meydan
verilmemiş midir? Elbette hayır!
Saldırmazlık paktı, iki devlet arasında
bağlanan bir barış paktıdır. 1939 yılında
Almanya bize, bilhassa böyle bir pakt teklif
etti. Sovyet Hükümeti böyle bir teklifi
reddedebilir miydi? Sanırım, hiçbir
barışsever devlet, bir komşu devletle, ki bu
devletin başında Hitler ve Ribentrop gibi
canavarlar ve yamyamlar bile bulunsa, barış
anlaşmasını reddedemez. Bu ise, şüphesiz
mutlak bir şartla, yani bu barış anlaşması
barışsever devletin ne doğrudan doğruya, ne
de dolayısıyla toprak bütünlüğüne,
istiklâline, şerefine dokunmaması şartıyla
mümkündür. Bilindiği gibi, Almanya ile SSCB
arasındaki saldırmazlık paktı, tam böyle bir
pakttır.
Almanya ile saldırmazlık
paktı imzalamakla ne kazandık? Biz,
memleketimize bir buçuk yıllık bir barış ve
faşist Almanya, pakta rağmen ülkemize
saldırmayı göze alırsa ona karşı koymak için
kuvvetlerimizi hazırlamak imkânı kazandık.
Bu, bizim için besbelli bir kazanç ve faşist
Almanya için bir kayıptır.
Faşist Almanya, paktı haince
yırtıp SSCB'ne saldırmakla ne kazandı ve ne
kaybetti? Faşist Almanya, kendi orduları
için, kısa bir zamanda biraz elverişli bir
durum elde etti, fakat bütün dünyanın
nazarında kendini kanlı bir saldırgan olarak
açığa vurmakla siyaset bakımından kaybetti.
Hiç şüphe edilemez ki, Almanya için bu
süreksiz askeri kazanç ancak geçici bir
şeydir; SSCB için olan büyük siyasi
kazançsa, ciddi ve sürekli bir etkendir ki,
faşist Almanya ile olan savaşta Kızıl
ordunun kesin askeri başarıları bu temel
üzerinde gelişecektir.
İşte bunun içindir ki, bütün
kahraman ordumuz, bütün kahraman donanmamız,
bütün şahin pilotlarımız, ülkemizin bütün
halkları, Avrupa, Amerika ve Asya'nın bütün
en iyi insanları, nihayet Almanya'nın en iyi
insanları, Alman faşistlerinin haince
hareketlerini lanetliyor ve Sovyet
Hükümetine sempatilerini gösteriyor, Sovyet
Hükümetinin hareketini tasvip ediyor,
davamızın haklı bir dava olduğunu düşmanın
ezileceğini ve bizim mutlaka muzaffer
olacağımızı görüyorlar.
Bize dayatılan bu savaşla
memleketimiz, kendisinin en azılı ve hain
düşmanı olan Alman faşizmiyle ölüm savaşına
girmiş bulunuyor. Ordularımız tepeden
tırnağa kadar tanklarla, uçaklarla
silahlanmış bir düşmanla kahramanca
çarpışmaktadırlar. Kızıl ordu ve kızıl
Donanma sayısız zorlukları yenerek Sovyet
toprağının her karışını fedakârca müdafaa
etmektedirler. Kızıl ordunun binlerce tank
ve uçaklarla silahlanmış büyük kuvvetleri
savaşa girmektedir. Kızıl Ordu erlerinin
kahramanlığı emsalsizdir. Düşmana karşı
mukavemetimiz kuvvetlenip artmaktadır. Kızıl
Ordu ile beraber Anayurdun müdafaasına bütün
Sovyet halkı kalkmaktadır.
Anayurdumuzun karşısına
dikilen tehlikeyi ortadan kaldırmak için ne
lazımdır? Ve düşmanı ezmek için ne gibi
tedbirler almak gerektir?
Her şeyden evvel halkımız,
Sovyet halkı memleketimizi tehdit eden
tehlikenin bütün derinliğini anlamalı,
ihmalkârlığı, kaygısızlığı atmalı ve
savaştan evvelki zaman için anlaşılır, fakat
savaşın değiştirdiği bu durum anından
felaket getirebilecek bir şey olan barış
içinde kuruculuk zamanındaki zihniyeti
bırakmalıdır. Düşman gaddar ve amansızdır.
Düşmanın amacı, terimizle yoğrulmuş olan
topraklarımız istila etmek, emeğimizle elde
edilen ürünümüzü, petrolümüzü ele
geçirmektir. Düşmanın gayesi, pomeşiklerin
hakimiyetini geri getirmek, çarlığı geri
getirmek, Rusların, Ukraynalıların,
Belorusyalıların, Litvanyalıların,
Letonyalıların, Estonyalıların, Özbeklerin,
Tatarların, Moldavyalıların, Gürcülerin,
Ermenilerin, Azerbaycanlıların ve Sovyet
Birliğinin diğer hür halklarının milli
kültürlerini ve milli devletlerini yıkmak,
onları Almanlaştırmak, onları Alman prens ve
baronlarının kölelerine çevirmektir. Böylece
işi, Sovyet devletinin yaşayıp yaşamaması,
SSC Birliği halklarının hür kalmaları veya
esaret altına düşmeleri meselesidir. Sovyet
halkının bunu kavrayıp kaygısızlığa son
vermesi, kendi kendisini seferber etmesi ve
gördüğü bütün işleri düşmana karşı aman
bilmeyen yeni, askeri bir esas üzerinde
düzene koyması lazımdır.
Sonra, saflarımız içinde,
sızlananlara, korkaklara, panik çıkaranlara,
kaçaklara yer olmamalı, adamlarımız; savaşta
korku nedir bilmemeli ve faşist esaretçilere
karşı yapılan anayurdumuzun kurtuluş
savaşına fedakârlıkla gitmelidirler.
Devletimizi kurucusu Lenin, "Sovyet
adamlarının başlıca sıfatları, cesaret,
övgü, savaşta korkmazlık, anayurdun
düşmanlarına karşı halk ile yanyana
çarpışmaya hazır olmalarıdır", demiştir.
Bolşeviğin bu harikulâde sıfatları; Kızıl
ordumuzun, Kızıl Donanmamızın milyonlarca
erlerine, Sovyetler Birliği'nin bütün
halklarına maledilmelidir.
Her şeyi cephenin
menfaatlarına ve düşmanı ezmek görevine tabi
tutup bütün faaliyetimizi hemen askeri bir
yol üzerine geçirmeliyiz. Bütün emekçilere
serbest emek ve refah temin etmiş olan
Anayurdumuza karşı Alman faşizminin kudurmuş
bir kin ve nefret beslediğini Sovyetler
Birliği halkları şimdi görmektedirler.
Sovyetler Birliği halkları, kendi haklarını
ve toprakların düşmana karşı korumalıdırlar.
Kızıl Ordu, Kızıl Donanma ve
Sovyetler Birliğinin bütün yurttaşları,
Sovyet toprağının her karışını müdafaa
etmeli, şehirlerimiz ve köylerimiz uğrunda
kanlarının son damlasına kadar çarpışmalı,
halkımıza has olan cesaret, inisiyatif ve
zekâyı göstermelidirler.
Kızıl Orduya
her türlü yardım işini yoluna koymalıyız,
Kızıl Ordunun saflarına sık sık takviye
işini sağlamalıyız, ona lazım olan her şeyin
yetiştirilmesini, asker ve mühimmat taşıyan
katarların süratle işlemesini, yaralılara
geniş ölçüde yardım işini sağlamalıyız.
Kızıl Ordunun cephe gerisini
kuvvetlendirmeliyiz ve bütün işlerimizi bu
davanın icaplarına bağlı tutmalı, bütün
işletmelerin yüksek tempolarla çalışmalarını
sağlamalı, daha fazla tüfek, makineli tüfek,
top, fişek, mermi, uçak yapmalıyız;
fabrikaların, elektrik istasyonlarının,
telefon ve telgraf hatlarının korunmasını
teşkilatlandırmalı, hava taarruzlarına karşı
mahalli koruma teşkilatlarının işini yoluna
koymalıyız.
Cephe gerilerini herhangi bir
şekilde bozanlara, kaçaklara, panik
saçanlara, şaiyalar yayanlara karşı amansız
bir savaş yürütmeliyiz; casusları,
kundakçıları, düşmanın paraşütçülerini imha
etmeli ve bütün bu işlere bizim avcı
taburlarımıza süratle yardım göstermeliyiz.
Düşmanın hain, kurnaz, aldatmakta ve yalan
şayialar yaymakta tecrübeli olduğunu
gözönünde bulundurmak lazımdır. Bütün
bunları hesaplamak ve provokasyonlara
kapılmamak lazımdır. Panik çıkarmakla ve
ödlekliğiyle müdafa işine engel olanların
kim olursa olsun hepsini, hemen Harp
Divanına vermek lazımdır.
Kızıl Ordu geri çekilmek
zorunda kaldığı takdirde demir yollarının
bütün müteharrik vasıtalarını beraber çekip
götürmeli, düşmana tek bir lokomotif, tek
bir vagon bırakmamalı, bir tek kilo tahıl,
bir tek litre yakacak bile bırakmamalı,
kolhozcular bütün hayvanları gerilere doğru
sürmeli, tahıl cephe gerisi mıntıkalara
göndermek ve orada muhafaza etmek üzere
devlete teslim etmelidirler. Renkli
madenler, tahıl ve yakacak da dahil olmak
üzere beraber götürülemeyen bütün kıymetli
mallar muhakkak yok edilmelidir.
Düşmanın işgal ettiği
bölgelerde süvari ve piyade olmak üzere çete
müfrezeleri meydana getirmeli; düşman
ordusunun kuvvetleriyle savaş için, her
yerde ve her bucakta çete savaşını
körüklemek için, köprüleri uçurmak, yolları,
telgraf ve telefon hatlarını tahrip etmek
için, kereste ve ambarları, ağırlık vs.
kollarını ateşlemek için sabotaj grupları
oluşturulmalı, işgal altına düşen bölgelerde
düşmana ve yardakçılarına dayanılmaz şartlar
yaratmalı, onları her adımda izlemeli ve yok
etmeli, onların bütün tedbirlerini suya
düşürmeli.
Faşist Almanya ile yapılan
savaş, alelade bir savaş sayılamaz.
Bu savaş aynı zamanda bütün
Sovyet halkının Alman faşist ordularına
karşı yürütüğü büyük bir savaştır. Faşist
zalimlere karşı bütün halk tarafından
yürütülen Anayurt savaşının amacı, yalnız
ülkemizin karşısına dikilen tehlikeyi
ortadan kaldırmak değil, Alman faşizminin
boyunduruğu altında inleyen bütün Avrupa
halklarına da yardımdır. Bu kurtuluş
savaşında biz tek başımıza kalmayacağız. Bu
büyük savaşta Avrupa ve Amerika halkları, bu
arada, Hitlerci elebaşıların köleleştirdiği
Alman halkı da bizim sadık müttefiklerimiz
olacaktır. Anayurdun özgürlüğü uğrundaki
savaşımız, Avrupa ve Amerika halklarının
bağımsızlıkları uğrundaki, demokratik
özgürlükler uğrundaki savaşlarla birleşip
kaynaşacaktır. Bu savaş, Hitler'in faşist
orduları tarafından gelen esaret ve esaret
tehlikesine karşı özgürlükten yana olan
halkların tek cephesi olacaktır. Bu nedenle,
Büyük Britanya Başbakanı Bay Churcill'in
Sovyetler Birliği'ne yardım hakkındaki
tarihsel demeci ve ABD hükümetinin ülkemize
yardım göstermeye hazır bulunduğuna dair
deklerasyonu -ki, bunlar Sovyetler Birliği
halklarının yüreklerinde yalnız şükran
hisleri uyandırır- tamamiyle anlaşılır ve
muhteşemdir.
Yoldaşlar!
Kuvvetlerimiz
sayısızdır. Burnu havaya kalkan düşman, buna
yakında kanaat getirecektir. Saldırmış olan
düşmana karşı Kızıl Orduyla beraber binlerce
işçi, kolhozcu, aydın savaşa kalkıyor.
Halkımızın milyonlarca kütleleri ayağa
kalkacaktır. Moskova ve Leningrad
emekçileri, Kızıl Orduya yardım için,
binlerce kişilik halk alayları kurmak işine
giriştiler. Düşmanın istila tehlikesi
karşısında bulunan her şehirde böyle halk
alayları kurmalıyız, Alman faşizmine karşı
anayurt savaşımızda özgürlüğümüzü,
şerefimizi yurdumuzu göğüslerimizi savunmak
için bütün emekçileri savaşa kaldırmalıyız.
SSCB halklarının bütün
kuvvetlerini çabukça seferber etmek,
yurdumuza haince saldırmış olan düşmana
karşı koymak için, şimdi devletin bütün
iktidarını elinde toplamış olan Devlet
Savunma Komitesi kuruldu.
Devlet Savunma Komitesi işine
başladı, Kızıl Ordu ve Kızıl Donanmaya
fedakârca yardım etmek, düşmanı ezmek,
zaferi elde etmek için bütün halkı, Lenin'in
partisi etrafında, Sovyet Hükümeti etrafında
sımsıkı toplanmaya çağırıyor.
Bütün kuvvetlerimizi,
kahraman Kızıl Ordumuzun, şanlı Kızıl
Donanmamızın yardımına verelim!
Halkın
bütün kuvvetlerini düşmanın ezilmesine
verelim!
Zaferimiz uğrunda, ileri!..