(SSCB’DE SOSYALİZMİN NİHAİ ZAFERİ ÜZERİNE - İngilizce Baskıda makalenin
ana başlığı-Editörün Notu) - İVANOV İVAN FİLİPOVİÇ YOLDAŞA YANIT, 12 Şubat 1938,
J.V. STALİN, Eserler, Cilt 14, , Şubat 1934-Nisan 1945, Türkçe Baskı, İnter
Yayınları, Aralık 1993, s. 185-192
...
Elbette siz haklısınız, İvanov
yoldaş, ideolojik karşıtlarınız, yani Uroşenko ve Kaselkov yoldaşlar haksızdır.
Şundan dolayı:
Bir ülkede,
bu durumda bizim ülkemizde, sosyalizmin nihai zaferi sorununun iki
farklı yanı olduğu kuşku götürmez.
Ülkemizde sosyalizmin nihai zaferi
sorununun birinci yanı, ülkemizdeki sınıfların karşılıklı ilişkileri sorununu
kapsamaktadır. Bu iç ilişkiler alanıdır. Ülkemizin işçi sınıfı, köylülüğümüzle
çelişkilerini aşabilir, onunla bir ittifak kurabilir, işbirliği yapabilir mi?
Ülkemizin işçi sınıfı, köylülükle ittifak halinde ülkemizin burjuvazisini
yenebilir, elinden toprağı, fabrikaları, maden ocaklarını vs. alabilir ve kendi
güçleriyle yeni, sınıfsız toplumu, tam sosyalist toplumu kurabilir mi?
Ülkemizde
sosyalizmin zaferine ilişkin sorunun birinci yanıyla bağıntılı
olan sorunlar bunlardır.
Leninizm bu
sorulara evet yanıtı vermektedir. Lenin, “tam sosyalist toplumu kurmak
için gerekli her şeye sahip olduğumuz”u öğretiyor. Demek ki, kendi
güçlerimizle burjuvazinin üstesinden gelmek ve sosyalist toplumu kurmak
zorundayız, bunu yapabiliriz, Daha sonraları faşizmin casus ve ajanları haline
gelen Troçki, Zinovyev, Kamenev ve diğer baylar ise, diğer ülkelerde, kapitalist
ülkelerde sosyalist devrimin zaferi olmaksızın ülkemizde sosyalizmin inşası
olanağını yadsıyorlardı. Bu baylar, ricatlarını diğer ülkelerde “devrimin
zaferi” sahte dayanağıyla gizleyerek, meselenin özü itibariyle ülkemizi burjuva
gelişme yoluna geri çekmek istiyorlardı. Partimizin bu baylarla çatışmasının
nedeni işte buydu. Ülkemizin daha sonraki gelişme süreci partimizin tamamen
haklı olduğunu, oysa Troçki ve kumpanyasının haksız olduğunu göstermiştir. Çünkü
bu dönemde burjuvaziyi tasfiye ettik, köylülükle kardeşçe işbirliğini sağladık,
diğer ülkelerde sosyalist devrimin zaferinin olmamasından bağımsız olarak, ana
hatlarıyla sosyalist toplumu kurduk.
Ülkemizde
sosyalizmin zaferine ilişkin sorunun birinci yanıyla ilgili
durum budur. İvanov yoldaş, Uroşenko ve Kaselkov yoldaşlarla tartışmamız,
sanırım, sorunun bu yanıyla ilgili değil. Ülkemizde sosyalizmin zaferi sorununun
ikinci yanını ülkemizle, öteki ülkelerin, kapitalist ülkelerin
karşılıklı ilişkileri sorunu, ülkemizin işçi sınıfıyla, öteki ülkelerin
burjuvazileri arasındaki karşılıklı ilişkiler sorunu oluşturur. Bu dış,
uluslararası ilişkiler alanıdır. Bir dizi güçlü kapitalist ülkenin
kuşatması altında bulunan bir ülkenin muzaffer sosyalizmi, kendisini, bir askeri
saldırı (müdahale) tehlikesine karşı ve dolayısıyla da ülkemizde kapitalizmin
yeniden kurulması girişimine karşı güvence altında olduğunu düşünebilir mi? İşçi
sınıfımız ve köylülüğümüz, öteki ülkelerin burjuvazilerini kendi güçleriyle,
kapitalist ülkelerin işçi sınıflarının ciddi yardımları olmaksızın, kendi
burjuvazisini yıktığı gibi yıkabilir mi? Başka türlü söylendiğinde: Ülkemizde
sosyalizmin zaferinin nihai olduğu. yani sosyalizmin tek ülkede muzaffer olduğu
ve kapitalist kuşatmanın sürdüğü koşullar altında, bu tek ülkede sosyalizmin,
askeri saldırılardan ve kapitalizmi yeniden kurma çabalarından tamamen uzak
olduğu söylenebilir mi?
Ülkemizde
sosyalizmin zaferi sorununun ikinci yanıyla bağıntılı olan
sorunlar bunlardır.
Leninizm bu soruları hayır diye
yanıtlamaktadır. Leninizm, “burjuva ilişkilerin restorasyonuna karşı güvence
anlamında sosyalizmin nihai zaferi, sadece uluslararası ölçekte olanaklıdır”
demektedir. (Bkz. SBKP(B) XIV. Konferansı bilinen kararı). Bu, uluslararası
proletaryanın ciddi yardımının, olmaksızın sosyalizmin bir ülkede nihai zaferi
görevinin çözülemeyeceği güç olduğu anlamına gelir. Bu, elbette, elimizi
kolumuzu bağlayıp, dışardan yardım beklentisiyle, oturmamız gerektiği anlamına
gelmiyor. Tam tersine, uluslararası proletaryanın yardımı, ülkemizin savunma
gücünün artırılması, Kızıl Ordu ve Kızıl Donanma’nın güçlendirilmesi, bütün
ülkenin askeri bir saldırı ve burjuva ilişkilerin restorasyonu girişimine karşı
mücadele için seferber edilmesi çalışmasıyla birleştirilmelidir.
Lenin konuya ilişkin şöyle diyor:
“Sadece bir
devlet içinde değil, bir devletler sistemi için de yaşıyoruz ve Sovyet
Cumhuriyetinin emperyalist devletlerle yanyana uzun süre varlığını sürdürmesi
düşünülemez. Sonunda ya biri, ya öteki zafere ulaşacaktır. Bu sona kadar da,
Sovyetler Birliği ile bu burjuva devletler arasında bir dizi korkunç çatışma
kaçınılmazdır. Bunun anlamı, egemen sınıfın, proletaryanın, eğer egemenliğini
sürdürmek istiyorsa, sürdürecekse, bunu askeri örgütleriyle de kanıtlamak
zorunda olduğudur.” (Lenin, SE, Cilt VIII., Almanca baskı, s. 35, 36).
Ve devamla:
“Bize karşı
kinlerini açıkça ifade eden insanlar, sınıflar, hükümetler tarafından kuşatılmış
bulunuyoruz. Bir saldırıyla aramızda her zaman kıldan ince bir sınır olduğu
akıldan çıkarılmamalıdır.” (Cilt XXVII., s. 117, Rusça).
Bu sözler, Lenin’in her zaman
yaptığı gibi, süslenmeden, acı, ama dürüst ve gerçeklere uygun sert ve acı
söylenmiş sözlerdir.
Bu koşullar temelinde Stalin’in
“Leninizmin Sorunları” yazısında şöyle denmektedir:
“Sosyalizmin
nihai zaferi, müdahale girişimleri ve dolayısıyla restorasyona karşı tam bir
güvencedir; çünkü bir ölçüde ciddiye alınacak bir restorasyon girişimi, sadece
dış destekle, sadece uluslararası sermayenin desteğiyle gerçekleşebilir. O
nedenle, devrimimizin bütün ülkelerin işçileri tarafından desteklenmesi, ve daha
da ötesi, bu işçilerin, en azından bazı ülkelerde zafere ulaşması, ilk muzaffer
ülkenin müdahale ve restorasyon girişimlerine karşı tamamen güvence altında
olması için, sosyalizmin nihai zaferi için, zorunlu koşuldur.” (Leninizmin
Sorunları, 1932 İlk Dizisi, Alm. Baskı, s. 347).
Gerçekten de, kapitalist kuşatma
gerçeğine gözlerini kapamak ve dış düşmanlarımızın, örneğin faşistlerin, uygun
fırsatta SSCB’ye askeri saldırı gerçekleştirmeyeceğini düşünmek gülünç ve
aptalcadır. Bunu sadece gözü hiç bir şey görmeyen palavracılar, ya da halkı
uyutmak isteyen gizli halk düşmanları düşünebilir. Müdahale en ufak bir başarı
kaydettiğinde müdahalecilerin ele geçirdikleri reyonlarda, Sovyet sistemini
yıkıp yerine yeniden burjuva sistemi kurmayacaklarını düşünmek, bundan daha az
gülünç değildir. Denikin ve Kolçak, işgal ettikleri bölgelerde burjuva sistemi
yeniden kurmadılar mı? Faşistler, Denikin ve Kolçak’tan daha mı iyiler?
Kapitalist kuşatma varolduğu müddetçe, askeri müdahale ve restorasyon girişimi
tehlikesini sadece aptallar ya da çalım satarak düşmanlıklarını saklamaya
çalışan ve halkı demobilize etmeyi amaçlayan gizli düşmanlar reddedebilir. Eğer
bir ülke kapitalist kuşatma altındaysa, müdahale ve restorasyon tehlikesine
karşı tamamen güvence altında değilse, o ülkede sosyalizmin zaferi nihai olarak
görülebilinir mi? Bunun yapılamayacağı açıktır.
Tek ülkede sosyalizmin zaferi
sorununun durumu budur.
Bu sorunun iki farklı soru
içerdiği ortaya çıkıyor: a) Ülkemizde iç ilişkiler, yani burjuvazimizin
yenilmesi ve sosyalizmin eksiksiz kurulması sorunu ve b) Ülkemizin dış
ilişkileri, yani ülkemizin askeri müdahale ve restorasyon tehlikesine karşı tam
güvenliğinin sağlanması sorunu. Birinci sorunu çözmüş bulunuyoruz; burjuvazi
ülkemizde tasfiye edilmiş ve sosyalizm esas itibariyle kurulmuştur. Buna bizde,
sosyalizmin zaferi, ya da daha doğru söylendiğinde, tek ülkede sosyalist inşanın
zaferi deniyor.
Eğer ülkemiz, çevresi bir dizi
kapitalist ülkeyle kuşatılmış bir durumda değil de, bir adada bulunsaydı, bu
zaferin nihai bir zafer olduğunu söyleyebilirdik. Fakat bir adada değil, önemli
bir kısmı sosyalizmin ülkesine karşı düşmanca tavırlar içinde olan, müdahale ve
restorasyon tehlikesi yaratan bir “devletler sistemi”nde yaşadığımıza göre,
açıkça ve dürüstçe ülkemizde sosyalizmin zaferinin nihai olmadığını söylüyoruz.
Bundan da, ikinci sorunun henüz çözümlenmediği, henüz çözümlenmek zorunda olduğu
sonucu çıkar. Daha da ötesi: İkinci sorun, birinci sorunun çözüldüğü biçimde,
yani ülkemizin yalnızca kendi çabalarıyla çözdüğü gibi çözülemez. İkinci sorunu
çözmek, uluslararası proletaryanın ciddi çabalarının, bütün Sovyet halkının daha
ciddi çabalarıyla birleştirilmesi sayesinde mümkün olacaktır. SSCB işçi
sınıfının burjuva ülkelerin işçi sınıflarıyla uluslararası proleter ilişkileri
güçlendirilmeli ve sağlamlaştırılmalıdır. Ülkemize karşı girişilen herhangi bir
askeri saldırı durumunda, burjuva ülkelerin işçi sınıflarının işçi sınıfımıza
yapacağı politik yardımlar, ayrı şekilde işçi sınıfımızın burjuva ülkelerin işçi
sınıflarına her türlü yardımı örgütlenmelidir; her tarafta Kızıl Ordu, Kızıl
Donanma, Kızıl Hava Filosu, Ossoaviahim güçlendirilmeli ve
sağlamlaştırılmalıdır. Dış düşmanlarımız tarafından gelecek herhangi bir “kaza”
ya da “marifet”in bizi gafil avlamaması için, askeri saldırı tehlikesi
karşısında, bütün halk seferberlik durumunda tutulmalıdır...
Mektubunuzdan, Uroşenko yoldaşın
başka düşüncelere, pek Leninist olmayan düşüncelere sahip olduğu anlaşılıyor.
Anlaşıldığına göre, bu yoldaş, “bugün sosyalizmin nihai zaferine ulaştığımızı,
müdahale ve kapitalizmin restorasyonuna karşı tamamen güvence içinde olduğumuzu”
iddia ediyor. Uroşenko yoldaşın temelde haksız olduğu kuşku götürmez. Uroşenko
yoldaşın böyle bir iddiası sadece, çevremizdeki gerçekliği kavramamak ve
Leninizmin en temel ilkelerini anlamamakla, ya da burnu büyümüş genç bir
bürokratın boş caka satmasıyla açıklanabilir. Eğer gerçekten “müdahaleye ve
kapitalist restorasyona karşı tam güvence”ye sahipsek, güçlü bir Kızıl Ordu’ya,
Kızıl Donanma'ya, Kızıl Hava Filosuna, güçlü bir Ossoviahim'e, uluslararası
proleter ilişkilerin güçlendirilmesine ve pekiştirilmesine neden ihtiyacımız
olsun?
Kızıl Ordu'nun güçlendirilmesi
için harcanan milyarlarca rublenin başka ihtiyaçlar için kullanılması ve Kızıl
Ordu’nun asgari düzeyde tutulması, hatta dağıtılması daha iyi olmaz mı? Uroşenko
yoldaş gibi insanlar, subjektif olarak davamıza bağlı olsalar bile, objektif
olarak davamız için tehlike oluşturuyorlar, çünkü caka satmaları sayesinde,
isteyerek ya da istemeyerek (hiç farketmez) halkımızı uyutuyor, işçi ve
köylüleri demobilize ediyor, herhangi bir uluslararası karışıklık durumunda,
bizi gafil avlaması için, düşmana yardım ediyorlar.
Anlaşıldığına göre, “propaganda
çalışmalarından alındığınız ve Komsomol’de kalıp kalmamanızın tartışılması”na
gelince yoldaş İvanov, korku duymanıza gerek yok. SBLKGB Bölge
Komitesi’ndekiler, gerçekten Çehov’un Astsubay Prişibeyev’ine benzemek
istiyorlarsa, bu oyunu kaybedeceklerinden kimse kuşku duymasın. Bizim ülkemizde
Prişibeyev’1er hiç sevilmez.
Şimdi artık, “Leninizmin
Sorunları” kitabındaki tek ülkede sosyalizmin zaferi sorunuyla ilgili bölümün
eskiyip eskimediğine kendiniz karar verebilirsiniz. Şahsen ben, bunların
eskimesini, dünyada kapitalist kuşatma, askeri saldırı tehlikesi, kapitalizmin
restorasyon tehlikesi vs. gibi can sıkıcı şeylerin olmamasını çok istiyorum.
Fakat ne yazık ki, bu can sıkıcı şeyler varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar.
12 Şubat 1938
J. Stalin