MK VE MKK BİRLEŞİK NİSAN PLENUMU’NUN ÇALIŞMALARI ÜZERİNE, J.V.
Stalin, Eserler, Cilt 11, 1928-Mart 1929, SBKP(B) MK Marx-Engels-Lenin Enstitüsü,
Türkçe Baskı, İnter Yayınları, Temmuz 1992, s. 36-44
ÖZELEŞTİRİ ÜZERİNE
..Nihayet bizi özeleştiriye zorlayan bir başka durum daha vardır. Kitleler ve
liderler sorununu düşünüyorum. Son zamanlarda bizde, liderlerle kitleler
arasında belli garip ilişkiler oluşmaya başladı. Bir yandan bizde, tarihsel
olarak otoritesi gittikçe yükselen ve kitleler için neredeyse ulaşılmaz olan bir
grup lider oluştu ve gelişti. Diğer yandan, özelde işçi sınıfı kitlelerinin ve
genelde emekçi kitlelerin yükselişi olağanüstü yavaş gerçekleşiyor, bunlar
liderlere alttan hayranlıkla bakmaya başlıyorlar, pırıltıdan neredeyse gözleri
kamaşıyor ve çoğunlukla liderlerini eleştirmekten korkuyorlar.
Bizde çok yükselmiş olan ve büyük otoriteye sahip bir grup liderin oluşmuş
olması gerçeği -bu gerçek aslında tabii ki partimizin büyük bir kazanımıdır.
Böyle otorite sahibi bir lider grubu varolmaksızın, büyük ülkenin yönetiminin
düşünülemeyeceği açıktır. Ama liderlerin yükselirken kitlelerden uzaklaşması ve
kitlelerin onlara alttan hayranlıkla bakmaya başlaması, onları eleştirmeye
cesaret edememesi gerçeği -bu gerçek liderlerin kitlelerden belirli bir kopma ve
kitlelerin liderlerden uzaklaşma tehlikesine yol açmak zorundadır.
Bu tehlike liderlerin kendilerini beğenmelerine ve kendilerini yanılmaz
görmelerine yol açabilir. Ama tepedeki yöneticilerin kendilerini beğenmesinde ve
kitlelere tepeden bakmaya başlamasında iyi olan nedir? Bunun Partinin
yokoluşundan başka hiçbir şeye yol açamayacağı açıktır. Ama biz ilerlemek ve
çalışmamızı iyileştirmek istiyoruz, Partiyi mahvetmek değil. Ve tam da ilerlemek
ve kitlelerle liderler arasındaki ilişkileri iyileştirmek için, özeleştiri
sübabı sürekli açık tutulmalı, Sovyet insanına liderlerine “bindirme”, hataları
nedeniyle onları eleştirme olanağı verilmelidir ki, liderler kendini beğenmiş
olmasın ve kitleler liderlerden uzaklaşmasın.
Bazen kitleler ve liderler sorunu, yönetici fonksiyonlara yükselme sorunuyla
karıştırılıyor. Bu yanlıştır yoldaşlar. Bu sorun Partinin en ciddi dikkatini hak
etmesine rağmen, sözkonusu olan yeni liderlerin yükselmesi değildir. Yükselmiş
olan ve büyük otoriteye sahip liderleri, onlarla kitleler arasında sürekli ve
çözülmez bir bağ kurarak korumak sözkonusudur. Canlı ve uyanık moral denetim
olarak, geniş, Parti kamuoyunu, geniş işçi sınıfı kamuoyunu, özeleştiri ve
eksikliklerimizin eleştirisi biçiminde örgütlemek sözkonusudur; büyük otoriteye
sahip liderler, eğer Parti’nin güvenini, işçi sınıfının güvenini korumak
istiyorlarsa, bunların sesine dikkatle kulak vermek zorundadırlar.
Bu ne anlama geliyor? Bu, inşamızın temel görevlerinden birinin işçi sınıfını,
ülkeyi yönetmek, ekonomiyi yönetmek, sanayii yönetmek için gerekli olan beceri
ve bilgiyle donatmak olduğu anlamına geliyor.
İşçi sınıfı içinde bu beceri ve bilgiler, işçilerin güçleri ve yetenekleri özgür
kılınmadan, işçi sınıfının en iyi insanları içinde hatalarımızı eleştirme,
eksiklerimize işaret etme ve çalışmamızı ilerletme güç ve yeteneği
geliştirilmeden şekillendirilebilir mi? Bunun yapılamayacağı açıktır.
İşçi sınıfının ve genel olarak emekçilerin güç ve yeteneklerini özgür kılmak ve
onlara, ülke yönetimi için gerekli becerileri kazanma olanağı vermek için ne
gereklidir? Bunun için herşeyden önce özeleştiri sloganının dürüstçe ve
bolşevikçe gerçekleştirilmesi, çalışmamızın hata ve eksikliklerinin alttan
eleştirisi şiarının dürüstçe ve bolşevikçe gerçekleştirilmesi gereklidir.
İşçilerin, çalışmadaki eksiklikleri açıkça ve doğrudan eleştirme, çalışmamızı
iyileştirme ve ilerletme olanağını kullanmalarının anlamı nedir? Bunun anlamı,
işçilerin ülkenin, ekonominin, sanayinin yönetimine aktif katılmalarıdır. Bu ise
işçilerde ülkenin efendisi olma duygusunu güçlendirir, aktivitelerini,
uyanıklıklarını ve kültürel düzeylerini yükseltir.
İşçi sınıfının kültürel güçleri sorunu, tayin edici sorunlardan biridir. Neden?
Çünkü şimdiye kadar var olan egemen sınıflar içinde,egemen sınıf olarak işçi
sınıfı, tarihte belirli -ve, pek elverişli olmayan- özel bir konuma sahip
olduğu için. Şimdiye kadar varolan tüm egemen sınıflar -köle sahipleri, toprak
beyleri, kapitalistler-, aynı zamanda varlıklıların sınıflarıydı. Yönetim için
gerekli bilgi ve becerileri çocuklarına sağlama olanağına sahiplerdi. İşçi
sınıfı onlardan, başka şeylerin yanı sıra, varlıklı bir sınıf olmaması, yönetim
için gerekli bilgi ve becerileri çocuklarına sağlama olanağına eskiden sahip
olmaması ile ayrılır, bu olanağı ancak şimdi, iktidara geldikten sonra elde
etmiştir.
Bizde başka şeylerin yanı sıra, kültür devrimi sorununa düşen aciliyet tam da
buradan kaynaklanır. Gerçi SSCB işçi sınıfı, on yıllık egemenliği içinde bu
bakımdan, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin yüzyıllar içinde
ulaştıklarından daha fazlasına ulaşabildi. Ama uluslararası ve iç durum öyledir
ki, ulaşılan sonuçlar henüz yeterli olmaktan çok uzaktır. Bu nedenle işçi
sınıfının kültürel güçlerinin gelişim düzeyini yükseltebilecek her türlü araç,
ülkenin ve sanayinin yönetimi için gerekli olan beceri ve bilginin işçi sınıfı
içinde eğitimini kolaylaştırabilecek her türlü araç -bu tür araçların her biri,
bizim tarafımızdan eksiksiz kullanılmalıdır.
Ancak söylenenlerden, proletaryanın kültürel güçlerini geliştirmek ve işçi
sınıfı içinde yönetim için gerekli becerileri şekillendirmek için, özeleştiri
şiarının en önemli araçlardan biri olduğu sonucu çıkıyor. Buradan, özeleştiri
şiarının pratikte gerçekleştirilmesinin, bizim için yaşamsal bir görev olduğunun
lehinde, bir başka neden daha ortaya çıkıyor.