KÜTÜPHANE |
STALIN
Kadrolar Üzerine
Jozef Stalin SSCB Komünist (Bolşevik)
Partisi XVII. Kongresine Sunulan Merkez Komite
Çalışma Raporu 26 Ocak 1934
Bazıları, zaferin kendi kendine, yani diyelim ki
kendiliğinden gelmesi için doğru bir parti
çizgisi hazırlayıp geliştirmek, bunu yüksek
sesle ilan etmek, onu tezler biçiminde, genel
kararlar biçiminde sergilemek ve onu
oybirliğiyle benimsemek yeter diye düşünüyorlar.
Besbelli ki bu yanlıştır. Yalnız iflah olmaz
bürokratlar ve kırtasiyeciler böyle
düşünebilirler. Gerçekte bu başarılar ve
zaferler, kendiliklerinden kazanılmamışlardır,
parti çizgisinin uygulanması uğruna yürütülen
amansız bir mücadele içinde kazanılmışlardır.
Zafer hiçbir zaman kendi kendine gelmez; her
zaman sökülüp alınır. İyi kararlar, partinin
genel çizgisinden yana bildiriler, ancak bir
başlangıçtır; ancak yenme isteğini anlatırlar,
ama yenginin kendisini değil. Doğru bir çizgi,
sorunun doğru bir çözümü verildikten sonra,
başarı, örgüt çalışmasına, parti çizgisinin
pratik uygulaması için mücadelenin
örgütlenmesine, adamların iyi düşünülerek
seçilmesine, yönetici kademelerin kabul
ettikleri kararların uygulanıp uygulanmadığının
denetimine bağlıdır. Bu olmazsa, partinin doğru
çizgisi ve doğru kararlar, ciddi olarak
tehlikeye düşmek tehdidi altındadırlar. Bundan
başka, üstelik, doğru siyasal çizgi bir kere
belirlendi mi, herşeyi, hatta siyasal çizginin
kendi kaderini de, onun gerçekleştirilmesini ya
da başarısızlığını da belirleyen, örgüt
çalışmasıdır.
Gerçekte, zafer, parti
çizgisinin uygulanmasına karşı duran her çeşit
güçlüğe karşı amansız ve sistemli bir
mücadeleyle elde edilmiş ve kazanılmıştı; bu
güçlüklerin üstesinden gelerek, partiyi ve işçi
sınıfını, bu erekle seferber ederek, mücadeleyi
örgütlendirerek, elverişsiz militanları görevden
alarak, güçlüklere karşı bu mücadeleyi yürütme
yeteneğinden daha iyilerini seçerek kazanıldı.
Bu güçlükler nelerdir ve nerede toplanıyor?
Bunlar bizim örgüt çalışmamızın güçlükleri,
örgütlenme konusundaki yönetimimizin
güçlükleridir. Güçlükler bizde, bizim yönetici
militanlarımızda, örgütlerimizde, parti
organları aygıtında, sovyetler, ekonomik
organlar, sendika organları aygıtında, genç
komünistler aygıtında ve başka örgütlerde
toplanıyorlar.
Parti örgütlerimizin,
sovyet örgütlerimizin, ekonomik ve başka cinsten
örgütlerimizin ve onlar gibi yöneticilerinin güç
ve yetkesinin şimdiye kadar bilinmeyen oranlarda
büyüdüğünü anlamak gerekir. Ve düpedüz bu
yüzden, şimdi her şey, ya da hemen hemen her
şey, onların çalışmasına bağlıdır. Sözde-nesnel
koşullara sığınılıp, sorumluluk onlara
bırakılamaz. Partinin siyasal çizgisinin
doğruluğu birçok yılın deneyimi ile
gerçeklendikten, işçi ve köylülerin bu çizgiyi
destekleme iradeleri artık kuşku bırakmayacak
duruma geldikten sonra, nesnel denilen
koşulların rolü asgariye inmiş olur, oysa
örgütlerimizin ve bu örgütlerin yöneticilerinin
rolü kesin belirleyici ve olağanüstü bir nitelik
alır. Bu, ne anlama gelir? Bu demektir ki,
çalışmamızın boşluklarının ve kusurlarının
sorumluluğu, bugün, onda-dokuz, "nesnel"
koşullara değil, bizzat bize, yalnız bizim
kendimize düşer... Yönetim aygıtının
bürokrasiciliği ve kırtasiyeciliği; canlı, diri
ve somut bir yönetim yerine "genel anlamda
yönetim" üzerine bir takım gevezelikler;
örgütlerin işlevsel yapısı (yani aynı
yönetiminin çeşitli servisleri arasına bölmeler
koyma) ve kişisel sorumluluktan yoksunluk;
çalışmada ve ücret sisteminin
eşitleştirilmesinde sorumluluk eksikliği; alınan
kararların uygulanışının sistemli bir biçimde
denetlenmemesi; özeleştiri korkusu; işte bizim
güçlüklerimizin kaynakları, işte bugün bu
güçlüklerin toplandıkları yerler.
Bu
güçlüklerin, sertlik ve kararlarla
yenilebileceğini sanmak safdillik olur. Uzun
zamandan beri, bürokratların ve
kırtasiyecilerin, parti ve hükümet kararlarına
bağlılıklarını sözlerle açıklamakta, ama fiilde
onları çekmecelere saklamakta üstlerine yoktur.
Güçlükleri yenmek için örgüt çalışmamızın,
partinin politik çizgisinin gereklerinin
gerisinde kalması durumunu ortadan kaldırmak
gerekiyordu; örgüt konusundaki yönetim düzeyini,
ulusal ekonominin bütün alanlarında siyasal
yönetimin düzeyine yükseltmek gerekiyordu; örgüt
çalışmamızın siyasal sloganlarının ve parti
kararlarının pratiğe geçirilmesini sağlayacağı
şekilde davranmak gerekiyordu.
Bu
güçlükleri yenmek ve başarıları elde etmek için,
mücadeleyi örgütlendirmek, işçi ve köylü
yığınlarını bu mücadeleye sürüklemek
gerekiyordu; partiden ve ekonomik örgütlerden
şüpheli, kararsız, bozulmuş unsurları
uzaklaştırmak gerekiyordu.
Partimizin
Merkez Komitesinin, geçtiğimiz dönem boyunca,
kendi örgüt çalışmasını kesinlikle bu doğrultuda
yürüttüğünü biliyorsunuz.
Merkez
Komitesi, bu durumda, Lenin'in, dahice
düşüncesinden, yani örgüt çalışmasında esas
olanın adam seçimi ve uygulamanın denetimi
olduğu düşüncesinden esinlenmiştir.
Birkaç sözcük de, adam seçme ve görevinin adamı
olmayanların görevden alınması üzerine söylemek
istiyorum.
Kurtulmak zorunda
olduğumuz -bu konuda herkes görüş birliğindedir-
bürokratlar ve kırtasiyecilerden başka
çalışmamızı frenleyen, onu güçleştiren ve
ilerlememizi engelleyen iki militan tipimiz daha
var.
Bu militanların birinci tipi,
geçmişte hizmet etmiş, şimdi de büyük adamlık
taslayan kişilerdir; bunlar, parti ve Sovyet
devleti yasalarının kendileri için değil,
avanaklar için yapıldığını düşünürler. Bu
adamlar, partinin ve hükümetin kararlarını
yerine getirmek zorunda olmadıklarını sanıyorlar
ve böylelikle de parti ve Sovyet devletinin
disiplin temelini yıkıyorlar. Partinin ve Sovyet
devletinin yasalarını çiğnerken neye
güveniyorlar? Sovyetler iktidarının geçmişteki
hizmetleri yüzünden kendilerine çatmayı göze
alamayacağını umuyorlar. Bu kendini beğenmiş
büyük beyler, kendilerini yeri doldurulamaz
sanıyorlar ve ceza görmeksizin yönetici
organların kararlarına karşı gelebileceklerini
sanıyorlar. Bu militanlara nasıl davranmalı? Hiç
duraksamadan, geçmiş hizmetlerine hiç bakmadan,
bunları yönetici görevlerden almak gerekir.
Bunların rütbelerini indirmek ve bunu da basında
yayınlamak gerekir. Bunu, bu kendini beğenmiş
bürokratların, bu büyük beyefendilerin
kurumlarını bozmak için ve onları yerlerine
oturtmak için yapmak gerekir. Bunu, bütün
çalışmamızda, parti disiplinini ve Sovyet
devleti disiplinini sağlamlaştırmak için yapmak
gerekir.
Şimdi de ikinci tipe
bakalım. Gevezelerden sözetmek istiyorum,
namuslu gevezeler de diyebilirdim, evet bu
namuslu, dürüst, Sovyet iktidarına bağlı, ama ne
olursa olsun bir şeyi düzenlemek, yönetmek
ellerinden gelmeyen adamlardan sözetmek
istiyorum. Geçen yıl, bu yoldaşlardan biri ile
bir görüşmem oldu, çok değerli, ama iflah olmaz
bir geveze, her işi o boş lafları içinde
boğabilir. Bakın görüşmemiz nasıl oldu:
Ben.- Sizde ekim işleri ne durumda? O.-
Ekim işleri mi Stalin yoldaş? Seferber olduk. Ben.- Nasıl olur? O.- Sorunu tam cepheden
ele aldık. Ben.- Peki sonra? O.- Hızlı
ve köklü bir değişiklik oluyor Stalin yoldaş;
yakında, büyük bir köklü değişme olacak. Ben.- Ya, peki başka? O.- Bizde ilerlemeler
belirgin hale gelmektedir. Ben.- İyi. Ama,
öyle de olsa, ekim işleri nasıl gidiyor? O.- Ekim işleri konusunda, Stalin yoldaş,
şimdilik herhangi bir hareket yok. İşte
gevezenin portresi. Onlar seferber olmuşlar,
sorunu cepheden ele almışlar, hızlı ve köklü bir
değişme var, ilerleme var, ama işler olduğu gibi
duruyor.
İşte Ukraynalı bir işçi kısa
bir zaman önce bir örgütün durumunu tastamam
böyle karakterize ediyordu. Bu örgütün
çizgisinin ne olduğu kendisine sorulduğunda,
şöyle karşılık veriyordu: "Çizgi, inan olsun ki
... çizgi var elbette, ama çalışma görülmüyor
ortalıkta." O örgütün de böyle namuslu
gevezeleri var, besbelli.
Ve bu
gevezeler yerlerinden alındıkları ve pratik
çalışmadan uzaklaştırıldıkları zaman, kollarını
açıp şaşkınlıklarını gösteriyorlar: "Neden bizi
görevden alıyorlar? İşler yürüsün diye ne
yapılmak gerekiyorsa hepsini yapmadık mı?
Yıldırım işçileri konferansı toplamadık mı, bu
konferansta partinin ve hükümetin sloganlarını
herkese bildirmedik mi? Merkez Komitesinin tüm
Politbürosunu onursal başkanlığa seçmedik mi?
Stalin yoldaşa selamlarımızı yollamadık mı? Daha
ne istiyorsunuz bizden?"
Bu iflah
olmaz gevezeleri ne yapmalı? Eğer onları pratik
çalışma alanında bırakırsak, her işi, bitmez
tükenmez ve dolambaçlı söylevler dalgası içinde
boğmayı becerirler. Onları yönetme görevlerinden
almak ve onlara başka bir iş, pratiğe ilişkin
olmayan bir iş vermek gerektiği açıktır.
|