Anarsizm mi Sosyalizm mi?
DİYALEKTİK YÖNTEM
"Dünyadaki her şey hareket halindedir...
Yaşam değişir, üretici güçler büyür,
eski ilişkiler çöker."
KARL
MARX
Marksizm, yalnızca sosyalizmin teorisi değil, bütün bir
dünya görüşü, bir felsefi sistemdir. Marx'ın proleter sosyalizmi, [bunun]
mantıki bir sonucudur. Bu felsefi sisteme, diyalektik materyalizm denir.
Bu yüzden, marksizmi yorumlamak, aynı zamanda, diyalektik materyalizmi
yorumlamak anlamına gelir.
Bu sisteme neden diyalektik materyalizm
adı verilmiştir?
Çünkü yöntemi diyalektik ve teorisi materyalisttir.
Diyalektik yöntem nedir?
Deniliyor ki, toplumsal yaşam sürekli
hareket ve gelişme halindedir. Bu doğrudur: yaşama, değişmez ve (sayfa 13)
durağan bir şey gözü ile bakılmamalıdır; [yaşam ] hiç bir zaman bir düzeyde
kalmaz, sonsuz bir hareket, sonsuz bir yıkılış ve yaratılış süreci içindedir. Bu
nedenle, yaşam her zaman eski ve yeniyi, büyüyen ve öleni, devrimci ve
karşı-devrimci olanı içerir.
Diyalektik yöntem, bize, yaşama,
gerçekte olduğu gibi bakmamız gerektiğini anlatır. Gördük ki, yaşam sürekli
hareket halindedir; dolayısıyla yaşama, hareketi içinde bakmalı ve sormalıyız:
yaşam nereye gidiyor? Gördük ki, yaşam sürekli bir yıkılış ve yaratılış görünümü
sunmaktadır; dolayısıyla yaşamı, yıkılış ve yaratılış süreci içinde incelemeli
ve sormalıyız: yaşamda yıkılan nedir, yaratılan nedir?
Doğan ve günden
güne gelişen yaşam, yenilemez, onun ilerlemesi engellenemez. Bu demektir ki,
örneğin eğer proletarya bir sınıf olarak doğmuşsa ve günden güne büyüyorsa,
bugün ne kadar zayıf ve sayıca az olursa olsun, uzun vadede zafere ulaşacaktır.
Neden? Çünkü büyümekte, güç kazanmakta ve ileriye doğru yürümektedir. Öte
yandan, yaşamda, eskiyen ve ölümüne yaklaşan şey, bugün dev bir gücü temsil etse
de, kaçınılmaz olarak bir yenilgiye uğrayacaktır. Bu demektir ki, örneğin, eğer,
toprak, burjuvazinin ayağının altından yavaş yavaş kayıyorsa, ve burjuvazi, her
geçen gün daha çok geriye kayıyorsa, bugün ne kadar güçlü ve sayıca çok olursa
olsun, uzun vadede yenilgiye uğrayacaktır. Niçin? Çünkü, bir sınıf olarak,
çürümekte, güçsüzleşmekte, eskimekte ve yaşam için bir yük haline gelmektedir.
Bundan şu ünlü diyalektik önerme doğmuştur: gerçekten var olan her şey, yani gün
geçtikçe büyüyen her şey akla uygundur, ve gün geçtikçe çürüyen her şey akla
aykırıdır, dolayısıyla da yenilgiden kurtulamaz.
Örneğin: Geçen
yüzyılın seksenlerinde, Rus devrimci aydınları arasında büyük bir anlaşmazlık
patlak verdi. (sayfa 14) Popülistler, "Rusya'yı kurtarma" görevini yüklenecek
temel gücün, kır ve kent küçük-burjuvazisi olduğunu iddia ediyorlardı.
Marksistler onlara sordular: neden? Çünkü diye yanıtladı popülistler kır ve kent
küçük-burjuvazisi, bugün çoğunluğu oluşturuyor ve üstelik yoksulluk ve sefalet
içinde yaşıyorlar.
Buna marksistler cevap verdi: kır ve kent
küçük-burjuvazisinin bugün çoğunluğu oluşturduğu ve gerçekten yoksul olduğu
doğrudur, ama sorun bu mudur? Küçük-burjuvazi, uzun süreden beri çoğunluğu
oluşturmaktadır, ama bugüne kadar, proletaryanın yardımı olmaksızın, "özgürlük"
mücadelesinde hiç bir inisiyatif göstermemiştir. Neden? Çünkü küçük-burjuvazi,
bir sınıf olarak, büyümemektedir; tam tersine, gün geçtikçe parçalanmakta ve
burjuvaziye ve proletaryaya [dönüşerek] dağılmaktadır. Öte yandan, yoksulluk da,
burada belirleyici önem taşımaz; kuşkusuz, "serseriler" küçük-burjuvaziden daha
yoksuldur, ama hiç kimse, "Rusya'yı kurtarma" görevini yüklenebileceklerini
söylemeyecektir.
Gördüğünüz gibi, sorun, bugün hangi sınıfın çoğunluğu
oluşturduğu ya da hangi sınıfın daha yoksul olduğu değil, hangi sınıfın güç
kazandığı ve hangisinin çürüdüğüdür.
Ve proletarya, durmadan büyüyen
ve güç kazanan, toplumsal yaşamı ileri doğru iten ve bütün devrimci unsurları
kendi etrafına toplayan tek sınıf olduğuna göre, ona, bugünkü hareketin temel
gücü gözü ile bakmalı, onun saflarına katılmalı ve onun ilerici çabalarını,
kendi çabalarımız olarak benimsemeliyiz.
İşte marksistler böyle
cevap verdiler. Açıktır ki, marksistler, yaşama diyalektik açıdan bakarlarken,
popülistler metafizik [yöntemle] tartışıyorlar - onlar toplumsal yaşamı, durağan
kalan bir şey olarak betimliyorlardı. (sayfa 15)
Diyalektik yöntem,
yaşamın gelişmesine işte böyle bakar.
Ama hareket vardır, hareket
vardır. Proletaryanın ayağa kalkarak, silah depolarına hücum ettiği, ve irticaya
karşı bir saldırıya giriştiği "Aralık Günleri"[3] sırasında, toplumsal yaşamda
hareket vardı. Ama, proletaryanın "barışçı" gelişme koşulları altında, tek tek
grevler ve küçük sendikaların kurulması ile yetindiği daha önceki yılları
hareketine de, toplumsal hareket adı verilmelidir
Açıktır ki, hareket
farklı biçimlere bürünmektedir. Ve bu yüzden, diyalektik yöntem, hareketin iki
biçimi olduğunu söyler evrimci ve devrimci [hareket].
İlerici
unsurlar, günlük faaliyetlerini kendiliklerinden sürdürdükleri ve eski düzeni,
küçük, nicel değişmelere uğrattıkları zaman, hareket evrimcidir.
Aynı
unsurlar, birleştikleri, bir tek görüşle donandıkları ve eski düzeni yok etmek
ve yaşamı nitel olarak değiştirmek, yeni bir düzen kurmak amacıyla düşman
kampını süpürüp geçtikleri zaman, hareket devrimcidir
Evrim, devrimi
hazırlar ve ona zemin yaratır; devrim, evrim sürecini tamamlar ve onun daha
ileri faaliyetini kolaylaştırır.
Doğada da benzer süreçler yer alır.
Bilim tarihi göstermiştir ki, diyalektik yöntem, gerçekten bilimsel bir
yöntemdir Astronomiden başlayıp, toplum bilime kadar her alanda, evrende hiç bir
şeyin öncesiz ve sonsuz olmadığı, her şeyin değişip, her şeyin geliştiği
düşüncesinin kanıtını buluruz. Ve bu demektir ki, diyalektiğin ruhu, zamanımız
bilimine tümüne işlemiştir
Hareketin biçimlerine gelince,
diyalektiğe göre küçük nicel değişikliklerin uzun dönemde nitel değişikliklere
yol açacağı gerçeğine gelince - bu yasa, doğa tarihi için de, aynı ölçüde
geçerlidir. Mendeleyev'ın, "unsurların devri çizelgesi" nicel değişikliklerden,
nitel değişiklikler (sayfa 16) doğmasının doğa tarihinde ne büyük önem
taşıdığını göstermektedir. Aynı şey, biyolojide, yeni-darvinizmin[4] yerini
almakta olan yeni-lamarkizm[5] ile sergilenmektedir.
Friedrich Engels'in,
Anti-Dühring'inde[6] yeter derecede ışık tuttuğu diğer gerçekler hakkında bir
şey söylemeyeceğiz.
Diyalektik yöntemin kapsamı işte budur.
ANARŞİSTLER, diyalektik yönteme ne gözle bakarlar?
Herkes bilir ki,
Hegel[7] diyalektik yöntemin babasıydı. Marx, bu yöntemi arındırdı ve
geliştirdi. Anarşistler bunun farkındalar kuşkusuz. Hegel'in bir tutucu olduğunu
biliyorlar, ve böylece, bundan yararlanarak, "restorasyonun" savunucusu diye
Hegel'e şiddetli küfürler yağdırıyorlar, büyük bir gayretle, "Hegel'in
restorasyonun filozofu olduğunu ... mutlak biçimiyle bürokratik anayasacılığı
övdüğünü, onun tarih felsefesindeki genel düşüncenin restorasyon döneminin
felsefi eğilimine bağlı olduğunu ve ona hizmet ettiğini" ve vesaire vesaire,
"kanıtlamaya" çalışıyorlar.[8]
Ünlü anarşist Kropotkin,[9] yapıtlarında
aynı şeyleri "kanıtlamaya" çalışır. (Bkz: örneğin, Bilim ve Anarşizm adlı Rusça
yapıtı.)[10]
Bizim kropotkincilerimiz, Çerkezişvili'den[11] Sh.
G'ye[12] kadar hepsi, bir ağızdan Kropotkin'in [söylediklerini] tekrarlıyorlar.
Gerçekten, kimse bu konuda onların söylediklerine karşı çıkmıyor; tam tersine,
herkes, Hegel'in devrimci olmadığı görüşüne katılıyor. Eleştirel Eleştirinin
Eleştirisi[13] adlı yapıtlarında, Hegel'in tarih görüşlerinin, halkın egemenliği
düşüncesiyle esastan çeliştiğini herkesten önce kanıtlayanlar, Marx ve Engels'in
kendileridir. Ama buna rağmen, anarşistler "kanıtlama" çabalarına devam
ediyorlar (sayfa 17) ve Hegel'in bir "restorasyon" savunucusu olduğunu
"kanıtlama" çabalarına, her geçen gün devam etmeyi gerekli sayıyorlar. Bunu
niçin yapıyorlar? Muhtemelen, bu yolla Hegel'i gözden düşürmek ve okuyucularına
"gerici" Hegel'in yönteminin de "iğrenç" olduğunu ve bilimsel [sayılamayacağı]
sanısını vermek için.
Anarşistler bütün bununla diyalektik yöntemi
çürütebileceklerini sanıyorlar.
Biz iddia ediyoruz ki, bu yolla kendi
cehaletlerinden başka hiç bir şeyi kanıtlayamazlar. Pascal[14] ve Leibnitz[15]
devrimci değillerdi, ama keşfettikleri matematiksel yöntem, bugün bilimsel bir
yöntem olarak kabul edilmektedir. Mayer[16] ve Helmholtz[17] devrimci
değillerdi, ama fizik alanındaki buluşları bilimin temeli olmuştur. Lamarck ve
Darwin de devrimci değillerdi, ama onların evrimci yöntemi biyoloji bilimini
ayakları üstüne oturtmuştur... O halde, tutuculuğuna rağmen, Hegel'in diyalektik
yöntem denen bilimsel bir yöntem bulmayı başardığı neden kabul edilmesin ?
Hayır, bu yolla, anarşistler kendi cehaletlerinden başka bir şey
kanıtlayamazlar.
Devam edelim. Anarşistlerin görüşüne göre, "diyalektik
metafiziktir", ve onlar, "bilimi metafizikten, felsefeyi ilahiyattan kurtarmak
istediklerine göre", diyalektik yöntemi reddetmektedirler.[18]
Ah bu
anarşistler! "Kendi günahları için başkasına kabahat bulmak" diye bir deyim
vardır. Diyalektik, metafiziğe karşı mücadele içinde olgunlaşmış ve bu mücadele
içinde ün kazanmıştır; ama anarşistlere göre diyalektik metafiziktir!
Diyalektik bize dünyadaki hiç bir şeyin öncesiz ve sonsuz olmadığını, dünyadaki
her şeyin geçici ve değişken olduğunu anlatır; doğa değişir, toplum değişir,
alışkanlıklar ve gelenekler değişir, adalet kavramları değişir, (sayfa 18)
gerçeğin kendisi değişir - işte bunun için diyalektik, her şeye eleştirici [bir
gözle] bakar; işte bunun için değişmez olarak konan bir gerçeğin varlığını
yadsır. Bunun sonucu olarak, "bir kere keşfedilince, sadece ezberlenmesi
gereken" soyut, "dogmatik sözleri" de reddeder.[19]
Oysa, metafizik,
bize tümüyle farklı bir şey anlatmaktadır. Onun açısından dünya öncesiz ve
sonsuz ve değişmez bir şeydir,[20] bir kimse veya bir şey tarafından ilk ve son
olarak belirlenmiştir - işte bunun için, metafizikçiler, "öncesiz ve sonsuz
adaleti" veya "değişmez gerçeği" ağızlarından düşürmezler.
Anarşistlerin "babası" Proudhon,[21] dünyada, gelecekteki toplumun temeli olma
işini görecek ilk ve son olarak belirlenmiş değişmez bir adalet bulunduğunu
söyler. İşte bunun için Proudhon'a metafizikçi denmektedir. Karl Marx,
Proudhon'a karşı, diyalektik yöntem yardımıyla savaştı ve dünyadaki her şey
değiştiğine göre, "adaletin" de değişmesi gerektiğini ve dolayısıyla "değişmez
adaletin" sadece metafizik saçmalık olduğunu kanıtladı.[22] Oysa metafizikçi
Proudhon'un Gürcü çömezleri, "Marx'ın diyalektiği metafiziktir" diye
tekrarlamaya devam ediyorlar!
Metafizik, örneğin, "bilinmez", "kendi
içinde şey" gibi çeşitli bulanık dogmalar kabul eder ve uzun vadede yavan bir
ilahiyata dönüşür. Proudhon ve Spencer'in[23] tersine, Engels, diyalektik yöntem
yardımıyla, bu dogmalara karşı savaştı,[24] ama anarşistler -Proudhon ve
Spencer'in öğretilileri- bize diyorlar ki, Proudhon ve Spencer bilim
adamlarıdır, Marx ve Engels de metafizikçidirler!
İkisinden biri: ya
anarşistler kendilerini aldatıyorlar ya da ne dediklerini bilmiyorlar.
Her halde, kuşku yok ki, anarşistler, Hegel'in metafizik sistemiyle onun
diyalektik yöntemini birbirine karıştırıyorlar. Hegel'in değişmeyen düşünceye
dayanan (sayfa 19) felsefi sisteminin baştan sona kadar metafizik olduğunu
söylemeye bile gerek yok. Ama Hegel'in, bütün değişmez düşünceleri reddeden
diyalektik yönteminin baştan sona kadar bilimsel ve devrimci olduğu da açıktır.
İşte bunun için, eleştirilerinde, Hegel'in metafizik sistemini yerin dibine
batıran Karl Marx, aynı zaman. da, onun diyalektik yöntemini övmüştür. [Bu
yöntem] Marx'ın dediği gibi "hiç bir ekleme gerektirmez ve özünde eleştirici ve
devrimcidir".[25]
İşte bunun için, Engels, Hegel'in yöntemiyle, onun
sistemi arasında büyük bir fark görmektedir. "Her kim esas ağırlığı hegelci
sisteme verirse, her iki alanda da epeyce tutucu olabilir; her kim diyalektik
yönteme temel nokta gözü ile bakarsa, hem siyasette, hem dinde, en aşırı
muhalefete mensup olabilir."[26]
Anarşistler, bu farkı göremiyorlar
ve düşüncesizce, "diyalektik, metafiziktir" diye iddia ediyorlar.
Devam edelim. Anarşistler, diyalektik yöntemin, "kurnazca laf kalabalığı", "bir
safsata yöntemi", "mantık perendeleri"[27] olduğunu, "bu yöntem yardımıyla hem
gerçeğin, hem de yalanın aynı kolaylıkla kanıtlandığını"[28] söylüyorlar.
Böylece, anarşistlerin görüşüne göre, diyalektik yöntem hem gerçeği, hem yalanı
kanıtlamaktadır.
İlk bakışta, anarşistlerin öne sürdüğü suçlamanın
bir temeli varmış gibi görünebilir. Örneğin, Engels'in metafizik yöntemin
izleyicileri hakkında neler söylediğine kulak verelim:
"O şöyle
konuşur: Evet evet, hayır hayır, çünkü bunun ötesinde olan her şeyden, şeytanlık
gelir. Ona göre, bir şey, ya vardır, ya yoktur; bir şey, aynı zamanda, hem
kendisi, hem de başka bir şey olamaz. Olumlu ve olumsuz, birbirlerinin
dışındadırlar."[29]
Anarşistler öfkeyle bağırıyorlar: nasıl olur bu?
Bir (sayfa 20) şeyin aynı zamanda hem iyi, hem kötü olması mümkün müdür? Bu
"safsata"dır, "sözcüklerle oynamaktır", ve bu durum "gerçeği ve yalanı aynı
kolaylıkla kanıtlamak istediğinizi" ortaya koymaktadır!...
Ama
sorunun özüne girelim.
Bugün, biz, bir demokratik cumhuriyet istiyoruz.
Demokratik cumhuriyetin bütün yönleriyle iyi olduğunu, ya da kötü olduğunu
söyleyebilirmiyiz! Hayır, söyleyemeyiz! Neden? Çünkü, demokratik cumhuriyet,
sadece bir yönüyle, feodal sistemi yıkacağı için iyidir; ama öte yandan burjuva
sistemini güçlendireceği için kötüdür. Bu yüzden biz şöyle deriz: Demokratik
cumhuriyet, feodal sistemi yıktığı ölçüde iyidir -ve biz onun uğruna savaşırız;
ama burjuva sistemini güçlendirdiği ölçüde kötüdür- ve biz ona karşı savaşırız.
O halde, aynı demokratik cumhuriyet, aynı zamanda, hem "iyi", hem "kötü"
olabilir - hem "evet", hem "hayır"dır.
Aynı şey, proletaryayı
güçlendirdiği ölçüde "iyi" olan ve ücret sistemini güçlendirdiği ölçüde "kötü"
olan sekiz saatlik işgünü için de söylenebilir.
Engels, diyalektik yöntemi
yukarda aktardığımız sözcüklerle nitelendirdiği zaman, işte bu türden gerçekleri
gözönünde tutuyordu.
Oysa, anarşistler bunu anlayamıyorlar ve
kesinlikle açık bir düşünce, onlara bulanık bir "safsata" gibi geliyor.
Kuşkusuz anarşistler, bu gerçekleri görüp görmemekte serbestirler, kumsaldaki
kumları bile görmezlikten gelebilirler - bunu yapmaya pekala hakları vardır. Ama
anarşizmden farklı olarak, yaşama gözlerini kapatarak bakmayan, yaşamın nabzını
elinde tutan ve açıkça: yaşam değiştiğinden ve hareket halinde olduğundan,
yaşamdaki her olgu iki eğilime sahiptir - olumlu bir [eğilim] ve (sayfa 21)
olumsuz bir [eğilim]; ilkini savunmalı, ikincisini reddetmeliyiz, diyen
diyalektik yöntemi işin içine katmalarına ne gerek var?
Biraz daha
ilerleyelim. Anarşistlerin görüşüne göre, "Diyalektik gelişme, felaketle
sonuçlanan bir gelişmedir, öyle ki, bununla, önce geçmiş kökünden yıkılır ve
sonra da gelecek [bundan] oldukça bağlantısız bir biçimde kurulur..
..Cuvier'in[30] afetleri, bilinmeyen nedenlere bağlıydı, ama, Marx'ın ve
Engels'in felaketlerini diyalektik doğurur."[31]
Bir başka yerde,
aynı yazar şöyle yazıyor: "Marksizm darvinizme dayanır ve onu eleştirisiz kabul
eder."[32]
Dikkat edin buna!
Cuvier, Darwin'in evrim
teorisini reddeder, yalnızca afetlerin varlığını kabul eder ve afetler
"bilinmeyen nedenlerden doğan" beklenmeyen karışıklıklardır. Anarşistler,
marksistlerin Cuvier'in görüşüne sarıldığını ve darvinizmi tanımadığını
söylerler.
Darwin, Cuvier'in afetlerini reddeder, tedrici evrimi kabul
eder. Ama aynı anarşistler, "marksizmin darvinizme dayandığını ve onu
eleştirisiz kabul ettiğini", yani marksistlerin Cuvier'in afetlerini
tanımadıklarını söylerler.
Kısacası, anarşistler, marksistleri,
Cuvier'in görüşlerine sarılmakla suçlamakta ve aynı zamanda da Cuvier'in değil
de, Darwin'in görüşlerine sarıldıkları için kınamaktadırlar.
İşte
size anarşi! Çavuşun dulu kendini dövdü diye bir söz vardır. Açıktır ki,
Nobati'nin 8. sayısındaki Sh. G. 6. sayıdaki Sh. G.'nin ne dediğini unutmuş.
Hangisi doğru - 8. sayısı mı, 6. sayısı mı?
Gerçeklere dönelim. Marx
der ki: "gelişmelerinin belirli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri,
o günkü üretim ilişkileriyle -ya da aynı şeyin hukuki ifadesinden başka bir şey
olmayan mülkiyet ilişkileriyle- (sayfa 22) çatışmaya girerler. ... O zaman bir
toplumsal devrim dönemi başlar." Ama, "hiç bir toplumsal düzen, içerebileceği
bütün üretici güçler gelişmeden, asla yok olmaz.".[33]
Eğer Marx'ın bu
tezini çağdaş toplumsal yaşama uygularsak, toplumsal nitelik taşıyan bugünkü
üretici güçlerle, özel nitelikteki, ürünü mal edinme biçimi arasında, sosyalist
devrimle sonuçlanması gereken temel bir çatışma olduğunu göreceğiz.[34]
Gördüğünüz gibi, Marx ve Engels'in görüşüne göre, devrim, Cuvier'in "bilinmeyen
nedenlerinden" değil, "üretici güçlerin gelişmesi" adı verilen çok kesin ve
köklü toplumsal nedenlerden doğar.
Gördüğünüz gibi, Marx ve
Engels'in görüşüne göre, devrim, Cuvier'in düşündüğü gibi beklenmeyen bir
biçimde değil, ancak üretici güçler yeter derecede olgunlaştığı zaman gelir.
Açıktır ki, Cuvier'in afetleriyle, Marx'ın diyalektik yöntemi arasında ortak hiç
bir şey yoktur.
Öte yandan, darvinizm, yalnızca Cuvier'in afetlerini
reddetmekle kalmaz, gelişmenin, devrimi de içeren, diyalektik yönden
kavranmasını da reddeder; oysa, diyalektik yönteme göre, evrim ve devrim, nicel
ve nitel değişmeler, aynı hareketin zorunlu iki biçimidir.
Açıktır
ki, "Marksizmin ... darvinizmi eleştirisiz kabul ettiğini" iddia etmek de
yanlıştır.
Böylece, Nobati'nin, her iki halde de, hem 6. sayıda, hem
de 8. sayıda yanılmış olduğu ortaya çıkmaktadır.
Son olarak,
anarşistler, bizi kınayarak şöyle diyorlar: "Diyalektik ... kişinin kendi dışına
çıkmasına ya da atlamasına, ya da kendi üstünden atlamasına hiç olanak
vermez."[35]
İşte bu, gerçeğin ta kendisi, Anarşist Baylar! Bu konuda
kesinlikle haklısınız, aziz beylerim. Diyalektik yöntem gerçekten de böyle bir
olanak sağlamıyor. Ama (sayfa 23) neden? Çünkü "kendi dışına atlamak, ya da
kendi üstünden atlamak" vahşi keçilere göre bir harekettir; oysa diyalektik
yöntem insanlar için yaratılmıştır.
İşin sırrı budur!...
İşte
anarşistlerin diyalektik yöntem konusundaki görüşleri genel olarak bunlardır.
Açıktır ki, anarşistler, Marx ve Engels'in diyalektik yöntemini anlayamıyorlar;
kendilerine göre bir diyalektik uydurmuşlar, ve işte bu diyalektiğe karşı böyle
amansızca savaş veriyorlar.
Yapabileceğimiz tek şey, bu manzaraya
baktıkça gülmektir, çünkü insan, kendi tasarladığı şey ile savaşan, kendi
bulduklarını yere çalan ve bu arada da muhaliflerini yere çaldığını hararetle
iddia eden birini gördüğü zaman gülmekten kendini alamıyor.
MATERYALİST TEORİ