KÜTÜPHANE | LENIN

Tasfiyeciliğin Tasfiyesi

Bu sayısıyla birlikte yayınlanan özel ek­te">

KÜTÜPHANE | LENIN

Tasfiyeciliğin Tasfiyesi

Bu sayısıyla birlikte yayınlanan özel ek­te, okurlar, bolşevik konferansı hakkında bir yazıyla, o kon­feransta kabul edilen kararların metnini bulacaklardır.* [*Bunların bazıları bu kitaba alınmıştır. Bkz: s, 32-38. —Ed] Bu yazıda ise, o konferansın önemini ve konferansta bolşevikler arasından küçük bir grubun ayrılışını, hem kendi kanadı­mız, hem tüm RSDİP açısından değerlendirmek istiyoruz.

Son iki yıllık dönem, aşağıyukarı 3 Haziran 1907 darbe­sinden bu yana geçen süre, bir temelli değişiklikler dönemi, Rus devriminin tarihinde ve Rusya’daki işçi sınıfı hareketiy­le Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin gelişmesinde bir cid­di bunalım dönemi oldu. RSDİP’nin 1908 Aralık ayında yapı­lan, bütün Rusya’nın temsil edildiği konferansı, günün siyasal durumunu, devrimci hareketin koşullarıyla görünümünü ve bugün için işçi sınıfı partisine düşen ödevleri gözden ge­çirdi. Konferansın kabul ettiği kararlar, parti için sürekli bir varlık kaynağıdır. Bu kararlan her ne pahasına olursa olsun eleştirmenin yollarını aramış olan menşevik oportünistler ise, “eleştiri”lerinin ilk bakışta göze çarpıveren nafileliğini göstermekten başka bir şey kazanmamışlardır. Sözkonusu eleştiriler, kararlarda ortaya konan çözüm yollarına seçenek olabilecek akıllı, tam ve sistemli çözümler getirmiyordu.

Dahası var. Konferans, her iki kanatta —menşevikler ve bolşevikler kanadında— yeni ideolojik gruplaşmaların varlı­ğını ortaya koyarak partimizin yaşamında önemli bir rol oy­nadı. Gerek devrim öncesinde, gerek devrim sırasında bu ka­natlar arasındaki savaşım, partinin tüm tarihini yapmıştır demek, hiç de abartma sayılmamalı. Bu nedenle yeni ideolo­jik gruplaşmalar, partimizin yaşamında çok büyük önem ta­şıyan bir olaydır. Bütün sosyal-demokratlar, bu yeni duru­mun ortaya koyduğu yeni sorunlarda akıllıca bir tutum ta­kınmak istiyorlarsa, bu olayın getirdiği dersleri yakından in­celemeli, öğrenmeli, özümlemelidirler.

Bu yeni ideolojik gruplaşmaları, kısaca, partinin her iki aşırı ucunda tasfiyeciliğin ortaya çıkması ve onlara karşı sa­vaşım verilmesi diye tanımlayabiliriz. Menşevikler arasında­ki tasfiyecilik eğilimi 1908 Aralık ayına gelindiğinde zaten çok belirgin bir durumdaydı, ancak o sıralarda tasfiyeciliğe karşı savaş, hemen hemen özellikle başkaları tarafından (bolşevikler, bundcuların bir kanadını oluşturan Polonyalı ve Letonyalı sosyal-demokratlar) yönetiliyordu. Tasfiyeciliğe karşı koyan parti yanlısı menşevikler, ö sıralarda henüz or­taya çıkmaya pek başlamamışlardı, eleştirilerinde açık ve birleşmiş değillerdi. Bolşevikler arasındaysa, her iki hizip, yani otzovizme kesinlikle karşı duran ve konferans kararla­rında kendi görüşlerinin benimsenmesini sağlayan gerçek, Ortodoks bolşeviklerin ezici çoğunluğu ile görüşlerim ayrı bir hizip olarak ortaya koyan ve Ortodoks bolşeviklerle kendileri arasında yalpalayan ültimatomculardan[33] sık sık destek gö­ren otzovist azınlık, işte bu iki topluluk kendilerini açıkça ortaya koymuşlar, ayrılıklarını açıkça göstermişlerdi. Otzo­vistlerin (ve otzovist görüşünde birleştikleri için ültimatom­cuların) içyüzleri ortaya dökülmüş menşeviklerin yeni tür tasfiyeciler olduğu, Proletari’de (özellikle 39, 42 ve 44. sayı­lara bakınız) birçok kez belirtildi, gösterildi. Demek ki, men­şevikler arasında ezici çoğunluk tasfiyeciydi, parti yanlısı ki­şilerin onlara karşı çıkması ve savaşımı, henüz belirginleş­memişti; buna karşılık bolşevikler arasında inancı sağlam öğeler tam anlamıyla egemendi ve açıktan açığa davranan bir otzovist azınlık vardı. RSDİP’nin bütün Rusya’nın temsil edildiği Aralık konferansında parti içinde durum işte buydu.

Peki nedir bu tasfiyecilik? Tasfiyeciliği ortaya çıkaran şey nedir? Otzovistler (ve daha sonra üzerinde duracağımız tanrı-kuruculuk[34] yandaşları) niçin tasfiyecidirler, içyüzleri anlaşıl­mış menşeviklerdir? Tek sözcükle, partimizdeki yeni ideolo­jik gruplaşmanın toplumsal anlamı ve içeriği nedir?

Sözcüğün dar anlamıyla tasfiyecilik, menşeviklerin güt­tüğü tasfiyecilik, genel olarak sosyalist proletaryanın verdiği devrimci sınıf savaşımının ideolojik yönden yadsınması, özel olarak da burjuva demokratik devrimimizde proletaryanın egemenliğinin kabul edilmemesidir. Bu yadsıma, kuşkusuz, değişik biçimler almıştır, ancak az ya da çok bilinçlidir, kes­kindir, kararlıdır. Örnek olarak, Çerevanin’le Potresov’u gösterebiliriz. Birincisi, proletaryanın devrimdeki rolünü öy­le bir biçimde değerlendirdi ki, Golos Sotsiyal-Demokrata’nın tüm yazıkurulu, hatta ve hatta yazıkurulu­nun bölünüşünden önce (yani her ikisi, Plehanov ve Martov-Dan-Akselrod-Martinov) çok çirkin bir biçimde de olsa, Çere­vanin’i kendi başına bırakıvermek zorunda kaldı. Yazıkuru­lu, açıklamasını “Golos Sotsiyal-Demokrata”da yayınlayarak Rus okurlara duyurma yolunu seçmeksizin, bu kararlı tasfi­yeciyi boşadığını Vorwärts’da Almanlara duyurdu. Potre­sov’a gelince, Yirminci Yüzyılın Başında Rusya’da Toplum­sal Hareket’e[35] yazdığı yazıda o, Rus devriminde proletarya­nın egemenliği fikrini öylesine başarıyla tasfiye etti ki, Ple­hanov tasfiyeci yazıkurulundan ayrıldı.

Örgüt açısından ise tasfiyecilik, yasadışı bir sosyal-demokrat partinin gerekirliğini yadsımak ve bunun sonucu olarak Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinden vazgeçmek, onun saflarından ayrılmaktır. Bu açıdan tasfiyecilik demek, yasal basının sütunlarında, yasal işçi örgütlerinde, işçi bir­likleriyle kooperatif ortaklıklarda, işçi sınıfı temsilcilerinin katıldığı kongrelerde vb., partiye karşı savaşmak demektir.

Son iki yıl içinde Rusya’da bütün parti örgütleri menşevik tasfiyeciliğin kaynaştığı yer haline gelmiştir. Merkez yöne­tim kurulundaki menşevik üyelerin, parti merkez yönetim kurulunu yıkma ve bu kurumun çalışmasını durdurma çaba­larına daha önce (Proletari, n° 42, RSDİP’nin 1908 Aralık Bütün-Rusya Konferansı adlı broşürle yeni basım), tasfiyeci­liğin özellikle göze çarpıcı örneklerinden biri olarak, esasen değinmiştik. Rusya’daki yasadışı menşevik örgütlerin, he­men hemen tümden çöktüğü, son parti konferansındaki “Kafkasya Temsilcileri”nin tümüyle yurtdışında yaşayan ki­şilerden oluşmasından da bellidir. Golos Sotsiyal-Demokrata’nın yazıkurulu ise, parti merkez yönetim kurulu tarafından (1908 başlarında), Rusya’da eylemde olan her­hangi bir örgütle hiçbir biçimde bağlantılı olmaksızın ayrı bir edebi topluluk olarak tanınmıştır.

Menşevikler, tasfiyeciliğin tüm bu belirtilerinin sonuçla­rını düşünmüyorlar. Durumu ya gizliyorlar ya da durumdan şaşkına dönmüşlerdir, bellibaşlı gerçeklerin anlamını kavra­yamıyorlar, ayrıntılara gömülmüşlerdir, hayallerle ve kişi­liklerle uğraşıyorlar, genel sonuçlar çıkarmaktan, ne olup bittiğim kavrama olanağından yoksundurlar.

Bunun anlamı şudur: Burjuva devrimi döneminde, işçile­rin partisinin oportünist kanadı, bunalım zamanlarında, da­ğılma ve çökme günlerinde, ya tümden tasfiyeci olmaya ya da tasfiyecinin tutsaklığına mahkûmdur. Burjuva devrimi döneminde, proletaryanın partisi, küçük-burjuva Abbas yol­culardan (Almanların Mitläufer dediği kişiler) oluşan bir yandaşlar topluluğundan kaçınamaz. Proletarya teorisiyle taktiklerini özümlemekte ve çöküntü zamanlarında kendi te­ori ve taktiklerini sürdürmekte en az yetenekli olan ve opor­tünizmi aşırıya götürmesi çok olası kişiler, bunlardır. Çözül­me başladığı zaman, menşevik aydınlar, menşevik yazarlar yığını, gerçekte, birer liberal olup çıkmışlardır. Aydınlar ta­kımı (intelligentsia) partiden kopup uzaklaşmıştır. Bunun sonucu olarak çözülme, menşevik örgütlerde çok daha tam­dır. Proletaryaya, proletaryanın sınıf savaşımına, devrimci proletarya teorisine özden bir yakınlık duyan menşevikler (durumdaki herhangi bir değişikliği ve karmaşık tarihsel sü­reç içindeki hiçbir dönüşümü kaçırmama çabasında oldukla­rını öne sürerek devrimdeki oportünizmlerini haklı gören bu tür menşevikler her zaman varolmuştur) kendilerini “bir kez daha azınlıkta”, menşevikler arasında azınlıkta bulmuşlar­dır. Üstelik, tasfiyecilerle savaşma gibi bir kararlılık içinde de değildiler. Kaldı ki, böyle bir savaşa girselerdi dahi başa­racak güçten yoksunlardı. Ancak oportünist Abbas yolcular, liberalizm yolunda daha da ilerilere gitmekteler. Potresov Plehanov’u, Çerevanin Golos Sotsiyal-Demokrata’yı, menşe­vik aydınlar Moskova menşevik işçilerim vb., vb., çileden çı­kartmakta. Parti yanlısı menşeviklerle, menşevikler arasın­daki gerçek marksist inanca bağlı olanlar kopmaya başlıyor­lar ve işin mantığı gereği, parti yanlısı oluyorlar, bolşevikle­re yakın geliyorlar. Bu durumu kavramak, her yerde, tasfiyecileri parti yanlısı menşeviklerden her biçimde ayır­mak, bu ikincilerle yakın ilişki kurmak ödevimizdir. Ancak bunu, ilke ayrılıklarının üstünü külleyerek değil, ama ger­çekten birleşik bir işçi partisini geliştirerek; ortak çabanın, ortak girişimin, ortak savaşımın önüne, içindeki fikir ayrı­lıklarının dikilmeyeceği böyle bir işçi partisini geliştirerek yapmalıyız.

Ama proletaryanın küçük-burjuva Abbas yolcuları, sade­ce menşevik kanada mı özgü? Hayır. Proletari’nin 39. sayı­sında esasen belirtmiş olduğumuz gibi, bunlar bolşevikler arasında da bulunmaktadır. Direnen otzovistlerin tüm ka­nıtlan ve “yeni” taktikleri haklı gösterme girişimlerinin tüm niteliği, buna tanıktır. İşin doğası gereği, bir kitlesel işçi partisinin hiçbir büyücek kanadı, burjuva devrimi dönemin­de, saflarına, değişik eğilimlerden şu ya da bu kadar “Abbas yolcu” almaktan sakınamaz. Burjuva devrimini tamamlamış ve hayli gelişmiş kapitalist ülkelerde bile bundan kaçınıla­maz. Çünkü proletarya, her zaman, küçük-burjuvazinin çok değişik katlarıyla ilişki içindedir ve proletarya sürekli ola­rak onlarla tamamlanmaktadır. Eğer proletaryanın partisi, bu yabancı öğeleri tam olarak emebilirse, onların denetimi­ne girmez, ama onları denetimi altına alabilirse ve bu öğele­rin bazısının gerçekten yabancı öğeler olduğunu tam zama­nında görüp, belli koşullarda kendim onlardan ayırabilirse, o zaman, bu ilişkilerde olağan olmayan dehşet verici bir şey yoktur. Bu açıdan RSDİP’nin iki kanadı arasındaki fark şu­dur: menşevikler tasfiyecilere (yani “Abbas yolcular”a) köle olmuşlardır. Bunun kanıtı menşevikler arasında bulunabilir. Bu kanıtlan Rusya’da, Moskovalı yandaşları, Rusya dı­şında ise, Plehanov’un Potresov’la Golos Sotsiyal-Demokrata’yı reddedişi sağlamıştır. Bolşeviklere gelince, on­lar arasındaki tasfiyeci öğelerin —otzovistlerle tanrı-kur yandaşlarının— başlangıçtan bu yana küçük bir azınlık ol­duğu, daha başlangıçtan zararsız hale getirildiği ve sonun­da da bir kenara atıldığı tanıtlanmıştır.

Otzovizmin, içyüzü açığa çıkmış menşeviklikten başka bir şey olmadığına, hafifçe farklı türden olsa bile otzovizmin de kaçınılmaz olarak tasfiyeciliğe yolaçtığına kuşku yoktur. Doğaldır ki, bu, bir kişiler ya da belli topluluklar davası de­ğildir, otzovizm bir ruh hali olmaktan çıkıp ayrı bir eğilim haline dönüşmenin yollarını aradığı ölçüde, nesnel genel bir davadır. Bolşevikler, amaçlarının, sosyalizmde yeni bir yön yaratmak olmadığını, ama uluslararası devrimci gerçek marksist sosyal-demokrasinin temel ilkelerini bizim devri­mimizin yeni koşullarına uygulama olduğunu daha devrim­den önce oldukça kesinlikle ilan etmişlerdir. İkincisi, bolşe­vikler, kendilerine düşen görev ağır, yavaş, yavan ve usanç verici bir ömür törpüsü olsa bile, eğer tarih, savaşımın baş­lamasından ve devrimci eylem için her türlü olanağın tüke­tilmesinden sonra, bizi “otokratik bir anayasanın” dolambaç­lı yolu boyunca ağıraksak yürümekle suçlasa dahi, o görevi yerine getirecek olduğumuzu belirtmişizdir. En az dikkatli okurlar bile bu açıklamaları 1905′in sosyal-demokrat yazı­nında bulmakta güçlük çekmeyeceklerdir. Bu ifadeler parti­nin tüm bolşevik kanadının onursal yükümlülükleri olarak, düşünülüp taşınılarak seçilmiş bir yol olarak engin bir önem taşımaktadırlar. Proletaryaya karşı omuzlanılan bu yüküm­lülüğü yerine getirmek için, sosyal-demokrasiye özgürlük günlerinin yakınlaştırdığı kişileri (hatta “özgürlük günleri­nin sosyal-demokratı” diye bir tip bile çıkmıştı ortaya) sos­yal-demokrasiye sloganlarımızın şiddetinin, devrimci ruhu­nun ve “canlılığının” yakınlaştırdığı, devrimci tatillerde dö­vüşecek kadar savaşkan (militant) olduğu halde, karşı­devrimin sultası altında işgününün savaşımını yerecek da­yanıklılığı gösteremeyen kişileri sabırla ele almak ve eğit­mek zorunluydu. Bu öğelerin bazısı adım adım proleter ey­lemlerin içine çekildi ve marksist dünya görüşünü özümledi. Anlamlarını kavramaksızın sadece birkaç slogan ezberlemiş olan bazıları ise, ancak eski sözleri yineliyebiliyorlardı, dev­rimci sosyal-demokrat taktiklere ilişkin eski ilkeleri, değişen koşullara uyarlama gücünde değildiler. Yazgıları, üçüncü Dumayı boykot etmek isteyenlerin geçirdiği aşamalarla ade­ta bir çizit (grafic) gibi belirlendi. 1907 Haziranında bolşe­vikler arasında çoğunluktaydılar. Ama Proletari sürekli ola­rak boykota karşı savaştı. Olaylar bu siyasetin doğruluğunu ortaya koydu, gerçekten de bir yıl sonra otzovistler, “boykot­çuluğun” kalesi olan Moskova örgütünde bolşevikler arasın­da azınlığa düştüler (1908 yazında 18 oya karşılık 14 oy). Bir yıl sonra, otzovizmin yanılgısı daha açıkça ve üstüste or­taya çıktığı zaman, bolşevik kanat —son bolşevik konferan­sının önemi de buradadır— otzovizmi ve onun zayıf ucu olan ültimatomculuğu, tasfiyeciliğin bu kendine özgü biçimini ke­sinlikle tasfiye etti.

Bu durumda, hiç kimsenin bizi “yeni bir bölünmeye” yo­laçmakla suçlamasına izin vermeyelim. Konferansımız hak­kındaki yazıda, amaçlarımızı ve davranışımızı ayrıntılarıyla açıklıyoruz. Karşıt yoldaşları ikna edebilmek için, deneme­dik yol bırakmadık, elden gelen her şeyi yaptık. Onsekiz ayı aşkın bir süreden beri bu sorunla uğraşıyorduk. Ama bir ka­nat olarak, yani partide, benzer düşünceler taşıyan kişilerin birliği olarak, temel sorunlarda oybirliğiyle hareket etmek zorundayız, başka türlü yapamayız. Bir kanattan ayrılmak, partiden ayrılmakla bir değildir. Bizim kanadımızdan ayrıl­mış olan kişiler, hiçbir biçimde parti içinde çalışma olasılığı­nı yitiriyor değiller. Onlar ya “serbest” kalacaklar, yani her­hangi bir kanadın dışında olacaklar ve parti çalışmalarının genel havası onları içeriye çekecektir, ya da yeni bir grup kurmaya çalışacaklardır. Eğer kendi özel fikir ve taktikleri­ni geliştirmek ve savunmak istiyorlarsa, böyle yapmak, yani grup kurmak yasal haklarıdır. Bu durumda tüm parti, ideo­lojik anlamını yukarda belirtmeye çalıştığımız bu eğilimlerin pratikteki ifadesini çok kısa süre içinde görecektir.

Partiye bolşevikler önderlik etmek zorundadır. Bunu ya­pabilmek için bolşevikler yollarını bilmelidirler, kararsızlığa son vermelidirler, sağa-sola yalpalayanları ikna etmek için zaman israf etmeyi ve kendi saflarındaki muhaliflerle kav­gayı bir yana bırakmalıdırlar. Otzovizm ve onun zayıf ucu olan ültimatomculuk, bugünkü koşulların devrimci sosyal-demokratlardan istediği çalışmayı gerçekleştirebilecek yete­nekte değildirler. Devrim sırasında “Fransızca konuşmayı”, yani yığınların doğrudan doğruya girişecekleri savaşımın gücünü artırmak ve çapını genişletmek üzere heyecan verici birçok slogan yaratmayı, bu sloganları harekete sokmayı öğ­rendik. Şimdi bu durgunluk, gericilik ve çözülme günlerinde “Almanca konuşmayı”, yani yavaş (işler canlanıncaya kadar yapacak başka bir şey yok), sistemli ve düzenli çalışmayı, adım adım ilerlemeyi, santim santim kazanmayı öğrenmeli­yiz. Her kim bu çalışmayı sıkıcı bulur, her kim yolun bu dö­nemecinde şu ikinci aşamada sosyal-demokratik taktiklerin devrimci ilkelerini koruma ve geliştirme gereğini anlamaz­sa, marksist adım boşyere almıştır.

Partimiz, tasfiyeciliği kesinlikle tasfiye etmedikçe ilerle­me sağlayamaz. Tasfiyecilik de sadece menşeviklerin ve on­ların oportünist taktiklerinin doğrudan tasfiyeciliği demek değildir. Bunun içine, içyüzü ortaya dökülmüş menşeviklik de girer. Bunun içine, partiyi ilk ağızdaki görevini yerine ge­tirmekten, —bugünün eşi bulunmaz bütün özellikleri bu gö­revde yatmaktadır— yani Duma kürsüsünden yararlanma ve bütün yarı-yasal ya da yasal işçi sınıfı örgütlerini işe ya­rar duruma sokma görevini yapmaktan alıkoyan otzovizm ile ültimatomculuk da girer. Aynı şey, marksizmin ilkeleriy­le temelli olarak çatışan tanrı-kur ve tanrı-kur eğiliminin savunusu için de doğrudur. Bolşeviklere düşen parti ödevle­rinin kavranamaması için de aynı şey söylenebilir. Bu ödev, 1906 ve 1907′de, bir organ olarak parti çoğunluğunun deste­ğine sahip olamayan menşevik merkez yönetim kurulunun (o sıralarda su katılmamış menşevik olan merkez yönetim kuruluna sadece Polonyalılarla Letonyalılar değil, bundcu­lar bile karşıydı) devrilmesi ödeviydi. Bolşeviklerin şimdiki ödevi, parti yanlısı öğeleri eğitmek, onları bir örgüt içinde birleştirmek, gerçekten güçlü ve birleşik bir proletarya par­tisi geliştirmektir. Bolşevikler 1903-1905 ve 1906-1907 ara­sında parti-karşıtı olanlarla yaptıkları amansız savaşım so­nunda parti yanlısı anlayış için ortamı hazırladılar. Şimdi bolşevikler, parti-içi savaşımda kazandıkları işe yarar alam kullanarak, kendi kanatlarından bir parti çıkarmak zorun­dalar.

RSDİP’nin bir bütün olarak genel durumu ve bugünün siyasal gerekleri çerçevesinde partide bizim kanadımıza düşen ödevler bunlardır. Bu amaçlar, son bolşevik konferansında birkez daha ortaya konmuş, ayrıntıları geliştirilip belirtil­miştir. Yeni bir savaşım için saflar yeniden düzenlenmiştir. Değişen koşullar dikkate alınmıştır. Yol seçilmiştir. Bu yol­da yürüyelim. Rusya’nın devrimci Sosyal-Demokrat İşçi Par­tisi, çok çabucak öyle bir güç haline gelecektir ki, hiçbir geri­cilik onu sarsamayacaktır. Bu kuvvet, devrimimizin gelecek raundunda, halkın bütün savaşan sınıflarının başında yer alacaktır.*

Proletari, n° 46

11 (24) Temmuz 1909

* Bu yakınlarda Golos Sotsiyal-Demokrata’nın 15. sayısıyla Otkliki Bunda’nın 2. sayısı36 yayınlandı. Her ikisi de, tasfiyeciliğin yeni yeni örnek­leriyle dolup taşıyor. Proletari’nin gelecek sayısında bunların bir tahlili ve değerlendirmesi yapılacaktır.

—————————————

[33] Ültimatomculuk. — Oztovizmin bir türü. 25 nolu nota bakı­nız.

[34] Tanrı-kururuculuk — Lenin’in kastettiği kişiler, “tanrı-kuruculuk” eğilimi denen anti-marksist, din felsefesine bağlı bir eğilimden yana olanlardı. Bu eğilim, 1905-1907 devriminin yenilgisi ardından mark­sizmden uzaklaşan partili bazı aydınlar tarafından, Stolipin’in geri­ci yönetimi günlerinde geliştirilmişti.

“Tanrı-kurucular” (Lunaçarski, Bazarov ve başkaları) yeni bir “sosyalist” din vaazı veriyorlar, marksizmle dini uyuşturmaya çalı­şıyorlardı. Proletari’nin genişletilmiş yazıkurulu konferansı “tanrı-kur” eğilimini kınadı, ve kabul ettiği özel bir kararla, bolşevik hiz­bin, “bilimsel sosyalizmin bu tür çarpıklıkları”nı tanımadığını ilan etti. Lenin “tanrı-kur”cuların gerici karakterini Materyalizm ve Ampiryokritisizm adlı yapıtında ortaya koymuştur (bkz: V. I. Le­nin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm).

[35] 20. Yüzyılın Başında Rusya’da Toplumsal Hareket. — Beş ciltlik menşevik bir yapıt. (Bu yapıtın ilk dört cildi 1909-1911 yılla­rında yayınlandı.) Yapıt Rus devriminin tarihine aittir. Yapıta ha­zırlayanlar L. Martov, P. Maslov ve A.Potresov’du. İlk başta yapı­tın hazırlanmasına Plehanov da katılmıştı, ancak birinci ciltte, Pot­resov’un tasfiyeci görüşleri dile getiren bir yazısının yer almasını kabul etmediği için 1908 sonunda editörlükten çekildi.

[36] Otkliki Bunda (“Bund Yorumları”). — Bund’un yurtdışı komi­tesinin yayın organı. 1909-1911 yıllan arasında düzensiz aralıklar­la Cenevre’de yayınlandı.