KÜTÜPHANE | LENIN

Viladimir İliç Lenin Moskova Ayaklanmasından Alınacak Dersler
İlk defa 29 Ağustos 1906'da Proletari'de yayınlandı.

V. İ. Lenin">

KÜTÜPHANE | LENIN

Viladimir İliç Lenin Moskova Ayaklanmasından Alınacak Dersler
İlk defa 29 Ağustos 1906'da Proletari'de yayınlandı.

V. İ. Lenin, Selected Works, International Publishers, 1967, Cilt I, s. 577-583.
[Türkçesi, Pomeroy, Marksizm ve Gerilla Savaşı, Belge Yayınları, Birinci Baskı, Eylül 1992, s. 82-91. Eriş Yayınları tarafından düzenlenmiştir.


      Aralık 1905'te Moskova
(Moskova, 1906)[*] adlı kitap tam zamanında yayınlandı. Aralık ayaklanmasından alınacak dersleri bellemek, işçi partisi için geciktirilmeyecek önemli bir ödevdir. Yazık ki, bu kitap içine bir kaşık katran dökülmüş bir bal küpüne benziyor: Eksikliğine karşın çok ilginç malzeme; ama inanılmayacak kadar gevşek, inanılmayacak kadar sıradan yargılar. Bu yargıları başka bir zaman ele alacağız, şimdilik dikkatimizi günün alevli sorununa, Moskova ayaklanmasından alınacak derslere çevireceğiz.
      Moskova'daki Aralık hareketinin başlıca biçimleri sakin grev ve gösterilerdi; bunlar işçilerin büyük çoğunluğunun faal olarak katıldığı tek savaşma biçimiydi. Oysa, Moskova'daki Aralık hareketi, bağımsız ve üstün bir çarpışma biçimi olarak, genel grevin artık zamanı geçtiğini, hareketin esaslı ve karşı konulmaz bir güçlü bu dar sınırları aşıp daha yüksek bir mücadele biçimine -ayaklanmaya- yöneldiğini açıkça gösteriyordu.
      Grev çağrısında bütün devrimci partiler, bütün Moskova sendikaları bunun bir ayaklanmaya dönüşmesinden kaçınılamayacağını kabul etmiş, hatta bunu sezmişlerdi. 6 Aralıkta İşçi Temsilcileri Sovyeti "grevi, silahlı bir ayaklanmaya çevirmek için uğraşma" kararına vardı. Gene de örgütlerden hiç biri buna hazır değildi. Gönüllü Çarpışma Takımları Birleşik Meclisi[**] bile, ayaklanmanın uzak bir olasılık olduğunu (9 Aralıkta) söylüyordu; sokak çarpışmalarına katılan ya da bunları yöneten adamları olmadığı belliydi. Örgütler hareketin büyüyüp genişlemesine ayak uydurmayı başaramadılar.
      Aslında, Ekim'den sonra yaratılan nesnel koşulların baskısı sonucunda, grev, bir ayaklanma durumuna geliyordu. Bir genel grev artık hükümeti gafil avlamıyordu: Hükümet artık karşı devrimci kuvvetler örgütlemişti, bunlar askeri hareket için hazırdılar. Ekim'den sonra bütün Rus devriminin gelişimi ve Aralık günlerinde Moskova'daki olaylar dizisi, Marx'ın derin önermelerinden birini açıkça pekiştirmektedir: Devrim, kuvvetli ve birleşmiş bir karşı devrim doğurarak ilerler, yani düşmanı daha aşırı savunma çarelerine başvurmaya ve bu yolda daha güçlü saldırı araçları bulmaya zorlar.
      Aralık 7 ve 8: Sakin bir grev, sakin kitle gösterileri.
      8 Aralık akşamı: Akvaryum'un kuşatılması.
      9 Aralık sabahı: Strastnaya Meydanındaki kalabalığa süvarilerin saldırısı.
      Akşam: Fiedler binasına baskın. Kafalar kızıyor. Örgütlenmemiş sokak kalabalıkları kendiliklerinden, çekine çekine ilk barikatları kuruyorlar .
      Aralık 10: Barikatlara ve sokaktaki topluluklara topçu ateşi açılıyor. Barikatlar daha bir düşünülerek kuruluyor; artık şurda burda değil, gerçekten geniş ölçüde. Bütün halk sokaklarda, şehrin başlıca yerleri bir barikat ağıyla çevrili. Gönüllü çarpışma birlikleri birkaç gün askerlere karşı inatçı bir gerilla savaşı veriyorlar; onları büyük kayıplara uğratıp, Dubasov'u [Moskova Askeri Genel Valisi] takviye istemek zorunda bırakıyorlar. Ancak 15 Aralıkta hükümet kuvvetleri üstün duruma geçip, 17 Aralıkta Semyonovsky Alayı ayaklanmanın son kalesi olan Presnya Bölgesini eziyor.
      Grevden ve gösterilerden tek tek barikatlara, tek tek barikatlardan kitlelerin kurduğu barikatlara ve askerlere karşı sokak savaşlarına geçildi. Örgütlerin ilişiği olmadan, geniş işçi sınıfı mücadelesi bir grevden başlayıp bir ayaklanmaya ulaştı. Rus devriminin 1905 Aralığında sağladığı en büyük tarihsel kazanç budur; bütün önceki kazançlar gibi bu da büyük fedakarlıklar bahasına kazanıldı. Hareket genel bir siyasal grevden daha yüksek bir aşamaya ulaştı. Devrime karşı koymada gericiliği sonuna dek gitmeye zorladı; böylece, devrimin de, saldırı araçları uygulamakta sonunda dek gideceği anı, daha bir yaklaştırdı. Gericilik, barikatları, binaları, kalabalıkları bombalamaktan ileri gidemez; ama devrim, Moskova gönüllü çarpışma birliklerinden çok daha ilerlere gidebilir, enine boyuna çok da ilerlere. Devrim Aralıktan bu yana çok ilerledi. Devrimi doğuracak buhranların temeli ölçülemeyecek kadar genişledi: artık bıçağın adamakıllı bilenmesi gerekiyor.
      İşçi sınıfı. mücadelenin nesnel koşullarındaki değişikliği ve grevden ayaklanmaya geçiş ihtiyacını, kendi önderlerinden daha çabuk anladı. Her zaman olageldiği gibi uygulama teorinin önüne geçti. Sakin bir grev ve gösteriler, artık işçileri tatmin etmemeye başladı; şöyle sordular: Bundan sonra ne yapmalı? Böylece daha kararlı ve cesur bir hareket istediler. Barikatlar kurulması talimatı mahallelere gelmeden çok önce, zaten şehrin merkezinde barikatlar kurulmuştu. Yığınla işçi çalıştı bunlarda; ama bu bile onları tatmin etmiyordu; bilmek istiyorlardı: bundan sonra ne yapmalı? Etkin çareler istiyorlardı. Aralık ayında biz, Sosyal Demokrat işçi sınıfı önderleri, birliklerini akıl almaz bir biçimde yayıp, çoğunun savaşa etkin olarak katılmamasına sebep olan bir başkomutan gibiydik. Kitleler kararlı ve cesur bir kitle hareketi için talimat bekliyorlardı ama alamadılar .
      Bunun gibi, Plekhanov'un, bütün oportünistler tarafından benimsenen fikrinden daha kısa görüşlü birşey olamaz: Ona göre, grev zamansızdı, başlatılmama1ıydı ve "silaha sarılmamalıydılar". Oysa, tam tersine, daha kararlı, daha saldırgan ve daha canlı olarak silaha sarılmalıydık; sorunları sakin bir grev sınırı içinde çözmenin imkansız olduğunu, korkusuz ve amansız bir silahlı çarpışma gerektiğini kitlelere anlatmalıydık, Şimdi artık siyasal grevlerin yetersiz olduğunu açıktan açığa kabul etmeliyiz; silahlı çarpışmadan yana kitleler arasında yaygın bir tahrike girişmeli ve "hazırlık aşamaları" yaveleriyle ya da herhangi bir yolla bu sorunu bulandırmaya kalkışmamalıyız. Gelecek devrimci hareketin baş ödevi olarak korkunç, kanlı bir yoketme savaşı gerektiğini kitlelerden gizleseydik hem kendimizi, hem halkı aldatmış olacaktık.
      Aralık olaylarından öğreneceğimiz ilk ders budur. Başka bir ders de, ayaklanmanın niteliği, bunu yöneten yöntemler ve askeri birlikleri halkın yanına çeken koşullarla ilgilidir. Bu son nokta üstüne partimizin sağ kanadında pek çok taraftarı olan bir görüş egemendir. Çağdaş askeri birliklerle çarpışmanın imkansız olduğu iddia edilir ve "askerler devrimden yana çekilmelidir" denir. Devrim genişleyip kitlelere inmezse ve askerleri etkisi altına almazsa önemli bir çarpışma sorunu olamaz elbet. Askerler arasında çalışmamız gerektiği söz götürmez bir gerçektir. Ama onların kandırılarak ya da kendileri inanarak, bir çırpıda bizden yana geçeceklerini hayal edemeyiz. Bu görüşün nasıl beylik ve cansız olduğunu Moskova ayaklanması açıkça gösterdi. Bununla birlikte, gerçekten halkçı her harekette olduğu gibi, askerlerin kararsızlığı, devrimci çarpışma kızıştığında iki tarafı da askerleri elde etme savaşına sürükler. Moskova ayaklanması, gericilikle devrim arasında, askerleri elde etmek için girişilen umutsuz, telaşlı bir savaşın kesin örneğiydi. Dubasov bile Moskova garnizonunda 15.000 adamından ancak beş binine güvenilebileceğini söylemişti. Kararsızları kendi saflarında tutabilmek için hükümet çeşitli çarelere başvurdu: yalvardılar, onlara yağ çektiler, rüşvet verdiler, cep saatleri, para, vb. verdiler, votkayla sarhoş ettiler, yalan söylediler onlara, gözdağı verdiler, kışlalara kapatıp silahlarını aldılar, bu arada hiç güvenemediklerini hile ve şiddetle temizlediler. Bu bakımdan hükümetin yanında yaya kaldığımızı açıkça ve çekinmeden itiraf etmek yürekliliğini göstermeliyiz. Bahsi hükümet kazandı; biz kararsız askerleri elde etmek için böyle etkin, cüretli, geniş kaynaklı, atak bir savaş için elimizdeki güçlerden yararlanmayı başaramadık. Şimdiye dek ordu içinde çalışmıştık ama, bundan böyle, askerleri, kafalarıyla "kazanmak" için çabalarımızı kat kat artıracağız. Ancak, bir ayaklanma anında askerleri elde etmek için bedensel bir savaş da gerektiğini unutursak, zavallı bilgiçler olup çıkarız.
      Aralık günlerinde Moskova işçileri, askerleri kafalarıyla "kazanma" konusunda bize büyük dersler verdiler. Sözgelimi, 8 Aralıkta Strastnaya Meydanında Kazakları bir kalabalık kuşattığı zaman aralarına girdiler, arkadaşlık ettiler ve onları geri dönmeye kandırdılar. Gene 10 Aralıkta Presnya bölgesinde 10.000 kişilik bir kalabalık içinde kızıl bir bayrak taşıyan iki işçi kız Kazakların önüne fırlayıp "Öldürün bizi. Sağ kaldıkça bayrağı teslim etmeyeceğiz" diye bağırdıklarında, Kazaklar dağılıp atlarını sürdüler, arkalarından kalabalık bağırdı: "Yaşasın Kazaklar". Bu cesaret ve kahramanlık örnekleri, işçilerin kafasından hiçbir zaman silinmeyecektir.
      Ama Dubasov'un yanında nasıl yaya kaldığımızın örnekleri de var. 9 Aralıkta askerler Bolshaya Serpukhovskaya sokağında, ayaklananlara katılmak için Marseillaise söyleyerek yürüyorlardı. İşçiler onları karşılamak için delegeler gönderdiler. Malakhov [Moskova Askeri Bölgesi Kurmay Başkanı] atını dörtnala onlara doğru sürdü. İşçiler geç kalmıştı, önce Malakhov yetişti askerlere. Duygulu bir konuşma yaptı, askerleri kararsızlığa düşürdü, süvarilerle çevirdi ve götürüp kışlaya kapattı. Malakhov askerlere zamanında yetişti, biz yetişemedik; oysa iki gün içinde 150.000 kişi çağrımıza koşmuştu, bunlardan, sokaklara devriyeler çıkarılabilirdi, çıkarılmalıydı. Malakhov askerleri süvarilerle kuşattı, bu ara biz Malakhov'u bombacılarla kuşatmayı başaramadık. Yapacaktık bunu, yapmalıydık; bir zamanlar Sosyal Demokrat gazetede denildiği gibi (eski Iskra), bir ayaklanmada sivil ve askeri şeflerin amansızca yokedilmesi, ödevimizdir. Bolshaya Serpukhovskaya sokağında olanlar, ana hatlarıyla belli ki Nesvizhskiye ve Krutitskiye Kışlaları önünde de tekrar edildi; ayrıca işçiler Ekaterinoslav alayını "çekme"ye kalkıştıklarında. Alexandrov'daki istihkamcılara delegeler gönderildiğinde ve Kolomna'da istihkamcıların silahları alındığında da aynı şeyler olmuştur. Ayaklanma süresince kararsız askerleri elde etme savaşında yetersiz olduğumuzu gösterdik.
      Aralık olayları Marx'ın derin önermelerinden başka birini, oportünistlerin unuttuğu bir önermeyi de doğrular: Ayaklanma bir sanattır ve bu sanatın başlıca kuralı müthiş cüretli ve dönmemecesine kararlı bir saldırıcı olmaktır. Yeterince sindirememişiz bu gerçeği. Bu sanatı, bu her ne bahasına olursa olsun saldırma kuralını, ne biz öğrenmişiz yeterince, ne de kitlelere öğretmişiz. Bütün gücümüzle bu kusurumuzu gidermeye çalışmalıyız. Siyasal sloganlar sorununda taraf tutmak yetmez; ayrıca bir silahlı ayaklanma sorununda da taraf tutmak gerekir. Buna karşı olanlar, buna hazır olmayanlar, gözünün yaşına bakmadan devrimi destekleyenler arasından atılmalı, tasını tarağını yüklenip devrim düşmanlarının, hainlerin, korkakların yanına gönderilmelidir; çünkü olayların baskısının ve çarpışma koşullarının bizi, dostu düşmandan ayırmak için, bu ilkeye göre davranmaya zor1ayacağı günler yakındır. Sakin ve durgun olun demeyelim; askerler bize "gelsin" diye "beklemeyelim". Hayır! Atak, yıkıcı, silahlı bir saldırı gerektiğini, böyle zamanlarda düşmana komuta eden kişilerin yokedilmesi gerektiğini, kararsız askerleri elde etmek için daha canlı bir savaş gerektiğini, evlerin damlarından bağırmalıyız.
      Moskova olaylarından alınacak üçüncü ders, bir ayaklanma için kuvvetlerin örgütlenişi ve taktikle ilgilidir. Askeri taktiğin dayandığı şey askeri tekniktir. Bu basit gerçeği Engels ortaya attı ve bütün Marksistlere kabul ettirdi. Askeri teknik bugünlerde ondokuzuncu yüzyılın ortalarında olduğu gibi değildir. Toplara karşı insan kalabalıklarıyla yürümek, barikatları tabancalarla savunmak delilik olur. Kautsky, Moskova olaylarından sonra Engels'in bu konudaki yargılarının yeniden gözönüne alınmasının tam zamanı olduğunu ve Moskova'nın "yeni barikat taktikleri" getirdiğini yazarken haklıydı. Bu taktikler gerilla savaşı taktikleridir. Böyle bir taktik için gereken örgüt, çok küçük ve hareketli birliklerdir; on kişilik, üç kişilik, hatta iki kişilik birlikler. Şimdilerde beş ya da üç kişilik birliklerden söz edilince, burun kıvıran Sosyal Demokratlara raslıyoruz. Alay etmek, çağdaş askeri tekniğin getirdiği koşullar altındaki sokak çarpışmasının ortaya çıkardığı yeni taktik ve örgüt sorununu bilmezlikten gelişin ucuz bir yoludur. Moskova ayaklanmasının hikayesini iyice bir inceleyin beyler, "beş kişilik birlikler" ile "yeni barikat taktiği" sorunu arasında nasıl bir bağlantı olduğunu göreceksiniz.
      Moskova bu taktikleri ilerletti, ama onları gerçekten büyük çapta, bir kitle çapında, uygulamaya yetecek kadar geliştirmeyi başaramadı. Gönüllü çarpışma takımları çok azdı, atak saldırı sloganı işçi kitlelerine verilmedi ve onlar bunu uygulamadılar; gerilla müfrezeleri nitelik bakımından birbirinin aynıydı, silahları ve yöntemleri yetersizdi, kalabalığa önderlik etme yetenekleri hemen hiç gelişmemişti. Bütün bunları gidermeliyiz; Moskova deneyinden birşeyler öğrenerek, bunları kitleler arasında yayarak ve daha da geliştirmeleri için onların yaratıcı çabalarını bileyerek yapacağız bunu. Aralıktan beri bütün Rusya'da süregelen gerilla savaşı ve korkunç şiddet hareketleri elbette bir ayaklanmanın doğru taktiğini öğrenmekte kitlelere yardım edecektir. Sosyal Demokrasi bu şiddet hareketlerini gözönüne almalı ve onu kendi taktiğiyle kaynaştırmalı, örgütleyip kontrol etmeli; bunu, işçi sınıfı hareketinin ve genel devrimci çarpışmanın koşullarına ve çıkarlarına indirgemeli; bu ara ayaklanma sırasında Moskovalı arkadaşlarımızın ve ünlü Letonya Cumhuriyeti[***] günlerinde Letonyalıların (amansızca icabına baktıkları gibi) bu gerilla savaşının "sokak serserisi" sapkınlığını acımadan budayıp atmalıdır.
      Son zamanlarda askeri teknikte yeni ilerlemeler oldu. Japon savaşı, el bombasını ortaya çıkardı. Hafif silah fabrikaları, pazara otomatik silahlar sürdüler. Bu iki silah da Rus devriminde başarıyla kullanıldı, ama yeterli olmaktan uzaktı. Teknik gelişmelerden yararlanabiliriz, yararlanmalıyız; işçi müfrezelerine büyük sayıda bombalar yapmayı öğretmeliyiz; onlara ve bizim çarpışma takımlarımıza patlayıcı maddeler, bombalar, otomatik tüfekler elde etmekte yardım etmeliyiz. Şehirlerdeki ayaklanmalarda işçi kitleleri yer alırsa, düşmana karşı kitle saldırılarına girişilirse, Duma'dan sonra, Sveaborg ve Kronstadt'tan sonra büsbütün kararsızlaşan askeri birlikleri elde etmek için bilinçli, ustaca bir savaşa geçilirse, genel çarpışmaya köylerin de katılmasını sağlayabilirsek, bütün Rusya'nın gelecek silahlı ayaklanmasında zafer bizim olacaktır.
      Öyleyse Rus devriminin büyük günlerinin verdiği dersleri sindirerek çalışmamızı daha da yayıp geliştirelim ve ödevlerimizi daha bir cüretle ortaya koyalım. Çalışmamızın temeli, bu önemli anda ulusun gelişme isteklerine ve sınıf çıkarlarına kesin bir güvendir. Çarlık rejimini yıkma, devrimci bir hükümet tarafından bir kurucu meclis toplama sloganı altında işçi sınıfının, köylülerin ve ordunun gittikçe artan bir kısmını biraraya getiriyoruz, getirmeye devam edeceğiz. Şimdiye dek olduğu gibi çalışmamızın esaslı ve başlıca özü, kitlelerin siyasal anlayışını geliştirmektir. Ama bu genel, sürekli ve esas ödevin yanısıra Rusya'nın bugün içinde bulunduğu dönemin bize başka özel ödevler de yüklediğini unutmamalıyız. Bilgiç taslağı ve dar kafalı olmayalım, bu an için gerekli olan özel ödevleri, bu belli mücadele biçimlerinin öze1 ödevlerini, her zaman ve bütün koşullar altında değişmeden kalan sürekli ödevlerimiz var diye anlamsız mazeretlerle, yapmaktan kaçınmayalım.
      Büyük bir kitle çarpışmasının yaklaştığını hatırlayalım. Silahlı bir ayaklanma olacak bu. Mümkün olduğu kadar bir anda olmalı bu. Kitleler silahlı, kanlı, korkunç bir çarpışmaya gireceklerini bilmeli. Ölümü hor görmeliler ve zafere güvenmeliler. Düşmana şiddetle, canla başla saldırmalılar; "savunma yok, saldır" olmalı kitlelerin sloganı; ödevleri düşmanı amansızca yoketmek olacak; çarpışmanın örgütü hareketli ve esnek olacak; askerler arasındaki kararsız öğelerin bu yana etkin olarak katılması sağlanacak. Bu büyük çarpışmada bilinçli işçi sınıfının partisi ödevini son kertesine kadar yapmalı.
      V. İ. Lenin, Selected Works,
      International Publishers, 1967,
      Cilt I, s. 577-583.
     
      İlk defa 29 Ağustos 1906'da
      Proletary
'de yayınlandı.
Dipnotlar


[*] Menşeviklerin 1905 olaylarına ilişkin yorumu.
[**] 1905 Kasımında Moskova'da Kara Yüzler'in tehdidini önlemek için kuruldu. Kara Yüzler, devrimci harekete saldırmak, adam öldürmek, Yahudi kırımlarında kullanmak üzere polisin örgütlediği çetelerdi.
[***] 1905 Aralığında çeşitli Letonya şehirleri Çar birliklerine karşı gerilla savaşına başlayan devrimci işçilerin, tarım işçilerinin, köylülerin silahlı müfrezelerinin eline geçmişti. 1906 Ocağında da Letonya'daki ayaklanmalar Çar generallerinin ceza seferleriyle bastırıldı.