KÜTÜPHANE | LENIN

Marks-Engels-Lenin Kadın ve Aile
 

    SOSYALİZM/KOMÜNİZMDE KADININ KURTULUŞU


         
          ÜTOPYACI değiliz. Biliyoruz: Niteliksiz her işçi ve her işçi kadın">

    KÜTÜPHANE | LENIN

    Marks-Engels-Lenin Kadın ve Aile
     

      SOSYALİZM/KOMÜNİZMDE KADININ KURTULUŞU


           
            ÜTOPYACI değiliz. Biliyoruz: Niteliksiz her işçi ve her işçi kadın, devletin yönetimine hemen katılacak durumda değildir. Bunda gerek kadetlerle, gerek Breşkovskaya ve Çereteli ile anlaşıyoruz. O burjuvalardan yalnız sununla ayrılıyoruz: sanki yalnız zenginler ya da zengin ailelerden gelen memurlar devleti yönetecek; alışılmış, günlük yönetim işini yapacak durumda imişler önyargısı hemen bırakılsın istiyoruz. Devlet yönetimi için sınıf-bilinçli işçilerin ve askerlerin eğitimi sağlansın ve hemen işe başlasınlar, yani bütün çalışanların, bütün yoksul halkın bu eğitime katılması başlatılsın istiyoruz. (sayfa 185)
           
            W. I. Lenin, "Werden die Bolschewiki die Staatsmacht behaupten?"
            Werke,
      Band 26, Berlin 1961, s. 97.

      *

           
            (Delegeler Yoldaş Lenin'i uzun süren coşkun alkışlarla selamlıyor.) Kadın yoldaşlar! Proleter ordunun kadın kolunun kongresi belirli bakımdan özellikle çok önemlidir; çünkü bütün ülkelerde en çetin koşullarda harekete geçenler kadınlardı. Ama çalışan kadınların büyük bir kesimi önemli ölçüde katılmadan hiçbir sosyalist devrim olamaz.
            Bütün uygar ülkelerde, en ileri olanlarında bile, kadınlar öyle bir konumda bulunuyorlar ki, onlara ev-köleleri demek hiç de gerekçesiz değildir. Hiçbir kapitalist devlet, en özgürü bile, kadınların tam hak eşitliğim tanımıyor.
            En önce kadınların haklarındaki her sınırlamayı ortadan kaldırmak, Sovyet Cumhuriyetinin görevidir. Burjuva pisliğin, burjuva baskının ve aşağılamanın bir kaynağını - boşanma davasını- Sovyet iktidarı tümüyle ortadan kaldırdı.
            Boşanma bakımından tam özgür bir yasamanın varolmasından bu yana hemen bir yıl geçti. Evlilik-içi ve evlilik-dışı çocukların durumundaki farkı da bir dizi politik sınırlama gibi ortadan kaldıran bir kararname yayınladık. Çalışan kadınların eşitliği ve özgürlüğü başka hiçbir yerde böylesine tam gerçekleştirilmemiştir.
            Biliyoruz ki yürürlükten kalkmış kuralların bütün ağırlığı işçi sınıfından olan kadının omuzlarına yükletilir.
            Bizim yasamız, tarihte ilk defa, kadım haklarından yoksun bırakan bu duruma tümüyle son verdi. Ama yalnızca yasa sözkonusu değildir. Bütün kentlerimizde ve sanayi bölgelerimizde, tam evlilik özgürlüğüyle ilgili bu yasamn kendisini ne kadar kolay kabul ettirdiği görülüyor; ama bu yasa, kırda çoğunlukla, büyük çoğunlukla, yalnız kâğıt üzerinde kalıyor. Orada bugüne kadar kilise evliliği ağır basıyor. Bu papazların etkisine geri dönüştür; bu hastalıkla savaşmak eski yasamayla savaşmaktan daha güçtür.
            Dinsel yasalara karşı savaşırken son derece dikkatli ilerlenmelidir; bu savaşımda dinsel duyguları yaralayan kimse, büyük zararlara yolaçar. Savaşım propaganda, aydınlatma yoluyla yürütülmelidir. Savaşımı sert yöntemlerle yürütürsek, yığınları kendimize karşı kışkırtabiliriz; böyle bir savaşım (sayfa 186) yığınların ayrılığını din ilkesine göre derinleştirir, oysa bizim kuvvetimiz birliktedir. Dinsel önyargıların en derin kaynakları yoksulluk ve bilgisizliktir; bu hastalıklarla da savaşmalıyız.
            Kadın şimdiye kadar ancak bir köleninkine benzetilebilecek bir durumda bulunuyordu; kadın ev halkıyla bunaltılır, ve bu durumdan onu yalnız sosyalizm kurtarabilir. Yalnız küçük işletmelerden ortaklaşa işletmelere ve ortaklaşa toprak işleyimine geçersek, kadının tam kurtuluşu ve köleliğinin sonu ancak o zaman gerçek olur. Bu güç bir görevdir, ama şimdi, köy yoksulları komitelerinin kurulduğu yerde, gün doğuyor, çünkü sosyalist devrim sağlamlaşıyor.
            Kırsal halkın en yoksul kesimi ancak şimdi örgütleniyor, ve bu örgütlerde köy yoksulları sosyalizme sağlam bir temel sağlıyor.
            Eskiden sık sık şöyle olurdu: Kent devrimcileşir ve köy ancak ondan sonra eyleme geçerdi. Şimdiki devrim köye dayanıyor, ve önemi ve kuvveti de bundan doğuyor. Bütün kurtuluş hareketinin deneyiminden biliyoruz ki, bir devrimin başarısı kadınların ona hangi ölçüde katıldığına bağlıdır. Sovyet iktidarı, kadının proleter sosyalist görevini özgür yerine getirebilmesi için her şeyi yapıyor.
            Sovyet iktidarı, bir dizi ülkede devrim yangınını alevlendirdiği ve sosyalizme doğru kesin adımlar attığı için bütün emperyalist ülkeler ona hınç duydukça ve onu savaşla bastırmak istedikçe, güç bir durumda bulunuyor.
            Şimdi, onların devrimci Rusya'yı yıpratmak istedikleri yerde, ayaklarının altındaki toprak bile kızgınlaşmaya başlıyor. Almanya'da devrimci hareketin nasıl geliştiğini biliyorlar. Danimarka'da işçiler hükümete karşı savaşıyorlar. İsviçre'de ve Hollanda'da devrimci hareket kuvvetleniyor. Bu küçük ülkelerde devrimci hareketin kendi başına hemen hiç önemi yoktur; ama bundan ötürü özellikle dikkate değerdir; çünkü o ülkelerde savaş olmamıştır, ve çünkü oralarda demoratik "hukuk" düzeni vardır. Böyle ülkeler harekete geçerse, bu, devrimci hareketin bütün dünyayı saracağı gerçeğini gösterir.
            Bugüne kadar hiçbir cumhuriyet, kadını özgürleştirmeye güç yetirmedi. Sovyet iktidarı kadına yardım ediyor. Davamız altedilemez; çünkü yenilmez işçi sınıfı bütün ülkelerde (sayfa 187) ayaklanıyor. Bu hareket yenilmez sosyalist devrimin köklenmesi demektir.
            (Sürekli alkışlar. "Enternasyonal "in söylenmesi.)
           
            W. I. Lenin "Rede auf dem I. Gesamtrussischen Arbeiterinnenkongreß,
            19. November 1918",
            Werke,
      Band 28, Berlin 1959, s. 175-177.

      *


           
            Denetim konusundaki kararnamede düşüncelerim şu bakımlardan tamamlanmalıdır: 1. İşçilerin birlikte çalışması için merkezî bir örgütün (ve yerel organların) yaratılması; 2. Proleter halktan güvenilir kişilerin sistemli katılmalarının, bu arada kadınların hiç koşulsuz ⅔ oranına kadar katılabilmelerinin yasal olarak sağlanması; 3. Sonraki görevler olarak şunların ön plana alınması:
            α) Halkın yakınmaları temel alınarak ivedi gözden geçirmeler;
            β) Kırtasiyecilikle savaşım;
            γ) Hakların çiğnenmesine ve kırtasiyeciliğe karşı devrimci savaşım önlemleri;
            δ) Emek üretkenliğinin artırılmasına ve,
            ε) Ürün çokluğunun artırılmasına vb. özel önem vermek.
           
            W. I. Lenin, "Notizen über die Reorganisation der staatlichen Kontrolle.
            An J. W. Stalin",
            Werke,
      Band 28, Berlin 1970, s. 500.

      *


           
            Proletarya diktatörlüğünden komünizme giden yolda komünistlerin partisi, eski yapının yerlerine işçilerin ve köylülerin sınıf mahkemelerinin konduğu mahkemeler gibi burjuva egemenliğinin organı olan kuruluşları, demokratik sloganları sonuna kadar kullanarak, tümüyle ortadan kaldırır. Proletarya bütün iktidarı eline aldıktan sonra, o eski, belirsiz "yargıcın halkça seçimi" formülü yerine, "yargıcın çalışanların arasından ve yalnız çalışanlarca seçilmesi" sınıf sloganını koyar ve bunu bütün yargı örgütünde gerçekleştirir. Çıkar sağlamak için hiçbir ücretli-emek kullanmayan emekçilerin (sayfa 188) ve köylülerin yalnızca mahkemedeki temsilcisini seçen Komünist Partisi, kadınlara farklı davranmaz, her iki cinsi gerek yargıç seçiminde, gerekse yargısal görev pratiğinde bütün haklarda eşitleştirir. Parti, yıkılmış hükümetin yasalarını kaldırdıktan sonra, sovyet seçmenlerince seçilmiş yargıçlara, partinin kararnamelerini uygulayarak proletaryanın istencini geçerli kılma ve, uygun bir kararname yoksa ya da kararname tam değilse, yıkılmış hükümetin yasalarını hesaba katmaksızın, sosyalist hukuk bilincini kılavuz edinme sloganını verir.
           
            W. I. Lenin, "Entwurf des Programms der KPR (B)
            für den VIII. Parteitag im Maerz 1919",
            Werke,
      Band 29, Berlin 1961, s. 115.

      *


           
            Hepimiz şunu eklemeliyiz ki, devrim sorunlarına burjuva-aydınsal, yanıltmacalı bir yaklaşımın izleri her yerde, kendi saflarımızda bile, adım başında açıkça görünüyor. Örneğin basınımız, kokuşmuş burjuva-demokratik geçmişin bu çürük kalıntılarıyla pek az savaşıyor, gerçek komünizmin yalın, alçakgönüllü, ama canlı tohumlarına pek az destek oluyor.
            Kadının durumunu ele alalım. Dünyanın hiçbir demokratik partisi, en ileri burjuva cumhuriyetlerin birinde olsun, egemenliğimizin hemen ilk yılında bu bakımdan yaptıklarımızın yüzde-birini bile onyıllarda yapmamıştır. Kadının hak eşitsizliği ile, boşanmanın sınırlanması ve boşanmanın bağlandığı çirkin biçimsellikler (Formalitaeten) ile, evlilik-dışı çocukların tanınması, babalarının araştırılması ile vb. ilgili alçakça yasalardan, bütün uygar ülkelerde burjuvazinin ve kapitalizmin yüzkarası olan sayısız kalıntıları bulunan yasalardan sözcüğün en gerçek anlamıyla taş üstünde taş bırakmadık. Bu alanda yaptıklarımızdan övünç duymak bin kez hakkımızdır. Ama toprağı eski burjuva yasaların ve düzenlemelerin molozlarından ne kadar çok temizlediysek, bunun yalnızca toprağın işlenmek için düzenlenmesi olduğunu, ama henüz toprağı işlemenin kendisi olmadığını o kadar iyi anladık.
            Kadın, bütün özgürleşme yasalarına karşın, eskisi gibi (sayfa 189) ev-kölesi olarak kalıyor; çünkü onu mutfağa ve çocuk odasına kapatan ve onun yaratma gücünü düpedüz barbarca üretken-olmayan- (unproduktive), bayağı, sinir törpüleyici, köreltici, yıpratıcı bir çalışmayla boşa harcatan ev ekonomisinin ayrıntılarıyla eziliyor, bunalıyor, köreliyor, aşağılanıyor. Kadının gerçek özgürleşmesi, gerçek komünizm, ev ekonomisinin ayrıntılarına karşı, ya da daha doğrusu, sosyalist büyük ekonomi için onun kökten değiştirilmesi uğruna, (devlet çarkının başındaki proletaryanın yönetiminde) yığın savaşımı nerede ve ne zaman başlarsa, ancak orada ve o zaman başlayacaktır.
            Teorik olarak her komünist için tartışılmaz olan bu sorunla pratikte yeterince ilgileniyor muyuz? Elbette hayır. Komünizmin şimdi bu alanda da varolan tohumlarına yeterince bakım gösteriyor muyuz. Hayır, gene hayır. Kamusal aşevleri, çocuk bakımevleri, yuvalar - bunlar bu türlü tohumların en güzel örnekleridir, bunlar bütün böbürlenmelerden, tumturaklardan, resmiliklerden uzak, kadını özgürleştirmeye gerçekten uygun olan, onun toplumsal üretimdeki ve kamu yaşamındaki rolünden doğan o erkek karşısındaki eşitsizliğini azaltmaya ve yeryüzünden kaldırmaya gerçekten uygun olan yalın, günlük araçlardır. Bu araçlar yeni değildir, (sosyalizmin bütün maddi önkoşulları gibi) geniş-ölçekli kapitalizm tarafından yaratılmışlardır; ama kapitalizmde birincisi ancak bir az-bulunurluk olarak kalmışlardır, ikincisi -özellikle önemli olan budur- ya spekülasyonun, zenginleşmenin, aldatmanın, yanıltmanın bütün kötü yanlarıyla kâr güden girişimler, ya da en iyi işçilerin haklı olarak hınç duyduğu ve tiksindiği "burjuva iyilikseverliğinin gözboyayıcı örnekcikleri" olmuşlardır.
            Kuşkusuz, bu kuruluşlar bizde çok artırıldı ve karakterlerini değiştirmeye başladı. Kuşkusuz, işçi ve köylü kadınlar arasında çok daha örgütçü bir yetenek vardır, bildiğimiz gibi, çok sayıda iş arkadaşının ve çok daha büyük sayıda tüketicinin katıldığı ve "aydınlar"ın ya da çiçeği burnunda "komünistler"in pek beğendikleri planlar, sistemler vb. üzerine boş laf, gayretkeşlik, ağız dalaşı ve gevezelik bolluğu olmayan pratik bir işi yoluna koymayı bilen insanlar onları "hasta etmeyi" alışkanlık haline getirmişlerdir. Ama yeninin bu tohumlarını yeterince koruyor ve kolluyor değiliz.(sayfa 190)
            Burjuvaziye bakın. Gereksindiği şey için reklâm yapmayı ne kadar iyi biliyor! Kapitalistlerin gözünde "örnek geçerlikte" olan işletmeler, onların gazetelerinin milyonlarca nüshasında nasıl göklere çıkarılıyor, "örnek geçerlikteki" burjuva düzenlemeler nasıl ulusal övünç konusu yapılıyor! Bizim basınımız en iyi kamusal aşevlerini ya da çocuk bakımevlerini anlatmaya, her gün yayın yaparak onlardan birkaçının örnek düzenlemelere göre kurulmasını sağlamaya, onlar için reklam yapmaya ve örnek geçerlikteki bir komünist çalışmayla insan emeğinde hangi tasarrufa tüketiciler için hangi kolaylıklara, geçim araçlarından hangi tasarrufa, kadının evsel kölelikten hangi özgürleşmesine, sağlık koşullarında hangi iyileşmeye varıldığını, bunların kesinlikle gerçekleşebildiğini ve bütün topluma, bütün çalışanlara yayılabileceğini ayrıntılı olarak anlatmaya hiç ya da hemen hemen hiç çaba göstermiyor.
            Örnek geçerlikte üretim, örnek geçerlikte komünist subotnikler, her pud tahılın sağlanmasında ve dağıtımında örnek geçerlikte özen ve titizlik, örnek geçerlikte aşevleri, onlarda ve işçi evlerinde ya da ev bloklarında örnek geçerlikte temizlik - bütün bunlar şimdi basınımızın da, her işçi ve köylü örgütünün de dikkatinin ve yardımının on kat daha çok konusu olmalıdır. Bütün bunlar komünizmin tohumlarıdır, ve bu tohumların bakımı ortak ve en birinci ödevimizdir.
           
            W. I. Lenin, "Die grosse Initiative", Aynı yapıt, s, 418-420.
           
            V. I. Lenin, "Büyük Bir Başlangıç", Marks-Engels-Marksizm,
            Ankara 1976, s. 480-483.

      *


           
            Eski toplumda, insanlar küçük soy toplulukları halinde yaşar ve henüz gelişmelerinin en alt basamağında bulunur iken, şimdiki uygar insanlığın binlerce yılla ayrıldığı yabanıllığa yakın bir durumda, bir çağda -o çağda, devletin varlığının hiçbir belirtisi görünür değildir. Geleneklerin egemenliğinin tanındığını, soy birliğindeki yaşlıların yararlandığı otoritenin, saygının, gücün tanındığını, bu gücün zaman zaman kadınlara tanındığını görüyoruz -kadının o zamanki (sayfa 191) durumu, bugünkü hak yoksunu, horgörülen durumuna benzemiyordu- ama, başkalarını yönetmek için, yönetimle ilgili ve yönetim amacıyla belirli bir baskı aygıtına, bir zor aygıtına, bugün hepinizin anladığı gibi, silahlı askerî birliklerin, hapisanelerin ve başkalarının istencini zorla baskı altına almanın başka araçlarıyla temsil edilen bir aygıta planlı ve sürekli olarak buyuran özel bir insan kategorisini hiçbir yerde görmüyoruz. Devletin özünü belirleyen bu şeyi hiçbir yerde görmüyoruz.
            Ama hiçbir devletin olmadığı bir zaman vardı; o zaman, genel bağlar, toplumun kendisi, disiplin, çalışma düzeni, alışkanlığın, geleneklerin gücüyle, soybirliğindeki yaşlıların ya da çoğu zaman erkeklerle eşit haklan olan ve sık sık da daha yüksek bir konumda bulunan kadın üyelerin otoritesiyle ya da saygınlığı ile sürdürülüyordu, o zaman, yönetmek için hiçbir uzman, hiçbir insan kategorisi yoktu.
           
            W. I. Lenin, "Über den Staat",
            Werke,
      Band 29, Berlin 1970, s. 464-465.
           
            V. İ. Lenin, "Devlet",
            Marks-Engels-Marksizm,
      Sol Yayınlan, Ankara 1990, s. 289-290.

      *


           
            Kadın yoldaşlar! Kadm işçiler konferansınızı selamlayabildiğim için çok seviniyorum. Bugün çalışanlar yığınından her kadın işçiyi ve her bilinçli insanı en çok ilgilendiren konulara ve sorunlara değinmeme izin vereceksiniz. Bu sıcak sorunlar, ekmek sorunu ve askerî durumumuzdur. Ama toplantınızla ilgili gazete haberlerinden öğrendiğim kadarıyla, bu sorunlar burada enine boyuna ele alınmıştır -askerî durumu yoldaş Trotski ve ekmek sorununu Yoldaş Yakovleva ve Yoldaş Zviderski. Bu sorunlara değinmeme bundan ötürü izin verilmiş oluyor.
            Sovyet Cumhuriyetinde proleter kadın hareketinin genel görevleri üzerine, gerek genellikle sosyalizme geçişle bağlantılı sorunlar üzerine, gerek şimdi özellikle zorunlu olarak ön plana çıkmış sorunlar üzerine bir çift söz söylemek istiyorum. Kadının durumu sorunuyla Sovyet iktidarı başlangıçtan beri uğraştı. İnanıyorum ki, sosyalizme geçen her işçi (sayfa 192) devletinin ikili bir görevi olacaktır. Bu görevin birinci bölümü oldukça yalın ve kolaydır. Kadını erkeğin karşısında haksızlığa uğratan eski yasalarla ilgilidir.
            Batı Avrupa'daki özgürlük hareketlerinin savunucuları, uzun zamandır, onyıllardır değil, yüzyıllardır, bu eskimiş yasaların kaldırılmasını ve kadının erkekle hak eşitliğini istiyorlar. Ama bunu gerçekleştirmeyi Avrupa'nın demokratik devletlerinden hiçbiri, en ileri cumhuriyetlerden hiçbiri başarmadı; çünkü orada, kapitalizmin varolduğu yerde, mülkte ve akarda özel mülkiyetin, fabrikalarda ve işletmelerde özel mülkiyetin bulunduğu yerde, sermayenin henüz gücünü sürdürdüğü yerde, erkeğin üstüncelikleri saklı kalıyor. Rusya'da kadının yasal hak eşitliği yalnızca 25 Ekim 1917'de işçiler iktidara geldikleri için gerçekleştirildi. Sovyet iktidarı başlangıçtan beri, her sömürüye düşmanca karşı çıkan çalışanların bir iktidarı olma görevini benimsedi. Çalışanların mülk sahiplerince ve kapitalistlerce sömürülmesini olanaksızlaştırma, sermayenin egemenliğini yoketme görevini benimsedi. Sovyet iktidarı, mülkte ve akarda özel mülkiyet olmadan, fabrikalarda ve işletmelerde özel mülkiyet olmadan, her yerde, bütün dünyada, en demokratik cumhuriyetlerde bile, çalışanları gerçekten yoksulluğa ve ücret köleliğine ve kadını iki kat köleliğe bırakan şu özel mülkiyet olmadan, çalışanların yaşamlarını düzenlemelerini amaç edindi.
            Sovyet iktidarı, çalışanların iktidarı, kurulmasının hemen ilk aylarında, kadını ilgilendiren yasamayı, kökten değiştirdi. Sovyet Cumhuriyetinde, kadına bir astlık konumu tanıyan bütün yasalardan taş üstünde taş kalmadı. Özellikle kadının zayıf konumunu sömüren ve onu yasal olarak eşitsiz ve hatta çoğu zaman aşağı bir duruma indiren yasaları, yani boşanmayla ilgili, evlilik-dışı çocuklarla ve kadının çocuğun babasından nafaka alma hakkıyla ilgili yasaları amaçlıyorum.
            Burjuva yasamanın tam bu alanda, en ileri ülkelerde bile; kadını haklarından yoksun bırakmak ve alçaltmak için kadının zayıf konumunu sömürdüğü gösterilmiştir. Ve tam bu alanda, Sovyet iktidarı eski, adaletsiz, çalışan yığınların savunucuları için katlanılmaz olan yasalardan taş üstünde taş bırakmadı. Ve şimdi tam övünçle ve hiç abartmadan söyleyebiliriz ki, Sovyet Rusya'dan başka, kadınların tam hak (sayfa 193) eşitliğinden yararlandığı, kadının günlük yaşamda ve aile yaşamında özellikle belli olan aşağı bir durumda bulunmadığı bir ülke, dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu bizim ilk ve en önemli görevlerimizden biriydi.
            Bolşeviklere düşmanca karşı çıkan partilerle raslantı sonucu ilişkiniz olursa, ya da Kolçak'ın veya Denikin'in elindeki bölgelerde Ruşça yayınlanan gazeteler elinize geçerse, ya da bu gazetelerin görüş noktasında bulunan kişilerle konuşursanız, onların Sovyet iktidarını demokrasiye aykırı davranmakla suçladıklarını sık sık işiticeksiniz.
            Biz, Sovyet iktidarının savunucuları, bolşevikler ve komünistler, Sovyet iktidarının yandaşları, demokrasiyi yaralamakla sürekli kınanıyoruz, ve bu suçlamayı kanıtlamak için Sovyet iktidarının Kurucu meclisi dağıtmış olması gerçeği anılıyor. Bu suçlamaları bilinegeldiği gibi, şöyle yanıtlıyoruz: mülkte ve akarda özel mülkiyet varken, insanlar birbirleriye eşit değilken, kendi sermayesi olan efendi, oysa onun yanında çalışan başkaları onun ücretli-kölesi iken varolan demokrasiye, böyle bir demokrasiye hiç değer vermiyoruz. Böyle bir demokrasi en ileri devletlerde bile yalnızca köleliği gizledi. Biz sosyalistler, ancak demokrasi çalışanların ve ezilenlerin durmunu iyileştirdiği zaman ve sürece demokrasinin yandaşlarıyız. Sosyalizm bütün dünyada insanların insanları her türlü sömürmesine karşı savaşımı görev edinmiştir. Sömürülenlere, haksızlığa uğrayanlara hizmet eden demokrasi bizim için gerçekten anlamlıdır. Çalışmayanlardan seçme hakkı alınırsa, insanlar arasında gerçek eşitlik olur. Çalışmayan, yememelidir de.
            Bu suçlamalara yanıt olarak, şu ya da bu devlette demokrasinin nasıl gerçekleştirildiğinin sorulması gerektiğini söylüyoruz. Demokratik bütün cumhuriyetlerde eşitlik ilan edilir; ama yurttaşlıkla ilgili yasamada ve kadın haklarıyla, örneğin kadının ailedeki durumuyla ve boşanmadaki haklarıyla ilgili yasalarda, kadının hiçbir eşitlikten yararlanmadığını ve aşağılandığını adım başında görüyoruz, ve bunun demokrasiye bir aykırılık olduğuna, yani ezilenler bakımından demokrasiye bir aykırılık olduğuna inanıyoruz. Sovyet iktidarı yasalarında kadının bir hak yoksunluğunun en küçük bir izini bile bırakmayarak, demokrasiyi bütün öbür ülkelerden, en ileri olanlardan bile daha çok gerçekleştirdi. Yineliyorum: (sayfa 194) hiçbir devlet ve hiçbir demokratik yasama, Sovyet iktidarının kurulmasının hemen ilk aylarında kadın için yaptıklarının yarısını bile yapmamıştır.
            Elbette, yasalar yalnız başlarına yetmez, ve yalnız kararnamelerle asla yetinmiyoruz. Ama, yasama alanında, kadını erkekle eşitleştirmek için yapabileceğimiz her şeyi yaptık, ve bundan haklı olarak övünç duyabiliriz. Sovyet Rusya'da kadının durumu şimdi öyledir ki, en ileri devletlerin görüş noktasından bile idealdir. Ama bunun doğallıkla ancak başlangıç olduğunu biliyoruz.
            Kadın ev ekonomisince sömürüldükçe, durumu her zaman sıkıntılı kalır. Kadının tam özgürleşmesi için ve erkekle gerçek eşitliği için toplumsal düzenlemeler gerekir, kadının genel üretken çalışmaya katılması gerekir. Kadın o zaman erkekle eşit konuma gelecektir.
            Burada kadının emek üretkenliği, emek kapsamı, emek süresi ve çalışma koşulları vb. bakımından eşitleştirme elbette sözkonusu değildir; tersine, kadının ekonomik durumu yüzünden erkeğe oranla ezilmemek gerektiği sözkonusudur, hepiniz biliyorsunuz ki, kadının bu olgusal (faktisch) ezilmesi tam hak eşitliği halinde de varolagider; çünkü bütün ev ekonomisi onun omuzlarına yükletilir. Ev ekonomisi, pek çok halde, kadının yaptığı en üretken olmayan, en barbarca ve en ağır iştir. En dar çerçevede kalan, kadının gelişmesinin herhangi bir yolda yararlanabileceği hiçbir şey içermeyen bir iştir.
            Sosyalist ülkü için uğraşıyoruz, sosyalizmin tam gerçekleşmesi için savaşmaktayız, ve burada kadın için büyük bir etkinlik alanı açılıyor. Şimdi zemini sosyalist kuruluş için düzenlemeye ciddi olarak hazırlanıyoruz; ama sosyalist toplumun gerçek kuruluşu, ancak kadının tam hak eşitliğini sağladığımız zaman ve onunla birlikte bu köreltici, üretken olmayan küçük-işten kurtulan kadın yeni işe geçince başlayacaktır. Bu, bizim, yıllar, uzun yıllar yapacağımız bir iştir. Bu, hiçbir çabuk sonuç vermeyen ve hiçbir görklü etki vaadetmeyen bir iştir.
            Kadını ev ekonomisinden kurtarabilecek örnek düzenlemeler yapıyor, aşevleri, çocuk yuvaları kuruyoruz. Ve bütün bu düzenlemelerin yapılması özellikle kadınların üstesinden gelmeleri gereken bir iştir. Söylemek gerekir ki, kadının ev (sayfa 195) köleliği durumundan kurtulmasına yardım edebilecek bu türlü düzenlemeler, şu anda Rusya'da çok azdır. Yok denecek kadar azdır, ve Sovyet Cumhuriyetinin bugün içinde bulunduğu durum -yoldaşların burada size ayrıntılı olarak anlattıkları askerî durum ve yiyecek sağlama durumu- bu işte bizi engelliyor. Bununla birlikte, kadını ev-köleliğinden kurtaran bu düzenlemeler, bu amaç için en az olanak bulunan her yerde vardır.
            İşçinin özgürleşmesi, işçinin kendi eseri olmalıdır diyoruz; bunun gibi, kadın işçilerin kurtuluşu da, kadın işçilerin kendi eseri olmalıdır: Böyle düzenlemelerin yapılmasıyla kadın işçilerin kendileri ilgilenmelidir, ve bu etkinlik kadının kapitalist toplumdaki konumundan tümüyle başka bir konuma yükselmesine yolaçacaktır.
            Eski, kapitalist toplumda politikayla uğraşmak istenince, bunun için özel bir önyetişim gerekiyordu, ve bu yüzden kadının politikaya katılması en ileri en özgür kapitalist ülkelerde bile, son derece seyrekti. Bizim görevimiz çalışan her kadına politikanın yollarını açmaktır. Mülkte ve akarda ve fabrikalarda özel mülkiyet kaldırılır kaldırılmaz ve mülk sahiplerinin ve kapitalistlerin iktidarı çöker çökmez, çalışan yığınlar için, çalışan kadınlar için politikanın görevleri basit, açık ve herkesçe kesinlikle anlaşılır olur. Kapitalist toplumda kadın öyle bir adaletsiz durumda bulunur ki, erkeğe oranla politikaya katılması hiç denecek kadar seyrektir. Bunu değiştirmek için çalışanlar iktidara sahip olmalıdır, o zaman politikanın başlıca görevleri yalnızca çalışanların yazgısını doğrudan doğruya ilgilendiren şeyleri içerecektir.
            Ve burada işçi kadının, yalnız partili kadın yoldaşın ve sımf-bilinçli işçi kadının değil, ama partisiz ve en az sınıf-bilinçli işçi kadının işbirliği gereksiniyor. Sovyet iktidarı burada işçi kadına geniş bir etkinlik alanı yaratıyor.
            Ülkemize karşı savaşan, Sovyet Rusya'ya düşmanlık duyan kuvvetlere karşı savaşımda çok güçlük çektik. Hem askeri bakımdan çalışanların devletine savaşla karşı çıkan kuvvetlerle, hem de yiyecek sağlama alanında vurguncularla zorlu savaşmamız gerekti; çünkü emeklerini tümüyle buyruğumuza veren insanların sayısı, çalışanların sayısı, yeterince çok değildir. Ve burada Sovyet iktidarı için partisiz kadın işçilerin geniş yığınlarının yardımından daha değerli hiç bir (sayfa 196) şey olamaz. Onlara diyoruz ki: Eski, burjuva toplumda politik etkinlik için yolu kapalı bir karmaşık eğitim biçimi zorunlu olsun istenir. Oysa, Sovyet Cumhuriyetinde politik etkinliğin ana görevi, mülk sahiplerine karşı, kapitalistlere karşı, sömürünün ortadan kaldırılması uğruna savaşımdır, ve bundan ötürü, Sovyet Cumhuriyetindeki işçi kadınlara kadının erkeğe örgütleyici becerisiyle yardım etmesinde gerçekleşen bir politik etkinlik sunar.
            Örgütleyici çalışmayı yalnız milyonlar ölçüsünde gereksinmiyoruz. Örgütleyici çalışmayı, kadınlara etkinlik gösterme olanağını veren küçük çapta da gereksiniyoruz. Kadınlar, savaş koşullarında da, orduya yardım, orduda ajitasyon gerekirse, etkin olabilirler. Kadınlar her şeye etkin olarak katılmalıdır ki, Kızıl Ordu, düşünüldüğünü, kendisi için kaygılanıldığını görsün. Kadınlar bundan başka yiyecek sağlanmasında, geçim araçlarının dağıtımında, yığınsal beslenmenin iyileştirilmesinde, kamusal aşevlerinin şimdi Petrograd'da çok sayıda düzenlendikleri gibi yetkinleştirilmesinde etkin olabilirler
            Bunlar, kadın işçilerin etkinliğinin gerçekten örgütleyici önemi olan alanlardır. Ayrıca bu çalışmanın amacına ulaşması için kadınların büyük deneme işletmelerinde işbirliğine katılmaları gereklidir. Çalışan kadınların büyük çapta işbirliği olmadan bu iş başarılamaz. Ve kadın işçi, bu işi tümüyle üstlenecek yalnız geçim araçlarının dağıtımındaki denetime değil, ilgilendiği için onların daha kolay sağlanmasına da katılacak durumdadır. Bu, partisiz kadın işçinin tümüyle başarabileceği bir görevdir, ve bu görevin yerine getirilmesi, aynı zamanda, sosyalist toplumun sağlamlaştırılmışına özellikle yardım edecektir.
            Sovyet iktidarı mülkte ve akarda özel mülkiyeti tümüyle ve fabrikalarda ve işletmelerde özel mülkiyeti hemen hemen tümüyle kaldırdıktan sonra, amacı bütün çalışanların, yalnız parti üyelerinin değil, ama partisizlerin de, yalnız erkeklerin değil, ama kadınların da ekonomik kuruluşa katılmasıdır. Sovyet iktidarının başlattığı bu çalışma, ancak bütün Rusya'da yüzlerce değilj ama milyonlarca ve milyonlarca kadın katıldığı zaman başarılı olur. O zaman, inanıyoruz ki, sosyalist kuruluşun sağlam bir temeli olacaktır. O zaman, çalışanlar, mülk sahipleri ve kapitalistler olmadan da yapabileceklerini (sayfa 197) ve ekonomilerini yönetebileceklerini göstereceklerdir. O zaman Rusya'da sosyalist kuruluş öyle sağlam temellere dayanacaktır ki, Sovyet Cumhuriyetinin öbür ülkelerdeki ve Rusya'daki hiçbir dış düşmanı tehlikeli olmayacaktır.
           
            W. I. Lenin, "Über die Aufgaben der proletarischen Frauenbewegung
            in der Sowjetrepublik. Rede auf der IV. Konferenz
            parteiloser Arbeiterinnen der Stadt Moskau, 23. September 1919",
            Werke,
      Band 30, Berlin 1961, s. 23-29.

      *


           
            Sovyet iktidarının ikinci yıldönümü, bu sürede ulaşılanlara bir gözatmamıza ve bitirilmiş devrimin anlamını ve amaçlarını gözönüne getirmemize vesile oluyor.
            Burjuvazi ve yandaşları, bizi demokrasiyi yaralamakla suçluyorlar. Oysa biz diyoruz ki, sovyet devrimi demokrasinin hem derinlemesine hem de genişlemesine gelişmesi için, ve üstelik çalışan ve kapitalizm tarafından ezilen yığınlar için olan, dolayısıyla halkın büyük çoğunluğu için olan, (sömürenler, kapitalistler, zenginler için olan) burjuva demokrasiden farklı, (çalışanlar için olan) sosyalist bir demokrasi için şimdiye kadar örneği görülmedik bir itki yarattı.
            Kim haklı?
            Bu soruyu incelemek ve onun derinine inmek, bu iki yılın deneyimlerinden ders almak ve demokrasiyi daha da genişletmeye iyiden iyiye hazırlanmak demektir.
            Kadının durumu burjuva ve sosyalist demokrasiler arasındaki farkı özellikle apaçık gösterir ve ortaya atılan soruyu özellikle anlaşılır yolda yanıtlar.
            Burjuva cumhuriyette (yani mülkte ve akarda, fabrikalarda ve işletmelerde, hisse senetlerinde vb. özel mülkiyetin bulunduğu yerde), demokratik cumhuriyet de olsa, dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ileri ülkede, büyük Fransız (burjuva demokratik) devriminden beri beş çeyrek yüzyıl geçmiş olmasına karşın, kadın için tam hak eşitliği yoktur.
            Burjuva demokrasisi sözde eşitlik ve özgürlük vaadeder. Gerçeklikte bir tek, en ileri burjuva cumhuriyet bile insan soyunun kadınsal yarısını, erkekle tam yasal eşitliğe ve erkeğin vasiliğinden ve baskısından özgürleşmeye ulaştırmadı. (sayfa 198)
            Burjuva demokrasisi özgürlük ve eşitlik üzerine kulağa hoş gelen boş sözler, tumturaklı sözcükler, abartmalı vaatler ve gürültülü sloganlar demokrasisidir; gerçekte bütün bunlarla kadının özgürsüzlüğü ve eşitsizliği çalışanların ve sömürülenlerin özgürsüzlüğü ve eşitsizliği gizlenir.
            Sosyalist demokrasi ya da sovyet demokrasisi, kulağa hoş gelen, ama yalan olan sözleri bir yana atar ve "demokratların", mülk sahiplerinin, kapitalistlerin ya da tahıl fazlalarını aç işçilere aşırı yüksek fiyatlarla satarak zengin olan tok köylülerin ikiyüzlülüğüne amansızca savaş açar.
            Kahrolsun bu çirkin yalanlar! Ezilenler ile ezenlerin, sömürülenler ile sömürenlerin "eşitliği" olamaz, yoktur ve olmayacaktır. Kadın için erkeğin yasal üstüncelikleri karşısında hiçbir özgürlük olmadıkça, sermayenin boyunduruğundan işçinin, kapitalistlerin, mülk sahiplerinin ve tüccarların boyunduruğundan çalışan köylünün hiçbir kurtuluşu olmadıkça, gerçek "özgürlük" olamaz, yoktur ve asla olmayacaktır.
            Yalancılar ve ikiyüzlüler, beyinsizler ve körler, burjuvazi ve yandaşları, genellikle özgürlük, genellikle eşitlik ve demokrasi konusundaki boş sözleriyle halkı aldatmak isterler. İşçilere ve köylülere şunu söylüyoruz: Yalancıların maskelerini kaldırın, körlerin gözlerini açın. Onlara sorun:
            Hangi cinsin hangi cinsle eşitliği?
            Hangi ulusun hangi ulusla eşitliği?
            Hangi sınıfın hangi sınıfla
      eşitliği?
            Hangi boyunduruktan ya da hangi sınıfın boyunduruğundan kurtuluş?
            Hangi sınıf için özgürlük?
            Bu soruları ortaya atmaksızın, bunları ön plana çıkarmaksızın, bunların sessizce geçiştirilmesine, gizlenmesine, örtbas edilmesine karşı savaşmaksızın politikadan ve demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten ve sosyalizmden sözeden kimse, çalışanların en acımasız düşmanıdır. Kuzu postuna bürünmüş kurttur, işçilerin ve köylülerin en kötü hasmıdır, mülk sahiplerinin, çarların ve kapitalistlerin bir uşağıdır.
            Sovyet iktidarı, Avrupa'nın en geri ülkelerinden birinde, iki yıl içinde, kadının kurtuluşu için, "kuvvetli" cins ile eşitleştirilmesi için bütün dünyadaki ileri, aydın, "demokratik" cumhuriyetlerin topunun 130 yılda yaptıklarından daha çok (sayfa 199) şey yaptı.
            Aydınlanma, kültür, uygarlık, özgürlük - kulağa hoş gelen bu sözcüklere, dünyanın bütün kapitalist, burjuva cumhuriyetlerinde, evlilik ve boşanma, evlilik-dışı çocukların "evlilik-içi" çocuklar karşısında haksızlığa uğratılması ile ilgili inanılmaz bayağılıkta, tiksinç alçaklıkta, hayvanca kabalıkta yasalar, erkek için üstüncelikler, kadın için aşağılamalar ve onur kırmalar içeren yasalar yoldaşlık eder.
            Sermayenin boyunduruğu, "kutsal özel mülkiyet"in boyunduruğu, burjuvanın darkafahlığından, küçük mülk sahibinin bencilliğinden kaynaklanan despotluk - bunlar, burjuvazinin demokratik cumhuriyetlerini bile bu pis ve alçakça yasalara dokunmaktan alıkoydu.
            Sovyet Cumhuriyeti, işçilerin ve köylülerin cumhuriyeti, bu yasaları bir vuruşta ortadan kaldırdı, burjuva yalandan ve burjuva ikiyüzlülükten taş üstünde taş bırakmadı.
            Kahrolsun bu yalan! Ezilen bir cins varoldukça, ezilen bir sınıf varoldukça, sermayede, hisse senetlerinde özel mülkiyet varoldukça, tahıl fazlalarıyla açları uşaklaştıran toklar varoldukça, herkes için özgürlükten ve eşitlikten sözeden yalancılar kahrolsun. Herkes için özgürlük değil, herkes için eşitlik değil, tersine, ezenlere ve sömürenlere karşı, ezme ve sömürme olanağının ortadan kaldırılması için savaşım. Sloganımız budur! Ezilen cins için özgürlük ve eşitlik! İşçiler için, çalışan köylüler için özgürlük ve eşitlik! Ezenlere karşı savaşım, kapitalistlere karşı savaşım, vurgunculara, kulaklara karşı savaşım!
            Bu bizim savaşım sloganımızdır, bu bizim proleter gerçekliğimizdir, sermayeye karşı savaşımın gerçekliğidir, genel özgürlük ve eşitlikle, herkes için özgürlük ve eşitlikle ilgili yaltakçı, ikiyüzlü, kulağı okşayan boş sözleri sermaye dünyasının yüzüne vurduğumuz gerçekliktir.
            Ve özellikle bu ikiyüzlülüğü ortaya çıkardığımızdan ötürü, devrimci çabayla ezenlere karşı, kapitalistlere karşı ve kulaklara karşı ezilenler için ve çalışanlar için özgürlüğü ve eşitliği gerçekleştirdiğimizden ötürü - özellikle bundan ötürü Sovyet iktidarı bütün dünya işçilerinin gönlünü kazandı.
            İşte bundan ötürüdür ki, Sovyet iktidannın ikinci yıldönümünde dünyanın bütün ülkelerinde işçi yığınlarının gönlü, (sayfa 200) ezilenlerin ve sömürülenlerin gönlü bizimledir.
            İşte bundan ötürüdür ki, Sovyet iktidarının ikinci yıldönümünde, açlığa ve soğuğa karşın, bize emperyalistlerin Sovyet Cumhuriyetine karşı savaşını zorla kabul ettiren bütün yoksunluklara karşın, davamızın haklılığına inancımız tamdır, bütün dünyada Sovyet iktidarının kaçınılmaz zaferine inancımız tamdır.
           
            W. I. Lenin, "Die Sowjetmacht und die Lage der Frau",
            Werke,
      Band 30, s. 104-107.

      *


           
            Kadın yoldaşlar! Kongrenize katılmamın olanaksızlığından ötürü selamlarımı size yazılı olarak iletir ve en iyi başarılar dilerim.
            Şimdi iç savaşı başarıyla bitiriyoruz. Sovyet iktidarı sömürenlere karşı zaferiyle kendini sağlamlaştırıyor. Sovyet iktidarı kuvvetlerini hepimiz için, bütün çalışanlar için daha önemli, bize daha yakın ve iyi bilinen bir görev için yoğunlaştırabilir ve yoğunlaştırmalıdır: Kansız savaş için, açlığa, soğuğa ve karışıklığa karşı zafer için. Ve bu kansız savaşta işçi ve köylü kadınlar özel bir rol oynamaya çağrılıyor.
            Petrograd ili kadınlar kongresi, Sovyet iktidarına her zaman daha büyük zaferler getirmesi gereken ve getirecek olan bu kansız savaş için, çalışan kadınlardan bir ordu kurmaya, pekiştirmeye ve örgütlemeye yardım edebilir.
            Komünist selamla. V. Ulyanov (Lenin)
           
            W. I. Lenin, "An das Büro des Frauenkongresses des
            Petrograder Gouvernements am 10.1.1920",
            Werke,
      Band 30, s. 289.

      *


           
            Merkez Komitesince verilen yönergelere dayanılarak bence üç tasarının hepsi bir tasarı haline getirilmelidir.
            Görüşüme göre şunlar eklenmelidir:
            1. Devlet denetim komisyonundaki işçi-ve-köylü denetleme "dairesi", devlet denetim komisyonunun bütün dairelerinde işçi-ve-köylü denetlemesine kök saldırmak amacıyla (sayfa 201) yalnız geçici olarak varolmalı, ama sonra bağımsız bir daire olarak yitmelidir.
            2. Amaç: Bütün çalışan yığını, yalnız erkekleri değil, özellikle kadınları da, işçi ve köylü denetlemesine katılmaya özendirmek.
            3. Bu amaçla hizmetlilerin vb. katılmasının engellendiği (duruma uygun) yerel listeler düzenlenir,
            - geri kalanların hepsi işçi ve köylü denetlemesine katılmaya sırayla kabul edilir.
            4. Bu katılma, katılanların gelişim basamağına göre çeşitli olmalıdır; okumaz-yazmaz ve hiç eğitilmemiş işçiler ve köylüler için bir "dinleyici", bir tanık ya da yardımcı ya da bir öğrenci rolünden, eğitilmiş, gelişmiş, şöyle ya da böyle sınanmışlar için bütün (ya da hemen hemen bütün) haklara kadar.
            5. İşçi ve köylü denetlemesinin geçim araçları, metalar, barınaklar, avadanlıklar, hammadde, yakıt vb. (özellikle aşevleri vb.) sağlanması üzerindeki denetime özel özen gösterilmelidir. Bu denet (ki bunun için en tam yönergeler hazırlanmalıdır) geniş çapta kurulmalıdır.
            Bunun için kesinlikle, ve üstelik hiç istisnasız, kadınlar görevlendirilmelidir.
            6. Katılanlardan büyük bir yığının görevlendirilmesiyle hiçbir karışıklık doğmaması için, görevlendirmenin hangi sırayla vb. kerte kerte olmak gerektiği saptanmalıdır.
            Katılmanın biçimleri de titizlikle düşünülmelidir (hep 2-3, seyrek olarak ve özel durumlarda daha çok katılıcı olmalıdır ki, hizmetliler gereksiz yere işten alıkonmasınlar).
            7. Ayrıntılı bir denetleme yapılmalıdır.
            8. Devlet denetim komisyonu memurlan (özel yönergeyle) birincisi bütün işlemlerinde işçi ve köylü denetleme temsilcisini (ya da gruplarını) işe katmakla ve ikincisi partisiz işçilere ve köylülere konferanslar vermekle yükümlü kılınmalıdır (devlet denetim komisyonunun ilkeleri ve yöntemleri üzerine özellikle onanmış bir programa göre herkesçe anlaşılabilir konferanslar: belki de konferans yerine bizim çıkaracağımız [yani, devlet denetim komisyonunun, Stalin'in ve Avanessov'un partinin de katılmasıyla çıkaracağı] bir kitapçık okunmalı, ve bu kitapçık yorumlanmalıdır).
            9. Eyaletteki köylüler (kesinlikle partisiz köylüler) kerte kerte merkezdeki devlet denetim komisyonuna katılmayı isterler: (sayfa 202) başlangıçta her ilden en az 1-2 (daha çoğu uygun değilse) ve sonra, ulaşım koşullarına ve başka koşullara göre, katılanların sayısı artırılır. Aynı şey partisiz için geçerlidir.
            10. Yavaş yavaş, çalışanların devlet denetim komisyonuna katılmalarının parti ve sendikalar aracılığı ile incelenmesine geçilir, yani onların aracılığı ile, her şeye katılıp katılmadıkları ve katılanların eğitimi bakımından devlet yönetimi için hangi sonuçlar alındığı incelenir.
            Lenin

           
            W. I.Lenin, "An J. W. Stalin am 24.1.1920",
            Werke,
      Band 30, s.290-291.

      *


           
            Kadın yoldaşlar! Moskova Sovyeti seçimleri gösteriyor ki, komünistlerin partisi işçi sınıfı içinde kuvvetlenmiştir.
            Kadın işçilerin seçimlere daha çok katılmaları gereklidir. Sovyet iktidarı, yeryüzünde, kadının erkek karşısında haklarını çiğneyen ve erkeklere örneğin evlilik hukuku alanında ya da çocuklarla ilişkili üstüncelikler veren bütün eski burjuva, aşağılık yasaları tümüyle ortadan kaldıran ilk ve biricik iktidar oldu. Sovyet iktidarı, çalışanların devlet iktidarı olarak, erkeğin bütün ülkelerin, en demokrat burjuva cumhuriyetlerin bile aile hukukunda alıkonmuş olan o mülkiyet ilişkilerine bağlı bütün üstünceliklerini ortadan kaldıran ilk ve biricik iktidar oldu.
            Nerede mülk sahipleri, kapitalistler ve tüccarlar varsa, orada yasa önünde erkek ile kadın arasında eşitlik olamaz.
            Nerede mülk sahipleri, kapitalistler ve tüccarlar yoksa, nerede çalışanların devlet iktidarı bu sömürücüler olmaksızın yeni bir yaşam kuruyorsa, orada erkek ile kadın arasında yasal eşitlik vardır. Ama bu yetmez.
            Yasa önünde eşitlik henüz yaşamda eşitlik değildir. Çalışan kadın yalnız yasa önünde değil, tersine, yaşamda da erkekle hak eşitliğini kazanmalıdır. Bu amaçla, çalışan kadınların kamusal düzenlemenin yönetimine ve devletin yönetimine gittikçe daha çok katılmaları zorunludur.
            Kadınlar bu işbirliği ile bilgilerini çabucak genişletecekler ve erkeklere yetişeceklerdir.
            Öyleyse sovyete, çalışan kadınları, komünist ve partisiz, (sayfa 203) daha çok seçin. Seçeceğiniz partisiz bir kadın işçi de olabilir; namusluysa ve anlayışla ve dürüstlükle çalışmayı biliyorsa - Moskova Sovyetine onu seçin!
            Moskova Sovyetine çalışan daha çok kadın; Moskova proletaryası, zafere kadar savaşım için, eski hukuksal eşitsizliğe, kadının eski burjuvaca aşağılanmasına karşı savaşım için her şeyi yapmaya hazır olduğunu ve bunun için her şeyi yaptığını gösterebilir!
            Proletarya, kadınların tam kurtuluşu için savaşmadan, kendini kesinlikle kurtaramaz, N. Lenin
           
            W. I. Lenin "An die Arbeiterinnen am 21. Februar 1920",
            Werke,
      Band 30, s. 363-364.

      *


           
            Kapitalizm, ekonomik ve dolayısıyla toplumsal eşitsizlik ile biçimsel eşitliği birleştirir. Bu, kapitalizmin burjuvazinin yandaşlarınca, liberallerce, yalanlarla gizlenmeye çalışılan ve küçük-burjuva demokratlarca anlaşılmayan temel özelliklerinden biridir. Kapitalizmin bu özelliğinden, başka şeyler arasında şu sonuç çıkar: ekonomik eşitlik için kesin savaşımla birlikte kapitalist eşitsizliğin açıkça itiraf edilmesi ve belirli koşullarda bu açık eşitsizlik itirafının proleter devlet düzeninde bile temel alınması (sovyet sistemi) zorunluktur.
            Oysa biçimsel eşitliğe gelince (yasa önünde eşitlik, tok ile açın mülklü ile mülksüzün "eşitliği") kapitalizm, için tutarlılık olanaksızdır. Ve bu tutarsızlığın en kötü görünüşlerinden biri, kadın ile erkek arasındaki hukuksal eşitsizliktir. Hiçbir burjuva devlet, en ileri cumhuriyetçi, demokrat devlet bile, kadına tam hak eşitliği vermedi.
            Ama Rusya Sovyet Cumhuriyeti, kadının haklarını sınırlayan yasal engellerin hepsini bir vuruşta hiç istisnasız ortadan kaldırdı ve kadına yasa önünde tam hak eşitliği sağladı. Denir ki, kültür düzeyi kadının hukuksal durumuyla en iyi nitelendirilir. Bu savda derin bir gerçeklik bulunmaktadır. Bu görüş noktası bakımından da ancak proletaryanın diktatörlüğü, ancak sosyalist devlet, daha yüksek bir kültür düzeyine ulaşabilir ve ulaştı da.
            Bundan ötürü, proleter kadın hareketinin, yeni, eşsiz güçlü atılımı, ilk sovyet cumhuriyetinin kurulması (ve pekiştirilmesi) (sayfa 204) ile ve -aynı zamanda ve onunla birlikte- Komünist Enternasyonal ile ayrılmaz biçimde bağlıdır.
            Kapitalizmin doğrudan ya da dolaylı, tam ya da kısmen ezdikleri sözkonusu olunca, demokrasiyi güvenceleyenin özellikle sovyet düzeni ve yalnız sovyet düzeni olduğu söylenmelidir. Bu, işçi sınıfının ve yoksul köylülerin durumundan açıkça anlaşılır. Bu, kadının konumunda açıkça görülebilir.
            Ama sovyet iktidarı sınıfların ortadan kaldırılması için, ekonomik ve toplumsal eşitlik uğruna en son kesin savaşım demektir. Demokrasi, kapitalizmin ezdikleri, bu arada ezilmiş cins için olan bir demokrasi bile, bize yetmez.
            Proleter kadın hareketi, biçimsel bir eşitlik için savaşımı değil, tersine, kadının ekonomik ve toplumsal eşitliği için savaşımı anagörevi bilir. Kadını toplumsal üretken emeğe katmak, onu sonsuz ve kapalı mutfak ve çocuk odası çevresine kapatan köreltici ve alçaltıcı astlıktan kurtarmak - anagörev budur.
            Bu, hem toplumsal pratiğin hem de görüşlerin temelli bir dönüşümünü gerektiren uzun süreli bir savaşımdır. Bununla birlikte, bu savaşım, komünizmin tam zaferiyle bitecektir.
           
            W. I. Lenin, "Zum Internationalen Frauentag, 4. Maerz 1920",
            Werke,
      Band 30, s. 400-401.

      *


           
            Kadın yoldaşlar! Konferansınızı ziyaret etme olanağım bulunmadığı için pek üzgünüm. Katılan herkese içten selamlarımı ve çalışmalarının gerçekten başarılı olması dileklerimi lütfen iletiniz.
            Kadınların partinin ve Sovyetlerin çalışmalarına katılmaları, savaşın bittiği ve barışçı örgütleyici çalışmanın - umarım, uzun zaman için- ön plana çıktığı tam şu sırada pek büyük önem kazanmıştır. Ama bu çalışmada kadınlar başrolü oynamalıdırlar ve hiç kuşkusuz oynayacaklardır da. (sayfa 205)
            Halk Komiserleri Kurultayı Başkanı.
            V. Ulyanov (Lenin)
           
            W.I. Lenin, "Grussbotschaft an die Gesamtrussische Konferenz der
            Gouvernements-Frauenabteilungen 6. Dezember 1920",
            Werke,
      Band 31, Berlin 1959, s. 455.

      *


           
            Bolşevizmde ve Rus Ekim devriminde başta gelen, temel olan şey, kapitalizm koşullarında en çok ezilmişlerin politikaya katılmalarıdır. Onlar, monarşi koşullarında da, burjuva demokratik koşullarda da, kapitalistlerce aşağılandılar, aldatıldılar ve soyuldular. Mülkte ve akarda, fabrikalarda ve işliklerde özel mülkiyet ayakta kaldığı sürece, halk emeğinin kapitalistlerce bu aşağılanması, bu aldatılması, bu soyulması kaçınılmazdı.
            Bolşevizmin özü, sovyet iktidarının özü, burjuva demokrasisinin yalanlarını ve ikiyüzlülüğünü ortaya koymak, mülkte ve akarda, fabrikalarda ve işliklerde özel mülkiyeti ortadan kaldırmak ve bütün devlet iktidarını çalışan ve sömürülen yığınların ellerinde toplamaktır. Onlar, bu yığınlar, politikayı, yani yeni toplumun kurulması işini kendileri ellerine alıyor. Bu güç bir iştir, yığınlar kapitalizmle sindirilmişler ve aşağılanmışlardır; ama ücretli kölelikten, kapitalist uşaklıktan kurtulmanın başka bir yolu yoktur ve olamaz.
            Ama kadınlar politikaya katılmadan yığınlar politikaya katılamaz. Çünkü insan soyunun kadınsal yarısı, kapitalizm koşullarında iki kat ezilmiştir. İşçi ve köylü kadınlar sermaye tarafından ezilirler ve bunun dışında en demokratik burjuva cumhuriyetlerde bile, birincisi, hak eşitlikleri tanınmadan kalırlar; çünkü yasa onlara erkekle eşit haklar vermez; ikincisi -ve en önemlisi- en kaba, en ağır, insanı en çok körelten işle, mutfaktaki ayrıntılarla ve genellikle aile yönetiminin ayrıntılarıyla ezildikleri için, "evsel kölelik" içinde kalırlar, "ev-köleleri" olarak kalırlar.
            Bolşevik, sovyetik devrim, kadının ezilmesinin ve eşitsizliğinin köklerine baltayı öyle derinlemesine vurdu ki, şimdiye kadar yeryüzünde hiçbir parti ve hiçbir devrim bunu göze almamıştı. Bizde, Sovyet Rusya'da, kadın ile erkek arasındaki yasal eşitsizlikten de hiçbir iz kalmadı. Evlilik ve aile hukukundaki özellikle alçakça, genel, ikiyüzlü eşitsizlik, çocukla ilişkili eşitsizlik, sovyet iktidarı ile baştan sona ortadan kaldırıldı.
            Bu, kadının özgürleşmesi için yalnızca ilk adımdır. Ama burjuva, ve en demokratik bir tek cumhuriyet bile, bu ilk (sayfa 206) adımı olsun atmayı göze almamıştır. Bunu "kutsal özel mülkiyet" karşısındaki korku yüzünden göze almamışlardır.
            İkinci ve en önemli adım? Mülkte ve akarda, fabrikalarda ve işliklerde özel mülkiyetin kaldırılmasıdır. Kadının tam ve gerçekten kurtulması için "evsel kölelik"ten kurtulması için yol, kadının ev yönetiminin küçük ayrıntılarından toplumsallaştırılmış büyük ev, yönetimine geçmesiyle böylelikle ve yalnız böylelikle açılır.
            Bu geçiş güçtür; "çünkü burada sözkonusu olan, pek derinlere kök salmış, alışılmış, katılaşmış bir "düzen"in (gerçekte bir "düzen"in değil, korkunç ve barbarca bir durumun) değiştirilmesidir. Ama bu geçiş başladı, iş ele alındı, yeni yola ayak bastık.
            Ve uluslararası kadın gününde dünyanın bütün ülkelerindeki sayısız kadın işçi toplantılarından, işitilmedik ölçüde ağır ve güç, ama büyük, dünya tarihi çapında büyük ve gerçek kurtuluş hareketim başlatmış olan Sovyet Rusya'ya selamlar uçurulacak. Kudurmuş ve çoğu zaman canavarca burjuva gericilik karşısında cesareti yitirmemek için cesur seslenişler yankılanacak. Bir burjuva ülke ne kadar "özgür" ya da "demokratik" ise, kapitalislerin çetesi işçilerin devrimine karşı o kadar çok azıtır ve kudurur; bunun bir örneği demokratik kuzey Amerika Birleşik Devletleridir. Emperyalist savaş, Avrupa'da ve geri kalmış Asya'da olduğu gibi, Amerika'da da, uyuklayan, dalgın, uyuşuk yığınları kesinlikle sarsıp uyandırdı.
            Buz, dünyanın bütün köşelerinde ve bucaklarında kırıldı.
            Halkların kapitalizmin boyunduruğundan kurtuluşu, kadın ve erkek işçilerin sermayenin boyunduruğundan kurtuluşu, durdurulamaz biçimde ilerliyor. Bu işi milyonlarca ve milyonlarca kadın ve erkek işçi, kadın ve erkek köylü yürütecek. Ve bundan ötürüdür ki, emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulması işi bütün dünyada zafere ulaşacak. (sayfa 207)
           
            W. I. Lenin, "Internationale Frauentag 1921, 4.III.1921"
            Werke,
      Band 32, Berlin 1961, s. 159-161.

      *