KÜTÜPHANE |
LENIN
Marks-Engels-Lenin
Kadın ve Aile
LENİN'DEN ANILAR
YOLDAŞ Lenin benimle kadın sorunu üzerine
üsteleyerek konuştu. Yığın hareketinin önemli bir vazgeçilmez parçası, belirli
koşullarda sonucu çözüme bağlayacak bir parçası olarak kadın hareketine açıkça
çok büyük bir önem veriyordu. Ona göre, kadının tam toplumsal hak eşitliğine
kavuşturulması, elbette, komünistler için her türlü tartışmanın dışında kalan
bir ilkeydi. Bu konudaki ilk uzun konuşmamızı Lenin'in Kremlin'deki büyük
çalışma odasında 1920 güzünde yaptık. Lenin kâğıtlarla ve kitaplarla kaplı,
inceleme ve çalışma bakımından "dahice düzensizlik" göstermeyen yazı masasında
oturuyordu.
"Ne olursa olsun, açık teorik temele oturan
kuvvetli bir uluslararası kadın hareketi yaratmalıyız", diye konuşmaya başladı.
Lenin selamlaşmadan sonra, "Marksist teori olmadan, hiçbir pratik olmaz, bu açık.
Bu sorunda biz komünistlere de en büyük ilkesel açıklık gerekli. Kendimizi bütün
öbür partilerden kesin sınırlarla (sayfa 208) ayırmalıyız.
Ne yazık ki II. Uluslararası kongremiz kadın sorununun ele alınması sırasında
dağıldı. Kongre sorunu ortaya attı; ama bir tutum takınmadı. Sorun hâlâ bir
komisyonda bulunuyor. Komisyonun bir karar alması gerekiyor, tezler, yönergeler.
Bununla birlikte şimdiye kadar pek bir şey yapmadı. Bu işte bize yardım etmeli."
Lenin'in, bana söylediği şeyi ondan önce öbür
yandan işitmiştim ve bu konudaki şaşkınlığımı belli ettim. Rus kadınlarının
devrimde yaptıkları ve şimdi devrimin savunulması ve geliştirilmesi için
yapmakta oldukları şeyden ötürü coşku içindeyim. Kadın yoldaşların Bolşevik
Partideki durumuna ve etkinliğine gelince, parti bana örnek bir parti,
kesinlikle örnek bir parti gibi görünüyordu. Yalnız o, uluslararası bir komünist
kadın hareketine değerli, eğitilmiş ve deneyimli güçler ve büyük tarihsel örnek
getirmişti.
"Bu doğrudur, pek iyi, pek güzeldir", dedi,
Lenin sessiz, ince bir gülümsemeyle, "Petrograd'da, burada Moskova'da, taşradaki
kentlerde ve sanayi merkezlerinde, proleter kadınlar devrimde olağanüstü
davrandılar. Onlar olmadan zafere ulaşamazdık, ya da pek güç ulaşırdık. Bu benim
görüşümdür. Ne kadar yürekliydiler, ve şimdi hâlâ ne kadar yürekliler!
Katlandıkları bütün acılan ve yoksunluktan düşününüz. Ve onlar, Sovyetleri
savunmak istedikleri için, özgürlüğü ve komünizmi istedikleri için dayandılar.
Evet, proleter kadınlarımız olağanüstü sınıf savaşçılandır. Hayran kalınmaya ye
sevilmeye hak kazanmışlardır. Öte yandan, Petrograd'daki "anayasal demokrasi"
hanımlarının da, karşımızda soylucuklardan daha çok cesaret gösterdikleri
onanmalıdır. Bu, doğrudur. Partide güvenilir, sağduyulu ve yorulmadan çalışan
kadın yoldaşlanmız var. Sovyetlerdeki ve yürütme kurallanndaki, halk
komiserliklerindeki ve her türlü kamusal hizmetlerdeki önemli bazı noktaları
onlarla ele geçirebildik. Kimileri, partide ve proleter, köylü yığınlar
arasında, Kızıl Orduda gece gündüz çalışıyorlar. Bu bizim için pek değerlidir.
Dünyanın her yerindeki kadınlar için de önemlidir. Kadınların yeteneklerini,
emeklerinin toplum için ne kadar büyük önemi olduğunu kanıtlar. Proletaryanın
ilk diktatörlüğü, kadının toplumsal tam hak eşitliği için gerçek kılavuzdur. O,
kadın haklarıyla ilgili ciltlerce yazının yıktığından çok önyargı yıkmıştır. Ama
her şeye karşın, uluslararası bir kadın hareketimiz yok, ve kesinlikle olmalı.
Onu yaratmaya koyulmalıyız. O olmadan Enternasyonalimizin ve partilerinin
çalışması tam değildir, asla tam olmayacaktır. Oysa devrim için tam
çalışmalıyız. Anlatınız bana, dışardaki komünist çalışmanın durumu nasıl?"...
Sorunun Almanya'daki durumu üzerine özellikle
ayrıntılı konuşmam doğaldı. Rosa Luxemburg'un bizi, en geniş kadın yığınlarını
(sayfa 209) devrimci savaşımla kazanmak için buna ne kadar büyük önem
verdiğini anlattım Lenin'e. Komünist Partinin kurulmasından sonra Rosa Luxemburg
bir kadın gazetesi çıkması için çok uğraştı. Leo Jogiches, son kez benimle
birlikte iken -pusuya düşürülüp öldürülmesinden bir-buçuk gün önce- partinin
önündeki işleri benimle görüştü ve bana çeşitli görevler verdi; bunlardan biri
de, çalışan kadınlar arasındaki etkinliğin örgütlenmesi için bir plan
hazırlamaktı. Parti, ilk yasa-dışı konferansında bu sorunla uğraştı.
Sosyal-demokrasinin her iki kanadından, savaş öncesinde ve savaş sırasında
ortaya çıkmış, eğitilmiş ve deneyimli ajitatör ve önder kadınlar hemen hiç
istisnasız sağdılar ve canlı hareketli proleter kadınları elleri altında
tutuyorlardı. Bununla birlikte, partinin bütün çalışmalarına ve savaşımlarına
katılan çok enerjik, özveri-sever kadın yoldaşlardan bir çekirdek daha şimdiden
doğmuştu. Ama bu bile, proleter kadınlar arasında bir etkinliği örgütlemişti.
Elbette her şey henüz başlangıçta; ama herhalde iyi bir başlangıç.
"Kötü değil, hiç de kötü değil!" dedi Lenin.
"Yasa-dışılık ve yarı-yasallık sırasında yoldaşçaların enerjisi,
özveri-severliği ve coşkusu, cesareti ve sağduyusu, çalışmanın gelişmesi
bakımından iyi bir perspektif açar. Bunlar partinin serpilmesi ve gücünün
artması için, yığınları kazanmak ve eylemlerde bulunmak için değerli
etkenlerdir. Peki ama, yoldaşçaların ve yoldaşların bu sorundaki temel
aydınlanmışlığı ve eğitimi ne durumda? Bu, yığınlar arasındaki çalışmada pek
önemlidir. Bu, yığınların coşması için onlar arasında ağızdan ağıza dolaşan şeyi
belirlemede pek etkilidir. Şu anda kimin söylediğini anımsıyamadığım bir söz
vardır: 'Büyük işler başarmak için coşkulu olmalıdır.' Biz dünyanın bütün
çalışanları, gerçekten hâlâ büyük işler başarmak zorundayız. Öyleyse
yoldaşçalarınız, Almanya'nın proleter kadınları, ne için coşuyorlar? Proleter
sınıf-bilinçleri nasıl, ilgilerini, etkinliklerini günün politik istemleri
üzerinde yoğunlaştırıyorlar mı, düşüncelerinin merkezi nedir?
"Bu konuda Rus ve Alman yoldaşlardan garip
bir şey işittim. Bunu söylemeliyim. Yetenekli bir komünist kadının Hamburg'ta
orospular için bir gazete çıkardığı ve onları devrimci savaşım için örgütlemek
istediği anlatıldı bana. Rosa, o üzünçlü işinin yapımıyla ilgili polis
buyruklarına karşı herhangi bir kusurdan ötürü hapse atılan orospuyu bir
makalesinde ele alırken, komünist kadın olarak, insanca duydu ve davrandı.
Burjuva toplumun acınası ikili kurbanı şunlardır: birincisi onun iğrenç mülkiyet
düzeni ve ikincisi iğrenç ahlaki ikiyüzlülüğü. Bu, bellidir. Yalnız yontulmamış
ve kısa görüşlü bir insan bunu unutabilir. Ama bunu kavramak, orospuları -açıkça
söylemem gerektiği gibi- özel loncasal devrimci savaşım birliği gibi
örgütlemekten ve onlar için bir kadın gazetesi çıkarmaktan (sayfa
210) bambaşka bir şeydir. Almanya'da örgütlenmesi gereken, kendileri için
bir gazete çıkarılmak gereken, savaşımlarınıza katılmak gereken hiçbir sanayi
işçisi kadın gerçekten yok mu? Burada hastalıklı bir gelişme sözkonusudur. Bana
her orospuyu tatlı bir Madonna gibi işleyen yazınsal modayı kuvvetle ansıtıyor.
Orada bile köken sağlıklıydı: toplumsal duygudaşlık, saygıdeğer burjuvanın
ahlaki ikiyüzlülüğüne baş kaldırma. Ama sağlıklı olan, burjuvaca kemiriliyor ve
yozlaştırılıyordu. Şu da var: Orospuluk sorunu bize burada da güç bazı
problemler çıkaracak. Orospuların üretken çalışmaya yöneltilmesi, toplumsal
ekonomiye katılması - sorun budur. Ama ekonomimizin şimdiki durumunda ve belirli
bütün koşullarda bunu yapmak güç ve karmaşıktır. Orada, proletaryanın devlet
iktidarını ele geçirmesinden sonra genişlemesine karşımıza konan ve pratik çözüm
gerektiren küçük bir kadın sorununuz var. Burada, Sovyet Rusya'da bizi
uğraştıracak birçok şey var. Ama sizin Almanya'daki özel halinize dönelim.
Parti, üyelerinin böyle uygunsuzluklarım asla sessizce seyredemez. Bu, şaşkınlık
yaratır ve güçleri dağıtır. Ve siz, kendiniz, buna karşı ne yaptınız?"
Ben daha yanıt veremeden sözünü sürdürdü
Lenin: "Sizin günah listeniz daha da uzun, Clara. Bana anlatıldı ki
yoldaşçaların okuma ve tartışma akşamlarında özellikle cinsel sorun, evlilik
sorunu ele alınıyormuş. Başlıca ilgi konusu, politik öğretim ve eğitim konusu
buymuş. Bunu işittiğim zaman kulaklarıma inanamadım. Proleter diktatörlüğün ilk
devleti dünyanın bütün karşı-devrimcileriyle boğuşuyor. Almanya'daki durum bile,
durmadan ilerleyen karşı-devrimi geri püskürtmek için bütün proleter, devrimci
güçlerin sonuna kadar yoğunlaştırılmasını gerektiriyor. Oysa, etken yoldaşçalar
cinsel sorunu ve 'geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki' evlilik biçimleri sorununu
görüşüyorlar. Proleter kadınları bu konuda aydınlatmayı en önemli göreviniz
sayıyorsunuz. En çok okunan yazının Viyanalı genç bir yoldaşçanın, cinsel sorun
üzerine kaleme aldığı kitapçık olduğu söyleniyor. Bir paçavra! Onda doğru olan
şeyi işçiler Bebel'de çoktan okudular. Üstelik o kitapçıktaki soğuk şema gibi
cansıkıcı olarak değil, tersine, burjuva topluma karşı okuyanı kışkırtarak
sürükleyen saldırgan bir biçimde. Fröydçü varsayımlarla genişletme, bilime göre
'düzenlenmiş' görünüyor, oysa amatör beceriksizliğidir. Fröydçü teori de şimdi
böyle bir moda budalalığıdır. Makale, söyleşi, kitapçık cinsel teorilerine,
kısaca, burjuva toplumun seralannda bol bol gelişen şu özgül yazının teorilerine
güvenim yok. Hintli ermişin kendi göbeğine baktığı gibi, gözlerini yalnız cinsel
soruna dikip ondan hiç ayırmayanlara güvenim yok. Bana öyle görünüyor ki, pek
çoğu varsayımlar, çoğu zaman gerçekten keyfî varsayımlar olan cinsel teoriler
salgını, kişisel bir (sayfa 211) gereksinmeden, yani kendi
anormal ya da azgın cinsel yaşamını burjuva ahlakı karsışısmda haklı çıkarmak ve
onun hoşgörüsünü dilemek için doğuyor. Burjuva ahlakı karşısındaki bu peçelenmiş
saygı, bana, cinseli kurcalayıp durmak gibi aykırıdır. Pek yabanıl ve devrimci
tavır takınabilir, ama sonunda burjuvacadır. Özellikle aydınların ve onlara
yakın olan katmanların bir düşkünlüğüdür. Partide, sınıf-bilinçli, savaşan
proletaryada buna yer yoktur."
Burada, özel mülkiyetin ve burjuva düzenin
egemenliğinde cinsel sorunun ve evlilik sorununun, bütün toplumsal sınıfların ve
katmanların kadınları için çok yönlü problemler, çatışkılar, acılar yarattığını
söyleyerek itiraz ettim. Savaş ve sonuçları, cinsel ilişkilerde anılan bu
çatışkıları ve acılan bilemiş, eskiden onlar için örtülü olan problemleri
görünürleştirmişti. Yayılan devrimin havası buna uyuyordu. Eski duygu ve düşünce
dünyası sarsılmaya başlamıştı. Şimdiye kadarki toplumsal bağlar gevşiyor ve
kopuyordu, insandan insana yeni ilişkilere ve davranışlara doğru eğilimler
beliriyordu. İlişkili sorunlara duyulan ilgi, aydınlanma ve yeniye uyma
gereksinmesinin bir dışavurumuydu. Bunda, burjuva toplumun doğalsızlığına ve
ikiyüzlülüğüne karşı bir tepki de ortaya çıkıyordu. Evlilik ve aile biçimleri,
tarihin akışı sırasında, ekonomiye bağımlılıkları içinde, proleter kadınların
kafasında burjuva toplumun sonsuzluğu boşinanını yıkmaya uygundu. Onun için,
burjuva düzeninin tahlilinde, özünün ve etkilerinin ortaya çıkarılmasında,
onlarla birlikte cinsel yalancılığın damgalanmasında, nazik bir tarihsel durum
olmalıydı. Bütün yollar Roma'ya çıkardı. Toplumun ideolojik üstyapısının önemli
bir kesiminin, belirgin toplumsal bir görüngünün her gerçek marksist tahlili,
burjuva toplumun ve onun mülkiyet temellerinin tahliline varmalıydı.
Carthaginem esse delendam [Kartaca alınmalı] idi.
Lenin gülümseyerek başını salladı. "Gördük
işte, yoldaşçalaranızın ve partinizin avukatlığını yapıyorsunuz. Söylediğiniz
elbette doğru. Ama bununla Almanya'da yapılmış yanlış en uygun biçimde
bağışlanır, haklı bulunmaz. O, bir yanlıştır ve öyle kalır. Okuma ve tartışma
akşamlarında cinsel sorunun ve evlilik sorununun yetkin, yaşayan tarihsel
materyalizmin görüş noktasından ele alındığını bana ciddi olarak
güvenceleyebilir misiniz? Bu, pek çok gerecin (malzemenin) öngörülmesinde,
onunla en açık marksist biçimde başa çıkmada çok yönlü ve derin bir bilgi
gerektirir. Şimdi bunu başaracak gücünüz var mı? Gücünüz olsaydı, okuma ve
tartışma akşamlarında anılan o kitapçık gibi bir kitapçık kullanılmazdı. O,
eleştirilecek yerde, salık verilir ve dağıtılırdı. Sorunun yetersiz, marksistçe
olmayan ele alınışı nereye varıyor öyleyse? Cinsel sorunun ve evlilik sorununun
büyük toplumsal sorunun parçası olarak (sayfa 212)
kavranmamasına. Tersine, büyük toplumsal sorunun cinsel problemin bir uzantısı,
bir parçası gibi görünmesine. Ana sorun, ikincil sorun gibi geriye çekiliyor.
Bu, bir konudaki aydınlığa zarar vermekle kalmaz, genellikle proleter kadınların
kafasını, sınıf bilincini bulandırır.
"Üstelik hepsi bu kadar değil! Bilge
[Hazreti] Süleyman, her şeyin zamanı olduğunu söylüyordu. Rica ederim, şimdi,
proleter kadınları, insan nasıl sever ve kendini nasıl sevdirir, nasıl kur yapar
ve kendine nasıl kur yaptırır konusuyla haftalarca oyalamanın zamanı mı? Elbette
'geçmişte, şimdi ve gelecekte', çeşitli halklarda, ki o zaman buna övünçle
tarihsel materyalizm denir! Şimdi yoldaşçaların, çalışan halkın kadınlarının
bütün düşünceleri proleter devrime yönelmiş olmalıdır. Proleter devrim, evlilik
ve cinsel koşullann zorunlu yenilenmesi için temeli de yaratır. Oysa şimdi,
Avustralya yerlilerinde evlilik biçimleri ve eski çağda kardeş evliliği gibi
gerçekten başka problemler ön plana çıkıyor. Alman proleterleri için Sovyetler
sorunu hâlâ gündemdedir; Versay antlaşması ve kadın yığınlarının yaşamındaki
etkileri, işsizlik, düşen ücretler, vergiler ve daha birçok başkalan. Kısaca,
üsteleyerek söylüyorum ki, proleter kadınlarının bu türlü politik, toplumsal
eğitimi yanlıştır, baştan sona yanlıştır. Buna nasıl ses çıkarmayabildiniz? Buna
karşı otoritenizi kullanmalıydınız."
Ayrı ayrı yerlerde önderlik eden yoldaşçaları
eleştirir ve uyarırken bunu yapmaktan geri durmadığımı öfkeli dosta açıkladım.
Yalnız, o da bilirdi ki, bir peygamberin kendi anayurdunda ve hısımlarının
gözünde saygınlığı yoktur. Eleştirimle "sosyal-demokratik düşüncenin ve eski
moda burjuva darkafalılığın etkili kalıtılarını" koruduğum kuşkusunu
yaratmıştım. Bununla birlikte, eleştiri sonunda boşa gitmemişti. Cinsel sorun ve
evlilik sorunu artık kursların ve tartışma akşamlarının ağırlık noktası değildi.
Ama Lenin konuşma konusu olan düşünceleri daha da ileri götürdü.
"Biliyorum, biliyorum", dedi, "bana hasım
olmalanna karşın, bazı kimseler bu bakımdan benim de darkafalı olduğumdan
kuşkulandılar. O kadar ikiyüzlü ve darkafahlar ki. Ama sessizce katlanıyorum
buna! Burjuva görüşlerin yumurtasından asla çıkmamış cücükler, o sarı
gagacıkları ile her zaman korkunç kurnazdırlar. Kendimizi düzeltmeden buna
alışmalıyız. Gençlik hareketi de cinsel sorunda düşüncenin 'modernliğinden' ve
onunla aşırı uğraşmaktan acı çekiyor." Lenin modernlik sözcüğünü alaylı alaylı
vurguladı ve yüzünü buruşturdu. "Bana birçoklarının bildirdiğine göre", diye
sürdürdü konuşmasını, "cinsel sorun gençlik örgütlerinizde en çok sevilen
konudur. Bu konuda ancak yeterince konuşulmalı. Bu yanlış davranış gençlik
hareketinde özellikle zararlıdır. Özellikle tehlikelidir. (sayfa
213) Bireylerde cinsel yaşamın abartılmasına ve körüklenmesine, gençlik
sağlığının ve gücünün boşa harcanmasına kolayca yolaçabilir. Bu görüngüye karşı
savaşmalısınız. Kadın ve gençlik hareketlerinin değinme noktaları hiç de az
değildir. Yoldaşçalarımız her yerde gençlerle birlikte planlı olarak
çalışmalıdırlar. Bu, analığın bireyselden toplumsala uzanması, genişlemesi ve
yücelmesidir. Ve kadının canlanan bütün toplumsal yaşamı ve etkisi
hızlandırılmalıdır; kadın, darkafalı bireysel ev ve aile psikolojisinin
darlığından böylelikle kurtulur. Herhalde bunun sırasıdır.
"Gençliğin büyük bir kesimi, bizde de, cinsel
sorunda 'burjuva kavrayışı ve ahlakı' 'yeniden gözden geçirmeye' pek düşkün. Ve,
gençliğimizin en iyi, gerçekten çok şey vaadeden bir kesimi, diye eklemeliyim.
Demin söylediğiniz gibi, bu böyle. Savaş sonuçlarının ve başlamış devrimin
havasında, toplumun sarsılan ekonomik temeli üzerinde, eski ideolojik değerler
bozuluyor ve bağlayıcı güçlerini yitiriyor. Yeni değerler, savaşımlardan
doğarak, yavaş yavaş kristalleşiyor. İnsandan insana, erkek ile kadın arasındaki
ilişkilerde de, duygular ve düşünceler devrim geçiriyor. Bireyin hakkı ile
yığının hakkı arasına, dolayısıyla bireyin ödevlerine yeni sınırlar çekiliyor.
İşler tümüyle en başıboş mayalanma halinde. Birbirine karşıt çeşitli eğilimlerin
yönü, gelişme gücü, henüz tam bir açıklıkla ortaya çıkmıyor. Bu, geçip gitmenin
ve olmanın yavaş ve çoğu zaman büyük acı veren bir süreci. Özellikle cinsel
ilişkiler, evlilik, aile alanlarında. Burjuva evliliğin çöküşü, çürümesi,
pisliği, güç çözülürlüğü ve erkeğe tanıdığı özgürlük, kadını köleleştirmesi,
cinsel ahlakın ve ilişkilerin tiksinç yalancılığı ile birlikte, manen en canlıyı
ve en iyiyi yoğun iğrençlikle dolduruyor.
Burjuva evliliğin ve burjuva devletin aile
yasalarının zoru, rahatsızlığı ve çatışkıyı keskinleştiriyor. Bu, 'kutsal' özel
mülkiyetin zorudur. Satın alınırlığı, alçaklığı, pisliği kutsar. Saygın burjuva
toplumun bilinegelen ikiyüzlülüğü geri kalanı fazlasıyla yapıyor, insanlar
egemen iğrençliğe ve doğalsızlığa karşı haklarını arıyorlar. Ve bireyin
duyguları çabucak değişiyor, güçlü devletlerin parçalandığı, eski egemenlik
ilişkilerinin koptuğu yerde, bütün bir toplumsal dünyanın batmaya başladığı
yerde, değişme isteği ve baskısı, bir zaman için kolayca, dizginlenmemiş bir güç
kazanıyor. Burjuva anlamda cinsel ve evliliksel reform yetmiyor. Bir cinsel ve
evliliksel devrim, proleter devrime uygun olarak, yaklaşıyor. Kadınların da,
gençliğin de özellikle uğraştıklan o böylece ortaya atılmış, çok çetrefilleşmiş
sorun karmaşıklığı anlaşılır bir şeydir. Öbürleri gibi, bugünkü cinsel
sakıncalar karşısında, o da özellikle [çözüm için-ç.] kıvranıyor.
Eskimişliğinin bütün azgınlığıyla başkaldırıyor. Bu, anlaşılır bir şeydir.
Hiçbir şey, gençliğin keşişçe perhizini (sayfa 214)
öğütlemekten ve pis burjuva ahlakın kutsallığından daha yanlış olmazdı. Yalnız,
fiziksel bakımdan zaten ortaya çıkan cinsel konunun şu yıllarda ruhsal olarak
merkezleşmesi düşündürücüdür. Etkisini ne kadar uğursuzca gösteriyor...
"Gençliğin cinsel yaşamın sorunlarına karşı
değişen tutumu 'temeli'dir ve bir teoriye dayanmaktadır. Kimileri, gençliğin
tutumunu 'devrimci' ve 'komünistçe' diye niteliyorlar. Öyle olduğuna gönülden
inanıyorlar. Bu bende saygı uyandırmıyor. Asık suratlı bir keşiş değilsem de,
gençliğin -bazan da yaşlıların- anılan 'yeni cinsel yaşamı' bana çoğu zaman
katışıksız burjuvaca, burjuva genelevlerinin bir çoğaltımı gibi görünüyor. Biz,
komünistlerin anladığımız gibi, bütün bunların aşk özgürlüğü ile ortak bir yanı
yoktur. Komünist toplumda cinsel yaşamın eğilimlerini, aşk gereksinmelerini
doyurmanın 'bir bardak su içmek' gibi basit ve önemsiz olduğunu söyleyen ünlü
teoriyi elbette biliyorsunuz. Bu bir bardak su teorisi, gençliğimizin bir
kesimini çıldırttı, deli etti. Birçok delikanlıya ve genç kıza alın yazısı oldu.
Savunucuları bu teorinin marksist olduğunu öne sürüyorlar. Toplumun ideolojik
üstyapısındaki bütün görüngüleri ve dönüşümleri onun ekonomik temelinden
doğrudan doğruya ve tümüyle saptıran böyle bir marksizmi reddediyorum. Sorun hiç
de bu kadar basit değil. Friedrich Engels, tarihsel materyalizmle ilgili olarak,
bunu çoktan saptadı.
"Ünlü bir bardak su teorisini tümüyle
marksist-dışı ve üstelik toplumsal dışı sayıyorum. Cinsel yaşamda yalnızca doğa
vergisi olan değil, kültür olan da, ister yukarı ister aşağı düzeyde olsun,
etkili ve geçerlidir. Engels, Ailenin Kökeni'nde, genel cinsel içgüdünün
bireysel cinsel sevgiyle geliştiğini ve inceldiğini, bunun ne kadar anlamlı
olduğunu göstermiştir. Cinslerin birbirleriyle ilişkileri, toplumun ekonomisi
ile fizyolojik bakımdan düşünsel olarak yalıtılan fiziksel bir gereksinme
arasındaki karşılıklı oyunun yalnızca bir dışavurumu değildir. Bu ilişkilerin
dönüşümünü kendisi için ve bütün ideoloji ile bağlantısından çözülmüş olarak,
toplumun ekonomik temeline indirmeyi istemek ussalcılık (Rationalismus)
olurdu. Marksizm değil. Kuşkusuz! Susuzluk giderilmek ister. Ama normal insan,
normal koşullarda sokak çamuruna yatıp bir çirkeften içer mi? Ya da kenarı
birçok dudağın değmesiyle yağlanmış bir bardaktan? Hepsinden önemlisi işin
toplumsal yanıdır. Su içmek gerçekten bireyseldir. Aşkta iki kişi vardır, ve bir
üçüncü, yeni bir yaşam doğabilir. Bu olguda bir toplumsal çıkar vardır, topluma
karşı bir ödev vardır.
"Komünist olarak, bir bardak su teorisine en
küçük bir yakınlık duymuyorum, 'aşk özgürlüğü' parlak etiketini taşısa bile.
Üstelik bu aşk özgürlüğü, ne yenidir, ne de komünistçedir. Özellikle geçen
(sayfa 215) yüzyılın ortasına doğru, yazında 'gönüllerin özgür kılınması'
olarak öğütlendiğini anımsayacaksınız. Burjuva pratiğinde etin özgür kılınması
olarak kozadan çıktı. Öğüt, eskiden bugün olduğundan daha başarılıydı, pratikte
nasıl olduğunu yargılayamam. Eleştirimle sanki keşişliği öğütlediğim sanılmasın.
Aklımdan geçmez! Komünizm keşişler getirmemelidir, tersine, yaşam sevinci, yaşam
gücü, gerçekleşmiş aşk yaşamı getirmelidir. Oysa, benim görüşüme göre, bugün sık
sık gözlemlenen cinsel azgınlık, yaşam sevinci ve yaşam gücü vermiyor, yalnızca
onları azaltıyor. Çağımızda devrim çetin, çok çetin (schlimm),
"Gençlik özellikle yaşam sevinci ve yaşam
gücü gereksiniyor. Sağlıklı bir spor, jimnastik, yüzme, yürüme, her türlü
bedensel pratik, ruhsal ilgilerde çok-yanlılık. Onlarla birlikte, olabildiği
kadar çok öğrenme, inceleme, araştırma! Bütün bunlar, gençliğe, cinsel
problemler üzerine sonsuz açıklamalardan ve tartışmalardan ve sözümona zamanım
değerlendirmekten daha çok şey verir. Sağlıklı beden, sağlıklı ruhi Ne keşiş, ne
Don Juan, ama ikisi arasında Alman darkafalısı da değil. Genç yoldaş X. Y. Z.'yi
tanıyorsunuz herhalde. Olağanüstü bir delikanlı, üstün yetenekli. Korkarım,
bütün bunlara karşın asla adam olmayacak. Durmadan ötüyor ve kadın öyküsünden
kadın öyküsüne sendeliyor. Bu, politik savaşıma, devrime yaramaz. Kişisel
romanları politika ile sarmaş dolaş olan şu kadınların savaşımlarındaki
güvenirlik ve sebat üzerine bahse girmiyorum. Her iç etekliğin (jüponun)
ardından koşan ve her genç kadıncığa tutulan erkeklerinki için de. Hayır, hayır,
bu devrimle uyuşmaz!" Lenin yerinden fırladı, eliyle masaya vurdu ve odada
birkaç adım attı.
"Devrim, güçlerin yoğunlaştırılmasını,
artırılmasını gerektirir. Yığınlardan, bireylerden, d'Annunzios'un düşkünleşmiş
erkek ve kadın kahramanları için normal olan içkili ve kösnülü durumlara
katlanamaz. Cinsel yaşamın dizginsizliği burjuvacadır, çöküş belirtisidir.
Proletarya yükselen bir sınıftır. Uyuşmak için ya da uyaran olarak sarhoşluğa
-az bile olsa, alkolle sarhoşluk gibi cinsel taşkınlık sarhoşluğuna- gereksinme
duymaz. Proletarya kendini unutamaz ve unutmaz, kapitalizmin iğrençliğini,
pisliğini, barbarlığını unutamaz ve unutmaz. Savaşımda en kuvvetli itkiyi
sınıfın durumundan, komünist ülküden alır! Açıklık, açıklık ve gene açıklık
gereksir! Bundan ötürü, yineliyorum, güçlerde zayıflama, boşa harcama, tükenme
olmamalı. Kendine egemenlik, özdisiplin kölelik değildir, aşkta da kölelik
değildir, bağışlayınız, Clara! Konuşmamızın çıkış noktasından çok uzaklaştım.
Beni neden uyarmadınız? Kaygılara kapılıp konuştum. Gençliğimizin geleceği beni
çok kaygılandırıyor. Gençliğin geleceği devrimin bir parçasıdır. Ve burjuva
toplumdan (sayfa 216) devrimin dünyasına -bazı asalak
bitkilerin uzaklara yayılan kökleri gibi- sürünerek sokulan zararlı görüngüler
ortaya çıkarsa, bunun üzerine erkenden yürümek daha iyidir. Kaldı ki, değinilen
sorunlar, kadın sorununun da parçalarıdır."
Lenin büyük bir canlılık ve etkililik ile
konuşmuştu. Gönlündekileri söylediğini ve söyleyişinin bunu güçlendirdiğini her
sözcükte duyuyordum. Bazan enerjik bir el hareketi bir düşüncenin altım
çiziyordu. Lenin'in pek büyük politik sorunların yanında tek tek görüngülere de
bu kadar dikkatle eğilmesi ve onları tartışması beni şaşırtıyordu. Üstelik bunu
yalnız Sovyet Rusya için değil, kapitalist ülkeler için bile yapıyordu. Yetkin
bir marksistti, ve yetkin bir marksist olarak, nerede ve hangi biçimde olursa
olsun, tek olanı büyükle, bütünle ilişkisi içinde ve bu bakımdan önemiyle
kavrıyordu.
Yaşam istenci, yaşam amacı karşı konmaz bir
doğal güç gibi, bütün ve sarsılmaz olarak bir tek şeye yönelmişti: yığınsal
girişim olarak devrimin çabuklaştırılmasına. Böylece, her şeyi devrimin bilinçli
itici gücüne etkisi içinde değerlendiriyordu. Ulusalı uluslararası gibi, çünkü
tek tek ülkelerde ve çeşitli gelişim aşamalarında, tarihsel bakımdan belirli ve
tek olanın tam değerlendirilmesi, onun gözünde, her zaman, bir tek şeye,
bölünmez proleter dünya devrimine dayanıyordu.
"Yüzlerce, binlerce sözünüzü işitmediğim için
çok acınıyorum. Yoldaş Lenin!" diye haykırdım. "Biliyorsunuz ki, beni imana
getirmeniz gerekmiyor. Ama görüşünüzü dost ve düşman işitseydi ne kadar etkili
olurdu." Lenin tatlı tatlı gülümsedi. "Sözkonusu sorunlar üzerine bir gün belki
konuşurum ya da yazarım. İlerde - şimdi değil! Şimdi bütün güç ve zaman, başka
şeylere verilmelidir. Daha büyük, daha zorlu sıkıntılar var. Sovyet devletlerini
savunma ve sağlamlaştırma savaşımı daha sona ermedi. Polonya ile savaşa son
vermeliyiz. Wrangel hâlâ güneyde. Yalnız, bu işi bitireceğimize kesin güvenim
var. Bu, İngiliz ve Fransız emperyalistleri ve onların vasallarını da
düşündürecek. Ama görevimizin en güç kesimi hâlâ bizi bekliyor: Kuruluş. Onunla
birlikte cinsel ilişkiler, evlilik ve aile sorunları da güncelleşip ön plana
çıkacak. Bu arada, gerektiği zamanda ve yerde, dövüşmelisiniz. Bu sorunların
marksist-dışı ele alınmasını ve yıkıcı sapmalara ve hilelere beslenme zemini
verilmesini önlemelisiniz. Ve bununla, sonunda, sizin işinize geliyorum."
Lenin saate baktı. "Size ayırdığım zamanın
yarısı geçti", dedi. "Gevezelik ettim. Kadın yığınları arasında komünist çalışma
için kılavuz ilkeler geliştirmelisiniz. İlkesel düşüncenizi ve pratik
deneyiminizi biliyorum. Bundan ötürü çalışma üzerine konuşmamız kısa
(sayfa 217) olabilir. Kılavuz ilkeleri nasıl düşünüyorsunuz?" Bu konuda
yoğun bir özet verdim. Lenin, sözümü kesmeden, başını sallayarak beni onadı.
Sözümü bitirince soran gözlerle baktım ona, "Anlaştık!" dedi. "işi Zinovyev ile
de konuşunuz. Önde gelen yoldaşcaların bir toplantısında bu konuda bilgi vermek
ve tartışmak da iyidir. Yazık ki, çok yazık ki Inessa Armand yoldaşça burada
değil. Hasta, Kafkaslara gitti. Tartışmadan sonra kılavuz ilkeleri yazınız. Bir
komisyon onları salık verir, ve sonunda, yürütme karara bağlar. Ben, yalnız
görüşünüzü tümüyle paylaştığım birkaç ana noktada düşüncelerimi söylemek
istiyorum. Günlük ajitasyon ve propaganda çalışmamız eylem ve savaşım hazırlamak
ve başarılı olmak gerekiyorsa, bu çalışmamız için de önemli görünüyorsunuz
bana."
"Kılavuz ilkeler, gerçek kadın
özgürleşmesinin ancak komünizmle olabileceğini kesinlikle dile getirmelidir.
Kadının toplumsal ve insani konumu ile üretim araçlarında özel mülkiyet
arasındaki çözülmez bağlılık kuvvetle belirtilmelidir. Bununla, kadın-hakçılığı
oyununa karşı kalın, silinmez ayırım çizgisi çekilir. Ama bununla, kadın
sorununu toplumsal sorunun, işçi sorununun parçası olarak kavramak için ve bu
niteliğiyle proleter sınıf savaşımına ve devrime bağlamak için temel de
belirlenmiştir. Komünist kadın hareketinin kendisi, yığın hareketi, yalnız
proleterlerin değil, tersine, her türlü sömürülenlerin ve ezilenlerin,
kapitalizmin ya da bir egemenlik ilişkisinin bütün kurbanlarının genel yığın
hareketinin bir parçası olmalıdır. Onun proletaryanın sımf savaşımları için ve
proletaryanın tarihsel yaratısı için, komünist toplum için, anlamı bundadır.
Partide, Komünist Enternasyonalde seçkin bir devrimci kadınlar topluluğumuz
olduğu için gerçekten övünç duyabiliriz. Ama bu, sonuçlandıncı değildir. Kentte
ve köyde çalışan milyonlarca kadını kazanmalıyız. Savaşımlarımız için ve
özellikle komünist toplum devrimimiz için. Kadınlar olmadan gerçek hiçbir yığın
hareketi olmaz.
"Bizim komünist anlayışımızdan örgütlenmeyle
ilgili olan çıkar: Komünist kadınların ayrı (özel) hiçbir birliği yoktur.
Komünist kadın, partide, komünist erkek gibi üyedir. Eşit ödevlerle ve haklarla.
Bu konuda hiçbir görüş ayrılığı olamaz. Partinin organları, ya da alışılagelmiş
söyleşiyle, özel görevi, en geniş kadın yığınlarını uyandırmak, partiyle
bağlamak ve içlerinde sürekli etkili kalmak olan çalışma grupları, komisyonlar,
kurullar, kollar olmalıdır. Kadın yığınları arasında tümüyle sistemli yolda
etkin olmamız elbette buna bağlıdır. Uyandırılanları eğitmeliyiz ve Komünist
Partinin önderliğindeki proleter sınıf savaşımları için kazanmalı ve
donatmalıyız. Üstelik yalnız fabrikadaki ya da aile ocağındaki proleter kadını
düşünmüyorum. Bence küçük köylü kadınlar, çeşitli tabakaların
(sayfa 218) küçük-burjuva kadınları da sözkonusudur. Onların hepsi de
kapitalizmin avıdır ve savaştan beri her zamankinden çok öyledir. Bu kadın
yığınının politik-dışı, toplumsal-dışı, geri kalmış ruhu, yalıtılmış etkinlik
çevresi, yaşamının bütün düzeni, birer olgudur. Onları gözönüne almamak
budalalık, kesinlikle budalalık olurdu. Onlar arasında çalışmak için bize birkaç
organ, özel kışkırtma yöntemleri ve örgüt biçimleri gerek. Bu feminizm değildir;
bu, pratik, devrimci amaca-uygunluktur...
"Kadın yığınları arasındaki kışkırtıcı ve
propagandacı etkinlik, onların uyandırılması ve tümüyle değiştirilmesi, yalnızca
yoldaşların işi sayılıyor. Bu iş daha çabuk ve sağlıklı ilerlemiyor diye yalnız
onlar kınanıyor. Bu yanlıştır, temelli yanlıştır! Gerek ayrılıkçılık (Separatisrnus)
ve Fransızların dediği gibi Frauenrectelei à rebours, tersyüz edilmiş
kadın-hakçılığı oyunudur. Ulusal kesimlerimizin yanlış düşüncesinin temeli
nedir? Sovyet Rusya'dan sözetmiyorum. Son tahlilde, kadının ve yaptıklarının
küçümsenmesi! Evet evet! Şu, ne yazık ki, yoldaşlarımızın çoğu için de geçerli:
'Komünisti kazı, altından darkafalı çıkar.' Elbette onun duyarlı yeri, kadınla
ilgili (in puncto) anlayışı kazınmalıdır. Kadınların tek başına ev
yönetimindeki o ayrıntılı, tekdüze, gereksiz yere güç ve zaman harcatan ve
yıpratan çalışmayla nasıl solduğunu, o sırada ruhlarının nasıl daraldığını ve
bunaldığını, yüreklerinin uyuştuğunu, istençlerinin zayıfladığım erkeklerin
sessizce seyretmelerinden daha çarpıcı kanıtı var mı bunun? Çocuk bakımı da
birlikte olmak üzere bütün evsel işlerini boğaz tokluğuna çalışanlara yükleyen
burjuva haramlardan sözetmiyorum elbette. Sözüm, kadınların pek büyük çoğunluğu,
ve özellikle bütün gün fabrikalarda çalışıp para kazanan işçi karıları için
geçerlidir.
"Pek az erkek -proleterlerden de- 'karı
işi'ne el atmak istediğinde, kadının bazı güçlüklerini ve yorgunluklarını ne
kadar azaltabildiğini, hatta, tümüyle giderebildiğini düşünüyor. Ama hayır, bu,
erkeğin dinlenmesini ve rahatını gerektiren 'erkek hakkına ve onuruna'
aykırıdır. Kadının evsel yaşamı, binlerce değersiz ufak tefekte her gün kurban
olmaktır. Erkeğin eski efendilik hakkı gizlice yaşayagidiyor. Kölecesi bunun
öcünü -gene gizlice- nesnel olarak alıyor- Kadının geri kalmışlığı, erkeğin
devrimci ülküsüne anlayışsızlığı, erkeğin savaşım sevincini ve savaşım azmini
sınırlıyor. Göze çarpmayan, yavaş ama kesin kemiren ve aşındıran küçücük
kurtlara benziyorlar, işçi yaşamını bilirim, üstelik yalnız kitaplardan
öğrenmedim. Kadın yığınları arasındaki komünist çalışmamız, onlar arasındaki
politik çalışmamız, erkekler arasındaki eğitim çalışmasının büyük bir bölümünü
içeriyor. Eski efendi görüş noktasını en son, en ince köklerine kadar söküp
atmalıyız - partide ve yığınlarda. (sayfa 219) Çalışan
kadınlar arasında parti etkinliğini yürüten ve yöneten yoldaşçalardan ve
yoldaşlardan ivedilikle bir kurmay geliştirmek gibi, bu da politik
görevimizdir."
Sovyet Rusya'da bununla ilgili durumu sormam
üzerine Lenin şu yanıtı verdi: "Proleter diktatörlüğün hükümeti, elbette
Komünist Parti ve işçi sendikaları ile birlikte, erkeklerin ve kadınların geri
kalmış kavrayışını altetmek için, eski komünistçe olmayan psikolojiyi yere
sermek için her şeyi yapıyor. Yasamada tam kadın ve erkek eşitliği doğaldır. Hak
eşitliğini sağlama gönülden çabası, bütün alanlarda kendini gösteriyor.
Kadınları toplumsal ekonomiye, yönetime, yasamaya ve hükümete katıyoruz. Mesleki
ve toplumsal yapıcılıklarını geliştirmek için onlara bütün kursları ve
yetiştirme yurtlarını açıyoruz. Ortak mutfaklar, genel aşevleri, yıkama ve
onarma yerleri, kreşler, çocuk yuvaları ve çocuk yurtları, çeşitli eğitim
kurumları kuruyoruz. Kısaca, programımız gereğince, tek başına ev yönetiminin
toplumsal ve eğitsel görevlerini topluma aktarmak için elimizden geleni
yapıyoruz. Böylece kadın, eski ev-köleliğinden ve erkeğe her türlü bağımlılıktan
kurtuluyor. Kadınlara, yeteneğe ve eğilime göre, toplumda tam etkinlik olanağı
sağlanıyor. Çocuklar, evdekinden daha elverişli eğitim koşullarına kavuşuyor.
Dünyanın en iyi kadın-işçileri-koruma yasaları bizde, ve onları örgütlü
işçilerin vekilleri uyguluyor. Doğumevleri, ana ve bebek yurtları açıyoruz.
Anneler için danışmanlıklar, bebek ve çocuk bakımı için kurslar, ana ve bebek
sağlığı ile ilgili sergiler vb. düzenliyoruz. Yoksun ve işsiz kadınların
sıkıntılarını gidermek için en ciddi çabaları gösteriyoruz.
"Biliyoruz ki, bu, çalışan kadın yığınlarının
gereksindiklerine oranla henüz çok değildir, onların gerçek kurtuluşu için henüz
her şey olmaktan uzaktır. Bununla birlikte, çarcı-kapitalist Rusya'da olanla
karşılaştrılırsa, işitilmedik bir ilerlemedir. Kapitalizmin henüz sınırsız
egemen olduğu yerlerde olanla karşılaştınlınca bile çoktur. Doğru yönde iyi bir
başlangıçtır, ve bunu, şaşmadan, bütün gücümüzle daha da geliştireceğiz; siz
dışardakiler buna inanabilirsiniz! Çünkü Sovyet devletlerinin varlığı her gün
açıkça gösteriyor ki, milyonlarca kadın olmadan ilerlemeyiz. Nüfusun tam
yüzde-sekseninin köylü olduğu bir ülkede bunun ne demek olduğunu bir düşününüz.
Küçük-köylülük, tek başına ev yönetimi, kadının ona zincirlenmesi demektir, Bu
bakımdan onu bizden çok daha iyi ve kolay benimseyecektir. Şu koşulla ki,
proleterleriniz de sonunda iktidarı ele geçirmek için, devrim için şeylerin
tarihsel olgunluğunu bir kez kavrasınlar. Bununla birlikte, büyük güçlüklere
karşın kuşkulanmıyoruz. Güçlerimiz, güçlüklerle birlikte artıyor. Pratiğin
zorunluğu, bizi, kadın yığınlarının köleliğine son vermek için de yeni
(sayfa 220) yollara itecek. Sovyet devletiyle işbirliği halinde,
kooperatifçilik büyük işler başaracak. Elbette o eski devrimci coşkunlukları
uçup gitmiş reformcuların öğütledikleri gibi burjuva anlamda değil, komünist
anlamda kooperatifçilik.
"Kooperatif etkinliği geliştiren ve onunla
kaynaşan kişisel bir inisiyatif de kooperatifçilikle elele gitmelidir. Proleter
diktatörlükte gerçekleşen komünizmle kadının kurtuluşu köyde de olacak.
Sanayimizi ve tarımımızı elektriklendirmenin bunun için iyi olacağını umuyorum.
Pek büyük bir iş bu! Yapılmasındaki güçlükler de büyük, korkunç büyük. En yoğun
yığın güçleri onun başanlması için özgürleştirilip eğitilmeli. Milyonlarca
kadının gücü buna katılmalı."
Lenin'le kadın hareketi üzerine daha sonraki
bir görüşmeyi aşağı yukarı iki hafta sonra yaptım. Lenin bana geldi...
Lenin kılavuz ilkelerin ya da tezlerin ne
durumda olduğunu sordu. Moskova'da bulunan bütün önde gelen yoldaşçaların
katıldığı ve görüşlerini açıkladığı büyük bir komisyonun toplandığım bildirdim
ona. Kılavuz ilkeler hazırdı ve yakında küçük bir komisyonda tartışılmaları
gerekiyordu. Lenin, III. Dünya kongresinin sorunu yeterince kapsamlı ele alması
amacına ulaşmamız gerektiğini düşünüyordu. Yalnız bu olgu bile yoldaşların bazı
önyargılarını silecekti. Bundan başka, her şeyden önce yoldaşçalar işe sıkı
sarılmalıydı hem de sıkıca. "Yürekli teyzeler gibi mırıldanmak yok, savaşçı
kadınlar olarak yüksek sesle, açık konuşmalı!" diye haykırdı Lenin coşkuyla.
"Bir kongre, kadınların romanlarda olduğu gibi incelikle göz kamaştırmaları
gereken bir salon değildir. Kongre bir savaşım yeridir. Orada devrimci uygulama
bilgileri uğruna savaşırız. Savaşabildiğinizi gösterin! Önce elbette
düşmanlarla, ama gerekli ise, parti içinde de. Büyük kadın yığınları söz
konusudur. Rus partimiz onların başarısına yardım eden bütün önerilere ve
önlemlere başvuracak. Bu yığınlar bizimle birlikte değilseler, o zaman
karşı-devrimciler onları bize karşı sürmeyi başarabilirler. Bunu her zaman
düşünmeliyiz."
"Kadın yığınlarını, Von Stralsund'un dediği
gibi, gökyüzüne zincirlenmişlerse, kazanmalıyız", diye toparladım Lenin'in
düşüncelerini. "Bence, gür kaynayan yaşamı, çabuk ve kuvvetli atan nabzıyla
devrim çevresinde, yaratıcı kadın yığınları arasında büyük bir uluslararası
eylem planı buraya varır. Bunun için bana özel itkiyi partisiz büyük kadın
konferanslarınız ve kadın kongreleriniz verdi. Onları ulusal düzeyden
uluslararası düzeye aktarmayı denemeyi göze almalıyız. Gerçektir ki, dünya
savaşı, sonuçlarıyla çeşitli toplumsal sınıflann ve katmanların en geniş kadın
yığınlarını derinden sarsmıştır. Bu yığınlar kaynaşmaya başlamış, harekete
geçmiştir. (sayfa 221) Geçim kaygıları yüzünden, kadınların
pek çoğunun eskiden hiç düşünmediği, pek azının açıkça kavradığı sorunlar,
onların önünde en acılı sıkıntılar halinde duruyor. Burjuva toplum bu sorunlara
doyurucu bir çözüm bulacak halde değildir. Bunu yalnız komünizm başarabilir.
Kapitalist ülkelerin en geniş kadın yığınlarına bunu anımsatmalı ve bu amaçla
yansız bir uluslararası kadın kongresi düzenlemeliyiz."
Lenin hemen yanıt vermedi. Bakışı sanki içe
dönük, ağzı kenetlenmiş, alt dudağı biraz öne çıkık, düşündü, "Evet", dedi,
sonra "bunu yapmalıyız. Plan iyidir. Ama, iyi uygulanmazsa, iyi, hatta en yetkin
plan hiçbir şeye yaramaz. Uygulama üzerinde de düşündünüz mü? Bu konuda nasıl
düşünüyorsunuz?" Lenin'e bu konudaki düşüncelerimi ayrıntılı olarak sundum.
Önce, kongrenin hazırlanması, yapılması ve değerlendirilmesi için çeşitli
ülkelerdeki ulusal yoldaşça kesimlerimizin candan ve iyice anlaşmalarıyla bir
komite kurulmalıydı. Bu komitenin hemen açıkça ve resmen çahşmaya başlayıp
başlamaması, henüz düşünülecek bir amaca-uygunluk sorunuydu. Herhalde, ilk
görev, komitenin ayrı ayrı ülkelerdeki üyelerinin, sendikalarda örgütlenmiş
kadın işçilerle, politik proleter kadın hareketleriyle, her türlü ve her yönlü
burjuva kadın örgütleriyle, saygın hekim, öğretmen, yazar vb. kadınlarla ilişki
kurmaları ve ulusal bir hazırlık ve çalışma kurulunun toplanması idi. Bu ulusal
komitelerin üyelerinden, uluslararası kongreyi hazırlaması, toplantıya
çağırması, gündemini düzenlemesi, toplanacağı yeri ve zamanı saptaması gereken
uluslararası bir kurul oluşurdu.
Benim görüşüme göre kongre her şeyden önce
şunu ele almalıydı: Mesleki çalışmada kadının hakkı. Bununla birlikte işsizlik,
eşit iş için eşit ücret ve aylık, yasal sekiz saatlik işgünü ve kadın işçilerin
korunması, sendika ve meslek örgütleri, ana ve çocuk için toplumsal yardım, ev
kadının ve ananın yükünü hafifletmek için toplumsal düzenlemeler vb. sorunları
ortaya atılmalıydı. Ayrıca şu da gündeme alınmalıydı: Kadının aile ve evlilik
hukukundaki ve kamusal politik hukukdaki konumu. Bu önerileri gerekçelendirdim
ve sonra ayrı ayrı ülkelerdeki ulusal kurulların toplantılarda ve basında
yürütecekleri planlı bir kampanya ile kongreyi nasıl iyiden iyiye hazırlamaları
gerektiğini ayrıntılarıyla anlattım. Bu kampanya, en büyük kadın yığınlarına
seslenmek için, onları tartışmaya konu edilen problemle en ciddi biçimde
uğraşmaya özendirmek ve dikkatlerim kongreye ve dolayısıyla komünizme ve
Komünist Enternasyonalin partilerine çekmek için olağanüstü önemliydi. Kampanya,
bütün toplumsal katmanların çalışan, yaratan kadınlarına uygulanmalıydı;
kongreye, açık kadın toplantılarına katılanların olduğu gibi, anılan bütün
örgütlerin temsilcilerinin de katılmasını (sayfa 222) ve
işbirliğini sağlamalıydı. Kongre, burjuva parlamentodan bambaşka bir anlamda bir
"halk temsilciliği" olmalıydı...
Lenin, ben anlatırken, birçok kez onayarak
başını salladı ya da kısa, onayıcı sözler söyledi. "Bana öyle geliyor ki,
sevgili yoldaşça" dedi, "sorunu politik bakımdan ve örgütsel bakımdan ve özü
bakımından çok iyi düşünmüşsünüz. Belirlenen durumda böyle bir kongrenin önemli
bir görevi yerine getirebileceğine kesinlikle inanıyorum. En geniş kadın
yığınlarını, özellikle her meslekten kadın yığınlarını, kadın sanayi işçilerini,
evde çalışan kadınları, öğretmen kadınları ve öbür görevli kadınları bizimle
ilişkilendirme olanağını bağrında taşıyor, iyi olur bu, çok iyi olur! Büyük
ekonomik savaşımlardaki ya da politik grevlerdeki durumu düşünelim. Bilinçli
şahlanan kadın yığınlarıyla devrimci proleterde ne büyük bir güç artımı! Elbette
böyle başarmamız ve savunmayı bilmemiz önkoşuluyla. Kazanç büyük, gerçekten pek
büyük olur. Ama birkaç sorun üzerine nasıl düşünüyorsunuz? İktidarların kongre
girişimini çok uygunsuz saymaları, kongreyi engellemeyi denemeleri olasıdır.
Bununla birlikte kongreyi kabaca bastırmayı asla göze almayacaklardır. Onların
yapacakları, sizi korkutmayacak..."
Bunun üzerine, Lenin'e, resmî makamların
kongreye karşı demir yumrukla güç karşı çıkacakları yanıtını verdim. Kongreye
karşı yalan dolanlar ve kabalıklar yalnızca kongreyi, bizi kışkırtırdı...
Umut dolu olarak hazırlık çalışmalarına
gittim. Ne yazık ki, kongre, bir zamanlar Sovyet Rusya dışındaki en iyi kadın
hareketini yürüten Alman ve Bulgar yoldaşçaların karşı koyması üzerine suya
düştü. Kongreyi reddettiler. Bunu Lenin'e bildirdiğim zaman şöyle karşılık
verdi: "Yazık, çok yazık! Yoldaşçalar, en geniş kadın yığınlarına bir umut
perspektifi açma ve böylelikle onları proleterin devrimci savaşımlarına katma
parlak fırsatını harcadılar. Kim bilir, böyle uygun bir firsat belki gene ele
geçiverir. Ama görevin kendisi yapılmadan kaldı. Kapitalizm yüzünden korkunç acı
çeken kadın yığınlarına ulaşma yolunu aramalısınız. Ne olursa olsun, bunu
denemelisiniz! Bu zorunluk karşısında geri çekilmek olmaz! Komünistlerin
önderliğinde örgütlü yığın etkinliği olmadan kapitalizm yenilmez, komünizm
kurulmaz. Ve bundan ötürü, sonunda, kadın yığınlarının Acheron'u[88]
da harekete geçmelidir." (sayfa 223)
Clara Zetkin, Erinnerungen an Lenin.
Ausgewählte Reden und Schriften,
Band III, Berlin 1960, s. 129-159.
Dipnotlar
[1] Bkz: bu yapıtın 189. sayfası -Ed.
[2] Bunun ardından anlatılanları yazdıktan
sonra, Illuminated Magazine'de (Ekim 1844), Londra'daki işçi bölgeleri
üzerine bir makale gözüme çarptı. Bu makale, anlattıklarımla birçok yerde sözcük
sözcük, ama olguya göre her yerde tümüyle uyuşuyordu. Başlığı şöyleydi: ...
[Yoksulların Konutları, Bir Tıp Doktorunun Not Defterinden].
[3] Sheriff Alison, (The) Princ(iples) of
Population, vol. II.
[4] "Lancashire'de pamuk işleyim dallarının
birkaçında emek ücretiyle ilgili durum çabucak değişti; parça başına ve başka
türlü çalışan ve haftada 8 veya 9 shillingden çok kazanmayan 20-30 yaş
arasındaki yüzlerce genç erkeğin yanında, aynı çatı altında, 10-20 shilling
haftalıkla çalışan 15 yaşında oğlanlar ve 16-20 yaşlarında genç kızlar var".
Fabrika Denetçisi L. Horner'in raporu, Ekim 1844.
[5] İlk gece hakkı. -ç.
[6] Ne pahasına olursa olsun. -ç.
[7] Karş: Weekly Dispatch, 17 Mart 1844.
[8] Şimdiki İngiliz mizahçıların en yeteneklisi
ve bütün mizahçılar gibi insani duygularla dolu, ama her türlü ruhsal enerjiden
yoksun Thomas Hood, dikici kadınların yoksulluğu bütün gazeteleri doldurduğu
zaman, 1844 yılının başlarında güzel bir şiir yayımladı: "The Song of the
Shirt", Gömleğin Türküsü adlı bu şiir kimi burjuva kızların gözlerinden acımalı
ama yararsız gözyaşları akıttı. Şiiri burada yineleyebilmeme yeter yerim yok;
ilkin Punch'ta çıktı ve sonra gazetelerde yer aldı. Dikici kadınların
durumu o zamanlar bütün gazetelerde söz konusu edildiği için özel alıntılar
yapmak gereksizdir.
[9] Söyledim ve kurtuldum.
[10] Kadınların uğraşlarını betimlemiş olan
Bayan Gorbunova, kazançları yanlış olarak 18 kopek ve 37.77 ruble hesaplıyor,
çünkü yalnız her uğraşla ilgili ortalama verilerle çalışıyor ve ayrı ayrı
uğraşlardaki kadın sayısının farklı olduğunu dikkate almıyor.
[11] Moskova Eyaleti İçin İstatistik Veriler
Dermesi, c. VII, Kesim II, s. 104.
[12] İbid., s. 285.
[13] Vladimir Eyaletindeki Uğraşlar,
III, 63. Karş: İbid., 250.
[14] Rept. etc, 30 th Sept., 1844, s. 15
[15] Yasa, her gün çalışmayıp da gün aşırı
çalışan çocukların 10 saat çalıştırılmalarına izin vermektedir. Aslında bu madde
işlemez halde kaldı.
[16] "Çalışma saatlerinde yapılacak bir
kısaltma, daha çok sayıda çocuğun çalıştırılmalarına yolaçabilecegi için, 8-9
yaşlarında ek bir çocuk işçi arzının artan talebi karşılayabileceği sanıldı."
(l.c, s. 13.)
[17] Amerikan iç savaşının yol açtığı pamuk
bunalımı sırasında, pamuk işçilerinin sağlık durumlarını incelemek için İngiliz
hükümetince Lancashire, Cheshire ve başka yerlere gönderilen Dr. Edward Smith,
sağlık açısından ve işçilerin fabrika atmosferinden uzaklaşmaları dışında bu
bunalımın bazı yararlı yanları olduğunu bildirmiştir. Kadınların, şimdi
"Godfrey's cordial" ile zehirlenmek yerine, bebeklerini emzirmek için
yeterli boş zamanları vardı. Yemek pişirmeyi öğrenecek zamanları da vardı. Ama
ne yazık ki, bu sanatı, tam da, pişirecek bir şeyleri olmadığı bir sırada
öğrenmişlerdi. Sermayenin kendini genişletme amacıyla, aile yuvaları için
gerekli-emeğe bile nasıl el koyduğunu buradan da görüyoruz. Bu bunalım, aynı
zamanda, işçilerin kızlarının dikiş okullarında dikiş öğrenmeleri için de
yararlı olmuştur. Bütün dünya için iplik eğiren emekçi kızların dikiş dikmeyi
öğrenebilmeleri için, bir Amerikan devrimi ve uluslararası bir bunalım
gerekmişti!
[18] "Erkekler yerine gitgide daha fazla kadın
ve hepsinden fazla da, yetişkin işçi yerine çocuk çalıştırılması nedeniyle
işçilerin sayı bakımından artışları çok fazlaydı. On üç yaşında üç kız çocuğu,
haftada 6 şilin ile 8 şilin arasında değişen ücretle, gene haftada 18 şilin ile
45 şilin arasında ücret alan tek bir yetişkin, erkek işçinin yerini almıştı."
(Th. de Quincey, The Logic of Political Econ., London 1844, s. 147, not.)
Çocuk bakımı ve emzirme gibi bazı aile görevleri bütünüyle ortadan
kaldırılabilir şeyler olmadığı için, sermayenin el koyduğu analar, bunun bir
çaresini bulmak zorundaydılar. Dikiş, yama ve tamir gibi ev işlerinin yerine,
hazır eşya satın alınması gerekecekti. Böylece evde harcanan emek azaldıkça,
harcanan para miktarı artıyordu. Ailenin geçim giderleri çoğalıyor, kazanç
fazlasını alıp götürüyor. Buna ek olarak, yaşamak için gerekli maddelerin
tüketimi ve hazırlanmasında tasarruf ve yerinde karar verme olanaksız hale
geliyordu. Resmî ekonomi politik tarafından gizlenen bu olgularla ilgili bol
bilgi, Children's Employment Commission fabrika denetmenleri raporlarında
ve özellikle de Reports on Public Health'te bulunabilir.
[19] İngiliz fabrikalarında, erkek işçilerin
sermayeden zorla elde ettikleri, kadın ve çocukların çalışma saatlerinin
kısaltılması gibi büyük bir olgu ile taban tabana karşıt bir durumu, Çocukları
Çalıştırma Komisyonunun en son raporlarında, işçi çocukların ana ve babalarının
çocuklar üzerindeki aşağılık tutumları ile ilgili ve gerçekten dehşet verici ve
tamamıyla köle ticaretini andırır davranışlarında görüyoruz. Ama aynı ikiyüzlü
kapitalist, aynı raporlardan görülebileceği gibi, kendi eliyle yarattığı,
sürdürdüğü, sömürdüğü ve üstelik, "çalışma özgürlüğü" adını taktığı bu vahşeti
lanetler. "Hatta kendi günlük ekmeklerini kazanmaları için ... çocuk işçiler
yardıma çağrılmıştı. Kendileri için çok ağır olan böylesine güç bir çalışmaya
dayanacak güçten, gelecekteki yaşamlarına yön verecek eğitimden yoksun bir
halde, fizik ve moral yönden pis bir ortam içersine fırlatıp atıldılar. Kudüs
kentinin Titüs tarafından yıkılması üzerine bir Yahudi tarihçi, insanlığını
yitirmiş bir ananın korkunç açlığını gidermek için kendi öz evladını feda etmesi
üzerine, bu kentin böylesine bir yıkıma uğramasına hiç şaşmamak gerektiğine
dikkati çekmişti." (Public Economy Concentrated, Carlisle 1833, s. 66)
[20] A. Redgrave, Reports of Insp. of Fact.,
for 31st October, 1858, s. 40. 41.
[21] Children's Employment Commission, Fifth
Report, London 1866, s. 81, n° 31. [Dördüncü Almanca baskıya ek. -
The Bethnal Green ipekli sanayii şimdi neredeyse yok olmuştur. - F. E.]
[22] Children's Employment Commission, Third
Report, London 1864, s. 53 n° 15
[23] l.c, Fifth Report, s. XXII, n° 137.
[24] Sixth Report on Public Health,
Lond. 1864, s. 34.
[25] "Bu "(1861 araştırması)"... ayrıca şunu da
göstermiştir ki, anlatılan koşullar altında çocuklar, annelerinin
çalışmalarından ileri gelen ihmal ve bakımsızlık yüzünden yok olup gittikleri
gibi, anneler de çocuklarına karşı elem verici derecede yabancılaşmakta, çoğu
kez ölümleri karşısında fazla keder duymamakta ve hatta bazen ... bunu sağlamak
için doğrudan önlem almaktadırlar." (l.c.)
[26] l. c, s. 454.
[27] l. c, s. 454-463. Dr. Henry Julian
Hunter'ın, İngiltere'nin bazı kırsal bölgelerindeki fazla çocuk ölümleri üzerine
raporu.
[28] l. c, s. 35,455, 456.
[29] l. c, s. 456.
[30] Tarımsal bölgelerde olduğu gibi fabrika
bölgelerinde de, hem erkek ve hem de kadın yetişkin işçiler arasındaki afyon
tüketimi, her gün biraz daha artmaktadır. "Uyuşturucu madde satışını
hızlandırmak ... bazı girişken toptancı tüccarların başlıca amacıdır. Eczacılar
bunu, sürümü en fazla madde saymaktadırlar." (/. c, s. 49.) Uyuşturucu
madde alan çocuklar, "ihtiyar adamlar gibi kavrulmakta" ya da "küçük maymunlar
gibi kartlaşmaktadırlar." (/. c, s. 460.) Burada, Hindistan ile Çin'in,
İngiltere'den nasıl öç aldıklarım görüyoruz.
[31] l. c, s. 37.
[32] Rep. of. Insp. of Fact, for 3 İst
Oct., 1862, s. 59. Mr. Baker daha önce hekimlik yapmıştır.
[33] L. Horner, Reports of Insp. of Fact,
for 30th June 1857, s. 17.
[34] L. Horner, Rep. of Insp. of Fact,
for 31st Oct. 1855, s. 18, 19.
[35] Sir John Kincaid, Rep. of Insp. of
Fact, for 31st Oct., 1858, s. 31, 32.
[36] L. Horner, Reports etc, 31st Oct.,
1857, s. 17, 18.
[37] Sir J. Kincaid, Reports etc, 31st
Oct., 1856, s. 66.
[38] A. Redgrave, Rep. Of lnsp. Of Fact.
for 31st Oct., 1857, s. 41-42. Fabrika yasasının (metinde sözü edilen basma
işleri yasası değil) bir süredir yürürlükte bulunduğu sanayi kollarında, eğitim
maddesinin önüne çıkan engeller soır yıllarda kaldırılmıştır. Yasa kapsamına
girmeyen sanayi kollarında, cam fabrikatörü Mr. J. Geddes'in görüşleri hâlâ
geniş ölçüde egemendir. Araştırma komisyonu üyesi Mr. White'a şu bilgileri
vermiştir: "Benim gördüğüm kadarıyla, işçi sınıfının bir kısmının son yıllarda
yararlandığı daha büyük ölçüdeki eğitim, kötü bir şeydir. Onları bağımsız hale
getirdiği için tehlikelidir." (Children's Empl. Comm., Fourth Report,
Lond. 1865, s. 253.)
[39] Paçavra ticareti ve sayısız ayrıntılar
için bkz: Public Health, VIII, I. Rep., Lond. 1866, ek, s. 196, 208.
[40] Burada sözünü ettiğim çiviler, çekiçle
dövülerek yapılır ve makineyle kesilen ve yapılan çivilerden farklıdır. Bkz:
Ch. Empl. Comm., Third Rep., s. XI, XIX, n° 125-130; s. 52, n° 11; s. 114,
n° 487; s. 137, n° 674.
[41] Ch. Empl. Comm., II. Rep., s. XXII,
n° 166.
[42] Ch. Empl. Comm., II. Rep., 1864,
s,XIX, XX, XXI.
[43] l. c, s.XXI, XXII.
[44] l. c, s. XXIX, XXX
[45] l. c, s. XL, XLI.
[46] Child. Empl. Comm., I. Rep., 1863,
s. 185.
[47] Ch. Empl. Comm., II. Rep., 1864, s.
LXVIII, n° 415.
[48] İngiltere'de kadın şapkacılığı ve
terziliği, çoğu kez, işverene ait binalarda yapılır; kadın işçilerin bazıları
buralarda kalırlar, bazıları da başka yerlerde otururlar.
[49] Acıma ve merhamete sığınmış. -ç.
[50] Komisyon üyesi Mr. White, hemen hemen
hepsi kadın olan, 1.000 ila 1.200 kişi çalıştıran bir askerî elbise manüfaktürü
ile 1.300 kişi çalıştıran bir ayakkabı fabrikasını ziyaret etmişti; buralarda
çalışanların neredeyse yarısı çocuk ve genç işçilerdi.
[51] Bir örnek. Genel sayım memurunun 26 Şubat
1864 tarihli haftalık raporunda, 5 tane açlıktan ölüm olayı vardı. Aynı gün
The Times, bir başka olayı daha bildiriyordu. Tek bir haftada açlık
nedeniyle altı ölüm olayı!
[52] Child. Empl. Comm., Second Rep.,
1864, s. LXVII, n° 406-409; s. 84, n° 124; s. LXXIII, n° 441; s. 68, n° 6; s.
84, n° 126; s. 78, n° 85; s. 76, n° 69; s. LXXII, s.438.
[53] "Gerekli binalar ile işyerlerinin kira
bedelinin, bu noktada en önemli öğe olduğu anlaşılıyor; bu nedenle, küçük
girişimlere ve ailelere iş verme esasına dayanan eski sistemin en uzun sürdüğü
ve en erken başladığı yer başkent olmuştur." (l. c. s. 83, n° 123.) Bu
tümcenin son kısmı, yalnızca kunduracılığa aittir.
[54] Şef olarak-ç.
[55] Eldivencilik ve işçilerin durumunun
yoksullardan pek de farklı olmadığı diğer sanayilerde, bu durum görülmez.
[56] l. c, s. 83, n° 122.
[57] Toptancı çizme ve ayakkabı işinde yalnız
Leicester'de, 1864 yılında 800 dikiş makinesi kullanılıyordu.
[58] l. c, s. 84, n° 124.
[59] Örnekler: Londra'da Pimlico ordu elbise
deposu, Londonderry'de Tillie ve Henderson gömlek fabrikası ve Limerick'te 1.200
işçi çalıştıran Tait elbise fabrikası.
[60] Tendency to Factory System (l. c,
s. LXII.) "Şu sırada bütün işkolu bir geçiş durumunda olup, dantelâcılığın,
dokumacılığın, vb. geçirdiği aynı değişikliği geçiriyor." (l. c, n° 405.)
"Tam bir devrim." (l. c, s. XLVI, n° 318.) 1840 yılında, Çocukları
Çalıştırma Komisyonunun görev tarihinde çorap yapımı henüz bir el işiydi.
1846'dan beri, buharla çalışan çeşitli makineler kullanılmaya başlandı,
İngiltere'de çorap yapımında her iki cinsiyetten ve 3 yaşından yukarı her yaşta
çalıştırılanların toplam sayısı, 1862 yılında 12.000 kadardı. 11 Şubat 1862
tarihli parlamento kararına göre, bunlardan ancak 4.063'ü fabrika yasaları
kapsamına giriyordu.
[61] Örneğin, çömlekçilik işkolu için, Britain
Pottery (Glasgow) firmasından Mr. Cochrane şöyle demiştir: "Üretim miktarını
devam ettirmek için çok sayıda makine kullanma yoluna gittik ve bunları hünersiz
işçiler çalıştırmaktadırlar; eski yönteme göre daha fazla üretimde
bulunabileceğimize, her geçen gün daha fazla inanmaktayız. (Rep. of Insp. of
Fact, 31st Oct., 1865, s. 13.) "Fabrika yasaları, daha fazla makine
kullanılması yolunda etki yapmaktadır." ( l. c, s. 13-14.)
[62] Böylece, çömlekçiliğin, fabrika yasaları
kapsamına alınmasıyla, elle kullanılan çarkların yerine, çok sayıda buharlı
çarklar kullanılmaya başlandı.
[63] Dantelâcılık ile hasır örmeciliğinde
gördüğümüz ve Sheffield, Birmingham vb. metal işlerinde daha ayrıntılı şekilde
gösterilebileceği gibi bu tür işler genellikle küçük işyerlerinde yapılmaktadır.
[64] Kılavuz'a. göre, 1890'da Avrupa
Rusya'sındaki fabrika ve atölyeler 210.207'si (%24) kadın 17.793'ü (%2) oğlan
çocuk ve 8.216'sı (%1) kız çocuk olan, toplam 876.764 işçi çalıştırıyordu.
[65] "Yoksul dokumacı-kadın, babasının ve
kocasının ardından fabrikaya gider ve onların yanında ve onlardan bağımsız
olarak çalışır. O da, erkek gibi, ekmeğini kazanmaktadır." "Fabrikada ... kadın,
kocasından ayrı, tamamen bağımsız bir üreticidir." Kadın fabrika işçileri
arasında, okur-yazarlık görülmemiş bir hızla yayılmaktadır. (Vladimir Eyaleti
Sanayileri, III, 113, 118, 112 ve diğer yerlerde.) Bay Karizomenov şu sonucu
çıkarmakta tamamen haklıdır: sanayi, "kadının, aileye ... kocaya olan iktisadi
bağımlılığını yıkar. ... Fabrikada kadın erkeğe eşitir; bu proleterliğin
eşitliğidir. ... Sanayinin kapitalistleşmesi, kadının ailedeki bağımsızlığı
uğruna savaşımında önemli bir etkendir." "Sanayi, kadın için, ailesinden ve
kocasından tümüyle bağımsız olduğu yeni bir durum yaratır." (Yuridiçeski
Vestnik, 1883, n° 12, s. 582, 596.) Moskova Eyaletine Ait İstatistiki
Sonuçlar'da (c. VII. Kısım II. Moskova 1882, s. 152, 138-139),
araştırmacılar, elle ve makine ile çorap yapımında çalışan kadınların durumunu
karşılaştırmaktadırlar. El işçilerininkiler ise 14-30 kopek kadardır. Makine
üretiminde çalışan kadının koşulları şöyle tanımlanmaktadır: "... Karşımızda
özgür, hiçbir engel tanımayan, aileden ve köylü kadının yaşam koşullarını
oluşturan her şeyden kurtulmuş bir genç kadın, her an bir yeni, bir başka yer
için, bir patronu bir başkası için terkedebilecek ve her an kendini işsiz ...
bir lokma ekmekten yoksun bir durumda bulabilecek bir genç kadın durmaktadır.
... El üretiminde örücülerin ücreti pek azdır, yiyeceğini karşılamaya yetmeyen,
yalnızca eğer o, verilmiş-toprak sahibi olan ve çiftçilik yapan bir ailenin
üyesi olarak, kısmen o toprağın ürününden de yararlanıyorsa, kabul edilebilir
bir kazançtır; makine üretiminde, çalışan kadın, yiyecek ve çaya ek olarak, ...
ailesinden uzakta yaşamasını ve ailenin topraktan aldığı gelir olmaksızın
geçinmesini mümkün kılan bir kazanç da sağlar. ... Üstelik, bugünkü koşullarda,
makine sanayiindeki kadın işçinin kazancı daha güvenlidir."
[66] Yoksullar Yasası Komisyonunun İrlanda
üzerinde raporu, 1837 parlamento dönemi.
[67] Principles of Population, II. vol.
[68] Kısır döngü. -ç.
[69] Sixth and Last Report of the
Children's Employment Commission, 1867 Martının sonunda yayınlanmıştır ve
yalnız, tarımdaki ekip sistemini ele almaktadır.
[70] İşbilir, becerikli. -ç.
[71] Bazı ekip başları, bununla birlikte 500
acre'lık çiftliklerin ya da sıra sıra evlerin sahibi durumuna yükselmeyi
başardılar.
[72] Çiçeksel döllenme, (Charles Fourier, Le
nouveau monde industriel et sociétarie, Paris 1829, Kesim 5, 36. bölüme ek
ve bölüm 6.) -ç.
[73] "Ludfordlu kızların yarısı bu ekipler ile
düşüp kalkarak mahvoldular." l. c, s. 6. § 32.
[74] Tesyakov, l. c, 72.
[75] Güzel dünya. -ç.
[76] Fabrikalarda çalışan kadınların ne kadar
çok olduğu bir fabrikacının kendi tanıklığından anlaşılıyor. Lancashire'da 412
fabrikada 10.721 evli kadın çalışıyor; kocalarından yalnız 5.314'ü fabrikalarda,
3.927'si başka yerlerde çalışıyor; 821'i işsiz ve 659'u hakkındaki bilgi eksik.
Demek ki her fabrikada tam üç değilse de iki erkek karılarının emeğiyle
geçiniyor.
[77] Yetkinleşebilen yetkinleşebilirliğin
yetkinleşmesi ve yüce gerçeklik, -ç.
[78] Tatlı ticaret. -ç.
[79] [Üçüncü Almanca baskıya not. -
İnsanlığın ilkel durumları üzerinde daha sonra derinlemesine yaptığı
incelemeler, yazarı, başlangıçta ailenin gelişerek kabile halini almadığı,
tersine, kabilenin kan ve akrabalığa dayanan insan topluluğunun ilk ve
kendiliğinden gelişmiş şekli olduğu ve kabile bağının gevşemeye başlaması ile
birlikte, daha sonraları, ailenin pek çok ve çeşitli şekillerinin geliştiği
sonucuna götürmüştür. -F. E. ]
[80] "İlkel kolektif mülkiyetin özgül
olarak bir Slav, hatta özellikle Rus mülkiyet biçimi olduğunu sanmak, son
zamanlarda çok yaygın olan gülünç bir önyargıdır. Bu ilkel biçimi, Romenlerde,
Cermenlerde, Keltlerde saptamak mümkündür, ama bunun kalıntı halinde olsa bile,
Hindistan'da birçok çeşitlerine hâlâ rastlanmaktadır. Asya'da ve özellikle
Hindistan'da, kolektif mülkiyet biçimlerinin ayrıntılı bir incelemesi bu çeşitli
ilkel kolektif mülkiyet biçimlerinin dağılmakla değişik mülkiyet biçimlerini
doğurduklarını gösterirdi. Böylece, örneğin Romada ve Cermenlerdeki değişik
özgün tipteki özel mülkiyeti, Hindistan'da bulunan çeşitli kolektif mülkiyet
biçimlerinden tümdengelim yoluyla bulmak mümkündür." (Karl Marks. Zur
Kritik&&&, s. 10. [Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 53.
not].)
[81] "Fabrika işi, ev işi kadar temiz ve yetkin
olabilir ve belki daha fazla." (Rep. Of lnsp. of Fact, 3 ist Oct., 1865,
s. 129.)
[82] "Tatlı". -ç.
[83] Bir bu resme, bir de şuna bakın. -ç.
[84] Yüzyıllardan yüzyıllara. -ç.
[85] Fiili durumdan sözleşmeye -ç.
[86] Hem "insan hakkı" hem "erkek hakkı"
anlamına gelir. -ç.
[87] Kadın hakkı -ç.
[88] Yunan mitolojisinde yeraltı ırmağı. -ç.
|