KÜTÜPHANE | LENIN | SOL KOMUNIZM

EKLER
      Broşürümün yayınlanması için gerekli zaman süresi içinde ülkemizde –bütün dünyanın emperyalistlerinin">

KÜTÜPHANE | LENIN | SOL KOMUNIZM

EKLER
      Broşürümün yayınlanması için gerekli zaman süresi içinde ülkemizde –bütün dünyanın emperyalistlerinin, kendi işçilerine verdikleri söze rağmen, proleter devriminin öcünü almak amacıyla abluka içinde tutmaya ve yıkmaya uğraştıkları ülkemizde– böyle bir yayının gerektirdiği zaman süresi içinde, yurt dışından bazı tamamlayıcı bilgiler aldım. Burada, siyasi konuları ele alan bir yazarın gelişigüzel karalanmış notlarından öte bir şey sunduğumu iddia etmeksizin, ancak birkaç nokta üzerinde kısaca durmakla yetineceğim.
I. ALMAN KOMÜNİSTLERİNİN BÖLÜNMESİ


      Almanya komünistlerinin bölünmesi bir olup bittiğidir. "Sollar" ya da "ilke muhalefeti", "Komünist Partisi"nden ayrı olarak, "Komünist İşçi Partisi" diye adlandırılan ayrı bir parti kurmuşlardır. Öyle görülüyor ki, İtalya'da da bir bölünmeye doğru gidilmektedir. Öyle görülüyor ki, diyorum, çünkü, elimde, belge olarak, ancak böyle bir bölünmenin mümkün olduğundan ve gerektiğinden açıkça söz edildiği ve çekimserlerin (ya da boykotçuların, yani parlamentoya katılmaya karşı olanların) şu ana kadar İtalyan Sosyalist Partisi içinde kalan bu hizbin bir kongresinden de söz edildiği solcu Il Soviet gazetesinin iki sayısından (n° 7 ve 8) başka bir şey yok.

      Korkarım ki, "sollar"la, parlamenter çalışmaya karşı çıkanlardan (ve kısmen her türlü siyasi partilerde ve sendikalarda çalışmaya karşı çıkanlardan) ayrılma zorunluluğu tıpkı "merkezciler"den (ya da kautskicilerden, Longuettist'lerden, "Bağımsızlar"dan vb.) bölünmemiz gibi uluslararası bir olay haline gelmesin. Varsın öyle olsun! Bölünme, partinin, ideolojik, teorik ve devrimci gelişme ve olgunlaşmasını önleyen tek vücut olarak, gerçekten örgütlenmiş olarak ve gerçekten proletarya diktatörlüğünü hazırlama amacını güden pratik çalışmalarını engelleyen fikir kargaşalığından yeğdir.

      Varsınlar "sollar" da kendilerini ulusal ve uluslararası ölçüde denesinler; varsınlar merkezileşmiş ve demir disiplinli bir parti olmadan siyasi ve kültürel çalışmanın bütün alanları, kolları ve çeşitlerine egemen olmadan proletarya diktatörlüğünü hazırlamayı, (ve sonra da gerçekleştirmeyi) denesinler. Pratik tecrübe onları kısa zamanda eğitecektir.

      "Sollar"la bölünmenin, işçi hareketine bütün katılanların, sovyetler iktidarının ve proletarya diktatörlüğünün bütün içten ve güvenilir taraftarlarının tek bir parti içinde birleşmelerine, yakın bir gelecekte gerekli ve kaçınılmaz olan böyle bir kaynaşmaya engel olmaması için, ya da mümkün olduğu kadar az engel olması için bütün çabalarımızı harcamalıyız. Rusya bolşeviklerinin talihi, menşeviklere karşı (yani oportünistlere ve "merkezcilere" karşı) ve "sollara" karşı mücadeleyi başarıya ulaştırabilmek için, yığınların proletarya diktatörlüğü uğruna doğrudan doğruya hareketinden çok önce, onbeş yıl gibi uzun bir süreye sahip olmalarıdır. Avrupa'da ve Amerika'da, bugün aynı çalışmayı "koşar adım" yapmak zorunluluğu vardır. Kimileri, özellikle liderlik iddiasında olanlar, (eğer proleter disiplininden ve "kendi kendilerine karşı sadakattan" yoksunsalar) uzun süre hatalarında (sayfa 118) direnebilirler; işçi yığınlarına gelince, zamanı geldiğinde onlar, sovyet düzenini, proleter iktidarını kuracak yetenekte tek bir parti içinde, bütün içten devrimcilerle birlikte kendi birliklerini kolaylıkla ve hızla kuracaklardır.
[*11]
II. ALMANYA'DA KOMÜNİSTLER VE BAĞIMSIZLAR


      Bu broşürde, komünistlerle bağımsızların sol kanadı, bir uzlaşmanın gerekli ve komünizme yararlı olacağını, ama bunu gerçekleştirmenin kolay olmayacağını da belirttim. Son olarak aldığım gazeteler, her iki görüşümü de doğrulamıştır. Almanya Komünist Partisi Merkez Komitesinin organı Kızıl Bayrak'ın 32. sayısı, (Die Rote Fahne Zentralorgan der Kommunistichen Partei Deutschland, Spartacusbund, 26 Mart 1920), bu Merkez Komitesinin Kapp-Lüttwitz askeri "darbesi" [29] ve "sosyalist hükümet" üzerine bir "bildiri" içermektedir. Başlıca hareket noktaları bakımından ve vardığı pratik sonuçlar bakımından bu bildiri kesin olarak doğrudur. Başlıca hareket noktalarını şöyle özetleyebiliriz: "Şehir işçilerinin çoğunluğu" bağımsızlarla birlik olduklarına göre, şu anda  Almanya'da, proletarya diktatörlüğünün "nesnel (objektif) temeli" yoktur. Sonuç: "Kapitalist burjuva partiler iktidardan uzak tutularak", sosyalist hükümete karşı "yasalar gereğince muhalefet" vaadi (yani "zora başvurarak" hükümeti "devirme" hazırlıklarından vazgeçilmesi).

      Hiç şüphe yok ki, bu taktik, özünde doğru bir taktiktir. Ama bu, açıklamanın ayrıntılarındaki yanlışlıklar .üzerinde durmazsak böyledir, bununla birlikte bir sosyal-hainler hükümetinin (Komünist Partisinin resmi bir bildirisinde) "sosyalist" diye adlandırılmasını ve üstelik Scheidemann'ların ve Kautsky-Crispien'lerin partileri küçük-burjuva demokrat partiler olduklarına göre, bu bildiride "kapitalist burjuva partilerin" iktidardan uzak tutulmalarından söz edilmeyeceği olgusunu sessizlikle geçiştiremeyiz. Ve bildirinin dördüncü paragrafında yazılanlar da, kesin olarak yersiz ve yanlıştır. Bildiride şöyle deniyor:

      "... Siyasi özgürlüğün sınırsız olarak kullanılabileceği ve burjuva demokrasisinin sermayenin diktatörlüğü olarak etkide bulunamayacağı bir durum, proletarya diktatörlüğünün gelişmesi bakımından ... proleter yığınların komünizme kazanılması bakımından büyük önem taşır."

      Böyle bir şey olanaksızdır
. Küçük-burjuva önderler, Alman Henderson'lar (Scheidemann'lar) ve Alman Snowden'ler (Crispien'ler), burjuva demokrasisi sınırları dışına çıkmazlar ve çıkamazlar, ve burjuva demokrasisi de sermayenin diktatörlüğünden başka bir şey olamaz. Komünist Partisi Merkez Komitesi tarafından doğru olarak izlenen pratik sonuçlar bakımından, böyle ilke bakımından yanlış ve siyasi bakımdan da zararlı şeyleri yazmamak gerekirdi. Parlamenter adaba uyarak terbiyeli davranmak için) şunu söylemek yeterdi: Şehir işçilerinin çoğunluğu bağımsızların arkasından gittikleri sürece, biz komünistler, bu işçilerin "kendi" hükümetlerini tecrübeden geçirerek son küçük-burjuva demokratik (yani "kapitalist burjuva") hayallerinden kendilerini kurtarmalarına engel olamayız. Gerçekten gerekli ve zorunlu olan ve şehir işçilerinin çoğunluğunun güvendikleri bir hükümeti zora başvurarak devirme yolunda çabalardan vazgeçilmesinden ibaret bulunan bir uzlaşmayı haklı göstermek için bundan fazlasının gereği yoktur. Ama yığınların içinde her günkü propagandada elbette ki, resmi parlamenter nezaket sınırları içine kendini hapsetmenin gereği yoktur ve yığınlara tabii şu da söylenebilir: Bırakalım, şu aşağılık Scheidemann ve şu darkafalı küçük-burjuva Kautsky ile Crispien, hem kendi kendilerini, hem de işçileri ne kadar aldattıklarını hareketleriyle tanıtlasınlar; onların "saf" hükümeti, sosyalizmin Augias ahırlarını [30] sosyal-demokrasicilikten ve öteki sosyal-ihanet biçimlerinden, herkesten daha iyi temizleyecektir.

      "Almanya Bağımsız Sosyal-Demokrat Partisi"nin bugünkü liderlerinin gerçek kimliği (bütün etkilerini yitirdikleri iddiasının gerçeklere uymadığı ve eylemde proletarya için, kendilerine komünist adı takmış olan ve proletarya iktidarını "desteklemeye" söz vermiş bulunan Macar sosyal-demokratlarından bile daha tehlikeli olan) bu liderlerin ne oldukları Almanya Kornilov'unun serüveni sırasında, yani Kapp ve Lüttwitz darbesi sırasında bir kere daha belli olmuştur. [*12] Karl Kautsky'nin küçük yazılarında, onun küçük ölçüde, ama göze çarpan bir resmini bulabiliyoruz. Karl Kautsky: 30 Mart 1920 günlü Freiheit'taki (bağımsızların organı, "Özgürlük") "Karar Saatleri" (Entscheidende Stunden) ve Arthur Crispien: "Siyasi (sayfa 121) Durum Üzerine" (aynı gazete, 14 Nisan 1920). Bu baylar, devrimci gibi düşünüp muhakeme yürütemiyorlar. Bunlar, sovyet iktidarı ve proletarya diktatörlüğü iktidarından yana olduklarını ilan ettikleri takdirde, proletarya için bin defa daha tehlikeli olacak olan, durmadan ağlayan küçük-burjuva demokratlardır, çünkü, pratikte, proletaryaya yardımda bulunduklarına "bütün özdenlikleriyle" inanarak her zor ve tehlikeli anda bir ihanette bulunmaktan geri kalmayacaklardır. İhanet ve korkaklıkları yüzünden, Macaristan'da sovyet iktidarının durumunun umutsuz olduğu kanısına vararak kapitalistlerin ajanları ve Antantın cellatları karşısında ağlamaya başladıkları zaman, kendilerini komünist diye vaftiz etmiş olan Macar sosyal-demokratları da, proletaryaya "yardım ettiklerini" sanıyorlardı.
III. İTALYA'DA TURATİ VE ŞÜREKÂSI


      İtalyan gazetesi Il Soviet'in yukarda işaret edilen sayıları, İtalyan Sosyalist Partisinin, böyle üyelerin, giderek, böyle bir parlamento grubunun saflarında kalmasına izin vermekle hata ettiği konusunda broşürümde söylediklerimi, tam olarak doğrulamaktadır. İngiliz liberal burjuvazinin organı Manchester Guardian'ın Roma muhabiri, sözümü doğrulayan bir başka tarafsız tanıktır. Bu gazete 12 Mart 1920 tarihli sayısında, Turati ile bir konuşma yayınladı:

      "... Bay Turati, diye yazıyor muhabir, devrim tehlikesinin, İtalya'da, korkulara neden olacak nitelikte olmadığı kanısındadır. Böyle bir tehlike bir temele dayanmamaktadır. Maksimalistler (azami program taraftarları), sadece yığınları uyanık ve heyecan içinde tutmak için Sovyet teorilerinin ateşiyle oynamaktadırlar. Gerçekte bu teoriler masal kavramlarıdır, olgunluğa varmamış, pratikte (sayfa 122) yararlanılması olanaksız programlardır. Bunlar, ancak, emekçi sınıfları bekleme durumunda tutmaya yarar. Proletaryanın gözünü kamaştırmak için bu teorilerden bir yem gibi yararlananlar bile, işçi sınıflarının hayallerini ve en sevgili mitlerini kaybedecekleri anı geciktirmek için çok kez önemsiz olan ekonomik kazançlar elde etmek için günlük mücadeleyi yürütme zorunluğunu duymaktadırlar. Ülkenin zaten zor olan durumunu daha da vahimleştiren hareketler olarak son posta ve demiryolları grevlerine kadar irili ufaklı ve her vesileyle patlak veren uzun bir grevler dönemi bundan ileri gelmektedir. Ülkenin, Adriyatik sorununun zorluklarından ötürü sinirleri gergindir, dış borç ve enflasyon onu ezmektedir; ama bununla birlikte ülke, düzeni ve refahı getirecek biricik şey olan çalışma disiplinine kendini uydurmanın gereğini henüz anlamaktan uzaktır. ..."

      Gün gibi açık: İngiliz gazetecisi, Turati'nin kendisinin ve İtalya'daki burjuva savunucularının suç ortakları ve ilham perilerinin sağladıkları ve gizlemeye çalıştıkları gerçeği açığa vurmuştur. Bu gerçek odur ki, Bay Turati, Trèves, Modigliani, Dugoni ve şürekâsının siyasi fikirleri ve eylemleri, İngiliz muhabirinin anlattıklarına tastamam uygundur. Bu bir sosyal-ihanet dokusudur. Şu ücretli köleliğe mahküm edilmiş olan ve kapitalistleri semizletmek için çalışan işçiler için, düzenin ve disiplinin savunulması hayran kalınacak bir şey değil mi? Ve biz Ruslar, bu cinsten menşevik söylevleri nasıl da iyi tanırız! Yığınların sovyet iktidarından yana olduğunu söylemek ne kadar da değerli bir itiraf! Kendiliğinden gelişmekte olan ve grevlerin devrimci rolünü anlamamak – ne burjuvaca, inatçı ve yavan bir tutum! Evet, gerçekten, burjuva liberal gazetesinin İngiliz muhabiri, Bay Turati ve şürekâsının artniyetlerini açığa vurmuş ve Bordiga yoldaş ile Il Soviet gazetesindeki arkadaşlarının ileri sürdükleri taleplerin, (sayfa 123) İtalyan Sosyalist Partisinin, gerçekten Üçüncü Enternasyonalden yana olmak istiyorsa, Bay Turati ve şürekâsını saflarından kovması ve hem adıyla, hem eylemiyle bir komünist partisi olması yolunda taleplerin haklılığını doğrulamıştır.
IV. DOĞRU ÖNKOŞULLARDAN HAREKET
EDEREK VARILAN YANLIŞ SONUÇLAR


      Ama Bordiga yoldaş ve onun "sol" arkadaşları, Turati ve şürekâsının bu haklı eleştirisinden, parlamentoya her türlü katılmanın ilke olarak zararlı olduğu yanlış sonucunu çıkarıyorlar. İtalyan "solları", bu tezi desteklemek için en ufak bir kanıt ileri sürememektedirler. Onlar, burjuva parlamentoları, gerçekten devrimci bir tarzda kullanmanın, proleter devrimini hazırlamaya yararlı olduğu şüphe götürmeyen bu kullanmanın uluslararası örneklerini bilmezlikten geliyorlar, (ya da unutmaya çalışıyorlar). Bu "yeni" kullanmanın nasıl olacağını bir türlü anlayamadıklarını, parlamentarizmin "eski", bolşevizme aykırı kullanılışına karşı söylenip duruyorlar.

      İşte onların temel yanılgısı buradadır. Komünizm, sadece parlamenter alanda değil, eylemin bütün alanlarında, İkinci Enternasyonalin geleneklerini temeline kadar yıkan, (ama aynı zamanda, onun olumlu olarak bıraktığı şeyleri muhafaza eden ve geliştiren) yeni bir ilkeyi uygulamalıdır, (ve bu da uzun, sabırlı, inatçı bir çalışma olmadan yapılamaz).

      Örneğin, gazeteciliği ele alalım. Gazeteler, broşürler, bildiriler, propaganda, ajitasyon ve örgütlendirme yolunda son derece gerekli bir fonksiyonu yerine getirirler. Azbuçuk uygar bir ülkede, hiç bir yığın hareketi, bir gazete cihazı olmadan yapılamaz. Ve "liderlere" karşı bütün bağırıp çağırmalar, yığınların saflığını liderlerin  etkisinden koruma yolunda verilen bütün vaatler, bizim bu iş için burjuva entelektüel çevrelerden gelme insanları kullanmamıza engel olamayacağı gibi, bu iş, kapitalist düzende gerekli olan burjuva demokratik "mülkiyet" ortamı, atmosferi olmadan yapılamaz. Burjuvazinin iktidardan uzaklaştırılmasından ikibuçuk yıl sonra bile, siyasi iktidarın proletaryaya geçmesinden ikibuçuk yıl sonra bile, çevremizde bu atmosferi, yığınların (köylüler ve zanaatçıların) bu mülkiyet ilişkileri ortamını, burjuva demokratik ortamı görebilmekteyiz.

      Parlamentarizm bir eylem biçimidir, gazetecilik bir başka eylem biçimi. Her iki durumda da, içerik, gerçekten komünist olabilir, yeter ki, her iki alanda da militanlar gerçekten komünist olsunlar, gerçekten proletaryanın yığın partisi üyeleri olsunlar. Ama birinci alanda olduğu gibi ikinci alanda da – ve kapitalist düzende, kapitalizmden sosyalizme geçiş döneminde hangi alanda olursa olsun, burjuva bir ortamdan gelme adamları kendi amaçları uğruna kullanabilmek için, burjuva aydınların önyargılarının ve etkilerinin üstesinden gelebilmek için, küçük-burjuva çevrenin direnmesini zayıf düşünmek ve sonra da onu tamamen değiştirebilmek için, proletaryanın yerine getirmesi gereken özel görevlerin zorluklarından kaçınmak olanaksızdır.

      1914-1918 savaşından önce bütün ülkelerde, parlamentarizme hücumlar yağdıran burjuvalaşmış sosyalist parlamenterlerle alay eden, onların kariyerciliğini yeren vb. vb. sayısız anarşist, sendikalist ve aşırı "sol"un başka tiplerini görmedik mi – ve bunlar gazetecilikleri ile, sendikalardaki eylemleri ile, hiç de farklı olmayan bir burjuva kariyeri örneği göstermiyorlar mıydı? Eğer yalnız Fransa'yı zikredersek, Jouhaux ile Merrheim gibi bayların örnekleri, bu bakımdan tipik değil midir?

      Parlamentarizme katılmayı "reddetmenin" çocukça olan yanı şudur ki, bu "basit", "kolay" ve devrimci olduğu iddia edilen bu yoldan işçi hareketi içinde burjuva demokratik etkilere karşı mücadele gibi çetin bir sorunun "çözümlendiği" sanılmaktadır; oysa gerçekte yapılan şey kendi gölgesinden kaçmak, güçlüklere gözünü yummak, laf kalabalığıyla onların çevresinde dolaşmak. En aşağılık kariyerizm, parlamenter arpalıklardan burjuvaca yararlanma, parlamenter eylemin en göze batan biçimde dönüşümcü soysuzlaştırılması, yavan küçük-burjuva rutine alışma, hiç şüphe yok ki, bütün bunlar, kapitalizmin her yerde işçi hareketi, dışında olduğu gibi içinde de türettiği her zaman görülen ve egemenlik sağlayan karakteristik sonuçlardır. Ama (yok olması çok uzun bir süreç gerektiren, ve köylülük, durmadan burjuvaziyi doğurduğuna göre, iktidardan düştükten sonra bile uzun süre direnen) bu kapitalizm ve onun yarattığı burjuva atmosfer, çalışmanın ve hayatın istisnasız bütün alanlarında, bir burjuva oportünizmi, bir şovenlik, küçük-burjuva yavanlığı vb. meydana getirir ki, bunlar, özünde hep aynı şeylerdir ve birbirlerinden ancak önemsiz biçim değişiklikleriyle ayrılır.


      Siz kendinizi "korkunç derecede devrimci" sayıyorsunuz değil mi, sevgili boykotçular ve anti-parlamenterler, ama gerçekte, işçi hareketi içinde burjuva etkilerine karşı mücadelenin pek önemli olmayan zorluklarından korkmuş bulunuyorsunuz, oysa burjuvazinin iktidardan düşürülmesi ve siyasi iktidarın proletaryaya geçişi, aynı güçlükleri, hem de bu sefer çok daha büyük boyutlarda karşınıza dikecektir. Yarın ya da daha ertesi gün eğitiminizi tamamlamak, çok daha büyük boyutlarda karşınıza dikilecek olan aynı güçlüklerin üstesinden gelmeyi öğrenmek zorunda kalacağınızı hesaplamadan, çocuklar gibi bugün karşınıza dikilen küçük zorluklardan korktunuz.

      Sovyetler iktidarı altında da, sizin partinize ve bizimkine, proletarya partisine de daha büyük sayıda  burjuva aydınlar akın edecektir. Bunlar, sovyetlere, mahkemelere ve yönetim cihazlarına da gireceklerdir, çünkü sosyalizm ancak kapitalizmin yarattığı insan malzemesiyle kurulabilir; başka malzeme yoktur. Burjuva aydınları yok ilan edemediğin gibi, yok da edemezsin; onları yenmek gerek, onları değiştirmek, yeniden döküm kalıbına sokmak, yeniden eğitmek gerek; zaten proleterleri de, küçük-burjuva önyargılarını, birdenbire, mucize kabilinden, Meryem Ananın işaretiyle, bir sloganla, bir karar ya da yasayla terketmeyen ve bu önyargılarını ancak küçük-burjuva yığınların etkilerine karşı uzun ve çetin bir yığın savaşı sonucu terkedebilen proleterlerin kendilerini de proletarya iktidarı temeli üzerinde, uzun vadeli bir mücadele pahasına yeniden eğitmek gerekir. Sovyet iktidarı altında da, anti-parlamenterin, bugün, elin bir hareketiyle o kadar gururla, o kadar kendini beğenmişlikle, şaşkınlık ve çocukça davranışla kendinden uzaklara attığı aynı sorunlar, sovyetlerin içinde, sovyet yönetim cihazı içinde, sovyet "savunucuları" arasında yeniden doğarlar (Rusya'da burjuva baroyu ortadan kaldırdık ve iyi de ettik, ama aynı baro bizde "sovyet savunucuları"
[31] kisvesi altında yeniden ortaya çıkmaktadır). Sovyet mühendisleri arasında, sovyet öğretmenleri, ayrıcalıklı işçileri, yani en kalifiye olan ve sovyet fabrikalarında en iyi koşullar altında çalışan işçiler arasında, durmadan burjuva parlamentarizmine özgü olumsuz özelliklerin tümünün, eksiksiz hepsinin doğduğunu durmadan görmekteyiz; ve biz, ancak proletaryanın örgüt ruhunun ve disiplininin dinlenme bilmez, kesintisiz, uzun ve inatçı bir mücadelesi iledir ki, yavaş yavaş bu kötülüğün üstesinden gelmekteyiz.
     
 Besbelli ki, burjuvazinin egemenliği altında, partimiz içindeki, yani işçi partisi içindeki burjuva alışkanlıkları yenmek çok "'zor"dur: burjuva önyargıların onarılmaz biçimde ifsadına uğramış, kıdemli parlamenter liderleri partiden kovmak "zor"dur; mutlaka hizmetlerinden yararlanılması gereken belirli sayıda (bu sayı pek sınırlı olsa da) burjuvaziden gelme insanları proleter disiplinine boyun eğdirmek "zor"dur; burjuva parlamentosunda işçi sınıfına gerçekten layık olan bir proleter devrimci grup kurmak "zor"dur; sosyalist parlamenterlerin, burjuva parlamentarizminin alçaltıcı alışkanlıklarına yakalanmalarını önlemek ve bunların yığınları bilinçlendirme ve örgütlendirme görevini parlamentonun üstünde tutmalarını ve zamanlarını bu yoldaki çalışmalara hasretmelerini sağlamak "zor"dur. Bu iş, Rusya'da zordu, ve burjuvazinin çok daha güçlü olduğu, burjuva demokratik geleneklerin vb. çok daha güçlü olduğu Batı Avrupa'da ve Amerika'da çok daha zordur.

      Ama bütün bu "güçlükler", proletaryanın, hem proleter devrim sırasında, hem de proletaryanın iktidarı almasından sonra zaferini gerçekleştirmek için, mutlaka çözümlemesi gereken tamamen aynı nitelikteki sorunların yanında çocuk oyuncağıdır. Gerçekten pek büyük olan bu görevler yanında, proletarya iktidarı altında, milyonlarca köylüyü, küçük patronu, yüzbinlerce memur ve müstahdemi, burjuva aydını eğitmek, bunların hepsini proletarya devletine ve proleter yönetimine tabi kılmak, onların burjuva alışkanlık ve geleneklerinin üstesinden gelmek gibi muazzam görevler yanında, burjuva egemenliği altında, bir burjuva parlamentosunda gerçek bir proleter partisinin gerçekten sosyalist hizbini kurmak çocuk oyuncağıdır.

      Eğer "sol" anti-parlamenter arkadaşlar, daha şimdiden bu kadar küçük bir zorluğu yenmesini öğrenmezlerse, proletarya iktidarını gerçekleştiremeyeceklerini, burjuva aydınları ve burjuva kurumları [proleter yönetimine] en büyük ölçüde tabi kılamayacaklarını ve değiştiremeyeceklerini kesin olarak söyleyebiliriz; ya da bunlar, eğitimlerini acele tamamlamak zorunda kalacaklardır, ve bu acele etme zorunluluğu, proletarya için zararlı olacak, onların normalden çok yanlışlıklar yapmalarına, ortalamanın üstünde beceriksizlikler ve başarısızlıklar göstermelerine vb. neden olacaktır.

      Burjuvazi iktidardan düşürülmedikçe ve ondan sonra da küçük işletme ve küçük meta üretimi, tam olarak ortadan kalkmadıkça, burjuva atmosferi, mülkiyet alışkanlıkları, küçük-burjuva gelenekleri, işçi hareketi dışında olduğu gibi içinde de, sadece bir eylem kolunda, parlamenter eylem kolunda değil, ama zorunlu olarak toplumsal hayatın bütün alanlarında proletaryanın çalışmalarına zarar verecektir. Ve ergeç hesabını mutlaka ödememiz gerekecek olan en büyük yanılgı, bu alanlardan herhangi birinde "can sıkıcı" şu veya bu göreve ya da zorluğa sırtını dönmek, ondan kaçmaktır. İstisnasız bütün eylem alanlarında çalışmaya kendini uydurmak gerekir, her zaman ve her yerde bütün güçlükleri, bütün burjuva alışkanlıkları, gelenekleri ve rutini yenmek gerekir. Sorunu, başka biçimde koymak ciddi bir tutum sayılamaz, çocukça bir davranıştır.

      12 Mayıs 1920

V


      Bu kitabın Rusça yayınında Hollanda Komünist Partisinin uluslararası devrimci politika planında bir bütün olarak davranışını, biraz gerçeğe aykırı olarak anlattım. Bunun için bu fırsattan yararlanarak Hollandalı yoldaşlarımızın bu sorunla ilgili mektuplarını aşağıda yayınlıyorum ve, ayrıca, Rusça metinde kullanmış olduğum (sayfa 129) "Hollandalı kürsü hatipleri (Tribünist) " kelimeleri yerine "Hollanda Komünist Partisinin bazı üyeleri" kelimelerini koyuyorum.

                  N. LENİN
WİJNKOOP'UN MEKTUBU


                                                                                 
Moskova, 30 Haziran 1920
      Sevgili Lenin Yoldaş,
      Biz, Üçüncü Enternasyonalin II. Kongresine gelen Hollanda delegasyonunun üyeleri, nezaketiniz sayesinde, "Sol" Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı adlı kitabınızı, Batı Avrupa dillerinde yayınlanmadan önce görebildik. Bu kitapta yer yer Hollanda Komünist Partisinin bazı üyelerinin uluslararası politikada oynadıkları rolü doğru bulmadığınızı belirtiyorsunuz.

      Bu böyle olmakla birlikte, bu üyelerin sorumluluğunun Komünist Partisine yüklenmesini protesto etmek zorundayız. Bu, gerçeğe tamamen aykırıdır. Üstelik, bu, haksızlıktır da, çünkü Hollanda Komünist Partisinin bu üyeleri, partimizin her günkü eylemine pek az katılmakta ya da hiç katılmamaktadırlar; üstelik bunlar, doğrudan doğruya, ya da dolaylı olarak, Komünist Partisinin ve bu partinin organlarının karşı çıkmış oldukları ve bugüne kadar en etkin biçimde karşı çıkmaya devam ettikleri bu muhalefet sloganlarının partimiz tarafından uygulanmasını sağlamaya çalışmaktadırlar.
      Kardeşçe selamlar.
      Hollanda Delegasyonu Adına
      D. I. Wijnkoop

1920 Nisan-Mayısında yazıldı.
1920 Haziranında kitap halinde yayınlandı
(sayfa 130)


Dipnotlar



[*1] Bireyler için doğru olan şey, nispetler korunmak şartıyla, siyaset için de, partiler için de doğru olabilir ve bunlara uygulanabilir. Akıllı adam, yanlış yapmayan adam değildir. Böylesi yoktur ve olamaz. Akıllı adam odur ki, pek vahim olmayan yanlışlar yapar ve onları kolayca ve çabuk düzeltir.
[*2] Kommunnistische Arbeiterzeitung [15] , (Hamburg, 7 Şubat 1920, n° 32, "Partinin Dağılması", yazan Karl Erler : "İşçi sınıfı burjuva demokrasisini yoketmeden burjuva devletini yıkamaz ve partileri yıkmadan burjuva demokrasisini yokedemez." Latin sendikalistleri ve anarşistleri arasında kafaları en karışık olanlar "sevinebilirler": görünüşe göre kendilerini marksist sanan ciddi Almanlar hiç bir şey ifade etmeyen sözler sarfetmeye başlamışlardır. (K. Erler ve K. Horner bu gazetedeki yazılarında büyük bir ciddiyetle kendilerini, ciddi rriarksistler saydıklarını söylüyorlar ve inanılmayacak saçmalıkları eğlendirici bir tarzda ileri sürerek marksizmin alfabesinden habersiz olduklarını gösteriyorlar.) Hatalardan kurtulmak için marksizmi kabul etmek yetmez. Biz Ruslar, bunu çok iyi biliriz, çünkü marksizm bizde çok kere "moda" olmuştur.
[*3] Malinovski Almanya'da esir düştü. Bolşevik hükümetin iktidarında Rusya'ya döndüğü zaman işçilerimiz tarafından yargılandı ve kurşuna dizildi. Yanlışımızdan ötürü menşevikler, bizi, en sert biçimde eleştirmişlerdir: Partimizin Merkez Komitesine bir provakatörün girmesine olanak vermek! Ama Kerenski hükümeti zamanında, daha savaştan önce, Malinovski'nin ajan provakatör olarak rolünden haberdar olduğu halde Dumanın işçi milletvekillerine [16] ve ilgili hiç kimseye bunu söylememiş olan Rodziyanko'nun tutuklanmasını ve yargılanmasını istediğimiz zaman, Kerenski ile birlikte hükümete katılan menşevikler de, devrimci-sosyalistler de, isteğimizi kabul etmediler ve serbest bırakılan Rodziyanko, gidip Denikin'e katılabildi.
[*4] Gompers'ler, Henderson, Jauhaux ve Legien'ler birer Zubatov'dan başka bir şey değillerdir; onları Zubatov'dan ayıran şey, alçakça politikalarını uygulamak için yararlandıkları uygar ve incelmiş kıyafetleri, Avrupa cilası ve yöntemleridir.
[*5] İtalya'daki "sol" komünizmi tanıma fırsatını pek bulamadım. Bordiga'nin ve "çekimser-Komünistler"in (Comunista astensionista), parlamentoya katılmamayı savunmakla yanıldıkları şüphesizdir. Ama Il Soviet adlı gazetenin iki sayısından (18 Ocak ve 1 Şubat 1920 tarihli 3 ve 4. sayıları) ve Serrati'nin Comunismo adındaki o mükemmel dergisinin 4 fasikülünden (1 Ekim-30 Kasım tarihli 1-4. sayıları), ve dağınık birkaç İtalyan burjuva gazetesinden edinebildiğim fikre göre, Bordiga bir noktada haklı görünüyor. Bordiga ve fraksiyonu, Sovyetler iktidarını ve proletarya diktatörlüğünü tanımış olan ve partide kaldıkları halde Turati ve taraftarlarının aynı zamanda parlamentoda kalmalarını ve eski ve o kadar zararlı oportünist politikalarını sürdürmelerini eleştirmekte haklıdır. Bu durumu, hoşgörüyle karşılarken, Serrati ve bütün İtalyan Sosyalist Partisi [21] , besbelli ki, Macar Turati'lerin Macaristan'da parti içinden Sovyetler iktidarını baltalarken işlemiş oldukları hatayı yapmaktadırlar. Oportünist parlamenterlere karşı bu hatalı tutum, bu tutarsızlık ya da karakter yoksunluğu, bir yandan "sol" komünizmin doğmasının nedeni olurken, öte yandan bu "sol" komünizmin varlığını bir noktaya kadar haklı kılar. Besbelli ki, milletvekili Turati'yi "tutarsızlık" ile suçlamakla (Comunismo, n° 3) Serrati, haksızlık etmektedir, tutarsız olan, Turati ve şürekası gibi parlamenter oportünistlerin saflarında yer almasını hoşgörüyle karşılayan İtalyan Sosyalist Partisinin kendisidir.
[*6] Her sınıf, en aydınlanmış bir ülkenin şartlarında bile, en ilerlemiş sınıf olsa bile ve anın koşulları bu sınıf içinde bütün fikri yeteneklerin istisnai bir ilerlemesini sağlamiş olsa bile, gene de sınıflar varlıklarını sürdürdükçe ve sınıfsız toplum kendi temelleri üzerinde tam olarak oturmadıkça ve gelişmedikçe, her sınıf içinde zorunlu olarak düşünmeyen, düşünme yeteneğinden yoksun temsilciler bulunacaktır. Başka türlü olsaydı, kapitalizm, yığınları ezen bugünün kapitalizmi olamazdı.
[*7] Öyle sanıyorum ki, bu parti, İşçi Partisine katılmaya karşıdır, ama parlamentoda yer almaya kesin olarak karşı değildir.
[*8] İngilizcesinde: "lower classes"; "Left-Wing" Communism, an Infantile Disorder, Moscow 1970, s. 103. -ed.
[*9] İngilizcesinde: "upper classes", aynı eser, s. 103. -ed.
[*10] 1917 Kasımında yapılan Rusya Kurucu Meclis seçimlerine 36 milyon seçmen katılmıştır. Oyların % 25'ini bolşevikler, % 13'ünü büyük toprak sahiplerinin ve burjuvazinin çeşitli partileri, % 62'sini de küçük-burjuva demokrasisi yani devrimci-sosyalistler ve menşevikler ve bu iki partiyle bağları bulunan küçük gruplar almışlardı.
[*11] "Sol" komünistlerin, parlamenter çalışmaya karşı çıkanların, genel olarak komünistlerle gelecekteki birleşmeleri ile ilgili olarak şunu da not etmem gerekiyor. Almanya'nın "sol" komünistlerinin, ve genel olarak Alman komünistlerinin, gazetelerinden anlayabildiğime göre, birinciler, yığınlar arasında propagandayı ikincilerden daha iyi başarmaktadırlar. Daha küçük ölçüde ve ulusal alanda değil de tecrit edilmiş mahalli örgütlerde olmakla birlikte, buna benzer bir durumu bolşevik partisi tarihinde de gözlemlemişimdir. Nitekim 1907-1908'de, "sol" bolşevikler, yığınlar arasında bilinçlendirme çalışmalarını yer yer bizden daha büyük başarıyla yürütmüşlerdir. Bunu, kısmen devrimci dönemde ya da devrimin anıları henüz canlı iken, yığınlara "basit" bir red taktiğiyle yanaşmanın daha kolay olmasıyla açıklayabiliriz. Bununla birlikte, bu, elbette ki, bu taktiğin doğruluğunun kanıtı sayılamaz. Her durumda, hiç şüphe yok ki, devrimci sınıfın, proletaryanın öncü birliği olmayı gerçekten isteyen ve büyük proleter yığınlarından başka proleter olmayan yığınları da sömürülen emekçi yığınlarını da yönetmeyi öğrenmek isteyen bir parti, hem işçi mahallelerinde, hem de köylerde en kolay anlaşılır, en kolay kavranır, en açık ve en canlı propagandayı yapmayı, ajitasyonu örgütlendirmeyi ve yürütmeyi başarabilmelidir.
[*12] Bu gerçek, eksiz bir açıklık ve doğrulukla, gerçekten marksist bir tarzda, Avusturya Komünist Partisinin mükemmel gazetesi Die Rote Fahne'nin 28 ve 30 Mart 1920 tarihli sayılarında açıklanmıştır. (Viyana, sayı 266 ve 267, yazar L. L.; "Ein neuer Abschnitt der deutschen Revolution"; ["Alman Devriminin Yeni Bir Aşaması"].)

Açıklayıcı Notlar



[1] Bu kitap, Komünist Enternasyonalin II. Kongresinin açılışı nedeniyle yazılmış ve delegelere sunulmuştu. Genç komünist partilerin devrimci mücadelelerinde doğru yolu bulmalarını sağlamak ve ilk adımlarında yapmış oldukları yanlışları düzeltmek ve bütün ülkelerin komünistlerine zengin bolşevik deneyini ve Bolşevik Partisinin strateji ve taktiklerini tanıtmak amacı taşıyordu. Bu denemedeki en önemli öneri ve tezler, Komünist Enternasyonal II. Kongresinin kararlarının temelini oluşturdu.
    Bu çalışmalarının notunu Lenin, Nisan 1920'de (elyazmaları 27 Nisanda hazırdı) yazmıştı ve "Ek"i, 12 Mayısta kitabın tashihlerini yaptığı sırada yazdı. Kendisi, Kongrenin toplanma zamanında hazır olmasını sağlamak için, kitabın matbaaya verilmesini ve basımını denetledi.
    Kitap halinde, Rusya'da, 12 Haziran 1920'de çıktı ve hemen hemen aynı zamanda (Temmuz, 1920) Sovyet Rusya'da Fransızca ve İngilizce olarak basıldı. 1920'nin ikinci yarısında Hamburg ve Berlin'de Almanca, Londra ve New York'ta İngilizce, Paris'te Fransızca ve Milano'da İtalyanca basımı yapıldı. Kasım 1920'de Büyük Britanya Komünist Partisi Yönetim Kurulu yayınladığı bir broşürde, Lenin'in kitabının basımı ilan edilerek, şöyle denmekteydi.
    "Komünist Partisi, Lenin'in eserlerinin belki de en önemlisini, ama kuşkusuz en ilgincini yayınlamış bulunuyor.
    "'Sol' Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı zaman zaman sert anlaşmazlıklara yol açan, çok tartışmalı sorunları içeren bir kitap olması nedeniyle, işçi hareketi içindeki bütün aktif kimseler için mutlaka gereklidir.
    "Lenin, devrimci taktikleri ayrıntılarıyla araştırmakta ve parlamentarizm, Komünist Partisinin İşçi Partisiyle ilişkileri, sendikalar ve İngiltere'deki genel durum gibi sorunlara cesaretle eğilmektedir. Yalnız bununla da kalmamakta, Kıta Avrupasının çeşitli partilerinin programları, siyasetleri ve eylemlerini eleştirici bir gözle incelemekte, okuyucuya uluslararası durumun görünümünü vermektedir, bu nedenle zamanımızın yoldaşlarına çok yararlıdır.
    "Kuşku yok ki, kitap, öğretiye pek büyük bir açıklık getirecek ve istenen birliğin sağlanması yolunda maddi destek olacaktır."
    Lenin'in "Sol" Komünizm'i geniş ölçüde yaygınlaşmıştır; yayımının kırkıncı yıldönümü nedeniyle toparlanan tamamlanmamış verilere göre, kapitalist ülkelerde, kitabın 16'si İngilizce olmak üzere 22 dilde, 106 basımı yapılmıştır.
    Bu kitabın elyazıları, Lenin'in kendi yazısıyla düzeltilmiş daktilo edilmiş bir örneği ile birlikte Parti Merkezinin Marksizm-Leninizm Enstitüsü Arşivlerinde bulunmaktadır. Elyazmalarında "(Marksist Strateji ve Taktikler Üzerine Popüler Bir Tartışma Girişimi)" adı altında bir alt başlık vardır ve bunu, Lloyd George'a alaylı bir ithaf izlemektedir: "Bu küçük kitabı, hemen hemen marksist, ve herhalde bütün dünyanın komünist ve bolşevikleri için son derece yararlı 18 Mart konuşmasına bir saygı armağanı olarak çok saygıdeğer Mr. Lloyd George'a ithaf ediyorum." Lenin hayatta iken kitapta yayınlanan basımlarında altbaşlık ve ithaf bulunmamaktadır. s. 3
[2] Lena olayları. 1912 Nisanında Sibirya'daki Lena Altın Madenlerinde, işçiler, Çarın askeri birlikleri tarafından kitle halinde öldürülmüşlerdi. s. 18
[3] Longuettisme. - Jean Longuet'nin yönettiği Fransa Sosyalist Partisi içindeki merkezci akım. Birinci Dünya Savaşında longuettistler barışcı bir tutumu benimsediler. Rusya'da Ekim Sosyalist devriminin zaferinden sonra proletarya diktatörlüğünden yana olduklarını ilan ettiler; 1920 Aralığında longuettistler "İkibuçukuncu" diye nitelendirilen enternasyonale katıldılar ve bu enternasyonal dağıldıktan sonra İkinci Enternasyonale yeniden girdiler. s. 19
[4] Independent Labour Party (İngiltere Bağımsız İşçi Partisi). - 1893'te kurulmuştur. Başında James Keir-Hardie, R. MacDonald ve başkaları bulunuyordu. 1914'te, ilkönce savaşa karşı vaziyet aldı (13 Ağustos Manifestosu). Ama 1915 Şubatında bağımsızlar, Antant ülkeleri sosyalistlerinin Londra Konferansı tarafından alınmış olan kararına katıldılar. 1919'da Üçüncü Enternasyonalin kurulmasından sonra, sola dönmüş olan parti kitlelerinin baskısı altında, İkinci Enternasyonalden ayrıldılar. 1921'de bağımsızlar, İkibuçukuncu Enternasyonale giriyorlar ve bunun dağılmasından sonra da yeniden İkinci Enternasyonale katılıyorlar. Aynı yıl içinde, Partinin sol kanadı ayrılarak, Büyük Britanya Komünist Partisiyle birleşti. s. 19
[5] Fabianlar. - Fabian Society'nin (Fabian Derneği) üyeleri. 1884'te kurulan ve adını Cunctator (savaşı ılımlı kılan) diye anılan Romalı General Fabius'tan alan dönüşümcü İngiliz örgütü. Fabian Derneği, daha çok, proletaryanın sınıf mücadelesinin gereğini reddeden, proleter devrimine kesin olarak karşı çıkan ve küçük dönüşümlerle kapitalizmden sosyalizme derece derece geçilebileceğini iddia eden burjuva entelektüellerin örgütüydü. Bu dernek, İşçi Partisi kurulduktan sonra ona katıldı. Fabian Society, Lenin'e göre, "liberal işçi oportünizminin ve siyasetinin en mükemmel ifadesiydi". s. 19 
[6] Almanya Bağımsız Sosyal-Demokrat Partisi. - Bu parti, Nisan 1917'de kurulmuştur. Ekim 1920'de Halle Kongresinde bu parti içinde bir bölünme oldu. Aynı yılın Aralık ayında, partinin üyelerinin büyük bir kısmı Alman Komünist Partisine katıldılar. Geri kalanlar eski Almanya Bağımsız Sosyal-Demokrat Partisi adını muhafaza eden bir parti kurdular. 1922'de, bağımsızlar, Alman Sosyal-Demokrat Partisine yeniden katıldılar. s. 20
[7] Bkz: Lenin'in, "Alman İşçi Hareketinde Taklit Edilmemesi Gereken Şeyler" başlıklı yazısı (Seçme Eserler, İngilizce, New York, 1943, c. IV, s. 334-38). s. 25
[8] Spartakistler. - Ocak 1916'da Birinci Dünya Savaşı sırasında kurulan Spartakus Ligası üyeleri. Birinci Dünya Savaşının başında K. Liebknecht, R. Luxemburg, F. Mehring ve C. Zetkin gibi sol Alman sosyal-demokratları tarafından örgütlendirildi. Bu örgüt, Alman işçi hareketinin tarihinde önemli ve olumlu bir rol oynamıştır. Ocak 1916'da sol Alman Sosyal-Demokratları Konferansında, bu grup, R. Luxemburg'un kaleme aldığı, uluslararası sosyal-demokrasinin görevlerini tanımlayan tezleri kabul etti. Bu grup, yığınlar arasında, emperyalist savaşa karşı, devrimci bir propaganda yürütüyor, Alman emperyalizminin ilhak politikasını ve sosyal-demokrasinin liderlerinin ihanetini suçluyordu. Alman "solları", Lenin tarafından bazı noktalarda eleştirilmiştir. (Bkz: "Junius'un Broşürü Hakkında", "Proleter Devrimin Askeri Programı", Bütün Eserleri, Rusça, c. 22 ve 24.) 1917'de "Enternasyonal Grubu", bir merkezci örgüt olan Almanya Bağımsız Sosyal-Demokrat Partisine, kendi örgütünü muhafaza ederek katıldı. Almanya'da 1918 Kasım İhtilâlinden sonra "bağımsızlar"dan ayrıldı ve aynı yılın aralık ayında Alman Komünist Partisini kurdu. s. 25
[9] Labouristes sözcüğüyle, Lenin, İngiliz İşçi Partisi üyelerini kastediyor. Labour Party 1900 yılında, sendikaların, sosyalist örgüt ve grupların, parlamentoda işçi temsilini sağlamak üzere aralarında birleşmeleriyle kuruldu. Başlangıçta "İşçi Temsil Komitesi" adını taşıyan bu gruplaşma 1906'da Labour Party (İşçi Partisi) adını aldı. s. 29
[10] Kerenski. - Büyük Ekim Sosyalist Devriminin iktidardan düşürdüğü Rusya burjuva Geçici Hükümetinin başbakanı.
    ve Denikin yabacı müdahale kuvvetlerinin yardımıyla karşı-devrimci ordulara kumanda etmişler, Sovyet Cumhuriyetine karşı iç savaş açmışlardır. s. 31
[11] Kadetler (Anayasacı Demokrat Parti). - Rusya liberal burjuvazisinin başlıca partisi. Kadetler, bir yandan "halkın özgürlüğünün" partisi olduklarını ilan ederken, öte yandan otokratik iktidarla, çarlığı bir meşruti krallık halinde muhafaza etmek için uzlaşma arıyorlardı. s. 31
[12] Volapik. - Johann Martin Schlyer adında bir Güney Almanın 1879'da meydana getirdiği suni bir dil. Pek ilgi görmemiştir. s. 35 
[13] Hollandalı "Tribünistlar". - 1907'den beri De Tribune adındaki gazeteyi yayınlayan Hollanda Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin solcu unsurları, Sosyal-Demokrat İşçi Partisinden çıkarılınca, 1909'da kendi partilerini kurdular (Hollanda Sosyal-Demokrat Partisi). Bunlar Hollanda isçi hareketinin sol kanadını temsil ediyorlardı ve 1918'de Hollanda Komünist Partisinin kurulmasına katkıda bulundular. De Tribune gazetesi 1909'dan l9l8'e kadar Hollanda Sosyal-Demokrat Partisinin organıydı, 1918'den sonra Komünist Partisinin organı oldu. s. 36
[14] Horner, Anton Panekoek'in takma adı. s. 37 
[15] Kommunistische Arbeiterzeitung (Komünist İşçi Gazetesi). - 1919'da Alman Komünist Partisinden ayrılan "sol" komünistler (Spartakistler) grubunun organı. Gazete 1919'dan 1927'ye kadar yayınlandı. Alman "sol" komünistleri, kendilerini, sekter taktiklerini terk ederek Almanya Komünist Partisine katılmaya davet eden Üçüncü Enternasyonalin III. Kongresi kararına uymadılar, bu yüzden de Üçüncü Enternasyonalden ihraç edildiler. Sonraları "sol" komünistlerin liderleri soysuzlaşarak karşı-devrimci oldular. s. 37 
[16] Trudovikler. - Birinci Devlet Dumasının köylü üyeleri tarafından Nisan 1906'da kurulan bir küçük-burjuva demokratlar grubu. Trudovikler grubu, her dört Dumada da varlığını sürdürmüştür. 1914-19 emperyalist savaşı sırasında Trudovikler şoven bir tutum benimsediler, ve Şubat 1917 Burjuva Demokratik Devriminden sonra kulakların çıkarlarının sözcüsü oldular ve karşı-devrim tarafını tuttular. s. 40
[17] 1917 Şubat Devriminden başlayarak 1919'a kadar Bolşevik Partisinin üye sayısı şöyle artmıştır: Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi (Bolşevik) VII. Konferansı sırasında (Nisan 1917 konferansı) 80 bin üye; Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi (Bolşevik) VI. Kongresinde (Temmuz-Ağustos 1917) 240 bine yakın; Rusya Komünist (Bolşevik) Partisi VII. Kongresinde (Mart 1918) 270 bin ve Rusya Komünist (Bolşevik) Partisi VIII. Kongresinde (Mart 1919) 313.766. s. 43
[18] Bkz: Lenin, Bütün Eserleri, 4. baskı, Rusça, c. 30, s. 230-251. s. 49
[19] Marx and Engels, Selected Corespondance, Moscow 1965, s. 132. s. 30
[20] International Workers of the World (IWW) (Dünya Sanayi İşçileri). – 1905'te kurulan bir Amerikan işçi örgütü. Eylemi, belirgin anarko-sendikalist nitelik taşıyordu: bu örgüt, proletaryanın siyast mücadelesinin gereğini kabul etmiyor, proleter partisinin yönetici rolünü, kapitalizmin devrilmesi için silahlı ayaklanmanın ve proletarya diktatörlüğü uğruna mücadelenin gereğini reddediyordu. IWW, Amerikan İşçi Federasyonu sendikalarında çalışmayı reddetti ve sonraları da, soysuzlaşarak, işçilerin üzerinde hiç bir etkisi olmayan sekter bir anarko-sendikalist grup haline geldi. s. 52 
[21] İtalyan Sosyalist Partisi. - 1892'de, İtalyan İşçi Partisi adı ile kuruldu ve 1895'de İtalyan Sosyalist Partisi adını aldı. Bu partideki sol kanat, büyük Sosyalist Ekim Devriminden sonra güç kazandı ve Ocak 1921'de Liverno Kongresinde, sollar, parti ile ilişkilerini kestiler, kendi kongrelerini toplayarak İtalyan Komünist Partisini kurdular. Faşist diktatörlük yıllarında Sosyalist Parti içinde bir sol kanat etkisi gelişti, ve 1934'te Sosyalist Partisi, İtalyan Komünist Partisi ile birleşik hareket konusunda bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşma İkinci Dünya savaşından önce ve sonra iki parti arasında işbirliğinin temelini teşkil etmiştir. Amerikan emperyalizminin çıkarlarına hizmet eden Saragat'ın liderliğini ettiği bir sağcı grup Ocak 1947'de Sosyalist Partiden çekildi ve İtalyan İşçileri Sosyalist Partisini kurdu. s. 66
[22] Blankistler. - Fransız devrimcisi Louis Auguste Blanqui'nin (1805-81) izinde yürüyenlerdir. Marksizm-leninizmin klasikleri, bir yandan Blanqui'yi büyük bir devrimci ve sosyalist olarak kabul ederken, sekter ve komplocu eylem yöntemlerinden ötürü onu eleştirmişlerdir. Lenin şöyle yazar: "Blankizm, sınıf savaşını reddeden bir teoridir. Blankizm, proletaryanın sınıf savaşıyla değil, bir küçük aydın azınlığının komplolarıyla insanlığın ücret köleliğinden kurtulmasını ummaktadır." (Bkz-. V. İ. Lenin, "Kongrede Varılan Sonuçların Özeti", Seçme Eserler, 4. Rusça baskı, c. 10, s. 360.) s. 67 
[23] Friedrich Engels, "Muhaceret Literatürü, Paris Komününden Ötürü Göç Etmiş Bulunan Blankistlerin II. Programı" (Karl Marx ve Friedrich Engels, Seçme Eserler, Almanca baskı, Berlin, c. XVIII, s. 533) s. 68.
[24] Lenin, F. Engels'in F. Sorge'ye 29 Kasım 1886 tarihli mektubunu kastetmektedir. Engels, bu mektubunda, Amerika'ya sığınmış olan Alman Sosyal-Demokrat mültecilerini eleştirerek, teorinin, bunlar için "bir eylem kılavuzu olmayıp, bir dogma olduğunu" yazmaktadır. s. 73
[25] N. G. Çernişevski, Seçme İktisadi Yazılar, Rusça baskı, 1948, c. II, s. 550. s. 73
[26] British Socialist Party (İngiliz Sosyalist Partisi). - Sosyal-Demokrat Federasyonla diğer sosyalist grupların birleşmesi sonucunda 1911'de Manchester'de kuruldu. Hyndman, Quelch, Mann ve ötekiler tarafından yönetilen parti, propagandasını marksist bir zihniyetle yürütüyordu. Üyelerinin azlığı ve emekçi yığınlarla bağlantı kuramaması bu örgüte sekter bir karakter vermiştir. s. 81
[27] Socialist Labour Party (Sosyalist İşçi Partisi). - Sosyal-Demokrat Federasyonu terkeden bir sol sosyal-demokrat tarafından 1903'te kurulmuştur. South Wales Socialist Society (Güney Galler Ülkesi Sosyalist Derneği). - Daha çok Galli madencilerden kurulu dar bir gruplaşma. Workers' Socialist Federetion (İşçi Sosyalist Federasyonu). - Daha çok "Kadınların Seçim Haklarını Savunma Derneği"nden gelme kadın üyelerden kurulu az sayıda üyesi bulunan örgüt. Bu "sol" örgütler Büyük Britanya Komünist Partisi kurulduğu zaman (kuruluş kongresi 31 Temmuz - 1 Ağustos 1920'de yapıldı), bu partiye katılmayı reddettiler, çünkü, partinin programında parlamenter seçimlere katılmaya ve Labour Party'ye katılmaya davet niteliğinde maddeler vardı. Güney Galler Sosyalist Derneği ve İşçi Sosyalist Federasyonu (ki bu iki örgüt adlarını değiştirerek sırasıyla Komünist İşçi Partisi ve Komünist Partisi adlarını almışlardı) Büyük Britanya Komünist Partisinin Ocak 1921 kongresinde bu parti ile birleştiler ve parti, Büyük Britanya Birleşik Komünist Partisi adını aldı. Sosyalist Labour Party'nin yöneticileri katılmayı reddettiler. s. 81
[28] Dreyfus davası. - 1894'de Fransa'da gerici-kralcı askeri klik tarafından Fransız Genelkurmayında bir Yahudi subay olan Dreyfus'a karşı tertip edilen bir dava. Sahte belgelere dayanılarak casusluk ve vatana ihanetle suçlanan Dreyfus müebbet hapis cezasına mahküm edilmişti. Mahkumiyet hükmünün yeniden gözden geçirilmesi için yapılan geniş kampanya, cumhuriyetçilerle kralcılar arasındaki çetin mücadelenin damgasını taşıyordu ve 1906 yılında Dreyfus'un beraati ile sonuçlandı. s. 108
[29] Kapp-Luttwitz Darbesi. - Almanya'da Mart 1920'de Kapp, Luttwitz ve başka kralcıların giriştikleri bir karşı-devrimci hükümet darbesi. Berlin işçilerinin enerjik karşı koyması sayesinde komplo birkaç gün içinde bastırıldı. s. 119
[30] Augias'ın ahırları, ahlaksızlığın ve pisliklerin yığıldığı yer anlamına kullanılır. Yunan mitolojisine göre Augias'ın ahırı 30 yıl temizlenmeden bırakılmış ve Meraklis tarafından bir günde temizlenmiştir. s. 121
[31] "Sovyet" "avukatları". - Şubat 1918'de İşçi, Asker, Köylü ve Kazak Vekilleri Sovyetlerine bağlı olarak teşkil eden avukatlar kollegyumları. Bunlar Ekim 1920'de feshedilmiştir. s. 127