MİLİTAN MATERYALİZMİN ÖNEMİ ÜZERİNE
YOLDAŞ Trotski, Pod Znamenem Marksizma'nın78
genel amaçlan hakkında gerekli olan her şeyi, bu derginin 1. ve 2. sayısında
zaten söylemiş, hem de pek güzel söylemiş bulunuyor. Bu sayının giriş
açıklamasında yazıkurulunun ortaya koydukları çalışma programını ve içeriğini
daha yakından tamamlayan bazı sorunlar üzerinde durmak istiyorum.
Bu açıklama, Pod Znamenem Marksizma'nın
çevresinde toplanan herkesin komünist olmadığını, ama hepsinin de tutarlı
materyalistler olduğunu söylemektedir. Kanımca komünistlerle, komünist
olmayanların bu ittifakı kesinlikle esastır ve derginin amaçlarını doğru bir
biçimde tanımlamaktadır. Komünistlerin düştükleri en büyük ve en tehlikeli
yanılgılardan biri (büyük bir devrimin başlangıcını başarılı bir biçimde
gerçekleştiren devrimcilerin genel olarak düştükleri gibi), bir devrimin
yalnızca devrimciler tarafından yapılabileceği fikridir.
[sayfa 305] Tersine, tüm ciddî devrimci çalışmalar, başarılı olmak
için, devrimcilerin ancak gerçekten yiğit ve ileri sınıfın öncüsü rolünü
oynayabileceği fikrinin anlaşılmasını ve eyleme geçirilmesini gerektirir. Bir
öncü, yalnızca, önderlik ettiği insan yığınından tecrit olmamayı başarabildiği
ve tüm yığını ileri doğru gerçekten de yürütebildiği zaman
görevini, öncü olarak görevini yerine getirebilir. En değişik faaliyet
alanlarında, komünist olmayanlarla bir ittifak olmaksızın, herhangi bir başarılı
komünist kuruluş sözkonusu olamaz.
Bu, Pod Znamenem Marksizma tarafından
üstlenilen materyalizm ve marksizmin savunulması için geçerlidir. Neyse ki,
Rusya'daki ileri toplumsal düşüncenin ana eğilimleri, sağlam bir materyalist
geleneğe sahiptir. G.V. Plehanov'dan başka, modern narodniklerin
(halkçı-sosyalistler, sosyalist-devrimciler vb.), Avrupa biliminin sözde son
sözlerinin gösterişine kapılarak ve bu gösterişin altında, burjuvaziye, burjuva
önyargısına ve burjuva gericiliğine bir çeşit köleliği göremeyerek, moda gerici
felsefî öğretilerin izinden gidip, sık sık terkettikleri Çernişevski'ye değinmek
yeterli olacaktır.
Her halükârda, Rusya'da hâlâ, komünist
olmayan kamptan gelme materyalistlere sahibiz — ve kuşkusuz oldukça uzun bir
süre de sahip olacağız, ve tutarlı bir militan materyalizmin tüm yandaşlarını,
felsefî gericilikle ve sözde eğitilmiş toplumun felsefî önyargılarıyla savaşmak
yolundaki ortak çalışmaya katmak bizim kesin görevimizdir. Baba Dietzgen
—başarısız olduğu kadar da gösterişçi olan yazar oğluyla karıştırılmasın—,
aslında modern toplumdaki felsefe profesörleri, çoğu durumda "papaz
yandaşlarının diplomalı uşaklarından" başka bir şey değillerdir dediği zaman,
burjuva ülkelerde hüküm süren ve onların bilim adamlarının ve yayıncılarının
saygısını kazanmış olan felsefî eğilimlerin temel marksist görüşünü doğru,
yerinde ve açık bir biçimde ifade etmiş oluyordu.
Tüm öteki ülkelerdeki kardeşleri gibi,
kendilerini ileri saymayı pek seven bizim Rus aydınlarımız, sorunu, Dietzgen'in
sözleriyle ifade edilen düşünce düzeyine kaydırmaya pek karşıdırlar. Ama karşı
olmalarının nedeni, gerçeklere doğrudan [sayfa 306]
bakamamalırıdır. Dietzgen'in acı tanımının kesinlikle doğru olduğunu anlamak
için, modern eğitim görmüş kişilerin, yöneten burjuvaziye yönetimsel, ve ayrıca
da genel ekonomik, toplumsal ve diğer her türden bağımlılığı üzerinde biraz
düşünmek yeter. Burjuvazinin sınıf çıkarları ve sınıfsal konumu ile bir yandan
dinin bütün biçimlerine sağladığı destek ve öte yandan da moda felsefî akımların
ideolojik içeriği arasındaki bağlantı hakkında bir fikir edinmek için, örneğin
radyumun keşfiyle ilgili olanlardan tutun da, şimdi Einstein'ın eteklerine
yapışmaya çalışanlara kadar Avrupa ülkelerinde pek sık ortaya çıkan bir yığın
moda felsefî akımları anımsamak yeter.
Yukarıda söylenenlerden anlaşılacaktır ki,
militan materyalist bir organ olarak yola çıkan bir dergi, her şeyden önce ister
resmî bilimin temsilcileri olarak, ister kendilerine "demokratik sol ya da
ideolojik bakımdan sosyalist" yayıncılar diyen özgür kalemler olarak hareket
etsinler, "papaz yandaşlığının" tüm, modern "diplomalı uşakları"nı çekinmeden
sergileme ve suçlama anlamında militan bir organ olmalıdır.
İkinci olarak, böyle bir dergi, militan
tanrıtanımaz bir organ olmalıdır. Bu çalışmadan sorumlu olan bölümlerimiz ya da
hiç olmazsa devlet kuruluşlarımız vardır. Ama bu çalışma, son derece cansız ve
yetersiz bir biçimde sürdürülmekte ve anlaşılan bizim gerçekten de Rusvari
(Sovyet de olsa) bürokratik yollarımızın genel koşullarından zarar görmektedir.
Onun için, bu kuruluşların çalışmasına ek olarak ve bu çalışmayı iyileştirmek ve
canlandırmak için, militan materyalizmin propagandasını yapmak üzere yola çıkan
bir derginin, yorulmak bilmez bir tanrıtanımaz propaganda ve yorulmak bilmez bir
tanrıtanımaz savaş sürdürmesi son derece önemlidir. Bu konuda tüm dillerdeki
yazın dikkatle izlenmeli ve bu alanda değerli olan her şey çevrilmeli, en
azından gözden geçirilmelidir.
Çok önceleri, Engels, proletaryanın çağdaş
liderlerine, 18. yüzyılın sonlarına ait militan tanrıtanımaz yazını, halk
arasında yığınsal dağıtım için çevirmelerini örgütlemişti. Şimdiye kadar bunu
yapmadık ve bu, bizim bir ayıbımızdır denebilir (bu devrimci bir dönemde
iktidarı almanın, bu iktidarı gereken [sayfa 307]
biçimde kullanmayı bilmekten çok daha kolay olduğunun sayısız tanıtlarından
biridir). Cansızlığımız, etkinsizliğimiz ve yeteneksizliğimiz, bazan örneğin 18.
yüzyılın eski tanrıtanımaz yazınının, antika, bilim-dışı, toyca vb. olduğu gibi,
her türden "yüksek" gerçek ile mazur gösterilmektedir. Ya bilgiçliğin ya da
marksizmin tamamen yanlış anlaşılmasının bir perdesi görevini yapan bu tür
sahte-bilimsel safsatacılıktan daha beter bir şey olamaz. Kuşkusuz 18. yüzyıl
devrimlerinin tanrıtanımaz yazılarında bilim-dışı ve toyca çok şey vardır. Ama
bu yazıları yayınlayanların onların kısaltmalarına ve 18. yüzyılın sonundan beri
dinlerin bilimsel eleştirisinde insanlığın yaptığı ilerlemeye işaret eden, bu
konudaki son yayınlara değinen kısa çıkmalar yapmalarına kimse engel
olmamaktadır. Tüm modern toplum tarafından karanlığa, cehalete ve boşinanlara
mahkûm edilen milyonlarca insanın (özellikle köylülerin ve zanaatçıların)
kendilerini bu karanlıktan, yalnızca salt marksist bir eğitimin düz yolundan
kurtarabileceklerini düşünmek, bir marksistin yapabileceği en büyük ve en vahim
hatadır. Bu yığınlara, en çeşitli tanrıtanımaz propaganda malzemesi sağlanmalı,
en değişik yaşam alanlarına ait gerçekler tanıtılmalı, olanaklı her yoldan
onlara yaklaşılmalıdır. Öyle ki ilgileri çekilsin, dinsel uyuşukluklarından
silkinsinler, en değişik acılarla ve en değişik yöntemlerle harekete
geçirilsinler vb..
Eski 18. yüzyıl tanrıtanımazlarının, keskin,
canlı ve yetenekli yazılan, hüküm süren papaz yandaşlığına, zekice ve açıkça
saldırmıştır ve insanları dinsel uyuşukluklarından silkmek için, yazınımızda
egemen olan ve (gerçeği gizlemenin bir yararı yok) sık sık marksizmi çarpıtan,
ustalıkla seçilmiş olgularla hemen hiç örneklendirilmemiş, sıkıcı ve kuru
marksizm yorumlarına oranla bin kez daha uygun olduğunu çoğu kez gösterecektir.
Marx'ın ve Engels'in tüm temel yapıtlarının çevirilerine sahibiz. Eski
tanrıtanımazcılığın ve eski materyalizmin, Marx ve Engels'in getirdiği
düzeltmelerle tamamlanmayacağından korkmak için hiç bir neden yoktur. En önemli
şey — komünistlerimiz içinden sözde marksist olan, ama aslında marksizmi tahrif
edenlerin çoğu kez önemsemedikleri de budur—
[sayfa 308] hâlâ gelişmemiş yığınlarda, dinsel
sorunlara karşı zekice bir tutum ve dinlerin zekice bir eleştirisini
uyandırmaktır.
Öte yandan dinin modern bilimsel
eleştirmenlerine bir gözatalım. Bu eğitim görmüş burjuva yazarları, hemen her
zaman dinsel boşinanlanı kendilerine özgü çürütmelerini, onların burjuvazinin
ideolojik köleleri olduklarını, papaz yandaşlığının diplomalı uşakları
olduklarını hemen sergileyen iddialarla "tamamlarlar".
iki örnek, Profesör R. Y. Vipper, 1918'de
Vozniknovenye Hristiantsva ("Hıristiyanlığın Kaynağı", Faros Yayınevi,
Moskova) başlıklı küçük bir kitap yayınladı. Yazar, modern bilimin başlıca
sonuçlarını ele alırken politik bir örgüt olarak kilisenin silahları olan
boşinanlarla ve aldatmacalarla savaşmaktan kaçınmakla kalmıyor, bu soruları
uzaklaştırmakla kalmıyor, ayrıca her iki "ucun" da —idealizmin ve materyalizmin—
üzerinde olduğu yolunda, tamamen gülünç ve en gerici iddiayı da ileri sürüyor.
Bu, dünyanın her yerinde, çalışan halktan sızdırdığı kârların içinden yüz
milyonlarca rubleyi dinin desteğine ayıran egemen burjuvaziye dalkavukluk
etmektir.
Ünlü Alman bilim adamı Arthur Drews, Die
Christusmythe (İsa Miti) başlıklı kitabında dinsel boşinanlan ve masalları
çürütürken ve İsa’nın hiç bir zaman varolmadığını gösterirken, kitabın sonunda,
bu, yenilenmiş, saflaştırılmış, "günden güne büyüyen doğacı akıntıya" dayanacak
yetenekte bir din olsa da, dinden yana olduğunu ilân etmiştir (dördüncü Almanca
basım, 1910, s. 238). Burada, eski çürümüş dinsel boşinanların yerine, yeni,daha
iğrenç ve aşağılık boşinanların konmasında burjuvaziye açıkça yardım eden, açık
sözlü ve kasıtlı bir gerici ile karşıkarşıyayız. Bu, Drews'un çevrilmemesi
gerektiği anlamına gelmez. Bu komünistlerin ve tüm tutarlı materyalistlerin
belli bir ölçüde, burjuvazinin ilerici kesimiyle bir ittifaka girerek, gericilik
suçunu işlediği zaman da bu kesimi hiç çekinmeden teşhir etmeleri demektir. 18.
yüzyıl burjuvazisinin, yani onun devrimci olduğu dönemin temsilcileriyle bir
ittifaka girmekten kaçınmak, marksizme ve materyalizme ihanet etmek demektir;
çünkü, şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ölçüde, Drews'larla ittifak hüküm
[sayfa 309] süren dinsel cehalet yandaşlığı ile savaşımımızda esastır.
Militan materyalizmin bir organı olarak yola
çıkan, Pod Znamenem Marksizma sayfalarının çoğunu tanrıtanımaz
propagandaya, konuyla ilgili yazının gözden geçirilmesine, bu alandaki hükümet
çalışmasının büyük eksikliklerini düzeltmeye ayırmalıdır. Modern burjuvazinin
sınıf çıkarlarının ve sınıf örgütlerinin dinsel kuruluşların örgütlenmesi ve
dinsel propaganda ile nasıl bağlantılı olduğunu gösteren birçok somut olgular ve
karşılaştırmalar içeren komünist kitap ve broşürlerden yararlanmak özellikle
önemlidir.
Din ile sermaye arasındaki resmî devlet
bağının daha az kendini gösterdiği Amerika Birleşik Devletleri'ne ait tüm
malzeme son derece önemlidir. Ama öte yandan da, çok daha açık olarak
anlamaktayız ki, (menşeviklerin, sosyalist-devrimcilerin, kısmen de
anarşistlerin vb. öylesine mantıksızca taptıkları) o sözde modern demokrasi,
burjuvazinin yararına olan ne varsa öğütlemek, yani en gerici fikirleri, dini,
cehalet yandaşlığını, sömürücülerin savunulmasını vb. öğütlemek özgürlüğünden
başka bir şey değildir.
însan, militan bir materyalist organ olmak
üzere yola çıkan bir derginin, herhangi bir özel yazının, hangi okur çevresi
için ve ne bakımdan uygun olacağını göstererek ve ülkemizde hangi yazının
yayınlandığını (ancak iyi çevirilere değinmek gerekir ve bunlar da çok fazla
değildir) ve nelerin ilerde yayınlanacağını belirterek, okurlara, tanrıtanımaz
yazın üzerine gözden geçirmeler sunacağını ummak istiyor.
------------
Komünist Partisine mensup olmayan tutarlı
materyalistlerle ittifaka ek olarak, militan materyalizmin yapacağı çalışma için
en az bu ittifak kadar, belki de ondan fazla önemli olan bir şey de,
materyalizme eğilim duyan ve sözde eğitim görmüş toplumda yaygın olan, idealizme
ve kuşkuculuğa doğru moda felsefî sapmalar karşısında onu savunmaktan ve
öğütlemekten korkmayan modern doğa bilimcileriyle bir ittifaktır.
[sayfa 310]
Pod Znamenem Marksizma n° 1-2'de
yayınlanan, A. Timiryazev'e ait Einstein’ın rölativite teorisi üzerine makale,
derginin bu ikinci ittifakta da başarılı olacağını ummamıza olanak veriyor. Buna
daha çok dikkat etmek gerekir. Modern doğa biliminin geçirmekte olduğu keskin
altüst oluşun çoğu kez büyük ve küçük gerici felsefî okullara ve büyük ve daha
az önemli felsefî akımlara yolaçtığını anımsamak gerekir. Bu yüzden doğa
bilimindeki son devrimin ortaya çıkardığı sorunlar izlenme-dikçe ve doğa
bilimcilerin bir felsefî derginin çalışmalarına katılmaları sağlanmadıkça,
militan materyalizm, ne militan, ne de materyalizm olabilir. Derginin ilk
sayısında, Timiryazev, materyalizmin temellerine bizzat hiç bir etkin saldırıda
bulunmayan Einstein'ın, teorisine tüm ülkelerdeki bir yığın burjuva aydınının
daha şimdiden sahip çıktığı gözlemlemek durumunda kalmıştı; bunun, yalnızca
Einstein için değil, 19. yüzyılın sonundan bu yana doğa biliminin büyük
reformcularının, çoğu için değilse de, bir kısmı için geçerli olduğunu belirtmek
gerek.
Bu görüngüye karşı tutumumuzun politik
bakımdan bilinçli bir tutum olabilmesi için, hiç bir doğa biliminin ve hiç bir
metaryalizmin, sağlam felsefî temellere dayanmadıkça burjuva fikirlerin
saldırısına ve burjuva dünya görüşünün yeniden kurulmasına karşın savaşımında
gerilemeden duramayacağını kavramak gerekir. Doğa bilimci, bu savaşımda
gerilememek ve onu muzaffer bir sona ulaştırmak için, bir modern materyalist,
Marx'ın temsil ettiği materyalizmin bilinçli bir yandaşı olmalıdır, yani bir
diyalektik materyalist olmalıdır. Bu amaca ulaşmak için, Pod Znamenem
Marksizma'nın yazarları, hegelci diyalektiğin materyalist bir açıdan
sistemli bir biçimde incelenmesine girişmelidirler; bu diyalektik, Marx'ın
Kapital(inde ve tarihsel ve politik yapıtlarında gerçekten uyguladığı
ve başarıyla uyguladığı bir şeydir, öyle ki, şimdi Doğu'daki (Japonya, Hindistan
ve Çin) yeni sınıfların, —yani dünya nüfusunun büyük kısmını oluşturan ve
tarihsel edilgenliğiyle ve tarihsel uyuşukluğu ile şimdiye kadar birçok ileri
Avrupa ülkesinin durgunluğunu ve çürümesini koşullandırmış olan yüz milyonlarca
insanın— yaşama katılması ve savaşımındaki her gün, [sayfa
311] yeni halkların ve yeni sınıfların yaşama katılmasındaki her gün,
marksizmin taze bir doğrulanması olmaktadır.
Kuşkusuz, hegelci diyalektiğin bu
incelenmesi, bu yorumu bu propagandası son derece zordur ve bu doğrultudaki ilk
deneylerde hata olasılığı kesindir. Ama ancak hiç bir şey yapmayanlar, hiç hata
yapmazlar. Marx'ın materyalist bir biçimde kazanılmış hegelci diyalektiği
uygulama yöntemini temel alırsak, bu diyalektiği her yönden geliştirebiliriz ve
geliştirmeliyiz, dergide Hegel'in başlıca yapıtlarından alıntılar yayınla-malı,
bunları materyalist bir biçimde yorumlamalı ve Marx'ın diyalektiği uygulayış
tarzına ait örneklerin yardımıyla olduğu gibi, yakın tarihin, özellikle de
modern emperyalist savaşım ve devrimin görülmemiş bir bollukta sağladığı,
ekonomik ve politik ilişkiler alanındaki diyalektik örneklerinin de yardımıyla
onları değerlendirmeliyiz. Benim görüşüme göre,
Pod Znamenem Marksizma'nın yazıkurulu ve yazarları, bir tür "Hegelci
Diyalektiğin Materyalist Dostları Derneği" oluşturmalıdır. Modern doğa
bilimcileri, (aramayı bilirlerse ve biz onlara yardım etmeyi bilirsek)
materyalist bir biçimde yorumlanmış hegelci diyalektikte, doğa bilimindeki
devrim tarafından ortaya atılan ve burjuva modasının aydın hayranlarının ayağını
gericiliğe doğru "sürçtüren" felsefî sorular bir dizi yanıt bulacaktır.
Materyalizm, önüne böyle bir görev koymadıkça
ve bu görevi sistemli bir biçimde yerine getirmedikçe, militan materyalizm
olamaz. Sçedrin'in bir deyimini kullanırsak, savaşıldığı kadar savaşçı
olmayacaktır. Bu olmaksızın, önde gelen doğa bilimcileri, felsefî
çıkarsamalarını ve genellemelerini yaparken, eskiden olduğu kadar sık çaresiz
kalacaklardır. Çünkü doğa bilimi öyle hızlı gelişmekte ve bütün alanlarda öyle
derin bir devrimci altüst oluştan geçmektedir ki, felsefî çıkarsamalar
olmaksızın yapması olanak-dışıdır.
Bitirirken, Pod Znamenem Marksizma'nın
da üzerinde durmak istediği felsefe ile hiç bir bağıntısı olmayan, ama her zaman
toplumsal sorunlarla ilgili olan, bir örnek aktaracağım.
Bu, modern sahte-bilimin, gerçekten de, büyük
ve en rezilce gerici görüşler için bir araç görevi görüşünün bir örneğidir.
[sayfa 312]
Geçenlerde, bana, Rus Teknik Derneğinin79
Onbirinci Dairesi tarafından yayınlanan Ekonomist'in 1. sayısının (1922)
bir nüshası gönderildi. Bana bu dergiyi gönderen genç komünist (onu okuyacak
zamanı yoktu sanırım), onunla büyük ölçüde aynı görüşte olduğunu aceleyle ifade
etmiş. Gerçekte, dergi — ne ölçüde kasten olduğunu bilmiyorum—, kuşkusuz bilim,
demokrasi vb. örtüsü altında gizlenmiş modern feodalistlerin bir organıdır.
Bay P. A. Sorokin diye biri, bu dergide,
"Savaşın Etkisi" üzerine geniş bir sözde-"sosyolojik" araştırma yayınladı. Bu
bilgi dolu makalede, yazarın ve yurtdışındaki sayısız öğretmen ve
meslektaşlarının, "sosyolojik" yapıtlarına, bol bol bilgi dolu atıflarda
bulunulmaktadır, işte onun irfanından bir örnek.
83. sayfada,şunları okuyorum:
"Petrograd'da her 10.000 evlenmeye karşılık
şimdi 92,2 boşanma vardır — olağanüstü bir rakam. Bozulan her 100 evlilikten,
51,1'i bir yıldan az sürmüştür: yüzde 11'i bir aydan az, yüzde 22'si iki aydan
az, yüzde 41'i üç-altı ay arası, ve yalnızca yüzde 26'sı altı aydan fazla
sürmüştür. Bu rakamlar modern yasal evliliğin, aslında evlilik-dışı cinsel
ilişki olan bir şeyi gizleyen 'çeşni' sevenlerin iştahlarını 'yasal' bir biçimde
doyurmalarını olanaklı kılan bir biçim olduğunu göstermektedir."
(Ekonomist, n° 1, s. 83.)
Gerek bu bay, gerek bu dergiyi çıkaran ve bu
tür konuşmalara yer veren Rus Teknik Derneği, kuşkusuz kendilerine demokrasi
yandaşları gözü ile bakmaktadırlar ve aslında oldukları gibi, yani feodalist,
gerici, "papaz yandaşlığının diplomalı uşakları" diye çağrılmayı büyük bir
hakaret sayacaklardır.
Burjuva ülkelerinin, evlenme, boşanma ve
evlilikdışı doğmuş çocuklarla ilgili yasalarıyla ve bu alandaki gerçek durumla
en ufak bir tanışıklık bile, konuyla ilgilenen herkese, en demokratik burjuva
cumhuriyetlerde bile, modern burjuva demokrasisinin, bu bakımdan, kadınlara ve
evlilik-dışı doğmuş çocuklara karşı gerçekten de feodal bir tavır koyduğunu
göstermeye yetecektir. [sayfa 313]
Doğaldır ki, menşeviklerin,
sosyalist-devrimcilerin, anarşistlerin bir kısmının ve Batıda bunlara tekabül
eden tüm partilerin, demokrasi hakkında ve onun bolşeviklerce nasıl ihlâl
edildiği hakkında bağırıp çağırmalarını engellememektedir. Oysa işin aslında
bolşevik devrimi, evlilik, boşanma ve evlilik-dışı doğan çocukların durumu gibi
sorunları açısından, tutarlı bir biçimde demokratik olan tek devrimdir. Ve bu,
her ülkenin nüfusunun yarıdan fazlasının çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bir
sorundur. Ondan önce bir sürü burjuva devrimi gelmiş ve kendilerini demokratik
diye adlandırmışlarsa da, bolşevik devrimi, bu bakımdan gerek gericiliğe ve
feodalizme karşı, gerek egemen ve mülk sahibi sınıfların olağan ikiyüzlülüğüne
karşı, kararlı bir savaşım veren ilk ve tek devrim olmuştur.
Her 10.000 evlenmeye karşı 92 boşanma Bay
Sorokin'e olağanüstü bir rakam gibi görünüyor; ancak şunu düşünebiliriz: ya
yazar, yaşamdan tümüyle koparılmış, bir manastırda yetiştirilmiştir, öyle ki
böyle bir manastırın var olduğuna hemen hiç kimse inanmayacaktır, ya da
gericiliğin ve burjuvazinin çıkarları için gerçekleri tahrif etmektedir. Burjuva
ülkelerdeki toplumsal koşullarla biraz olsun tanışıklığı olan bir kimse, fiilî
boşanmaların (kuşkusuz kilise ve yasa tarafından onaylanmamış olan), gerçek
sayısı her yerde ölçülmez derecede daha büyüktür. Bu bakımdan Rusya ve öteki
ülkeler arasındaki tek fark, yasalarımızın iki yüzlülüğü ve kadının ve çocuğunun
alçaltılmasını onaylamayıp, hükümet adına, tüm ikiyüzlülüğe ve tüm alçaltılmaya
karşı sistemli bir savaş ilân etmesidir.
Marksist dergi de, bu modern "eğitim görmüş"
feodalistlere karşı savaş vermek zorundadır. Bunlardan çok muhtemelen hiç de az
olmayan bir sayı, hükümetten para almakta ve ünlü sapıklar, gençlere ait eğitim
kuruluşlarında yönetici mevkiine ne kadar uyuyorlarsa, bunlar da bu işe o kadar
uydukları halde gençliğimizin eğitimi için hükümetçe istihdam edilmektedirler.
Rusya işçi sınıfı, iktidar olabileceğini
gösterdi, ama onu kullanmayı henüz öğrenemedi, çünkü aksi halde bilgili
toplulukların bu tür öğretmenlerini ve üyelerini, pek kibar bir
[sayfa 314]
biçimde, burjuva "demokrasisi"ne sahip ülkelere postalamış olurdu. Böyle
feodalistlerin yeri orasıdır.
Ama işçi sınıfı öğrenecek, yeter ki öğrenme
isteği olsun.
[sayfa 315]
12 Mart 1922
Pod Znamenem Marksizma'daki
Pod Znamenem Marksizma, n° 3
metne göre basılmıştır.
Mart 1922
İmza: N. Lenin