V. İ. Lenin
İlk kez 7 (24) Temmuz, 1917’de Pravda’nın 90. sayısında
yayınlandı Lenin, Toplu Eserler, Progress Publishers, Moskova, Cilt
25, 1964, s. 120-121
Burjuva ve şovenist Dyen, “sosyalist düşüncenin” yayın
organı (gülmeyin!), 91. sayısında Rech’in 18 Haziran tarihli gerçekten
ilginç olan baş makalesini tekrar ele alıyor. Dyen bu baş makaleyi
tamamen yanlış anlıyor, orada bir tarihçi umutsuz bir karşı devrimci
burjuvanın tarafında konuşmaktaydı. Oysa Dyen başmakalede “Kadetlerin
-artık kesin bir karar şeklini almış olan- koalisyondan çekilme
eğilimini” okuyor.
Bu saçmalıktır. Kadetler bu tehdidi Tseretelileri ve
Çernovları korkutmak için savuruyor. Bu ciddi değil.
Ciddi ve ilginç olan Rech’in başmakalesinin iktidar
sorununu nasıl bir tarihçinin bakış açısından ele aldığıdır:
“Oysa” diye yazıyor orada, “önceki hükümetin bileşimiyle
Rus devriminin izleyeceği yolu en azından bir ölçüde yönlendirmek
mümkündü, şimdi ise artık bütün devrimlerin izlediği kendiliğinden
yasalara uygun olarak gelişmesi kaçınılmaz görünüyor… Kendisini meşru
bir temele oturtamayan bir hükümet oluşumunun, varlığını daha fazla
sürdürmesinin kabul edilemez oluşu şimdiye kadar yalnızca Bolşevikler
tarafından [buna dikkat edin: yalnızca Bolşevikler tarafından değil!] …
veya yalnızca Sovyetlerin çoğu tarafından ortaya konulmuş bir sorun
değildir… Bu kapitalist bakanların kendilerinin de gündeme getirmeleri
gereken bir sorundur.”
Tarihçi yalnızca Bolşeviklerin değil, ama bütün
karşılıklı sınıf ilişkilerinin, bir bütün olarak toplum yaşamının,
“kendisini meşru temele oturtamayan bir hükümet oluşumunun varlığını
daha fazla sürdürmesinin kabul edilemez oluşunu” öne çıkardığını ileri
sürerken haklıdır. Gerçekten sorunumuz kararsızlıktır. Saldırı
emperyalist burjuvazi için zafere giden muhtemel bir yol olabilir. Olası
başka bir yol var mı?
Rech’teki tarihçi bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Bir kere ‘bütün iktidarı’ ele geçirdiklerinde Sovyetler
kısa süre içinde ne kadar az bir iktidarları olduğunu görecekler. Ve
iktidar yoksunluğunun zorlamasıyla Jön Türklerin[1]… ya da Jakobenlerin
tarihsel olarak sınanmış yöntemlerini yeniden diriltmek zorunda
kalacaklar… Bütün sorun bir kez daha ortaya çıktığında acaba Jakobenizme
ya da terörizme tenezzül etmek isteyecekler mi, ya da ellerini yıkama
girişiminde mi bulunacaklar? Birkaç gün içinde yanıtlanacak olan acil
soru budur.”
Tarihçi haklı. Birkaç gün içinde ya da değil, ama
mutlaka kısa zamanda yanıtlanacak olan soru budur. Emperyalist
burjuvazinin davası adına bir saldırı, karşı-devrime doğru bir dönüş,
bir başarı (en fazla ne kadar uzun süre için?), Çernovlar ve
Tseretilerin “ellerini yıkamaları” mı, yoksa “Jakobenizm” mi?
Burjuva tarihçileri Jakobenizmi bir alçalış (“tenezzül
etmek”) olarak görürler. Proleter tarihçilerse Jakobenizmi ezilen
sınıfın kurtuluş mücadelesinin zirve noktalarından birisi olarak
görürler. Jakobenler, Fransa’ya demokratik devrimin ve bir cumhuriyete
karşı savaş açan monarkların koalisyonuna direnişin en iyi modellerini
verdiler. Jakobenlerin kaderlerinde tam zafere ulaşmak yoktu, öncelikle
18. yüzyıl Fransa’sı geri kalmış ülkelerle çok fazla kuşatılmış olduğu
için ve Fransa sosyalizm için gerekli maddi temelden yoksun olduğu,
orada bankalar, kapitalist birlikler, makine endüstrisi, demiryolları
olmadığı için bu böyleydi.
20. yüzyılda Avrupa’da ya da Avrupa’yla Asya’nın
sınırında ise “Jakobenizm”, devrimci sınıfın, yani yoksul köylü
tarafından desteklenen ve sosyalizme ilerlemek için gereken maddi
temelin varoluşunun avantajından yararlanacak olan proletaryanın düzeni
olarak, yalnızca Jakobenler tarafından 18. yüzyılda sağlanmış olan tüm o
büyük, yok edilemez, unutulmaz şeyleri sağlamakla kalmayacak, emekçi
halka dünya çapında sağlam bir zaferi de getirecektir.
Burjuvazinin Jakobenizmden nefret etmesi doğaldır. Küçük
burjuvazinin ondan korkması doğaldır. Sınıf bilinçli işçiler ve genel
olarak emekçi halksa, iktidarın devrimci, ezilen sınıfın eline geçişine
güvenmektedir ki Jakobenizmin özü de budur ve bu şimdiki krizden çıkışın
biricik yolu ve ekonomik tükenişin ve savaşın biricik çaresidir.
——————————————————————————–
[1] Jön Türkler: İttihat ve Terakki partisi üyelerine Avrupa’da verilen
isim, bir Türk burjuva ve toprak sahipleri partisi olan İttihat ve
Terakki 1889’da İstanbul’da kuruldu. Sultanın mutlak iktidarını
sınırlamak, feodal imparatorluğu bir burjuva anayasal monarşisi haline
getirmek ve böylece Türk burjuvazisinin ülkenin iktisadi ve siyasal
yaşamındaki rolünü arttırmak için mücadele ettiler. 1908 Temmuz’unda
ordudan destek alan burjuvazinin üst tabakası tarafından
gerçekleştirilen bir devrimle iktidarı ele geçirdiler. Kurdukları idare
monarşiyi korudu ve gerici bir politika izledi. Türkiye’nin Birinci
Dünya Savaşı’nda yenilmesi sonucunda (1918 sonbaharı) Jön Türkler
Partisi dağıldı. (Yayınevi’nin notu)
Stalin Arşivi çeviri birimi tarafından Türkçeleştirilmiştir (Nisan 2006)