1 Parti İçi Gelişmede Karşıtlıklar
İlk sorun, Partimiz içindeki mücadele sorunudur, 'daha dün' başlamamış olan ve süregiden bir mücadele.
Bolşevikler grubu olarak 1903 yılında ortaya çıktığı andan itibaren başlayarak Partimizin tarihine bakılır ve onun ta günümüze kadarki daha sonraki aşamaları izlenecek olursa, hiç abartmaksızın söylenebilir ki, Partimizin tarihi, Parti içindeki karşıtlıkların mücadelesinin tarihidir, bu karşıtlıkları aşmanın ve bu karşıtlıkların aşılması temelinde Partimizin güçlenmesinin tarihidir. Rus insanlarının çok kavga heveslisi olduğu, tartışmaktan, görüş ayrılıkları yaratmaktan çok hoşlandığı, ve bu yüzden Partilerinin gelişmesinin Parti içi karşıtlıkların aşılması yoluyla gerçekleştiği varsayılabilir. Bu doğru değildir, yoldaşlar. Burada sözkonusu olan kavga hevesi değildir. Burada sözkonusu olan, Parti'nin gelişme seyri içinde, proletaryanın sınıf mücadelesinin seyri içinde ortaya çıkan ilkesel görüş ayrılıklarının var olmasıdır. Karşıtlıkların ancak mücadele yoluyla aşılabilmesidir, şu ya da bu ilkeler, şu ya da bu mücadele hedefleri, hedefe ulaşmak için şu ya da bu mücadele yöntemleri uğruna mücadeledir burada sözkonusu olan. Günlük politika sorunlarında, tamamen pratik karakterli sorunlarda, Parti içinde farklı düşünenlerle her türlü anlaşma yapılabilir ve yapılmalıdır. Ama bu sorunlar ilkesel görüş ayrılıklarıyla bağlı ise, hiçbir anlaşma, hiçbir "orta" yol meseleyi kurtarmaz. İlkesel karakterli sorunlarda hiçbir "orta" yol yoktur, ve olamaz. Parti'nin çalışmasına ya şu ya da bu ilkeler temel alınmalıdır. İlkesel sorunlarda "orta" yol, beyinlerin perdelenmesi "yolu"dur, görüş ayrılıklarının örtbas edilmesi "yolu"dur, Parti'nin ideolojik olarak yozlaşması "yolu"dur, Parti'nin ideolojik olarak ölmesi "yolu"dur.
Bugün Batı'daki sosyal-demokrat partiler nasıl yaşayıp gelişiyorlar? Onlarda Parti içi karşıtlıklar, ilkesel görüş ayrılıkları var mı? Elbette var. Bu karşıtlıkları ortaya çıkarıyor, partili kitlelerin önünde açıkça ve dürüstçe onları aşma uğraşı veriyorlar mı? Hayır. Elbette değil! Sosyal-demokrasinin pratiği, bu karşıtlıkları ve görüş ayrılıklarını gizlemek, saklamaktır. Sosyal-demokrasinin pratiği, her şeyin yolunda olduğu şeklinde yanıltıcı tablolar sergileyerek ve içteki görüş ayrılıklarını özenle gizleyip üstünü örterek konferanslarını ve kongrelerini içi boş maskaralıklara dönüştürmektir. Ama bundan, beyinlerin perdelenmesi ve Parti'nin ideolojik olarak yoksullaşmasından başka bir şey çıkmaz. Bir zamanlar devrimci olan, bugün ise reformist hale gelmiş Batı Avrupa sosyal-demokrasisinin çöküş nedenlerinden birisi de budur.
Ama biz, yoldaşlar, böyle yaşayıp gelişemeyiz. İlkelerde "orta" yol politikası bizim politikamız değildir. İlkelerde "orta" yol politikası, tükenen ve yozlaşan partilerin politikasıdır. Böyle bir politika, Par-ti'nin, boşta dönen ve kitlelerden kopmuş kof bir bürokratik aygıt haline gelmesine yol açar. Bu yol bizim yolumuz değildir.
Partimizin tüm geçmişi, Partimizin tarihinin, Parti içi karşıtlıkların aşılması ve karşıtlıkların aşılması temelinde Parti saflarımızın sürekli sıklaştırılmasının tarihi olduğu tezinin bir doğrulamasıdır.
İlk dönemi, yani "Iskra" dönemini, ya da Parti içinde ilk kez Menşeviklerle Bolşevikler arasında görüş ayrılıklarının ortaya çıktığı ve Partimiz önderliğinin sonunda Bolşevik kanat (Lenin) ve Menşevik kanat (Plehanov, Akselrod, Martov, Zasuliç, Potressov) olmak üzere ikiye ayrıldığı II. Parti Kongresi dönemini alalım. Lenin o zamanlar tek başınaydı. Lenin'i terkeden "yeri doldurulmazlar" üzerine, o günlerde bilseniz ne çok gürültü koparılmıştı! Ama mücadelenin pratiği ve Parti tarihi gösterdi ki, bu ayrılığın ilkesel bir temeli vardı, gerçek devrimci, gerçek Marksist bir Parti'nin ortaya çıkıp gelişmesi için, bu ayrılık zorunlu bir aşama idi. Mücadelenin pratiği o zamanlar gösterdi ki, birincisi, önemli olan nicelik değil niteliktir, ve ikincisi, önemli olan biçimsel bir birlik değil, birliğin ilkesel bir temele sahip olmasıdır. Tarih, Lenin'in haklı olduğunu, "yeri doldurulmazlar"ın ise yanıldıklarını göstermiştir. Tarih, Lenin ile "yeri doldurulmazlar" arasındaki bu karşıtlıklar aşılmadan gerçek bir devrimci Parti'ye sahip olamayacağımızı göstermiştir.
Bunu izleyen dönemi, Bolşeviklerle Menşeviklerin hâlâ bir ve aynı Parti içinde, tamamen farklı platformlara sahip iki kamp olarak karşı karşıya durduğu, Bolşeviklerin Parti'nin resmen bölünmesi ile karşı karşıya olduğu ve devrimimizin çizgisini savunmak üzere kendi kongrelerini (III. Parti Kongresi) çağırmak zorunda kaldığı 1905 devriminin arifesi dönemini alalım. Parti'nin Bolşevik kanadı o günlerde üstünlüğü neyle sağladı, Parti çoğunluğunun sempatisini neyle kazandı? İlkesel görüş ayrılıklarını gizlemeyip, bilakis Menşeviklerin tecrit edilmesi yoluyla bu görüş ayrılıklarının aşılması için mücadele ederek.
Devamla, Partimizin gelişmesinin üçüncü dönemine atıfta bulunabilirim, 1905 Devrimi'nin yenilgisinden sonraki döneme, başta
Bogdanov olmak üzere, kendilerine "Otzovistler" denen bir kısım Bolşeviğin Bolşevizme sırt çevirdiği 1907 dönemine atıfta bulunabilirim. Bu, Partimizin yaşamında kritik bir dönemdi. Bu, eski kuşaktan bir dizi Bolşeviğin Lenin'i ve Lenin'in Partisini terkettiği bir dönemdi. Menşevikler o sıralar Bolşeviklerin çöktüğü üzerine büyük bir yaygara kopardılar. Fakat Bolşevizm çökmedi, ve yaklaşık bir buçuk yıllık mücadele pratiği, Bolşevizmin saflarındaki karşıtlıkları aşmak için mücadele verdiklerinde Lenin'in ve Partisinin haklı olduğunu gösterdi. Bu karşıtlıklar üstü örtülerek değil, bilakis açığa çıkarılarak ve Parti'nin sağlığı ve yararı için mücadele edilerek aşıldı.
Ayrıca, Partimizin gelişmesinin dördüncü dönemine, Bolşeviklerin, Çarlık gericiliği tarafından neredeyse tamamen yıkılan Parti'yi yeniden inşa ettiği ve tasfiyecileri Parti'den kovduğu 1911-1912 dönemine atıfta bulunabilirim. Bolşevikler, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, burada da Parti'nin yeniden inşasına ve sağlamlaştırılmasına, tasfiyecilerle aralarındaki ilkesel görüş ayrılıklarını gizleyerek değil, onları meydana çıkarıp aşarak yaklaştılar.
Bundan başka, Partimizin gelişmesinin beşinci dönemine, başta Bolşevik Parti'nin ünlü önderleri olmak üzere bir kısım Bolşeviklerin sallandığı, ve bir macera saydıkları için Ekim ayaklanmasına geçilmesini istemedikleri 1917 Ekim Devrimi dönemine işaret edebilirim. Bu karşıtlığın da, Bolşevikler tarafından görüş ayrılıklarının gizlenmesiyle değil, Ekim Devrimi için açık mücadeleyle aşıldığı bilinmektedir. Mücadelenin pratiği, bu görüş ayrılığını aşmasaydık, Ekim Devrimi'ni kritik bir duruma düşürebileceğimizi göstermiştir.
Son olarak, Parti içi mücadelemizin gelişmesinin daha sonraki dönemlerine, Brest Barışı dönemine, 1921 dönemine (sendikalar tartışması) ve sizin de bildiğiniz ve burada üzerinde daha fazla durmayacağım başka dönemlere işaret edebilirim. Bilindiği gibi Partimiz bütün bu dönemlerde tıpkı geçmişte olduğu gibi iç karışıklıkları aşarak büyümüş ve güçlenmiştir.
Bundan ne sonuç çıkmaktadır?
Şu sonuç çıkmaktadır ki, SBKP(B) Parti içi karşıtlıkların aşılmasıyla gelişip güçlenmiştir.
Şu sonuç çıkmaktadır ki, Parti içi görüş ayrılıklarının mücadele yoluyla aşılması, Partimizin bir gelişme yasasıdır.
Bunun sadece SBKP(B) için bir yasa olduğu, fakat diğer proletarya
partileri için olmadığı söylenebilir. Bu doğru değildir. Bu yasa, ister SSCB'nin proletarya partisi, isterse herhangi bir Batı ülkesinin proletarya partisi söz konusu olsun, hiç farketmez, az buçuk büyük tüm partiler için bir gelişme yasasıdır. Küçük bir ülkenin küçük bir partisinde, görüş ayrılıklarını, bir tek kişinin ya da bazı kişilerin otoritesi ile şu ya da bu şekilde örtbas etmek mümkünse de, büyük bir ülkenin büyük bir partisinde, gelişmenin karşıtlıkların aşılmasıyla sağlanması, partinin büyümesinin ve sağlamlaşmasının vazgeçilmez bir unsurudur. Bu geçmişte böyleydi, şimdi de böyledir.
Burada, Marx ile birlikte onyıllarca Batı'da proleter partileri yöneten Engels'in otoritesine dayanmak istiyorum. Geçen yüzyılın seksenli yıllarında, Almanya'da Sosyalistlere Karşı Olağanüstü Yasa'nın[113] gündemde olduğu, Marx ve Engels'in Londra'da sürgünde yaşadığı, Alman sosyal-demokrasisinin illegal yurtdışı organı "Sosyal-Demokrat"ın[114]
fiilen Alman sosyal-demokrasisinin çalışmasını yönettiği geçen yüzyılın seksenli yıllarıdır sözkonusu olan. Bernstein o sıralar henüz devrimci bir Marksistti (henüz reformistlerin safına geçmemişti), ve Engels onunla Alman sosyal-demokrasisinin en aktüel sorunları üzerine sürekli yazışıyordu. Engels şunları yazıyordu Bernstein'a (1882):
"Öyle görünüyor ki, büyük bir ülkenin her bir işçi partisi, genelde diyalektik gelişme yasalarında gerekçelendirildiği gibi, ancak iç mücadele içinde gelişebilir. Alman Partisi şimdiki durumuna, bizzat kafa göz yarmanın temel bir rol oynadığı, Eisanachçılarla Lassellecilerin mücadelesi içinde gelmiştir. Birleşme ancak Lassalle tarafından kasten yetiştirilen lümpen çetesinin işi bitirildikten sonra mümkün hale gelmiştir ve bu durumda bile birleşme bizim açımızdan çok aceleye getirilmiştir. Fransa'da yeniden bir birleşme mümkün olmadan önce, Bakuninci teoriyi kurban etmelerine rağmen Bakuninci mücadele araçlarını sürdüren, hareketin sınıf karakterini kendi özel amaçlarına kurban etmek isteyen kişilerin de önce işi bitirilmelidir. Bu koşullar altında birleşme vaaz etmek budalalık olurdu. Bugünkü koşullarda geçirilmesi gereken çocukluk hastalıklarına karşı ahlâkî vaazlarla hiçbir şey elde edilemez." (Bkz. K. Marx ve F. Engels Arşivi, cilt I, sayfa 324
325[115].)
Çünkü Engels'in başka bir yerde söylediği gibi (1885):
"Karşıtlıklar asla uzun müddet örtbas edilmez, bilakis daima kesin sonuç alınıncaya kadar mücadele edilir." (Aynı yerde, sayfa 371.)
Partimiz içindeki karşıtlıkların mevcudiyeti ve Partimizin bu karşıtlıkların mücadeleyle aşılması yoluyla gelişmesi, herşeyden önce bununla açıklanır.