Karl Marx'ın Capital, A Critical Analysis of Capitalist Productuon, Volume II,
(Progress Publishers, Moscow 1974) adlı yapıtını İngilizcesinden Alaattin Bilgi dilimize çevirmiş, ve kitap, Kapital, Ekonomi Politiğin Eleştirisi, İkinci Cilt, adı ile, Sol Yayınları tarafından Haziran 1979 (Birinci baskı: Ağustos 1976) tarihinde yayınlanmıştır.
Eriş Yayınları tarafından düzenlenmiştir.
YİRMİNCİ BÖLÜM
BASİT YENİDEN-ÜRETİM
I. SORUNUN KONUMU
[42]Eğer biz, toplumsal sermayenin yıllık işlevini -yani hareketleri bireysel olduğu halde, aynı zamanda da, toplam sermayenin hareketinde tamamlayıcı bir halka olan bireysel sermayelerin ancak birer parçasını oluşturdukları toplam sermayenin yıllık işlevini- ve bunun sonuçlarını incelersek; ve eğer biz, toplum tarafından yıl boyunca sağlanan meta-ürünü incelersek, o zaman, toplumsal sermayenin yeniden-üretim sürecinin nasıl yer aldığı, bu yeniden-üretim sürecini, bireysel sermayenin yeniden-üretim sürecinden ayırdeden özellikler ile, her ikisinde de ortak bulunan özelliklerin neler oldukları gözle görülür hale gelmiş olur. Yıllık ürün, toplumsal ürünün sermayeyi yerine koyan kısımlarını, yani toplumsal yeniden-üretim ile tüketim fonuna giden kısımları, emekçiler ile kapitalistler tarafından tüketilen kısımları, şu halde, hem üretken ve hem de bireysel tüketimi içerir. Bu ürün, aynı zamanda, kapitalist sınıf ile işçi-sınıfının yeniden-üretimini
(sayfa 415) (yani devamını) ve böylece de, tüm üretim sürecinin kapitalist niteliğini kapsar.
Tahlil etmek zorunda olduğumuz dolaşım formülü
M' – |
{ |
P–M ... R ... M'
p-m |
ile tüketimin, bunda zorunlu bir rol oynadığı açıktır; çıkış noktası için, M' = M +
m, meta-sermaye, değişmeyen ve değişen sermaye değerin her ikisini ve artı-değeri kapsamaktadır. Hareketi, bu yüzden, hem bireysel ve hem de üretken tüketimi içerir. P–M ... R ... M'–P' ve R ... M'–P'-M ... R dolaşımlarında,
sermayenin hareketi, çıkış ve bitiş noktasıdır. Ve kuşkusuz bu, tüketimi içermektedir, çünkü bu meta, bu ürün satılmak zorundadır. Bunun yapılmış olduğu varsayıldığında, metaların daha sonra ne oldukları, bireysel sermayenin hareketi için önemli değildir. Öte yandan, M' ... M' hareketinde, bu toplam ürünün değerinin, M' 'nün her kısmının ne olduğunun bilinmesi gereği karşısında, toplumsal yeniden-üretim koşulları apaçık görülür haldedir. Bu durumda, toplam yeniden-üretim süreci, dolaşımın meydana getirdiği tüketim sürecini olduğu kadar, sermayenin kendisinin yeniden-üretim sürecini de içerir.
Bizim şu andaki amacımız için, bu yeniden-üretim sürecinin, hem bu değerin yerine konulması açısından ve hem de, M' 'nü oluşturan bireysel parçaların özü bakımından incelenmesi gerekiyor. Bundan böyle, artık, bireysel sermayenin ürününün değerinin tahlilinde yapmış olduğumuz gibi, bireysel kapitalistin, önce, sermayesini oluşturan kısımları, metalarının satışı ile paraya çevirebileceği ve ardından da bunları, üretim öğelerinin meta-pazarında yenilenen satışları ile tekrar üretken sermayeye çevireceği
varsayımı ile yetinmemiz olanaksızdır. Bu üretim öğeleri, nitelikleri gereği, madde olduklarına göre, bunlar da, kendileri ile değişilen ve bunların yerini alan son biçimini almış ürün kadar toplumsal sermayenin bir öğesini temsil ederler. Tersine, toplumsal meta-ürünün, ücretlerinin harcanması ile emekçi, artı-değerinin harcanması ile kapitalist tarafından tüketilen kısmının hareketi yalnız, toplam ürünün hareketinin ayrılmaz bir kısmını oluşturmakla kalmaz, bireysel sermayelerin hareketleri ile de içiçe geçer, ve işte bunun için bu süreç yalnız varsayılarak açıklanamaz.
(sayfa 416)
Karşımıza doğrudan çıkan, soru şudur: Üretimde tüketilen
sermaye, nasıl oluyor da değer olarak yıllık üründen yerine konuluyor ve bu yerine konma hareketi nasıl oluyor da, artı-değerin kapitalistler, ücretlerin emekçiler tarafından tüketilmesi ile içiçe geçiyor? Öyleyse bu, ilkin, basit ölçekli bir yeniden-üretim sorunudur. Ayrıca, ürünlerin, değerleri üzerinden değişildikleri ve bir de, üretken sermayeyi oluşturan kısımların değerlerinde köklü bir değişme olmadığı varsayılmıştı. Fiyatların değerlerden farklı olması olgusu, ne var ki, bu, toplumsal sermayenin hareketleri üzerinde herhangi bir şekilde etkili olamaz. Bireysel kapitalistler, artık, kendi yatırımları ve herbirinin teker teker ürettikleri artı-değer miktarları ile orantılı değer ilişkileri içerisinde bulunmadıkları halde, bir tüm olarak ele alındığında, aynı miktar ürünlerin değişimi aynıdır. Değerdeki köklü delişmelere gelince, bunlar, genel ve düzgün şekilde dağılmış olmak koşuluyla, toplam yıllık ürünü oluşturan değer öğeleri arasındaki ilişkilerde herhangi bir şeyi değiştirmiş olmazlar. Bununla birlikte, bunların kısmi ve düzgün olmayan biçimde dağılmaları ölçüsünde,
önce, ancak, değişmeyen değer bağıntılarından
sapmalar olarak görüldükleri sürece bazı karışıklıkları temsil ettikleri şeklinde anlaşılabilirler; ama
ikinci olarak, yıllık ürünün değerinin bir kısmının değişmeyen-sermayeyi, diğer bir kısmının ise değişen-sermayeyi yerine koyduğunu ifade eden yasanın tanıtlanması halinde, artık, değişmeyen ya da değişen sermayenin değerindeki köklü bir değişme, bu yasada herhangi bir değişiklik yapmayacaktır. Bu, ancak, şu ya da bu ölçüde işlev yapan değer kısımlarının nispi büyüklüklerinde bir değişiklik yapacaktır, çünkü ilk değerlerin yerini başka değerler alacaktır. Değer üretimi ile, sermayenin ürününün değerine ayrı ayrı baktığımız sürece, üretilen metaların maddi biçimi, ister makine olsun, örneğin ister hububat ya da ayna olsun, tahlil açısından hiç bir önem taşımazlar. Bu, her zaman, konuyu örneklemek sorunundan başka bir şey değildi ve üretimin herhangi bir kolu, bu amaca aynı ölçüde hizmet edebilirdi. Bizim ele aldığımız, her noktada kendini, herhangi bir bireysel sermaye süreci şeklinde ortaya koyan, doğrudan üretim süreciydi. Sermayenin yeniden-üretimini ilgilendirdiği kadarıyla, metalarda, ürünün, sermaye-değeri temsil eden kısmının, dolaşım alanında, kendisini tekrar üretim öğelerine ve böylece de üretken sermaye biçimine çevirme olanağını bulduğunu
(sayfa 417) varsaymak yeterli idi; tıpkı, emekçinin de, kapitalistin de, pazarda, ücretlerini ve artı-değeri harcayabilecekleri metaları bulduklarını varsaymanın yeterli olması gibi. Bu salt biçimsel sunuş tarzı, toplam toplumsal sermaye ile bunun ürünlerinin değerinin incelenmesinde artık yeterli değildir. Ürünün değerinin bir kısmının tekrar sermayeye çevrilmesi ve bir başka kısmının kapitalist ve işçi-sınıfının bireysel tüketimine geçmesi, toplam sermayenin sonucunun içinde ifadesini bulduğu ürünün kendi değeri içerisinde bir hareket oluşturur; ve bu hareket, yalnızca değerin yerine konulması değil, aynı zamanda, maddi olarak da yerine konulması hareketi olduğu için, bunların kullanım-değerleri maddi biçimleri ile olduğu kadar, toplam toplumsal ürünü oluşturan değer-öğelerinin nispi oranları ile de sınırlıdır.
[43]Basit yeniden-üretim, aynı ölçekte yeniden-üretim, bir yandan, birikim ya da genişlemiş ölçekte yeniden-üretimin bulunmaması, kapitalist koşullar altında garip bir varsayım olduğu, ve öte yandan, üretim koşulları, farklı yıllarda tamamen aynı kalmadığı (böyle olduğu varsayılmıştı) için, bu soyutlama gibi görünebilir. Bu varsayım şudur ki, belli büyüklükte bir toplumsal sermayenin, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da, aynı miktar meta-değer ürettiği ve metaların biçimlerinin yeniden-üretim sürecinde değişme olanağı bulunduğu halde, aynı miktar gereksinmelere karşılık verir. Bununla birlikte, birikim olduğuna göre, basit yeniden-üretim daima bunun bir parçasıdır; bu yüzden kendi başına incelenebilir ve birikimin gerçek bir etmenidir. Kullanım-değerlerinin miktarı aynı kalabildiği halde yıllık ürünün değeri azalabilir; ya da kullanım-değerlerinin miktarı azaldığı halde değer aynı kalabilir; ya da değer ile yeniden-üretilen kullanım-değerlerinin miktarı aynı anda azalabilir. Bütün bunlar, öncekinden daha uygun ya da daha güç koşullar altında yer alan yeniden-üretime yolaçabilir ve yetersiz -kusurlu- yeniden-üretim sonucunu verebilir. Bütün bunlar, yeniden-üretimin çeşitli öğelerinin ancak nicel yönüne işaret etmektedir, bunların sürecin bütünü içerisinde, yeniden üretici sermaye ya da yeniden-üretilmiş gelir olarak oynadığı role değil.
(sayfa 418)
II. TOPLUMSAL YENİDEN-ÜRETİMİN İKİ KESİMİ[44]
Toplumun toplam ürünü ve dolayısıyla toplam üretimi, iki büyük kesime ayrılabilir:
I.
Üretim Araçları, üretken tüketime geçmek zorunda olan, ya da hiç değilse geçebilecek biçimlere sahip bulunan metaları
II.
Tüketim Malları,
[1*] kapitalist sınıf ve işçi-sınıfının bireysel tüketimine geçtikleri biçime sahip bulunan metalar.
Bu iki kesimin herbirisi ile ilişkili bütün çeşitli üretim kolların, birisinde üretim araçları ve diğerinde tüketim malları olmak üzere tek bir büyük üretim kolu oluştururlar. Bu iki üretim kolunun herbirinde kullanılan toplam sermaye, toplumsal sermayenin ayrı büyük bir kesimini oluşturur.
Her iki kesimde de sermaye iki kısımdan oluşur:
1)
Değişen-Sermaye. Bu sermaye,
değeri bakımından, bu üretim kolunda kullanılan toplumsal emek-gücünün değerine eşittir; bir başka deyişle, bu emek-gücü için ödenen ücretlerin toplamına eşittir. Bu, sermaye, özü bakımından ise, eylem halindeki emek-gücünden, yani bu sermaye-değerin harekete geçirdiği canlı emekten ibarettir. .
2) Değişmeyen-Sermaye. Bu, üretken amaçlar için bu kolda kullanılan bütün üretim araçlarının değeridir. Bu da gene, makineler, emek aletleri, binalar, iş hayvanları vb.. gibi
sabit sermaye ile, ham ve yardımcı malzemeler, yarı-mamul ürünler vb. gibi üretim malzemeleri olarak
döner değişmeyen-sermayeye ayrılır.
Bu sermayenin yardımı ile bu iki kesimin herbirinde yaratılan toplam yıllık ürünün değeri, üretim süreci sırasında tüketilen ve ancak taşıdığı değere uygunluk içerisinde ürüne aktarılan değişmeyen-sermayeyi,
s'yi temsil eden bir kısım ile, yıl boyunca harcanan tüm emek tarafından eklenen diğer bir kısımdan oluşur. Bu ikinci kısım da, gene, yatırılan değişen-sermaye
d'nin yerine konması ile, bunun üzerinde bir artı-değeri,
a'yı oluşturan fazlalığa ayrılır. Ve tıpkı, her bireysel metaın değerinde olduğu gibi, her kesimin tüm yıllık ürünü
s+d+a'dan oluşur.
Değerin üretimde
tüketilen değişmeyen-sermayeyi temsil eden
s kısmı, üretimde
kullanılan değişmeyen-sermayenin değeriyle
(sayfa 419) tıpatıp aynı değildir. Doğru, üretim malzemeleri tamamıyla tüketilmiş ve değerleri bütünüyle ürüne aktarılmıştır. Ama kullanılan
sabit sermayenin ancak bir kısmı tümüyle tüketilmiş ve değeri böylece ürüne aktarılmıştır. Sabit sermayenin, makineler, binalar, vb. gibi diğer bir kısmı ise, yıllık aşınma ve yıpranma ölçüsünde bir değer kaybetmekle birlikte, gene eskisi gibi varolmaya ve işlevlerini yapmaya devam ederler. Sabit sermayenin bu sürekli kısmı, ürünün değerini düşündüğümüz zaman, bizim için mevcut değildir. Bu, sermaye-değerin, bu yeni üretilen meta-değerden bağımsız ve onun yanısıra var olan kısmıdır. Bu, bireysel sermayenin ürününün değerinin tahlili sırasında daha önce gösterilmiş idi. (Buch I, Kap. VI, s. 192.) Ne var ki, şimdilik, orada kullanılan tahlil yöntemini bir yana bırakmamız gerekiyor. Bireysel sermayenin ürününün değerinin incelenmesinde, sabit sermayenin aşınma ve yıpranma ile yitirdiği değerin, bu sabit sermayenin bir kısmının, değer aktarılması sırasında aynî olarak yerine konulsun ya da konulmasın, aşınma sırasında yaratılan ürüne aktarıldığını görmüştük. Bu noktada, toplam toplumsal ürünün ve bu ürünün değerinin incelenmesinde, hiç değilse şimdilik, aşınma ve yıpranma ile sabit sermayeden yıllık ürüne aktarılan bu değer kısmını, sabit sermaye o yılda aynî olarak yerine konulmamış ise, hesap-dışı bırakmak zorundayız. Bu bölümün ilerideki kesimlerinden birinde, bu noktayı özellikle irdeleyeceğiz.
Biz, basit yeniden-üretim konusundaki incelememizi aşağıdaki şemaya dayandıracağız; burada
s değişmeyen-sermayeyi,
d değişen-sermayeyi,
a artı-değeri temsil etmekte ve artı-değer oranı
a :
d yüzde 100 olarak kabul edilmektedir. Sayılar, milyon olarak mark, frank ya da sterlini belirtebilirler.
I. Üretim araçları üretimi:
Sermaye. . . . . . . |
4.000s + 1.000d |
= 5.000 |
Meta-ürün. . . . . |
4.000s + 1.000d + 1.000a |
= 6.000 |
değerinde üretim aracı olarak bulunmaktadır.
II. Üretim malları üretimi:
Sermaye. . . . . . . |
2.000s + 500d |
= 2.500 |
Meta-ürün . . . . . . |
2.000s + 500d + 500a |
= 3.000 |
(sayfa 420)
değerinde tüketim malları olarak bulunmaktadır.
Özetleyerek tekrar edersek: Toplam yıllık meta-ürün:
I. 4.000s + 1.000d + 1.000a |
= 6.000 |
üretim araçları |
ll. 2.000s + 500d + 500a |
= 3.000 |
tüketim malları. |
Varsayımımıza göre, sabit sermayenin kendi doğal biçiminde kalmakta devam eden kısmı dışında, 9.000 toplam değer.
Eğer biz, şimdi, tüm artı-değerin üretken olmayan biçimde tüketildiği basit yeniden-üretim esasına göre gerekli dönüşümleri incelersek ve bunu meydana getiren para dolaşımını şimdilik bir yana bırakacak olursak, daha başlangıçta üç dayanak noktası elde etmiş oluruz.
1) Emekçilerin ücretlerini temsil eden 500
d ile, kapitalistlerin artı-değerini temsil eden 500
a'nın, kesim II'de, tüketim malları için harcanması gerekir. Ama bunların değeri, kesim II'deki kapitalistlerin elinde bulunan ve yatırılan 500
d'yi yerine koyan ve 500
a'yı temsil eden, 1.000 değerinde tüketim malları biçiminde mevcuttur. Dolayısıyla, kesim II'deki ücretler ile artı-değer, bu kesim içerisinde, bu aynı kesimin ürünleri karşılığında değişilmiştir. (500
d + 500
s) II = 1.000 miktarında tüketim malları, böylece toplam üründen düşülmüş olmaktadır.
2) Kesim I'deki 1.000
d artı 1.000
a'da, gene, tüketim malları için harcanmak zorundadır; bir başka deyişle, kesim II'nin ürünleri için harcanmaları gerekir. Böylece bunların bu ürünün değişmeyen-sermaye kısmına, 2.000
s'ye eşit geriye kalan kısmıyla değişilmeleri gerekir. Kesim II, buna karşılık, I'in ürünleri olan eşit miktarda üretim aracı almaktadır ve buna, I'in 1.000
d + 1.000
a değeri katılmış durumdadır. Böylece, 2.000 II
s ve (1.000
d + 1.000
a) I, dolaşımdan çıkmaktadır.
3) Geride hala 4.000 Is kalmış durumdadır. Bu miktar, ancak kesim I'de tüketilmiş olan değişmeyen-sermayeyi yerine koymak üzere kullanılabilecek üretim araçlarından oluşmaktadır ve bu nedenle de, kesim I'deki bireysel kapitalistler arasındaki karşılıklı değişim ile elden çıkartılmış durumdadır; tıpkı, (500
d + 500
a) II'nin emekçiler ile kapitalistler ya da II'deki bireysel kapitalistler arasındaki bir değişim ile elden çıkartılması gibi.
Bu, aşağıdaki konuların anlaşılmasını kolaylaştırmak bakımından şimdilik yeterli olsun.
(sayfa 421)
III. İKİ KESİM ARASINDA, DEGİŞİM
I(d+a) KARŞISINDA IIs[45]
İki sınıf arasındaki, büyük değişim ile işe başlıyoruz. (1.000
d + 1.000
a) I - üreticilerinin elinde, doğal biçimi içerisinde üretim araçlarından ibaret bulunan bu değerler; 2.000 II. maddi biçimleri içerisinde tüketim mallarından oluşan değerler karşılığında değişilmiştir. Kısım II'deki kapitalist sınıf, böylece, 2.000 değerindeki değişmeyen-sermayesini, tüketim malları biçiminden, tüketim mallarının üretim araçları biçimine, emek-sürecinin bir etmeni olarak ve değişmeyen sermaye-değer olarak değerin kendini genişletme amacı için, bir defa daha işlev yapabileceği bir biçime tekrar çevirmiştir. Öte yandan, emek-gücünün I (1.000
d) eşdeğeri ile, kapitalistlerin I (1.000
a) artı-değeri, böylece tüketim mallarında gerçekleşmiştir; her ikisi de, maddi üretim araçları biçimlerinden, gelir olarak tüketilebilecekleri maddi bir biçime çevrilmişlerdir.
Şimdi, bu karşılıklı değişim, bu değişimi sağlaması ölçüsünde anlaşılmasını da güçleştiren ve ama sermayenin değişen kısmı, para-sermayenin kendisini para biçiminden emek-gücüne çevirebilmesi için, sürekli para biçimini almak zorunda bulunması nedeniyle kesin bir önem taşıyan, para dolaşımı aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. Değişen-sermayenin, tüm toplum alanına yayılmış bulunan ve yanyana yürütülen bütün üretim kollarında, bunların kategori I ya da II'ye dahil olmalarına bakılmaksızın, para biçiminde yatırılması gerekir. Kapitalist, emek-gücünü, daha üretim sürecine girmeden önce satın alır, ama karşılığını, ancak belirlenen zamanlarda, bu emek-gücü, kullanım-değerlerinin üretilmesinde harcandıktan sonra öder. Kapitalist, ürünün değerinin geri kalan kısmıyla birlikte, bir de bu değerin, emek-gücünün ödenmesinde harcanan paranın eşdeğeri olan, yani ürünün değerinin, değişen-sermayeyi temsil eden kısmına da sahip olur. Değerin bu kısmında emekçi, zaten kapitaliste, ücretlerinin bir eşdeğerini sağlamış durumdadır. Ama metaların paraya tekrar çevrilmesi, yani satılmaları, kapitaliste, değişen-sermayesini para-sermaye biçiminde tekrar sağlar ve o, bunu, bir kez daha emek-gücü satın alınması için yatırabilir.
Demek oluyor ki, kesim I'de, toplam kapitalist, emekçilere,
(sayfa 422) d-kısmı olarak, yani onlar tarafından yaratılan üretim araçları olarak mevcut bulunan ürün I'in değeri için, 1.000
s'ye eşit, 1.000 sterlin (salt bu değerin
para biçiminde olduğunu belirtmek için sterlin diyorum) ödemiştir. Bu 1.000 sterlin ile emekçiler, II. kesim kapitalistlerden aynı değerde tüketim malları satın alırlar ve böylece, değişmeyen-sermaye II'nin yarısını paraya çevirirler; II. kesim kapitalistler de bu 1.000 sterlin ile, I. kapitalistlerden 1.000 değerinde üretim aracı satın alırlar; böylece, bu I. kapitalistleri ilgilendirdiği kadarıyla, kendi ürünlerinin bir kısmı olduğu için, üretim araçlarının maddi biçimi içerisinde mevcut olan, 1.000
d'ye eşit değişen sermaye-değer tekrar paraya çevrilmiştir ve I. kapitalistlerin elinde, emek-gücüne, yani üretken sermayenin en temel öğesine çevrilmiş bulunan para-sermaye olarak yeniden işlev yapabilir. Bu şekilde, kendi değişen-sermayeleri, meta-sermayelerinin bir kısmının gerçekleşmesi sonucu, para biçiminde kendilerine geri akar.
Meta-sermaye I'in
a-kısmını değişmeyen-sermaye II'nin ikinci yarısı ile değişmek için gerekli paraya gelince, bu, çeşitli şekillerde yatırılabilir. Gerçekte bu dolaşım, her iki kategorideki bireysel kapitalistler tarafından ayrı ayrı yapılan sayısız alım-satımları kapsar ve her zaman para, bu kapitalistlerden gelir, çünkü biz, emekçiler tarafından dolaşıma sokulan paranın ne olduğunu açıklamış bulunuyoruz. II. kategorideki bir kapitalist, üretken sermayesinden ayrı olarak sahip bulunduğu para-sermaye ile, I. kategorideki kapitalistlerden üretim aracı satın alabileceği gibi, tersine, I. kategoriden bir kapitalist de, sermaye harcamaları için değil, kişisel harcamalar için ayrılan para fonları ile, II. kategorideki kapitalistlerden tüketim malları satın alabilir. Sermaye yatırımı ya da gelir harcaması için kullanılmak üzere, belli bir para ikmalinin her türlü koşullar altında, yukarda I. ve II. kesimlerde gösterdiğimiz gibi, üretken sermayeden ayrı olarak kapitalistlerin elinde bulunduğu kabul edilir. Paranın yarısının -bu oranın, amacımız için bir önemi yoktur- II. kategorideki kapitalistler tarafından, değişmeyen-sermayelerin yerine konması için üretim araçlarının satın alınmasına yatırıldığı halde, diğer yarısının I. kategorideki kapitalistlerce tüketim malları için harcandığını varsayalım. Bu durumda, kesim II, kesim I'den üretim araçları satın almak için 500 sterlin yatırır ve böylece, sabit sermayesinin üç çeyreğini aynî olarak yerine koyar
(sayfa 423) (kesim I'deki emekçilerden gelen yukardaki 1.000 sterlin dahil); elde ettiği bu 500 sterlin ile kesim I, II'den tüketim malları satın alır ve meta-sermayesinin
a kısmının yarısı,
m-p-m dolaşımını tamamlayarak ürününü tüketim fonunda gerçekleştirir. Bu ikinci süreç aracılığı ile, 500 sterlin, II'nin eline, üretken sermayesinin yanında varolan para-sermaye olarak döner. Öte yandan, I, ürün biçiminde hâlâ depoda bekleyen meta-sermayesinin
a-kısmının yarısının satılacağı düşüncesiyle, II'nin tüketim mallarının satın alınması için 500 sterlin tutarında para harcar. Aynı 500 sterlin ile, II, I'den üretim araçları satın alarak, tüm değişmeyen-sermayesini (1.000 + 500 + 500 =2.000) aynî olarak yerine koyar, oysa I, tüm artı-değerini tüketim mallarında gerçekleştirir. Bütünüyle bakıldığında, 4.000 sterlin tutarındaki metaların bütün değişimi, 2.000 sterlinlik bir para-dolaşım ile gerçekleştirilebilmektedir ve bu 2.000 sterlin, ancak, yıllık ürünün tamamı, toptan, birkaç büyük parti halinde değişildiği için sağlanmıştır. Burada önemli olan nokta, II, yalnız, tüketim malları biçiminde yeniden-üretilen değişmeyen-sermayesini tekrar üretim araçları biçimine çevirmekle kalmamış, ayrıca üretim araçlarının satın alınması için dolaşıma soktuğu 500 sterlini de tekrar elde etmiştir; aynı şekilde, I, üretim araçları biçiminde, para-biçiminde, bir kez daha doğrudan emek-gücüne çevrilebilir para-sermaye olarak yeniden ürettiği değişen-sermayesine tekrar sahip olmakla kalmaz, ayrıca, sermayesinin
a-kısmının satışı umuduyla tüketim mallarının satın alınmasında harcadığı 500 sterline de sahip olur. Bu 500 sterlin, ona, yapılan harcama nedeniyle değil, artı-değerinin yarısını içeren meta-ürünün bir kısmının daha sonraki satışı nedeniyle gerisin geriye akmıştır.
Her iki durumda da, ürün biçiminden, sermaye olarak işlev yapabileceği biricik biçim olan, üretim araçlarının maddi biçimine tekrar çevrilmiş olan, yalnız II'nin değişmeyen-sermayesi değildir; ve gene aynı şekilde, para-biçimine ve I'in üretim araçlarının artı-değer kısmının tüketilebileceği bir biçime, gelir olarak kullanılabileceği bir biçime çevrilmiş olan yalnız I'in sermayesinin değişen kısmı değildir. Bir de, ayrıca II tarafından, değişmeyen-sermayesinin -tüketim malları biçiminde varolan- buna uygun düşen dengeleyici değer kısmının satışından önce, üretim araçlarının satın alınması için yatırılan 500 sterlinlik para-sermaye de, II'ye geri döner; ve ayrıca,
anticipando[2*] tüketim
(sayfa 424) mallarının satın alınması için onun tarafından
anticipando harcanmış olan 500 sterlin de, I'e geri dönmüştür. Eğer, II tarafından, meta-ürünün değişmeyen kısmı pahasına, ve I tarafından da meta-ürünün artı-değer kısmı pahasına yatırılan para kendilerine geri akmış ise, bunun tek nedeni, bir kapitalist sınıfın, II'de metalar biçiminde bulunan değişmeyen-sermayeden 500 sterlin bir fazlalığı, ve diğer bir sınıfın da, I'de metalar biçiminde bulunan artı-değerden gene aynı miktarda bir fazlalığı dolaşıma sürmeleridir. Son tahlilde, bu iki kesim, kendi metaları biçimindeki eşdeğerlerin değişimi ile, karşılıklı olarak tamamen ödeşmiş durumdadırlar. Bunlar tarafından kendi metalarının değerlerinden fazla olarak, bu metaların değişimini, gerçekleştirme aracı olarak dolaşıma sürülen para, herbirinin dolaşıma sürdüğü miktar ile orantılı şekilde bu dolaşımdan kendilerine geri dönmektedir. Bunların her ikisi de, bu yoldan, tek kuruş bile zenginleşmemiştir. II, tüketim malları olarak 2.000 değişmeyen-sermaye
artı para olarak 500'e sahip idi; şimdi, daha önceki gibi, üretim araçları olarak 2.000
artı para olarak 500'e sahiptir; aynı şekilde, I, gene önceki gibi, 1.000 artı-değer (şimdi, tüketim fonuna çevrilen metalardan ve üretim araçlarından oluşan) ile, para olarak 500'e sahiptir. Genel sonuç şudur: Sanayi kapitalistlerinin, kendi meta dolaşımlarını gerçekleştirmek için, ister meta-değerin değişmeyen kısmı pahasına olsun, ister metalarda bulunan artı-değerin gelir olarak harcanmaları ölçüsünde bu artı-değer pahasına olsun, dolaşıma sürdükleri para, gene bu kapitalistlerin ellerine, para-dolaşımı için yatırdıkları miktarda dönmüş olur.
Kesim I'deki değişen-sermayenin tekrar para biçimine çevrilmesine gelince, bu sermaye, I'deki kapitalistler, bunu ücretlere yatırdıktan sonra, önce bunlar için, emekçilerin bunlara teslim ettikleri metalar biçiminde bulunurlar. Kapitalistler, bu sermayeyi, bu emekçilere, emek-güçlerinin fiyatı olarak para biçiminde ödemişlerdir. Bu bakımdan, kapitalistler, meta-ürünlerinin değerinin, para biçiminde harcadıkları değişen-sermayeye eşit kısmının karşılığını ödemişlerdir. Bu nedenle, bunlar, meta-ürünün bu kısmının da sahibidirler. Ama işçi-sınıfının bu kapitalistler tarafından çalıştırılan kısmı, bununla yaratılan üretim araçlarını satın almazlar; bu emekçiler, II tarafından üretilen tüketim mallarını satın alırlar. Şu halde, I'deki kapitalistlerin
(sayfa 425) emek-gücünün ödenmesi için yatırdıkları değişen-sermaye, bunlara, doğrudan dönmez. Bu değişen-sermaye, çalışan kimseler için zorunlu olan ve satın alabilecekleri metaların kapitalist üreticilerinin eline, emekçilerin yaptıkları satın almalar aracılığı ile geçer; bir başka deyişle, bu sermaye, kesim II'deki kapitalistlerin eline geçer. Ancak bu harcamadan sonradır ki, üretim araçlarının satın alınmasındaki para, bu dolambaçlı yoldan, kesim I'deki kapitalistlerin eline dönmüş olur.
Bundan şu sonuç çıkıyor ki, basit yeniden-üretim esasına göre, meta-sermaye I'in,
d+a değerler toplamı (ve bu nedenle, I'in toplam meta-ürününün buna tekabül eden orantılı kısmı), gene aynı şekilde kesim II'nin toplam meta-ürününün orantılı kısmı olarak alınan, II
s değişmeyen-sermayeye eşit olmak zorundadır; ya da I
(d+a) = II
s'dir.
IV. KESİM II İÇERİSİNDE DEGİŞİM.
YAŞAM GEREKSİNMELERİ VE LÜKS MALLAR
Kesim Il'deki meta-ürünlerin değeri konusunda bir de,
d artı a'yı oluşturan öğelerin incelenmesi gerekiyor. Bu tahlilin, bizim burada ilgilenmekte olduğumuz çok önemli sorun ile, yani her bireysel kapitalist meta-ürünün
s+d+a'ya bölünmesinin, -farklı görünüş biçimleri tarafından meydana getirilmiş olsa bile- toplam yıllık ürün için de ne ölçüde geçerli olduğu sorunu ile hiç bir ilişkisi yoktur. Bu soru, kendi yanıtlarını bir yandan, II
s karşılığından, II
(d+a) değişiminde; öte yandan, I'in yıllık ürününde I'nin yeniden-üretimi konusunda daha ileride yapılacak olan incelemede bulur, II
(d+a), tüketim mallarının maddi biçimi içerisinde varolduğuna göre; emekçilere kendi emek-güçlerinin ödenmesi için yatırılan değişen-sermaye, genel bir deyişle, bunlar tarafından tüketim mallarına harcanmak zorunda bulunduğuna göre; ve metaların değerinin
a-kısmı, basit yeniden-üretim varsayımına dayanılarak, tüketim malları karşılığında gelir olarak harcandığına göre, II. kategori işçilerin, II. kategori kapitalistlerden aldıkları ücretler ile, kendi ürünlerinin, ücret olarak aldıkları para-değer miktarına tekabül eden kısmını, gerisin geriye satın aldıkları
prima facia[3*] apaçıktır. Böylece, kapitalist sınıf II, emek-gücüne ödedikleri para-sermaye yatırımını tekrar para-biçimine çevirmektedir. Emekçilere, bu parayı, eğer, değer
(sayfa 426) simgeleri ile ödemiş olsaydı durum gene tamamen böyle olurdu. Emekçiler, kendilerinin ürettiği ve ama kapitalistlere ait bulunan metaların bir kısmını satın almakla, bu değer simgelerini gerçekleştirir gerçekleştirmez, tekrar kapitalistlerin eline dönmüş olacaklardır. Ancak, bu simgeler, yalnızca değeri temsil etmekle kalmayıp, altın ya da gümüş olarak maddileşmiş bu değeri taşırlar da. Para biçiminde yatırılan değişen-sermayenin, işçi-sınıfının alıcı ve kapitalist sınıfın satıcı olarak ortaya çıktıkları bir süreç yoluyla meydana gelen bu tür geriye akışı, ilerde daha ayrıntılarıyla tahlil edeceğiz. Burada, gene de değişen-sermayenin kendi çıkış noktasına yaptığı bu dönüş ile ilgili olarak irdelenmesi gerekli değişik bir nokta sözkonusudur.
Yıllık meta üretiminin II. kategorisi, çok çeşitli üretim kollarını içermekle birlikte, ürünlerine göre iki büyük alt-bölüme ayrılabilir:
[a]
[4*] İşçi sınıfının tüketimine giren tüketim malları yaşam gereksinmeleri olmaları ölçüsünde bunlar -nitelik ve değer yönünden çoğu kez emekçilerinkinden farklı olsalar bile-, aynı zamanda, kapitalist sınıfın tüketiminin bir kısmını da oluşturur. Buradaki amacımız yönünden, tütün gibi bir ürünün psikolojik yönden gerçekten tüketicinin gereksinmesi olup olmadığına bakılmaksızın, tüm bu alt-bölümü, tüketici
gereksinmeleri olarak adlandırabiliriz. Bunun alışkanlık olarak bir gereksinme olması yeterlidir.
[b] Yalnızca kapitalist sınıfın tüketimine giren ve bu yüzden ancak, hiç bir zaman emekçinin payına düşmeyen, harcanmak üzere ayrılan artı-değer ile değişilebilen
lüks mallar.
Birinci kategoriyi ilgilendirdiği kadarıyla, buna ait metaların üretimi için yatırılan değişen-sermayenin doğrudan doğruya, bu yaşam gereksinmelerini üreten kapitalist sınıf II'ye (yani, II[a]'daki kapitalistlere) para biçiminde geri akması gerektiği açıktır. Kapitalistler, bunları, kendi emekçilerine, ücret olarak ödenen değişen-sermaye miktarında satarlar. Çeşitli ilgili sanayi kollarında iş gören kapitalistler arasında, bu geri dönen değişen-sermayenin
pro rata[5*] dağıldığı bu alışveriş işlemleri ne kadar fazla
(sayfa 427) olursa olsun, bu geriye akış, kapitalist sınıf II'nin bu tüm [a] alt-bölümünü ilgilendirdiği kadarıyla
doğrudandır. Bunlar, dolaşım araçları emekçiler tarafından harcanan parayla doğrudan sağlanan dolaşım süreçleridir. Ama bu, II[b] alt-bölümü için farklıdır. Bu alt-bölümde, II[b]
(d+a), üretilen tüm değer kısmı, lüks malların maddi biçimi içerisinde, yani emekçi-sınıfın üretim araçları biçiminde varolan I
d meta-değeri satın alabileceğinden daha fazlasını satın alamayacağı mallar biçiminde bulunurlar; oysa hem bu lüks nesneler ve hem de üretim araçları, bu emekçilerin ürünleridir. Şu halde, bu alt-bölüme yatırılan değişen-sermayeyi, kapitalist üreticilere, para-biçimi içerisinde iade eden bu geriye akış, dolaysız olamaz I
d durumunda olduğu gibi, bir aracıya gereksinme vardır.
Örneğin, tüm sınıf II'de olduğu gibi,
d = 500 ve
a= 500 olarak kabul edelim; ama değişen-sermaye ile buna tekabül eden artı-değer şu şekilde dağılmış olsun:
Alt-bölüm [a], yaşam gereksinmeleri:
d = 400;
a = 400; 400
d+400
a = 800, ya da II[a] (400
d+400
a) değerinde tüketici gereksinmeleri şeklinde bir miktar meta.
Alt-bölüm [b] lüks mallar: 100
d+100
a = 200, ya da II[b] (100d+100
a) değerinde.
II[b]'deki emekçiler, emek-güçlerinin karşılığı için para olarak 100, diyelim 100 sterlin almışlardır. Bu para ile, II[a]'daki kapitalistlerden, aynı miktar için tüketim malları satın alırlar. Bu sınıf kapitalistler, aynı para ile 100 sterlin değerinde II[b] metaları satın alırlar ve bu şekilde, II[b] kapitalistlerin değişen-sermayeleri, para biçiminde kendilerine geri akar.
II[a]'da, bir kez daha, kapitalistlerin elinde, kendi emekçileri ile yaptıkları değişim sonucu elde edilen, para şeklinde 400
d mevcuttur. Ayrıca, ürünün artı-değeri temsil eden bir dördüncü kısmı, II[b]'nin emekçilerine aktarılmış ve karşılığında, lüks mallar biçiminde II[b] (l00
d) elde edilmiştir.
Şimdi, II[a] ve II[b] kapitalistlerinin, gelir harcamalarını, yaşam gereksinmeleri ile lüks mallar arasında aynı oranda böldüklerini -beşte-üçünü yaşam gereksinmelerine ve beşte-ikisini lüks mallara harcadıklarını- varsayalım; II[a] alt-sınıf kapitalistleri, 400
a tutarındaki artı-değerden, gelirlerinin beşte-üçünü, yani 240'ını, kendi ürünleri olan, yaşam gereksinmelerine ve
(sayfa 428) beşte-ikisini, yani 160'ını lüks mallara harcayacaklardır. II[b] alt-sınıf kapitalistleri, 100
a artı-değerlerini aynı şekilde böleceklerdir: beşte-üçünü, yani 60'ını gereksinmelere, beşte-ikisini, yani 40'ını lüks mallara; bu son kalem, kendi alt-sınıfları içerisinde üretilmekte ve değişilmektedir.
Lüks mallar olarak (II[a])
a tarafından alınan 60, II[a] kapitalistlerinin eline şu tarzda geçer: Görmüş olduğumuz gibi, (II[a]) 400
a'nın 100'ü, yaşam gereksinmeleri biçiminde, (II[b])
d'nin lüks mallar biçiminde bulunan eşit miktarı ile, ve yaşam gereksinmelerini içeren diğer bir 60'ı, lüks malları içeren (II[b]) 60
a ile değişilmiştir. Demek ki, toplam hesap şöyle olmaktadır:
II[a]: 400d+400a; II[b]: 100d+l00a
.
1)400
d[a], bir kısmı kendi ürünlerinden (yaşam gereksinmeleri) oluşan, II[a] emekçileri tarafından tüketilmiştir. Emekçiler bunları, kendi alt-bölümlerindeki kapitalist üreticilerden satın alırlar. Bu kapitalistler, böylece, bu aynı emekçilere ücret olarak ödedikleri 400 değişen-sermayelerinin değerini, 400 sterlin şeklinde para olarak geri almış olurlar. Şimdi artık bununla bir kez daha emek-gücü satın alabilirler.
2) 400
a[a]'nın, artı-değer [a]'nın dörtte-biri 100
d[b]'ye eşit kısmı, aşağıdaki şekilde, lüks mallarda gerçekleşir. [b]'deki emekçiler, kendi alt-bölümleri [b]'nin kapitalistlerinden, ücret olarak 100 sterlin almışlardır. Bu miktar parayla, artı-değer [a]'nın dörtte-birini, yani yaşam gereksinmelerinden oluşan metaları satın alırlar. Bu para ile [a]'daki kapitalistler, 100
d[b]'ye ya da, lüks mallar üretiminin tamamının yarısına eşit aynı miktarda lüks mallar satın alırlar. Bu şekilde, [b]'deki kapitalistler, değişen-sermayelerini, para biçiminde geri almış olurlar ve tekrar emek-gücü satın alarak yeniden-üretime devam edebilirler, çünkü tüm kategori II'deki değişmeyen-sermayenin tamamı, zaten I
(d+a)'nın II
s karşılığında değişilmesi ile yerine konulmuş bulunmaktadır. Lüks malların üretiminde çalışan emekçilerin emek-gücünün böylece yeniden satılabilir halde oluşunun tek nedeni, kendi ücretlerine eşdeğer olarak yaratılan kendi ürünlerinin bir kısmının, II[a] kapitalistleri tarafından kendi tüketim fonlarına çekilmiş ve paraya çevrilmiş olmasıdır. (Aynı şey, I'deki emek-gücünün satışı için de geçerlidir, çünkü karşılığında I
(d+a)'nın değişildiği II
s, hem lüks malları ve hem de yaşam gereksinmelerini içerir ve, I
(d+a) aracılığı ile yenilenen kısım, hem lüks mallar ve
(sayfa 429) hem de gereksinmelerin üretim aracını oluşturur.
3) Şimdi de yalnızca iki alt-bölüm kapitalist arasında bir değişim olan, [a] ve [b] arasındaki değişime gelmiş bulunuyoruz. Buraya kadar, değişen-sermaye (400
d) ile [a]'daki, artı-değer (100
a) kısmını ve [b]'deki değişen-sermaye (100
d)'yi elden çıkarmış bulunuyoruz. Ayrıca biz, her iki sınıfta, ortalama kapitalist gelir harcaması oranının, lüks mallar için beşte-iki, gereksinmeler için beşte-üç olduğunu varsaymıştık. Lüks mallar için harcanmış bulunan 100'den ayrı olarak, tüm alt-bölüm, orantılı olarak, [a], hâlâ lüks mallar için 60, ve [b], 40 ayırmak zorundadır.
Demek oluyor ki, (II[a])
a, gereksinmeler için 240 ve lüks mallar için 160, ya da 240+ 160 = 400
a (lI[a]) olarak bölünmüştür.
(II[b])
a, gereksinmeler için 60 ve lüks mallar için 40 şeklinde ayrılmıştır; 60+40 = 100
a, (II[b]). Bu son 40, bu sınıf tarafından kendi ürününden (kendi artı-değerinin beşte-ikisi) tüketilmiştir; 60 gereksinmeler olarak, bu sınıf tarafından, kendi artı-değeri 60'ın 60
a[a] karşılığında değişilmesi yoluyla elde edilmiştir.
Demek ki, tüm kapitalist sınıf II için şu durumu görüyoruz (
d+a, alt-bölüm [a]'da gereksinmelerden, [b]'de lüks mallardan oluşarak):
II[a] (400
d+400
a) + II[b] (l00
d+l00
a = 1.000; bu hareketle şöyle gerçekleşmiştir: 500
d ([a] + [b]) ve [400
d[a] ve 100
a[a]'da gerçekleşen] + 500
a ([a] + [b])[300
a[a] + 100
d[b] +100
a[b]'de gerçekleşen] = 1.000.
[a] ye [b] için, herbiri kendi başına alındığında, şu gerçekleşmeyi elde ediyoruz:
[a] |
d |
+ |
a |
= |
800 |
400d[a] |
240a[a] + 100d[b] + 60a[b] |
[b] |
d |
+ |
a |
= |
200 |
100a[a] |
60a[a] + 40a [b] . . . . |
1.000 |
Eğer, sadeleştirmek amacıyla, değişen ve değişmeyen sermaye arasında aynı oranın bulunduğunu (ki, bu hiç de zorunlu değildir) varsayarsak, 400
d[a] için, 1.600 değişmeyen-sermaye, ve 100
d[b] için 400 değişmeyen-sermaye elde ederiz. Demek ki, II'de şu iki, [a] ve [b] alt-bölümlerini görürüz:
(sayfa 430)
II [a] |
1.600s +400d +400a |
= 2.400 |
II [b] |
400s + 100d + 100a |
= 600 |
toplarsak: |
2.000s + 500d + 500a |
= 3.000. |
Buna göre, 2.000 II
s'nin tüketim malları şeklinde 2.000 I
(d+a) ile değişilen 1.600'ü, yaşam gereksinmelerinin üretim araçları, 400'ü ise lüks malların üretim araçları için değişilmiştir.
Demek oluyor ki, 2.000 I
(d+a) [a] için, 1.600 yaşam gereksinmelerinin üretim araçlarına eşit (800
d+800
a) I ile, [b] için, 400 lüks malların üretim araçlarına eşit (200
d + 200
a) I'e parçalanır.
Emek aletleri ile ham ve yardımcı maddelerin vb. oldukça önemli bir bölümü, her iki kesim için de aynıdır. Ama I
(d+a) toplam ürünün değerinin çeşitli parçalarının değişimini ilgilendirdiği kadarıyla, böyle bir bölünme hiç bir şekilde sözkonusu değildir. Yukarıda I'deki 800
d ve 200
d'nin her ikisi de ücretler, 1.000 II
s, tüketim mallarına harcandıkları için gerçekleşmişlerdir; şu halde, bu amaç için yatırılan para-sermaye de, gene, I'deki kapitalist üreticiler arasında düzgün bir biçimde dağılmış, yatırdıkları değişen-sermaye, para olarak
pro rata yerine konmuştur. Öte yandan, 1.000 I
a'nın gerçekleşmesini ilgilendirdiği kadarıyla, kapitalistler, gene burada da (
a'larının büyüklüğü ile orantılı olarak) II
s'nin 1.000'e eşit tüm ikinci yarısından tüketim malları biçiminde 600 II[a] ve 400 II[b]'yi düzgün bir biçimde çekeceklerdir; dolayısıyla bunu, II[a]'nın değişmeyen-sermayesini yerine koyanlar çekeceklerdir.
600
s'nin (II[a]) 480'ini (beşte-üç) ve 400
s'nin (II [b]) 320'sini (beşte-iki), toplam 800'ü II[b]'nin değişmeyen-sermayesini yerine koyanlar çekeceklerdir.
600
s'nin (II[a]) 120'si (beşte-üç) ve 400
s'nin (II[b]) 80'i (beşte-iki), toplam 200'ü. Genel toplam 1.000.
Burada keyfi olan, hem l ve hem de II'deki değişen-sermayenin değişmeyen-sermayeye oranıdır; l, II ve bunların alt-bölümleri için bu oranın özdeşliği de gene öyledir. Bu özdeşliğe gelince, burada, o, yalnızca basitleştirme amacıyla varsayılmıştı ve, farklı oranları varsaymış olsak bile bu ne sorunun koşullarını ve ne de çözümünü herhangi bir şekilde değiştirmiş olmazdı. Bununla birlikte, basit yeniden-üretim varsayımına göre, bütün bunların zorunlu sonucu şudur:
1) Bir yıllık emek tarafından, üretim araçlarının maddi biçiminde yaratılan yeni değer (
d+a'ya bölünebilir), yıllık emeğin diğer kısmı tarafından yaratılan ve tüketim malları biçiminde yeniden-üretilen ürünün değerinin içerdiği değişmeyen-sermayenin,
s'nin değerine eşittir. Eğer bu, II'den daha küçük olsaydı, II'nin
(sayfa 431) kendi değişmeyen-sermayesini bütünüyle yerine koyması olanaksız olurdu; daha büyük olsaydı, bir fazlalık kullanılmadan kalırdı. Her iki halde de, basit yeniden-üretim varsayımı çiğnenmiş olurdu.
2) Tüketim malları biçiminde yeniden üretilen yıllık ürün sözkonusu olduğunda, para biçiminde yatırılan değişen-sermaye
d, bu maddelerin alıcıları tarafından, bu kimseler lüks mallar üreten emekçiler olduğuna göre, ancak, yaşam gereksinmelerinin kendi kapitalist üreticileri için
prima facia kendi artı-değerlerini içeren kısmında gerçekleştirilebilir; şu halde, lüks malların üretimine yatırılan
d, değer olarak, yaşam gereksinmeleri biçiminde üretilen
a'nın buna tekabül eden kısmına eşittir ve bu
a'nın tamamından yani (II[a])
a'dan küçük olmalıdır; lüks mallar üreticisi kapitalistler tarafından yatırılan değişene-sermaye, kendilerine, para biçiminde, ancak bu
d'nin,
a'nın bu kısmında gerçekleşmesi yoluyla döner. Bu olay, I
(d+a)'nın, II
s'de gerçekleşmesine tamamen benzemekle birlikte, ikinci durumda (II[b])
d; aynı değerde (II[a]
a'nın bir
kısmında kendisini gerçekleştirir. Bu oranlar, toplam yıllık ürünün her dağılımında nitelikçe belirleyici kalır, çünkü, dolaşımın meydana getirdiği yıllık yeniden-üretim sürecine fiilen girer. I
(d+a) ancak II
s'de gerçekleşebilir, tıpkı II
a'nin üretken sermayenin bir kısmı olarak, ancak bu gerçekleşme aracılığı ile işlevini yenileyebilmesi gibi; aynı şekilde, (II[b])
d ancak, (II[a])
a'nın bir kısmında gerçekleşebilir ve (II[b]
d böylece tekrar para-sermaye biçimine çevrilebilir. Söylemeye gerek yoktur ki, bu, ancak, bunun, yeniden-üretim sürecinin gerçek bir sonucu olması ölçüsünde, yani II[b]'deki kapitalistlerin, örneğin,
d için para-sermayeyi kredi ile başkalarından sağlamamaları ölçüsünde geçerlidir, Bununla birlikte, nicel olarak, yıllık ürünün çeşitli kısımlarının değişimleri yukarda işaret edilen orantılarda ancak, üretim ölçeği ve bundaki değer ilişkileri durağan kaldığı ve bu kesin ilişkiler, dış ticaretle değişikliğe uğratılmadığı sürece yer alabilir.
Şimdi biz, eğer, Adam Smith'vari, I
(d+a)'nın kendini, II
s'ye ve II
s'nin de kendini I
(d+a)'ya çözüştürdüğünü, ya da, daha sık ve daha anlamsız şekilde dediği gibi, I
(d+a)'nın, II
s'nin fiyatının (ya da onun ifadesiyle
value in exchange'ın
[6*]) kısımlarını oluşturduğunu ve II
s'nin de, I
(d+a)'nın değerinin kısımlarının tamamını
(sayfa 432) oluşturduğunu söyleyecek olursak, aynı şekilde, (II[b])
d'nin kendisini (II[a])
a'ya, ya da (II[a])
a'nın kendisini, (II[b])
d'ye böldüğünü, ya da (II[b]
d'nin, II[a]'nın artı-değerinin bir parçasını oluşturduğunu, ve tersine, artı-değerin böylece kendisini ücretlere, ya da değişen-sermayeye ayırdığını ve değişen-sermayenin, artı-değerin "bir kısmını" oluşturduğunu rahatça söyleyebiliriz ve söylememiz de gerekir. Bu anlamsızlık Adam Smith'te gerçekten görülür, çünkü ona göre, ücretler yaşam gereksinmelerinin değeri tarafından ve bu meta-değerler de, ücretlerin (değişen-sermayenin) değeri, ve bunların içerdiği artı-değer tarafından belirlenir. Adam Smith, bir işgününün değer ürününün, kapitalizm esasına göre bölündüğü -yani,
d artı a'ya bölündüğü- parçalarla o derece meşguldür ki, basit meta üretiminde, çeşitli maddi biçimlerde bulunan eşdeğerlerin, karşılığı ödenmiş ya da ödenmemiş emekten oluşmalarının hiç bir önemi olmadığını tamamen unutuyor; çünkü her iki halde de, bunların üretimleri, aynı miktarda emeğe malolmaktadır; ve ayrıca, A metaının üretim aracı, B'nin bir tüketim malı olup olmamasının, bir metaın, satıştan sonra sermayenin bir kısmı olarak hizmet ettiği halde diğerinin tüketim fonuna geçmesinin ve, Adam
secundum,
[7*] gelir olarak tüketilmesinin de bir önemi yoktur. Bireysel alıcının kendine ait bir metaı kullanması, meta değişimi kapsamına, dolaşım alanına girmez ve bu, metaın değerini etkilemez. Toplam toplumsal yıllık ürünün dolaşımının tahlilinde, bu metaın belirli kullanım amacı ile, bu ürünü oluşturan çeşitli kısımlarının tüketimi ile ilgili etmenlerin dikkate alınması gerektiği olgusu, bunu hiç bir şekilde değiştirmez.
Yukarda sözü edilen (II[b]
d'nin, (II[a]
a'nın aynı değerdeki bir kısmı karşılığında değişimi ile, (II[a])
a ve (II[b])
a arasındaki daha sonraki değişimlerde hiç bir zaman, ne II[a] ve II[b] bireysel kapitalistlerin ve ne de bunların oluşturdukları toplulukların, kendilerine ait artı-değeri, gerekli tüketim malları ile lüks mallar arasında aynı oranda böldükleri varsayılmamıştır. Birisi bu tüketime, bir başkası diğerine daha fazla harcamada bulunabilir. Basit yeniden-üretim esasına göre, yalnızca tüm artı-değere eşit bir değerler toplamının, tüketim fonunda gerçekleştirildiği varsayılmıştı. Sınırlar böyle verilmişti. Her kesim içerisinde birisi [a]'da ötekisi [b]'de daha fazla harcamada bulunabilir.
(sayfa 433)
Ne var ki, bunlar, birbirlerini karşılıklı telafi edebilirler ve kapitalist [a] ve [b] grupları bütünüyle alındığında her ikisine de aynı oranda katılmış olabilirler. Değer bağıntıları -iki tür üreticinin, [a] ve [b]'nin, II. ürünün toplam değerindeki orantılı payları- ve dolayısıyla da, bu ürünleri sağlayan üretim kolları arasındaki kesin nicel ilişki, gene de, her iki somut durumda zorunlu olarak belirlidir; ancak örnek olarak seçilen oran varsayımsal bir orandır. Başka bir örnek seçilmiş olsaydı, bu nitel yönlerini değiştirmezdi, yalnızca nicel belirlemeler değişirdi. Ama, herhangi bir durum nedeniyle [a] ve [b]'nin nispi büyüklüklerinde fiili bir değişiklik ortaya çıkarsa, basit yeniden-üretim koşulları da buna bağlı olarak değişir.
(II[b]
d, (II[a]
a'nın bir eşdeğer kısmında gerçekleştiği için, yıllık ürünün lüks kısmındaki büyümeyle ve bu nedenle, lüks malların üretimine çekilen emek-gücü miktarındaki artışla orantılı olarak, (II[b]
d'ye yatırılan değişen-sermayenin, bu değişen-sermayenin para biçimi olarak yeniden işlev yapan para-sermayeye tekrar çevrilmesi ve böylece, işçi-sınıfının II[b]'de çalıştırılan kısmının varlığı ve yeniden-üretimi -bunlara tüketici gereksinmelerinin sağlanması- kapitalist sınıfın israfına ve bunların artı-değerlerinin önemli bir kısmının lüks mallar karşılığında değişilmesine bağlıdır.
Her bunalım, lüks malların tüketimini derhal azaltır. (II[b]
d'nin para-sermayeye tekrar çevrilmesini, buna ancak kısmen izin vererek ve böylece lüks malların üretiminde çalıştırılan emekçilerin bir kısmını işsiz bırakarak; öte yandan da tüketici gereksinmelerinin satışını tıkayarak ve azaltarak, tavsatır, geciktirir. Aynı zamanda işten çıkarılan üretken olmayan emekçilerinden, hizmetleri karşılığında kapitalistlerin lüks gider fonundan bir kısmını alan (ve kendileri de
protanto lüks olan) ve yaşam gereksinmelerinin tüketimine önemli ölçüde katılan emekçilerin sözünü etmenin bile gereği yok. Gönenç dönemlerinde ve özellikle sahte gönenç zamanlarında bunun tersi olur; metalar ile ifade edilen paranın nispi değeri (değerlerde gerçek köklü bir değişme olmadığı halde) başka nedenlerle de azalır, böylece meta fiyatları kendi değerlerinden bağımsız olarak yükselir. Artan yalnız, yaşam gereksinmelerinin tüketimi değildir. İşçi-sınıfı da, şimdi, (kendi tüm yedek ordusu ile fiilen takviye edilmiş durumda) geçici olarak olağan zamanlarda olanakları dışında kalan lüks mallar ile,
(sayfa 434) başka zamanlar büyük kısmı, ancak kapitalist sınıfın tüketici "gereksinmelerine" giren malları da kullanacak hale gelir. Bu da, kendi payına fiyatlarda bir yükselmeye yolaçar.
Bunalımlara, fiili tüketim ya da fiili tüketici azlığının neden olduğunu söylemek, boş bir yinelemeden başka bir şey değildir. Kapitalist sistem, fiili tüketim biçiminden başka bir tüketim biçimi,
sub forma pauperis[8*] ya da dolandırıcılık dışında bir tüketim biçimi tanımaz. Metaların satılamaması, ancak, bunlar için fiili satın alıcı, yani tüketici bulunmaması anlamına gelir (çünkü, son tahlilde, metalar üretken ya da bireysel tüketim için satın alınırlar). Bir kimse, eğer, işçi-sınıfının kendi ürününden çok küçük bir kısım aldığını, bundan daha büyük bir pay aldığı zaman ve dolayısıyla ücretleri yükselir yükselmez bu kötülüğe bir çare bulunacağını söyleyerek bu boş yinelemeye derin bir gerekçe görüntüsü vermeye kalkışırsa, bunalımların, daima ücretlerin genellikle yükseldiği ve işçi-sınıfının, yıllık ürünün tüketime ayrılan kısmından daha büyük bir pay aldığı bir dönemde hazırlandığına işaret etmek yeterli olacaktır. Bu sağlam ve "basit" (!) sağduyu savunucuları açısından, böyle bir dönem, daha çok bu bunalımı giderir. Öyle anlaşılıyor ki, kapitalist üretim, iyi ya da kötü niyetin tamamen dışında kalan koşulları, işçi-sınıfına ancak geçici olarak nispi bir gönenç sağlayan ve bu yüzden de daima ancak yaklaşan bir bunalımın müjdecisi olan koşulları içermektedir.
[46]
Biraz önce, tüketici gereksinmeleri ile lüks mallar üretimi arasındaki oranın, II
(d+a)'nın II[a] ile II[b] ve dolayısıyla II
s'nin, (II[a]
s ile (II[b]
s arasında bölünmesini gerektirdiğini görmüş bulunuyoruz. Şu halde, bu bölünme, üretimin niteliği ile nicel bağıntılarını ta köklerine kadar etkilediği gibi, bu üretimin genel yapısını belirleyen temel bir etmendir.
Artı-değer koparmak, bireysel kapitalistlerin itici gücü olarak görünmekle birlikte, basit yeniden-üretim, aslında, amaç olarak tüketime yönelmiştir; ama nispi büyüklüğü ne olursa olsun, artı-değer, burada, yalnız kapitalistin bireysel tüketimine hizmet etmek üzere varsayılmıştır.
Basit yeniden-üretim, genişlemiş bir hacimde bütün yıllık yeniden-üretimin bir kısmı ve hem de en önemli kısmı olduğu için,
(sayfa 435) bu itici güç, kendini zenginleştirme güdüsüne hem eşlik eder ve hem de ona karşıt düşen bir nitelik gösterir. Gerçekte, sorun daha da karmaşıktır, çünkü yağmadaki -kapitalistlerin artı-değerindeki- ortaklık (
partners), kapitalistten bağımsız tüketiciler olarak ortaya çıkar.
V. PARA DOLAŞIMI YOLUYLA
DEGİŞİMİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ
Buraya kadar yaptığımız dolaşım tahlillerinde, dolaşım, çeşitli üretici sınıflar arasında, aşağıdaki şemada gösterildiği gibi cereyan ediyordu:
1) Sınıf I ve sınıf II arasında:
I. |
4.000s + |
1.000d + 1.000a |
|
II. |
. . . . . . . . . . . |
2.000s . . . . . . . . . . |
+ 500d + 500a |
Bu, I (1.000
d + 1.000
a) karşılığında değişilen, 2.000'e eşit, II
s'nin dolaşımını elden çıkartır.
4.000 I
s'yi şimdilik bir yana bırakırsak, sınıf II'de hala (
d+a)'nın dolaşımı vardır. Şimdi, II
(d+a) II[a] ve II [b] alt-sınıfları arasında şu şekilde bölünmüştür:
2) II. 500
d + 500
a = [a] (400
d + 400
a) + [b] (100
d + 100
a)
400
d[a] kendi alt-sınıfı içerisinde dolaşır; ücretlerini bununla alan emekçiler, kendilerini çalıştıran II[a] kapitalistlerden, kendilerinin ürettikleri gerekli geçim araçlarını satın alırlar.
Her iki alt-sınıftaki kapitalistler, artı-değerlerinin beşte-üçünü II[a]daki (gerekli) ürünlere ve beşte-ikisini II[b]'deki (lüks) ürünlere harcadıklarına göre, [a]'nın artı-değerinin beşte-üçü,yani 240'ı II[a] alt-sınıfının kendi içerisinde tüketilir; aynı şekilde, [b]'nin artı-değerinin beşte-ikisi (lüks mallar biçiminde üretilen ve bulunan) II[b] alt-sınıfı içerisinde tüketilir. .
II[a] ile II[b] arasında değişilmek üzere geriye kalan bir yandan II[a]: 160
a;
II[b] tarafından: 100
d + 60
a. Bunlar birbirlerini götürürler. Ücret olarak para biçiminde aldıkları 100 ile II[b]'deki emekçiler, II[a]'dan bu miktarda yaşam gereksinmeleri satın alırlar. II[b] kapitalistleri, gene aynı şekilde, II[a]'dan, artı-değerlerinin beşte-üçü miktarında, yani 60 değerinde gereksinmeler satın alırlar. II[a] kapitalistleri, böylece, yukarda varsayıldığı gibi, artı-değerlerinin beşte-ikisini, yani 160
a'yı, II[b] tarafından üretilen lüks mallara yatırmak için gerekli parayı elde etmiş olurlar
(sayfa 436) (ödedikleri ücretleri yerine koyan bir ürün olarak II[b] kapitalistleri tarafından elde tutulan 100d ve 60a). Demek ki, bunun şema şöyledir:
3)
II[a]. [400d] + [240a] + |
160 |
[b] . . . . . . . . . . . . . . . |
100d + 60a + [40a] |
köşeli parantez içerisindeki kalemler, ancak kendi alt-sınıfı içerisinde dolaşan ve tüketilenlerdir.
Ancak yaşam gereksinmeleri üreten II[a] kesimindeki kapitalistlerin durumunda sözkonusu olan, değişen-sermayeye yatırılan para-sermayenin dolaysız geriye akışı, yalnızca, meta üreticileri tarafından dolaşıma sokulan paranın, kendilerine, normal meta dolaşımı yoluyla döndüğü şeklinde olan ve daha önce sözü edilen genel yasanın, özel koşullar tarafından değişikliğe uğratılan bir ifadesidir. Bundan, ayrıca şu ikincil sonuç çıkıyor ki, meta üreticisinin ardında bir para-kapitalistinin bulunması ve sanayi kapitalistine para-sermaye (sözcüğün tam anlamıyla, yani para biçimindeki sermaye-değer) vermesi halinde bu paranın gerçek geriye akış noktası, bu para-kapitalistinin cebidir. Demek oluyor ki, dolaşımdaki para kitlesi, para şu ya da bu ölçüde bütün ellerde dolaştığı halde, bankalar vb. şeklinde örgütlenen ve merkezileştirilen bu para-sermaye kesimine ait bulunuyor. Bu kesimin kendi sermayesini yatırma şekli, bu bir kez daha, sanayi sermayesinin para-sermaye biçimine geriye çevrilmesi ile meydana getirildiği halde, onun para biçiminde sürekli sonal geri dönüşünü zorunlu kılar.
Metaların dolaşımı daima iki şeyi gerektirir: Dolaşıma sürülen metalar ile gene aynı şekilde dolaşıma sokulan parayı. "Dolaşım süreci ... ürünlerin doğrudan trampası gibi, kullanım-değerlerinin yer ve el değiştirmeleri ile sona ermiş olmaz. Para, belli bir metaın başkalaşım devresinin dışına düşmekle kaybolmaz. Dolaşım alanında öteki metaların boş bıraktığı yeni yerleri sürekli olarak doldurur." (Buch I, Kap. III, s. 93.)
Örneğin, II
s ile I
(d+a) arasındaki dolaşımda, biz, buraya, II'nin para olarak 500 sterlin yatırdığını varsaymıştık. Büyük toplumsal üreticiler toplulukları arasındaki dolaşımlardan oluşan sayısız dolaşım süreçlerinde, çeşitli toplulukların temsilcileri, çeşitli zamanlarda ilk kez alıcı olarak ortaya çıkarlar ve dolaşıma para sürerler. Pek özel koşullar dışında, bunu, başka bir şey
(sayfa 437) gerektirmese bile, çeşitli meta-sermayelerin üretim dönemlerindeki ve dolayısıyla da devirlerindeki farklılıklar zorunlu kılar. Aynı şekilde, bu 500 sterlin ile II, I'den aynı değerde üretim aracı satın alır ve I de, II'den, 500 sterlin değerinde tüketim malları satın alır. Şu halde, bu para II'ye geri akmaktadır, ama bu kesim bu geriye akış ile hiç bir şekilde zenginleşmemektedir. Dolaşıma ilk olarak para biçiminde 500 sterlin sürmüş ve oradan aynı değerde meta çekmiştir; sonra, 500 sterlin değerinde meta satmakta ve dolaşımdan aynı miktarda para çekmektedir; böylece, bu 500 sterlin kendisine geri gelmektedir. Gerçekte, II, dolaşıma 1.000 sterline eşit olan para olarak 500 sterlin, meta olarak 500 sterlin sürmüştür. Dolaşımdan meta olarak 500 sterlin, para olarak 500 sterlin çekmektedir. Dolaşım, I metalarında 500 sterlinin ve II metalarında 500 sterlinin kullanılması için para olarak yalnız 500 sterlin gerektirmektedir; şu halde, diğer üreticilerden meta alımı için para yatıran kimse, bunu ancak kendi metaını sattığı zaman tekrar elde etmiş oluyor. Dolayısıyla, eğer I, başlangıçta II'den 500 sterlinlik meta satın almış ve daha sonra II'ye 500 sterlin değerinde meta satmış olsaydı, bu 500 sterlinin II yerine I'e dönmesi gerekirdi.
Sınıf I'de, ücretlere yatırılan para, yanı para biçiminde yatırılan değişen-sermaye, bu biçim içinde, doğrudan değil, dolambaçlı bir yoldan dolaylı olarak dönmektedir. Ama II'de 500 sterlin değerindeki ücretler, doğrudan, emekçilerden kapitalistlere dönmektedir ve bu dönüş, bu alım ve satımın, tekrar tekrar aynı kimseler arasında sırayla meta alıcısı ve satıcısı şeklinde hareket ettikleri durumlarda daima dolaysızdır. Kapitalist II, emek-gücüne para olarak ödemede bulunmaktadır; ve böylece o, bu emek-gücünü, kendi sermayesine katarak, ücretliler olarak emekçileriyle ilişkisinde bir sanayi kapitalisti rolüne bürünmekte, ama bunu, ancak, kendisi için yalnızca para-sermayenin, üretken sermayeye çevrilmesi olan bu dolaşım hareketi aracılığı ile yapmaktadır. Bunun üzerine, ilk anda bir satıcı, kendi emek-gücünün satıcısı durumunda bulunan emekçi, ikinci durumda, şimdi meta satıcısı olarak hareket eden kapitalist karşısında bir alıcı, para sahibi bir kimse olarak ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde kapitalist, ücretlere yatırdığı parayı tekrar elde etmektedir. Bu metaların satışı bir hile ve dolandırıcılık anlamına gelmeyip, meta ve para olarak eşdeğerlerin değişilmesi olduğuna göre, bu, kapitalistin
(sayfa 438) kendisini zengin edebileceği bir süreç değildir. Emekçiye, önce para, sonra meta olarak iki kez ödeme yapmamaktadır. Parası, kendisine, emekçi bunu ona ait metalar ile değişir değişmez geri dönmektedir.
Bununla birlikte, değişen-sermayeye çevrilen para-sermaye, yani ücretlere yatırılan para, paranın kendi dolaşımında seçkin bir rol oynamaktadır, çünkü, emekçiler günü gününe yaşamak zorunda oldukları için, sanayi kapitalistlerine herhangi bir süre için kredi açacak durumları yoktur. Bu yüzden, değişen-sermayenin aynı anda para biçiminde, toplumun sayısız farklı noktalarında, farklı sanayi kollarındaki sermayelerin çeşitli devir dönemleri ne olursa olsun, bir hafta, vb. gibi belli kısa aralıklarla -kendilerini oldukça hızlı yineleyen zaman dönemleri için (ve bu dönemler ne kadar kısa olursa, bir seferde bu kanalla dolaşıma sokulan toplam para miktarı o kadar az olmaktadır)- yatırılması gereklidir. Kapitalist üretim yapan her ülkede böylece yatırılan para-sermaye, toplam dolaşımda nispeten kesin bir pay oluşturur; aynı para, kendi çıkış noktasına geri akmadan önce, ne kadar çok çeşitli kanallardan geçer, ve sayısız başka işler için dolaşım aracı olarak işlev yaparsa, bu pay, n derece büyük olur.
Şimdi de, I
(d+a) ile II
s arasındaki dolaşımı farklı bir açıdan gözden geçirelim.
I'deki kapitalistler, ücretlerin ödenmesi için 1.000 sterlin yatırmaktadır. Bu para ile işçiler, II'deki kapitalistlerden 1.000 sterlin değerinde geçim araçları alıyorlar. Bunlar da, gene, bu aynı para ile I'deki kapitalistlerden üretim araçları satın alıyorlar. Böylece I'deki kapitalistler, değişen-sermayelerini para biçiminde geri aldıkları halde, II'deki kapitalistler, değişmeyen-sermayelerinin yansını, meta sermayeden üretken sermayeye tekrar çevirmişlerdir. II'deki kapitalistler, I'den üretim araçları almak için para olarak bir 500 sterlin daha yatırmaktadırlar. I'deki kapitalistler bu parayı II'den tüketim malları almak için harcamaktadırlar. Bu 500 sterlin, böylece II'deki kapitalistlere dönmektedir. Bunlar, bu miktarı, metalara çevrilmiş olan değişmeyen-sermayelerinin son dörtte-birini, kendi üretken maddi biçimine tekrar çevirmek için yatırmaktadırlar. Bu para tekrar I'e akmakta ve o da II'den bir kez daha aynı miktarda tüketim malları çekmektedir.
(sayfa 439) Böylece 500 sterlin II'ye dönmektedir. II'deki kapitalistler, şimdi, önceki gibi, para olarak 500 sterline, değişmeyen sermaye olarak 2.000 sterline sahiptir ve bu 2.000 sterlin meta-sermaye biçiminden üretken sermaye biçimine daha yeni çevrilmiştir. 1.500 sterlin aracılığı ile, 5.000 sterlin değerinde bir meta miktarı dolaşıma sokulmuş bulunmaktadır. Şöyle ki: 1) I, çalıştırdığı emekçilere, aynı değerdeki emek-güçleri karşılığında 1.000 sterlin ödemektedir; 2) bu aynı 1.000 sterlin ile işçiler II'den geçim araçları almaktadırlar; 3) aynı para ile II, I'den üretim araçları almakta ve böylece onun 1.000 sterlin, tutarındaki değişen-sermayesini para biçiminde yerine koymaktadır; 4) II, I'den 500 sterlin değerinde üretim aracı satın almaktadır; 5) aynı 500 sterlin ile I, II'den tüketim malları almaktadır; 6) aynı 500 sterlin ile II, I'den üretim araçları almaktadır; 7) aynı 500 sterlin ile I, II'den geçim araçları almaktadır. Böylece, meta olarak dolaşıma sürdüğü ve karşılığında dolaşımdan meta olarak herhangi bir eşdeğer çekmediği 2.000 sterlinden ayrı olarak, 500 sterlin II'ye dönmüş olmaktadır.
[47]
Değişim, demek ki, şu yolu izlemektedir:
1) I, emek-gücü için, yani 1.000 sterline eşit metalar için para olarak 1.000 sterlin ödemektedir.
2) Emekçiler, para olarak, 1.000 sterlin tutarındaki ücretleri ile, II'den tüketim malları, yani 1.000 sterline eşit metalar satın almaktadır .
3) Emekçilerden aldığı 1.000 sterlin ile II, I'den aynı değerde üretim aracı, yani 1.000 sterline eşit metalar satın almaktadır.
Bu şekilde 1.000 sterlin, değişen-sermayesinin para-biçimi olarak I'e dönmüş olmaktadır.
4) II, I'den 500 sterlin değerinde üretim aracı, yani 500 sterline eşit metalar satın almaktadır.
5) Aynı 500 sterlin ile I, II'den tüketim malları, yani 500 sterline eşit metalar satın almaktadır.
6) Aynı 500 sterlin ile II, I'den üretim araçları, yani 500 sterline eşit metalar satın almaktadır.
7) Aynı 500 sterlin, ile I, II'den tüketim malları, yani 500 sterline eşit metalar satın almaktadır.
(sayfa 440)
Değişilen meta-değerlerin toplam miktarı: 5.000 sterlin.
II tarafından alım için yatırılan 500 sterlin kendisine dönmüş bulunmaktadır.
Sonuç şöyledir:
1) I, başlangıçta dolaşıma yatırdığı 1.000 sterlin miktarında değişen-sermayeye para biçiminde sahip bulunmaktadır. Ayrıca, kendi bireysel tüketimi için, kendi ürünlerinden 1.000 sterlin harcamıştır; yani 1.000 sterlin tutarındaki üretim araçlarının satışından aldığı parayı harcamış bulunmaktadır.
Öte yandan, para biçiminde bulunan değişen-sermayenin kendisini dönüştürmek zorunda bulunduğu maddi biçimin, yani emek-gücünün, sahibinin yaşamak için satması gereken biricik ticaret malı olması nedeniyle, tüketim yoluyla korunmuş, yeniden-üretilmiş ve tekrar kullanıma hazır hale getirilmiştir. Ücretli-emekçiler ile kapitalistlerin ilişkisi de aynı şekilde yeniden-üretilmiştir.
2) II'nin değişmeyen-sermayesi aynî olarak yerine konmuş ve bu aynı II tarafından dolaşıma sokulan 500 sterlin kendisine dönmüştür.
I'deki işçilere gelince bu M-P-M şeklinde basit bir dolaşımdır:
(emek-gücü)-
(1.000 sterlin, değişen sermaye I'in para-biçimi)-
(1.000 sterlin tutarında yaşam gereksinmeleri) bu 1.000 sterlin, metalar biçiminde, geçim araçları biçiminde varolan değişmeyen-sermaye II'nin aynı değer miktarını paraya çevirir.
II'deki kapitalistler için bu süreç, M-P'dir, bunların meta-ürünlerinin bir kısmının para-biçime dönüştürülmesidir, ve bu biçimden de üretken sermayeyi oluşturan öğelere, yani bunların gereksindikleri üretim araçlarının bir kısmına tekrar çevrilmesidir.
Üretim araçlarının diğer kısımlarının satın alınması için, II'deki kapitalistler tarafından yapılan para yatırımında (500 sterlin), II'nin henüz metalar (tüketim malları) biçiminde bulunan kısmının para-biçimini alacağı beklenmektedir; II'nin P ile I'in sattığı M'yi satın aldığı P-M hareketinde para (II), üretken sermayenin bir kısmına çevrilmiştir, oysa M (I), M-P hareketinden geçerek, paraya dönüştüğü halde, bu para, I için sermaye-değerin herhangi bir kısmını değil, paraya çevrilmiş olan ve yalnızca tüketim mallarına harcanan artı-değeri temsil eder.
P-M ... R ... M'-P' devresinde, ilk P-M hareketi, bir
(sayfa 441) kapitalistin, son, M'-P' hareketi (ya da bir kısmı) bir başka kapitalistin hareketidir; P'yi üretken sermayeye çeviren M'nin, (bu M'yi para ile değişen) M'nin satıcısı için, değişmeyen-sermayenin, değişen-sermayenin, ya da artı-değerin bir kısmını temsil edip etmemesi meta dolaşımının kendisi bakımından hiç bir önem taşımaz.
Sınıf I, meta-ürününün
d +
a kısmını ilgilendirdiği kadarıyla, dolaşımdan, bu dolaşıma sürdüğünden daha fazla para çeker. İlkönce, 1.000 sterlin değişen-sermaye, ona geri döner; sonra 500 sterlin değerinde üretim araçları satar (yukarda, değişim n° 4'e bakınız); artı-değerin yarısı, böylece, paraya dönmüştür; ardından (değişim n° 6) bir kez daha 500 sterlin değerinde üretim aracı satar ve böylece artı-değerin ikinci kısmı, yani tamamı, para biçiminde dolaşımdan çekilmiş olur. Şu halde ardarda: 1) 1.000 sterline eşit değişen-sermaye, tekrar paraya çevrilmiştir; 2) artı-değerin 500 sterline eşit yarısı paraya çevrilmiştir; 3) artı-değerin 500 sterline eşit öteki yarısı, hep birlikte 1.000
d + 1.000
a, 2.000 sterline eşit paraya çevrilmiştir. I, dolaşıma yalnız 1.000 sterlin sürdüğü halde (I
s'nin yeniden-üretimini sağlayan ve daha sonra tahlil edeceğimiz değişimler dışında), bu dolaşımdan iki katını çekmiştir. Kuşkusuz,
a, paraya çevrilir çevrilmez tüketim mallarına harcanarak başka ellere (II) geçer. I'deki kapitalistler dolaşımdan ancak
metalar biçiminde bu dolaşıma sürdükleri değer kadar
para çekerler; bu değerin artı-değer olması, yani kapitalistlere hiç bir şeye mal olmamaları olgusu, bu metaların değerini hiç bir şekilde değiştirmez; meta dolaşımındaki değerlerin değişimini ilgilendirdiği kadarıyla, bu olgunun herhangi bir önemi yoktur. Artı-değerin para biçimindeki varlığı, tıpkı yatırılan sermayenin kendi başkalaşımları sırasında büründüğü diğer bütün biçimler gibi, hiç kuşkusuz, geçicidir. Bu, I'deki metaların paraya çevrilmesi ile, daha sonra I'deki paranın II'deki metalara çevrilmesi arasında geçen zamandan daha uzun ömürlü değildir.
Eğer devirlerin daha kısa olduğu varsayılacak olsaydı -ya da, basit meta dolaşımı açısından, para dolaşımının daha hızlı olduğu varsayılsaydı- değişilen meta-değerleri dolaştırmak için daha az para bile yeterli olabilirdi; bu miktar, daima -eğer birbirini izleyen değişim sayısı belli ise- dolaşımdaki metaların fiyatlarının, ya da değerlerinin toplamı ile belirlenir. Bu değerler toplamının bir yandan ne oranda artı-değer, öte yandan ne oranda
(sayfa 442) sermaye-değerden oluştuğunun bir önemi yoktur.
Eğer I'deki ücretler, örneğimizde, yılda dört kez ödenecek olsaydı, bu, dört kez 250, yani 1.000 ederdi. Şu halde, I
d-½II
s dolaşımı, ve değişen-sermaye I
d ile I'deki emek-gücü arasındaki dolaşım için, para olarak 250 sterlin yeterli olurdu. Aynı şekilde, eğer I
a ile II
s arasındaki dolaşımda dört devir bulunsaydı, yalnızca 250 sterlin gerekecek, ya da 5.000 sterlin tutarındaki metaların dolaşımı için, toplam olarak 500 sterlin miktarında bir para ya da para-sermaye gerekli olacaktı. Bu durumda, her seferinde yarımşar olmak üzere ardarda iki kez yerine, her seferinde dörtte-bir olmak üzere, artı-değer, dört kez paraya çevrilebilecekti.
Eğer 4 nolu değişimde, II yerine I alıcı olarak hareket etseydi ve aynı değerde tüketim malları için 500 sterlin harcasaydı, II, bu aynı 500 sterlin ile, 5 nolu değişimde üretim araçları satın alırdı; 6) I, bu aynı 500 sterlin ile tüketim malları satın alır; 7) II, bu aynı 500 sterlin ile üretim araçları satın alır ve, böylece, 500 sterlin, daha önce II'de olduğu gibi, sonunda I'e döner. Artı-değer, burada, kapitalist üreticilerin kendileri tarafından harcanan para aracılığı ile, bireysel tüketimleri için paraya çevrilmiştir. Bu para, beklenmekte olan geliri, henüz satılmamış metaların içerdiği artı-değerden beklenen hasılatı temsil eder. 500 sterlinin bu geriye akışı ile artı-değer paraya çevrilmemiştir; çünkü, I
d metaları biçimindeki 1.000 sterlin dışında, I, 4 nolu değişimin sonunda, dolaşıma, para olarak, 500 sterlin sürmüştür ve bu, bizim bildiğimiz kadarıyla, metaların satışından elde edilen hasılat değil, ek paradır. Eğer bu para I'e geri dönerse, I, yalnızca kendi ek parasını geri almış olur, artı-değerini paraya çevirmiş olmaz. I'in artı-değerinin paraya çevrilmesi, ancak, bu artı-değerin bulunduğu I
a metalarının satışı ile olur ve her seferinde, ancak, metaların satışı ile elde edilen paranın, tüketim mallarının satın alınmasında yeniden harcanmasına kadar devam eder.
Ek para ile (500 sterlin) I, II'den tüketim malları satın alır; bu para, I tarafından harcanmıştır, ve bunun eşdeğerini II'nin metaları olarak elinde bulundurmaktadır; bu para ilk kez 500 sterlin tutarında metaın, II tarafından I'den satın alınması ile geri dönmüş olur; bir başka deyişle, para, I'in sattığı metaların eşdeğeri olarak geri döner ama bu metalar I'e hiç bir şeye mal olmazlar, bunlar I için artı-değer oluştururlar, ve
böylece, bu kesimin kendisi tarafından dolaşıma sokulan para, kendi artı-değerini (sayfa 443) paraya çevirir. İkinci kez satın almakla (n° 6) I de, aynı şekilde, kendi eşdeğerini II'nin metaları olarak elde etmiştir. Şimdi, diyelim ki, II, I'den üretim araçları satın almıyor (n° 7). Bu durumda, I, tüketim araçları için fiilen 1.000 sterlin ödemiş olur ve artı-değerinin tamamını gelir olarak tüketir; yani, bunun 500'ünü kendi I metaları olarak (üretim araçları olarak) ve 500'ünü de para olarak harcamıştır; öte yandan; elinde stok, olarak, hâlâ, kendi metaları (üretim araçları) biçiminde 500 sterlin vardır, ve buna karşılık 500 sterlini para olarak elden çıkartmış olur.
Tersine, II, kendi değişmeyen-sermayesinin dörtte-üçünü, meta-sermaye biçiminden üretken sermaye biçimine çevirmiş olur; ama dörtte-biri (500 sterlin) para-sermaye biçiminde, fiilen atıl para biçiminde, ya da işlevinden alıkonmuş para biçiminde elde tutulur. Bu durum belli bir süre devam edecek olursa, II, yeniden-üretim ölçeğini dörtte-bir azaltmak zorunda kalır.
Bununla birlikte, I'in üretim araçları olarak elinde bulunan 500, metalar biçiminde mevcut olan artı-değer değildir; bunlar, para olarak yatırılan 500 sterlinin yerini tutar ve I, bu paraya, meta-biçimindeki 1.000 sterlinlik artı-değerden ayrı olarak sahip bulunmaktadır. Para biçiminde, bunlar, daima çevrilebilir haldedirler; metalar olarak, bunlar, o an için satılamaz haldedirler. Şu kadarı açıktır ki, basit yeniden-üretim -üretken sermayenin her öğesinin hem I'de ve hem de II'de yerine konması gereken bu yeniden-üretim- ancak, I'in ilk kez salıverdiği 500 sarı kız kendisine döndüğü takdirde mümkündür.
Eğer bir kapitalist (burada, hâlâ, bütün ötekilerini temsil eden sanayi kapitalistlerini ele almak durumundayız) tüketim, malları için para harcarsa, bu para ile bir ilişiği kalmaz, bu para her ölümlünün izlediği yolu izler. Bu para kendisine, onu ancak metalarla, yani kendi meta-sermayesi ile değişerek dolaşımdan çekip çıkardığı takdirde geri döner. Tüm yıllık meta-ürünün (meta-sermayesinin) değeri, böylelikle de bu sermayenin öğelerinin herbiri, yani her bireysel metaın değeri, kapitalisti ilgilendirdiği kadarıyla, değişmeyen sermaye-değere, değişen sermaye-değere ve artı-değere bölünebilir. Her bireysel metaın (meta-ürünü oluşturan öğeler olarak) paraya çevrilmesi, bu yüzden, aynı zamanda, tüm meta-üründe bulunan artı-değerin belli bir kısmının paraya çevrilmesidir. Bu durumda, öyleyse, artı-değerini paraya çeviren, ya da gerçekleştiren parayı -onu tüketim mallarına harcadığında-
(sayfa 444) dolaşıma sürenin kapitalistin kendisi olduğu sözcüğü sözcüğüne doğrudur. Kuşkusuz bu, bir özdeş sikkeler sorunu değil, kendi kişisel gereksinmelerini karşılamak için daha önce dolaşıma soktuğu nakit paraya (ya da bu paranın bir kısmına) eşit belli miktarda bir nakit para sorunudur.
Uygulamada bu, iki şekilde olur: Eğer girişim, içinde bulunulan yılda henüz açılmış ise, kapitalistin bu işten elde edeceği hasılattan bir kısmını kendi kişisel tüketimi için kullanabilmesi için epeyce bir sürenin, en azından birkaç ayın geçmesi gerekir. Ama bu yüzden o, bir an bile tüketimine ara vermez. Kendisine hâlâ bir artı-değer koparabileceği umuduyla bir para yatırımı (ya kendi cebinden ya da kredi aracılığı ile bir başkasının cebinden olmasının bir önemi yoktur) yapar; ama böyle yapmakla, daha sonra gerçekleşecek olan artı-değerin gerçekleşmesi için bir dolaşım aracını da yatırmış olur. Eğer tersine, girişim, uzunca bir süredir düzenle işliyorsa, ödemeler ve hasılat, bütün yıl boyunca farklı vadelere dağılmış durumdadır. Ama tek bir şey, yani kapitalistin beklediği tüketim, kesintisiz devam eder, ve bu tüketimin hacmi, alışılagelen ya da tahmin edilen gelirin belli bir oranı üzerinden hesap edilir. Satılan metaın bir kısmı ile birlikte, yılda üretilecek artı-değerin bir kısmı da gerçekleşir. Ne var ki, eğer bütün yıl boyunca, üretilen metalardan, ancak, içerdikleri değişmeyen ve değişen sermayeyi yerine koymaya yetecek kadarı satılırsa ya da eğer fiyatlar, tüm yıllık meta-ürünün satışı ile, yalnızca bu ürünün içerdiği yatırılan sermaye-değeri ancak gerçekleştirebilecek ölçüde düşmüş olsaydı, o zaman, gelecekteki artı-değere bel bağlayarak yapılan para harcamasının tahmini niteliği açıkça ortaya çıkmış olurdu. Eğer bizim kapitalistimiz, başarısızlığa uğrarsa, alacaklıları ile mahkeme, kendisinin tahmini özel harcamalarının, iş hacmi ve alışılagelen ya da normal olarak buna tekabül eden artı-değer hasılatı ile orantılı olup olmadığını araştırır.
Tüm kapitalist sınıfı ilgilendirmesi bakımından, dolaşıma, kendi artı-değerinin gerçekleştirilmesi için (ve aynı şekilde, değişmeyen ve değişen sermayesinin dolaşımı için de) gerekli parayı, gene kendisinin sürmesi gerektiği konusundaki önerme, aykırı (
paradoxical) görünmek şöyle dursun, bütün mekanizmanın zorunlu bir koşulu olarak ortaya çıkar. Çünkü burada yalnızca iki sınıf vardır: yalnız kendi emek-gücüne sahip olan işçi-sınıfı ile toplumsal
(sayfa 445) üretim araçları ve para üzerinde tekeli olan kapitalist sınıf. Eğer metaların içerdiği artı-değerin gerçekleşmesi için gerekli parayı ilk anda kendi kaynaklarından yatıracak olan işçi-sınıfı olsaydı, asıl bu durum bir aykırılık (
paradox) olurdu. Ama, bu yatırımı, bireysel kapitalist, ancak, alıcı olarak hareket etmekle, tüketim mallarının satın alınması için para
harcamakla ya da, emek-gücü ya da üretim aracı olsun, üretken sermayesinin öğelerinin satın alınmasına para
yatırmakla yapmaktadır. Kapitalist, karşılığında bir eşdeğer almaksızın asla parasından ayrılmaz. Dolaşıma, parayı, ancak, tıpkı bu dolaşıma metaları sürdüğü gibi sokar. Her iki durumda da, o, bunların dolaşımının başlangıç noktası gibi hareket eder.
Asıl süreci iki durum gözlerden gizler:
1) Sanayi sermayesinin,
tüccar sermayesinin (bu sermayenin ilk biçimi daima paradır, çünkü tüccar, tüccar olarak, herhangi bir "ürün" ya da "meta" yaratmaz)
ve para-sermayenin dolaşım süreci içerisinde, özel türde kapitalistler tarafından kullanılan bir nesne olarak görünmesi.
2) Artı-değerin -daima önce sanayi kapitalistinin elinde bulunması zorunlu olan artı-değerin- ortaya çıkış araçları olarak çeşitli kategorilere bölünmesi ve bu kategoriler ile, sanayi kapitalisti dışında, toprak sahibinin (toprak rantı için), tefecinin (faiz için) vb., ayrıca, hükümet ile devlet memurlarının, irat sahiplerinin vb. ortaya çıkmaları. Bu takım, sanayi kapitalistleri karşısında alıcılar ve bu bakımdan, onun metalarını paraya çevirenler şeklinde ortaya çıkarlar; bunlar da, dolaşıma,
pro parte[10*] "para" sürerler ve kapitalist bunu onlardan alır. Ne var ki, bunların bu parayı aslında hangi kaynaktan aldıkları ve durmadan almaya devam ettikleri daima unutulur.
VI. KESİM I'İN DEGİŞMEYEN-SERMAYESİ[48]
Şimdi geriye, kesim I'deki 4.000. tutarında değişmeyen-sermayenin tahlili kalıyor. Bu değer, bu miktar metaın üretilmesinde tüketilen üretim araçlarının -kesim I'deki meta-üründe yeniden ortaya çıkan- değerine eşittir. I'in üretim sürecinde üretilmeyip bu sürece bir önceki yıl boyunca sabit bir değer, kendi üretim
(sayfa 446) araçlarının bilinen değeri olarak giren tekrar ortaya çıkan bu değer, şimdi, I'in meta kitlesinin II. kategori tarafından emilmeyen bütün kısmında vardır. Ve böylece I'deki kapitalistlerin eline kalan bu meta kitlesinin değeri, bunların tüm yıllık meta-ürünlerinin değerinin üçte-ikisine eşittir. Belirli bir üretim aracı üreten bireysel kapitalist sözkonusu olduğunda şunu söyleyebiliriz: O, kendi meta-ürününü satmaktadır; bunu paraya çevirmektedir. Bunu paraya çevirmekle o, aynı zamanda, ürünün değerinin değişmeyen kısmını da tekrar paraya çevirmiştir. Değerin paraya çevrilen bu kısmı ile, bir kez daha diğer meta satıcılarından üretim araçları satın alır ya da, ürününün değerinin değişmeyen kısmını, üretken değişmeyen-sermaye işlevine yeniden devam edebileceği maddi bir biçime dönüştürür. Ama şimdi bu varsayım olanaksız hale gelmektedir. I'in kapitalist sınıfı, üretim aracı üreten kapitalistlerin toplamını içermektedir. Üstelik, bunların eline bırakılan 4.000 değerindeki meta-ürün, toplumsal ürünün, bir başkası ile değişilmesi olanaksız bir kısmıdır, çünkü yıllık üründen böyle diğer bir kısım geriye kalmamaktadır. Bu 4.000'in dışında geriye kalan hepsi, elden çıkartılmış durumdadır. Bir kısım, toplumsal tüketim fonu tarafından emilmiştir, bir diğer kısım, kesim I ile değişebileceği her şeyi zaten değişim yolu ile elden çıkartmış bulunan kesim II'nin değişmeyen-sermayesini yerine koymak zorundadır.
Meta-ürün I'in tamamının, maddi biçimi içerisinde, üretim araçlarından, yani değişmeyen-sermayenin maddi öğelerinden ibaret olduğunu anımsayacak olursak, bu güçlük kolayca çözülmüş olur. Daha önce II'de tanık olduğumuz aynı olaya, burada da, ancak farklı bir görünüş içerisinde gene raslıyoruz. II'nin durumunda bütün meta-ürün, tüketim mallarından oluşuyordu. Şu halde, bunun, ücretler ve bu üründe bulunan artı-değerin toplamı ile ölçülen bir kısmı kendi üreticileri tarafından tüketilebilir. Burada, I durumunda ise, bütün ürün, üretim araçlarından, binalardan, makinelerden, gemilerden, ham ve yardımcı maddelerden vb. oluşmaktadır. Bunların bir kısmı, yani bu alanda kullanılan değişmeyen-sermayeyi yerine koyan kısmı, bu nedenle, kendi maddi biçimi içerisinde, üretken sermayenin bir öğesi olarak hemen yeniden işlev yapabilir. Dolaşıma girdiği zaman da, sınıf I içerisinde dolaşımda bulunur. II'de, ürünün bir kısmı, kendi üreticileri tarafından aynî olarak bireysel bir biçimde tüketildiği halde,
(sayfa 447) I'de, ürünün bir kısmı, kendi kapitalist üretici1eri tarafından aynî olarak üretken bir biçimde tüketilir.
I'in meta-ürününün 4.000
s'ye eşit kısmında, bu kategoride tüketilen değişmeyen sermaye-değer tekrar ortaya çıkar ve bunu, derhal üretken değişmeyen-sermaye işlevini yeniden. başlayabileceği maddi bir biçim içerisinde yapar, II'de, 3.000 değerindeki meta-ürünün, değeri, ücretler
artı artı-değere eşit (1.000'e eşit) olan kısmı, doğrudan doğruya II'nin kapitalistleri ile emekçilerinin bireysel tüketimine geçer, oysa öte yandan, bu meta-ürünün (2.000'e eşit) değişmeyen-sermaye değeri, II'deki kapitalistlerin üretken tüketimine tekrar giremez, ama bunun I ile değişilerek yerine konması gereklidir.
I'de, tersine 6.000 değerindeki meta-ürünün, değeri, ücretler ile artı-değerin toplamına, eşit (2.000'e eşit) kısmı, üreticilerinin bireysel tüketimine geçmez ve bunu, maddi biçimi nedeniyle yapamaz. Önce II ile değişilmesi gereklidir. Bu ürünün değerinin 4.000'e eşit değişmeyen kısmı, tersine, -kapitalist sınıf I, bir bütün olarak alındığında- bu sınıfın değişmeyen-sermayesinin işlevini hemen devam ettirebilecek maddi bir biçim içerisindedir. Bir başka deyişle, kesim I'in tüm ürünü, maddi biçimleri nedeniyle, kapitalist üretim biçimi altında, ancak değişmeyen-sermayenin öğeleri olarak hizmet edebilecek kullanım-değerlerinden oluşmaktadır. Şu halde, 6.000 değerindeki bu ürünün üçte-biri (2.000) kesim II'nin değişmeyen-sermayesini ve öteki üçte-ikisi kesim I'in değişmeyen-sermayesini yerine koyar.
Değişmeyen-sermaye I, şu kadarı demir işlerinde, şu kadarı kömür madenlerinde vb. olmak üzere, üretim araçlarının çeşitli üretim kollarına yatırılmış bulunan çok sayıda farklı sermaye gruplarından oluşur. Bu sermaye gruplarından herbiri ya da bu toplumsal grup sermayelerden herbiri de, gene, şu ya da bu sayıdaki bağımsız işlev yapan bireysel sermayelerden oluşur. Önce, toplumun, örneğin 7.500 değerindeki (bu, milyonlar vb. anlamına da gelebilir) sermayesi, herbiri çeşitli sermaye gruplarının bileşimidir; 7.500 değerindeki toplumsal sermaye, herbiri özel bir üretim koluna yatırılmış bulunan ayrı kısımlara bölünmüştür; toplumsal sermaye-değerin, belirli üretim kollarına yatırılan her kısmı, maddi biçimi yönünden, kısmen bu belirli üretim alanında gerekli üretim araçlarından, kısmen de bu girişim için gerekli görülen ve buna göre eğitilmiş bulunan, ve her bireysel üretim alanında
(sayfa 448) yapılacak özgül iş türüne uygun düşen işbölümü ile çeşitli şekiller almış emek-gücünden oluşur. Toplumsal sermayenin her hangi bir belirli üretim koluna yatırılmış bulunan her kısmı da, gene, bu alana yatırılmış bulunan ve bağımsız olarak işlev yapan bireysel sermayelerin toplamından oluşmuştur. Bu, her iki kesime de, hem I'e ve hem de II'ye aynen uygulanır.
I'de kendi meta-ürünü biçiminde tekrar ortaya çıkan değişmeyen sermaye-değere gelince, bu, kısmen, ürün olarak çıktığı belirli üretim alanına (ya da hatta bireysel girişime) üretim aracı olarak tekrar girer; örneğin, tahıl, tahıl üretimine, kömür, kömür üretimine, demir, makineler biçiminde, demir üretimine vb. tekrar girer.
Bununla birlikte, I'deki değişmeyen sermaye-değeri oluşturan kısmi ürünler, kendi özel ya da bireysel üretim alanına doğrudan dönmediklerine göre, bunlar, yalnızca yerlerini değiştirirler. Bunlar, maddi biçimleriyle, kesim I'in öteki üretim alanlarına geçerler, oysa kesim I'in geri kalan alanlarının ürünü, bunları aynî olarak yerine kor. Bu, ürünlerin salt bir yer değiştirmesidir. Bunların tümü, I'deki değişmeyen-sermayeyi yerine koyan etmenler olarak tekrar girerler, ancak I'in aynı grubu yerine başka bir grubuna girerler. Burada, I'in bireysel kapitalistleri arasında bir değişim sözkonusu olduğuna göre, bu, değişmeyen-sermayenin bir maddi biçiminin, bu sermayenin başka bir maddi biçimi ile, bir tür üretim aracının, başka türdeki üretim aracıyla değişimidir. I'deki değişmeyen-sermayenin farklı bireysel kısımlarının kendi aralarındaki bir değişimdir. Kendi alanlarında doğrudan üretim aracı şeklinde hizmet etmeyen ürünler, kendi üretim yerlerinden bir başkasına aktarılırlar ve böylece karşılıklı olarak birbirlerinin yerlerini alırlar. Bir başka deyişle (II'deki artı-değer durumunda gördüğümüze benzer şekilde), I'deki her kapitalist, bu miktar metadan, 4.000 değerindeki değişmeyen-sermayesindeki payı ile orantılı olarak, kendisi için gerekli üretim araçlarını çeker. Üretim, eğer, kapitalist olacağına, toplumsallaştırılmış olsaydı, kesim I'in bu ürünleri, düzenli olarak, bu kesimin değişik kollarına yeniden-üretim amaçları için üretim araçları olarak tekrar dağıtılır, bir kısım, ürün biçiminde çıktığı üretim alanında doğrudan kaldığı halde, bir başkası, öteki üretim yerlerine geçer ve böylece, bu kesimdeki çeşitli üretim yerleri arasında sürekli bir gidiş-geliş hareketine yol açardı.
(sayfa 449)
VII. HER İKİ KESİMDEKİ DEĞİŞEN-SERMAYE
VE ARTI-DEĞER
Demek oluyor ki, yıllık tüketim maddeleri üretiminin toplam değeri, yıl boyunca yeniden üretilen değişen sermaye-değer II, yeni üretilen artı-değer Il'nin (yani yıl boyunca II tarafından üretilen değere eşit olan) ve yıl boyunca yeniden üretilen değişen sermaye-değer I ve yeni üretilen artı-değer I'in (yani yıl boyunca I tarafından yaratılan değer) toplamına eşittir.
Basit yeniden-üretim varsayımına göre, yıllık tüketim malları üretiminin toplam değeri, demek ki, yıllık değer ürüne, yani yıl boyunca toplumsal emek tarafından üretilen toplam değere eşittir; bunun zaten böyle olması gerekir, çünkü basit yeniden-üretimde bütün bu değer tüketilmektedir.
Toplam toplumsal işgünü iki kısma ayrılmıştır: 1) Yıl boyunca, 1.500
d değer yaratan gerekli-emek; 2) 1.500
a ek değer ya da artı-değer yaratan artı-emek. Bu değerlerin toplamı olan 3.000, yıllık tüketim malları üretiminin değerine eşittir - 3.000. Yıl boyunca üretilen tüketim mallarının toplam değeri, bu nedenle, toplam toplumsal işgünü tarafından o yıl boyunca üretilen değere eşittir, toplumsal değişen-sermayenin değeri ile toplumsal artı-değerin toplamına eşittir, o yılın toplam yeni ürününe eşittir.
Ama biz, bu iki değer büyüklüğünün Il'deki metaların toplam değerine eşit oldukları halde, bu tüketim mallarının, toplumsal üretimin bu kesiminde üretilmediklerini biliyoruz. Bunlar, birbirlerine eşittir, çünkü II'de tekrar ortaya çıkan değişmeyen sermaye-değer, I tarafından yeni üretilen değere (değişen-sermayenin değeri ile artı-değerin toplamına) eşittir; bu nedenle, I
(d+a), II'nin ürününün, (kesim II'deki) üreticileri için değişmeyen sermaye-değeri temsil eden kısmını satın alabilirler. Öyleyse bu, II'deki kapitalistlerin ürünlerinin değerinin bu kapitalistler için
s+d+a'ya ayrıldığı halde, toplum açısından niçin
d+a'ya bölünebileceğini göstermektedir. Bunun tek nedeni, II
s'nin burada, I
(d+a)'ya eşit olması ve toplumsal ürünü oluşturan bu iki kısmın, değişim yoluyla maddi biçimlerini aralarında değişmeleri ve böylece de, bu dönüşümden sonra II
s'nin bir kez daha üretim araçları ve I
(d+a)'nın tüketim malları biçiminde var olmasıdır.
Adam Smith'i, yıllık ürünün değerinin kendini,
d+a'ya ayırdığını düşünmeye sevkeden işte bu durumdur. Bu, 1) ancak, yıllık ürünün tüketim mallarını içeren kısmı için doğrudur ve,
(sayfa 450) 2) bu toplam değerin lI'de üretildiği ve bu ürünün değerinin, II'ye yatırılan değişen-sermayenin değeri ile, II'de üretilen artı-değerin toplamına eşit olduğu anlamında ise doğru değildir. Ancak, II
(s+d+a)'nın II
(d+a) + I
(d+a)'ya eşit olduğu anlamında, ya da, Il
s, I
(d+a)'ya eşit olduğu için doğrudur.
Ayrıca şu sonuçlar da çıkar:
Toplumsal işgünü (yani işçi-sınıfının tamamının bütün yıl boyunca harcadığı emek), her bireysel işgünü gibi, ancak iki kısma bölünür, gerekli-emek ile artı-emeğe; ve bu işgünü tarafından üretilen değer, dolayısıyla aynı şekilde, kendisini, ancak iki kısma, yani değişen-sermayenin değerine, ya da emekçinin kendini yeniden-üretme araçlarını satın aldığı değer kısmı ile, kapitalistin kendi bireysel tüketimi için harcayabileceği artı-değere ayırır. Ne var ki, toplum açısından, toplumsal işgününün bir kısmı, salt,
yeni değişmeyen-sermayenin üretimine, yani emek-sürecinde salt üretim aracı olarak ve bu nedenle de emek-sürecinin yanı sıra, değerin kendisini genişletme sürecinde değişmeyen-sermaye biçiminde işlev yapmaya ayrılan ürünlerin üretimine harcanır. Varsayımımıza göre, toplam toplumsal işgünü, kendisini, 3.000 değerinde bir para-değer şeklinde göstermekte ve bunun ancak üçte-biri ya da 1.000'i, tüketim malları, yani kendisinde değişen-sermayenin tüm değeri ile toplumun tüm artı-değerinin sonal olarak gerçekleştiği metaları imal eden kesim Il'de üretilmiştir. Demek oluyor ki, bu varsayım gereğince, toplumsal işgününün üçte-ikisi, yeni değişmeyen-sermayenin üretiminde kullanılmaktadır. Kesim I'deki, bireysel kapitalistler ile emekçiler açısından, toplumsal işgününün bu üçte-ikisi, tıpkı kesim lI'deki toplumsal işgününün son üçte-biri gibi, yalnızca, değişen-sermaye ile artı-değerin toplamının üretimine hizmet ediyor; toplum ve aynı şekilde ürünün kullanım-değeri açısından da, toplumsal işgününün bu üçte-ikisi, ancak, üretken tüketim sürecinde bulunan ya da bu süreçte tüketilmiş olan, değişmeyen-sermayenin karşılığını üretir. Bireysel açıdan da bakıldığında, işgününün bu üçte-ikisi, ancak değişen-sermayenin değeri ile, üretici için artı-değerin toplamına eşit bir toplam değer üretmekle birlikte, ücretlerin ya da artı-değerin harcanabileceği herhangi bir kullanım-değeri üretmemektedir; çünkü bunların ürünleri, üretim araçlarıdır.
Önce şunu dikkate almak gerekir ki, ister I'de, ister II'de olsun, toplumsal işgününün hiç bir kısmı, bu iki büyük üretim
(sayfa 451) alanında kullanılan ya da işlev yapmakta olan, değişmeyen-sermayenin değerinin üretimine hizmet etmez. Bu, ancak, 4.000 I
s + 2.000 II
s'ye eşit değişmeyen sermaye-değere ek olarak, 2.000 I
(d+a) + 1.000 II
(d+a)'ya eşit ek değer üretir. Üretim araçları biçiminde üretilmiş olan yeni değer, henüz değişmeyen-sermaye değildir. Bunun, bu işlevi, ancak ilerde yapması düşünülmüştür.
II'nin tüm ürünü -tüketim malları- kullanım-değeri olarak maddi biçimi içerisinde somut şekilde ele alınırsa, II tarafından harcanan toplumsal işgününün üçte-birinin bir ürünüdür. Bu, emeğin kendi somut biçimi içerisindeki -bu kesimde yapılan dokumacılık, fırıncılık. vb. gibi işlerde harcanan emeğin- ürünüdür; emek-sürecinin öznel bir öğesi olarak işlev yapması ölçüsünde bu emeğin bir ürünüdür. II'deki bu ürünün değerinin değişmeyen kısmına gelince, bu, ancak yeni bir kullanım-değeri, yeni bir maddi biçim içerisinde, tüketim malları biçiminde tekrar ortaya çıkmaktadır; oysa daha önce, üretim araçları biçiminde mevcuttu. Bunun değeri, emek-süreci aracılığı ile, eski maddi biçiminden yeni maddi biçimine aktarılmıştır. Ama ürün-değerin 2.000'e eşit bu üçte-ikisinin
değeri, II'nin bu yılki kendini genişletme sürecinde üretilmemiştir.
Nasıl ki, emek-süreci açısından Il'nin ürünü, yeni işlev yapan canlı emeğin, ve bu süreçte kullanıldığı varsayılan ve bu emeğin, kendi nesnel koşulları içerisinde olduğu şekilde kendini maddileştirdiği üretim araçlarının bir sonucu ise, kendini genişletme süreci açısından da, II'nin 3.000'e eşit bulunan ürününün değeri, toplumsal işgününün yeni eklenen üçte-biri tarafından üretilen yeni bir değer (500
d + 500
a = 1.000) ile, burada incelenmekte olan II'nin şimdiki üretim sürecinden önceki geçmiş bir toplumsal işgününün üçte-ikisini içeren değişmeyen bir değerden oluşmaktadır. Il'nin ürününün değerinin bu kısmı, bu ürünün kendisinin bir kısmında ifadesini bulmaktadır. Bu kısım, 2.000 değerinde bir tüketim malları kitlesinde, ya da toplumsal işgününün üçte-ikisinde bulunmaktadır. Bu, bu değer kısmının tekrar ortaya çıktığı yeni kullanım-biçimidir. Tüketim mallarının 2.000 II
s'ye eşit kısmının, I'in, I(1.000
d + 1.000
a)'sına eşit üretim araçları ile değişilmesi, demek ki, gerçekte -bu yılın emeğinin herhangi bir kısmını oluşturmayan ve bu yıldan önce geçen- toplam işgününün üçte-ikisinin, bu yıl yeni eklenen işgününün üçte-ikisi ile değişimini temsil ediyor. Bu yılın toplumsal işgününün üçte-ikisi, içerisinde, bu yıldan önce
(sayfa 452) harcanan ve gerçekleşmiş olan işgününün üçte-ikisinin nesneleştiği bir yılda tüketilen tüketim maddelerinin değerinin bir kısmı karşılığında değişilmeksizin, değişmeyen-sermayenin üretiminde kullanılamaz ve, aynı zamanda, kendi üreticileri için, değişen sermaye-değer ile artı-değerin toplamını oluşturamaz. Bu, bu yılın işgününün üçte-ikisinin, bu yıldan önce harcanan işgününün üçte-ikisi karşılığında değişimi, bu yılın emek-zamanının, geçen yılın emek-zamanı ile bir değişimidir. Bu durum, toplumsal işgününün tamamına ait değer-ürünün, bu işgününün üçte-ikisi, içerisinde, değişen sermaye ya da artı-değerin gerçekleştirilebileceği malların üretiminden çok, yıl boyunca tüketilen sermayenin yerine konması için üretim araçlarının üretiminde harcandığı halde kendisini nasıl olup da, değişen sermaye-değer ile artı-değerin toplamına ayırabildiği konusundaki gizemi açıklamaktadır. Bunun en basit açıklaması, I'deki kapitalistler ile emekçilerin, kendi ürettikleri (ve tüm yıllık ürünün değerinin dokuzda-ikisini oluşturan), değişen sermaye-değer ile artı-değerin toplamını gerçekleştirdikleri, II'nin ürününün değerinin üçte-ikisinin, salt değerleri yönünden, içinde bulunulan yıldan önceki yılın toplumsal işgününün üçte-ikisinin ürünü olmasıdır.
I ve II'nin toplumsal ürününün toplamı -üretim araçları ile tüketim malları- gerçekte, bunların kullanım-değeri açısından bakıldığında, somut, maddi biçimleri içerisinde, bu yıla ait emeğin ürünüdür; ancak, bu emeğin kendisine, bir emek-gücü harcaması, değer yaratan bir emek değil de, yararlı ve somut bir emek gözüyle bakıldığı ölçüde bu böyledir. Ve hatta, üretim araçlarının kendilerini yeni ürünlere, bu yılın ürünlerine, bunların üzerinde işlem yaparak, salt kendilerine eklenen canlı emek aracılığı ile çevirmiş bulunmaları anlamında bile, bu ilk önerme doğrudur. Tersine, bu yılın emeği, kendisinden bağımsız üretim araçları olmaksızın, emek aletleri ile üretim malzemeleri olmaksızın, kendisini ürünlere çeviremezdi.
VIII. HER iKİ KESİMDEKİ DEĞİŞMEYEN
SERMAYE
Ürünün 9.000 toplam değeri ile, bunun bölündüğü kategorilerin tahlili, bireysel bir sermaye tarafından üretilen değerin tahlilinden daha büyük bir güçlük göstermez. Tersine, bunlar özdeştirler.
(sayfa 453)
Burada yıllık toplumsal ürünün tamamı, herbirisi bir yıl olmak üzere üç toplumsal işgününü kapsar. Bu işgünlerinin herbirinin ifade ettiği değer 3.000 ve böylece toplam ürünün ifade ettiği değer, 3 x 3.000'e, yani 9.000'e eşittir.
Ayrıca, şimdi tahlil etmekte olduğumuz ürünün bir yıllık üretim sürecinden
önce, bu iş zamanının aşağıdaki kısımları geçmiştir: Kesim I'de (4.000 değerinde bir ürün ile) bir işgününün üçte-dördü, kesim II'de (2.000 değerinde bir ürün ile) bir işgününün üçte-ikisi olmak üzere 6.000 değerinde bir ürün ile, toplam iki toplumsal işgünü. İşte bu nedenle, 4.000 I
s + 2.000 II
s = 6.000
s, üretim araçlarının değeri ya da toplumsal ürünün toplam değerinde tekrar ortaya çıkan, değişmeyen sermaye-değer olarak boy gösterir.
Üstelik, kesim I'de yeni eklenen bir yıllık toplumsal işgününün üçte-biri, gerekli-emek, ya da, 1.000 I
d değişen-sermayenin değerini yerine koyan ve I tarafından kullanılan emeğin fiyatını ödeyen emektir. Aynı şekilde, Il'deki bir toplumsal işgününün altıda-biri, 500 değerinde gerekli-emektir. Şu halde, toplumsal işgününün yarısının değerini ifade eden, 1.000 I
d + 500 II
d =1.500
d, bu yıl eklenen ve gerekli-emekten oluşan toplam işgününün ilk yarısının değer ifadesidir.
Ensonu, kesim I'de, 1.000 değerinde bir ürün ile toplam işgününün üçte-biri, artı-emektir; kesim II'de, 500 değerinde bir ürün ile işgününün altıda-biri artı-emektir. Bunların ikisi birlikte ek toplam işgününün öteki yarısını oluşturur. Demek ki, üretilen toplam artı-değer, 1.000 I
a + 500 II
a, yani 1.500
a'ya eşittir.
Şu halde:
Toplumsal ürünün değerinin değişmeyen sermaye kısmı (
s):
Üretim sürecinden önce harcanan iki işgünü; değer ifadesi = 6.000.
Yıl boyunca harcanan gerekli-emek (
d):
Yıllık üretimde harcanan bir işgününün yarısı; değer ifade si = 1.500.
Yıl boyunca harcanan artı-emek (
a):
Yıllık üretimde harcanan bir işgününün yarısı; değer ifade si = 1.500.
Yıllık emek tarafından üretilen değeri (
d+a)= 3.000.
Ürünün toplam değeri (
s+d+a) = 9.000.
Demek ki, güçlük, bizzat toplumsal ürünün değerinin tahlilinde
(sayfa 454) değil. Asıl zorluk, toplumsal ürünün
değerini oluşturan kısımlar ile bu değerin
maddi öğelerinin karşılaştırılmasında ortaya çıkıyor.
Değişmeyen değerin salt yeniden ortaya çıkan kısmı, bu ürünün,
üretim araçlarından oluşan kısmına eşittir ve bu kısım içerisine katılmış durumdadır.
d+a'ya eşit yıllık yeni değer-ürün, bu ürünün,
tüketim mallarından oluşan kısmının değerine eşittir ve bu kısım içerisine katılmış durumdadır.
Ama burada önemi olmayan istisnalar dışında, üretim araçları ile tüketim malları, tamamen farklı türden metalar, büsbütün farklı maddi ya da kullanım-biçiminde ürünlerdir ve bu yüzden de, birbirinden tamamen farklı somut emek sınıflarının ürünleridir. Geçim araçlarının üretiminde makine kullanan emek, makine imal eden emekten geniş ölçüde farklıdır. Değer ifadesi 3.000 olan toplam yıllık işgününün tamamı, 3.000'e eşit tüketim mallarının üretiminde harcanmış gibidir; 1.500
d + 1.500
a'ya eşit olan bu 3.000, kendini, yalnız değişen sermaye-değer ile artı-değere böldüğü için, değerin değişmeyen kısmı burada tekrar görünmemektedir. Öte yandan, 6.000 değerindeki değişmeyen sermaye-değer, tüketim mallarından tamamen farklı bir ürünler sınıfında, yani üretim araçlarında tekrar ortaya çıkmaktadır, oysa gerçekte, toplumsal işgününün hiç bir kısmı bu yeni ürünlerin üretiminde harcanmamış gibidir. Daha çok, tüm işgünü, yalnız, üretim araçları değil tüketim malları biçiminde sonuç veren emek sınıflarını içeriyor gibidir. Bu gizem, zaten açıklığa kavuşturulmuş bulunuyor. O yılın emeğinin değer-ürünü, kesim II'nin ürünlerinin değerine, yeni üretilen tüketim mallarının toplam değerine eşittir. Ama bu ürünlerin değeri, yıllık emeğin tüketim malları üretimi alanında (kesim II'de) harcanmış olan kısmından üçte-iki miktarında daha büyüktür. Yıllık emeğin ancak üçte-biri, bunların üretiminde harcanmıştır. Bu yıllık emeğin üçte-ikisi, üretim araçlarının üretiminde, yani kesim I'de harcanmıştır. Bu süre içerisinde, I'de değişen sermaye-değer ile I'de üretilen artı-değerin toplamına eşit olmak üzere yaratılan değer-ürün, II'de tüketim malları biçiminde tekrar görünen II'nin değişmeyen sermaye-değerine eşittir. Demek ki, bunlar, karşılıklı olarak değişilebilir ve aynî olarak yerine konulabilir. II'nin tüketim mallarının toplam değeri, bu nedenle, I ve II'nin yeni değer-ürünlerinin
(sayfa 455) toplamına, ya da II
(s+d+a) = I(
d+a) + II
(d+a)'ya, şu halde, o yıla ait emeğin
d artı a biçiminde ürettiği yeni değerlerin toplamına eşittir.
Öte yandan, üretim araçlarının (I) toplam değeri, üretim araçları biçiminde (I) ve tüketim malları biçiminde (II) tekrar ortaya çıkan değişmeyen sermaye-değerin toplamına eşittir; bir başka deyişle, toplumun toplam ürününde tekrar ortaya çıkan değişmeyen sermaye-değerin toplamına eşittir. Bu toplam değer, değer olarak ifade edildiğinde, I'in üretim sürecinden önceki bir işgününün üçte-dördü ile, II'nin üretim sürecinden önceki bir işgününün üçte-ikisine, toplam, iki toplam işgününe eşittir.
Yıllık toplumsal ürün ile ilgili güçlük, bu yüzden, değerin değişmeyen kısmının, bu değişmeyen kısmının değerine eklenen ve tüketim mallarıyla temsil edilen
d+a yeni değerinden tamamen farklı bir ürünler sınıfı -üretim araçları- tarafından temsil edilmesi olgusundan ileri gelir. Böylece, değer açısından, tüketilen ürün kitlesinin üçte-ikisinin, toplum tarafından üretimleri için herhangi bir emek harcanmaksızın, yeni bir biçim içerisinde ve yeni bir ürün olarak tekrar bulunduğu şeklinde bir görüntü yaratılmaktadır. Oysa bireysel sermayede durum böyle değildir. Her bireysel kapitalist, kendine özgü üretim araçlarını bir ürüne dönüştüren, belirli somut türden bir emek kul1anmaktadır. Örneğin bu kapitalist bir makine yapımcısı olsun; yıl boyunca harcanan değişmeyen-sermaye 6.000
s, değişen-sermaye 1.500
d, artı-değer 1,500
a ürün 9.000, diyelim herbiri 500 değerinde 18 makine olsun. Burada ürünün hepsi, aynı biçimde, makineler biçiminde bulunmaktadır. (Eğer çeşitli türde makineler üretirse, her tür ayrı hesaplanır.) Meta-ürünün tamamı, yıl boyunca makine yapımında harcanan emeğin sonucudur; bu, aynı tür somut emekle, aynı üretim araçlarının bir bileşimidir. Ürünün değerinin çeşitli kısımları, bu nedenle, kendilerini aynı maddi biçimde ortaya koyarlar: 12 makine 6.000
s'yi içerir, 3 makine 1.500
d'yi, 3 makine 1.500
a'yı. Ele alınan durumda, 12 makinenin değerinin 6.000s'ye eşit olması, bu 12 makinede, yapımları sırasında harcanan emeğin değil, yalnızca bu makinelerin yapımlarından önce harcanan emeğin ona katılmış olmasından ötürü olmadığı açıktır. 18 makineye ait üretim araçlarının değeri kendiliğinden bu 12 makineye dönüşmüş olmayıp, bu 12 makinenin değeri (4.000
s + 1.000
d + 1.000
a'dan oluşan değeri), 18 makinede bulunan değişmeyen-sermayenin toplam değerine eşittir. Makine yapımcısı, bu nedenle, 18 yeni
(sayfa 456) makinenin yeniden-üretimi için gereksinme duyduğu bu harcanmış değişmeyen-sermayesini yerine koymak için 18 makineden 12'sini satmak zorundadır. Harcanan emek salt makinelerin yapımında kullanıldığı halde, bunun tersi düşünülseydi, durumun açıklanması olanaksızlaşırdı ve sonuç şöyle olurdu: Bir yanda, 1.500
d + 1.500
a'ya eşit 6 makine, öte yanda, 6.000
s tutan bir değerde, demir, bakır, vidalar, kayışlar vb. yani maddi biçimleri içerisinde makinelerin üretim araçları; bildiğimiz gibi, bireysel makine yapımcısı kapitalist, bunları kendisi üretmez, dolaşım süreci aracılığı ile yerine koymak zorundadır. Ve gene de ilk bakışta, toplumun yıllık ürününün yeniden-üretimi bu saçma sapan biçimde oluyormuş gibi görünür.
Bireysel bir sermayenin, yani toplumsal sermayenin kendine ait hayatı olan ve bağımsız işlev yapabilen her parçasına ait ürünü, şu ya da bu türde maddi bir biçime sahiptir. Burada tek koşul, bu ürünün, kendisine, metalar dünyasının dolaşıma muktedir bir üyesi damgasını vuran bir kullanım-biçimine, bir kullanım-değerine gerçekten sahip olmasıdır. Ürün olarak çıktığı aynı üretim sürecine, üretim aracı olarak tekrar girebilip girememesi önemsizdir ve raslantıya bağlıdır; bir başka deyişle, bu ürünün değerinin, sermayenin değişmeyen kısmını temsil eden parçasının, değişmeyen-sermaye olarak fiilen tekrar işlev yapabilecek maddi bir biçime sahip olup olmaması önemsizdir ve raslantıya bağlıdır. Eğer bu maddi biçime sahip değilse, ürünün değerinin bu kısmı, satış ve satınalma yoluyla, kendi maddi üretim öğelerinin biçimine tekrar çevrilir ve böylece değişmeyen-sermaye, işlev yapabilecek maddi biçim içerisinde yeniden üretilir.
Toplam toplumsal sermayenin ürünü için ise durum böyle değildir. Yeniden-üretimin bütün maddi öğeleri, kendi maddi biçimleri içerisinde, bu ürünün kısımlarını oluşturmak zorundadır. Sermayenin tüketilen değişmeyen kısmı, ancak, sermayenin üründe tekrar ortaya çıkan tüm değişmeyen kısmının, gerçekten değişmeyen-sermaye işlevini görebilecek yeni üretim araçlarının maddi biçimi içerisinde tekrar ortaya çıkması ölçüsünde toplam üretim tarafından yerine konulabilir. Şu halde, basit yeniden-üretim varsayıldığında, ürünün, üretim araçlarından oluşan kısmının değeri, toplumsal sermayenin değerinin değişmeyen kısmına eşit olmalıdır.
Ayrıca: Bireysel olarak düşünüldüğünde kapitalist, ürünün
(sayfa 457) değerinde, yeni eklenen emek aracılığı ile yalnızca değişen-sermayesi ile artı-değerin toplamını üretir, oysa, değerin değişmeyen kısmı ürüne, bu yeni eklenen emeğin somut niteliği nedeniyle aktarılır.
Toplumsal açıdan düşünüldüğünde, toplumsal işgününün, üretim araçlarını üreten, dolayısıyla bunlara yeni bir değer kattığı gibi, yapımları sırasında tüketilen üretim araçlarının değerini de bunlara aktaran kısmı, kesim I ve II'nin her ikisinde eski üretim araçları biçiminde tüketilenin yerine konulması için ayrılan yeni
değişmeyen-sermayeden başka bir şey yaratmaz. Ancak, o, üretken tüketim için ayrılan ürünü yaratır. Bu ürünün tüm değeri, demek ki, değişmeyen-sermaye olarak yeniden işlev yapabilecek, değişmeyen-sermayeyi kendi maddi biçimi içerisinde ancak geri satın alabilecek ve bu nedenle, toplumsal açıdan düşünüldüğünde, kendisini ne değişen-sermayeye ve ne de artı-değere ayrıştırabilecek tek değerdir.
Öte yandan, toplumsal işgününün, tüketim malları üreten kısmı, toplumsal yerine koyma sermayesinin herhangi bir kısmını üretmez. Yalnızca o, maddi biçimleri içerisinde, I ve II'deki, değişen-sermayenin değeri ile artı-değeri, gerçekleştirmeye ayrılan ürünleri yaratır.
Toplum açısından ele alındığında ve bu nedenle, hem toplumsal sermayenin ve hem de bireysel tüketimin yeniden üretilmesini kapsayan toplumun toplam ürünü düşünüldüğünde, Proudhon'un burjuva iktisatçılarından kopya ettiği tavrı benimseyerek, bu konuya, kapitalist üretim biçimine sahip bir topluma,
en bloc, bir bütün olarak bakıldığında, bu kendisine özgü tarihsel ve ekonomik niteliğini sanki yitiriyormuş gibi bakmamalıyız. Hayır, tam tersine. Bu durumda, biz, toplu haldeki kapitalistleri ele almak zorundayız. Biraraya gelmiş sermaye, bütün bireysel kapitalistlerin ortaklaşa sermaye stokları gibi görünür. Bu anonim şirketin, öteki pek çok anonim şirketlerle ortaklaşa, yani herkesin buraya ne koyduğunu bildiği halde, ondan ne alacağını
bilmemesidir.
IX. ADAM SMİTH, STORCH VE
RAMSAY'A TOPLU BAKIŞ
Toplumsal ürünün toplam değeri 6.000
s + 1.500
d + 1.500
a olmak üzere, 9.000'dir; yani 6.000'i üretim araçlarının değerini yeniden üretmekte, 3.000'i de tüketim mallarını. Toplumsal gelirin değeri
(sayfa 458) (
d+a), demek ki, toplam ürünün değerinin ancak üçte-birine ulaşmakta ve tüketicilerin tamamı, emekçilerde kapitalistlerde, toplam toplumsal üründen, metaları, ürünleri ancak bu üçte-bire ulaşan miktar kadar çekebilirler ve kendi tüketim fonlarına katabilirler. Öte yandan, 6.000, ya da ürünün değerinin üçte-ikisi; aynî yerine konulması gereken değişmeyen-sermayenin değeridir. Öyleyse, bu miktarda üretim aracının tekrar üretim fonuna katılması gerekir. Storch, bunu, tanıtlayamadığı halde, esas olarak kabul etmektedir: "Şurası açıktır ki, yıllık ürünün değeri, kısmen sermayeye ve kısmen de kârlara bölünmekte, ve yıllık ürünün değerinin bu kısımlarının herbiri, hem sermayesinin devamı ve hem de tüketim fonunun yerinin doldurulması için ulusun gereksinme duyduğu ürünlerin satın alınmasında düzenli olarak kullanılmaktadır. ... Bir ulusun
sermayesini oluşturan ürünler
tüketilemez." (Storch,
Considerations sur la nature du revenu national, Paris 1824, s. 134-135, 150.)
Ne var ki, Adam Smith, bugüne kadar inanılan bu şaşkınlık verici dogmayı, yalnız daha önce sözü edilen biçimiyle, yani toplumsal ürünün tüm değerinin kendisini gelire, ücretler
artı artı-değere, ya da, onun deyişiyle ücretler
artı kâr (faiz)
artı toprak rantına ayırdığını yaymakla kalmadı, daha da popüler biçimiyle,
tüketicilerin "eninde sonunda" ("
ultimately") üreticilere
ürünün tüm değerini ödemek zorunda olduklarını da yaygınlaştırdı. Bu, bugüne kadar, sözde ekonomi politik bilimin, iyice yerleşmiş beylik sözlerinden, ya da, daha çok ölümsüz gerçeklerinden birisidir. Bu, şu akla yakın biçimde bir örnekle anlatılmıştır: Herhangi bir malı, diyelim bir keten gömleği alalım. Önce, keten ipliği eğiricisi, keten yetiştiricisine, ketenin tüm değerini ödemek zorundadır; yani keten tohumunun, gübrenin, kullandığı hayvanların yemlerinin vb. değerini ve bir de, bu keten yetiştiricisine ait binalar, tarım araçları vb. gibi sabit sermayeden ürüne aktarılan değer kısmını; ketenin üretiminde ödenen ücretleri; ketende nesneleşen artı-değeri (kârı, toprak rantını); ensonu, ketenin üretildiği yerden eğrileceği yere kadar olan taşıma giderlerini ödemelidir. Ardından, dokumacı, keten ipliği eğiricisine, yalnız bu ketenin fiyatını değil, makinelerin, binaların vb. kısacası sabit sermayenin ketene aktarılan kısmının değerini de ödemelidir; ayrıca, eğirme sürecinde tüketilen bütün yardımcı maddeler, iplikçilerin ücretleri, artı-değer vb. ve bütün bunlar, ağartıcıya, keten bezinin taşıma giderlerine
(sayfa 459) ve ensonu, kendisine yalnızca hammadde sağlayan daha önceki bütün üreticilerin tüm fiyatını ödemek zorunda olan gömlekçiye kadar sürer gider. Gömlekçinin elinde, kısmen gömleklerin yapımında, emek aletleri, yardımcı maddeler vb. biçiminde tüketilen değişmeyen-sermayenin değeri ve kısmen de, gömlekçilerin ücretlerinin değeri ile gömlek imalatçısının artı-değerinin toplamını buna ekleyen emek harcaması aracılığı ile, bir değer eklemesi daha olur. Şimdi, diyelim: gömlekler biçimindeki, bu ürünün tamamı 100 sterlin olsun ve bu miktar, toplum tarafından gömleklere harcanan toplam yıllık ürünün değerinin bir kesiri olsun. Gömlek tüketicileri bu 100 sterlini öderler, yani gömleklerde, içerilmiş bulunan bütün üretim araçlarının değerini, ücretlerin değerini ve keten yetiştiricisinin, iplikçinin, dokumacının, ağartıcının, gömlek imalatçısının ve bütün taşıyıcıların artı-değerini öderler. Bu, tamamıyla doğrudur. Bunu, aslında bir çocuk bile görebilir. Ne var ki, ardından şöyle diyor: durum, öteki bütün metaların değerleri bakımından da böyledir. Şöyle demesi gerekirdi: durum,
bütün tüketim mallarının değeri yönünden, toplumsal ürünün tüketim fonuna geçen kısmının değeri yönünden, yani toplumsal ürünün değerinin, gelir olarak harcanabilecek kısmı bakımından işte böyledir. Gerçekten de bütün bu metaların değerlerinin toplamı, bunlarda tüketilen bütün üretim araçlarının değeri (sermayenin değişmeyen kısmı) ile, son eklenen emek tarafından yaratılan değerin (ücretler ile artı-değerin toplamının) toplamına eşittir. Şu halde, bir bütün olarak tüketiciler, bu tüm değerler toplamı için ödeme yapabilirler, çünkü her bireysel metaın değeri
s+d+a'dan oluştuğu halde, tüketim fonuna geçen bütün metaların değerlerinin toplamı, en üst düzeyinde alındığında, ancak, toplumsal ürünün, kendisini
d+a'ya ayrıştıran kısmına, bir başka deyişle, yıl boyunca harcanan emeğin, mevcut üretim araçlarına eklediği değere, yani değişmeyen-sermayenin değerine eşit olabilir. Değişmeyen-sermayenin değerine gelince, bunun, toplumsal ürünler kitlesinden iki yönlü biçimde yerine konduğunu görmüş bulunuyoruz. Önce, tüketim malları üreten II'deki kapitalistler ile bunlar için üretim aracı üreten I'deki kapitalistler arasında bir değişimle. Birisi için sermaye olan, bir başkası için gelirdir sözünün kaynağı işte budur. Ne var ki, gerçek durum böyle değildir. 2.000 değerinde tüketim malları biçiminde bulunan 2.000
s, II'nin kapitalist sınıfı için, değişmeyen bir sermaye-değer oluşturur. Bunlar, işte bu yüzden, bu
(sayfa 460) değeri, ürün, maddi biçimi içerisinde tüketime ayrıldığı halde, tüketemezler. Öte yandan, 2.000 I
(d+a) I'e ait kapitalist sınıf ile işçi-sınıfının ürettiği ücretler ve artı-değerdir. Bunlar ,üretim araçlarının maddi biçimi içerisinde, değerlerinin tüketilmesi olanaksız şeyler halinde bulunurlar. Öyleyse önümüzde, 4.000 tutarında bir değerler toplamı var; bunun yarısı, sözkonusu değişimden önce ve sonra yalnızca, değişmeyen-sermayenin yerini alır, öteki yarısı ise ancak geliri oluşturur.
Sonra, kesim I'in değişmeyen-sermayesi, kısmen I'deki kapitalistler arasında değişim, kısmen de her bireysel girişimdeki aynî yerine koymalar ile, aynî olarak yerine konur.
Tüm yıllık ürünün değerinin, en sonunda tüketici tarafından ödenmesi gerektiği şeklindeki tümce, ancak, eğer tüketicinin birbirinden çok farklı iki türü kapsadığı kabul edilseydi, doğru olurdu: bireysel tüketiciler ile üretken tüketiciler. Bununla birlikte, ürünün bir kısmının,
üretken biçimde tüketilmesi gerektiği, ürünün
sermaye olarak işlev yapması, ve
gelir olarak tüketilmemesi gerektiği anlamından başka bir anlam taşımaz.
Biz, eğer, 9.000'e eşit toplam ürünün değerini, 6.000
s + 1.500
d + 1.500
a şeklinde böler ve 3.000
(d+a)'ya yalnız gelir niteliği açısından bakarsak, o zaman, tersine, değişmeyen-sermaye ortadan kalkıyormuş ve sermaye, toplumsal bir ifadeyle, yalnız değişmeyen-sermayeden oluşuyormuş gibi gözükür. Bu yüzden, aslında 1.500
d olarak görünen sermaye, kendisini, toplumsal gelirin bir kısmına, ücretlere, işçi-sınıfının gelirine ayrıştırmış olur ve böylece de, sermaye niteliği yok olup gider. Gerçekten bu sonuç Ramsay tarafından çıkartılmıştır. Ona göre, sermaye, toplumsal açıdan alındığında, yalnız sabit sermayeden oluşmuştur; ama sabit sermaye ile, o, değişmeyen-sermayeyi, bu üretim araçları, ister emek aletleri, ister hammadde, yarı-mamul ürün, yardımcı maddeler vb. gibi emek malzemeleri olsun, üretim araçlarından oluşan bir değerler toplamını kastediyor. Değişen-sermayeye, o, döner sermaye diyor: "Döner sermaye, yalnızca, emeklerinin ürünü tamamlanmadan önce işçilere verilmiş olanı geçim araçlarını ve öteki gerekli nesneleri içerir. ... Yalnızca sabit sermaye, döner [sermaye
-ç.] değil, gerçek anlamda bir ulusal gelir kaynağıdır. ... Döner sermaye üretimde dolaysız bir öğe olmadığı gibi, onun için esas bir öğe de değildir, ama yalnızca, halk yığınlarının acınacak yoksulluğuyla zorunlu hale gelmiş bir servet aracıdır. ... Ulusal görüş açısından yalnız
(sayfa 461) sabit sermaye, üretim maliyetinin bir öğesini oluşturur." (Ramsay,
l.c., s. 23-26,
passim.) Ramsay, sabit sermayeyi, ki bununla değişmeyen-sermayeyi kastetmektedir, şu sözcükler ile daha açık olarak tanımlamaktadır: "Emeğin" (yani herhangi bir meta üzerinde harcanan emeğin) "ürününün herhangi bir kısmının, sabit sermaye olarak varolduğu zaman süresi; yani bu kısmın, gelecekteki metaların yaratılmasına yardım etmekle birlikte,
emekçilerin bakımlarını sağlamadığı biçim içerisinde bulunduğu zaman süresi." (
Ibid., s. 59.)
Adam Smith'in değişmeyen ve değişen sermaye arasındaki ayrımla, sabit ve döner sermaye arasındaki ayrımı birbirine karıştırmakla yolaçtığı felaketi burada bir kez daha görüyoruz. Ramsay'ın değişmeyen-sermayesi emek aletlerini, döner sermayesi geçim araçlarını içeriyor. Bunların her ikisi de, belli değerde metalardır. Bunlardan birisi, ötekinden daha çok artı-değer yaratamaz.
X. SERMAYE VE GELİR: DEĞİŞEN-SERMAYE
VE ÜCRETLER[49]
Tüm yıllık yeniden-üretimi, bir yılın tüm ürünü, o yılın yararlı emeğinin ününüdür. Ama bu toplam ürünün değeri, bu değerin, yıllık emeğin, o yıl boyunca harcanan emek-gücünün katılmış olduğu kısmının değerinden büyüktür. Bu yılın
değer-ürünü, bu dönem boyunca metalar biçiminde yeni yaratılan değer,
ürünün değerinden, bütün yıl boyunca imal edilen metalar kitlesinin toplu değerinden küçüktür. Yıllık ürünün toplam değerinden, bu ürüne o yıl harcanan emek tarafından eklenen değerin çıkartılması ile elde edilen fark, gerçekte yeniden üretilen bir değer olmayıp, yalnızca, yeni bir varlık biçimi içerisinde tekrar meydana çıkan bir değerdir. Bu, daha önce varolan bir değerden yıllık ürüne aktarılan bir değer olup, o geçmişteki yılın toplumsal emek-sürecine katılan değişmeyen-sermayeyi oluşturan öğelerin süreğenliğine bağlı olarak, daha önceki ya da daha sonraki bir tarihe ait olabilir; dünyaya bir ya da birkaç yıl önce gelen üretim araçlarının değerinden doğabilen bir değerdir. Her ne olursa olsun bu, daha önceki yıllardan, bu yılın ürününe aktarılan bir değerdir.
Şemamızı alalım. Buraya kadar incelenen öğelerin I ile II arasında ve II içerisinde değişiminden sonra durum:
(sayfa 462)
I. 4.000
s + 1.000
d+ 1.000
a (son 2.000, II
s'nin tüketim mallarında gerçekleştirilmiştir) = 6.000.
II. 2.000
s. (I
(d+a) ile değişim yoluyla yeniden-üretilmiştir) +500
d+500
a = 3.000.
Değerler toplamı =9.000.
Yıl boyunca yeni üretilen değer, yalnız
d ve
a'da içerilmektedir. Bu yılın değer-ürününün toplamı, bu nedenle,
d+a'nın toplamına ya da, 2.000 I
(d+a) + 1.000 II
(d+a) = 3.000'e eşittir. Bu yılın ürününün geri kalan bütün değer kısımları, yalnızca, yıllık üretimde tüketilen daha önceki üretim araçlarının değerlerinden aktarılmış olan değerlerdir. Şimdiki yıllık emek, bu 3.000 dışında herhangi bir değer üretmemiştir. Bu, onun tüm yıllık değer-ürününü temsil eder.
Şimdi, daha önce gördüğümüz gibi, 2.000
(d+a) sınıf II için kendisine ait 2.000 II
s'yi, üretim araçlarının maddi biçimi içerisinde yerine koyar. Demek ki, kategori I'de harcanan yıllık emeğin üçte-ikisi, II'nin değişmeyen-sermayesini, hem tüm değeri ve hem de maddi biçimi ile yeni üretmiş oluyor. Toplum açısından, yıl boyunca harcanmış olan emeğin üçte-ikisi, kesim II'ye uygun düşen maddi, biçim içerisinde gerçekleşen yeni değişmeyen sermaye-değeri yaratmış oluyor. Şu halde, toplumun yıllık emeğinin büyük bir kısmı, tüketim mallarının üretiminde, harcanan değişmeyen-sermayenin değerini yerine koymak için, yeni değişmeyen-sermayenin (üretim araçları biçiminde bulunan sermaye-değerin) üretiminde harcanıyor. Bu durumda, kapitalist toplumu, vahşi bir topluluktan ayıran şey, Senior'un
[50] düşündüğü gibi, vahşi insanın emeğini, zaman zaman, kendisine, gelire, yani tüketim mallarına ayrıştırabilir (değişilebilir) herhangi bir ürün sağlamayacak şekilde harcama ayrıcalığı ve özelliği değildir. Hayır, bu ayrım şuradadır:
a) Kapitalist toplum, mevcut yıllık emeğinin çoğunu, ücretler ya da artı-değer biçiminde, gelire ayrışmayacak, ama ancak sermaye olarak işlev yapabilecek üretim araçlarının (dolayısıyla, değişmeyen-sermayenin) üretiminde kullanır.
b) Vahşi insan, yay, ok, taş çekiç, balta, sepet vb. yaptığı
(sayfa 463) zaman, böyle kullandığı zamanını, tüketim mallarının üretiminde harcamadığını çok iyi bilir, ama böylece, gereksinme duyduğu üretim araçlarını biriktirmiş olur, başka bir şey değil. Üstelik, bir vahşi, zaman kaybına hiç kulak asmamakla, korkunç bir ekonomik günah işlemiş oluyor, ve Tylor'un
[51] bize anlattığına bakılırsa, bir tek yay yapmak bazan bütün bir ay sürüyor.
Bazı ekonomi politikçilerin, teorik güçlüklerden, yani gerçek iç bağıntıların -birisi için sermaye olanın bir başkası için gelir olması, ya da bunun tersi gibi- kavranılmasında karşılaşılan güçlüklerden kendilerini kurtarmak için başvurdukları halihazır düşünce şekli, ancak kısmen doğru olup, buna evrensellik niteliği verilir verilmez büsbütün yanıltıcı olmaktadır (ve bu nedenle, yıllık yeniden-üretim sürecinde yer alan değişim sürecinin tamamının yanlış anlaşılmasına ve dolayısıyla, kısmen doğru olan gerçek temelin de yanlış kavranmasına yolaçmaktadır).
Şimdi biz, bu anlayışın kısmi doğruluğuna dayanan gerçek bağıntıları özetleyeceğiz ve böyle yapmakla bu bağıntılar, konusundaki yanlış düşünceler su yüzüne çıkmış olacaktır.
1) Değişen-sermaye, kapitalistin elinde sermaye olarak ve ücretli-işçinin elinde gelir olarak işlev yapar.
Değişen-sermaye, önce kapitalistin elinde,
para-sermaye biçiminde bulunur; ve onunla, emek-gücü satın alarak,
para-sermaye işlevini yerine getirir. Kapitalistin elinde para biçiminde kaldığı sürece, para biçiminde varolan belli bir değerden başka bir şey değildir; şu halde, değişen değil, değişmeyen bir büyüklüktür. Emek-gücüne çevrilebilir olması nedeniyle ancak potansiyel bir değişen-sermayedir. Ancak para-biçiminden soyunduktan sonra, kapitalist süreçte, üretken sermayenin bir kısmı olarak işlev yapan emek-gücüne çevrildikten sonradır ki, gerçekten değişen sermaye halini alır.
İlk kez, kapitalist için, değişen-sermayenin para-biçimi olarak işlev yapan
para, şimdi emekçinin elinde, ücretlerinin para-biçimi olarak işlev yapar, emekçi bunu geçim araçları karşılığında değişir; yani, kendisine ait emek-gücünün sürekli yinelenen satışından elde edilen
gelirin para-biçimi olarak işlem yapar.
Burada, alıcının, bu durumda, kapitalistin
parasının, satıcının, bu durumda emek-gücü satıcısının, emekçinin eline geçtiği
(sayfa 464) şeklindeki basit olgudan başka bir şey görmüyoruz. Bu, değişen-
sermayenin, kapitalist için sermaye ve emekçi için gelir şeklinde çifte bir olanak içerisinde işlev yaptığı bir durum değildir. Önce kapitalistin elinde kendisine ait değişen-sermayenin para biçimi, yani potansiyel değişen-sermaye olarak bulunan ve sonra, kapitalist bunu emek-gücüne çevirir çevirmez emekçinin elinde, sattığı emek-gücünün eşdeğeri olarak hizmet eden hep aynı
paradır. Ama, aynı paranın satıcının elinde, alıcının elindekinden başka bir yararlı amaca hizmet etmesi olgusu, bütün metaların alım ve satımına özgü bir görünüştür.
P–E (bu, P–M'ye eşittir) dolaşım hareketi, kapitalist alıcı yönünden E–P hareketi olan (bu, M–P'ye eşittir) paranın emek-gücüne çevrilmesi, satıcı emekçi yönünden emek-gücü metaının paraya çevrilmesi sırasında olup bitenlere dikkat etmeden, gözlerimizi yalnızca bunlar üzerine dikip kaldığımızda, en açık bir biçimde görüleceği gibi, mazur gösterici iktisatçılar, sorunu yanlış bir tarzda sunmaktadırlar. Şöyle diyorlar: Aynı para burada iki sermayeyi gerçekleştiriyor; alıcı -kapitalist- para-sermayesini, üretken sermayesi ile birleştirdiği canlı emek-gücüne çevirmektedir; buna karşılık satıcı, emekçi kendisine ait metayı, emek-gücünü, gelir olarak harcadığı paraya çevirmekte ve bu ona kendi emek-gücünü tekrar satma ve böylece onu devam ettirme olanağını sağlamaktadır. Demek ki, emekçiye ait emek-gücü onun için, kendisine sürekli gelir sağlayan, meta-biçimindeki sermayesini temsil etmektedir. Emek-gücü, gerçekten onun (durmadan kendisini yenileyen, yeniden-üretilen) malıdır, ama onun sermayesi değildir. Bu, onun, satabileceği ve yaşamak için sürekli satmak zorunda olduğu tek metadır ve ancak alıcının, kapitalistin elinde sermaye (değişen) olarak iş görebilecek bir metadır. Bir insanın, kendi emek-gücünü, yani kendisini bir başka adama sürekli satmak zorunda bulunması olgusu, bu iktisatçılara göre, onun bir kapitalist olduğunu tanıtlar; çünkü bu adamın elinde satış için sürekli olarak (bizzat) "metalar" bulunmaktadır. Bu anlamda, bir köle de, bir başkası tarafından meta olarak bir defada ve temelli satıldığı halde bir kapitalisttir; çünkü, bu metaın, iş gören bir kölenin sahip bulunduğu nitelik nedeniyledir ki, onu satınalan kendisini yalnız her gün yeniden çalıştırmakla kalmaz, ona, sürekli çalışmasını sağlayan geçim araçlarını da verir. (Bu noktada, Sismondi ve Say'ı, Malthus'a yazılan mektuplarda karşılaştırınız.
[11*])
(sayfa 465)
2) Ve böylece, 1.000 I
d+1.000 I
a'nın 2.000 II
s karşılığında değişiminde, bir taraf için (2.000 II
s) değişmeyen-sermaye olan, öteki tarafı için, değişen-sermaye ile artı-değer, yani genellikle gelir oluyor; ve bir taraf için değişen-sermaye ile artı-değer, yani genellikle gelir olan şey (2.000 I
(d+a), diğerleri için değişmeyen-sermaye halini alıyor.
Önce, emekçi açısından başlayarak, Id'nin IIs karşılığında değişimine bir gözatalım.
I'deki kolektif emekçi, I'in kolektif kapitalistine kendi emek-gücünü 1.000 karşılığında satmıştır; bu değeri, ücretler biçiminde ödenen para olarak alır. Bu para ile II'den, aynı değer tutarında tüketim malları satın alır. Emekçi, örneğin yukarda 400.
[12*] sayfada gördüğümüz gibi, 500 II
d'nin değişiminde yaptığı şekilde kendi kapitalistinden satın almada bulunsa bile, II'deki kapitalist, onun karşısına, yalnız ve yalnız bir meta satıcısı olarak çıkar. Bu metaın, emek-gücünün içinden geçtiği dolaşım biçimi, salt gereksinmelerin karşılanması, tüketim amacı için yapılan basit meta dolaşımının biçimidir: M (emek-gücü)–P–M (tüketim malları, II'nin metaları). Bu dolaşım hareketinin sonucudur ki, emekçi, I'deki kapitalist için emek-gücü olarak kendisini devam ettirir ve bu kendi kendisini devam ettirmesinin sürekli olması için de, E (M)–P–M sürecini sürekli yenilemek zorundadır. Ücretleri, tüketim mallarında gerçekleştirilir, gelir olarak harcanır, ve işçi sınıfı bir bütün olarak alınırsa, tekrar tekrar gelir şeklinde harcanır.
Şimdi de, I
d'nin II
s karşılığında bu aynı değişime, bir de kapitalist açısından bakalım. II'nin tüm meta-ürünü, tüketim mallarından, yani yıllık tüketime girmek üzere ayrılan şeylerden, şu halde, birisine ait, bu durumda I'deki kolektif emekçiye ait, gelirin gerçekleşmesinde hizmet etmek üzere ayrılan ürünlerden oluşmaktadır. Ama, II'deki kolektif kapitalist için, kendisine ait meta-ürünün 2.000'e eşit bir kısmı, şimdi, üretken sermayesinin değişmeyen sermaye-değerinin metalara çevrilmiş biçimidir. Bu üretken sermayenin, bu meta-biçiminden tekrar bir üretken sermayenin değişmeyen kısmı olarak hareket edebileceği maddi biçimine yeniden çevrilmesi gerekir. Buraya kadar II'deki
(sayfa 466) kapitalistin yaptığı şey, metalar (tüketim malları) biçiminde yeniden-üretilmiş bulunan kendi değişmeyen sermaye-değerinin (1.000'e eşit) yarısını I'deki emekçilere satmak suretiyle tekrar para biçimine çevirmekten ibarettir. Şu halde, değişmeyen sermaye-değer II
s'nin birinci yarısına çevrilmiş bulunan değişen-sermaye I
d değil, I için emek-gücü değişiminde para-sermaye olarak işlev yapan ve böylece emek-gücü satıcısının eline geçen paradır, ve bu, emek-gücü satıcısı için sermayeyi değil para biçiminde geliri temsil eder, yani tüketim mallarının satın alınmasında bir araç olarak harcanır. Bu arada, I'deki emekçilerden II'deki kapitalistlerin eline geçen 1.000 tutarındaki para, II'nin üretken sermayesinin değişmeyen öğesi olarak işlev yapamaz. O, şimdilik, yalnızca, değişmeyen-sermayenin sabit ya da döner kısmına dönüşecek olan meta-sermayesinin para-biçimidir. Böylece, II, metalarının alıcısı olan I'deki emekçilerden almış olduğu para ile, I'den, 1.000 tutarında üretim aracı satın alır. Değişmeyen sermaye-değer II, bu şekilde, kendi toplam tutarının yarısı ölçüsünde, maddi biçimi içerisinde yenilenmiş, bir kez daha üretken sermaye II'nin bir öğesi olarak işlev yapabilecek hale gelmiştir. Bu örnekte, dolaşım, M–P–M yolunu izlemiştir: 1.000 değerinde tüketim malları -1.000 tutarında para- 1.000 değerinde üretim aracı.
Ama, M–P–M, burada, sermayenin hareketini temsil eder. M, emekçilere satıldığında, P'ye çevrilmiş ve bu P, üretim araçlarına çevrilmiştir. Bu, metaların, bu metaın yapıldığı maddi öğelere yeniden çevrilmesidir. Öte yandan, kapitalist II'nin, I karşısında yalnız bir meta alıcısı olarak hareket etmesi gibi, kapitalist I de, II karşısında yalnız bir meta satıcısı gibi hareket eder. Başlangıçta I, değişen-sermaye olarak işlev yapmak üzere ayrılan para şeklinde bulunan 1.000 ile, 1.000 değerinde emek-gücü satın almıştır. Demek ki, para biçiminde harcanan 1.000
d karşılığında bir eşdeğer almıştır. Bu para, şimdi, II'den yaptığı satın almalarla bunu harcayan emekçiye aittir. Böylece, II'nin kasasının yolunu tutan bu parayı, I, artık, aynı değerde meta satmak suretiyle tekrar buradan alıp çıkartmaksızın ele geçiremez.
Önce I'in elinde, değişen-sermaye olarak işlev yapacak olan 1.000 tutarında belli bir miktar para vardı. Para, bu işlevleri, ancak, aynı değerde emek-gücüne çevrilmekle yapar. Ama emekçi, ona, üretim sürecinin bir sonucu olarak, 6.000 değerinde bir meta, kitlesi (üretim araçları) sağlamıştır ve bunun altıda-biri,
(sayfa 467) yani 1.000'i para olarak yatırılan sermayenin değişen kısmının eşdeğeridir. Bu değişen sermaye-değer, şimdi, bu meta-biçimi içerisinde, değişen-sermaye olarak daha önce para biçimi içerisinde olduğundan fazla işlev yapamaz. Bu işlevi, ancak, canlı emek-gücüne çevirdikten sonra, ve ancak bu emek-gücü üretim sürecinde işlev yaptığı sürece yerine getirir. Değişen sermaye-değer para biçimindeyken, ancak potansiyel değişen-sermayeydi. Ne var ki, doğrudan emek-gücüne çevrilebilir bir biçim içerisindeydi. Aynı değişen sermaye-değer, meta biçimindeyken henüz potansiyel para-değerdir ve ancak bu metaların satışı, ve bu nedenle, II'nin 1.000 karşılığında I'den metalar satın alması sonucudur ki, ilk para-biçime dönmüş olur. Dolaşım hareketi burada şöyledir: 1.000
d (para)–1.000 değerinde emek-gücü – metalar şeklinde 1.000 (değişen-sermayenin eşdeğeri)–1.000
d (para); şu halde, P–M ... M–P (P–E ... M–P dolaşımına eşit.) M ... M arasında, araya giren üretim sürecinin kendisi, bu dolaşım alanına dahil değildir. Yıllık yeniden-üretime ait çeşitli öğelerin karşılıklı değişiminde, bu değişim, üretken sermayenin bütün öğelerinin, hem değişmeyen ve hem de değişen öğelerinin (emek-gücünün) yeniden-üretimini içerdiği halde, bu süreç ortaya çıkmaz. Bu değişime katılan herkes, ya alıcı, ya da satıcı, ya da her ikisi olarak görünür. Emekçiler yalnız meta alıcıları, kapitalistler, bir alıcı, bir satıcı olarak, ve belli sınırlar içerisinde, ya yalnız meta alıcıları ya da yalnız meta satıcıları olarak ortaya çıkarlar.
Sonuç: I, bir kez daha, sermayesinin değişen değer-öğesine, doğrudan emek-gücüne çevrilebilir para-biçiminde sahip olmaktadır; yani bu değişen sermaye-değere, üretken, sermayesinin değişen bir öğesi olarak gerçekten yatırabileceği biricik biçim içerisinde sahip olmaktadır. Buna karşılık, emekçi, tekrar meta alıcısı olarak hareket etme olanağına kavuşmadan önce, yeniden, bir meta satıcısı, yani kendisine ait emek-gücünün satıcısı olarak hareket etmek zorundadır.
Kategori II'deki değişen-sermayeyi (500 II
d) ilgilendirdiği kadarıyla,aynı sınıfa ait kapitalistler ile emekçiler arasındaki dolaşım süreci dolaysız olarak yer alır, çünkü biz, buna, kolektif kapitalist II ile kolektif işçi II arasında yer alıyormuş gözüyle bakıyoruz.
Kolektif kapitalist II, aynı değerde emek-gücü satın almak için 500
d yatırıyor. Bu durumda, kolektif kapitalist bir alıcı, kolektif
(sayfa 468) emekçi bir satıcıdır. Bunun üzerine, emekçi, emek-gücünün satışı işlemiyle, kendi ürettiği metaların bir kısmının alıcısı olarak ortaya çıkar. Burada, kapitalist, bu nedenle bir satıcıdır. Emekçi, kapitaliste, kendi emek-gücünün satın alınmasında ödenen parayı, II'de üretilen meta-sermayenin bir kısmı, yani metalar şeklinde 500
d aracılığı ile yerine koymuş oluyor. Kapitalist, emek-gücüne çevrilmeden önce para biçiminde sahip olduğu aynı
d'ye, şimdi metalar biçiminde sahip bulunmaktadır, oysa buna karşılık, emekçi, kendi emek-gücünün değerini para olarak gerçekleştirmiştir ve şimdi, o da, bu parayı, kendisi tarafından üretilen tüketim mallarının satın aldığı kısmında, kendi geliri olarak kendi tüketiminde ödemek üzere harcayarak gerçekleştirir. Bu, emekçinin, para biçimindeki gelirinin, kendi ürettiği metaların bir kısmı karşılığında, yani kapitaliste ait 500
d karşılığında değişilmesidir. Bu yoldan, bu para, kapitalist II'ye, değişen-sermayesinin para-biçimi olarak dönmektedir. Gelirin değerinin para biçiminde, bir eşdeğeri, burada, değişen sermaye-değeri, metalar, biçiminde yerine koymaktadır.
Kapitalist, emekçiye emek-gücünün satın alınmasında ödediği parayı, eşdeğer miktarda metaları ona sattığı zaman ondan geri almakla, servetini artırmış olmaz. Eğer emekçiye önce emek-gücünü satın aldığı için 500 ödemiş olsa, sonra da ek olarak, emekçilerin onun için üretmiş oldukları, 500 değerinde bir metalar kitlesini bunlara bedava vermiş olsa, emekçiye iki kez 500 değerinde ödeme yapmış olurdu. Tersine, eğer emekçi, kapitalist için 500 değerinde emek-gücünün fiyatı karşılığında 500 değerinde metalar biçiminde bir eşdeğer üretmiş olsa, kapitalist, bu alışverişten öncekinden daha iyi durumda olmazdı. Ama emekçi, 3.000 değerinde bir ürünü yeniden-üretmiştir. Emekçi, ürünün değerinin değişmeyen kısmını, yani üründe tüketilen 2.000 değerindeki üretim aracının değerini yeni bir ürüne çevirerek aynen korumuştur. Bu değere, bir de, 1.000
(d+a) değerinde belli bir değer eklemiştir. (Kapitalistin, para olarak 500'ün geri akışı ile artı-değer kazanarak zenginleştiği konusundaki düşünce, bu bölümün XIII. kesiminde ayrıntıları ile gösterildiği gibi, Destutt de Tracy tarafından geliştirilmiştir.)
Emekçi II tarafından, .500 değerinde tüketim nesnesi satın alınmasıyla kapitalist II -önce metalar biçiminde sahip bulunduğu- 500 II'nin değerini, başlangıçta yatırdığı biçimde, para
(sayfa 469) olarak tekrar elde etmiş olur. Bu alışverişin doğrudan sonucu, başka herhangi bir meta satışında olduğu gibi, belli bir değerin, metalar biçiminden para biçimine çevrilmesidir. Paranın böylece kendi çıkış noktasına doğru yaptığı geriye akışta da, öyle özel bir yan yoktur. Kapitalist II de, eğer, para biçiminde 500 ile, kapitalist I'den metalar satın almış olsaydı, ve sonra da kapitalist I'e 500 tutarında metalar satsaydı, bu 500, aynı şekilde, kendisine para biçiminde dönerdi. Para biçimindeki bu 500'lük miktar, ancak, bir metalar kitlesinin (1.000) dolaşımına hizmet etmiş olur ve daha önce açıklanan yasa gereğince, bu para, bu miktar metaı değişim amacı ile dolaşıma sokan kimseye dönmüş olurdu.
Ne var ki, kapitalist II'ye para olarak geri akan 500, bir ve aynı zamanda, para-biçimde yenilenmiş. potansiyel değişen-sermayedir. Bu, niçin böyledir? Para ve bu nedenle para-sermaye, salt emek-gücüne çevrilebilir olduğu için böyledir ve o ölçüde potansiyel değişen-sermayedir. 500 sterlinin para olarak kapitalist II'ye dönmesine, emek-gücü II'nin pazara dönmesi eşlik eder. Bunların her ikisinin karşıt kutuplara dönmesi -yani aynı zamanda para biçimindeki 500'ün yalnız para olarak değil, para-biçimde değişen-sermaye olarak da tekrar ortaya çıkışı- bir ve aynı sürece bağlıdır. 500'e eşit paranın kapitalist II'ye dönmesinin nedeni, II'deki emekçilere, 500 miktarında tüketim malları satmış olmasıdır, yani bu emekçinin ücretlerini, kendisinin ve ailesinin ve böylece de kendi emek-gücünün devamı için harcamasıdır. Yaşamını sürdürebilmesi ve tekrar meta alıcısı olarak hareket edebilmesi için, emek-gücünü tekrar satmak zorundadır. Para olarak 500'ün kapitalist II'ye dönüşü, bu yüzden, aynı zamanda, para olarak 500 ile satın alınabilir bir meta niteliği içerisinde, emek-gücünün bir geri dönüşü ya da aynı yerde kalması ve böylece, para biçimindeki 500'ün, potansiyel değişen-sermaye olarak bir geriye dönüşüdür.
Lüks mallar üreten, II[b] kategorisine gelince,
d -(II[b])
d halinde durum- aynı I
d'de olduğu gibidir. II[b]'deki kapitalistler için, değişen-sermayelerini para biçiminde yenileyen para, bunlara II[a]'daki kapitalistler aracılığı ile dolambaçlı bir yoldan geri akmaktadır. Bununla birlikte, emekçilerin kendi geçim araçlarını doğrudan emek-güçlerini sattıkları kapitalist üreticilerden satınalmaları, ya da ancak aracılık yoluyla, bu parayı, dolambaçlı bir yoldan bu birincilere geri döndüren bir başka kategorideki
(sayfa 470) kapitalistlerden satın almaları arasında bir fark vardır. İşçi-sınıfı kıtı kıtına yaşayan insanlar oldukları için, ellerinde para bulunduğu sürece satın alabilirler. Ama durum, örneğin, 1.000 II
s'nin 1.000 I
d ile değişiminde olduğu gibi, kapitalistler için farklıdır. Kapitalistler kıtı kıtına yaşayan insanlar değildir. Onun için itici güç, sermayesinin en büyük ölçüde kendi kendini genişletmesidir. Eğer akla gelebilecek herhangi bir durum, kapitalist II'ye, değişmeyen-sermayesini derhal yenilemek yerine, parasını ya da bu paranın hiç değilse bir kısmını bir süre için elinde tutmasının daha büyük bir yarar sağlayacağı izlenimini veriyorsa, 1.000 II
s'nin (para olarak) I'e dönüşü, ve böylece 1.000
d'nin tekrar para biçimine gelmesi de gecikir; ve kapitalist I, ancak yedek akçesinden bir kısmını elden çıkartarak işini aynı ölçekte sürdürebilir; ve, genel bir deyişle, değişen sermaye-değerin para biçiminde geriye akışındaki çabukluk ya da yavaşlık dikkate alınmaksızın, işin kesintisiz sürüp gidebilmesi için, para biçiminde yedek bir sermayeye gereklilik vardır.
O yılın yıllık yeniden-üretiminin çeşitli öğelerinin değişimi araştırılması gerektiğinde, bir önceki yılın, zaten sonuna erişilmiş bulunan yılın emeğinin sonuçlarının da araştırılması gerekir. Bu yıllık üründe sonuçlanmış bulunan üretim süreci geride kalmıştır; ürününe katılmış geçmişin bir şeyidir bu, ve, üretim sürecinden önce gelen ya da ona paralel olan dolaşım sürecinde, potansiyel değişen-sermayenin gerçek değişen-sermayeye çevrilmesinde, yani emek-gücünün alım ve satımında, bu daha da çok böyledir. Emek-pazarı, şimdi önümüzdeki durumda olduğu gibi, artık meta-pazarının bir kısmı değildir. Emekçi, burada, yalnız, emek-gücünü satmış olmakla kalmıyor, artı-değerin dışında, bir de, emek-gücünün fiyatının bir eşdeğerini, metalar biçiminde ikmal etmiş de oluyor. Üstelik o, ücretini cebine koymuştur, bir meta (tüketim malları) alıcısı olarak yalnızca değişim sırasında boy gösterir. Öte yandan, yıllık ürünün yeniden-üretimin bütün öğelerini içermesi, üretken sermayenin bütün öğelerini, her şeyden çok da en önemli öğesi olan değişen-sermayesini yerine koymasıdır. Ve gördüğümüz gibi, aslında, değişen-sermaye bakımından değişimin sonucu şudur: Ücretlerini harcamak, satın alınan metaları tüketmek suretiyle, meta alıcısı olarak emekçi kendi emek-gücünü satmak zorunda bulunduğu bu biricik metaını devam ettirir ve yeniden-üretir. Tıpkı, kapitalist tarafından, emekçinin
(sayfa 471) emek-gücünün satın alınmasına yatırılan paranın kendisine geri dönmesi gibi, emek-gücü de, para karşılığında değişilebilir bir meta niteliği içerisinde emek-pazarına geri döner. Özel olarak ele alınan 1.000 I
d örneğinde sonuç şudur ki, I'deki kapitalistler, para olarak, 1.000
d'yi ellerinde bulundururlar ve I'deki emekçiler bunlara emek-gücü olarak 1.000 arzederler ve böylece I'deki tüm yeniden-üretim süreci yenilenebilir. Bu, değişim sürecinin bir sonucudur.
Öte yandan, I'deki emekçilerin ücretlerinin harcanması, ll'de 1.000
s tutarında tüketim mallarım serbest bırakmış, bunları meta-biçimden para-biçime dönüştürmüştür. Kesim II, bunları, I'den 1.000
d'ye eşit rnetalar satın almak suretiyle, kendi değişmeyen-sermayesinin maddi biçimine tekrar çevirmiş ve böylece I'e, değişen-sermayesinin değerini para-biçimde tekrar geri vermiştir.
I'e ait değişen-sermaye, yıllık ürünün değişiminde ya hiç kendisini göstermeyen ya da şöyle böyle görünebilen üç başkalaşımdan geçer.
1) İlk biçim, aynı değerde emek-gücüne çevrilmiş olan para olarak 1.000 I
d'dir. Bu çevrilme, kendisini, I ile II arasındaki meta değişiminde ortaya koymaz, ama, sonucu, işçi-sınıfı I, para olarak 1.000 ile, meta satıcısı II'nın karşısına çıkması olgusunda görülür; tıpkı işçi-sınıfı II'nin para olarak 500 ile, meta biçiminde 500 II
d'nin sahibi meta satıcının karşısına çıkması gibi.
2) İkinci biçim, değişen-sermayenin gerçekten değiştiği, değişen-sermaye biçiminde işlev yaptığı, değer yaratıcı kuvvetin, kendisiyle değişilen belli bir değerin yerinde göründüğü biricik biçimdir, ve tamamıyla arkamızda kalmış bulunan üretim sürecine aittir.
3) Değişen-sermayenin, üretim sürecinin sonucunda, değişen-sermaye olarak kendisini ortaya koyduğu üçüncü biçim, yıllık değer-üründür ve I. halde 1.000
d artı 1.000
a'ya, yani 2.000 I
(d+s)'ya eşittir. Para olarak kendi ilk 1.000 değeri yerine şimdi bu miktarın iki katı bir değer, yani metalar biçiminde 2.000 vardır. Metalar biçiminde 1.000 tutarında değişen sermaye-değer, bu nedenle, üretken sermayenin bir öğesi olarak değişen-sermayenin ürettiği değerin ancak yarısıdır. Metalar biçiminde 1.000 I
d, I tarafından başlangıçta yatırılan ve toplam sermayenin değişen kısmı olması düşünülen 1.000
d'nin para olarak tam bir eşdeğeridir. Ama,
(sayfa 472) metalar biçiminde bunlar, ancak potansiyel paradırlar (satılana kadar fiilen para halini alamazlar) ve doğrudan değişen para-sermaye olmaları daha da az sözkonusudur. Bunlar, en sonunda, 1.000 I
d metaının II
s'ye satılmasıyla ve emek-gücünün, satın alınabilir bir meta, para olarak 1.000'in değişilebileceği bir madde olarak erken yeniden ortaya çıkışı ile, değişen para-sermaye halini alırlar.
Bütün bu dönüşümler sırasında kapitalist I, bu değişen-sermayeyi sürekli elinde tutar: 1) önce para-sermaye olarak; 2) sonra, üretken sermayesinin bir öğesi olarak; 3) daha sonra, meta-sermayesinin değerinin bir kısmı olarak, dolayısıyla meta-değer biçiminde; 4) ensonu bir kez daha, değişilebileceği emek-gücü ile tekrar karşı karşıya gelmiş olan para olarak. Emek-süreci boyunca kapitalist, değişen-sermayeye, belli büyüklükte bir değer olarak değil, aktif değer yaratıcı emek-gücü olarak sahiptir. Ne var ki, kapitalist, emekçiye, onun emek-gücü belirli bir süre için işlemedikçe asla ödemede bulunmadığından kapitalistin elinde, ona ödeme yapmadan önce, zaten bu emek-gücünün kendisinin yerine geçmek üzere yarattığı değer
artı artı-değer bulunmaktadır.
Değişen-sermaye daima şu ya da bu biçimde kapitalistin elinde kaldığı için, bunun herhangi bir kimse için kendisini şu ya da bu yoldan gelire çevirdiği iddia edilemez. Tersine, metalar biçiminde 1.000 I
d, değişmeyen-sermayesinin yarısını aynen yerine koyduğu II'ye satışı ile kendisini paraya çevirir.
Kendisini gelire ayrıştıran şey, değişen-sermaye I ya da para olarak 1.000
d değildir. Bu para, emek-gücüne çevrilir çevrilmez, değişen-sermaye I'in para biçimi olarak işlev yapmaktan çıkar; tıpkı herhangi bir meta alıcısına ait paranın, bunu, başka herhangi bir satıcının metaı karşılığında değişmesi üzerine artık kendisine ait bir şeyi temsil etmekten çıkması gibi. Ücret olarak alınan paranın, işçi-sınıfının elinde uğradığı değişiklik, değişen-sermayenin çevrilmesi değil, paraya çevrilmiş emek-güçlerinin değerinin çevrilmesidir; tıpkı, emekçinin yarattığı değerin (2.000 I
(d+s) çevrilmesinin yalnızca kapitaliste ait bulunan ve emekçiyi ilgilendirmeyen bir metaın çevrilmiş olması gibi. Bununla birlikte, kapitalist, ve ondan da fazla teorik yorumcusu ekonomi politikçi, emekçiye ödenen paranın, hâlâ onun, yani kapitalistin parası olduğu düşüncesinden kendilerini ancak büyük bir güçlükle
(sayfa 473) kurtarabilmektedirler. Bu kapitalist, eğer bir altın üreticisi ise, değerin değişen kısmı -yani emeğin satın alınma fiyatını yerine koyan metalar biçimindeki eşdeğer- kendisini doğrudan para biçiminde ortaya koyar ve dolambaçlı bir geriye akış yolu izlemeksizin değişen para-sermaye olarak yeniden işlev yapabilir. Ama, II'deki emekçiyi ilgilendirdiği kadarıyla -lüks mallar üreten emekçi dışında- 500
d, emekçinin tüketimi için ayrılan metalar şeklinde bulunur ve kolektif emekçi olarak kabul edilen emekçi bunları, kendi emek-gücünü sattığı aynı kolektif kapitalistten doğrudan tekrar satın alır. Sermaye-değer II'nin değişen kısmı, maddi biçimini ilgilendirdiği kadarıyla, çoğunluğu işçi-sınıfının tüketimine ayrılan tüketim mallarından oluşur. Ama, emekçi tarafından bu biçim içerisinde harcanan değişen-sermaye değildir, bu tüketim malları içerisinde onun gerçekleşmesiyle, kapitalistin para-biçimi içerisindeki değişen-sermaye 500 II
d'yi yerine koyan salt ücretlerdir, emekçinin parasıdır. Değişen-sermaye II
d, tıpkı değişmeyen-sermaye 2.000 II
s gibi tüketim malları olarak yeniden-üretilmiştir. Bunlardan birisi kendisini ne derece gelire çevirirse, diğeri de ancak o kadar çevirir. Her iki halde de kendilerini gelire çeviren ücretlerdir.
Bununla birlikte, yıllık ürünün değişiminde şurası da önemli bir olgudur ki, ücretlerin gelir olarak harcanması ile, para-sermaye biçimine, bir durumda 1.000 II
s, ve gene aynı şekilde, bu dolambaçlı yoldan 1.000 I
d ile yukarıda sözü edilen 500 II
d, yani hem değişmeyen ve hem de değişen sermaye tekrar sokulmuştur. (Değişen-sermayede, bu kısmen doğrudan ve kısmen de dolaylı geriye akış yoluyla olmuştur.)
XI. SABİT SERMAYENİN
YERİNE KONMASI
Yıllık yeniden-üretimin değişiminin tahlilinde aşağıdaki nokta büyük bir güçlük gösterir. Konunun ortaya konulabileceği en basit biçimi alırsak, şunu elde ederiz:
I) 4.000
s + 1.000
d + 1.000
a +
II) 2.000
s + 500
d + 500
a = 9.000.
Bu sonunda kendini şuna ayrıştırır:
4.000 I
s + 2.000 II
s + 1.000 I
d + 500 II
d + 1.000 I
a + 500 II
a = 6.000
s + 1.500
d + 1.500
a = 9.000.
(sayfa 474)
Değişmeyen-sermayenin değerinin, sözcüğün kesin anlamıyla emek aletlerini (üretim araçlarının ayrı bir kesimi olarak) içeren bir kısmı, emek aletlerinden emeğin ürününe (metaya) aktarılmıştır; bu emek aletleri, üretken sermayenin öğeleri olarak işlev yapmaya devam ederler ve bunu eski maddi biçimleri içerisinde yaparlar. Bu, onların, belli bir dönem için sürekli işlev yapmaları sırasında uğradıkları eskiyip yıpranma, tedrici aşınma payı olup, bunlar tarafından üretilen metalara, emek aletlerinden emek ürününe aktarılan bir değer öğesi olarak tekrar ortaya çıkarlar. Bu nedenle, yıllık yeniden-üretim bakımından, yalnızca sabit sermayenin bir yıldan fazla ömürlü olan kısımları, başlangıçta dikkate alınacaktır. Eğer bunlar bir yıl içerisinde tamamen eskimişlerse bunların yıllık yeniden-üretimi ile bütünüyle yerine konulmaları ve yenilenmeleri gerekir ve incelenmekte olan konu ile herhangi bir ilişkileri yoktur. Makine ve sabit sermayenin diğer daha dayanıklı öteki biçimlerinde bina ve makine bir tüm olarak çok daha uzun süre dayandığı halde, bazı kısımlarının bir yıl içerisinde baştan başa değiştirilmeleri gerekli olduğu durumlar olabilir - çoğu kez
olmaktadır. Bu kısımlar, sabit sermayenin bir yıl içerisinde yerine konulması gerekli öğeleri ile bir kategoriye aittir.
Metaların bu değer öğesinin, onarım maliyetiyle karıştırılmaması gerekir. Meta satıldığında bu değer öğesi, bütün ötekiler gibi paraya çevrilir. Ama paraya çevrildikten sonra, diğer değer öğelerinden farkı görünür hale gelir. Metaların yeniden-üretimlerinin başlayabilmesi (ya da genellikle, meta üretim sürecinin sürekli olabilmesi) için, bunların üretimlerinde tüketilen ham ve yardımcı maddelerin aynî olarak yerine konulmaları gereklidir. Bunlar üzerinde harcanan emek-gücünün de, gene, taze emek-gücü ile yenilenmesi gerekir. Bu nedenle, metalarda gerçekleşen paranın, sürekli olarak üretken sermayenin bu öğelerine, para-biçiminden meta-biçimine tekrar çevrilmesi zorunludur. Ham ve yardımcı maddeler örneğin belli aralıklarla büyük miktarlar halinde satın alınsa -böylece üretken bir ikmal oluştursa- ve belirli dönemler boyunca yeniden satın alınmalarına gerek kalmasa, gene de durum değişmiş olmaz; ve bu yüzden -bu ham ve yardımcı maddeler bulunduğu sürece-, metaların satışından gelen para, bu amaca ayrıldığı için birikebilir ve değişmeyen-sermayenin bu kısmı, geçici olarak, fiili işlevine bir süre için ara vermiş
(sayfa 475) para-sermaye olarak görünebilir. Bu, bir gelir-sermaye değildir; para-biçimde askıya alınmış üretken sermayedir. Üretim araçlarının yenilenmeleri, bu yenilenmenin -dolaşım yönünden- biçimi değişiklik göstermekle birlikte, her zaman sürüp gitmek zorundadır. Yeni satın almalar, bunların yenilendiği ya da yerine konduğu dolaşım işlemi, daha uzun ya da kısa aralıklarla olabilir ve bir defada büyük bir miktar yatırılarak buna tekabül eden üretken bir ikmal ile telafi edilebilir, ya da, satın almalar arasındaki aralıklar kısa olabilir; küçük miktarlarda para harcamaları, küçük miktarlarda üretken ikmaller hızla birbirini izleyebilir. Bu, durumun kendisini değiştirmiş olmaz. Emek-gücü için de aynı şey geçerlidir. Üretimin, yıl boyunca aynı ölçekte sürdürülmesi halinde - tüketilen emek-gücünün yerine, sürekli olarak yenisinin konması gerekir. İşin mevsimlik olabildiği ya da, işlerin farklı kısımlarının, tarımda olduğu gibi, farklı dönemlerde uygulandığı durumlarda, emek-gücü satın alınması da buna uygun olarak bazan küçük bazan büyük miktarlarda yapılır. Ama metaların satışı ile gerçekleşmiş olan gelirler, meta-değerin sabit sermayenin aşınma ve yıpranmasına eşit kısmını paraya çevirmeleri ölçüsünde, üretken sermayenin değer kaybını karşıladıkları kısmına tekrar çevrilmiş olmazlar. Üretken sermayenin yanı başına yerleşirler ve para biçiminde kalmaya devam ederler.
Paranın bu durgunluğu, değişmeyen-sermayenin sabit öğesinin, üretim sürecinde kendi eski maddi biçimi içerisinde işlev yapmaya devam ettiği az ya da çok sayıda yılları içeren yeniden-üretim dönemi geçene kadar yinelenir. Binalar, makineler vb. gibi sabit öğeler iyice eskiyip de üretim sürecinde artık işlev yapamaz hale gelir gelmez, değerleri, çökelmiş bulunan paraların toplamı tarafından tamamıyla yerine konmuş halde bu öğenin yanı sıra mevcuttur; bu değerler, sabit sermayeden, üretimlerine katıldığı metalara yavaş yavaş aktarılmış ve bu metaların satışı sonucu para biçimini almıştır. Şimdi bu para, sabit sermayeyi (ya da çeşitli öğeleri farklı süreğenliklere sahip olduğu için bunun öğelerini) aynî olarak yerine koymaya ve böylece, üretken sermayenin bu kısmının gerçekten yenilenmesine hizmet ederler. Bu para, demek ki, değişmeyen sermaye-değerin bir kısmının, yani onun sabit kısmının para-biçimidir. Bu para-yığma oluşumu, kendi başına, kapitalist yeniden-üretim sürecinin bir öğesidir; sabit sermaye, yaşamını sona erdirene ve dolayısıyla bütün değerini
(sayfa 476) ürettiği metalara aktararak şimdi aynî olarak yerine konma zorunluluğu ortaya çıkana kadar, sabit sermayenin ya da bu sermayenin birkaç öğesinin değerinin -para biçiminde- yeniden üretilmesi ve bir yana yığılmasıdır. Ne var ki, bu para, sabit sermayenin yaşamı sona eren öğelerini yerine koymak üzere yeni öğelere tekrar çevrilir çevrilmez, bu yığılı biçimini kaybeder ve dolaşımın meydana getirdiği sermayenin yeniden-üretim sürecindeki faaliyetine yeniden başlar.
Tıpkı basit meta dolaşımının hiç bir şekilde, ürünler arasındaki basit değişimle özdeş olmaması gibi, yıllık meta-ürünün çevrilmesi de hiç bir zaman kendisini çeşitli öğelerinin salt bir aracısız karşılıklı değişimine çözüştüremez. Para, bunda, özellikle sabit sermayenin değerinin yeniden-üretimi biçiminde ifadesini bulan özgül bir rol oynar. (Üretimin kolektif olması ve meta üretimi biçimini taşımaması halinde, konunun kendisini ne kadar farklı bir şekilde ortaya koyacağı daha ilerideki bir tahlile bırakılmıştır. )
Temel şemamıza dönecek olursak, sınıf
[13*] II için şunu elde ederiz: 2.000
s + 500
d + 500
a. Bir yıl boyunca üretilen bütün tüketim nesneleri, bu durumda, değer olarak 3.000'e eşittir; toplam metalar kitlesindeki farklı meta öğelerinin herbiri, değeri bakımından, 2/3
s + 1/5
d + 1/6
a ya da yüzde olarak, 66
2/
3s + 16
2/
3d + 16
2/
3a bileşimindedir. Sınıf II'nin çeşitli türdeki metaları, farklı oranlarda değişmeyen-sermaye içerebilir. Aynı şekilde, değişmeyen-sermayenin sabit kısmı da farklı olabilir. Sabit sermayenin kısımlarının süreğenliği ve dolayısıyla yıllık aşınıp yıpranma ya da, bunların üretimlerine katıldıkları metalara
pro rata aktardıkları değerin oranı da farklı olabilir. Ama bunun burada önemi yoktur. Toplumsal yeniden-üretim sürecine gelince, bu, yalnızca sınıf II ve I arasında bir değişim sorunudur. Bu iki sınıf burada birbirlerinin karşısına yalnız kendi toplumsal, kitle ilişkileri içerisinde çıkarlar. Bu nedenle, meta-ürün II'nin değerinin
s kısmının orantılı büyüklüğü (şimdi irdelenmekte olan sorunun sonuçlarından ancak bir tanesi) eğer sınıf II'ye giren bütün üretim kolları kapsanmış ise ortalama oranı verir.
Toplam değeri, 2.000
s + 500
d + 500
a ifadesi altında sınıflanan
(sayfa 477) her tür meta (ve bunlar çoğunlukla aynı türdendir), bu nedenle değer olarak 66
2/
3s + 16
2/
3d + 16
2/
3a ifadesine eşittir. Bu, ister
s, d ya da
a altında sınıflansın, metaların her 100'ü için uygulanır.
2.000
s'nin katılmış bulunduğu metalar, değer olarak ayrıca şu şekilde de bölünebilir:
1) 1.333
1/
3s + 333
1/
3d + 333
1/
3a =2.000
s;
benzer şekilde 500
d de şöyle bölünebilir:
2) 333
1/
3s + 83
1/
3d + 83
1/
3d = 500
d;
ve ensonu 500
a da şu şekilde bölünebilir:
3) 333
1/
3s + 83
1/
3d + 83
1/
3a = 500
a.
Şimdi, eğer biz, 1), 2) ve 3)'teki
s'leri toplarsak, 1.333
1/
3s. + 333
1/
3s + 333
1/
3s. = 2.000 elde ederiz. Ayrıca 333
1/
3d + 83
1/
3d + 83
1/
3d = 500. Ve
a için de aynı şey. Toplam, yukardaki gibi aynı toplam 3.000 değerini verir.
3.000'lik bir değeri temsil eden, metalar kitlesi II'nin içerdiği tüm değişmeyen sermaye-değer, demek ki, 2.000
s'de bulunmakta ve, ne 500
d ve ne de 500
a bundan bir zerre bile taşımamaktadır. Aynı şey, sırasıyla
d ve
a için de doğudur.
Bir başka deyişle, meta kitlesi II'nin, değişmeyen sermaye-değeri temsil eden ve bu nedenle de, ya kendi maddi biçimine ya da para-biçimine tekrar çevrilebilir kısmının tamamı, 2.000
s'de bulunur. II'deki metaların değişmeyen değerinin değişimi ile ilgili her şey, bu yüzden, 2.000 II
s'nin hareketi ile sınırlıdır. Ve bu değişim, ancak, I (1.000
d + 1.000
a) ile yapılabilir.
Aynı şekilde, sınıf I bakımından da, bu sınıfın değişmeyen sermaye-değerinin değişimi ile ilgili her şey, 4.000 I
s'nin dikkate alınması ile sınırlı olacaktır.
1. Para Biçiminde Değerin Aşınan ve Yıpranan
Kısmının Yerine Konması
İşe başlamak için eğer,
I. |
4.000s + |
1.000d + 1.000a |
|
II. |
. . . . . . . . . . . |
2.000s + 500d |
+ 500a |
[formülünü
-ç.] alırsak, 2.000 II
s metalar kitlesinin, aynı değerde I (1.000
d + 1.000
a) metaları ile değişimi, 2.000 II
s'nin tamamının, I tarafından üretilen II'nin değişmeyen-sermayesinin doğal öğelerine ayni olarak tekrar çevrilmesini öngörür. Ama bu
(sayfa 478) sonuncunun bulunduğu meta-değer 2.000, sabit sermayenin değer kaybını telafi eden bir öğeyi de içerir; değer kaybını karşılayan bu öğenin derhal ve aynî olarak yerine konulması gerekmemekte, paraya çevrilerek, sabit sermayenin maddi biçimi içerisinde yenilenmesi zamanı gelene kadar bir toplam içerisinde yavaş yavaş birikmektedir. Her yıl, şu ya da bu bireysel işte veya şu ya da bu sanayi kolunda sabit sermaye kaybı görülür. Bir ve aynı bireysel sermayede bile, çeşitli kısımlarının farklı süreğenliğe sahip olmaları nedeniyle, sabit sermayenin şu ya da bu kısmının yerine konması zorunluluğu vardır. Yıllık yeniden-üretimi, basit boyutları içersinde, yani her türlü birikimi dikkate almaksızın incelediğimiz zaman işe
ab ovo[14*] başlamayız. İncelenmekte olan yıl, birçok yıllardan bir tanesidir; kapitalist üretimin doğumundan sonraki ilk yıl değildir. Sınıf II'ye ait çok yanlı üretim kollarına yatırılmış bulunan çeşitli sermayeler, bu yüzden, yaşça farklıdırlar. Tıpkı bu üretim kolunda görev yapan kimselerden bir kısmının her yıl ölmesi gibi, sabit sermayenin bir kısmının da her yıl ömrü tükenir ve bunların, birikmiş para fonundan aynî olarak yenilenmeleri gerekir. İşte bu nedenle, 2.000 II
s'nin 2.000 I
(d+a) karşılığında değişimi, 2.000 II
s'nin kendi meta-biçiminden (tüketim mallarından), yalnız ham ve yardımcı maddeleri değil, aynı zamanda, sabit sermayenin, makineler, aletler, binalar vb. gibi doğal öğelerini de içeren asıl öğelere çevrilmesini kapsar. 2.000 II
s'nin değerinde
para olarak yerine konulması gereken aşınma ve yıpranma, bu yüzden hiç bir zaman işlemekte olan sabit sermayenin tutarına tekabül etmez, çünkü bunun bir kısmının her yıl aynî olarak yerine konulması zorunluluğu vardır. Ama bu durum, bu yerine koyma işi için gerekli paranın, sınıf II kapitalistleri tarafından önceki yıllarda biriktirildiğini varsayar. Ne var ki, işte bu koşul, önceki yıllar için olduğu kadar, içinde bulunulan yıl için de aynı ölçüde geçerlidir.
I (1.000
d + 1.000
a) ile 2.000 II
s arasındaki değişimde, önce şurasını dikkate almak gerekir ki, I
(d+a) değerler toplamı, herhangi bir değişmeyen değer öğesini, dolayısıyla da aşınma ve yıpranmayı yerine koyacak bir değer öğesini, yani değişmeyen-sermayenin sabit kısmından, maddi biçimi içerisinde
d+a'nın varolduğu metalara aktarılmış bulunan bir değeri içermez. Buna karşılık, bu öğe, II
s'de vardır ve, varlığını sabit sermayeye
(sayfa 479) borçlu bulunan para-biçiminden maddi biçimine hemen çevrilmemesi gereken ve önce para biçimini korumak zorunda olan, değer öğesinin işte bu kısmıdır. İşte bu nedenle I (1.000
d + 1.000
a) ile 2.000 II
s arasındaki değişim derhal şu güçlüğü gösterir: 2.000(
d+a)'nın maddi biçimi içerisinde varolduğu I'e ait üretim araçları, II'ye ait tüketim malları biçiminde bir eşdeğer karşılığında 2.000'in tam değeri ile değişilmek zorunda olduğu halde, öte yandan 2.000 II
s tüketim malları, I (1.000
d + 1.000
a) üretim araçları karşılığında, kendi tam değerleri üzerinden değişilemez, çünkü bunların değerlerinin -aşınma ve yıpranmaya ya da sabit sermayenin yerine konulması gerekli değer kaybına eşit- kısmı, ilkin, incelemekte bulunduğumuz mevcut yıllık yeniden-üretim dönemi boyunca dolaşım aracı olarak artık işlev yapmayacak olan para biçiminde birikmek zorundadır. Ama meta-değer 2.000 II
s içerisine katılmış bu aşınma ve yıpranma öğesini ödeyecek para, ancak I. kesimden gelebilir, çünkü II, bu parayı kendisi ödeyemez, ama kendi mallarının satışı yoluyla bu ödemeyi sağlar ve çünkü, varsayımlı olarak, I
(d+a) meta 2.000 II
s'nin tamamını satın alır. Şu halde, sınıf I, bu satınalma aracılığı ile, bu aşınma ve yıpranmayı II için paraya çevirir. Ama daha önce açıklanan yasaya göre, dolaşıma sürülen para, daha sonra, eşit miktarda metaları dolaşıma süren kapitalist üreticiye döner. Açıktır ki, II
s satın almakla I, Il'ye, 2.000 değerinde metalar ile birlikte bir de fazladan bir parayı karşılıksız. olarak (değişim yoluyla aynı miktarı almaksızın) veremez. Aksi halde I, meta kitlesi II
s'yi değerinin üzerinde satın almış olur. Eğer II, kendisine ait 2.000
s'yi I (1.000
d + 1.000
a) karşılığında fiilen değişiyorsa, I'den başka bir talepte bulunamaz ve bu değişim ile dolaşan para, kendisini dolaşıma sokana bağlı olarak, yani ilk kez alıcı olarak hareket eden kimseye bağlı olarak ya I'e ya da lI'ye döner. Aynı zamanda II, kendi meta-sermayesinin tüm değerini, üretim araçlarının maddi biçimine tekrar çevirmiş olacaktı, oysa varsayımımıza göre, satıştan sonra bunun bir kısmını, şimdiki yıllık yeniden-üretim dönemi boyunca para biçiminden, değişmeyen-sermayesinin sabit kısmının maddi biçimine tekrar çeviremezdi. Eğer II, I'e 2.000 değerinde satış yapsa ve ondan, 2.000'den az, diyelim 1.800 değerinde satın almada bulunsa ancak o zaman kendi lehine bir para fazlalığı olurdu. Bu durumda I'in kendisine dönmeyecek olan para olarak 200 değerindeki borç fazlasını telafi etmesi gerekirdi, çünkü 200'e
(sayfa 480) eşit bir meta kitlesini dolaşıma sürerek, yatırmış olduğu parayı dolaşımdan çekmemiş olurdu. Böyle bir durumda, II için, sabit sermayesinin aşınma ve yıpranması, hesabına konulmuş bir para fonu bulunurdu. O zaman da, diğer yanda, I'in tarafında 200 miktarında bir üretim aracı, üretim fazlası olurdu ve, üretimin çeşitli kısımları arasında tam bir oranın varsayıldığı şemamızın esası, yani aynı ölçekte yeniden-üretim bozulmuş olurdu. Bir başkasını ve daha da beterini yaratmak için güçlüklerin ancak bir tanesinden kurtulmuş olurduk.
Bu problem özel güçlükler gösterdiği ve ekonomi politikçiler tarafından şimdiye değin hiç ele alınmadığı için, olası (hiç değilse olası görünen) bütün çözümleri ya da daha çok, bu problemin formüle edilişini
seriatim[15*] inceleyeceğiz.
İlkin, biraz önce, II'nin I'e
, 2.000 değerinde metalar sattığını, ama ondan ancak 1.800 değerinde satın almada bulunduğunu varsaymıştık. Meta-değer 2.000 II
s, aşınıp yıpranmayı yerine koymak için, para olarak biriktirilmesi gerekli 200 içermektedir. Demek oluyor ki, 2.000 II
s'nin değeri, üretim araçları ile değişilecek 1.800 ile aşınma ve yıpranmanın yerini alacak ve (2.000
s'nin I'e satışından sonra) para biçiminde saklanacak 200'e ayrılabilir. Değer olarak ifade edildiğinde 2.000 II
s, 1.800
s + 200
s (d)'ye eşittir; burada
d.
déchet'i
[16*] belirtmektedir.
Bu durumda bizim aşağıdaki ifadeyi incelememiz gerekiyor:
Değişim
Emekçilere, emek-güçlerinin karşılığı ücret olarak verilen 1.000 sterlin ile I, tüketim malları 1.000 II
s satın almaktadır. II, bu aynı 1.000 sterlin ile üretim aracı 1.000 I
d satın almaktadır. Böylece I'deki kapitalistler, değişen-sermayelerini para biçiminde geri almakta ve gelecek yıl, aynı miktar emek-gücü satın almada kullanabilmektedirler, yani üretken sermayelerinin değişen kısmını aynî olarak yerine koyabilmektedirler.
Ayrıca, yatırılan 400 sterlin ile II, üretim araçları I
a satın almakta ve I
a, bu aynı 400 sterlin ile tüketim malları II
s satın almaktadır. II'deki kapitalistler tarafından dolaşıma sokulan
(sayfa 481) 400 sterlin, böylece kendilerine dönmekte, ama yalnız, satılan metaların eşdeğeri olarak. Şimdi I, yatırılan 400 sterlin ile tüketim malları satın almakta; II, I'den 400 sterlin değerinde üretim aracı satın almakta ve bu 400 sterlin bunun üzerine I'e geri akmaktadır. Öyleyse buraya kadar hesap şöyledir:
I, dolaşıma, metalar biçiminde 1.000
d + 800
a sokmaktadır; dolaşıma ayrıca ücretler için para olarak 1.000 sterlin ve II ile değişim için 400 sterlin sürmektedir. Değişim yapıldıktan sonra I, para olarak 1.000
d, 800 II
s (tüketim malları) karşılığında değişilen 800
a ve para biçiminde 400 sterline sahiptir.
II, dolaşıma, metalar biçiminde (tüketim malları) 1.800
s ve para olarak 400 sterlin sürüyor. Değişimin tamamlanması üzerine, I'in metaları (üretim araçları) olarak 1.800 ve para olarak 400 sterline sahiptir.
Geride, hala, I'in tarafında 200
a (üretim araçları olarak) ve II'nin tarafında 200
s (d) (tüketim malları olarak) vardır.
Varsayımımıza göre 1.200 sterlin ile, 200 değerinde
s (d) tüketim malları satın alıyor. Ama II, bu 200 sterlini elde tutmaktadır, çünkü, 200
s(d) aşınma ve yıpranmayı temsil etmekte olup, hemen üretim araçlarına tekrar çevrilmeyecektir. Bu nedenle 200 I
a satılamaz. Yerine konulması gerekli artı-değer I'in beşte-biri gerçekleştirilemez, yani üretim araçlarının maddi biçiminden tüketim mallarının maddi biçimine çevrilemez.
Bu, yalnız, bizim, basit ölçekli yeniden-üretim varsayımımızla çelişmiyor; bu, kendi başına, 200
s(d)'nin paraya dönüşümünü açıklayabilecek bir varsayım da değildir. Bu, daha çok, bunun açıklanamayacağı anlamına gelir. Çünkü, 200
s(d)'nin ne şekilde paraya çevrilebileceği gösterilemeyeceğine göre, yalnızca kendi 200
a'sından geriye kalanını paraya çeviremediği için, I'in, zorlandığı varsayılmıştır. Bunu, değişim mekanizmasının normal bir işleyişi diye kabul etmek, 200
s(d)'yi düzenli olarak paraya çevirmek için her yıl 200 sterlinin gökten düştüğünü düşünmekle aynı şeydir.
Ama böyle bir varsayımın saçmalığı, eğer I
a, bu durumda olduğu gibi kendi ilkel varlık biçimi içerisinde -yani üretim araçlarının değerinin bir kısmı, dolayısıyla kapitalist üreticilerinin, satış yoluyla paraya çevirmek zorunda oldukları metaların değerinin bir kısmı olarak- görünmek yerine, bu kapitalistlerin ortaklarının elinde, örneğin toprak sahiplerinin elinde toprak rantı,
(sayfa 482) tefecilerin elinde faiz olarak göründüğü zaman hemen göze çarpmıyor. Ama eğer sanayi kapitalistinin, bu artı-değerin öteki ortaklarına, toprak rantı ya da faiz olarak vermek zorunda bulunduğu metaların artı-değerinin bu kısmı, uzun bir süre bu metaların satışı yoluyla gerçekleştirilemez ise, rant ve faiz ödemesi de sona erer ve toprak sahipleri ile faizciler, rant ile faizi harcamak suretiyle, yıllık yeniden-üretimin belli bir kısmını diledikleri gibi paraya çevirmek için
dei ex machina[17*] olarak hizmet edemez hale gelirler. Aynı şey, hükümet memurları, doktorlar, avukatlar vb. ve "kamunun" üyeleri olarak, ekonomi-politikçilerin açıklamadan bıraktıklarını açıklamak suretiyle bunlara "hizmet eden" diğerleri gibi, üretken olmayan emekçiler denilen kimselerin harcamaları için de doğrudur.
I ile II arasında, -kapitalist üreticilerin bu iki ana kesimi arasında- doğrudan değişim yerine bu işe aracı olarak tüccar da girse ve "parası" ile bütün bu güçlüklerin üstesinden gelmeye yardım etse; durumda gene de bir iyileşme olmaz. Örneğin, ele alınan durumda 200 I
a'nın kesenkes II'deki sanayi kapitalistlerine verilmesi gerekir. Bu, bir dizi tüccarın elinden geçebilir, ama bunlardan sonuncusu, bizim varsayımımıza göre kendisini II'nin karşısında, tıpkı başlangıçta I'deki -kapitalist üreticilerin aynı kötü durumunda bulur; yani bunların 200 I
a'yı II'ye satmaları olanaksızdır. Ve satın alınan bu saplanıp kalmış miktar, I ile ayın süreci yenileyemez.
Buradan da görüyoruz ki, gerçek amacımızdan ayrı olarak, toplumsal yeniden-üretim süreci, karmaşık somut biçimi içerisinde bir tahlil konusu yapılır yapılmaz, "bilimsel" bir tahlil görüntüsü veren yapmacıklardan kurtulmak için, yeniden-üretim sürecini -ufak tefek belirsiz durumlardan arınmış- kendi asıl biçimi içerisinde gözden geçirmek zorunluluğu kaçınılmazdır.
Yeniden-üretim sürecinin (ister basit, ister genişlemiş ölçekte olsun) normal olarak yürümesi halinde, kapitalist üretici tarafından dolaşıma sokulan paranın (ister kendi parası, ister borç aldığı para olsun), çıkış noktasına dönmesi gerektiği konusundaki yasa; 200 II
s(d)'nin, I tarafından sürülen para aracılığı ile paraya çevrildiği varsayımını bütünüyle dıştalar.
(sayfa 483)
2. Sabit Sermayenin Aynî Olarak Yerine Konması
Yukarıda ele alınan varsayımı bir yana itince, geriye, yalnızca, aşınma ve yıpranma payının para alarak yerine konması dışında, aynı zamanda tümüyle ölü hale gelmiş sabit sermayenin aynî olarak yerine konmasını da içerdiği şeklindeki olasılıklar kalmaktadır .
Buraya kadar varsaymıştık ki,
a) I tarafından ücretler biçiminde ödenen 1.000 sterlin, emekçiler tarafından, aynı miktarda II
s için harcanır; yani emekçiler bu para ile tüketim malları satın alırlar.
Bu 1.000 sterlinin I tarafından para olarak yatırılmış olması, yalnızca bir olguyu ifade etmektedir. Ücretlerin, ilgili kapitalist üreticiler tarafından para olarak yatırılması gerekir. Sonra bu para, emekçiler tarafından tüketim malları için harcanır ve tüketim malları satıcılarına, kendi değişmeyen-sermayelerini meta-sermayeden üretken sermayeye çevirmede, dolaşım aracı olarak hizmet eder. Gerçekte, bu para bir çok yollardan (bizzat emekçinin gereksinmesi olan, bakkallar, ev sahipleri, vergi tahsildarları ve doktorlar vb. gibi üretken-olmayan emekçilerden) geçer ve dolayısıyla, I'deki emekçilerin elinden kısmen doğrudan sınıf II'deki kapitalistin eline akar. Paranın akışı, azçok gecikebilir ve kapitalistin bu yüzden yeni yedek paraya gereksinmesi olabilir. Bütün bunlar, bu temel biçim içerisindeki incelemeye girmez.
b) Bir seferde I'in, II'den satınalma için para olarak diğer bir 400 sterlin yatırdığı ve bu paranın kendisine döndüğü, oysa bir başka sefer II'nin I'den satınalma için 400 sterlin yatırdığı ve aynı şekilde bu parayı geri aldığı varsayılmıştı. Bu varsayımı yapmak gerekir, çünkü kapitalist sınıf I ya da II'nin, kendi metalarının değişimi için gerekli parayı tek taraflı olarak yatırmaları gerektiği yolundaki ters bir varsayımı kabul etmek keyfi olurdu. Çünkü, 1. arabaşlık altında gösterdiğimiz gibi, 200 II
s'(d)'yi paraya çevirmek için I'in dolaşıma ek para sürmesi varsayımının saçma diye reddedilmesi üzerine geriye, yalnızca II'nin metalarının değerinin, sabit sermayesinin aşınma ve yıpranmasını telafi edecek kısmını paraya çevirecek bir miktar parayı dolaşıma gene kendisinin sürmesi gibi, görünüşte daha da saçma bir varsayım kalır. Örneğin, Bay X'e ait iplik makinesinin, üretim sürecinde kaybettiği değer kısmı, ipliğin değerinin bir kısmı olarak tekrar
(sayfa 484) ortaya çıkar. İplik makinesinin uğradığı değer kaybının, yani aşınıp yıpranmasının, öte yanda, iplikçinin elinde para olarak toplanması gerekir. X'in, Y'den 200 sterlinlik pamuk satın aldığı ve böylece dolaşıma para olarak 200 sterlin sürdüğü kabul edilirse, Y de bu durumda ondan 200 sterlinlik iplik satın alacak ve bu 200 sterlin şimdi X'e, makinesinin aşınma ve yıpranmasını karşılayacak fon olarak hizmet edecektir. Durum basitçe şuna indirgenebilir: X, yaptığı üretimden, kendisine ait üründen ve bu ürünün satışından başka, iplik makinesinin değer kaybını kendisi adına karşılamak üzere 200 sterlini
in petto alıkor; yani makinesinin değer kaybı yoluyla kaybettiği 200 sterline ek olarak, en sonunda yeni bir iplik makinesi satın alabilmek için, kendi cebinden her yıl para olarak bir başka 200 sterlin daha ayırmak zorundadır.
Ne var ki, bu saçmalık ancak görünüştedir. Sınıf II, sabit sermayeleri çok farklı yeniden-üretim aşamalarında bulunan kapitalistlerden oluşmuştur. Bunlardan bazılarında sabit sermaye, aynî olarak tümüyle yerine konulması gerekli aşamaya ulaşmış durumdadır. Diğerlerinde ise, bu aşamadan şu ya da bu kadar uzaktır. Bu grubun bütün üyeleri için ortak nokta, sabit sermayelerinin fiilen yeniden-üretilmiş olmaması, yani aynı türün yeni bir çeşidi tarafından
in natura[18*] yenilenmemiştir, ama değeri, para olarak ardarda birikmiştir. Birinci grup, işe başladığında, para-sermayesinin bir kısmını değişmeyen (sabit ve döner) sermayeye, bir kısmını da emek-gücüne, değişen-sermayeye çevirmek üzere pazara geldiği zaman, tamamen aynı (ya da neredeyse aynı durumda olmasının burada önemi yoktur) durumdadır. Bunlar, bir kez daha, bu para-sermayeyi, yani hem değişmeyen sabit ve döner sermayeyi ve hem de değişen-sermayenin değerini dolaşıma yatırmak durumundadırlar.
Şu halde, eğer biz, kapitalist sınıf II tarafından I ile değişim için dolaşıma sokulan 400 sterlinin yarısının, yalnız kendi metalarının aracılığı ile, döner sermayeye ilişkin üretim araçlarını değil, aynı zamanda, paraları aracılığı ile de, sabit sermayelerini aynî olarak yenilemek zorunda bulunan sınıf II'deki kapitalistlerden geldiğini, oysa bu sınıftaki kapitalistlerin öteki yarısının, paraları ile ancak değişmeyen-sermayelerinin döner kısmını aynî olarak yerine koyduklarını, ama sabit sermayelerini aynî olarak
(sayfa 485) yenilemediklerini varsayarsak, bu geriye dönen 400 sterlinin (I'in bunun karşılığında tüketim malları satın alması üzerine, geriye dönen bu 400 sterlinin), II'nin bu iki grubu arasında çeşitli şekilde dağıldığını söylemekte herhangi bir çelişki yoktur. Bu para, sınıf II'ye döner, ama aynı ellere geri gelmez, bir kesimden diğerine geçerek bu sınıf içerisinde çeşitli biçimde dağılır.
II'nin bir grubu, uzun sürede, üretim araçlarının bir kısmının kendi metaları tarafından karşılanması yanında, para olarak 200 sterlini, sabit sermayenin yeni öğelerine ayni olarak çevirmiştir. İşin başlangıcında, böylece harcanan para, bu gruba, bu sabit sermaye tarafından üretilecek olan metaların değerinin aşınma ve yıpranma kısmı olarak, birkaç yıl sonra ancak yavaş yavaş dolaşımdan geri döner.
Ne var ki, II'nin öteki grubu, 200 sterlin karşılığında I'den herhangi bir meta almamıştır. Ama I, bunu, II'nin birinci grubunun, sabit sermayesinin öğeleri için harcadığı para ile öder. II'nin birinci grubu, kendi sabit sermaye-değerine bir kez daha yenilenmiş maddi biçimi içerisinde sahip olduğu halde, ikinci grup, sabit sermayesinin daha sonraki aynî olarak yerine konması için para olarak biriktirilmesi ile meşguldür.
Daha önceki değişimlerden sonra, şimdi bizim üzerinde ilerleyeceğimiz esas, metaların henüz her iki tarafça değişilmemiş bulunan kısmıdır: I tarafından 400
a ve II tarafından 400
s[52] II'nin, 800 tutarında olan bu metaların değişimi için para olarak 400 yatırdığını varsayıyoruz. 400'ün yarısı (200'ü), her ne olursa olsun, aşınma ve yıpranma değeri olarak para olarak 200 biriktiren ve bu parayı sabit sermayesinin maddi biçimine çevirecek olan, II. grubu tarafından yatırılmak zorundadır.
Tıpkı, değişmeyen sermaye-değer, değişen sermaye-değer ve artı-değerin -meta-sermaye II ve meta-sermaye I'in değerinin bölünebileceği bu kısımlar- sırasıyla, II ve I'e ait metaların özel orantılı payları tarafından gösterilebileceği gibi, değişmeyen-sermayenin kendi değeri içerisinde, sabit sermayenin maddi biçimine henüz çevrilmeyen, ama şimdilik para biçiminde biriktirilmiş bulunan değer kısmı da aynı şekilde gösterilebilir. Belirli bir miktar meta II (ele alınan örnekte geriye kalan metaların yarısı, ya da 200), burada, yalnızca, değişim yoluyla para olarak birikmek
(sayfa 486) zorunda bulunan bu aşınma ve yıpranma değerinin bir aracıdır. (Sabit sermayeyi aynî olarak yenileyen II'deki kapitalistlerin birinci grubu, bu şekilde -burada yalnızca geri kalanıyla hâlâ boy gösterdiği, metalar kitlesinin aşınan ve yıpranan kısmı ile- kendi aşınma ve yıpranma değerlerinin bir kısmını bu yolla zaten gerçekleştirmiş olabilirler, ama para olarak hâlâ 200'ü gerçekleştirmeleri gerekir.)
Bu son işlemde II tarafından dolaşıma sokulan 400 sterlinin (200'e eşit) ikinci yarısına gelince, bu, I'den, değişmeyen-sermayenin döner kısımlarını satın alır. Bu 200 sterlinin bir kısmı, II'nin her iki kesimi ya da yalnız, sabit sermaye değerini aynî olarak yenilemeyen kesimi tarafından dolaşıma sokulmuş olabilir.
Bu 400 sterlin ile, demek ki, I'den şunlar alınmıştır: 1) yalnızca sabit sermayenin öğelerini içeren, 200 sterlin tutarında metalar; 2) II'ye ait değişmeyen-sermayenin döner kısmının yalnız doğal öğelerini yerine koyan 200 sterlin tutarında metalar. Böylece I, tüm yıllık ürününü, II'ye satılabilecek kadarıyla satmıştır, ama bunun beşte-birinin değeri, 400 sterlini, şimdi I'in elinde para olarak bulunmaktadır. Ne var ki, bu para, tüketim mallan için gelir olarak harcanması gereken paraya çevrilen artı-değerdir. Demek oluyor ki, I, bu 400 sterlini ile II'ye ait 400'e eşit tüm meta-değeri satın almaktadır; yani bu para, II'ye, kendisine ait metaları harekete geçirmek suretiyle geri akmaktadır. .
Şimdi biz üç ayrı durumu varsayacağız ve, sabit sermayelerini aynî olarak yerine koyan kapitalist II grubuna "grup 1", ve sabit sermayedeki değer yıpranmasını para olarak biriktirene "grup 2" diyeceğiz. Bu üç durum şöyledir: a) metalar biçiminde bir bakiye olarak II'de hâlâ bulunan 400'ün bir kısmı, 1 ve 2 grupları için, değişmeyen-sermayenin döner kısımlarının bazı bölümlerini yerine koymak zorundadır (diyelim herbiri için yarısını); b) grup 1 bütün metalarını sattığı halde, grup 2 henüz 400'ü satmak durumundadır; c) grup 2, yıpranma değerini taşıyan 200 dışında hepsini satmıştır.
Demek ki, şu dağılımı elde ediyoruz:
a) 400
s meta-değerin, 100'ünü grup 1, 300'ünü grup 2 olmak üzere, II, hâlâ elinde tutmaktadır; bu 300'den 200'ü, aşınma payını temsil etmektedir. Bu durumda, grup 1'in para halindeki 400 sterlininin ilk olarak yatırdığı 300'ü şimdi II'den metalar almak üzere 1 tarafından geri çevrilmiştir, I'den, yani aynî olarak sabit
(sayfa 487) sermayenin öğelerini sağlamak için para halinde 200 ve I ile meta değişimini gerçekleştirmek için para halinde 100'ü geri çevirmiştir; Öte yandan grup 2, 400'ün ancak ¼'ünü, yani 100'ü, aynı şekilde I ile meta değişimini sağlamak üzere yatırmıştır.
Grup 1, öyleyse, para olarak 400'ün 300'ünü, grup 2, 100'ünü yatırmıştır.
Bu 400'ün dönüşü, ne var ki, şöyle olmaktadır:
Grup 1'e 100, yani yatırdığı paranın ancak üçte-biri. Ama öteki
2/
3 yerine, yenilenmiş 200 değerinde bir sabit sermayeye sahip olmaktadır. Grup 1, 200 değerinde sabit sermaye öğeleri için I'e para vermiş, ama daha sonraki metaları vermemiştir. Para olarak 200'ü ilgilendirdiği kadarıyla, grup 1, kesim I'in karşısına, yalnız alıcı olarak çıkmakta, daha sonra satıcı olarak çıkmamaktadır. İşte bu yüzden, bu para, grup 1'e dönemez; aksi halde, sabit sermayesinin öğelerini I'den, bir hediye olarak almış olması gerekirdi.
Yatırdığı paranın son üçte-biri bakımından grup 1, önce değişmeyen-sermayesinin döner kısımlarının alıcısı olarak hareket etmiştir. Aynı para ile I, ondan, metalarının 100 değerindeki geri kalan kısmını satın almaktadır. Bu para, o zaman, kendisine (II. kesimin 1. grubuna) geri akmaktadır, çünkü satın alıcı olarak hareketinden hemen sonra satıcı olarak hareket etmektedir. Eğer bu para geri dönmeseydi, II (grup 1) 100'e ulaşan metalar için 1'e önce para olarak 100, sonra da metalar olarak tekrar cabadan 100 vermiş olurdu, yani II, metalarını, I'e hediye olarak vermiş olurdu.
Öte yandan, para olarak 100 yatıran grup 2, para olarak 300 geri almaktadır: önce bir alıcı olarak dolaşıma para halinde 100 sokup bunları satıcı olarak geri aldığından ötürü 100; ancak bu miktar kadar metaın bir satıcısı olarak işlev yapıp bir alıcı olarak işlev yapmadığından ötürü 200. Demek ki, paranın I'e geri akması olanaksızdır. Sabit sermayenin yıpranma payı böylece II (grup 1) tarafından, sabit sermayenin öğelerinin satın alınmasında dolaşıma sürülen para ile dengelenmektedir. Ama bu, grup 2'nin eline, grup 1'in parası olarak değil, sınıf I'e ait para olarak gelmektedir .
b) Bu varsayıma göre, II
s'nin geri kalan kısmı, grup 1 para olarak 200 ve grup 2 meta olarak 400 sahibi olacak biçimde dağılmıştır.
(sayfa 488)
Grup 1, bütün metaını satmıştır, ama para olarak 200, aynî olarak yenilemek zorunda olduğu değişmeyen-sermayesinin sabit kısmının dönüşmüş bir şeklidir. Şu halde o, burada, yalnız alıcı olarak hareket etmekte ve kendi parası yerine, sabit sermayesinin doğal öğeleri biçiminde aynı değerde meta I almaktadır. Grup 2 (eğer I, I ile II arasındaki meta değişimi için herhangi bir para sürmemiş ise) dolaşıma en fazla yalnızca 200 sterlin sürmek zorundadır, çünkü kendi meta-değerinin yarısı için, I'den alıcı değil, yalnızca I'e karşı satıcıdır.
Grup 2'ye dolaşımdan 400 sterlin dönmektedir: alıcı olarak sürdüğü ve metalar olarak 200'ün satıcı olarak bunları geri aldığı için 200; I'den herhangi bir eşdeğer almaksızın, I'e 200 değerinde metalar sattığı için de 200.
c) Grup 1, para olarak 200'e, meta olarak 200
s'ye sahiptir. Grup 2, meta olarak 200
s(d)'ye sahiptir.
Bu varsayıma göre, grup 2, para olarak herhangi bir yatırımda bulunmak durumunda değildir, çünkü I'in karşısında artık alıcı değil, yalnızca satıcı olarak hareket etmekte, dolayısıyla kendisinden birisi satın almada bulunana kadar beklemek zorundadır.
Grup 1, para olarak 400 sterlin yatırmaktadır: I ile karşılıklı meta değişimi için 200, I'den salt alıcı olarak 200. Para olarak son 200 sterlin ile, sabit sermaye öğelerini satın alır.
Para olarak 200 sterlin ile I, grup 1'den 200 miktarında metalar satın almakta ve grup 1, böylece, bu meta değişimi için yatırdığı 200 sterlini para olarak tekrar ele geçirmektedir. Ve I, aynı şekilde, grup 1'den aldığı öteki 200 sterlin ile, grup 2'den 200 değerinde metalar satın almakta, böylece, grup 2'nin sabit sermayesinin yıpranma ve aşınması, para biçiminde birikmektedir.
Eğer c) halinde, sınıf II (grup 1) yerine, sınıf I'in mevcut metaların değişimini sağlamak için para olarak 200 sürmüş olduğu varsayılsaydı, durumda hiç bir değişiklik olmazdı. Bu durumda I'in, sınıf II grup 2'den, bu grubun, geriye, satmak için ancak bu metaya sahip bulunduğu varsayımına dayanarak, metalar olarak önce 200 satın alsaydı, bu 200 sterlin, I'e dönmezdi, çünkü II grup 2, tekrar alıcı olarak hareket etmemektedir. Ama sınıf II grup 1, bu durumda, satın almada harcamak üzere para olarak 200 sterline ve değişim amacı için metalar biçiminde 200'e, yani I ile alışveriş için toplam 400 tutan bir değere sahiptir. Para
(sayfa 489) olarak 200 sterlin, bunun ardından II grup 1'den, I'e döner. Eğer I, tekrar, sınıf II grup 1'den metalar biçiminde 200 satın almada bu parayı harcarsa, sınıf II grup 1, metalar biçimindeki 400'ün ikinci yarısını I'in elinden alır almaz, bunlar I'e geri dönerler. Grup 1 (II), salt sabit sermaye öğelerinin alıcısı olarak para biçiminde 200 sterlin harcamıştır; bu nedenle bu para ona dönmeyip, 200
s'yi, sınıf II grup 2'nin geriye kalan metaını paraya dönüştürme hizmeti görür; oysa, I tarafından metaların değişimi için sürülen para, 200 sterlin, sınıf II grup 2 yoluyla değil, sınıf II grup 1 yoluyla I'e döner. 400'lük metaları yerine, kendisine, şimdi, 400 tutarında bir meta eşdeğer dönmüştür; onun, metalar biçiminde 800'ün değişimi için para olarak sürdüğü 200 sterlin de aynı şekilde ona dönmüştür. Bu nedenle her şey yolundadır.
Değişimde,
[formülünde -
ç.] karşılaşılan güçlük, bakiyelerin değişimindeki güçlüğe indirgenmişti:
I. . . . . 400
a.
II. (1) Para olarak 200 + metalar olarak 200
s + (2) metalar olarak 200
s. Ya da, sorunu daha açık hale getirmek için:
I. 200
a + 200
a.
II. (1) Para olarak 200 + metalar olarak 200
s + (2) metalar olarak 200
s.
Sınıf II grup 1'de, metalar olarak 200s, (metalar olarak) 200 I
a karşılığında değişildiğine ve I ile II arasında meta olarak 400'ün bu değişiminde dolaşan bütün para, onu yatırmış olana, I ya da II'ye döndüğüne göre, I ile II arasındaki değişimin bir öğesi olan bu para, aslında, bizi, burada rahatsız eden sorunun bir öğesi değildir. Ya da, farklı bir biçimde göstermek gerekirse: 200 I
a (metalar) ile 200 II
s (sınıf II grup 1'in metaları) arasındaki değişimde, paranın, satınalma ve dolayısıyla sözcüğün dar anlamıyla "dolaşım aracı" olarak değil, ama bir ödeme aracı olarak işlev yaptığını varsayarsak, 200 I
a metaları ile 200 II
s (grup 1) 'in, değer büyüklükleri olarak eşit olmaları nedeniyle, 200'lük üretim aracının, 200'lük tüketim malları ile değişildiği ve paranın burada yalnızca ideal olarak işlev yaptığı ve taraflardan hiç birisinin,
(sayfa 490) herhangi bir hesap bakiyesini ödemek için dolaşıma gerçekten bir para sürmediği açıktır. Şu halde, biz, her iki yandan da, I ve II'den, 200 I
a metaları ile bunların eşdeğerini, yani 200 II
s (grup 1) metalarını ancak düştüğümüz zamandır ki, sorun kendisini saf biçimi içerisinde ortaya kor.
Birbirini dengeleyen eşit değerde bu iki miktar metaın (I ve II) hesap-dışı edilmesinden sonra, geriye, değişim için, problemin kendisini berrak bir biçimde ortaya koyduğu bir bakiye kalır, şöyle ki,
I. Metalar olarak 200
a.
II. (1) para olarak 200
s,
artı (2) metalar olarak 200
s.
Burada, açıktır ki, sınıf II grup 1, para olarak 200 ile sabit sermayesinin parçalarını, 200 I
a'yı satın alır. Böylece, sınıf II grup 1'in sabit sermayesi aynî olarak yenilenmiş oluyor ve I'in 200'lük artı-değeri, meta-biçimden (üretim araçları ya da daha doğrusu sabit sermayenin öğelerinden) para-biçime çevriliyor. Bu para ile I, II grup 2'den tüketim malları satın alıyor ve II için sonuç, grup 1'in değişmeyen-sermayesinin sabit kısmının aynî olarak yenilenmiş olması ve grup 2 için de (sabit sermayenin aşınmasını telafi eden) diğer bir kısmın para-biçim içerisinde birikmiş olması oluyor. Ve bu, her yıl, bu son kısım da aynî olarak yenilenmesi gerekene kadar sürüp gidiyor.
Burada görülen durum açıkça şudur: değişmeyen-sermaye II'nin, değeri tamamıyla tekrar paraya çevrilmiş olan ve bu nedenle her yıl aynî olarak yenilenmesi gereken (grup 1) bu sabit kısmı, eski maddi biçimi içerisinde işlev yapmaya devam eden ve aşınma ve yıpranması, üretimine katıldığı metalara aktarılan değer kaybının önce para olarak telafi edilmesi gereken değişmeyen-sermaye II'nin öteki sabit kısmının yıllık değer kaybına eşit olmalıdır. Böyle bir denge, aynı ölçekte yeniden-üretimin bir yasası gibi görünmektedir. Bu, üretim araçları üreten sınıf I'de, emeğin orantılı olarak bölünmesinin değişmeden kalması gerektiğini söylemekle aynı şeydir, çünkü bu sınıf, kesim II'nin bir yandan değişmeyen-sermayesinin döner kısmını, öte yandan da sabit kısmını üretmektedir.
Bunu daha yakından tahlil etmeden önce, II
s (1)'in bakiyesinin, II
s (2)'nin bakiyesine eşit olmaması, daha büyük ya da daha küçük olması durumlarında, problemin alacağı şekli görmemiz gerekir. Şimdi bu iki durumu sırasıyla inceleyelim.
(sayfa 491)
B i r i n c i D u r u m
I. 200
a.
II. (1) 220
s (para olarak)
artı (2) 200
s (metalar olarak).
Bu durumda, II
s (1), para olarak 200 sterlin ile, 200 I
a metaları satın almakta ve I, bu aynı para ile, 200 II
s (2) metaları, yani sabit sermayenin para olarak birikecek kısmını satın almaktadır. Bu kısım böylece paraya çevrilmiş olmaktadır. Ama para olarak 20 II
s (1), aynî olarak sabit sermayeye tekrar çevrilemez.
Öyle görünüyor ki, bu talihsizlik I
a'nın bakiyesinin 200 yerine 220 olarak saptanmasıyla giderilebilir, böylece, daha önceki değişim ile 2.000 I'in 1.800'ü yerine, yalnızca 1.780 elden çıkartılmış olur. Buna göre durum şudur:
I. 220
a.
II. (1) 220
s (para olarak)
artı (2) 200
s (metalar olarak).
II
s grup 1, para olarak 220 sterlin ile 220 I
a satın almakta ve ardından I, 200 sterlin ile, metalar olarak 200 II
s (2) satın almaktadır.
Ne var ki, şimdi, I'in elinde para olarak 20 sterlin, yani tüketim malları için harcayamadığı ve ancak para biçiminde tutabileceği, artı-değerin bir kısmı kalmaktadır. Güçlük, böylece, yalnızca II
s grup 1'den, I
a'ya aktarılmış olmaktadır.
Şimdi de, II
s grup 1'in, II
s grup 2'den, küçük olduğunu varsayalım; o zaman durum şudur:
İ k i n c i D u r u m
I. 200
a (metalar olarak).
II. (1) 180
s (para olarak)
artı (2) 200
s (metalar olarak).
Para olarak 180 sterlin ile II (grup 1), 180 I
a metaları satın alır. Bu para ile I, II'den (grup 2) aynı değerde metalar, yani 180 II
s (2) satın alır. Geriye bir yanda satılması olanaksız 20 I
a, öte yanda da 20 II
s (2) -40 değerinde paraya çevrilmesi olanaksız metalar kalır.
I'in bakiyesini, 180'e eşitlemenin bize bir yararı olmaz. Gerçi o zaman I'de bir fazlalık kalmayabilir, ama gene eskisi gibi II
s (grup 2)'de, satılması ve paraya çevrilmesi olanaksız 20'lik bir fazlalık kalır.
II(1)'in, II(2)'den büyük olduğu birinci durumda, II
s (1)
(sayfa 492) tarafından para-biçimde ve sabit sermayeye çevrilemeyen bir fazlalık kalır; ya da, I
a'nın bakiyesi, II
s (1)'e eşit varsayılırsa, I
a'nın tarafında, para-biçimde ve tüketim mallarına çevrilemeyen aynı fazlalık kalır.
II
s (1)'in, II
s (2)'den küçük olduğu ikinci durumda, 200 I
a ve II
s (2) tarafında bir para açığı kalır ve her iki tarafta da buna eşit bir metalar fazlalığı bulunur, ya da, I
a'nın bakiyesi II
s (1)'e eşit kabul edilirse, bir para açığı ile II
s (2) tarafından bir metalar fazlalığı kalır.
Biz, eğer I
a'nın bakiyelerinin daima II
s (1)'e eşit olduğunu varsayarsak -üretim siparişlerle belirlendiğine ve II ve I'e ait delişmeyen-sermayelerin, bir yıl sabit kısımlarında ve onu izleyen yıl döner kısımlarında daha fazla bir üretim yapılmasıyla yeniden-üretimde herhangi bir değişiklik olmadığına göre- birinci durumda I
a, tüketim mallarına, ancak, eğer I, bununla, II'nin artı-değerinin bir kısmını satın alırsa ve II, bunu tüketmek yerine para olarak biriktirirse, tekrar çevrilebilir; ikinci durumda ise, duruma ancak I'in parayı harcaması halinde çare bulunabilir ki, biz, bu varsayımı yukarıda reddetmiştik.
Eğer II
s (1), II
s (2)'den büyükse, I
a'daki para-fazlalığını gerçekleştirmek için yabancı metaların ithal edilmesi gerekir. Yok tersine, II
s (1), II
s (2)'den küçükse, II
s'nin üretim araçlarının aşınma payını gerçekleştirmek için, II'deki metaların (tüketim mallarının) ithali gerekecektir. Sonuç olarak, her iki durumda da, dış ticaret gereklidir.
Değişmeyen ölçekte yeniden-üretimin incelenmesi için, bütün sanayi kollarındaki üretkenliğin, dolayısıyla da bunlara ait metaların orantılı değer ilişkilerinin sabit kaldığı varsayımına kesin gözüyle bakılsa bile, II
s (1)'in, II
s (2)'den büyük ya da küçük olduğunun sözü edildiği son iki durum, bu durumlarla karşı karşıya gelinilmesinin kaçınılmaz olduğu genişlemiş ölçekli üretim için, gene de, daima ilginç olacaktır.
3. Sonuçlar
Sabit sermayenin yerine konulması ile ilgili olarak şu noktalar dikkate alınmalıdır:
Eğer -diğer bütün şeyler ve yalnız üretimin hacmi değil, bütün bunlardan önce emeğin üretkenliği aynı kalmak kaydıyla- II
s'nin sabit öğesinin bir yıl öncesine göre daha büyük bir kısmının
(sayfa 493) ömrünü tamamlaması ve dolayısıyla, daha büyük bir kısmının aynî olarak yenilenmesinin gerekmesi halinde, sabit sermayenin henüz ömrünü tamamlamak üzere bulunan ve bu arada son günü gelene kadar para olarak yerine konacak kısmının aynı oranda azalması gerekir; çünkü, II'de işlev yapan sermayenin sabit kısmının toplamının (ve değerlerinin toplamının) aynı kaldığı varsayılmıştı. Ne var ki, bu, kendisi ile birlikte şu koşulları da getirmektedir:
Birincisi: Eğer meta-sermaye I'in daha büyük bir kısmı, II
s'ye ait sabit sermayenin öğelerinden oluşuyor ise, buna tekabül eden daha küçük kısmı, II
s'nin döner kısımlarından oluşur, çünkü I'in, II
s için toplam üretimi değişmeden kalır. Bu kısımlardan birisi artıyorsa diğeri azalır, ve bunun tersi. Öte yandan, sınıf II'nin toplam üretimi de aynı hacmi korur. Ama eğer hammaddeleri, yarı-mamul ürünleri, yardımcı maddeleri (yani II'ye ait değişmeyen-sermayenin döner öğeleri) azalıyorsa bu nasıl mümkün olur?
İkincisi: Sabit sermaye II
s'nin, para-biçimi almış daha büyük bir kısmı, tekrar para-biçimden kendi maddi biçimine çevrilmek üzere I'e akar. Böylece, I ile II arasında salt kendi metalarının değişimi için dolaşan paradan başka, I'e doğru daha büyük bir akış vardır; karşılıklı meta değişimini gerçekleştirmekte aracılık etmeyen, ama satınalma aracı olma işlevinde yalnızca tek taraflı hareket eden daha fazla para bulunur. Ama o zaman, aşınma ve yıpranma eşdeğerinin taşıyıcıları olan II
s metalar kitlesi -ve böylece, I'e ait metalar ile değil, ancak bu sınıfa ait para karşılığında değişilmesi zorunlu II metalar kitlesi- de orantılı olarak daralacaktır. Salt satınalma aracı olarak II'den I'e daha fazla para akabilecek ve I'in yalnızca bir alıcı olarak işlev yapması durumuna bağlı olarak, metalar kitlesi II'de bir azalma görülecektir. I
a'nın daha büyük bir kısmı, -I
d zaten, II'nin metalarına çevrildiği için- bu nedenle, II'nin metalarına çevrilebilir durumda olmayacak, ama para biçiminde kalacaktır.
Sabit sermaye II'nin belli bir yılda ömrünü tamamlayan kısımlarının yeniden-üretimlerinin daha az, ve buna karşılık aşınan kısmın daha fazla olduğu, bu karşıt durumun daha fazla tartışılmasına gerek yoktur.
Değişmeyen ölçekte yeniden-üretim olduğu durumda, bir bunalım -bir aşırı-üretim bunalımı- olur.
Kısacası, basit yeniden-üretim ve diğer değişmeyen koşullar altında -özellikle emeğin üretken gücü, toplam hacmi ve yoğunluğu
(sayfa 494) değişmemek üzere- eğer, ömrü dolan (yenilenmesi gerekli) sabit sermaye ile, eski maddi biçimi içerisinde işlevini henüz sürdüren (ürünlere yalnızca aşınma payını karşılayan bir değer ekleyen) sabit sermaye arasında değişmeyen bir oran varsayılmamış ise, bir durumda, yeniden-üretilmesi gerekli döner kısımların kitlesi aynı kaldığı halde, üretilmesi gerekli sabit kısımların kitlesi artacaktır. Bu nedenle, I'in toplam üretimi artmak zorunda kalacak ya da hatta, para ilişkileri dışında, yeniden-üretimde bir açık olacaktır.
Öteki durumda, eğer aynî olarak yeniden-üretilecek sabit sermaye II'nin hacminin orantılı olarak azalması gerekiyorsa ve dolayısıyla sabit sermaye II'nin şimdi yalnız para olarak yerine konulması gerekli kısmı aynı oranda artmak durumunda ise, I tarafından yeniden-üretilen değişmeyen-sermaye II'nin döner kısımları değişmeden kaldığı halde, sabit sermayenin yeniden-üretilecek kısımları azalır. Şu halde, I'in toplam üretiminde bir azalma ya da fazlalık (ki bu daha önceki durumda bir açıktı), ve paraya çevrilemeyecek bir fazlalık olacaktır.
Gerçi, birinci durumda, aynı emek, artan üretkenlik, genişleme ve yoğunlaşma yoluyla, daha fazla ürün üretebilir ve açık böylece kapatılabilir. Ama I'e ait üretimin bir kolundan ötekisine sermaye ve emek nakledilmeksizin böyle bir değişiklik yapılamayacağı gibi, bu gibi aktarmalar geçici aksaklıklara yolaçabilir. Üstelik, (emeğin yaygınlaşmasının ve yoğunlaşmasının artması ölçüsünde) I, II'nin daha az değerine karşılık daha çok değer değişmiş olacaktır. Böylece, I'in ürününde bir değer kaybı olacaktır.
İkinci durumda bunun tersi olacak, I, üretiminde, kendi emekçileri ile kapitalistleri için bunalım yaratabilecek bir kısıntı yapmak zorunda kalacak, ya da gene bunalımı davet edecek bir fazlalık üretecektir. Böyle bir fazlalık kendi başına bir felaket değil avantajdır, ama kapitalist üretimde bu bir felaket
olmaktadır.
Her iki durumda da dış ticaret yardımcı olabilir: birinci durumda I'in para biçiminde tuttuğu metaları tüketim mallarına çevirmek için; ikinci durumda, meta fazlalığını elden çıkarmak için. Ne var ki, dış ticaret salt bazı öğeleri (değer bakımından da) yerine koymadığı için, bu, çelişkileri yalnızca daha geniş bir alana aktarır ve bunların boyutlarını artırır.
Kapitalist yeniden-üretim biçimi bir kez ortadan kaldırılınca, sorun, yalnızca, birbirini izleyen çeşitli yıllarda değişiklik gösteren
(sayfa 495) sabit sermayenin (örneğimizde, tüketim mallarının üretiminde işlev yapan sermayenin) ömrü dolan -ömrü dolan ve bu nedenle aynî olarak yeniden-üretilmesi gereken- kısmının hacmi sorunu olur. Herhangi bir yılda bu çok büyük olunca (insanların durumunda ortalama ölüm oranının aşılması gibi), bunu izleyen yıl, bu, kuşkusuz, o oranda küçük olacaktır. Tüketim mallarının yıllık üretimi için gerekli hammadde, yarı-mamul ürün ve yardımcı madde miktarı -diğer şeyler eşit kalmak kaydıyla- bunun sonucu azalmaz. Şu halde, toplam, üretim araçları üretimi, bir durumda artacak, diğerinde azalacaktır. Bu, ancak, sürekli bir göreli aşırı-üretim ile karşılanabilir. Bir yandan, doğrudan gerekli olandan fazla üretilmiş belli bir miktar sabit sermaye bulunması gereklidir; öte yandan ve özellikle, doğrudan yıllık gereksinmelerden fazla bir hammadde vb. ikmali bulunmalıdır (bu, özellikle geçim araçları için geçerlidir). Bu tür bir aşırı-üretim, toplumun kendisine ait maddi yeniden-üretim araçları üzerinde denetim sahibi olması demektir. Ama, kapitalist toplumda bu, bir anarşi öğesidir.
Değişmeyen ölçekte yeniden-üretim esasına dayanan bu sabit sermaye örneği çarpıcıdır. Sabit ve döner sermayenin üretimleri arasındaki oransızlık, bunalımları açıklamada iktisatçıların gözde dayanaklarından birisidir. Böyle bir oransızlığın, sabit sermayenin Yalnızca.
olduğu gibi korunduğu zaman bile ortaya çıkabileceği ve çıkmak zorunda olduğu, zaten işlev görmekte olan toplumsal sermayenin basit yeniden-üretim esasına göre ideal normal üretim varsayılsa bile, bunun böyle olabileceği ve olmak zorunda bulunduğu, bunlar için yeni bir şeydir.
XII. PARA MALZEMESINİN
YENİDEN-ÜRETİMİ
Buraya kadar, etmenlerden birisi tamamen konu-dışı bırakılmıştır: altın ve gümüşün yıllık yeniden-üretimi. Salt lüks mallar, kaplama vb. malzemesi olarak, bunların burada özel olarak sözünün edilmesinin, herhangi başka bir ürünün sözünün edilmesi ne kadar az gerekliyse, bu da o kadar az gereklidir. Ne var ki, bunlar, para malzemesi ve dolayısıyla potansiyel para olarak önemli bir rol oynarlar. Yalın olması amacıyla burada, para malzemesi olarak yalnız altını alıyoruz.
Eski verilere göre, yıllık tüm altın üretimi, 800.000-900.000
(sayfa 496) libreye ulaşmakta ve yuvarlak hesap 1.100 ya da 1.250 milyon mark tutmaktadır. Ama Soetbeer'e
[53] göre bu üretim, 1871 ile 1875 ortalaması esas alınarak ancak 170.675 kilo tutmaktadır ve yuvarlak hesap 476 milyon mark değerindedir. Bu miktarın, yuvarlak hesap 167'sini Avustralya, 166'sını Birleşik-Devletler ve 93 milyon markını Rusya sağlamaktadır. Geriye kalanı, her biri 10 milyon marktan az olmak üzere, çeşitli ülkeler arasında dağılmaktadır. Aynı dönem boyunca, yıllık gümüş üretimi, 2 milyon kilodan daha az bir miktara ulaşmakta ve değeri 354½ milyon mark etmektedir. Bu miktarın yuvarlak hesap 108'ini Meksika, 102'sini Birleşik-Devletler, 67'sini Güney Amerika, 26 milyonunu Almanya vb. sağlamaktadır.
Kapitalist üretimin ağır bastığı ülkeler arasında yalnızca Birleşik-Devletler altın ve gümüş üretmektedir. Avrupa'nın kapitalist ülkeleri, altınlarının hemen tümünü ve gümüşlerinin de bundan da büyük bir kısmını Avustralya'dan, Birleşik-Devletler'den, Meksika'dan, Güney Amerika'dan ve Rusya'dan sağlamaktadır.
Ama biz, altın madenlerinin, yıllık yeniden-üretimini burada incelemekte olduğumuz kapitalist üretim biçimine sahip bir ülkede bulunduğunu kabul ediyoruz, ve bunu da şu nedenle yapıyoruz:
Dış ticaret olmaksızın kapitalist üretim varolamaz. Ama normal yıllık yeniden-üretimin belirli bir ölçekte olduğu varsayılınca, aynı zamanda, dış ticaretin değer bağıntılarını etkilemeksizin, dolayısıyla, "üretim araçları" ile "tüketim malları"nın karşılıklı değişimlerinde iki kategori arasındaki değer bağıntılarını, ya da, bu kategorilerin her birinin ürünlerinin değerinin bölünebileceği değişmeyen-sermaye, değişen-sermaye ve artı-değer arasındaki bağıntıları etkilemeksizin, yalnızca yerli ürünlerin yerine başka kullanım malları ya da maddi biçimlerin konulmasını sağladığı da varsayılmış olur. Ürünlerin yıllık yeniden-üretilen değerlerinin tahlilinde, dış ticaretin işe karıştırılması, bu nedenle, probleme ya da bu problemin çözülmesine yeni bir katkıda bulunmaz, olsa olsa problemi karıştırır. Bu nedenle, bunun bütünüyle, konu-dışı tutulması gerekir. Ve dolayısıyla da, altın da, burada, değişim yoluyla dışardan ithal edilen bir meta öğesi olarak değil, yıllık yeniden-üretimin doğrudan bir öğesi olarak ele alınacaktır.
Altın üretimi, genellikle madenlerin üretimi gibi, sınıf I'e,
(sayfa 497) üretim araçlarının üretimini kapsayan kategoriye dahildir. Yıllık altın üretiminin 30'a eşit olduğu varsayılsın (kolaylık olsun diye böyle alınmıştır. yoksa bu sayı, şemamızdaki öteki sayılara göre çok yüksektir). Bu değer, 20
s+5
d+5
a şeklinde bölünebilir olsun; 20
s, I
s'nin öteki öğeleri ile değişilecek ve bu daha sonra incelenecektir;
[19*] 5
d+5
a (I), II
s'nin öğeleri, yani tüketim malları ile değişilecektir.
5
d'ye gelince, her altın-üretici kuruluş, emek-gücü satın almakla işe başlar, Bu, bu belirli girişim tarafından üretilen altın ile değil, ülkenin para-ikmalinin bir kısmı ile yapılır. Emekçiler bu 5
d ile II'den tüketim malları ve II de bu para ile I'den üretim araçları satın alır. II, meta malzemesi, vb. (değişmeyen-sermayesinin kısmı) olarak I'den, 2
d miktarında altın satın alıyor olsun, bu durumda 2
d zaten dolaşıma dahil olmuş para biçiminde altın üreticileri I'e geri akar. Eğer II, I'den daha başka malzeme satın almazsa, I, II'den, kendi altınını, dolaşıma para olarak sürerek satın alır, çünkü altın her metaı satın alabilir. Aradaki tek fark şudur ki, I, burada satıcı olarak değil, yalnızca alıcı olarak hareket eder. Altın madencileri I, daima metalarını elden çıkartabilirler; bu meta, daima, doğrudan değişilebilecek bir biçim içerisindedir.
Bir iplik üreticisinin, kendisi için -artı-değerden ayrı olarak- 5'e eşit bir iplik ürünü yaratan emekçilerine karşılık olarak 5
d ödediğini kabul edelim. Bu 5 ile emekçiler II
s'den alımda bulunurlar ve o da I'den para olarak 5 karşılığında iplik alır, ve böylece 5
d iplikçiye para olarak geri akar. Varsayılan bu durumda Ig (altın üreticileri için
g diyoruz) emekçilerine, daha önce dolaşıma dahil olan 5d'yi para olarak verir. Emekçiler, bunu tüketim malları için harcar, ama 5'ten ancak 2'si II'den Ig'ye döner. Gene de Ig yeniden-üretim sürecine, tıpkı iplik üreticisi gibi yeniden başlayabilir. Çünkü, emekçileri ona altın olarak 5 sağlamışlardır; bunun 2'sini satmış ve 3'ü hâlâ elindedir; yapacağı tek şey bunları sikke haline getirmek
[54] ya da, II'yi daha fazla işe karıştırmaksızın, tüm değişen-sermayesini tekrar doğrudan elinde para-biçimde bulundurmak için kağıt paraya çevirmektir.
Yıllık yeniden-üretimin bu ilk süreci bile, fiilen ya da özünde
(sayfa 498) dolaşıma dahil bulunan para miktarında bir değişiklik yapmıştır. Biz, II
s'nin, malzeme olarak 2
d(Ig) satın aldığını ve Ig'nin tekrar -değişen-sermayesinin para-biçimi olarak- II içerisinde 3 yatırdığını varsaymıştık. Şu halde, yeni altın üretiminin sağladığı para kitlesinden 3'ü, II içerisinde kalmış ve I'e dönmemiştir. Varsayımımıza göre, II, gereksinmelerini altın malzemesi olarak karşılamıştır. 3, onun elinde, bir yığılı altın olarak durmaktadır. Bunlar onun değişmeyen-sermayesinin herhangi bir öğesini oluşturamayacaklarına ve II, daha önce, emek-gücü alımı için yeter para-sermayeye sahip olduğuna göre; ayrıca, bu ek 3g, aşınma payı öğesi dışında, bir kısmı ile değişildiği II
s içerisinde yerine getireceği bir işlev yoktur (bunlar olsa olsa, II
s(1)'in raslansal olarak II
a(2)'den küçük olması halinde
pro tanto, aşınma payı öğesini karşılama hizmeti görebilirler); ancak öte yandan, yani aşınma payı öğesi dışında, tüm meta-ürün II
s'nin, üretim araçları I
(d+a) karşılığında değişilmesi gerekir - bu para, tümüyle II
s'den II
a'ya aktarılmalı, ister yaşam gereksinmeleri, ister lüks mallar halinde bulunsun, ya da tersi olsun, buna tekabül eden meta-değer, II
a'dan II
s'ye aktarılmalıdır. Sonuç: Artı-değerin bir kısmı, yığılı-para olarak biriktirilir.
Yeniden-üretimin ikinci yılında, aynı oranda yıllık altın üretiminin malzeme olarak kullanılması koşuluyla, 2, tekrar Ig'ye geri akacak ve 3 aynî olarak yerine konacak, yani II içerisinde tekrar yığılmış olarak serbest kalacaktır, vb..
Genel olarak değişen-sermaye ile ilgili olarak: Kapitalist Ig, öteki bütün kapitalistler gibi, emek-gücü alımı için bu sermayeyi sürekli para olarak yatırmak zorundadır. Ama bu,
d sözkonusu olduğu ölçüde, bunu II'den satın almak zorunda olan kapitalist değil, onun emekçileridir. İşte bu nedenle kapitalistin hiç bir zaman, II'nin girişimi olmaksızın II'ye altın süren bir alıcı olarak hareket ettiği görülemez. Ama, II'nin ondan malzeme alması ve değişmeyen-sermaye II
s'yi altın malzemesine çevirmek zorunda olması ölçüsünde, (Ig)
d'nin bir kısmı, I'deki öteki kapitalistlere olduğu gibi II'den kendisine geri akacaktır. Ve, durum böyle olmadığı sürece, altın olarak
d'yi, doğrudan kendi ürününden yerine koyar. Ne var ki, para olarak yatırılan
d'nin, II'den kendisine geri akmaması ölçüsünde, zaten mevcut bulunan dolaşım araçlarının bir kısmı (I'den alınan ve I'e geri verilmeyen kısmı), II'de yığılı paraya çevrilir ve bu nedenle, artı-değerin bir kısmı
(sayfa 499) tüketim mallarına harcanmaz. Sürekli olarak yeni altın madenleri açıldığı ya da eskileri tekrar açıldığı için, Ig tarafından
d'ye yatırılacak paranın belli bir kısmı, daima yeni altın üretiminden önce varolan paranın bir kısmıdır; bu para, Ig tarafından kendi emekçileri aracılığı ile II'ye sürülmüştür ve II'den Ig'ye dönmedikçe orada para-yığına oluşumunun bir öğesini oluşturur.
Ama, (Ig)
a'ya gelince, Ig, burada, daima alıcı olarak hareket edebilir. Kendisine ait
a'yı, altın biçiminde dolaşıma sürer ve karşılık olarak oradan tüketim malları II
s çeker. Altın, II'de, kısmen malzeme olarak kullanılır ve böylece, üretken sermayenin değişmeyen kısmı,
s'nin gerçek bir öğesi olarak işlev yapar. Durum böyle olmadığında, para biçiminde kalmaya devam eden II
a'nın bir kısmı olarak, bir kez daha para-yığma oluşumunun bir öğesi halini alır. Öyleyse görüyoruz ki, daha sonraki bir tahlile bıraktığımız
[55] I
s dışında, asıl birikimi, yani genişletilmiş yeniden-üretimi dıştalayan, basit yeniden-üretim bile zorunlu olarak, paranın biriktirilmesini ya da yığılmasını içermektedir. Ve bu, her yıl yinelendiği için, bu durum, kapitalist üretimin tahlilinde hareket noktamız olan varsayımı, yani yeniden-üretimin başlangıcında, metaların değişimine tekabül eden bir para ikmalinin, kapitalist sınıf I ve II'nin ellerinde bulunduğunu açıklamış olur. Böyle bir birikim, dolaşımdaki paranın aşınması ile yiten altın miktarı düşüldükten sonra bile yer alır.
Söylemeye gerek yok ki, kapitalist üretim ne kadar ilerlemişse, bütün ellerde o kadar fazla para birikir ve bu nedenle, bu yığılmaya böylece eklenen mutlak miktar oldukça önemli olmakla birlikte, yeni altın üretimi ile eklenen yıllık miktar o kadar daha az olur. Tooke'ye karşı öne sürülen itiraza,
[20*] genel anlamda bir kez daha dönüyoruz; uzun vadede, kapitalist sınıfın kendisine, dolaşıma sürülen bütün paranın kaynağı olarak bakmak gerektiğine göre, nasıl oluyor da, her kapitalist, yıllık üründen, para olarak bir artı-değer çekiyor, yani sürdüğünden daha fazla parayı dolaşımdan çekebiliyor?
Daha önce (Onyedinci Bölümde) geliştirilmiş bulunan düşünceleri özetleyerek yanıtlıyoruz:
1) Burada esas olan varsayım, yani yıllık yeniden-üretim
(sayfa 500) kitlesinin çeşitli öğelerinin değişimi için genellikle yeter para bulunduğu, meta-değerin bir kısmının artı-değerinden oluşması olgusu ile hiç bir şekilde değişmez. Üretimin tamamının emekçilerin kendilerine ait bulunduğu ve bunların artı-emeğinin bu yüzden, kapitalistler için değil yalnızca kendileri için artı-emek olduğu varsayılsaydı, dolaşımdaki meta-değer miktarı aynı olurdu ve diğer şeyler eşit olmak kaydıyla, bu, bunların dolaşımı için aynı miktar parayı gerektirirdi. Bu nedenle sorun, her iki durumda da, yalnızca şudur: Bu toplam meta-değerlerin dolaşımını sağlayan para nereden gelmektedir? Sorun hiç bir zaman şu değildir: artı-değeri paraya çeviren para nereden gelmektedir?
Bir kez daha dönecek olursak, her bireysel metaın
s +
d +
a'dan oluştuğu, ve tüm metalar kitlesinin dolaşımının, bu yüzden bir yandan sermaye
s+d'nin dolaşımı için belli bir miktar parayı, ve öte yandan kapitalistlerin gelirinin, artı-değer
a'nın dolaşımı için başka bir miktar parayı gerektirdiği doğrudur. Bireysel kapitalist için olduğu kadar, tüm kapitalist sınıf için de, sermaye olarak yatırdıkları para, gelir olarak harcadıkları paradan farklıdır. Bu sonuncu para, nereden gelmektedir, Yalnızca kapitalist sınıfın elindeki para kitlesinden, şu halde, büyük çapta, toplumda bulunan ve bir kısmı, kapitalistlerin gelirini dolaştıran toplam para kitlesinden gelir. Yukarda gördüğümüz gibi, yeni bir iş kuran her kapitalist, artı-değerini paraya çevirmeye hizmet eden para olarak kendi yaşamı için tüketim mallarına harcadığı parayı, işleri oldukça rayına oturduktan sonra geri almış olur. Ama genel olarak söylemek gerekirse, bütün güçlük iki yerden kaynaklanır:
Birincisi, eğer biz, yalnız sermayenin dolaşımını ve devrini tahlil eder, böylece, kapitaliste, bir kapitalist tüketici, zevkine düşkün bir insan gözüyle değil, yalnızca bir sermaye kişileşmesi olarak bakarsak, gerçekten de kendisinin, artı-değeri, kendi meta-sermayesinin bir kısmı olarak durmadan dolaşıma sürmekte olduğunu görürüz, ama parayı onun elinde bir gelir biçimi olarak hiç bir zaman görmeyiz. Onu, hiç bir zaman, dolaşıma, artı-değerinin tüketimi için para sürerken görmeyiz.
İkincisi, kapitalist sınıf, dolaşıma, gelir şeklinde bir miktar para sürecek olursa, sanki toplam toplumsal ürünün her kısmı için bir eşdeğer ödüyormuş ve bu kısım böylece artı-değeri temsil etmekten çıkıyormuş gibi görünür. Ne var ki, artı-değerin
(sayfa 501) temsil edildiği artı-ürün, kapitalist sınıfa hiç bir şeye mal olmamıştır. Sınıf olarak kapitalistler, buna bedavadan sahip olurlar ve bundan bedava yararlanırlar; paranın dolaşımı, bu gerçeği değiştiremez. Bu dolaşımın meydana getirdiği değişiklik ancak şu olguda yatar ki, her kapitalist, artı-ürününü aynî olarak tüketeceği yerde -ki bu genellikle olanaksız bir şeydir- elde etmiş bulunduğu artı-değer miktarında her türden metaı toplumun yıllık genel artı-ürün stokundan çeker ve kendisine mal eder. Ama dolaşım mekanizmasının gösterdiği gibi, kapitalist sınıf, dolaşıma, bir yandan gelirini harcamak amacıyla para sürerken aynı zamanda da bu parayı dolaşımdan çeker ve aynı süreci, tekrar tekrar sürdürebilir; öyle ki, bir sınıf olarak ele alındığında kapitalistler, daha önce olduğu gibi, artı-değerin paraya çevrilmesi için gerekli miktarda paraya sahip olarak kalırlar. Şu halde, kapitalist, eğer artı-değerini meta pazarından, kendi tüketim fonu için metalar biçiminde çekmekle kalmayıp, aynı zamanda, bu metalar için ödediği parayı da geri alıyor ise, bu metaları, dolaşımdan herhangi bir eşdeğer ödemeksizin çektiği apaçıktır. Bunlar için para ödediği halde, bunlar, gene de ona hiç bir şeye mal olmamaktadır. Eğer ben, bir sterlin tutarında metalar satın alır ve meta satıcısı, bana hiç bir şeye mal olmayan artı-ürün için bu bir sterlini geri verirse, bu metaları bedavadan aldığım besbellidir. Bu işlemin sürekli yinelenmesi, benim sürekli metalar çektiğim ve bu metaları almak için geçici olarak ayrılsam bile bu sterline sürekli sahip olduğum gerçeğini değiştirmez. Kapitalist, kendisine hiç bir şeye mal olmayan artı-değerin para eşdeğeri olarak bu parayı sürekli geri alır.
Adam Smith'te, toplumsal ürünün tüm değerinin kendisini gelire,
d+a'ya ayrıştırdığını ve böylece, değişmeyen sermaye-değerin sıfıra indirildiğini görmüş bulunuyoruz. Bundan, zorunlu olarak şu sonuç çıkar ki, yıllık gelirin dolaşımı için gerekli para, aynı zamanda, tüm yıllık ürünün dolaşımı için de yeterli olmak zorundadır ve bu yüzden, örneğimizde, 3.000'lik tüketim mallarının dolaşımı için gerekli para, 9.000'lik tüm yıllık ürünün dolaşımı için de yeterlidir. Bu, gerçekten de Adam Smith'in düşüncesidir ve Th. Tooke tarafından da yinelenmiştir. Gelirin gerçekleşmesi için gerekli para miktarının, tüm toplumsal ürünün dolaşımı için gerekli para miktarına olan oranı konusundaki bu yanlış kavram, toplam yıllık ürünün çeşitli maddi öğeleri ile değerinin
(sayfa 502) yeniden-üretilmesi ve yıllık olarak yerine konması konusunda gösterilen anlaşılmaz ve düşüncesiz anlayış biçiminin kaçınılmaz bir sonucudur. İşte bu, bu nedenle daha önce çürütülmüştü.
Smith ile Tooke'nin kendilerini dinleyelim.
Smith, Kitap II, böl. 2'de diyor ki: "Her ülkenin dolaşımının farklı iki kola ayrıldığı düşünülebilir: tüccarların birbirleri arasındaki dolaşım ve tüccarlar ile tüketiciler arasındaki dolaşım. İster kağıt olsun, ister madeni, bir ve aynı para, bazan birinde, bazan da öteki dolaşımda kullanılabilir; ama bunların her ikisi de, aynı zamanda sürüp gittiği için, bunların herbiri, bu işi devam ettirmek için şu ya da bu türden belli bir miktar paraya gereksinme gösterir. Farklı tüccarlar arasında dolaşan eşyanın değeri, hiç bir zaman, tüccarlar ile tüketiciler arasında dolaşan eşyanın değerinden fazla olamaz; tüccarların aldığı her şey, eninde sonunda tüketicilere satılmaya mahkumdur. Tüccarlar arasındaki dolaşım toptan yapıldığı için, her belirli işlem, genellikle oldukça büyük miktarı gerektirir. Tüccarlar ile tüketiciler arasındaki dolaşım ise, tersine genellikle perakende yapıldığı için bir şilin ya da hatta yarım peninin çoğu kez yeterli olması gibi çok küçük miktarları gerektirir. Ama, küçük miktarlar, büyüklerden çok daha hızlı dolaşır. ... Bütün tüketicilerin yıllık satın almaları bu nedenle hiç değilse" [bu "hiç değilse" pek güze!!] "değer olarak bütün tüccarlarınkine eşit olduğu halde, bunlar, genellikle, çok daha küçük. miktarda para ile yapılabilir." vb..
Th. Tooke, Adam Smith'in bu pasajına değiniyor (
An Inquiry into the Curreney Principle, London 1844, s. 34-36,
passim): "Hiç kuşkusuz burada yapılan ayrım esas olarak doğrudur ... tüketicilerin başlıca olanaklarını (
the principal means) oluşturan, ücretlerin ödenmesini de içerisine alan tüccarlar ile tüketiciler arasındaki değişim. ... Tüccarlar ile tüccarlar arasında yapılan bütün işlemler ki, bununla, üreticinin ya da ithalatçının yaptığı, ara yapım süreçlerinin bütün aşamaları aracılığı ile yürütülen ya da perakendeci tüccara veya ihracatçı tüccara yapılan bütün satışlar anlaşılmalıdır, sermaye hareketlerine ya da transferlerine ayrıştırılabilir. Bu sermaye transferleri, ticari işlemlerin, büyük çoğunluğunda transfer anında para, yani kağıt para ya da sikke kullanılmasını -hayali değil maddi olarak demek istiyorum- zorunlu olarak varsaymadığı gibi, aslında fiilen de gerektirmez. ... Tüccarlar ile tüccarlar arasındaki toplam işlem miktarı, son çare
(sayfa 503) olarak, tüccarlar ile tüketiciler arasında yapılan [işlem
-ç.] miktarı ile belirlenmek ve sınırlandırılmak zorundadır."
Bu son tümce kendi başına alındığında Tooke'nin, tüccarlar arasındaki değişimler ile tüccarlar ve tüketiciler arasındaki değişimler, bir başka deyişle, toplam yıllık gelirin değeri ile, bu ürünün üretildiği sermayenin değeri arasında bir oran bulunduğunu belirtmekle kaldığı sanılabilir. Ama durum böyle değildir. Adam Smith'in görüşünü bütünüyle onaylamaktadır. Bu nedenle, onun dolaşım teorisinin özel bir eleştirisi gereksizdir.
2) Her sanayi sermayesi, işin başlangıcında, sermayesinin tüm sabit kısmı için dolaşıma tek bir defada para sürer ve bunu, yıllık ürünlerinin satışıyla ancak yıllar geçtikçe yavaş yavaş geri alır. Demek ki, başlangıçta dolaşıma, ondan çektiğinden daha fazla para sürer. Bu, tüm sermayesinin aynî olarak her yenilenmesinde yinelenir. Bu, sabit sermayesini aynî olarak yenileyecek olan birkaç girişim için her yıl yinelenir.
Her onarımda, sabit sermayenin her kısmi yenilenmesinde, bu, parça parça yinelenir. Demek oluyor ki, bir yandan dolaşımdan ona sürülenden fazla para çekiliyor, öte yandan da bunun tersi oluyor.
Üretim dönemi -çalışma döneminden ayrı olarak-, uzun bir süreyi kapsayan bütün sanayi kollarında, kapitalist üreticiler tarafından bütün bu dönem boyunca, kısmen kullanılan emek-gücünün ödenmesi, kısmen de tüketilecek üretim araçlarının satın alınması için dolaşıma sürekli para sürülür. Üretim araçları böylece meta-pazarından doğrudan ve tüketim malları işe, ücretlerini harcayan emekçiler tarafından kısmen dolaylı olarak ve kısmen de, pazara aynı anda eşdeğer metalar sürmedikleri halde, hiç bir şekilde tüketimlerini ertelemeyen kapitalistler tarafından doğrudan çekilir. Bu dönem boyunca, bunların dolaşıma sürdükleri para, taşıdığı artı-değer de dahil, meta-değeri paraya çevirmeye hizmet eder. Bu etmen, kapitalist üretimin ileri aşamasında, anonim şirketler vb. tarafından girişilen, örneğin, demiryolları, kanallar, doklar, büyük belediye yapıları, demir gemi yapımı, büyük-ölçekte toprak akaçlaması gibi uzun süreli girişimlerde çok önemli hale gelir.
3) Öteki kapitalistler, sabit sermaye yatırımı dışında, emek-gücü ve döner sermaye öğeleri satın almak için dolaşıma sürdüklerinden daha fazlasını çektikleri halde, altın ve gümüş üreten
(sayfa 504) kapitalistler, dolaşımdan yalnızca meta çekiyor olmalarına karşın, hammadde olarak hizmet eden değerli madenlerin dışında dolaşıma yalnızca para sürerler. Aşınan kısmı dışında değişmeyen-sermaye, değişen-sermayenin büyük bir kısmı ve artı-değerin tümü, kendi ellerinde birikebilecek yığılma bir yana bırakılırsa, hepsi de, dolaşıma para olarak sürülür.
4) Bir yandan, toprak parçaları, evler vb. gibi o yıl içerisinde üretilmeyen her türden şeyler meta olarak dolaşımda bulunurlar; ayrıca, hayvan sürüleri, kereste, şarap gibi üretim dönemleri bir yılı aşan mallar da. Bu ve diğer olgu nedeniyle, o andaki dolaşım için gerekli para miktarından ayrı olarak, daima, belli bir miktarın, bir dürtüyle harekete geçebilecek, işlev yapmayan gizil durumda bulunduğunu saptamak önemlidir. Üstelik, bu gibi ürünlerin değeri, evlerin birkaç yıllık kiralar içerisindeki değeri gibi çoğu kez parça parça ve yavaş yavaş dolaşırlar.
Öte yandan, paranın dolaşımıyla, yeniden-üretim sürecinin bütün hareketleri etkilenmez. Tüm üretim süreci, öğeleri bir kez sağlandı mı, dolaşımın dışında kalır. Üreticinin kendisinin, ister bireysel, ister üretken bir biçimde olsun doğrudan tükettiği bütün ürünler de gene dolaşım-dışı kalır. Tarım emekçilerinin aynî olarak beslenmeleri de bu başlık altına girer.
Bu nedenle, yıllık ürünü dolaştıran para miktarı, toplumda, yavaş yavaş birikmiş şekilde bulunur. Belki de, sikkelerin aşınmasından ileri gelen kaybın telafisinde kullanılan altın dışında, belirli bir yıl boyunca üretilen değere bu dahil değildir.
Sorunun bu biçimde serimi, yalnız değerli madenlerin para olarak dolaştığını ve bu dolaşımda, nakit alım ve satımların en yalın biçimini öngörür - para da bir ödeme aracı olarak işlev yapabildiği ve basit madeni sikke dolaşımı esasına göre bile tarih boyunca fiilen böyle yaptığı halde ve bir kredi sistemi ile bu sistemin mekanizmasının bazı yanları bu temele dayandığı halde.
Tooke ile ona bağlı okulun olduğu kadar, bunlara karşı olanların da, kağıt paranın dolaşımı ile ilgili tartışmalarında, daima, yalnız madeni sikke dolaşımı varsayımına dönmek zorunda kalmaları gerçeğinin de gösterdiği gibi, bu, varsayım, yöntem düşünceleri önemli olmakla birlikte salt bunlara dayanılarak yapılmamıştır. Bunu
post jestum yapmak zorunda kalmışlar, ve kaçınılmaz olarak çok üstün körü yapmışlardır, çünkü onların tahlillerindeki çıkış noktası böylece salt arızî bir nokta rolünü oynamıştır.
(sayfa 505)
Ama, para dolaşımının, en
ilkel biçimi içerisinde sunulan en basit incelenmesi -bu ilkel biçim, burada, yıllık yeniden-üretim sürecinin doğasında bulunan bir öğedir- şunları ortaya koyar:
a) İlerlemiş kapitalist üretim, ve dolayısıyla ücret sisteminin egemen oluşu varsayıldığında, para-sermaye, açıkça başta gelen bir rol oynar, çünkü bu, değişen-sermayenin yatırıldığı biçimdir. Ücret sisteminin gelişmesiyle birlikte bütün ürünler metalara dönüşmüşlerdir ve bu yüzden -birkaç önemli istisna dışında- hareketlerinin bir aşaması olarak dönüşüm yoluyla bütünüyle paraya çevrilmek zorundadırlar. Dolaşımdaki para miktarının, metaların böylece paraya çevrilmesi için yeterli olması gerekir ve bu kitlenin büyük bir kısmı, sanayi kapitalistleri tarafından, emek-gücünün ödenmesinde değişen-sermayenin para-biçimi olarak yatırılan ve emekçilerin elinde, genel bir deyişle yalnızca dolaşım aracı (satınalma aracı) şeklinde işgören ücretler biçiminde sağlanır. Bütün bağımlılık sistemleri (serflik dahil) altında, egemen olan doğal ekonomide ve bağımlılık ya da kölelik koşulları olsun ya da olmasın, azçok ilkel olan topluluklarda daha da çok olmak üzere, durum bunun tam tersidir.
Kölelik sisteminde, emek-gücünün satın alınmasına yatırılan para-sermaye, kölenin yaşamının faal dönemi boyunca, ancak yavaş yavaş yerine konan sabit sermayenin para-biçimi rolünü oynar. Bu nedenle Atinalılar arasında, köle sahibinin, kölesini sınai işlerde çalıştırmak suretiyle doğrudan ya da onu, öteki sanayi işverenlerine (örneğin madencilikte olduğu gibi) kiralamak yoluyla dolaylı olarak elde ettiği kazanç, yatırılan para-sermaye üzerinden (aşınma payı ile birlikte) faizden ibaret olarak görünürdü; tıpkı kapitalist üretimde sanayi kapitalistinin, artı-değerinin ve sabit sermayesinin aşınma payının bir kısmını, faiz ve sabit sermayesinin yerine konması hesabına dahil etmesi gibi.
Sabit sermayesini (evler, makineler vb.) kiraya veren kapitalistlerde de kural budur. İster gerekli hizmetleri yerine getirsinler, ister gösteriş için lüks olarak bulundurulsunlar, salt ev işi yapan köleler burada dikkate alınmamıştır. Bunlar, modern hizmetliler sınıfına tekabül ederler. Ama bu köle sistemi de -Yunan ve Roma'nın ileri devletlerinde olduğu gibi, tarımda, manüfaktürde, denizcilikte vb. üretken emeğin egemen bir şekli olduğu sürece- doğal ekonominin bir öğesini muhafaza eder. Köle pazarı, emek-gücü metaı ikmalini, savaş, korsanlık vb. ile sürdürür ve
(sayfa 506) bu yağmayı teşvik eden şey, dolaşım süreci değil, başkalarına ait emek-gücünü, doğrudan zor kullanarak fiilen ele geçirmektir. Birleşik-Devletler'de bile, Kuzeydeki ücretli-emek eyaletleri ile, Güneydeki köle eyaletleri arasındaki tampon bölgenin, Güney için köle üreten bir kesim haline getirilerek, pazara sürülen kölenin, bizzat, yıllık üretimin bir öğesi haline gelmesinden sonra, bu uzun süre için yeterli olmamış ve Afrika köle ticareti, pazarı doyurmak için elden geldiğince devam etmiştir.
b) Kapitalist üretim temeli üzerinde, yıllık ürünlerin değişiminde paranın akışı ve geriye akışının aynı zamanda yer alması; sabit sermayelerin değerlerinin tamamının bir seferde yatırılması ve bu değerin yıllar boyunca dolaşımdan ardarda çekilmesi; bir başka deyişle, bunların, yıllık para-yığılmaların -buna paralel olan ve yıllık yeni altın üretimi temeline dayanan para-yığılmalardan özünde farklı olan para-yığmaların- oluşumu ile bunların yavaş yavaş tekrar para-biçime getirilmesi; metaların üretim döneminin uzunluğuna bağlı olarak, paranın farklı sürelerde yatırılma zorunluluğu ve dolayısıyla, metaların satışı ile dolaşımdan tekrar çekilmeden önce durmadan yeniden yığılı-para halini alması; yalnızca üretim yerlerinin, pazarlardan farklı uzaklıklarda bulunmasından ileri gelse bile, paranın yatırılması gerekli sürelerin farklı uzunlukta olmaları; ayrıca, çeşitli işkollarında ve aynı işkolunun bireysel girişimlerinde, üretken ikmallerin durumuna ve nispi büyüklüğüne bağlı olarak, büyüklükteki ve geriye akış dönemindeki farklılık ve dolayısıyla, değişmeyen-sermaye öğelerinin satın alındıkları dönemlerin uzunluklarının farklı oluşu - bütün bunların yeniden-üretim yılı boyunca olması: işte, kendiliğinden hareketin bütün bu farklı yanlarının, kredi sisteminin mekanik uygulamalarının yöntemli olarak kullanılmasına ve mevcut ödünç verilebilir sermayelerin aranıp bulunmasına olanak sağlamak için belirtilmesi ve deneyimlerden çıkartılarak belirtilmesi ve ortaya konması gerekirdi.
Buna, bir de, üretimleri tersi durumda, normal koşullar altında aynı ölçekte sürüp giden işkolları ile, tarım gibi yılın farklı dönemlerinde çeşitli miktarlarda emek-gücü kullanan işkolları arasındaki farkı eklemek gerekir.
(sayfa 507)
XIII. DESTUTT DE TRACY'NİN
YENİDEN-ÜRETİM TEORİSİ[56]
Toplumsal yeniden-üretim sürecini tahlil eden ekonomi politikçilerin karmakarışık ve aynı zamanda övüngen düşüncesizliklerini, Ricardo'nun bile ciddiye aldığı ve çok seçkin bir yazar dediği (
Principles, s. 333.) büyük mantıkçı Destutt de Tracy (
Cf. Buch I, s. 146, Not 30)
[21*] örneği ile ortaya koyalım.
Bu "seçkin yazar", tüm toplumsal yeniden-üretim ve dolaşım süreci konusunda aşağıdaki açıklamaları veriyor:
"Bu sanayi girişimcilerinin böyle büyük kârları nasıl yapabildikleri ve bunu kimlerden sağlayabildikleri sorulabilir. Vereceğimiz yanıt, ürettikleri her şeyi, bunları üretmek için mal olduklarından daha fazlasına satarak sağladıkları ve ürettiklerini şunlara sattıkları şeklinde olacaktır:
"1) bunlar, kârlarının bir kısmı ile ödedikleri kendi gereksinmelerini karşılamak için ayrılan tüketimlerinin bütün kısmı için birbirlerine satış yaparlar;
"2) bunlar, hem kendilerinin ve hem de atıl kapitalistlerin ödemede bulundukları ücretli-emekçilere satış yaparlar; böylece bu ücretli-emekçilerden, bazan küçük tasarrufları dışında bütün ücretlerini çekip alırlar;
"3) bunlar, kendilerine, gelirlerinin, doğrudan çalıştırdıkları ücretli-emekçilere henüz ödemedikleri kısmı ile ödemede bulunan atıl kapitalistlere satış yaparlar; böylece, yıllık olarak bunlara ödedikleri rantın, tamamı, bu ya da başka şekilde kendilerine geri akmış olur," (Destutt de Tracy,
Traité de la volonte et de ses effets, Paris 1826, s. 239.)
Bir başka deyişle, kapitalistler, artı-değerlerinin, kendi bireysel tüketimleri ya da gelir olarak tüketimleri için ayırdıkları kısmının değişiminde birbirlerini karşılıklı olarak aldatmak suretiyle kendilerini zenginleştirirler. Örneğin, eğer artı-değerlerinin ya da kârlarının bu kısmı 400 sterline eşitse, bu 400 sterlinlik miktar, her 400 sterlinlik hissedarın bu hissesini bir başkasına diyelim yüzde 25 fazlasına satmak suretiyle, 500 sterline çıkarttığı varsayılmaktadır. Ne var ki, hepsi de aynı şeyi yaptıkları için, sonuç, birbirlerine gerçek değerleri üzerinden sattıklarında elde
(sayfa 508) ettikleri sonuç ile aynı olacaktır. Bunların, 400 sterlin değerindeki metaların dolaşımı için para olarak 500 sterline gereksinmeleri vardır ve toplam servetlerinin büyük bir kısmını yararsız dolaşım aracı şeklinde tutmaya zorladığı için, bu, kendilerini zenginleştirmekten çok yoksullaştırma yöntemi gibi görünmektedir. Her şey şuna indirgenmiş oluyor ki, metalarının fiyatındaki çok yanlı nominal yükselmeye karşın, kapitalist sınıfın elinde, kendi bireysel tüketimleri için aralarında paylaşacakları ancak 400 sterlin değerinde meta vardır, ama bunlar, birbirlerine, 500 sterlin değerinde metaları dolaştırmak için gerekli bir miktar para aracılığı ile 400 sterlin değerindeki metaları dolaştırma iyiliğini gösteriyorlar.
Ve bu, "kârlarının bir kısmı" ve dolayısıyla, genel olarak, içerisinde kârların bulunduğu bir meta-ikmali olgusundan tamamen ayrı olarak burada varsayılmaktadır. Ama Destutt, bu kârların nereden geldiğini bize anlatmaya kalkışıyor. Kârı dolaştırmak için gerekli para miktarı, çok ikincil bir sorundur. İçersinde kârın temsil edildiği metalar kitlesinin kaynağının, kapitalistlerin, bu metaları, yalnızca birbirlerine satmakla kalmayıp, -bu kadarı bile güzel ve yeterli olsa bile- çok yüksek fiyatla satmalarından da ileri geldiği anlaşılıyor. Böylece, şimdi biz, kapitalistlerin servet kaynaklarından bir tanesini öğrenmiş oluyoruz. Bu buluş, "Entspektor Bräsig"in,
[22*] büyük yoksulluğun, büyük
"pauvreté"den
[23*] ileri geldiği konusundaki gizemi ile aynı değerdedir.
2) Aynı kapitalistler, ayrıca, "hem kendilerinin ve hem de atıl kapitalistlerin ödemede bulundukları ücretli-emekçilere satış yaparlar; böylece bu ücretli-emekçilerden, bazan ufak tasarrufları dışında bütün ücretlerini geri alırlar."
Mösyö Destutt'a göre, öyleyse, kapitalistlerin, emekçilere ücretlerini ödedikleri biçim olan para-sermayenin geriye akışı, bu kapitalistlerin zenginleşmelerinin ikinci kaynağı oluyor.
Demek ki, kapitalistler, emekçilerine, ücret olarak sözgelişi 100 sterlin öder ve bu aynı emekçiler gene bu aynı kapitalistlerden, aynı 100 sterlin değerinde metalar satın alır ve böylece, kapitalistlerin emek-gücü alıcıları sıfatıyla yatırdıkları 100 sterlin, emekçilere 100 sterlin değerinde meta sattıkları zaman geri döner, böylelikle kapitalistler
daha zenginleşmiş olurlar. Olağan sağduyuya sahip herkese, bu durum, bu kapitalistlerin, bu işlemden
(sayfa 509) önce sahip bulundukları 100 sterline tekrar kavuştukları gibi görünecektir. İşlemin başında bunlar para olarak 100 sterline sahiptiler. Bu 100 sterlin ile emek-gücü satın alırlar. Satın alınan emek, para olarak bu 100 sterlin karşılığında, değeri bildiğimiz kadarıyla 100 sterlin tutan metalar üretir. 100 sterlin değerindeki bu metaları kendi emekçilerine satarak kapitalistler para olarak 100 sterlini tekrar elde ederler. Öyleyse kapitalistlerin elinde bir kez daha para olarak 100 sterlin ve emekçilerinde de 100 sterlin değerinde kendi ürettikleri metalar vardır. Bunun, kapitalistleri nasıl olup da daha zengin ettiğini anlamak zordur. Eğer para olarak 100 sterlin kendilerine geri akmamış olsaydı, önce emekçilere, emeklerinin karşılığı para olarak 100 sterlin vermek zorunda kalacaklar ve sonra, bu emeğin ürününü, 100 sterlin değerindeki tüketim mallarını onlara bedavadan vermek zorunda kalacaklardı. Paranın bu geriye akışı, bu yüzden, olsa olsa, kapitalistlerin bu işlem ile niçin daha yoksullaşmadıklarını açıklar, niçin zenginleştiklerini asla değil.
Kapitalistlerin, nasıl olup da bu 100 sterline sahip oldukları ve emekçilerin kendi hesaplarına metalar yapmak yerine niçin emek-güçlerini bu 100 sterlin karşılığında değişmek zorunda kaldıkları, kuşkusuz başka bir sorundur. Ne var ki, bu, Destutt çapında bir düşünür için apaçık bir şeydir.
Destutt'un kendisi de, bu çözüm ile tam tatmin olmuş değildir. Ne de olsa, o, bize, bir kimsenin, bir miktar parayı, yüz sterlini harcamak ve sonra da 100 miktarında bir parayı tekrar geri almakla, dolayısıyla, yalnızca para olarak bu 100 sterlinin niçin kaybolmadığını gösteren 100 sterlinlik bir geriye atış ile zengin olduğunu söylemiyor. O, bize, kapitalistlerin, "ürettikleri her şeyi, bunları üretmek için mal olduklarından daha fazlasına satarak" zenginleştiklerini söylüyor.
Dolayısıyla, kapitalistler, aynı zamanda, emekçileriyle olan alışverişlerinde, onlara da pahalıya satarak zenginleşiyor olmaları gerekir. Çok güzel! "Bunlar ücret öderler ... ve bütün bunlar, bunlara [ürünlere] kendilerine [kapitalistlere] ücretler şeklinde malolduğundan daha fazlasını ödeyen bütün bu kimselerin harcamaları yoluyla onlara geri döner." (
Ibid., s. 240.) Bir başka deyişle, kapitalistler, emekçilere ücretler şeklinde 100 sterlin ödüyor ve ardından bu emekçilere kendi ürünlerini 120 sterline satıyorlar, böylece yalnız kendi 100 sterlinlerini geri almakla kalmıyor,
(sayfa 510) bir de 20 sterlin kazanıyorlar? Bu olanaksızdır. Emekçiler, ancak, ücretler biçiminde aldıkları para ile ödeme yapabilirler. Kapitalistlerden eğer ücret olarak 100 sterlin alıyorlar ise, bunlar, 120 sterlin değerinde değil ancak 100 sterlin değerinde satın almada bulunabilirler. Demek ki bu sökmüyor. Ama gene de bir yol daha var. Emekçiler kapitalistlerden 100 sterlin karşılığında metalar satın alıyorlar, ama aslında yalnız 80 sterlin değerinde metalar almış oluyorlar. Demek ki, mutlak olarak, 20 sterlinlik aldatılmış oluyorlar. Ve kapitalist de, kesenkes, 20 sterlin kazançlı çıkıyor, çünkü emek-gücü için o, aslında, onun değerinden yüzde 20 eksik ödüyor ya da nominal ücretleri, dolambaçlı yoldan yüzde 20 kesiyor.
Kapitalist sınıf, başlangıçta eğer emekçilere ücret olarak yalnız 80 sterlin ödese ve daha sonra, para olarak bu 80 sterlin karşılığında, fiilen 80 sterlin değerinde metalar vermiş olsa, gene aynı sonuca ulaşmış olurdu. Kapitalistler sınıfı bir bütün olarak alındığında, bu, normal yol olarak görünür, çünkü, Mösyö Destutt'un kendisine göre, işçi sınıfının "yeterli ücret" alması gerekir (s. 219), çünkü bunların ücretleri hiç değilse "kıt kanaat geçimlerini sağlamak üzere" (s. 180) varlıklarını ve çalışma kapasitelerini sürdürmeye yeterli olmalıdır. Eğer emekçiler, böyle yeterli ücretler almazlarsa, gene aynı Destutt'a göre, bu "sanayiin ölümü" (s. 208) demektir. Ve bu nedenle, kapitalistlerin zenginleşebilecekleri bir yol olarak gözükmemektedir. Ama, kapitalistlerin, işçi-sınıfına ödedikleri ücretlerin yüksekliği ne olursa olsun, bunun belli bir değeri, örneğin 80 sterlinlik bir değeri vardır. Eğer, kapitalist sınıf, emekçilere 80 sterlin ödeyecek olursa, o zaman, bu 80 sterlin karşılığında, onlara, 80 sterlin değerinde metalar vermek zorunda kalacak ve 80 sterlinin geri akışı, bu sınıfı zengin etmeyecektir. Eğer bunlara, para olarak, 100 sterlin öder ve bu 100 sterlin karşılığında, onlara, 80 sterlin değerinde metalar satarsa, normal ücretlerinden yüzde 25 fazlasını para şeklinde ödemiş, karşılığında yüzde 25 eksik meta vermiş olur.
Bir başka deyişle, kapitalist sınıfın genel olarak kârlarını elde ettiği fonun, emek-gücüne sahip olduğu değerden daha azını, yani ücretli-emekçiler olarak normal yeniden-üretimleri için gerekli geçim araçlarının değerinden daha azını ödemek suretiyle normal ücretlerinden yapılan indirimlerden oluştuğu varsayılıyor. Demek ki, normal ücretler ödenmiş olsa -ki, Destutt'a göre
(sayfa 511) durum böyle oluyor- ne sanayi ve ne de atıl kapitalistler için kâr fonu diye bir şey olamaz.
Bu duruma göre, Destutt, kapitalist sınıfın nasıl zenginleştiği konusundaki bütün gizemini, şuna indirgemeliydi: ücretlerden yapılan bir indirim ile. Bu durumda, 1) ve 3) altında değindiği öteki artı-değer fonları varolmazlardı.
Demek oluyor ki, emekçilerin para olarak ücretinin bir sınıf olarak geçimleri için gerekli tüketim mallarının değerine indirgenmesinin gerektiği bütün ülkelerde, kapitalistler için, ne tüketim fonu, ne birikim fonu ve dolayısıyla, kapitalist sınıf için ne varolma fonu ve ne de kapitalist sınıf olurdu. Ve, Destutt'a göre, eski bir uygarlığa sahip bütün zengin ve gelişmiş ülkelerde durumun böyle olması gerekirdi, çünkü bunlarda, "bizim eski toplumlarımızda, ücretli-emekçilerin bakım fonu ... neredeyse değişmeyen bir büyüklüktür." (
Ibid., s. 202.)
Ücretlerden bir indirim yapmakla, önce emekçiye para olarak 100 sterlin ödeyip, sonra da kendisine bu 100 sterlin karşılığında 80 sterlin değerinde metalar sağlamakla, ve böylece, 80 sterlin değerindeki metaları, yüzde 25 fazlası, 100 sterlin aracılığı ile fiilen dolaştırmakla kapitalist zenginleşmiş olmaz. Kapitalist, artı-değerden -ürünün, artı-değeri temsil eden kısmından- başka, bu ürünün, emekçinin ücretler biçiminde alması gereken yüzde 25'lik kısmına da elkoymak suretiyle zengin olur. Kapitalist sınıf, Destutt'un düşündüğü aptalca yöntemle hiç bir şey kazanamaz. Emekçiye ücret olarak 100 sterlin öder ve sonra da bu 100 sterlin karşılığında, ona 80 sterlin değerinde kendi ürününü geri verir. Ama bir sonraki işlemde, aynı iş için tekrar 100 sterlin yatırması gerekir. Böylece, para olarak 80 sterlin yatırıp, bunun karşılığında meta olarak 80 sterlin sağlayacak yerde, para olarak 100 sterlin yatırıp, karşılığında meta olarak 80 sterlin vermek gibi hiçbir yarar sağlamayan bir işle uğraşıp durur. Yani değişen-sermayesinin dolaşımı için gerekli olandan yüzde 25 fazla bir para-sermayeyi sürekli olarak boşu boşuna yatırıp durur; ki bu, pek acayip bir zenginleşme yöntemidir.
3) Ensonu, kapitalist sınıf, "doğrudan çalıştırdıkları ücretli-emekçilere henüz ödemedikleri kısmı ile ödemede bulunan atıl kapitalistlere satış yaparlar; böylece, yıllık olarak bunlara (atıl olanlara) ödedikleri rantın tamamı, bu ya da başka şekilde kendilerine geri akmış olur".
(sayfa 512)
Yukarda gördüğümüz gibi, sanayi kapitalistleri, "kârlarının bir kısmı ile ödedikleri kendi gereksinmelerini karşılamak için ayrılan tüketimlerinin tamamını öderler". Bu durumda, kârlarının 200 sterline eşit olduğunu kabul edelim. Ve bunun, diyelim 100 sterlinini, bireysel tüketimlerinde kullanmış olsunlar. Ama öteki yarısı, 100 sterlini kendilerine ait değildir; bu, atıl kapitalistlere, yani toprak rantı alanlara ve faizle para veren kapitalistlere aittir. Böylece,bu 100 sterlini, bunlara ödemek zorundadırlar. Bu kimselerin, bu paranın 80 sterlinine kendi bireysel tüketimleri için, 20 sterlinine de hizmetkarlar, vb. tutmak için gereksinmeleri olsun. Bu 80 sterlin ile, bunlar, sanayi kapitalistlerinden tüketim malları satın alırlar. Demek ki, bu kapitalistler, 80 sterlin değerinde metaları elden çıkartırken, para olarak 80 sterlini, yani atıl kapitalistlere, rant, faiz vb. adı altında ödemiş oldukları 100 sterlinin beşte-dördünü geri alırlar. Ayrıca, hizmetkarlar sınıfı, atıl kapitalistlerin doğrudan ücretli-emekçileri, efendilerinden 20 sterlin almışlardır. Bu hizmetkarlar da, aynı şekilde, sanayi kapitalistlerinden 20 sterlin tutarında tüketim malları satın alacaklardır. Bu şekilde, 20 sterlin değerinde metaları elden çıkaran bu kapitalistlere, atıl kapitalistlere, rant, faiz vb. için ödedikleri 100 sterlinin son beşte-biri, 20 sterlin para olarak geri dönmüş olacaktır.
Bu "işlemin sonunda, sanayi kapitalistleri, atıl kapitalistlere, rant, faiz vb. olarak ödedikleri 100 sterlini para olarak geri almışlardır. Ne var ki, artı-ürünlerinin, 100 sterline eşit yarısı, bu arada onların elinden, atıl kapitalistlerin tüketim fonuna geçmiştir.
Şimdi tartışılmakta olan sorun için, 100 sterlinin, atıl kapitalistler ile bunların doğrudan ücretli-emekçileri arasında bölüşülmesini şu ya da bu şekilde ele almak tamamen gereksizdir. Sorun basittir: bunların rantı, faizi, kısacası, bunların 200 sterline eşit artı-değerdeki payları, bunlara, 100 sterlin tutarında para olarak sanayi kapitalistleri tarafından ödenmiştir. Bu 100 sterlin ile, doğrudan ya dolaylı olarak sanayi kapitalistlerinden tüketim malları satın almaktadırlar. Böylece, para olarak 100 sterlini bunlara geri vermekte ve onlardan 100 sterlin değerinde tüketim malları almaktadırlar.
Bu, sanayi kapitalistlerinin atıl kapitalistlere ödediği 100 sterlinin geri akışını tamamlamaktadır. Paranın bu geriye akışı,
(sayfa 513) Destutt'un hayal ettiği gibi, sanayi kapitalistlerini zenginleştirmenin bir yolu mudur? Bu işlemden önce, bunların elinde, 100'ü para ve 100'ü tüketim malları olmak üzere, 200 sterline ulaşan bir değerler toplamı vardı. İşlemden sonra ise, bu ilk değerler toplamının ancak yarısı var. Para, olarak gene 100 sterline sahipler, ama şimdi atıl kapitalistlerin eline geçmiş bulunan, tüketim malları olarak 100 sterlini kaybetmişlerdir. Bu duruma göre 100 sterlin zenginleşmek yerine, 100 sterlin yoksullaşmışlardır. Eğer önce para olarak 100 sterlin ödeyip, sonra para olarak bu 100 sterlini, 100 sterlin değerinde tüketim malları karşılığında geri almak gibi dolambaçlı bir yol izleyeceklerine, rantı, faizi vb. doğrudan kendi ürünlerinin maddi biçimi içerisinde ödeselerdi, dolaşımdan kendilerine para biçiminde geri akan 100 sterlin olmazdı, çünkü bu miktar parayı dolaşıma sürmüş olmayacaklardı. Ödeme aynî olarak yapılmış olsaydı, sorun, şu yolu izlemiş olurdu: bunlar, 200 sterlin değerindeki artı-ürünün yarısını kendilerine alıkoyarlar ve öteki yarısını, karşılığında herhangi bir eşdeğer olmaksızın atıl kapitalistlere verirlerdi. Destutt bile bunu bir zenginleşme yolu olarak ilan etmeye kalkışamazdı.
Kuşkusuz, sanayi kapitalistleri tarafından atıl kapitalistlerden ödünç alınan ve karşılığında, kendilerine ait artı-değerin bir kısmını, toprak-rantı, faiz vb. olarak ödemek zorunda bulundukları toprak ve sermaye, kendileri için kârlıdır, çünkü bu, genel olarak meta üretiminin ve, ürünün, artı-ürünü oluşturan ya da içersinde artı-değerin temsil edildiği kısmının üretiminin koşullarından bir tanesini oluşturur. Bu kâr, ödünç alınan toprağın ve sermayenin kullanımından gelir, bunlara ödenen fiyattan değil. Bu fiyat, daha çok, bu kârdan bir indirim oluşturur. Aksi takdirde, kişi, sanayi kapitalistleri, eğer, artı-değerlerinin öteki yarısını, başkasına vermek yerine kendilerine alıkoyabilselerdi, bunların zenginleşmek değil, yoksullaştıklarını ileri sürmek zorunda kalırdı. Bu, paranın geriye akışı şeklindeki dolaşım olayını, salt bu dolaşım olayının meydana getirdiği ürünlerin, dağılımı ile karıştırmaktan ileri gelen bir karışıklıktır.
Ve aynı Destutt, şunu söyleyecek kadar kurnazdır: "Bu atıl kesimin gelirleri nereden gelmektedir? Bu gelirler, bunlara ait sermayeleri çalıştıran, yani bunların fonları ile, maliyetlerinden daha fazla üreten emeğe ödemede bulunanların, tek sözcükte, sanayi kapitalistlerinin kârlarından kendilerine ödenen ranttan ileri
(sayfa 514) gelmiyor mu? Bütün servetin kaynağını bulmak için daima bunlara geri dönmek zorunludur. Gerçekte, bu birincilerin çalıştırdığı ücretli-emekçileri besleyen onlardır." (s. 246.)
Böylece şimdi bu rant vb. ödemesi, sanayi kapitalistlerinin kârından bir indirimdir. Oysa daha önce, bunların kendilerini zenginleştirdikleri bir araç idi.
Bizim Destutt'umuza hiç değilse bir teselli kalıyor. Bu iyi yürekli kapitalistler, birbirlerine ve emekçilerine nasıl davranıyorlarsa, atıl kapitalistlere de öyle davranıyorlar. Bütün metaları, bunlara, diyelim yüzde 20 daha pahalı satıyorlar. Şimdi, iki olasılık var. Ya, atıl kapitalistlerin, sanayi kapitalistlerinden her yıl aldıkları 100 sterlin dışında başka para kaynakları vardır ya da yoktur. Birinci durumda, sanayi kapitalistleri, 100 sterlin değerindeki metaları, bunlara, diyelim 120 sterlin fiyatla satıyorlar. Dolayısıyla, metalarını satmakla yalnız atıl olanlara ödedikleri 100 sterlini geri almakla kalmıyorlar, bir de, kendileri için gerçekten yeni bir değer oluşturan 20 sterlin almış oluyorlar. Şimdi durum nasıldır? Meta olarak 100 sterlini bedavadan vermişlerdir, çünkü metaları için kendilerine kısmen ödenen para biçimindeki 100 sterlin zaten kendi paraları idi. Demek ki, kendi metaları, kendi paraları ile ödenmiş oluyor. Şu halde, 100 sterlin kaybetmiş bulunuyorlar. Ama bunlar, ayrıca, metalarının fiyatı içerisinde, bu metaların, değerinin üzerinde bir de 20 sterlinlik bir fazlalık almışlardır. Böylece20 sterlinlik kazanmışlardır. Bunu, 100 sterlinlik kayıptan düşersek, gene de 80 sterlinlik bir kayıp vardır. Hiç bir zaman artmıyor, daima, eksiliyor. Atıl kapitalistlere karşı uygulanan dalavere, sanayi kapitalistlerinin kaybını azaltmıştır, ama hiç bir zaman bunların servetlerindeki küçülmeyi bir zenginleşme aracına dönüştürmemiştir. Ne var ki, bu yöntem, sonsuza kadar böyle sürüp gidemez, çünkü atıl kapitalistler, yıllar yılı para olarak yalnızca 100 sterlin aldıkları halde, para olarak 120 sterlin ödemeye devam edip gidemezler.
Geriye öteki yaklaşım kalıyor: Sanayi kapitalistleri, atıl kapitalistlere para olarak ödedikleri 100 sterlin karşılığında 80 sterlin değerinde meta satıyorlar. Bu durumda da gene önceki gibi, 80 sterlini, rant, faiz vb. olarak bedavadan vermiş oluyorlar. Bu dalavereli yoldan sanayi kapitalistleri atıl olanlara verdikleri haracı azaltmış oluyor, ama gene de bu haraç varlığını sürdürdüğü gibi bu atıl olanlar -fiyatların, satıcıların iyi niyetlerine
(sayfa 515) dayandığını öne süren aynı teori gereğince- gelecekte, toprakları ve sermayeleri üzerindeki rant, faiz vb. için daha önce olduğu gibi, 100 sterlin yerine gelecekte 120 sterlin talep edecek durumda bulunuyor.
Bu parlak tahlil, bir yandan Adam Smith'ten, "emeğin, her türlü zenginliğin kaynağı olduğu"nu (s. 242), sanayi kapitalistlerinin, "sermayelerini, bir kâr ile birlikte yeniden üreten emeğin karşılığını ödemek için kullandıkları"nı (s. 246), kopya eden, ve öte yandan da, "bütün öteki insanları besleyen" bu sanayi kapitalistlerinin, "genel serveti artıran ve bütün zevk araçlarımızı yaratan biricik kimseler olduğu" (s. 242), emekçiler tarafından beslenenlerin kapitalistler olmayıp, emekçilere ödenen paranın, kendi ellerinde kalmaksızın, sürekli olarak, emekçiler tarafından üretilen metaların ödenmesinde kapitalistlere döndüğü yolundaki parlak bir nedene dayanarak, kapitalistler tarafından beslenenlerin olduğu sonucuna varan bu derin düşünüre tamamen layıktır. "Bunların yaptıkları tek şey, bir elle aldıklarını, öteki elleriyle geri vermektir. Bunların tüketimlerine, bu nedenle, buları kiralayanlar tarafından yaratıldığı şeklinde bakmak gerekir." (s. 235.)
Toplumsal yeniden-üretimin ve tüketimin, paranın dolaşımı tarafından meydana getirildiği şeklindeki bu çok ayrıntılı tahlilden sonra, Destutt, devam ediyor: "Servetin bu
perpetuum mobile'ini
[24*] -kötü anlaşılmış olmakla birlikte [
mal connu[25*] desem yeridir!] haklı olarak dolaşım denilen bu hareketi- yetkinleştiren şey işte budur. Bu gerçekten de bir dairedir ve daima çıkış noktasına dönmektedir. Bu, üretimin tamamlandığı noktadır." (s. 239 ve 240.)
Destutt,
that very distinguished writer,
[26*] membre de l
'Institut de France et de la
Société Philosophique de Philadelphie,
[27*] ve aslında, vülger iktisatçılar arasında bir ölçüde bilgili olan bu kimse, sonunda, toplumsal sürecin yolunu gözler önüne serdiği olağanüstü açıklığa, konuya getirdiği ışık seline okurunu hayran kalmaya çağırıyor ve bütün bu aydınlığın nereden geldiği konusunda okurlarına bilgi vermek alçak gönüllülüğünü bile gösteriyor. Bunu aslından okumak gerekir:
"
On remarquera, f'espère, combien cette manière de (sayfa 516) considérer la consommation de nos richesses est concordante avec tout ce que nous avons dit à propos de leur production et de leur distribution et en même temps quelle clarté elle répand sur toute la marche de la société.
D'où viennent cet accord et cette lucidite?
De ce que nous avons rencontré la vérité. Cela rappelle l'effet de ces miroirs où les objets se peignent nettement et dans leurs justes proportions, quand on est placé dans leur vrai point-
de-
vue, et où tout paraît confus et désuni, quand on en est trop près ou trop loin."
[28*] (s. 242 ve 243.)
Voilà le cretinisme bourgeois dans toute sa béatitude![29*] (sayfa 517)
Dipnotlar
[1*] Almanca metinde
mittel ("araç"), Fransızca metinde
molyen ("araç"), İngilizce metinde
article ("mal, nesne"). -
ç.
[2*] Önceden.
-ç.
[3*] İlk bakışta.
-ç.
[4*] Özgün metinde, I ve II. kesimlerin alt-bölümleri, "a" ve "b", "a)" ve "b)" ya da "(a)" ve "(b)"biçiminde verilmiştir. Biz, kesim I ve II'nin alt-bölümleri (alt-sınıfları) olarak gösterilen "a" ve "b"yi, artı-değerin simgesi olarak kullandığımız
"a" dan ayırmak ve dolayısıyla karışıklığı önlemek amacıyla köşeli parantez içerisinde, yani "[a]" ve "[b]" biçiminde sunuyoruz.
-Sol Yayınları.
[5*] Herkese düşen pay oranında, orantılı olarak.
-ç.
[6*] Değişim-değeri.
-ç.
[7*] Açısından.
-ç.
[8*] Dilencilik kılığı altında.
-ç.
[9*] Bilgisine.
-ç.
[10*] Kendi hesabına. -
ç.
[11*] Marx, J. B. Say'ın
Letters à M. Malthus sur differents sujets d'économie politique, notamment sur les causes de la stagnation générale du commerce, Paris 1820, adlı yapıtını söylemek istiyor.
-Ed.
[12*] Bu yapıtın 428. sayfası.
-Ed.
[13*] Burada "sınıf I" ve "sınıf II" ile gene "kesim I" ve "kesim II" kastedilmektedir. İngilizce metinde
"class" (s. 467), Almanca metinde
"klasse" (s. 459), Fransızca metinde
"section"
(V. s. 111). -
ç.
[14*] Başlangıçtan itibaren.
-ç.
[15*] Sırasıyla.
-ç.
[16*] Yıpranma ve aşınma. Almanca metinde (s. 452), Engels, bu sözcüğün yanına
"Verschleiss" ("Aşınma") yazmıştır.
-ç.
[17*] Makine ile gelen tanrı. - Eski Yunan tiyatrosunda, hiç bir kurtuluş olasılığı kalmadığı bir anda, sahneye, yukardan kurtarıcı olarak indirilen tanrı. -
ç.
[18*] Doğal olarak.
-ç.
[19*] Bkz: Engels'in s. 500'deki 55 nolu dipnotu. -
Ed.
[20*] Bkz: s. 349. -
Ed.
[21*] Karl Marx,
Kapital, Birinci Cilt, s. 187, not 31.
-Ed.
[22*] Alman mizahçısı Fritz Reuter'in (1810-74) yapıtlarından bir karakter. -
ç.
[23*] Yoksulluk.
-ç.
[24*] Herhangi bir enerjiyi gerektirmeksizin hareket eden ütopik bir makine. -
ç.
[25*] Kötü anlaşılmış. -
ç.
[26*] Bu seçkin yazar. -
ç.
[27*] Fransız Enstitüsü ve Philadelphie Felsefe Derneği üyesi. -
ç.
[28*] "Servetimizin tamamlanmasının bu tarzda incelenmesinin, onun üretimi ve dağılımı ile ilgili olarak söylediklerimizle ne kadar uyumlu olduğunun ve aynı zamanda toplumun
tüm gidiş yoluna ne denli ışık saçtığının farkedileceğini ümit ederim. Bu uyum ve berraklık nereden geliyor? Hakikat ile karşı karşıya gelmiş olmamızdan. Bu, insana, doğru ve yerinde bakıldığı zaman, içerisinde her şeyin tam ve gerçek oranları ile yansıdığı ve ama çok yakın ya da çok uzak durulduğu zaman her şeyin karmakarışık ve kopuk göründüğü aynaların etkisini hatırlatıyor."
[29*] İşte size bütün güzelliği içerisinde burjuva budalalığı!
[42] Elyazmaları II'den. -
F.E.
[43] Elyazmaları VIll'den. -
F.E.
[44] Esas olarak Elyazması II'den, şema olarak Elyazması VIII'den. -
F.E.
[45] Elyazması VIII'e yeniden dönülmektedir. -
F.E.
[46] Rodbertusçu bunalım teorisinin izleyicileri olabilecekler için
ad notam.[9*] -F.E.
[47] Bu sunum. s. 394.te [bu cildin 424-425. sayfaları] verilmiş olanlardan biraz farklıdır. Orada I, aynı şekilde, dolaşıma bağımsız bir 500 sterlinlik miktar sokmaktadır. Burada II, dolaşım için gerekli ek parayı tek başına sağlamaktadır. Ama bu sonal sonucu değiştirmez.
-F.E.
[48] Buradan itibaren Elyazması II.
-F.E.
[49] Bu bölüm, Elyazması VIII'den. -
F.E.
[50] "Vahşi insan, ok yaptığı zaman, bir iş yapmış olur, ama tutumlu hareket etmiş olmaz." (Senior,
Principes fondamentaux de l'Economie Politique, trad. Arrivabene, Paris 1836, s. 342-43.) "Toplum ne kadar ilerlerse, o kadar çok perhiz yapmayı gerektirir." (
Ibid., s, 312.) (
Cf, Das Kapital. Buch I, Kap. XXII. s. 19.) [
Kapital, Birinci Cilt, YirmidördüncÜ Bölüm, Üçüncü Kesim, s. 635.]
[51] E. B. Tylor,
Researches into thıe Early History of
Mankind. etc.. London 1865, s. 198-99.
[52] Bu rakamlar, gene daha önce varsayılmış olanlarla çakışmamaktadır. Ama salt bir orantılar sorunu olduğuna göre, bunun bir önemi yoktur.
-F.E.
[53] Ad. Soetbeer.
Edelmetall-Produktion, Gotha 1879.
[54] "Önemli miktarda bir altın külçesi ... sahipleri tarafından San Francisco'daki darphaneye doğrudan götürülmüştür," (
Reportus of H.M. Secretaries of Embassy and Legation. 1879, Part III, s. 337.)
[55] Kesim I'in değişmeyen sermayesi içerisinde yeni olarak üretilen altının değişiminin incelenmesi, elyazmalarında yer almamaktadır.
-F.E.
[56] Elyazması II'den,
-F.E.