[GİRİŞ]
Yurttaşlar,
Esas konuya girmezden önce, giriş niteliğinde birkaç gôzlemde bulunmama izin veriniz.
Şu anda, bütün Kıta üzerinde, gerçek bir grev salgını hüküm sürüyor ve her yanda, büyük haykırışlarla, ücretlerin artırılması isteniyor. Bu sorun kongremizde ele alınacaktır.[23] Uluslararası Birliğin başında olarak sizlerin, bu çok önemli sorun konusunda bir görüşe sahip olmanız gerekir. Ben kendi hesabıma, sabrınızı çetin bir sınavdan geçirmek pahasına da olsa, konuyu derinlemesine işlemeyi ödev sayıyorum.
Yuttaş Weston'la ilgili olarak, giriş niteliğinde bir başka şeye daha değinmeliyim. Kendisi, işçiler arasında hiç de tutulmadığını bildiği, ama onların yararına saydığı görüşleri
(sayfa 37) yalnızca önermekle kalmadı, açıkça savundu da. Böylesi manevi cesaret örneklerine hepimiz ancak büyük bir saygı duymalıyız. Konuşmamın cilasız üslubuna karşın, sonunda, savında bana temel fikir gibi görünen noktada, kendisiyle görüş birliği içinde olduğumu, ama bu fikri, şu andaki biçimiyle, teorik bakımdan yanlış, pratik bakımdan ise tehlikeli bulduğumu göreceğini umarım.
Ve şimdi konuma geliyorum.
I. [ÜRETİM VE ÜCRET]
Yurttaş Weston'ın savı, esas olarak, iki varsayıma dayanıyor: 1°
ulusal üretimin miktarı değişmeyen bir şeydir, ya da matematikçilerin dedikleri gibi,
sabit bir nicelik ya da büyüklüktür; 2° gerçek ücret miktarı, yani satın alabileceği meta miktarıyla ölçülen ücret,
değişmeyen bir miktar, sabit bir büyüklüktür.
Oysa, birinci iddia açıkça yanlıştır. Göreceksiniz ki, üretimin değeri ve niceliği yıldan yıla büyür, ulusal emeğin üretici güçleri çoğalır, ve bu büyüyen üretimin dolaşımı için gerekli para tutarı da sürekli olarak değişir. Yıl sonu için, ve birbirleriyle kıyaslanan başka başka yıllar için geçerli olan, yılın her ortalama günü için de geçerlidir. Ulusal üretimin niceliği ya da büyüklüğü sürekli olarak değişir. Bu,
sabit bir büyüklük değildir, değişken bir büyüklüktür, ve nüfustaki değişmeler bir yana bırakılırsa,
sermaye birikiminin ve emeğin üretici gücünün durmadan değişmesi nedeniyle başka türlü de olamaz. Şurası kesinlikle doğrudur ki, eğer
ücretlerin genel oranında ani bir yükselme olsaydı, sonraki etkileri ne olursa olsun, bu yükselme,
kendiliğinden, üretimin miktarını hemen değiştirmeyecekti. Her şeyden önce, mevcut durum ve koşullardan yola çıkacaktı. Ama eğer ulusal üretim, ücretler yükselmezden
önce sabit olmayıp, değişken idiyse, ücretlerin yükselmesinden
sonra da sabit değil, değişken olmaya devam edecektir.
Ama varsayalım ki, ulusal üretimin miktarı değişken değil,
değişmez olsun. O zaman bile, dostumuz Weston'ın, mantıki bir tümdengelim olarak baktığı şey, dayanıksız basit bir iddia olarak kalırdı. Elimde belirli bir sayı, diyelim
(sayfa 38) ki 8 sayısı varsa, bu sayının mutlak sınırları, bu sayıyı oluşturan parçaların kendi
göreli sınırlarını değiştirmelerine engel değildir. Kârlar 6, ücretler de 2 ise, ücretler 6'ya yükselebilir, kârlar da 2'ye düşebilir, gene de toplam miktar 8 olarak kalır. Böylece, üretim miktarının sabit olması, hiç bir biçimde, ücret miktarının da sabit olduğunu tanıtlamaz. Şu halde, dostumuz Weston, bu sabitliği nasıl tanıtlıyor? Sadece iddia ederek.
Ama onun iddiasını doğru kabul etseydik bile, bu, ikı ayrı yönde işleyecekti, oysa Weston onu yalnızca tek bir yönde işletiyor. Eğer ücret miktarı değişmeyen bir büyüklükse, bu büyüklük ne artırılabilir, ne de azaltılabilir. Bu durumda işçilerin geçici bir ücret artışı koparmaları aptallıksa, bu durumda, kapitalistlerin de geçici bir ücret düşüşünü kabul ettirmeye kalkışmaları da daha az aptalca değildir. Weston dostumuz bazı durumlarda işçilerin ücret artışları
koparabildiklerini yadsımıyor, ama ücret miktarı doğal olarak sabit olduğundan, buna bir karşı-tepki olacaktır. Öte yandan, o, kapitalistlerin, ücretleri
düşürebildiklerini ve fiilen bu yolda durmadan çaba harcadıklarını da biliyor. Ücretlerin değişmezliği ilkesi gereğince, birinci durumda olduğu kadar bu ikinci durumda da, zorunlu olarak; bir karşı-tepki olması gerekirdi. Şu halde işçiler, ücretleri düşürme girişimine ya da bunun uygulamasına karşı tepki göstermekte haklı olurlardı. Şu halde,
ücret artışları elde etmeye çalışırlarken haklıdırlar, çünkü ücretlerin
indirilmesine karşı her tepki, onların artırılması için bir
etkidir. Bu bakımdan, yurttaş Weston'ın ücretlerin değişmezliği ilkesine göre de, işçiler, bazı durumlarda, ücretlerin artırılması için birleşmeli ve mücadele etmelidirler.
Eğer bu vargıyı reddederse, bu vargının dayandığı varsayımdan da vazgeçmesi gerekir. O, ücretlerin miktarı
değişmez bir büyüklüktür diyeceğine, ücretler, her ne kadar yükselemezler ve
yükselmemeleri gerekirse de, sermaye, ücretleri indirmek istediği zaman,
düşebilirler ve düşmelidirler, demeliydi. Eğer kapitalist, sizden, et yerine patatesle, buğday yerine yulaf ile beslenmenizi isterse, sizin onun iradesine bir ekonomi politik yasası gibi katlanmanız ve ona boyuneğmeniz gerekir. Eğer bir ülkede, örneğin, Birleşik
(sayfa 39) Devletler'de, ücret oranları İngiltere'de olduğundan daha yüksekse, ücret oranlarındaki bu farklılığı, yalnız ekonomik olguların değil, bütün öteki olguların da incelenmesini çok basitleştirecek bir yöntem ile, Amerikan kapitalistleri ile İngiliz kapitalistlerinin iradeleri arasındaki farklılıkla açıklamalısınız.
Ama o zaman da, Amerikan kapitalistlerinin iradesi, İngiliz kapitalistlerininkinden
niçin farklıdır? diye sorabilirdik. Ve bu soruyu yanıtlamak için, irade alanının ötesine gitmemiz gerekir. Bir papaz, bana, Tanrının Fransa'daki iradesinin İngiltere'dekinden farklı olduğunu söyleyebilir. Eğer onu bu irade ikiliğini açıklaması için sıkıştıracak olursam, belki de, çekinmeden, Fransa'da başka, İngiltere'de başka bir iradesi olmasının Tanrının kendi iradesi olduğu yanıtını yerecektir. Ama, dostumuz Weston, elbette ki, her türlü uslamlamayı böylesine tamamıyla yadsımayı savunacak en son kimsedir.
Kapitalistin iradesi, elbette ki, mümkün olanın en fazlasını almak yolundadır. Bizim yapacağımız şey, onun
iradesi üzerinde derin incelemeler yapmak değil, onun gücünü, bu
gücün, sınırlarını ve bu sınırların niteliğini incelemektir.