KÜTÜPHANE | Marks-Engels

MARX'TAN HANOVER'DEKİ L. KUGELMANN'A

[Londra]">

KÜTÜPHANE | Marks-Engels

MARX'TAN HANOVER'DEKİ L. KUGELMANN'A

[Londra], 23 Şubat 1865


      Sevgili dost,
      Bana çok ilginç gelen mektubunu dün aldım ve ortaya attığın ayrı ayrı noktaları şimdi yanıtlayacağım.
      İlkin Lassalle'a karşı olan tavrımı kısaca anlatayım. Ajitasyonda bulunduğu sıralar: 1) üzerine bir de benim yazılarımdan ve başkalarınınkinden yaptığı en utanmazca çalıntıları eklediği kendi kendini öven palavracılığı yüzünden; 2) siyasal taktiklerini mahkum ettiğim için; 3) kendisine, ajitasyonuna başlamazdan önce bile, burada, Londra'da, bir "Prusya devleti"nin yapacağı doğrudan sosyalist müdahalenin saçma olduğunu açıkça açıklamış ve "tanıtlamış" olmam yüzünden, aramızdaki ilişkiler kesildi. Yüzyüze geldiğimizde olduğu kadar, bana yazmış olduğu mektuplarda da (1848'den 1863'e kadar), hep, kendisinin benim temsil ettiğim partinin (sayfa 493) bir yandaşı olduğunu açıklamıştır. Londra'da (1862'nin sonunda) beni kandıramayacağından emin olur olmaz, benim ve eski partinin karşısına "işçi diktatörü" olarak çıkmaya karar verdi. Bütün bunlara karşın, kısa süren kariyerinin sonlarına doğru, yaptığı ajitasyon bana gittikçe daha çok belirsiz bir nitelik alıyor gibi geldiyse de, bir ajitatör olarak yaptığı hizmeti teslim etmişimdir. Ani ölümü, eski dostluğumuz, Kontes Hatzfeldt'in acıklı mektupları, burjuva basınının sağlığı sırasında o denli korktukları bu kişi karşısındaki alçakça küstahlığına duyulan öfke - bütün bunlar beni, sefil köre karşı kısa, ama Lassalle'ın yaptığı şeylerin özüne dokunmayan bir açıklama yayınlamaya itti[6] (Hatzfeldt bu açıklamayı Nordstern'e[284] gönderdi.) Aynı nedenlerle ve bana tehlikeli görünen unsurları temizleyebilmek umuduyla, Engels ve ben, Soc[ial]-Demok[rat]'a12 yazı yazmaya söz verdik (bu gazete Çağrı'nın çevirisini yayınladı, ve gazeteden gelen istek üzerine, Proudhon'un ölümü dolayısıyla kendisi hakkında bir makale yazdım) ve Schweitzer'in bize kendi yazıkurulunun tatminkar bir programını göndermesinden sonra, adlarımızın yazarlar arasında gösterilmesine izin verdik. Yazıkurulunun resmi olmayan bir üyesi bulunan W. Liebknecht'in varlığı bizim için bir başka güvenceydi. Ne var ki, Lassalle'ın aslında partiye ihanet ettiği çok geçmeden açığa çıktı - bunun kanıtları elimize geçti. Bismarck ile düzenli bir ilişki kurmuştu (elbette ki elinde hiç bir güvence olmaksızın). 1864 Eylülünün sonunda Hamburg'a giderek ve orada (deli Schramm ve Prusya polis ajanı Marr ile birlikte) Bismarck'ı Schleswig-Holstein'i ilhak etmeye, yani buranın "işçiler" adına ilhak olunduğunu ilan etmeye, vb. "zorlayacak"tı, bunun karşılığında da Bismarck genel oy hakkı ve birkaç sosyalist şarlatanlık için söz vermişti. Yazık ki, Lassalle bu komediyi sonuna kadar oynayamadı! Bu onu çok komik ve aptalca bir duruma sokacaktı! Ve bütün bu türden girişimlere kesin bir son verecekti! Lassalle, işte böyle yoldan çıktı, çünkü kendisi Herr Miquel tipi, ama ondan daha bol biçilmiş ve daha büyük amaçlara (sayfa 494) sahip bir "Realpolitiker"di. (By the by,[7] Miquel'i bir zamanlar öylesine her yönüyle tanıdım ki, ortalıkta boy göstermesi olgusunu, Ulusal Birliğin[285] Hanoverli küçük bir avukat için sesini kendi dört duvarının ötesinde, Almanya'da duyurabilmesi için, ve böylelikle "Prusya'nın" himayesi altında "Hanoverli" Mirabeau rolünü oynayarak kendi şişirilmiş "gerçekliğini" memleketi Hanover'de, geçmişi de kapsar bir biçimde geçerli kılmak için mükemmel bir araç sağlıyor oluşuyla açıklayabilirim.) Miquel ve onun bugünkü dostları Prusya Prensi Regent'in Ulusal Birliği birleştirmek ve "Prusya'nın tepesi"ne perçinlenmek üzere başlattığı "yeni çağ"a[286] nasıl sarıldılarsa, kendi "burjuva onurlarını" genel olarak nasıl Prusya'nın himayesi altında geliştirdilerse, Lassalle da, Uckermark'lı Philip II ile birlikte proletaryanın Marquis Posa'sı[287] rolünü oynamak istedi; Bismarck da onunla Prusya Krallığı arasında aracılık yapacaktı. Lassalle yalnızca Ulusal Birlikteki bayları taklit etti. Ama bunların, orta sınıfların çıkarları gereği; Prusya "gericiliği"ne başvurmalarına karşılık, Lassalle, proletaryanın çıkarları gereği, Bismarck'la el sıkışıyordu. Burjuvazinin ancak burnunun dibindeki çıkarları "gerçek" diye kabul etmeye alışmış olması ve aslında bu sınıfın her yerde, feodalizmle bile, bir uzlaşmaya varmış olması bakımından, bu baylar, Lassalle'dan daha sağlam dayanaklara sahiptiler, oysa eşyanın doğası gereği, işçi sınıfı, içtenlikle "devrimci" olmak zorundadır.

      Lassalle gibi sahnedeymişçesine gösterişçi (ama makam, belediye başkanlığı vb. gibi beş para etmez değersiz şeylerle satınalınamayan) bir tip için, bu çok çekici bir düşünceydi: Ferdinand Lassalle'ın doğrudan doğruya proletarya adına girişeceği bir eylem! Lassalle, aslında, böyle bir eylemin kendi kendisini eleştirici olması için gerekli gerçek iktisadi koşullar konusunda çok bilisizdi. Öte yandan, Alman işçiler, 1849-59 gericiliğine göz yummasına ve halkın uyuşturulmasına seyirci kalmasına yolaçmış bulunan alçakça "pratik siyaset"ten, kendilerini, bir sıçrayışta, vaadedilmiş ülkeye götürmekten sözeden böyle şarlatan bir kurtarıcıyı, Alman burjuvazisini, selamlamayacak kadar "perişan" durumdaydılar.

      Yukarda ucunu kaçırdığımız ipi gene tutalım. Hatzfeldt'in Lassalle'ın "vasiyetini" nihayet yerine getirmeyi arzuladığı açığa çıktığında, Social-Demokrat henüz kurulmuştu. Kendisi Bismarck'la, (Kreuz-Zeitung'dan[288]) Wagner aracılığıyla ilişki kuruyordu. "İşçi Derneğini" (Genel Alman İşçi Derneği[289]), Social-Demokrat'ı, vb. ele geçirdi. Schleswig-Holstein'ın ilhakı Social-Demokrat'ta ilan edilecekti, Bismarck'ın genel planda hami olduğu kabul edilecekti, vb.. Bu güzel planın tamamı bozuldu, çünkü Berlin'de ve Soc[ial]-Demok[rat]'ın yazıkurulunda Liebknecht vardı. Lassalle'ın putu karşısında yaltaklanması, zaman zaman Bismarck'la flört etmesi, vb. yüzünden, Engels ve ben gazetenin yazıkurulundan hoşnut değildiysek de, Hatzfeldt'in çevirdiği entrikaları bozmak ve işçi partisinin bütün bütün bir uzlaşma içine girmesine engel olmak için, kamuoyu önünde bu gazeteden yana tavır alınması elbette daha önemliydi, Böylece, kişi olarak, Social- Demokrat'a, İlericiler'e[290] olduğu kadar Bismarck'a karşı da çıkması gerektiğini durmadan yazıyor olmamıza karşın, bonne mine a mauvais jeu yaptık.[8] Lassalle'ın vasiyeti ile kendisine miras kalan önemli kişi olmayı çok ciddiye alan o yapmacıklı züppe Bernhard Becker'in İnternational Workingmen's Association'a karşı çevirdiği entrikalara bile katlandık.

      Bu arada Herr Schweitzer'in Soc[iol]-Demok[rot]'taki makaleleri gittikçe bismarkçılaşmaya başladı. İlericilerin "dayanışma sorunu"nda[291] sindirilebileceklerini, ama Dayanışma Yasalarının bütün bütün kaldırılmasına Prusya hükümetinin hiç bir zaman, hiç bir koşul altında, rıza göstermeyeceğini, çünkü bunun bürokraside bir gedik açılması anlamına geleceğini, işçileri yasal olarak reşit kılacağını, hizmetçiler nizamnamesini[292] paramparça edeceğini, soyluların kırsal bölgelerde uyguladıkları dayak cezalarını kaldıracağını, vb, vb. ve buna da Bismarck'ın hiç bir zaman izin veremeyeceğini, bunun bürokratik Prusya devletine tümüyle ters düşeceğini kendisine daha önce yazmıştım. Meclisin Dayanışma Yasalarını reddetmesi halinde, hükümetin bu yasaları muhafaza etmek için safsataya (örneğin toplumsal (sayfa 496) sorunun "daha köklü" önlemler gerektirdiği, vb. yollu safsatalara) başvuracağını da ekledim. Bütün bunlar doğru çıktı. Ama Herr von Schweitzer ne yaptı? Gidip Bismarck için bir makale yazdı ve bütün kahramanlığını Schulze, Faucer, vb. gibi son derece küçük insanlara sakladı.

      Schweitzer'in ve ötekilerin iyi niyet sahibi olduklarına inanıyorum, ama bunlar "pratik politikacılar"dır. Bunlar mevcut koşulları gözönüne almayı istiyorlar ve "pratik politika"nın bu ayrıcalığını yalnızca Miquel et Comp. baylar terketmeye yanaşmıyorlar. (Bunlardan ikincisi, Prusya Hükümetiyle intermixture[9] hakkını kendileri için saklı tutmak ister görünüyor.) Bunlar, Prusya'daki (ve dolayısıyla Almanya'nın geri kalan yerlerindeki) işçi basınının ve işçi hareketinin salt par la grace de la police[10] varolduğunu biliyorlar. Bundan ötürü de, tıpkı bir Hohenzollern kayzeri de "beraberlerinde götürmek" isteyen bizim "cumhuriyetçi" pratik politikacılarımız gibi her şeyi olduğu gibi kabullenmeyi ve hükümeti kışkırtmamayı vb. istiyorlar. Ama ben "pratik politikacı" olmadığımdan, Engels ile birlikte, (herhalde şu yakınlarda gazetelerden birinde göreceğin) açık bir duyuruyla, Social-Demokrat'a, ayrılmak niyetinde olduğumuzu bildirmeyi gerekli buldum.

      Aynı zamanda, benim şu anda Prusya'da neden hiç bir şey yapamayacağımı da anlamışsındır. Oradaki hükümet beni tekrar yurttaşlığa kabul etmeyi apaçık reddetti.[293] Orada ancak Herr V. Bismarck'ın kabul edebileceği bir biçimde ajitasyon yapmama izin verilir.

      Burada İnternational Association yoluyla yaptığım ajitasyonu yüz kat yeğlerim. Bunun İngiliz proletaryası üzerindeki etkisi doğrudan oluyor ve önemi de pek büyük. Burada general suffrage question[11] konusunda harekete geçtik,44 ki bunun buradaki anlamı, elbette, Prusya'dakinden bambaşka.
      Bir bütün olarak bu "Birliğin" burada, Paris'te, Belçika'da, İsviçre'de ve İtalya'da gösterdiği ilerleme, beklenenin çok üstünde. Lassalle'ın izleyicileri, buna doğal olarak (sayfa 497) yalnızca Almanya'da karşı duruyorlar, bunlar: 1) sahip oldukları önemi yitirmekten delicesine korkuyorlar; 2) Almanların "pratik politika" dedikleri şeye benim kesinlikle karşı olduğumun farkındalar. (Almanya'yı bütün uygar ülkelerin gerisinde bıraktıran şey işte bu "pratiklik"tir.)

      Üyelik kartı için bir şilin ödeyen herkes member of the Association olabildiğinden; yasa onların bir "dernek" olarak bize bağlanmalarını önlediği için Fransızların bu individual membership[12] yolunu seçtiklerinden (ditto Belçikalılar);[13] durum Almanya için de buna benzer olduğundan buradaki ve Almanya'daki dostlarımdan küçük Societes[14] kurmalarını -kuruldukları yerlerdeki üye sayıları önemli değil- ve her üyenin an English card of membership[15] almasını istemeye karar verdim. İngiltere'deki dernek açık olduğundan, böyle bir yöntemin Fransa'da bile izlenmesine engel olacak hiç bir şey yoktur. Sen ve sana yakın olanlar, Londra ile bu şekilde bağlantı kurarsanız sevinirim...

      İlk kez 1918'de,
      Sozialistische Auslandpolitik,

      n° 18'de yayımlanmıştır




MARX'TAN HANOVER'DEKİ L. KUGELMANN'A

Londra, 9 Ekim 1866


      ... Cenevre'deki ilk Kongre[216] konusunda ciddi endişelerim vardı. Ama, bir bütün olarak, beklediğimden daha iyi sonuçlandı. Fransa, İngiltere ve Amerika'daki etkisi beklenmedik oldu. Oraya gidemezdim ve gitmek de istemedim, ama Londra delegeleri için o programı yazdım. Bu programı, kasıtlı olarak, işçilerin ivedi bir anlaşmaya varmalarına ve eylem birliği yapmalarına olanak veren ve sınıf mücadelesinin ve işçilerin bir sınıf olarak örgütlenmelerinin gereklerini doğrudan besleyen ve iti veren noktalarla sınırlı tuttum. Parisli baylar kafalarını en boş prudoncu safsatalarla (sayfa 498) doldurmuşlardı. Bilim konusunda gevezelik ediyorlar ama bir şey bildikleri yok. Her türlü devrimci eylemi, yani bizzat sınıf mücadelesinden çıkan eylemleri, her türlü yoğun, toplumsal hareketleri, ve dolayısıyla siyasal araçlarla (örneğin işgününün yasal olarak kısaltılması) gerçekleştirilebilecek olanları da hor görüyorlar. Özgürlük ve anti-hükümetçilik ya da anti-otoriter bireycilik bahanesi altında -en sefil despotizme onaltı yıl boyunca bu denli sessizce katlanmış ve hâlâ da katlanmakta olan!- bu baylar, fiilen, salt Proudhon'vari bir biçimde idealleştirilmiş sıradan burjuva iktisadı vaazediyorlar! Proudhon'un verdiği zarar çok büyük olmuştur. Ütopyacılara yönelttiği sahte eleştiri ve sahte muhalefet (bizzat kendisi bir küçük-burjuva ütopyacısından başka bir şey değildir, oysa bir Fourier'nin, bir Owen'in, vb. ütopyalarında yeni bir dünyanın sezgisi ve yaratıcı ifadesi vardır), ilkin "jeunesse brilliante",[16] öğrencileri, ardından işçileri, özellikle lüks nesneler üretiminde çalışan işçiler olarak eski döküntülere bilmeden "pek" bağlı olan Paris işçilerini kendine çekti ve yozlaştırdı. Bilisiz, boş yere, haddini bilmezlikle, gevezelikle, yaygaracı bir kendini beğenmişlikle her şeyi berbat etme noktasına vardılar, çünkü kendi üye sayılarıyla hiç bir ilişkisi olmayan sayılarla Kongreye koşuştular. Raporda, yeri geldiğinde, bunları bir güzel benzeteceğim.
   
  Aynı sırada yapılan Baltimore'daki. Amerikan İşçileri Kongresi43 beni çok sevindirdi. Oradaki slogan, sermayeye karşı mücadele için örgütlenmekti, ve benim Cenevre için ortaya koymuş olduğum istemlerin çoğunun, işçilerin yerinde içgüdüleriyle, orada da ortaya atılmış olmaları kayda değerdir.
     
 Bizim Merkez Konseyin ortaya koyduğu (quorum magna pars fui[17]) buradaki reform hareketi, artık muazzam boyutlara erişmiş ve karşı konulmaz olmuştur.44 Kendim hep sahne gerisinde durdum ve bu işle daha fazla uğraşmıyorum, çünkü artık yürüyor... (sayfa 499)

      İlk kez Die Neue Zeit,
      Bd. 2,n° 2, 1901-02'de
      yayımlanmıştır




MARX'TAN HANOVER'DEKİ L. KUGELMANN'A

Londra, 11 Temmuz 1868


      ... Centralblatt'a[294] gelince, adam, eğer değer denilince bununla bir şey kastedecekse benim vargılarımın kabullenilmesi gerektiğini teslim etmekle, verebileceği en büyük ödünü veriyor. Bu talihsiz kişi, gerçek ilişkiler konusunda yaptığım tahlilin, kitabımda "sermaye" konulu bölüm olmasaydı bile, gerçek değer ilişkisinin kanıtını ve tanıtını gene de içerdiğini görmüyor. Değer kavramının tanıtlanması gerektiği yolundaki bütün gevezelikler, hem ele alınan konunun ve hem de bilimsel yöntemin hiç bilinmemesinden ileri geliyor. Değil bir yıl, birkaç hafta için bile olsa çalışmayı bırakması halinde, bir ulusun yokolacağını her çocuk bilir. Farklı gereksinmelere tekabül eden ürün miktarlarının farklı ve nicelik olarak belirli toplam toplumsal emek miktarları gerektirdiğini de gene her çocuk bilir. Toplumsal emeğin belirli oranlarda dağılması yolundaki bu zorunluluğun toplumsal üretimin belirli bir biçimiyle yokedilemeyeceği, olsa olsa bunun görünüş biçimini değiştirebileceği selt-evident'tir.[Ortadadır. -ç.] Hiç bir doğa yasası yokedilemez. Farklı tarihsel durumlar içinde değişebilen şey, yalnızca, bu yasaların kendilerini onun içinde ortaya koydukları biçimdir. Ve toplumsal emeğin iç bağıntısının bireysel emek ürünlerinin özel değişimi içerisinde ortaya çıktığı toplum düzeninde, emeğin bu oransal dağılımının kendisini ortaya koyduğu biçim, bu ürünlerin değişim-değeridir.

      Bilim, değer yasasının kendisini nasıl ortaya koyduğunu göstermekten ibarettir. Öyle ki, bu yasayla görünürde çelişen bütün olgular daha baştan "açıklanmak" istendiğinde, bilim bilimden önce sunulmak zorundadır. Ricardo'nun hatası, değer konusundaki birinci bölümünde40 bütün olanaklı ve daha geliştirilmesi gereken kategorileri, bunların değer yasasıyla uyum içinde olduklarını tanıtlamak üzere, veri olarak almasıdır.
      Oysa, senin de doğru olarak varsaydığın gibi, teorinin tarihi, değer ilişkisi kavramının, azçok açık, azçok kuruntularla kuşatılmış ya da bilimsel olarak azçok belirli bir (sayfa 500) biçimde, her zaman aynı kalmış olduğunu gösterir. Düşünce sürecinin kendisi koşullardan doğduğundan, bizzat kendisi bir doğal süreç olduğundan, gerçekten kavrayıcı olan düşünme hep aynı olmak zorundadır ve, düşünmeyi gerçekleştiren organın gelişmesi de dahil, gelişmenin olgunlaşmasına bağlı olarak, ancak yavaş yavaş değişebilir. Bunun dışında kalan her şey saçmalamak demektir.

      Vülger iktisatçılar, günlük fiili değişim ilişkilerinin değerin büyüklüğü ile doğrudan doğruya özdeş olamayacağı konusunda en ufak bir düşünceye sahip değillerdir. Burjuva toplumunun özü, üretimin a priori bilinçli bir toplumsal düzenlenişinin bulunmayışındadır. Ussal ve doğal olarak zorunlu olan, kendisini, ancak gözleri görmeden işleyen bir ortalama olarak ortaya koyar. Böylece de, vülger iktisatçı, iç bağıntının ortaya koyduğunun tersine, görünüm olarak şeylerin farklı olduklarım övünerek ilan ettiğinde büyük bir keşifte bulunduğunu sanır. Aslında, görünüme sıkı sıkıya sarılmakla ve bunu nihai kabul etmekle övünmektedir. Öyleyse bilim diye bir şeye ne gerek var?

      Ama sorunun bir başka perde gerisi daha var. İç bağıntı bir kez kavrandı mı, mevcut koşulların kalıcı zorunluluğuna olan teorik inanç, bunların pratikte yıkılmalarından önce yıkılır. Şu halde, burada, bu saçma kafa karışıklığım sürdürmek tamamıyla egemen sınıfların çıkarınadır. Ekonomi politik bir yana, oynayacak başka hiç bir bilimsel kozu olmayan dalkavuk gevezelere başka ne diye para ödensin ki?

      Ama satis superque.[18] Bu, her halde, bu burjuva papazların nerelere kadar düştüklerini gösteriyor, işçiler, hatta fabrikatörler ve tüccarlar bile benim kitabımı anlar ve üstesinden gelirlerken, bu "çok bilmiş kalem efendileri" (!) onların kavrayışlarını çok fazla zorlamamdan yakınıyorlar. ... (sayfa 501)

      İlk kez, kısaltılmış olarak
      Die Neue Zeit,
Bd. 2, n° 7,
      1901-02'de; ve tam metin ve
      Rusça olarak 1928'de,
      Marx'ın Kugelmann'a Mektupları

      adlı kitapta yayımlanmıştır
     




MARX'TAN HANOVER'DEKİ L. KUGELMANN'A

Londra, 12 Nisan 1871


      ... Dün Lafargue'ın (Laura'nın değil) şu anda Paris'te olduğu yolundaki hiç de yatıştırıcı olmayan haberi aldık. 18 Brumaire'imin son bölümünde, eğer yeniden okursan göreceğin gibi, Fransa'daki gelecek devrim girişiminin, şimdiye değin olduğu gibi, artık bürokratik ve askeri makineyi başka ellere geçirtmeye değil, ama onu yıkmaya dayanacağını belirtiyorum. Kıta üzerindeki gerçekten halkçı her devrimin ilk koşuludur bu. Kahraman Parisli arkadaşlarımızın girişmiş bulundukları şey de, işte budur. Ne esneklik, ne tarihsel girişkenlik, ne özveri yeteneği ile bezenik şu Parisliler! Düşmandan daha çok iç ihanet tarafından altı ay boyunca aç kalıp yıkıma uğradıktan sonra, sanki Fransa ile Almanya arasında hiç savaş olmamış, sanki yabancı hep Paris kapılarında değilmiş gibi, Prusya süngüleri altında başkaldırıyorlar! Tarih daha böylesine büyük bir örnek görmedi! Eğer yenilirlerse, bunun nedeni yalnızca "ruh iyilik"leri olacak. İlkin Vinoy, ve sonra da Ulusal Muhafızın gerici öğeleri alanı boş bıraktıktan sonra, hemen Versailles üzerine yürümek gerekirdi. Vicdan titizliği yüzünden uygun zaman kaçırıldı. Sanki şu kötü Thiers ucubesi, Paris'i silahsızlandırmaya kalkışarak, daha önce başlatmamış gibi, iç savaşı başlatmak istemedi. İkinci yanlış: Merkez Komite, yerini Komüne bırakmak üzere, görevlerini çok çabuk bıraktı. Gene çok büyük bir "onur" titizliği yüzünden! Ne olursa olsun, Paris ayaklanması, hatta eski toplumun kurtları, domuzları ve köpekleri tarafından boyuneğdirilecek olsa bile, partimizin Paris haziran ayaklanmasından sonraki en şanlı savaş başarısıdır. Cennetin fethine çıkan Paris titanları karşısında, ölüm şenlikleri ve kışla ve kilise, feodalite ve hele hamkafalılar, kokuları ile, Prusya-Almanya Kutsal Roma İmparatorluğu köleleri nedir ki.
      Bu arada, L. Bonaparte'ın hazinesinden doğrudan para yardımı görenlerin listesini içeren resmi yayında, Vogt'un (sayfa 502) Ağustos 1859'da 40.000 frank aldığına ilişkin bir not var! Bu olguyu daha ilerde kullanılmak üzere Liebknecht'e ilettim.

      Son zamanlarda
yalnızca Almanya'dan değil, Petersburg'dan bile çeşitli kitapçıklar vb. zedelenmeden elime geçtiğine göre, bana Haxthausen'i[295] gönderebilirsin.
      Bana göndermiş olduğun çeşitli gazeteler için teşekkürler. (Lütfen daha gönder, çünkü Almanya, Reichstag, vb. konusunda bir şeyler yazmak istiyorum.)

      İlk kez kısaltılmış olarak,
      Die Neue Zeit,
Bd. 1, n° 23,
      Stuttgart 1901-02'de, ve
      tam metin olarak da 1928'de,
      Marx'ın Kugelmann'a Mektupları

      adlı kitapta yayımlanmıştır


MARX'TAN HANOVER'DEKİ L. KUGELMANN'A

[Londra], 17 Nisan 1871


      Mektubun tam zamanında geldi. Şu anda elimde çok iş var. Onun için yalnızca birkaç söz. 13 Haziran 1849[296] vb. küçük-burjuva gösterilerini Paris'teki güncel mücadeleyle karşılaştırmanı hiç anlayamıyorum.
      Eğer mücadeleye ancak son derece elverişli şanslarla girilmesi gerekseydi, tarihi yapmak elbette çok kolay olurdu. Öte yandan, eğer "raslantı"lar tarihte hiç bir rol oynamasalardı, tarih çok gizemsel bir nitelik taşırdı. Bu beklenmedik olaylar, evrimin genel gidişi içine elbette girer ve, başka beklenmedik olaylar tarafından denkleştirilmiş bulunurlar. Ama hareketin hızlanma ya da yavaşlaması, aralarında hareketi yönetmeye ilk çağrılan önderlerin niteliğinin de bulunduğu bu türlü "raslantı"lara çok bağlıdır.

      Bu kez için, mutsuz ve kararlaştırıcı "raslantı"yı Fransız toplumunun genel koşullarında değil, ama Prusyalıların Fransa'daki varlıkları ve Paris'in burnu dibindeki konumlarında aramak gerekir. Parisliler bunu çok iyi biliyorlardı. Versailles burjuva itleri de bunu iyi biliyorlardı. İşte tastamam bu nedenle Parislileri ya vuruşmayı kabul etme, ya. da savaşmadan yenik düşme seçeneği karşısında bıraktılar. Son (sayfa 503) durumda, işçi sınıfının moral bozukluğu, belli bir sayıdaki "önder"lerin yitiminden çok daha büyük bir mutsuzluk olurdu. Paris tarafından verilen kavga sayesinde, işçi sınıfının kapitalist sınıf ve kapitalist devlete karşı mücadelesi yeni bir evreye girmiştir. Bu kavganın sonucu ne olursa olsun, evrensel bir tarihsel önem taşıyan yeni bir çıkış noktası elde etmiş bulunuyoruz.

      İlk kez kısaltılmış olarak,
      Die Neue Zeit,
Bd. 2, n° 23,
      Stuttgart 1901-02'de, ve
      tam metin olarak da 1928'de
      Marx'ın Kugelmann'a Mektup!arı

      adlı kitapta yayımlanmıştır