2. "YENİ ÇAĞI ANLAYIŞIMIZ"
Başlık Kievski'ye ait. Kievski, durup dinlenmeksizin "yeni bir çağ"dan sözediyor;
ama ne yazık ki, burada da savları hatalıdır.
Bizim parti kararlarımız, şimdiki savaşın, emperyalist çağın genel koşullarından kaynaklandığını söyler.
Biz, "çağ"la "şimdiki savaş" arasındaki ilişkinin doğru, marksist bir tanımını veriyoruz: Marksizm,
her savaşın ayrı ayrı somut bir değerlendirmesinin yapılmasını gerektirir. Emperyalist bir savaşın, yani
siyasal sonuçları bakımından tamamen gerici ve anti-demokratik olan bir savaşın, kaçınılmaz olarak, neden, 1789-1871 yılları arasında, çoğu demokrasi savaşımına önderlik eden Büyük Devletler arasında patlak verdiğini, verebildiğini anlamak için, emperyalist çağın genel koşullarını,
yani ileri ülkelerde kapitalizmin emperyalizme dönüşmesini anlamalıyız.
Kievski, "çağ"la "şimdiki savaş" arasındaki ilişkiyi açıkça çarpıtmıştır. Onun mantıkına göre, sorunu somut olarak düşünmek, "çağ"ı incelemek demektir. Yanıldığı nokta da budur.
1789-1871 dönemi Avrupa açısından özel bir önem taşıyordu. Bu yadsınamaz. O dönemin genel koşullarını anlamadıkça,
özellikle o döneme özgü ulusal kurtuluş savaşlarından birini bile anlayamayız.
Bu, o dönemdeki bütün savaşların, ulusal kurtuluş savaşları demek olduğu anlamını mı taşır? Kuşkusuz hayır. Böyle bir görüş taşımak, işi saçmalığa vardırmak demektir,
herbir savaşı somut bir tahlilden geçirmek yerine gülünç bir kalıba başvurmak demektir. 1789-1871 döneminde de sömürge savaşları vardı, birçok ulusu ezen gerici imparatorluklar arasında savaşlar vardı.
İleri Avrupa (ve Amerika) kapitalizmi, yeni bir emperyalizm çağına girdi. Şimdi bundan, artık yalnızca emperyalist
savaşlar olasıdır sonucu mu çıkar? Böyle bir sav saçma olur; belli bir dönemde olası çeşitli görüngülerin (phenomena) bütünü içinden belli, somut bir görüngüyü ayırdetmekte yetersiz kalındığını ortaya koyar. Bir çağa, tipik olan ve olmayan, küçüklü-büyüklü, bazısı ileri bazısı geri ülkelere özgü çeşitli görüngülerin ve savaşların toplamını içerdiği için çağ denir.
Kievski'nin yaptığı gibi, "çağ" hakkında genel sözlere bağlanarak, bu somut sorunlan bir yana koymak, "çağ" kavramının kendisini kötüye kullanmaktır. Bunu tanıtlamak üzere, birçok örnekten yalnızca birini anacağız. Ama ondan önce, hatalı olduğu apaçık ortada bulunan bu önermeyi, bir Solcular grubunun, Alman Enternasyonal grubunun,[26] Bern Yönetim Kurulu Bülteni'nin 3. sayısında (29 Şubat 1916'da) yayınlanan tezlerinin 5. maddesinde şöyle ortaya attığı belirtilmelidir:
"Bu gemi azıya almış emperyalizm çağında artık ulusal savaşlar olasılığı sözkonusu değildir." Bu ifadeyi[10*] Sbornik Sotsial-Demokrata'da[27] tahlil ettik. Burada belirtmemiz gereken tek şey şu:
Bu teorik önermeyi, (bizim, Bern Yönetim Kurulunun, uzatılmış toplantılarında 1916 ilkyazında karşı çıktığımız önermeyi), enternasyonalist hareketi izlemiş olan herkes çoktan beri biliyor, ama bir tek grup bile o önermeyi yinelememiş, kabul etmemiştir. Üstelik, Kievski'nin, ağustos 1916'da yazdığı yazıda, bu önerme ya da benzer bir önerme doğrultusunda tek sözcüğe raslanmıyor.
Bunun, şu nedenle belirtilmesi gerekli: Eğer bu önerme ya da benzeri teorik bir önerme ortaya atılsaydı, o zaman teorik ayrılıklardan sözedebilirdik. Ama böyle bir önerme ortaya atılmadığına göre söylemek zorundayız ki, karşıkarşıya olduğumuz şey, "çağ" kavramının değişik bir yorumu, ya da teorik ayrılık değil, ama yalnızca dikkatsizce söylenmiş bir söz, yalnızca "çağ" sözcüğünün kötüye kullanılmasıdır.
İşte bir örnek. Kievski yazısına şu soruyla başlıyor: "Bu [kendi kaderini tayin] Merih'te bedavadan 10.000 akrlık bir toprak alma hakkıyla bir değil midir? Soru, ancak en somut biçimde, yalnızca bugünkü çağın yapısı çerçevesinde yanıtlanabilir.
Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, ulusal devletlerin kuruluş çağında, üretici güçlerin, o zamanki düzeyinde geliştirilmesinin en iyi biçimi olarak başka bir şeydir, şimdi bu biçimin, yani ulusal devletin, üretici güçlerin gelişmesini engellediği bugün, tamamen başka bir şeydir. Kapitalizmin ve ulusal devletin kuruluş çağıyla, ulusal devletin çöküşü çağı ve kapitalizmin kendisinin çöküşünün hemen öncesindeki dönemi geniş bir zaman aralığı ayırmaktadır. Sorunları zamandan ve yerden soyutlayarak 'genel olarak' tartışmak, bir marksiste yaraşmaz."
Burada, "emperyalist çağ" kavramının karikatürleştirilmesi örneğiyle karşıkarşıyayız. Bu karikatürle savaşılmalıdır, yeni ve önemli bir kavramdır!
Ulusal devletler ayakbağı haline gelmiştir falan derken neyi kastediyoruz? Kapitalist ülkeleri ve hepsinin ötesinde, bugünkü savaşın emperyalist bir savaş haline gelmesine o savaşa katılmalarıyla yolaçan Almanya, Fransa ve İngiltere'yi kastediyoruz. Şimdiye dek, özellikle 1789-1871 arasında insanlığın öncüsü olan bu ülkelerde, ulusal devletler kurma süreci tamamlanmıştır.
Bu ülkelerde ulusal hareket artık geri gelmeyecek olan bir geçmişe aittir, bu hareketi canlandırmaya çalışmak saçma, gerici bir ütopya olur. Fransız, İngiliz, Alman ulusal hareketi çok uzun süre önce tamamlanmıştır. Bu ülkelerde tarihin bundan sonraki adımı farklıdır: Kurtulmuş uluslar, baskıcı uluslar haline, emperyalist yağmacı uluslara, "kapitalizmin çöküşü arifesi"nden geçmekte olan uluslara dönüşmüşlerdir.
Peki ya öteki uluslar?
Kievski, ezberlenmiş bir kural gibi, marksistlerin sorunlara "somut bir tutumla" yanaşmaları gerektiğini yineliyor, ama bunu kendisi uygulamıyor. Buna karşılık, biz, tezlerimizde, hesaplı-kitaplı, somut yaklaşımın ömeğini verdik. Kievski, herhangi bir hata buldu mu bilmem, ama bizim hatamızı göstermedi.
Bizim tezlerimiz (6. madde), kendi kaderini tayin hakkı üzerinde dururken,
somut bir tutum içinde olabilmek için, en azından üç değişik tür ülkenin birbirinden ayrılması gerektiğini belirtir.
(Genel tezlerde herbir değişik ülkeyi tartışmak olanaksızdır.)
Birinci tür: Batı Avrupa'nın (ve Amerika'nın) ileri ülkeleri. Buralarda ulusal hareket geçmişin malıdır.
İkinci tür: Doğu Avrupa. Buralarda ulusal hareket bugünün olayıdır.
Üçüncü tür: Yarı-sömürgeler ve sömürgeler. Buralarda ulusal hareket, daha çok geleceğin olayıdır.[11*] Bu doğru mu değil mi? Kievski'nin eleştirisini yöneltmesi gereken nokta budur. Ama o, teorik sorunların özünü görmez. Bizim tezlerimizin yukarda anılan önermesini (madde 6) çürütmedikçe —üstelik bu doğru olduğu için de çürütemez— Kievski, "çağ" hakkındaki yazıların, durup dinlenmeden kılıcını şakırdatan, ama hiç hamle yapmayan bir kişiyi andıracağını görememektedir.
Kievski, yazısının sonunda, "V. İlyin'in görüşünün tersine" diyor, "batı [!] ülkelerinin çoğunluğu [!] için ulusal sorunun çözümlenmiş olduğunu kabul etmiyoruz ... "
Demek ki, Fransızların, İspanyolların, İngilizlerin, Hollandalıların, Almanların ve İtalyanların ulusal hareketleri 17., 18., 19.,
yüzyıllarda ya da daha önce tamamlanmamıştır, öyle mi? Yazısının başında, ulusal hareketin üstelik yalnızca ileri batı ülkelerinde değil, genel olarak tamamlandığı görünümünü vermek için, "emperyalizm çağı" kavramı çarpıtılmıştı. Aynı yazının sonunda "ulusal sorun"un hem de batı ülkelerinde "tamamlanmadığı" ilan ediliyor!! Bu, işleri yüzüne-gözüne bulaştırmak değil midir?
Batı ülkelerinde ulusal hareket, uzak geçmişin malıdır. İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da, vb. "ata toprakları" ölü bir sözdür; tarihsel rolünü tamamlamıştır, yani ulusal hareket buralarda ilerici herhangi bir şey ortaya çıkaramaz, yeni yığınları yeni bir iktisadi ve siyasal yaşama yüceltecek herhangi bir şey ortaya koyamaz. Buralarda tarihin bundan sonraki adımı, feodalizmden ya da ataerkil zulümden (savagery) ulusal ilerlemeye, olgun, siyasal yönden özgür bir ata toprağına dönüşüm değil, ama ömrünü doldurmuş olan "ata toprağı" olma durumundan, kapitalist açıdan fazlasıyla olgunlaşmış olmaktan, sosyalizme dönüşümdür.
Doğu Avrupa'daysa durum farklıdır. Örneğin Ukraynalılarla Beyaz Ruslar sözkonusu olduğu zaman, oralarda ulusal hareketin henüz tamamlanmadığını, yığınlarda kendi ana dillerinden ve yazınlarından tam olarak yararlanma (ve bu kapitalizmin tam gelişmesinin ve değişimin, son köylü ailesine kadar uzanmasının mutlak koşuludur ve kapitalizmle birlikte oluşan bir şeydir) düşüncesinin daha hâlâ oluşmakta olduğunu hiç kimse yadsımaz, ancak Merihli bir hayalperest yadsıyabilir. Oralarda "ata toprağı" sözcüğü henüz tarihsel olarak ölü bir sözcük değildir. Oralarda "ata topraklarının savunulması" henüz demokrasinin, ana dilin, baskıcı uluslara karşı, ortaçağ anlayışına karşı özgürlüğün savunulması olabilir. Buna karşılık İngilizler, Fransızlar, Almanlar ve İtalyanlar, şimdiki savaşta ata topraklarını savunmaktan sözettikleri zaman yalan söylüyorlar. Çünkü gerçekte savundukları şey ana dilleri değildir, ulusal gelişme hakları değildir, ama köleci devletler olarak haklarıdır, sömürgeleridir, kendi mali-sermayelerinin yabancı ülkelerdeki "etki alanları"dır, vb.
Yarı-sömürgelerle sömürgelerde ise ulusal hareket, tarihsel olarak, henüz Doğu Avrupa'dakinden de yenidir.
"İleri ülkeler" ve emperyalist çağ sözleri ne ifade ediyor? Rusya'nın "özel" durumu (Kievski'nin yazısının ikinci bölümündeki paragraf başlığı) nerede yatıyor ve neden yalnızca Rusya değil? Ulusal kurtuluş hareketi nerede sahte bir sözdür, nerede canlı ve ilerici bir gerçektir? Kievski bu noktaların hiç birini anlamadığını gösteriyor.
Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist
Ekonomizm EKONOMİK TAHLİL NEDİR? >>>