KÜTÜPHANE |
LENIN
V. İ. LENİN
Ne Yapmalı?
(Hareketimizin Canalıcı Sorunları)[1]
1901 yazıyla Şubat 1902 arasında yazıldı
İlk kez, Mart 1902'de Dietz tarafından Stuttgart'ta yayınlandı
[Türkçe çevirisi Muzaffer Ardos tarafından yapılmıştır. Sol Yayınları, Mart
1977, Birinci Baskı] Dipnotlar
[1*] Bkz: V. Lenin, Collected Works, v. 5, s. 13-24. -Ed.
[2*] Bkz: V. I. Lenin, Collected Works, v. 5, s. 313-320. -Ed.
[3*] Yeri gelmişken belirtelim ki, modern sosyalizmin tarihinde bu,
belki eşi olmayan ve kendine göre pek avutucu, yani sosyalist hareket içerisinde
çeşitli eğilimlerin çekişmelerinin ulusal olmaktan uluslararası olmaya dönüştüğü
bir olaydır. Eskiden lasalcılar ile ayzenahçılar[7] arasında, guesdcilerle
olanakçılar[8] arasında, fabiyanlarla[9] sosyal-demokratlar[10] arasında, ve
Narodnaya Volya[11] yandaşları ile sosyal-demokratlar arasında sürdürülen
anlaşmazlıklar, tamamen ulusal çerçeveler içerisinde, tümüyle ulusal özellikleri
yansıtan, ve sanki farklı yüzeyler üzerinde yürütülen sınırlar içerisinde
kalıyordu. Şimdi ise (şimdi açıklığa kavuştuğu gibi), İngiliz fabiyanları,
Fransız bakanlıkçıları[12] , Alman bernştayncıları, ve Rus eleştiricileri[13] -
bunların hepsi de aynı aileden, hepsi de birbirlerini övmektedir. Birbirlerinden
öğrenmektedir, ve "doğmacı" marksizme karşı birlikte silaha sarılmaktadır.
Sosyalist oportünizmle bu ilk gerçek uluslararası savaşta, uluslararası devrimci
sosyal-demokrasi, Avrupa'da uzun zamandan beri hüküm süren siyasal gericiliğe
bir son vermede belki de yeterli güce ulaşacaktır.
[4*] Bkz: Karl Marx, Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i, "Üçüncü Almanca
Baskıya (1885) Friedrich Engels'in Önsöz"ü, Sol Yayınları, Ankara 1976, s. 11.
-Ed.
[5*] Cellat, kırbaççı ve sürgüncü. -ç.
[6*] Devrimci proletarya saflarında iki akım (devrimci ve oportünist
akımlar) ile 18. yüzylıda devrimci burjuvazi saflarında iki akım (Montagne diye
anılan jakobenler ile jirondenler) arasındaki kıyaslamayı, İskra n° 2'de
yayınlanan başyazısında (Şubat 1901) yapmıştı. Başyazıyı yazan Plehanov'du.
Kadetler, Bezzaglavtsi'Ier[17] ve menşevikler, bugüne dek, Rus
sosyal-demokrasisi içindeki jakobciliğe atıfta bulunmaktan hoşlanlışlardı. Ama
nasıl oldu da Plehanov bu kavramı sosyal-demokrasinin sağ kanadına karşı
uygulamaya kalktı? Onlar bu konuda susmayı ya da bunu unutmayı yeğlemektedirler.
[Yazarın 1907 baskısına notu.]
[7*] Engels, Dühring'e darbesini indirdiği zaman, Alman
sosyal-demokrasisinin birçok temsilcileri Dühring'in görüşlerine yakınlık
duymaktaydılar. Ve Engels, bir parti kongresinde bile, aşırı sertlikle, hoşgörü
yoksunluğuyla, yoldaşlıkla bağdaşmayan polemike girişmekle vb. açıkça suçlandı.[18]
1877 Kongresinde, Most ve yandaşları, "okurun büyük çoğunluğunu ilgilendirmediği"
iddiasıyla Engels'in Vorwärts'deki[19] makalelerinin yayınlanmasının
yasaklanması için bir karar taslağı getirdiler, ve Vahlteich da Engels'in
yazılarının yayınlanmasının partiye büyük zararı olduğunu, Dühring'in de
sosyal-demokrasiye hizmetleri bulunduğunu söyledi: "Partinin çıkarları için
herkesten yararlanmalıyız: eğer profesörler kendi aralarında polemiğe girişmek
istiyorlarsa, varsın girişsinler, ama bunun yeri Vorwärts değildir" (Vorwärts,
n° 65, 6 Haziran 1877). İşte size bir başka "eleştiri özgürlüğü" savunusu örneği
daha, ve Almanları bize örnek olarak göstermekten o kadar büyük zevk duyan legal
eleştiricilerimiz ve illegal oportünislerimiz bunun üzerinde düşünseler iyi
ederler!
[8*] Belirtmek gerekir ki, Raboçeye Dyelo, Alman partisinde
bernetayncılıkla ilgili olguların sözünü etmekle yetinmiş ve kendi görüşünü
ifade etmekten tamamen "kaçınmıştır". Örneğin n° 2-3'teki (s. 66) Stuttgart
Kongresi [24] raporlarına bakınız. Burada bütün görüş ayrılıkları "taktikler"e
indirgenmektedir ve büyük çoğunluğun daha önce kabul edilmiş olan devrimci
taktiklere bağlı kaldıklarına değinilip geçilmektedir. Ya da n° 4-5'te (s. 5 ve
devamı) Hanover Kongresindeki söylevlerin yinelenmesi dışında hiç bir şey yer
almamakta ve Bebel'in karar tasarısının metni sunulmaktadır. Burada,
Bernstein'ın görüşlerinin açıklanması ve eleştirisi (n° 2-3'te olduğu gibi) bu
kez de "bir özel makale"de ele alınmak üzere ertelenmektedir. Tuhaf olan şey, n°
4-5'te (s. 33) şunları okumamızdır: "... Bebel'in savunduğu görüşler, Kongrenin
büyük çoğunluğu tarafından desteklenmiştir" ve birkaç satır sonra da: "...
David, Bernstein'ın görüşlerini savundu. ... Her şeyden önce, Bernstein ve
arkadaşlarının, her şeye karşın [aynen böyle!], sınıf mücadelesi zemini üzerinde
durduklarını ... göstermeye çalıştı. ..." Bu, Aralık 1899'da yazılmıştır, ve
Eylül 1901'de, görünüşte artık Bebel'in haklı olduğuna inanmayan Raboçeye Dyelo,
David'in söylediklerini kendi görüşleriymiş gibi yineliyor!
[9*] Burada K. Tulin'in, Struve'ye karşı yazmış olduğu bir makaleye
değiniliyor, (Bkz: Collected Works, Vol. I, s. 333-507. -Ed.) bu makale,
"Marksizmin Burjuva Yazınında Yansıması"[27] başlıklı bir denemeye
dayandırılmıştı. [Yazarın 1907 baskısına notu.]
[10*] Credo'ya Karşı Onyedilerin Protestosu'na değiniliyor. Yazar, bu
protestonun yazılmasına katılmıştır (1899 sonu).[30] Bu protesto ve Credo 1900
yılının ilkyazında yurtdışında yayınlandı. (Bkz: "Rus Sosyal-Demokratların Bir
Protestosu", Collected Works, Vol. 4, s. 167-182. -Ed.) Şimdi artık, Bayan
Kuskova'nın yazdığı makaleden (sanırım Byloye'de[31] çıkmıştır), Credo'yu kaleme
alanın kendisi olduğunu ve o sırada Bay Prokopoviç'in yurtdışındaki
"ekonomistler" arasında pek önemli bir yeri olduğunu bilmekteyiz. [Yazarın 1907
baskısına notu.]
[11*] Bildiğimiz kadarıyla, o zamandan bu yana Kiev Komitesinin bileşimi
değişmiştir.
[12*] Yalnız parti bağlarının ve parti geleneklerinin yokluğu olgusu
bile, ki bu, Rusya ile Almanya arasında temel bir farkı oluşturur, aklı başında
bütün sosyalistleri körükörüne bir taklitçiliğe karşı uyarmış olmalıydı. Ama
"eleştiri özgürlüğü"nün Rusya'da nerelere kadar vardırıldığını göstermek için
bir örnek verelim. Rus eleştiricisi Bay Bulgakov, Avusturyalı eleştirici Hertz'i
şu biçimde azarlıyor: "Vardığı sonuçlar bağımsız olmakla birlikte, Hertz, bu
noktada [kooperatif dernekler sorununda] besbelli ki, partisinin görüşlerine
gereğinden fazla bağlı kalmaktadır, ve bu görüşlerden ayrıntılarda ayrılmakla
birlikte, ortak ilkeyi reddetmeye cesaret edememektedir." (Kapitalizm ve Tarım,
c. II, s. 287) Nüfusunun binde dokuzyüz doksandokuzunun iliğine kadar siyasal
boyuneğişle yozlaştığı ve parti onuru, parti bağları anlayıyından tamamen yoksun
bulunan, siyasal bakımdan köleleştirilmış durumda bir devletin uyruğu,
meşrutiyet düzeniyle yönetilen bir devletin yurttaşını "partisinin görüşlerine
aşırı ölçüde bağlı kaldığı için" tepeden bakan bir edayla azarlamaktadır!
İllegal örgütlerimizin, eleştiri özgürlüğü konusunda kararlar çıkarmaktan başka
yapacak işleri yoktur elbet...
[13*] Bkz: Collected Works, Vol. 4, s. 354. -Ed.
[14*] K. Marx, F. Engels, Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi. "W.
Bracke'ye Metnin Sunuluşunda Marx Tarafından Yazılan Mektup - 5 Mayıs 1875", Sol
Yayınları, Ankara 1976, s. 20. -Ed.
[15*] Dritter Abdruck, Leipzig 1875, Verlag der
Genossenschaftsbuchdruckerei. (Almanya'da Burjuva Demokratik Devrim, "Köylüler
Savaşı", Sol Yayınları, Ankara 1975. -Ed.)
[16*] Bkz: Friedrich Engel, Almanya'da Burjuva Demokratik Devrim,
"Köylüler Savaşı", Önsöz, Sol Yayınları, Ankara 1975, s. 30-32 -Ed.
[17*] Raboçeye Dyelo, n° 10. Eylül 1901, s. 17-18. İtalikler Raboçeye
Dyelo'nundur.
[18*] Sendikacılık (trade-unionism), kimilerinin sandığı gibi,
"siyaset"i tümüyle dıştalamaz. Sendikalar her zaman bazı siyasal (ama
sosyal-demokrat olmayan) ajitasyon ve mücadele yürütmüş1erdir. Bir sonraki
bölümde sendika siyaseti ile sosyal-demokrat siyaset arasındaki ayrılığı ele
alacağız.
[19*] A. A. Vaneyev, sürgünden önce hapisanede tek başına hücrede
tutulduğu sırada yakalandığı veremden 1899'da Doğu Sibirya'da öldü. Yukardaki
bilgilerin yayınlanmasını bu nedenle mümkün görüyoruz. Bu bilgilerin güvenilir
olduğunu güvenle söylüyoruz; çünkü bu bilgiler, A. A. Vaneyev ile yakın ilişkisi
olan ve onu yakından tanıyan bir kişi tarafından aktarılmaktadır.
[20*] Bkz: Collected Works, Vol. 2, s. 87-92. -Ed.
[21*] "Doksanların sonlarının sosyal-demokratlarının faaliyetlerine
karşı düşmanca bir tutum takınan İskra, o sıralarda küçük istemler uğruna
mücadeleden başka herhangi bir çalışma için koşulların bulunmadığını
görmezlikten geliyor" diye söylüyor ekonomistler "Rus Sosyal-Demokrat Organlara
Mektup"larında (İskra, n° 12). Yukarda verilen olgular, "koşulların bulunmadığı"
konusundaki tezin gerçeğe taban tabana karşıt olduğunu gösteriyor. Değil
sonlarında, doksanların ortalarında bile, küçük istemlerin yanında öteki
çalışmalar için de koşullar vardı - liderlerin yeterince eğitilmiş olmaları
dışında bütün koşullar vardı. Bizim, ideologların, liderlerin yeterli eğitimden
yoksun oiduğumuzu içtenlikle kabul etmek yerine, ekononistler, bütün suçu
"koşulların bulunmayışına", hiç bir ideologun hareketi saptıramayacağı maddi
ortamın belirlediği yolun etkilerine yüklemeye çalışıyorlar. Bu, kendiliğindelik
önünde kölece eğilmek değil de nedir, "ideologların" kendi kusurlarına
sevdalanmaları değil de nedir?
[22*] Gerçekten kaydetmek gerekir ki, Raboçaya Mysıl'ın Kasım 1898'de
ekonomizmin bütün yönleriyle açıklanmış olduğu bir sıradaki övgüsü, özellikle de
yurtdışında, çok kısa bir süre sonra Raboçeye Dyelo'nun yöneticilerinden biri
olan V. İ.'nin ta kendisinden kaynaklanmıştı. Ama yine de Raboçeye Dyelo, Rus
sosyal-demokrasisi içinde iki eğilimin olduğunu yadsımıştı ve bugün bile
yadsımasını sürdürmektedir!
[23*] Bu olayın doğru olduğu şu ilginç olgu ile gösterilmektedir.
"Dekabristler"in yakalanmalarından sonra, hareketin ortaya çıkarılmasının ve
tutuklamanın "dekabristler"le işbirliği yapan bir grupla ilişkisi olan bir
ajan-provakatör, dişçi N. N. Mihaylov tarafından saklandığı haberi Schlüsselburg
karayolları işçileri arasında yayılınca, işçiler öylesine öfkeye kapılmışlardı
ki, onu öldürmeye karar verdiler.
[24*] Bu alintılar Raboçaya Mysıl'ın ilk sayisındaki aynı basyazıdandı-.
Siyaset ve iktisat arasındaki ilişkiler konusunda benzer görüş1erl savunduğu
için uzun zaman önce "tutucu iş1erin eski bir ustasi" unvınını almış olan gervek
Bay V. V.'ye karşı marksistlerin yazınsal bir savae yürüttükü bir sirada
"ekonomik materyalizmin" acemice kabalaştirilmasını yineleylp duran "Rus
sosyal-demokrasisinin V. V.'leri"nin sahip oldukları teorik eğitim düzeyi bundan
anlaşılabilir?
[25*] Almanların da, "katıksız sendikal" mücadeleyi savunma anlamına
gelen Nur-Gewerkschaftler diye özel bir deyimleri var.
[26*] Biz, çağdaş sözcüğünü, ikiyüzlülükle omuzlarını silkip, şunları
söyleyebileceklere yararlı olur diye vurguluyoruz: Raboçaya Mysıl'a şimdi
saldırmak pek kolaydır, ama bütün bunlar eski hikâye değil mi? Raboçaya Mysıl'ın
düşüncelerine tam boyuneğişleri daha sonra tanıtlanacak olan böyle çağdaş
ikiyüzlülere yanıtımız, mutato nomine de te fabula narratur'dur (adını değiştir,
hikâye seni anlatır -Ed.).
[27*] Ekonomitlerin Mektubu, İskra, n° 12.
[28*] Raboçeye Dyelo, n° 10.
[29*] Neue Zeit, 1901-02, XX. I, n° 3, s. 79. Kautsky'nin değindiği
komite taslağı Viyana Kongresi tarafından (geçen yılın sonunda) ufak-tefek
değişikliklerle kabul edildi.[46]
[30*] Elbette bu demek değildir ki, böyle bir ideolojinin yaratılmasında
işçilerin payı yoktur. Ama bunlar, işçi olarak değil, sosyalist teorisyenler
olarak, Proudhon'lar ve Weitling'ler olarak katıldılar; bir başka deyişle,
bunlar, yapabildikleri zaman, yaşadıkları çağların bilgisini şöyle böyle
kazanabildikleri ve bu bilgiyi şöyle böyle geliştirebildikleri ölçüde,
katıldılar. Ama, işçinin bunda daha sık başarı gösterebilmesi için, genel olarak
işçilerin bilinç düzeylerini yükseltmek için her türlü çaba gösterilmelidir;
işçilerin kendilerini "işçi yazınının" sınırları içerisinde yapay olarak
hapsetmemeleri, genel yazında giderek artan bir biçimde ustalık kazanmayı
öğrenmeleri zorunludur. "Kendilerini hapsetmemeli"dirler yerine
"hapsedilmemelidirler" demek daha da doğru olacaktır, çünkü işçilerin kendileri
de aydınlar için yazılan bütün şeyleri okumak istiyorlar ve okuyorlar, ve
yalnızca pek az (kötü) aydın, "işçiler için" fabrika koşulları konusunda
birazcık şeyler söylemenin ve uzun zamandan beri bilinen bu şeyleri bir daha,
bir daha yinelemenin yeterli olduğuna inanır.
[31*] İşçi sınıfının kendiliğinden sosyalizme çekildiği sık sık
söylenir. Bu, sosyalist teorinin işçi sınıfının sefaletinin nedenlerini, başka
herhangi bir teoriden daha kötü ve daha doğru bir biçimde ortaya çıkarmıştır, ve
bu nedenden ötürü, işçiler bunu çok kolaylıkla özümlerler, ama yeter ki bu teori
kendiliğindenliğe varmasın, yeter ki bu teori kendini kendiliğindenliğe bağlı
kılmasın. Çoğu kez, buna, garanti gözüyle bakılır. Ania Raboçeye Dyelo'nun
unuttuğu ve çarpıttığı da işte budur. İşçi sınıfı kendiliğinden sosyalizme doğru
çekilir; ne var ki, en yaygın (ve sürekli olarak ve çeşitli biçimler altında
canlandırılan) burjuva ideolojisi, kendisini, işçi sınıfı üzerinde kendiliğinden
daha da büyük ölçüde, kabul ettirir.
[32*] Rus Sosyal-Demokratlarının Bugünkü Görev ve Taktikleri, Cenevre
1898. Raboçaya Gazeta'ya 1897'de yazılmış iki mektup.
[33*] Bkz: Collected Works, Vol. 2, s. 323-51. -Ed.
[34*] Raboçeye Dyelo, gerçeğe aykırı ilk sözünü ("P. Akselrod'un hangi
genç arkadaşları kastettiğini bilmiyoruz") savunurken buna bir ikincisini
ekledi, Yanıt'ında şöyle yazıyordu: "Görevler'in eleştirisinin yayınlanmasından
bu yana, bazı Rus sosyal-demokratları arasında sadece ekonomik tek yanlılığa
doğru eğilimler belirdi ya da azçok açık olarak perçinlendi; bu eğilimler,
hareketimizin, Görevler'de anlatılan durumundan geriye doğru bir adımı temsil
eder." (s. 9.) Bu, 1900'de yayınlanan Yanıt'taydı. Oysa Raboçeye Dyelo'nun 1.
sayısı (eleştiriyle birlikte) 1899 Nisanında yayınlanmıştır. Acaba ekonomizm,
gerçekten de, yalnızca 1899'da mı ortaya çıkmıştır? Hayır, Rus
sosyal-demokratların ekonomizme karşı protestoları, ilk kez olarak, 1899'da
yayınlanmıştır. (Credo'ya Karşı Protesto.) Raboçeye Dyelo'nun da çok iyi bildiği
gibi ekonomizm 1897'de doğmuştur, çünkü V. İ., Raboçaya Mysıl'ı daha Kasım
1898'de övmekteydi. (Bkz: "Listok" Rabotnika no 9-10.)
[35*] Örneğin bu makalede, siyasal mücadelede "Aşamalar Teorisi", ya da
"Ürkek Zikzaklar" teorisi şöyle ifade edilmektedir: "Nitelikleri gereği bütün
Rusya'yı kapsayan siyasal istemler, buna karşın, ilk zamanlarda [bunlar 1900'un
Ağustosunda yazılmıştır!] işçilerin belirli tabakasının [aynen böyle!] iktisadi
mücadelede şu deneyime denk düşmelidir. Siyasal ajitasyona ancak [!] bu
deneyimden hareket edilerek girişilebilir ve girişilmelidir", vb. (s. 11).
Dördüncü sayfada, kendisine göre tamamen haksız olan ekonomist sapma
suçlamalarına karşı dikilen yazar, dokunaklı bir biçimde şöyle haykırıyor:
"Marx'ın ve Engels'in teorilerine uygun olarak, bazı sınıfların iktisadi
çıkarlarının tarihte belirleyici bir rol oynadığını, ve bunun sonucu olarak,
özellikle proletaryanın iktisadi çıkarları uğruna mücadelesinin, onun sınıf
olarak gelişmesinde ve kurtuluşu uğruna mücadelesinde özellikle büyük önem
taşıdığını hangi sosyal-demokrat bilmez?" (italikler bizim.) Burada, "Bunun
sonucu olarak", sözcüklerinin hiç yeri yoktur. İktisadi çıkarların belirleyici
bir rol oynamasından, hiç de iktisadi (yani sendika) mücadelenin özellikle büyük
önem taşıdığı sonucu çıkartılamaz; çünkü sınıfların en temel, "belirleyici
nitelikte" çıkarları, genel olarak ancak köklü siyasal dekişiklikler sonucu
tatmin edilebilir; ve özel olarak da, proletaryanın temel iktisadi çıkarları
ancak burjuvazinin diktatörlüğünün yerine proletarya diktatörlüğünü koyacak
siyasal bir devrimle tatmin edilebilir. B. Kriçevski, "Rus Sosyal-Demokrasisinin
V. V.'leri"nin (siyaset iktisattan sonra gelir vb. yolundaki) savlarını ve Alman
sosyal-demokrasisinin bernştayncılarının savlarını yinelemektedir. (Örneğin
Woltmann da benzer savlarla, işçilerin siyasal devrmi düşünmeden önce "ekonomik
iktidarı" ele geçirmekle işe başlamaları gerektiğini tanıtlamaya çalışıyordu.)
[36*] Bkz: Collected Works, Vol. 4, s. 370-371. -Ed.
[37*] Bkz: ibid., Vol. 5, s. 18. -Ed-
[38*] "Ein Jahr der Verwirrung" ("Bir Fikir Kargaşalığı Yılı"),
Mehring'in Alman Sosyal-Demokrasisinin Tarihi adlı kitabında, sosyalistlerin
yeni durum karşısında "plan-olarak-taktikler" seçmede başlangıçta gösterdikleri
duraksama ve kararsızlığı anlatan bölümüne koyduğu başlıktır.
[39*] İskra, n° 1, başyazısı. (Bkz: Collected Works, Vol. 4, s. 369.
-Ed.)
[40*] Bkz: Collected Works, Vol. 5, s. 18-20. -Ed.
[41*] Şu da unutulmamalıdır ki, terör sorununu "teorik bakımdan" çözüme
bağlarken, Emeğin Kurtuluşu grubu, daha önceki devrimci hareketlerin deneyimini
genelleştirmiştir.
[42*] Herhangi bir yanlış anlamaya yolaçmamak için, burda ve bu kitapçık
boyunca (bizim aramızdaki kabul edilmiş kullanımına uygun olarak) iktisadi
mücadeleden anladığımız şeyin, Engels'in yukarda aktardığımız pasajinda
"kapitalistlere karşı direnme" olarak tanımladığı ve özgür ülkelerde örgütlü
emeğin sendikal ya da mesleki mücadelesi olarak bilinen "pratik iktisadi
mücadele" demek olduğunu belirtelim.
[43*] Bu bölümde, biz, yalnız geniş ya da dar anlamıyla, siyasal
mücadeleyi ele almaktayız. Onun için, Raboçeye Dyelo'nun, İskra'nın iktisadi
mücadele konusunda "çok sınırlı" olduğu iddiasına ilginç bir şey olarak,
geçerken değinmekle yetiniyoruz. (İki Konferans, s. 27, Sosyal-Demokrasi ve İşçi
Sınıfı adlı broşüründe Martinov tarafından yeniden ortaya atılmıştır.) Eğer bu
suçlamacılar İskra'nın herhangi bir yıl içinde sanayi kesiminde iktisadi
mücadeleye ayırdığı yeri (yapmaya çok düşkün oldukları gibi) kilo olarak ya da
yaprak sayısıyla ölçselerdi, ve bunu Raboçeye Dyelo ile Raboçaya Mysıl'ın
birarada bu konuya ayırdıkları yerle kıyaslasalardı, bu bakımdan bile geri
olduklarını kolaylıkla görürlerdi. Besbelli ki, bu basit gerçeğin kendilerince
görülmesi, onları kafa karışıklıklarını açıkça ortaya koyacak savlara başvurmaya
zorlamaktadir. "İskra" diye yazıyorlar "istemeye istemeye [!] yaşamın zorunlu
gereklerini kabul etmek ve hiç değilse [!!] işçi sınıfı hareketi ile ilgili
mektupları yayınlamak zorunda kalıyor[!]." (İki Konferans, s. 27). Çürütülmesi
olanaksız sav dediğin böyle olur!
[44*] Raboçeye Dyelo bir tüm olarak partinin genel ilkelerinin ve genel
görevlerinin sözünü ettiği için, biz de "genel olarak" diyoruz. Hiç kuşkusuz,
pratikte öyle durumlar olabilir ki, siyasetin gerçekten iktisadi izlemesi
gerekir, ama yalnızca ekonomistlerdir ki, tüm Rusya için geçerli olan bir
kararda böyle bir şey söyleyebilirler. "Daha başlanğıçta" siyasal ajitasyonu
"tamamıyla iktisadi bir temel üzerinde" yürütmenin mümkün olduğu durumlar
olabilir; ama Raboçeye Dyelo, sonunda, "bunun hiç bir gereği olmadığı" sonucuna
varmıştır (İki Konferens, s. 11). Bundan sonraki bölümde, "politikacıların" ve
devrimcilerin taktiklerinin, sosyal-demokrasinin sendikal görevlerini
görmezlikten gelmek bir yana, tersine bu görevlerin tutarlı bir biçimde yerine
getirilmesini sağlayabilecek olan şeyin yalnızca bunlar olduklarını
göstereceğiz.
[45*] Bunlar İki Konferans'ta kullanılmış olan ifadelerdir, s. 31-32, 28
ve 30.
[46*] İki Konferans, s. 32.
[47*] Raboçeye Dyelo, n° 10, s. 60. Bu, "ileriye doğru atılan her adım,
her gerçek ilerleme, bir düzine programdan daha önemlidir" tezinin,
hareketimizin bugünkü kaos durumuna, yukarda nitelendirmiş olduğumuz Martinov
tarzı uygulanmasıdır. Gerçekte bu, bernştayncıların o ünlü "hareket her şeydir,
nihai amaç ise hiç bir şey" tümcesinin Rusça bir çevirisinden başka bir şey
değildir.
[48*] S. 43: "Elbette ki, işçilere hükümetten bazı iktisadi istemlerde
bulunmalarını öğütlediğimizde, bunu, otokratik hükümet iktisadi alanda zorunlu
olarak bazı ödünlerde bulunmaya hazır olduğu için yapıyoruz."
[49*] Bütün ötekilerin. -ç.
[50*] Bkz: Collected Works, Vol. 5, s. 253-274. -Ed.
[51*] Raboçaya Mysıl, "Özel Ek", s. 14.
[52*] Bkz: Collected Works, Vol. 4, s. 414-419. - Ed.
[53*] "İktisadi mücadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazandırma"
istemi, siyasal eylem alanında kendiliğindenliğe boyuneğmeyi en açık biçimde
ifade eder. İktisadi mücadele çok kez kendiliğinden siyasal bir niteliğe
bürünür, yani, "devrimci basilin - aydın tabakanın" müdahalesi olmadan, sınıf
bilinçli sosyal-demokratların müdahalesi olmadan. Örneğin İngiliz işçilerinin
iktisadi mücadelesi de, sosyalistlerin herhangi bir müdahalesi olmadan siyasal
bir niteliğe büründü. Ama sosyal-demokratların görevi, iktisadi bir temel
üzerindeki siyasal ajitasyonla sona ermiş olmaz; onların görevi, trade-unioncu
politikayı sosyal-demokrat siyasal mücadeleye çevirmektir; iktisadi mücadelenin
işçilerin kafalarına yerleştirdiği siyasal bilinç kıvılcımlarından yararlanarak
işçileri sosyaldemokrat siyasal bilinç düzeyine yükseltmektir. Oysa
Martinov'lar, işçilerin kendiliğinden uyanan siyasal bilincini
ilerleteceklerine, kendiliğindenliğe ve iktisadi mücadelenin işçileri siyasal
haklardan yoksun bulunduklarının bilincine varmaya "yönelttiğini" bıkkınlık
verene kadar yinelemektedirler. Kendiliğinden uyanan trade-unioncu siyasal
bilincin, sizi, sosyalist görevlerinizi anlamaya "yöneltmemesi" üzücüdür baylar.
[54*] Bir işçinin bir ekonomiste bu hayali söylevinin gerçeklere
dayandığını tanıtlamak için, işçi sınıfı hareketi hakkında doğrudan doğruya
bilgisi bulunduğunda şüphe olmayan ve biz "doktrinerlere" karşı en az eğilimi
olan iki tanık göstereceğiz; bunlardan biri (Raboçeye Dyelo'yu bile siyasal bir
organ sayan!) bir ekonomist, öteki de bir teröristtir. Birinci tanık. canlılığı
ve gerçekliği bakımından dikkati çeken "St. Petersburg İşçi Sınıfı Hareketi ve
Sosyal-Demokrasinin Pratik Görevleri" başlıklı makalenin yazarıdır (Raboçeye
Dyelo, n° 6). Yazar, işçileri şu kategorilere ayırıyor: 1° sınıf bilinçli
devrimciler; 2° ara tabaka; 3° geriye kalan yığınlar. "Ara tabaka" diyor yazar,
"çoğu kez siyasal yaşamın sorunlarına, genel toplumsal koşullarla bağlantısı
uzun zamandan beri anlaşılmış bulunan kendi dolaysız iktisadi çıkarlarından daha
çok ilgi göstermektedir. ..." Raboçaya Mysıl "sertçe eleştirilmektedir": "Her
zaman aynı şey, çoktandır bunu biliyoruz, çoktandır okuduk." "Siyasal
yorumlarında gene bir şey yok!" Ama üçüncü tabaka bile, "meyhanenin ve kilisenin
daha az baştan çıkardığı, ellerine pek nadir siyasal yazın geçen, işçilerin bu
daha genç ve daha duyarlı kesimi, öğrenci ayaklanmaları vb. konusunda
kendilerine ulaşan bölük-pörçük haberler üzerinde düşüncelere dalıyorlar,
siyasal olaylar konusunda olurolmaz biçimde tartışıyorlar", vb.. Terörist şöyle
yazıyor: "... kendi kentlerindeki değil de öteki kentlerdeki fabrika yaşamının
küçük ayrıntılarını anlatan yazıları bir-iki kez okuyorlar, ve ondan sonra bir
daha okumuyorlar. ... Bunu cansıkıcı buluyorlar. ... Bir işçi gazetesinde
hükümet hakkında hiç bir şey söylememek ... işçilere küçük çocuklar gözüyle
bakmak demektir. ... işçiler çocuk değildirler." (Sosyalist-Devrimci Grup
tarafından yayınlanan Svoboda,[58] s. 69-70).
[55*] Martinov "daha gerçekçi [?] başka bir ikilem tasarlamaktadır"
(Sosyal-Demokrasi ve İşçi Sınıfı, s. 19): "sosyal-demokrasi ya proletaryanın
iktisadi mücadelesinin doğrudan önderliğini üzerine alır ve bununla [!] bu
mücadeleyi devrimci sınıf mücadelesine dönüştürür..." "Bununla", yani açıkçası
iktisadi mücadelenin doğrudan önderliğiyle, Martinov, sendikal mücadeleye
önderlik etmenin, tek başına, trade-unioncu bir hareketi devrimci bir sınıf
hareketine dönüştürmeyi başarabildiği tek bir örnek gösterebilir mi? Böyle bir
"dönüşümü" gerçekleştirebilmek için her yönlü siyasal ajitasyonun "doğrudan
önderliğini" etkin olarak üzerimize almamız gerektiğini anlayamıyor mu? ... "Ya
da öteki bakışaçısı: sosyal-demokrasi, işçilerin iktisadi mücadelesinin
önderliğini üzerine almaktan kaçınır ve böylece ... kendi kanatlarını yolmuş
olur. ..." Yukarıya aktarılan Raboçeye Dyelo'nun görüşüne göre "kaçınan"
İskra'dır. Ama gördük ki, İskra, iktisadi mücadeleyi yürütmede Raboçeye
Dyelo'nun yaptığından çok daha fazlasını yapmaktadır, ama dahası bununla kendini
sınırlamaz ve iktisadi mücadelenin hatırı için siyasal görevlerini dar sınırlara
hapsetmez.
[56*] 1901 ilkyazında başlayan büyük sokak gösterileri. [Yazarın 1907
baskısına notu.]
[57*] Örneğin Fransa-Prusya Savaşında, Liebknecht, demokrasinin bütünü
için bir eylem programı kabul ettirdi; bu, Marx ve Engels'in 1848 programından
daha geniş kapsamlıydı.
[58*] Fiilen. ç.
[59*] Marx-Engels, Seçme Yapıtlar, 2, Sol Yayınları, Ankara 1976, s.
168. -Ed.
[60*] Ne saygıdeğer basitlik! -ç.
[61*] Bkz: Collected Works, Vol. 5, s. 21-22. -Ed.
[62*] Yerimizin darlığı, ekonomistlerin özelliklerini pek iyi belirten
bu mektubu ayrıntılı olarak İskra'da yanıtlamamıza engel oldu. Mektubun
yayınlanmasına sevindik, çünkü İskra'nın tutarlı bir sınıfsal bakışaçısını
muhafaza etmediği yolunda iddialar çok daha önce çeşitli kaynaklardan kulağımıza
gelmişti, ve yanıtımızı verebilmek için uygun bir anı ya da bu moda suçlamanın
açıkça ifade edilmesini bekliyorduk. Üstelik bizim âdetimiz saldırılara
savunmayla değil, karşı-saldırıyla yanıt vermektir.
[63*] Bu iki makale arasında geçen sürede kırsal alandaki uzlaşmaz sınıf
karşıtlıklarını özel olarak inceleyen bir makale vardır. (İskra n° 3), (bkz:
Collected Works, Vol. 4, s. 420-428. -Ed.)
[64*] Bkz: Collected Works, Vol. 4, s. 414-419. -Ed.
[65*] Bkz: Collected Works, Vol. 4, s. 420-428. -Ed.
[66*] İbid., Vol. 5, s. 95-100. -Ed.
[67*] Bkz: Collected Works, Vol. 5, s. 101-102. -Ed.
[68*] İbid., Vol. 5, s. 87-88. -Ed.
[69*] Bunun ardından, "işçi sınıfı hareketini devrim yoluna kaçınılmaz
olarak sürükleyen Rusya'nın somut koşulları"ndan sözedilmektedir. Ama bu kişiler
işçi sınıfı hareketinin izleyeceği devrim yolunun sosyal-demokrat yol
olmayabileceğini bir türlü anlamıyorlar. Mutlakiyet egemen iken, bütün Batı
Avrupa burjuvazisi, işçileri, devrim yoluna "sürükledi", bile bile sürükledi.
Ama biz sosyal-demokratlar bununla yetinemeyiz. Ve eğer herhangi bir biçimde,
sosyal-demokrat siyaseti kendiliğinden trade-urioncu siyaset düzeyine
düşürürsek, burjuva demokrasisinin ekmeğine yağ sürmüş oluruz.
[70*] İtalikler bize ait.
[71*] Raboçaya Mysıl ve Raboçeye Dyelo, özellikle Plehanov'a Yanıt.
[72*] Bkz: Kiev Komitesi tarafından yeniden basılmış olan ve Rusya'da
Proleter-Mücadele adlı derlemede yayınlanan "Siyasal Devrimi Kim Yapacaktır?"
adlı broşür.
[73*] Devrimciliğin Yeniden Doğuşu ve Svoboda dergisi.
[74*] Bkz: Collected Works, Vol. 5, s. 58. -Ed.
[75*] Gevşek. -ç.
[76*] İskra'nın yaban otlarına karşı kampanyası Raboçeye Dyelo'nun en
öfkeli karşılığına neden oldu: "İskra için zamanımızın belirtileri, [ilkyazdaki]
büyük olaylardan çok, Zubatov ajanlarının işçi sınıfı hareketini 'yasallaştırma'
yolundaki zavallı çabalardır. İskra bu gerçeklerin kendi tezini çürüttüğünü
göremiyor: çünkü bunlır, işçi sınıfı hareketinin, hükümetin gözünde korkunç
boyutlara ulaştığının kanıtlarıdır." (İki Konferans, s. 27.) Bütün kabahat,
"yaşamın ivedi istemlerine kulaklarını tıkayan" ortodoksların "dogmatizmidir".
Bir metre boyundaki buğdayı görmeyip de, iki santim boyundaki yaban otlarıyla
mücadele edenler onlardır! Bu "Rus işçi sınıfı hareketi bakımından çarpık bir
bakışaçısını" göstermiyor mu? (İbid., s. 27.)
[77*] Zenginlikten gelme kararsızlık. -ç.
[78*] Şimdilik şu kadarını söyleyelim ki, "dışardan itekleme" konusunda
ve Svoboda'nın örgütlenme ile ilgili görüşleri konusunda söylediklerimizin
tamamı, Raboçeye Dyelo yandaşları dahil, bütün ekonomistlere uygulanabilir;
çünkü bazıları örgütlenme konusundaki böyle görüşleri etkin bir biçimde
benimseyip savunurken, bazıları da bu görüşlere kapılmışlardır.
[79*] Bu terim, belki de, ekonomistlerden çok Svoboda için geçerlidir,
çünkü bu organ "Devrimciliğin Yeniden Doğuşu" adlı makalede terörizmi
savunurken, şimdi eleştirmekte olduğumuz yazısında ekonomizmden yana çıkıyor.
Svoboda için "elinden gelseydi yapardı, ama ne çare ki gelmiyor" denebilir.
Svoboda'nın istekleri ve niyetleri çok iyi - ama sonuç tam bir fikir
kargaşalığı, bu, Svoboda'nın bir yandan örgütlenmede sürekliliği savunurken,
devrimci düşüncenin ve sosyal-demokratik teorinin sürekliliğini tanımayı
reddetmesinden ileri gelmektedir. O, profesyonel devrimciyi yeniden canlandırmak
istiyor ("Devrimciliğin Yeniden Doğuşu"), ve bu amaçla ilkin, kızıştırıcı
terörizmi, ve ikinci olarak da "bir ortalama işçiler örgütü" öneriyor (Svoboda,
n° 1, s. 66 vd.), ve bu örgütün "dışardan iteklenme" olasılığının daha zayıf
olduğunu düşünüyor. Başka bir deyişle, evi ısıtmak için, evi yıkıp kerestesinin
yakılmasını öneriyor.
[80*] Böylece, kısmen işçiler ve öğrenciler gibi düşmanlarla sokak
savaşlarının daha sıklaşması sonucunda, asker arasında, son zamanlarda,
demokratik ruhu yadsınamaz yeniden bir canlanışı görülmüştür. Elimizdeki güçler
olanak verir vermez, hiç duraksamadan, bütün dikkatimizi, askerler ve subaylar
arasındaki propaganda ve ajitasyona ve partimize bağlı "askeri örgütlerin"
yaratılmasına vermeliyiz.
[81*] Bir yoldaşın sosyal-demokratlara yardim etmek isteyen ve fiilen de
eden bir fabrika müfettişinden sözettiğini anımsıyorum. Bu müfettiş, verdiği
"bilgilerin" gereken devrimci merkeze ulaşıp ulaşmadığını, yardımının ne ölçüde
istenip istenmediğini, ve küçük hizmetlerinden yararlanma olanaklarının ne
olduğunu bilmediği için acı acı yakınmış pratikte çalışan her militan, elbette
ki, illkelliğimizin bizi müttefiklerden yoksun bıraktığı buna benzer birçok
örnekler verebilir. Kendi başına "küçük" olan, ama yığın olarak ele alındığında
paha biçilmez bir değere ulaşan bu hizmetler, bize, sadece fabrikalardaki değil,
posta hizmetindeki, demiryollarındaki, gümrüklerdeki memur ve yetkililer
tarafından bazı soylular ve papazlar tarafından, ve polis ve adliye dahil bütün
meslek kollarındakiler tarafından sunulabilir ve sunulur da! Gerçek bir partimiz
olsaydı, gerçekten militan bir devrimciler örgütü olsaydı, bu "yardımcılardan"
aşırı isteklerde bulunmazdık, onları "yeraltı" eylemimizin ta göbeğine
getirmekte acele etmezdik, tam tersine, öğrencilerin resmi bir görevde
"yardımcı" olarak partiye yapacakları hizmetin, "kısa ömürlü" devrimciler olarak
yapacakları hizmetten çok daha büyük olabileceğini gözönünde bulundurarak
bunları çok dikkatli bir biçimde kullanırdık, ve bu gibi işlevler için insan
bile yetiştirirdik. Ama yineliyorum, ancak sağlam bir biçimde kurulmuş ve etkin
güçlerden yoksun bulunmayan bir örgütün bu gibi taktikleri uygulamaya hakkı
vardır.
[82*] Svoboda, n° 1, s. 66., "Örgütlenme" başlıklı makalede şöyle
yazıyor: "İşçi ordusu, Rus Emeği adına ileri sürülecek olan bütün istemleri
olanca gücüyle destekleyecektir" - elbette Emek büyük E harfiyle yazılıyor, ve
yazar şöyle haykırıyor: "Ben aydınlara hiç de düşman değilim, ama [ama - bu
sözcüğü Sçedrin şu anlamda çevirmiştir: Kulak hiç bir zaman boynuzu geçemez!] -
ama bir adam gelip de bana güzel ve büyüleyici laflar etti mi, ve bunların
[kendinin?] güzelliği ve öteki erdemleri yüzünden kabul edilmesini istedi mi,
fena halde canım sıkılıyor"
[83*] Karş.: Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri, s. 21, P. L. Lavrov'a
karşı polemikler. (Bkz: Collected Works, Vol. 2, s. 346-341. -Ed.)
[84*] Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri, s. 23. (Bkz: Collected
Works, Vol. 2, s. 342. -Ed.) Sırası gelmişken, Raboçeye Dyelo'nun, ya neyin
sözünü ettiğini bilmeden konuşutuğunu ya da "esen rüzgâra göre" görüşlerini
değiştirdiğini gösteren bir başka örnek vereceğiz. Raboçeye Dyelo'nun birinci
sayısında şu pasajı italik olarak görüyoruz: "Broşürde ortaya konan öz, Raboçeye
Dyelo yazıkurulunun programı ile tam bir uyum içerisindedir." (s. 142.) Öyle mi?
Otokrasinin devrilmesinin yığın hareketinin birinci görevi olarak ileri
sürülmemesi yolundaki görüş, Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri'nde ifade
edilen görüşlere uymakta mıdır? "İşverenlere ve hükümete karşı iktisadi
mücadele" ve aşamalar teorisi o broşürde ifade edilen görüşlerle uygunluk
halinde midir? "Görüşlerin birbirine uymasını" böyle garip bir biçimde anlayan
bir derginin sağlam ilkelerı olup olmayacağı konusunda karar vermeyi okura
bırakıyoruz.
[85*]Aréopagus - Eski Atina'da Akrapol'un yakınında bulunan bir tepe; o
tepede toplanan yüksek hukuk meclisi. -ç.
[86*] Bkz: Paris Kongresine Rapor,[71] s. 14. "O zamandan (1897) 1900'ün
ilkyazına kadar, çeşitli yerlerde, çeşitli gazetelerin otuz sayısı
yayınlanmıştır. ... Ortalama olarak her ay birden biraz fazla gazete
yayınlanmıştır."
[87*] Bu, gerçek olmaktan çok, görünüşte bir zorluk. Gerçekte, tek bir
inceleme çevresi yoktur ki, bütün Rusya'yı kapsayan çalışmaya ilişkin olarak şu
ya da bu işlevi yerine getirme olanağından yoksun bulunsun. "Yapamam deme,
yapmam de."
[88*] Onun için, yerel gazetelerin istisnai başarılı olanları bile
görüşümüzü doğrulamaktadır. Örneğin Yujni Raboçi[72] ilke istikrarsızlığından
ötürü kınanması mümkün olmayan kusursuz bir gazetedir. Ama sık sık çıkamadığı
için ve yaygın polis baskınları yüzünden yerel harekete umduğunu getiremedi.
Partimizin şu anda en çok gereksinme duyduğu hareketin temel sorunlarının
ilkelere uygun biçimde sunulması ve geniş siyasal ajitasyonun, yerel gazetenin
üstesinden gelemeyeceği kadar büyük bir iş olduğu anlaşılmıştır. Bu gazetenin
maden işçileri kongresi ve işsizlik üzerine yazıları gibi, yayınlamış olduğu
özel değerde malzeme sadece yerel malzeme değildi, yalnız Güney için dekil,
bütün Rusya için gerekliydi. Sosyal-demokrat gazetelerimizin hiç birinde böyle
yazılar çıkmamıştır.
[89*] Bu bakımdan legal malzeme özellikle önemlidir, ve biz, bunu,
sistemli olarak toplama ve kullanma yeteneğimiz bakımından çok geriyiz. İnsanin
bir sendika broşürünü sadece legal malzemeye dayanarak çaba harcayıp
hazırlayabileceğini söylemek abartma olmaz, ama böyle bir broşür, sadece illegal
malzemeye dayanılarak hazırlanamaz. Raboçaya Mysıl'ın yayınlarında[73] ele
alınan sorunlar konusunda, işçilerden illegal malzeme toplamakla, devrimcilerin
güçlerinin büyük bir kısmını boşa harcamaktayız (çünkü onların yaptığı iş, legal
olarak çalışanlar tarafından pekâlâ başarılabilir), ama gene de hiç bir zaman
iyi malzeme toplayamıyoruz. Bunun nedeni, çoğu kez büyük bir fabrikanın yalnız
tek bir bölümünü bilen ve hemen hemen her zaman iktisadi sonueçları bildiği
halde, işçinin genel koşulları ve standartları üzerine bilgisi olmayan bir işçi,
bir fabrikanın büro personeli, müfettişler, doktorlar vb. tarafından edinilmiş
olan, ve küçük gazete haberlerinde ve tıbbi zemstvo'ya ilişkin, vb. özel sınai
yayınlarda dağınık halde bulunan bilgileri edinemez.
Benim bu alandaki "ilk deneyimimi" çok canlı olarak anımsıyorum ve bunu
anlatmaktan hiç hoşlanmıyorum. Beni sık sık ziyarete gelen bir işçiyi, çalıştığı
kocaman fabrikadaki koşulların her yönü hakkında haftalar boyunca "sorguya
çektim". Evet, büyük çabalardan sonra (tek bir fabrikanın!) betimlenmesi için
gerekli malzemeyi toplayabildim, ama bu görüşmelerden sonra işçi, alnının terini
siler, ve gülümseyerek, "sorularınızı yanıtlamaktansa fazla mesai yapmayı tercih
ederim" derdi.
Biz devrimci mücadelemizi ne kadar büyük enerjiyle yürütürsek, hükümet o
ölçüde "sendikal" çalışmaların bir kısmını yasallaştırmak zorunda kalacak, ve
böylelikle yükümüzün bir kısmını hafifletecektir.
[90*] Bkz: Colected Works, Vol. 5, s. 13-24. -Ed.
[91*] Oluş halindekini. -ç.
[92*] İskra, n° 8. Rusya ve Polonya Genel Yahudi Birliği Merkez
Komitesinin Ulusal Sorun konusundaki makalemize yanıtı.
[93*] Bu olguları kasıtlı olarak tarih sırasıyla sunmuyoruz.[76]
[94*] Bkz: Collected Works, Vol. 2, s. 323-351 ve 267-315. -Ed.
[95*] Bu broşürün yazarı benden şu bilgiyi iletmemi istiyor: Bu
broşürünü de, daha öncekiler gibi Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından
yayınlanacağını sanarak, Yurtdışı Birliğe göndermiş (bazı nedenlerden ötürü, o
sıra -1899 Şubatı- yazıkurulunda meydana gelen değişikliği bilmiyormuş). Broşür
en yakın bir tarihte Birlik[77] tarafından yeniden yayınlanacaktır.
[96*] Bkz: Collected Works, Vol. 4, s. 210-214, 215-220 ve 221-226. -Ed.
[97*] Kriçevski yoldaş ve Martinov yoldaş! Dikkatinizi şu isyan ettirici
"otokrasi", "denetim-dışı otorite", "yüksek düzenleyiciler" vb. belirtilerine
çekiyorum. Hele bir düşününüz: bütün zincire sahip olmak isteği!! Derhal bir
.şikâyet dilekçesi gönderiniz. Burada Raboçeye Dyelo, n° 12 için iki başyazılık
hazır konu var!
[98*] Martinov, ya sorunuri özünü tartışmak istemediğini, ya da bu özü
anlamada yeteneksizliğini vurgulamak istermişcesine, Raboçeye Dyelo'da (n° 10,
s. 62) bu pasajin birinci tümcesini aktarırken ikinci tümceyi atlamıştır.
[99*] Bir ihtiraz kaydı: elbette, eğer belirli bir inceleme çevresi
gazetenin izlediği siyasete yakınlık duyuyorsa, ve onunla işbirliği yapmayı
yararlı görüyorsa. İşbirliğiyle kastedilen şey, sadece yazı bakımından işbirliği
değil, genel olarak devrimci işbirliğidir. Raboçeye Dyelo için not
Demokrasicilik oynamaya değil de davaya değer veren, "yakınlık"ı en etkin ve
canlı eyleme katılmadan ayırdetmeyen devrimciler için, bu ihtiraz kaydı çok
doğaldır.
[100*] Devrimin Arifesi, s. 62.
[101*] Bu arada belirtelim ki, Teori Sorunlarına Bakış adlı yapıtında,
Nadejdin, belki de "devrimin arifesi görüşü"nden gelen ve pek tuhaf olan şu
pasaj dışında, teori sorunlarının tartışılmasına hemen hemen hiç bir katkıda
bulunmamıştır: "Bir bütün olarak bernetayncılık şu anda bizim için önemini
yitirmektedir, nasıl ki, Bay Struve'nin şimdiden gününü doldurduğunu Bay
Adamoviç'in tanıtlayıp tanıtlamaması, ya da tersine, Bay Struve, Bay Adamoviç'in
iddiasını çürüterek istifa edip etmemesi sorunu da bizim için artık önemini
yitirmişse - bu, gerçekten hiç bir şeyi değiştirmez, günlü devrim saati gelip
çatmıştır." (s. 110). Nadejdin'in teoriyi umursamazlığını bundan daha açık-seçik
gösteren bir örnek bulunamaz. Biz "devrimin arifesi"ni ilân ettik, onun için
ortodoksların eninde sonunda eleştiricileri mevzilerinden sürüp atmayı başarıp
başaramamaları "gerçekten hiç bir şeyi değiştirmez"! Bizim ukalâ,
eleştiricilerin pratik mevzilerine karşı kararlı bir savaşa girişebilmemiz için,
onlarla olan teorik mücadelemizin sonuçlarına asıl devrim sırasında muhtaç
olacağımızı görememektedir!
[102*] İskra, n° 4, "Nereden Başlamalı". "Devrimin arifesi görüşünü
benimsemeyen devrimci eğitimciler, çalışmanın uzunluğundan ötürü hiç istiflerini
bozmuyorlar", diye yazıyor Nadejdin (s. 62). Bu konuyla ilgili olarak şunu
belirteceğiz: Çok uzun sürecek bir çalışma için siyasal taktikler ve bir
örgütlenme planı çizemez ve aynı zamanda bu çalışma süreci içersinde partimizin
olayların gelişiminin her hızlanışında yerini almakta ve görevini yerine
getirmekte hazırlıklı olmasını sağlayamazsak - eğer bu işi başaramazsak, zavallı
siyaset maceracılarından başka bir şey olmadığımızı tanıtlarız. Ancak dünden
beri kendisine sosyal-demokrat demeye başlayan Nadejdin'dir ki,
sosyal-demokrasinin amacının bütün insanlığın yaşam koşullarını kökten
değiştirmek olduğunu ve bu yüzden bir sosyal-demokrat için çalışmanın uzunluğu
sorunu karşısında "istifini bozamayacağını" unutabilir.
[103*] Lenin, çarlık polisini betimlemek için yeniçeri sözcüğünü
kullanmıştır. -Ed.
[104*] Eyvah, eyvah! Martinov'un demokratik kulaklarını onca tırmalayan
o "ajanlar" sözcüğünü gene ağzımdan kaçırdım! Bu sözcüğün 1870'lerin
kahramanlarını gücendirmediği halde, 1890'ların amatörlerini niye gücendirdiğine
şaşıyorum. Ben bu sözcüğü seviyorum, çünkü bütün ajanların düşüncelerini ve
eylemlerini yönelttikleri ortak davayı açıkça ve kesin olarak gösteriyor, ve
eğer bu sözcüğün yerine bir başkasını koymak zorunda kalsaydım, sevebileceğim
tek sözcük, akla belirli bir kitabiliği ve belirsizliği getirmeseydi, "katkıda
bulunanlar" olurdu. Bize gerekli olan şey, askeri bir ajanlar örgütüdür. Ne var
ki, boş zamanlarını "karşılıklı olarak birbirlerine generallik bahşetmek" ile
geçirmeyi pek seven (özellikle yurtdışındaki) sayısız Martinov'lar, "pasaport
ajanı" demektense, "Devrimcilere Pasaport Sağlayan Özel Daire Başkanı", vb.
demeyi yeğleyebilirler.
[105*] Şu Alman atasözüyle de yanıt verebilirdim: Den Sack Schlägt man,
den Esel meint man (Eşeğe kızıp semerini dövüyorsun). Sadece Raboçeye Dyelo
değil, moda olan "eleştiri"ye tutulan pratik içindeki militanların ve
teorisyenlerin geniş bir yığını da moda olan "eleştiricilik"e kapılarak,
kendiliğindenlik sorununu çözemiyorlar ve siyasal ve örgütsel görevlerimizin
sosyal-demokratça anlayışından trade-unioncu anlayışa sapıyorlardı.
[106*] Bkz: Collected Works, Vol. 4, s. 378-79. - Ed.
[107*] Bizim bölünme konusundaki yargımız yalnızca konuya ilişkin
yazının incelenmesine değil, örgütümüzün birkaç üyesinin yurtdışından
derledikleri bilgilere dayandırılmıştı.
[108*] Bkz: Collected Works, Vol. 5, s. 13-24. -Ed.
[109*] Bu iddia İki Konferans'ta da yinelenmektedir (s. 25).
[110*] Gerçekten de öyle. Haziran kararlarının girişinde, Rus
Sosyal-Demokrasisinin bir bütün olarak her zaman Emeğin Kurtuluşu grubunun
ilkelerine bağlı kalmış olduğunu ve Yurtdışı Birliğin gördüğü hizmetin özellikle
yayın ve örgütlenme faaliyeti olduğunu söyledik. Bir başka deyişle, bizim
"yakalamaya" çalıştığımız yalpalamaları tamamen bırakması koşuluyla, geçmişi
unutmaya ve Yurtdışı Birlikteki yoldaşların yaptıkları çalışmaların (dava için)
yararlılığını kabul etmeye tamamen hazır olduğumuzu ifade ettik. Haziran
kararlarını okuyan herhangi bir tarafsız kimse, bunları ancak böyle
yorumlayacaktır. Eğer Yurtdışı Birlik, ekonomizme doğru yaptığı yeni dönüşle (n°
10'daki makalelerinde ve yaptığı değişikliklerde) bir bölünmeye neden olduktan
sonra, yaptığı hizmetler konusunda söylediklerimizden ötürü şimdi bizi
yalancılıkla suçlarsa (İki Konferans, s. 30), o zaman böyle bir suçlama elbette
ki ancak bir gülümseme uyandırabilir.
[111*] Bu konuda bir polemik Vorwärts'ın şimdiki editörü Kautsky ile
Zarya'nin Yazıkurulu arasında başladı. Rus okurunu bu tartışma konusunda bilgi
sahibi kılmakta kusur etmeyeceğiz.[85]
[112*] Kaçınılmaz koşulu, olmaz-sa-olmaz. -ç.
[113*] Yani eğer, birleşmiş olan örgütlerin ortak bir üst konsey
kurmalarına ilişkin yazıkurulları arasındaki görüş alış-verişi, özerkliğin
sınırlandırılması olarak görülmüyorsa. Ama Haziranda, Raboçeye Dyelo buna razı
olmuştu.
[114*] Bu kitabın 223-224. sayfalarına bakınız. -Ed.
MARksIST Asiv Lenin ne yapmali 9
|