Garbis Altınoğlu, 1 Kasım 2008
Kapitalizm ve özellikle emperyalist kapitalizm koşullarında savaşın genel
olarak kaçınılmaz oluşu nesnelerin doğası gereğidir; ancak bu, belirli
tarihsel momentlerde şu ya da bu emperyalist savaşın önlenebilmesi ya da en
azından ertelenebilmesi/ daha az yıkıcı bir biçimde yaşanması olanağını
ortadan kaldırmaz. Örneğin Stalin, son yazılarından birinde, İkinci Dünya
Savaşından sonra güç dengelerinin değiştiği olgusundan hareketle Leninin
kapitalizmin kaçınılmaz olarak savaşlara yol açtığı tezinin eskimiş olduğunu
ileri sürenleri eleştirir ve savaşların kaçınılmazlığını yok etmek için
emperyalizmi yıkmanın gerekli olduğunu belirtirken barış hareketinin rolü
hakkında şöyle diyordu:
En olası olanı, bugünkü barış uğruna hareketin barışın sürdürülmesi için
bir hareket olarak başarı kazandığı takdirde, belirli bir savaşı önlemeye
katkıda bulunması, onu bir süre için ertelemesi, bir süre için belirli bir
barışı sürdürmesi, savaşçı bir hükümeti istifa ettirmesi ve onun yerine
barışı geçici olarak sürdürmek eğiliminde olan bir hükümetin geçmesini
sağlamasıdır. Kuşkusuz, bu iyi bir şeydir. Hatta çok iyidir. (Sosyalizmin
Ekonomik Sorunları Üzerine, Son Yazılar, 1950-1953, Ankara, 1990, s. 94-95)
Geçenlerde Britanya basınında yayımlanan ve aşağıda çevirisini sunduğum yazı,
İkinci Dünya Savaşından belki de kaçınılabileceğini ya da en azından bu
savaşın, özellikle 25 milyon insanını yitiren ve ekonomik altyapısı çok ağır
zarar gören Sovyetler Birliği bakımından bu denli büyük kayıplara yol
açmaksızın atlatılmış olabileceğini gösteriyor. (Tabii Hitlerin savaş
makinasının durdurulması özellikle Avrupa halklarının can kaybının önüne
geçilmesinin yanısıra Japon militarizminin Çinde, Doğu ve Güneydoğu Asyada
gerçekleştirmiş olduğu ve milyonlarca insanın ölümüne yol açan vahşetin
önüne geçilmesine ya da yaşanan kayıpların sınırlanmasına da olanak
verecekti.) Rus arşivlerinde keşfedilen yeni belgeler, bu savaşın resmen 1
Eylül 1939da Almanyanın Polonyaya saldırmasıyla başlamasından hemen önce
Sovyetlerin Britanya ve Fransaya kendilerinin de güçlerini aynı amaçla
seferber etmeleri kaydıyla- Almanyanın sınırlarına 1 milyon asker ve
binlerce savaş uçağı, top, tank vb. yerleştirmeyi önerdiğini ortaya çıkarmış
bulunuyor. Bilindiği gibi; Nazi savaş makinasını Sovyetler Birliğine
yöneltmeyi kuran Britanya ve Fransanın bu öneriyi kabul etmemeleri, bu
olanağın yaşama geçirilmesini engelledi. Sovyetler Birliği, BMin -Cemiyet-i
Akvam diye bilinen- önceli Uluslar Ligasına 1934te üye olmasından itibaren
istikrarlı bir biçimde faşizm ve emperyalist savaş tehlikesine karşı koymuş,
ortak bir barış cephesinin kurulması için uğraşmıştı. Ancak günün bellibaşlı
emperyalist devletleri arasında yer alan Britanya, Fransa ve ABD,
izledikleri yatıştırma politikası aracılığıyla faşist saldırganları
cesaretlendirdiler ve kışkırttılar. Bu demokratik emperyalist ülkelerin,
hem kendi ülkelerinde ve Avrupada bir sosyalist devrim tehlikesinden, hem
de Sovyetler Birliği gibi giderek güçlenen bir sosyalist ülkenin
varolmasından duydukları sınıfsal kaygının onları faşist saldırganlarla
dolaylı işbirliğine ittiği ve Londra, Paris ve Washingtonun savaşın
çıkmasında çok büyük bir sorumluluk payı taşıdıkları onyıllardır zaten
biliniyordu. Onların Çini, Etyopyayı, İspanyayı, Avusturyayı,
Çekoslovakyayı, Arnavutluku vb. faşist saldırganlara kurban etmelerinin
nedeni tam da buydu.
Bu yazıda değinilen ve İkinci Dünya Savaşının patlak vermesinden hemen önce
yapılan görüşmelerde Sovyet delegasyonunun Britanya ve Fransa askerî
delegasyonlarına yaptığı önerinin tartışıldığı toplantı tutanaklarına
dayanan bu yeni belgeler, sözkonusu tarihsel saptamayı daha da
pekiştirmektedir. Nazi Almanyasının henüz askerî hazırlıklarını
tamamlamadığı, başka ülkeleri işgal ederek onların endüstriyel, tarımsal ve
askerî potansiyelini kendisininkine katmadığı, Polonya, Hollanda, Belçika ve
Fransaya karşı kazanacağı kolay zaferler nedeniyle bir özgüven ve savaş
deneyimi edinmediği ve Alman Genelkurmayı içinde bir savaş macerasına
atılmaktan ve iki cephede savaşma riskiyle karşılaşmaktan büyük kaygı
duyulduğu bir evrede yapılacak bir Britanya-Fransa-Sovyetler Birliği ortak
kuvvet gösterisinin, büyük-ölçekli bir savaşı önleyebileceğini
söyleyebiliriz. Tabii olaylar böyle gelişmedi. Britanya ile Fransanın
ikiyüzlü, anti-Sovyet ve savaş yanlısı politikalarından vazgeçmeyeceklerinin
kesinlik kazanması üzerine Sovyetler Birliği izole edilmemek, Batıda Nazi
Almanyası ve Doğuda militarist Japonyanın demokratik emperyalist
devletler tarafından da pasif ya da aktif bir tarzda desteklenecek ortak
harekâtına hedef olmamak ve savaş hazırlıklarını tamamlamak için 23 Ağustos
1939da Nazi Almanyası ile bir saldırmazlık paktı imzaladı. Sovyetlerin
oluşturulması için onca uğraştıkları anti-faşist bağlaşma; ancak Fransanın
çöküşü, Nazi Almanyasının 1940da Britanyaya ve 22 Haziran 1941de
Sovyetler Birliğine ve militarist Japonyanın 7 Aralık 1941de Pearl
Harbourdaki ABD donanmasına saldırmasından sonra gerçekleşti; yani
Stalinin ve Sovyet Marksist-Leninistlerinin siyasal uzakgörüşlülüğü
sayesinde Sovyetler Birliği tek başına emperyalistlerin birleşik cephesine
karşı savaşmak zorunda kalmadı. Bunun böyle olmuş olması, yani ABD ile
Britanyanın isteksiz bir biçimde de olsa- Sovyetler Birliği ile birlikte
faşist bloka karşı savaşmak zorunda kalmış olması, bir bütün olarak
kapitalist-emperyalist sistemin zayıflamasına ve dünya işçi sınıfının ve
ezilen halklarının kurtuluş savaşımlarında önemli mevziler kazanmalarına yol
açtı. Bu bakımdan dünya burjuvazisinin kurmaylarının, karşı-devrimci
planlarını planlarını boşa çıkarmış olan 1939 Alman-Sovyet Saldırmazlık
Paktını ve bu vesileyle Stalini bir kez daha bir yığın demagojik gevezelik
eşliğinde topa tutmaları kendi çıkarları açısından tamamen anlaşılır bir
husustur.
http://Telegraph.co.uk
Britanya ile Fransanın Paktı Kabul Etmesi Halinde Stalin Bir Milyon Asker
Göndermeyi Planlamıştı
Stalin İkinci Dünya Savaşının Hemen Öncesinde Hitlerin Saldırganlığını
Caydırmak İçin Bir Milyondan Fazla Askeri Harekete Geçirmeye Hazırdı
Nick Holdsworth, Moskova
19 Ekim 2008
Hemen hemen 70 yıl boyunca gizli tutulan belgeler, Sovyetler Birliğinin,
Britanya ile Fransayı bir anti-Nazi bağlaşmaya ikna edebilmek için büyük
bir askerî kuvvet göndermeyi önerdiğini gösteriyor.
Böyle bir anlaşma, Hitlerin Stalinle ona, Almanyanın diğer komşularına
karşı savaş açmasının önündeki engelleri kaldıran bir pakt imzalamasını
engelleyebilir ve 20. yüzyıl tarihinin seyrini değiştirebilirdi.
Hitleri durdurmak amacıyla askerî kuvvet (sunma- G. A.) önerisini, 1939da
savaşın patlak vermesinden iki hafta önce Kremlindeki bir toplantıda üst
düzey Sovyet delegasyonu üst düzey Britanya ve Fransa subaylarına yapmıştı.
The Sunday Telegraphın kopyalarını gördüğü yeni belgeler Stalinin
generallerinin, daha önce Polonyanın, Kızılordunun kendi topraklarından
geçmesine itirazlarının aşılması halinde çok büyük sayıda piyade, topçu ve
hava indirme kuvvetleri gönderebileceklerini söylediğini gösteriyor.
Fakat, kendi hükümetlerinin müzakere yapmakla görevlendirdiği, ancak
bağlayıcı anlaşmalar imzalama yetkisi vermediği Britanya ve Fransa tarafı 15
Ağustos 1939da yapılan Sovyet önerisine yanıt vermedi. Bunun yerine Stalin
Almanyaya döndü ve bir hafta kadar sonra Hitlerle o kötü ünlü saldırmazlık
paktını imzaladı.
Adını iki ülkenin dışişleri bakanlarından alan Molotov-Ribbentrop Paktı, 23
Ağustosta, yani Nazi Almanyasının Polonyaya saldırarak savaşın
kıvılcımını ateşlemesinden bir hafta önce açıklandı. Fakat, 700 sayfalık
gizliliği kaldırılmış belgeyi seçip ayıklayan Rus dış istihbarat servisinden
emekli tümgeneral Lev Sotskova göre, Stalinin batılı bağlaşıklara yaptığı
önerinin kabul edilmiş olması halinde bu savaş (İkinci Dünya Savaşı- G. A.)
hiç olmayacaktı.
75 yaşındaki General Sotskov, Bu, [Muhafazakâr Britanya Başbakanı Neville]
Chamberlain ile Fransızların bir önceki yıl Çekoslovakyayı Münih
Anlaşmasıyla Alman saldırganlarına teslim etmelerinden sonra bile kurdu
öldürmek için (hâlâ varolan- G. A.) son şanstı dedi.
Toplantının gizliliği kaldırılmış tutanakları, Savaş Bakanı Mareşal Kliment
Voroşilov ile Kızılordu Genelkurmay Başkanı General Boris Şapoşnikovun
yaptığı öneriye göre Sovyetlerin, Batıyla savaşa girmesi halinde (herbiri
19,000 askerden oluşan) 120 kadar piyade tümenini, 16 süvari tümenini, 5,000
ağır topu, 9,500 tankı ve 5,500 kadar savaş uçağını Almanya sınırına
yığacaklarını gösteriyor.
Ancak, Britanya delegasyonunun başında bulunan Amiral Sir Reginald Drax
Sovyet meslekdaşlarına, kendisinin sadece müzakere etme yetkisine sahip
olduğunu, anlaşma yapma yetkisine sahip olmadığını söyleyecekti.
1956da Sovyet istihbarat servisine katılmış olan General Sotskov,
Britanya, Fransa ve onların Avrupalı bağlaşığı Polonya bu öneriyi ciddiye
almış olsalardı, hep birlikte savaş alanına, Almanyanın iki cephesine 300
ya da daha fazla tümen yığabilirdik ki bu, o an Hitlerin elinde olanın iki
katı olurdu. Bu, dünyayı kurtarmak ya da en azından kurdu olduğu yerde
durdurmak için son şanstı dedi.
Britanyanın Batıda, olası bir Nazi saldırısına karşı ne kadar kuvveti
harekete geçirebileceği sorusuna karşılık savaşa hazır tümen sayısının
sadece 16 olduğunu söyleyen Amiral Drax, Britanyanın yaklaşan çatışmaya ne
denli hazırlıksız olduğunu gören Sovyetleri şaşkınlığa uğrattı.
Sovyetlerin, Britanya ile Fransa ile bir Nazi-karşıtı bağlaşma sağlamak için
çaba harcadıkları iyi biliniyordu. Ancak Moskovanın bunun için bu denli
ileri gitmeye hazır olduğu daha önce açıklanmamıştı.
Young Stalin (=Genç Stalin) ve Stalin: The Court of the Red Tsar (=Stalin:
Kızıl Çarın Sarayı) adlı çok satan kitapların yazarı Simon Sebag
Montefiore, gizliliği kaldırılan belgelerde, Batılı tarihçilerin bilgisine
sahip olmadıkları ayrıntılar olduğunun belli olduğunu söyledi.
Stalinin önerisinin ayrıntıları, bilinen gerçeğin, yani Britanya ile
Fransanın 1939da, İkinci Dünya Savaşının önünü açan Alman saldırısını
durdurma yolunda devsel bir olanağı heba etmiş olabileceklerinin altını
çiziyor. Bu Stalinin, bağlaşma önerisini yaparken sandığımızdan daha ciddi
olmuş olabileceğini gösteriyor.
Savaşın başlamasından önceki 12 ayın tartışma götürmez öyküsü sayılan How
War Came (=Savaş Nasıl Başladı) adlı kitabın yazarı Profesör Donald Cameron
Watt, bu ayrıntıların yeni olduğunu, ancak kendisinin, bu ayrıntıların
toplantılar sırasında dile getirilmiş olduğu yolundaki savı kuşkuyla
karşıladığını belirtti.
O,
Draxınki de içinde olmak üzere iki İngiliz ve bir Fransızın o döneme
ilişkin güncelerinde bu konudan sözedilmiyor. Rusların ciddi olmuş
olduklarına inanmıyorum dedi.
1938in başlarından savaşın patlak verdiği Eylül 1939a kadar olan dönemi
kapsayan gizliliği kaldırılmış arşivler Kremlinin, Britanya ile Fransanın
(Çekoslovakyanın- G. A.) etnik Alman Südetler bölgesini 1938de Hitleri
yatıştırmak amacıyla teslim edilmesi için Çekoslovakya üzerinde görülmemiş
bir basınç uyguladığından haberdar olduğunu gösteriyor.
General Sotskov,
İngilizlerle Fransızlar arasındaki ilk çok gizli toplantılardan başlamak
üzere, yatıştırma sürecinin bütün evrelerinde neler olduğunu kesin ve
ayrıntılı bir biçimde kavrayabiliyorduk dedi. Ona göre,
Yatıştırma politikasının Çekoslovakyanın Südetler bölgesini teslim
etmesiyle sona ermeyeceği ve ne İngilizlerin ve ne de Fransızların Hitlerin
ülkenin geri kalan bölümünü parçalayıp yutması halinde parmaklarını bile
kıpırdatmayacakları açıktı.
General Sotskov, Stalinin (haber - G. A.) kaynaklarının Londra dışındaki
Avrupa ülkelerinde bulunan Sovyet dış istihbarat görevlileri olduğunu
söylüyor. Ona göre,
Belgelerde bu görevlilerin kimler olduğu net bir biçimde belirtilmiyor;
ancak büyük olasılıkla onlar Paris ya da Romada kalıyorlardı.
Britanya Başbakanı Neville Chamberlainin Hitlere Südetler bölgesini ilhak
etmesi için yeşil ışığı yaktığı 1938deki kötü ünlü Münih Anlaşmasından
kısa bir süre önce, Çekoslovakya Devlet Başkanı Eduard Benese yeni bir
Alman saldırısı halinde, Sovyetler Birliğiyle olan askerî anlaşmasını
yürürlüğe sokmaması gerektiği (Britanya tarafından- G. A.) açık-seçik bir
biçimde söylendi.
General Sotskov,
Chamberlain Eylül 1938de Münihten elinde, üzerinde Hitlerin imzasının
bulunduğu bir kağıdı sallayarak dönerken Çekoslovakyanın gözden çıkarılmış
olduğunu biliyordu dedi.
Anglo-Fransız askerî delegasyonuyla Sovyetler arasında, Nazilerin
Çekoslovakyaya girmelerinden beş ay sonra yapılan çok gizli görüşmeler
Batılı devletlerin Nazi saldırganlığı konusunda sergiledikleri çaresizlik ve
iktidarsızlığı sergiliyor.
Çok büyük bir Rus ordusunun, Almanyanın karşısında konuşlanmak için
topraklarından geçmesi gereken Polonya, böylesi bir bağlaşmaya kesinlikle
karşıydı. Stalinin daha bir önceki yıl binlerce üst düzey Kızılordu
komutanını tasfiye etmiş olması yüzünden Britanya, Sovyet kuvvetlerinin işe
yararlığı konusunda kuşkular taşıyordu.
Rus tarihçileri bu belgeleri, Stalinin Hitlerle diplomatik pragmatizmin
kötü ünlü bir örneği olarak görülen tartışmalı paktını açıklamak ve haklı
göstermek için kullanacaklardır.
General Sotskov,
Sovyetler Birliğinin tek başına kaldığı ve gelmekte olduğu belli olan
çatışmaya hazırlanmak amacıyla bir miktar zaman kazanmak için yönünü
Almanyaya çevirmek ve bir saldırmazlık paktı imzalamak zorunda kaldığı
açıktı diyor.
Gizli Sovyet-Nazi müzakereleri artık epey ileri bir noktaya gelmiş
olduğundan Fransızların 21 Ağustosta, müzakereleri yeniden canlandırma
yolundaki umutsuz girişimi (Sovyetler tarafından- G. A.) reddedildi.
Stalinin Batı ile oluşturmak istediği bağlaşma, sonunda ancak iki yıl
sonra, Hitlerin Haziran 1941de Rusyaya karşı giriştiği Blitzkreig
(=yıldırım savaşı) saldırısından sonra gerçekleşecekti. Ancak o tarihe
gelindiğinde Fransa, Polonya ve Avrupanın geri kalan bölümünün çoğu artık
Alman işgali altına girmiş bulunuyordu.